Tesadüfen keşfedilmişti! Tam 2 bin yıl sonra ortaya çıktı: Ne işe yaradığını keşfettiler!
Bugüne kadar birçok bilim insanı tarafından antik dünyanın ilk analog bilgisayarı olarak tanımlanan Antikythera Mekanizması, Yunanistan açıklarında 1901 yılında bir gemi enkazında keşfedilmişti.Bronzdan yapılmış ve ayakkabı kutusu büyüklüğündeki bu cihaz, tarihin en sofistike mekanik düzeneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Cihazın, Güneş, Ay ve gezegenlerin gökyüzündeki konumlarını tahmin edebildiği düşünülüyordu.Yaklaşık 40 dişliden oluşan karmaşık bir sistemle çalıştığı belirtilen düzenek, bir kol yardımıyla manuel olarak işletiliyordu.Ancak Arjantin”deki Mar del Plata Ulusal Üniversitesi’nden araştırmacılar, bu yaygın görüşe meydan okuyan yeni bir çalışma yayımladı. Yapılan simülasyonlara göre, mekanizmanın iç yapısında yer alan dişlilerin şekli ve düzeni, çalışmayı imkânsız hale getirecek kadar hatalı olabilir.Araştırmacılar, cihazın muhtemelen sürekli olarak sıkıştığını ve bu nedenle bilimsel bir araç olarak kullanılmasının mümkün olmadığını savunuyor.BİLİMSEL BİR ARAÇ MI, ZEKİCE TASARLANMIŞ BİR OYUNCAK MI?Araştırmacılar, simülasyonlarında mekanizmanın dişlilerindeki üçgen şeklindeki girinti ve çıkıntıların, dönüş sırasında hızlanma ve yavaşlamaya sebep olduğunu tespit etti. Bu da hem düzgün bir hareketin önüne geçiyor hem de sistemin genel işleyişini bozan hatalara neden oluyordu.Özellikle küçük kolun çevrilmesiyle başlayan hareketin dişlilerde tıkanmaya yol açtığı, böyle bir yapının uzun süreli ve hassas gözlemsel amaçlara hizmet edemeyeceği belirtiliyor.Bu doğrultuda bilim insanları, Antikythera Mekanizması’nın, işlevsellikten ziyade görsel ve teknik olarak etkileyici bir “oyuncak” olabileceğini öne sürüyor. Hatta bu aygıtın, zengin bir ailenin çocuğu için yapılmış mekanik bir gösteri aracı olabileceği ihtimali de dile getiriliyor.“BU DÜZEYDE ZANAATKARLIK BOŞA HARCANMIŞ OLAMAZ”Ancak araştırmacılar, cihazın işlevsiz olduğuna dair bulgulara rağmen, bu kadar karmaşık bir yapının yalnızca eğlence amacıyla tasarlanmış olmasının da çelişkili bir durum oluşturduğunu kabul ediyor.Çünkü Antikythera Mekanizması’nın yapımında kullanılan bronz malzeme, dönemin en değerli metalleri arasında yer alıyor ve bu kadar hassas bir mühendislik ürününün yalnızca bir “oyuncak” olarak tasarlanmış olması akıllara yeni sorular getiriyor.100 milyon tondan fazla! Toryumun ardından Çin”de büyük bir keşif haberi daha!EKSİK PARÇALAR YORUMLARI SINIRLANDIRIYORBugüne kadar bu türde başka bir örneği bulunamayan ve sadece üçte birlik kısmı günümüze ulaşan Antikythera Mekanizması”nın bazı parçalarının tamamen kaybolmuş olabileceği de belirtiliyor.Dolayısıyla bugünkü analizlerin, eksik bilgiler ışığında yapılmış yorumlar olduğu ve aşırı kesinlik taşımadığı vurgulanıyor. Çalışmayı yapan ekip, elde ettikleri sonuçların “temkinli yorumlanması gerektiği” uyarısında bulunarak, daha rafine tekniklerle ilerleyen dönemlerde yeni bulgular elde edilebileceğini aktarıyor.DAHA ÖNCE DE “EĞİTİM AMAÇLI” KULLANIM İDDİA EDİLMİŞTİAntikythera Mekanizması’nın işlevine ilişkin geçmişte de farklı teoriler ortaya atılmıştı. Özellikle İngiliz astrofizikçi Mike Edmunds, mekanizmanın daha çok astronomiyi halka tanıtmak için kullanılan bir eğitim ve gösteri cihazı olabileceğini savunmuştu. Yeni araştırma da bu görüşü destekler nitelikte.Araştırmacılar, “Edmunds’un tanımladığı hata aralıkları, cihazın işlevsel olmasını engelleyecek seviyede” diyerek, mekanizmanın gerçek bir hesaplama cihazı olmaktan çok, astronomik bilgilerin halkla paylaşılmasını amaçlayan bir sunum aracı olabileceğine dikkat çekti.Çalışma henüz hakemli bilimsel bir dergide yayımlanmadı; preprint aşamasında arXiv platformunda kamuoyuyla paylaşıldı.Ancak bu yeni teori, Antikythera Mekanizması hakkındaki gizemi daha da derinleştiriyor. Gerçek işlevi hakkında kesin bir yargıya varmak hâlâ zor görünse de, bu eşsiz antik mekanik düzenek, modern bilimin ilgisini çekmeye devam ediyor.
Source: Ekrem Öztürk
Hubble Uzay Teleskobu 35 yaşında! NASA”dan 4 büyüleyici fotoğraf
Hubble Uzay Teleskobu’nun Dünya yörüngesine yerleştirilmesinin 35’inci yıl dönümünü kutlayan NASA, teleskop tarafından yakın dönemde elde edilen uzanan dört uzay fotoğrafını kamuoyuyla paylaştı. Yayınlanan görseller arasında Mars gezegeni, yıldız oluşum bölgeleri ve komşu galaksilere ait kareler yer alıyor.
1990 yılında fırlatılan Hubble Uzay Teleskobu, geçen 35 yıl boyunca evrenin derinliklerine dair önemli bilgiler sağlayarak bilim dünyasına büyük katkı sundu. NASA, Hubble’ın bilimsel üretkenliği ve küresel bilinirliğiyle tarihin en başarılı uzay teleskoplarından biri olduğunu kaydetti.
NASA Genel Merkezi”nde Astrofizik Bölümü Vekil Direktörü Shawn Domagal-Goldman yaptığı açıklamada, “Hubble, 35 yıl önce fırlatıldığında evrene yeni bir pencere açtı. Çarpıcı görüntüleri dünyanın dört bir yanındaki insanlara ilham verdi” ifadelerini kullandı.
Domagal-Goldman, Hubble’ın halen görevini sürdürüyor olmasının uzun vadeli uzay gözlemevlerinin önemine işaret ettiğini belirterek, gelecekte planlanan ‘Habitable Worlds Gözlemevi’ gibi projeler için Hubble’ın deneyimlerinden kritik dersler çıkarıldığını söyledi.
Source:
6 Şubat depremlerini bilen gökbilimciden “İstanbul” tahmini
Daha önce 6 Şubat 2023″te Kahramanmaraş”ta meydana gelen yıkıcı depremleri günler öncesinden tahmin ederek gündeme gelen Avustralyalı gökbilimci Frank Hoogerbeets, bu kez İstanbul”la ilgili dikkat çeken bir paylaşım yaptı. Hoogerbeets, Marmara Denizi”nde yaşanan 6.2 şiddetindeki depremin ardından tarih vermese de bölgede 7.0 ila 7.6 büyüklüğünde yeni depremlerin olabileceği uyarısında bulundu.
“MARMARA 7.6″YA KADAR DEPREM ÜRETEBİLİR”
Hoogerbeets, sosyal medya hesabından 23 Nisan”da yaptığı paylaşımda İstanbul açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depreme dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye”nin batısında gerçekleşen Mw 6.2 büyüklüğündeki deprem, Marmara Denizi”ndeki 12 km derinlikte oluştu. Bu bölge, tarihsel olarak 7.0 ila 7.6 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahiptir. 1509 ve 1766 yıllarında meydana gelen depremler bunun geçmişteki örnekleridir.”
Hoogerbeets ayrıca bu depremin artçı sarsıntılarla devam edebileceği konusunda da uyarılarda bulundu.
“BİLİMSEL TEMELDEN YOKSUN” DENİYOR
Öte yandan depremleri “gökbilimle” tahmin ettiğini öne süren Hoogerbeets”in yöntemleri, bilim camiasında “bilimsel temelden yoksun” olarak değerlendiriliyor. Buna rağmen Hoogerbeets”in sosyal medyada oldukça büyük bir takipçi kitlesi bulunuyor.
Hoogerbeets; deprem tahminlerinde gezegen hizalanmaları ve gök cisimlerinin yerçekimsel etkilerine göre yapması. Klasik jeolojik yöntemlerinden farklı olarak Hoogerbeets, “Solar System Geometry Survey” (SSGEOS) adını verdiği sistemi kullanarak dünya üzerindeki potansiyel sismik aktiviteleri öngörmeye çalışıyor.
Bu yaklaşım bilim dünyasında genel olarak eleştirilse de özellikle 6 Şubat depremi öncesinde yaptığı paylaşımın isabetli olması nedeniyle kamuoyunda geniş yankı uyandırmıştı. 3 Şubat 2023″te yaptığı bir uyarıda, “Er ya da geç Güney-Orta Türkiye”de 7.5 büyüklüğünde bir deprem olacaktır” demişti.
Source: Sonuç Sürmeli