“Sağlıkta Yenilikler – Akciğer Kanserinde Sesle Erken Teşhis ve Bağışıklık Üzerine Araştırmalar”

Gidemediğim Türk hamamı

Ben de bir bahaneyle kendimi İngiltere’nin kuzeyinde yer alan Harrogate’te buldum. Kendisi küçük ama büyük etkinliklere ev sahipliği yapan, zenginlerin tercih ettiğini öğrendiğim bir kasaba. İngiltere’nin üçüncü büyük 2 bin koltuklu konferans merkezi bulunan bu kasaba, 1982’de Eurovision şarkı yarışması ile açıldığından beri misafirlerle dolup taşan tarihi bir kaplıca merkezi olmasıyla tanınıyor.Öğretmen kızım Ulusal Eğitim Sendikası’nın yıllık toplantısına giderken beni çağırmasaydı bir bahanem olmazdı gitmek için!GÖBEKTAŞINA BİR YATABİLSEMGelmeden yaptığımız hızlı araştırmada ilk göze çarpan Türk hamamıydı. Kızım toplantılara girerken bana da kasabayı keşfetmek düştü. İlk hedef Türk hamamı! Güney Kore’ye gidince Kore hamamını denemeden dönmememiş, deneyimimi de burada yazmıştım. İngiltere’de bir Türk hamamı bulmuşum, göbektaşında bir de kese yaptırsam bütün yol yorgunluğumu alırdı.Ancak kasabayı keşfe çıkmadan kahvaltıda tanık olduğum bir olayı anlatmadan geçmek olmazdı. Restoranda pencere kenarında çayımı yudumlayıp sokağı izlerken bir baktım ki mekâna gelen ambulans görevlileri hemen köşe masalardan yere yığılan bir adama müdahale etmiyorlar mı! Üç görevli, elektroşok cihazıyla sakince hastaya müdahale etmekle meşgul, eşi olduğunu sandığım ve yaka kartlarından konferans ekibinden olduğu belli olan iki kişi de hastanın yanında sessizce bekliyordu. Ortamdaki dört müşteri de ne olduğunun farkında bir şekilde, meraklı ama merak etmiyormuş gibi kahvaltı ediyorlardı. Yarım saati geçti, bir ara eşi olduğunu sandığım kadın dışarı çıktı, ardından bir ağlama sesi duydum gibi “Eyvah döndüremiyorlar galiba” dedim! Meğer o hırıltılı ses hastadan gelmiş, koltuğa oturtmuşlar, nefes alıp veriyordu, eşi geldi yanına oturdu sarıldı, halen hiç kimsede çıt yoktu ama rahatlama yüzlerinden okunuyordu. Kısa bir süre sonra dışarı çıkarken tekrar uğradım kahvaltı salonuna, o sırada başında görevli olan öğretmene “Kalp krizi miydi” diye sordum, “Değil” dedi, “Normalde tansiyonu yüksek olan hastanın tansiyonu aniden çok düşmüş ve bayılmış, sağlık personeli iyi iş çıkardı, şimdi her şeyi kontrol etmek için hastaneye götürdüler”. Volkan Konak’ın acısı tazeydi, bu öğretmen de neye niyet, neye kısmet sendika toplantısına giremeden ölüp gidecek diye korku ile beklemiştim. Mutlu sonu gördükten sonra içim rahat olarak çıktım.MÜZEYE GİTMİŞ GİBİFazla aramadım Türk hamamını merkezde önümdeydi. Türk motifleriyle süslenmiş tarihi binadan içeri girerken Türkiye’de bir hamam müzesine giriyormuşum gibi hissettim doğrusu. Duvarda resimli açıklamalar, küçük bir kafe, sessiz sakin, şifa vaat ediyor adeta! Ancak gişedeki görevli “Randevu şart” diyerek elime 30 sayfalık broşürü tutuşturdu.Kitapçıkta neler yoktu ki hamam turundan, kil tedavisinden mum ve tuz masajına, sıcak taştan kaplıca tedavilerine kadar sayamadığım birçok şey, aşmışlar hamamı! Fiyatları 27’den 99 sterline kadar çıkıyor. “Bana sadece hamam ve kese yeter” dedim ki en makulü oydu. Aradım randevu için ama tamamen doluymuş! Artık hevesim Türkiye’ye kaldı, gelir gelmez kendimi bir hamama atacağım, yine de içime dert olan İngiltere’de hamam tecrübesini yazamamış olmam. “O da dert mi” dediğinizi duyar gibiyim, ne büyük dertlerimiz var bugünlerde, sendikanın konferansına bile yansıyan! O notlar ikinci bölüme kaldı.

Source: Gülseren Tozkoparan Jordan


Fazla şeker bağışıklığı da çökertiyor

Uzmanlar, ilave şekere ihtiyacımız olmasa da her gün çok fazla şeker tükettiğimize dikkat çekiyor. Üstelik tuzlu sandığımız pek çok gıdada da şeker bulunduğunu hatırlatıyor. ‘’Gün içinde tüketilen şeker miktarını azaltmak sağlığınız için olumlu bir adım olacaktır’’ diyen İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Osman Erk, bu konuda önemli bilgiler verdi. İşte açıklamaları:

ZEHİR GİBİ ALGILANIR

Rafine şeker sık sık vücuda girdiğinde bağışıklık sistemi onu toksik madde olarak kabul eder ve tepki gösterir.

Vücuda yerleşmeye çalışan virüs ve bakterileri tanıyan reseptörlerin hassasiyetini azaltan şeker, bağışıklık sisteminin zayıflamasına sebep olur. Rafine şeker fazla miktarda tüketildiğinde karaciğerde trigliserit ve kötü kolesterole (LDL) dönüştürülür.

Çocuklarda görülen hiperaktivite, öğrenme ve davranış bozuklukları aşırı şeker tüketimiyle ilişkilidir. Biyolojik atalarımızın şeker kaynağı bal ve meyvelerdi. Meyvelerde bulunan şeker rafine şeker sayılmaz; su, lif, antioksidan ve diğer fitobesinlerle birlikte sağlıklı bir gıdadır.

ALKOL VE SİGARA GİBİDİR

Şeker, tıpkı alkol ve tütün gibidir. Günümüzün en tehlikeli uyuşturucusudur. Dolayısıyla şeker tüketimi kesinlikle kısıtlanmalıdır. Şeker obezite genleri ile ilişkilidir. 10’dan fazla obezite genine sahip olanlar şekerli gıdaların etkilerine çok daha duyarlıdır.

HANGİ HASTALIKLAR TETİKLENİR?

Şeker, insülin direncine yol açar. İnsülin direnci yağ depolamasına neden olan bir hormondur. İnsülinin yükselmesiyle şişmanlık, yüksek tansiyon, Tip 2 diyabet ve kalp-damar hastalıkları ortaya çıkar. Bel bölgesi ne kadar kalınsa pankreas o kadar çok insülin salgılıyor demektir. Şeker bağırsaklarda kötü bakterileri de artırır.

KANSERE YOL AÇAR MI?

Alman bilim insanı Otto Warburg kanser hücrelerinin büyük ölçüde glikoz tüketimine bağımlı olduğunu keşfederek Nobel Tıp Ödülü aldı. Günümüzde kanserin varlığını ve vücuda yayılıp yayılmadığını anlamak için kullanılan Pozitron Emisyon Tomografi (PET) BT tetkikinde vücut içinde en çok glikoz tüketen bölgeler araştırılmaktadır.

Eğer bir bölgede fazla glikoz tüketimi var ise bunun nedeni büyük ölçüde kanserdir denilebilir. Rafine şeker ve rafine un glisemik indeksi yüksek gıdalardır. Bu gıdalar tüketildiğinde kan şekeri, insülin ve IGF-1 hızla yükselir. Bu sonuç kanser hücrelerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlar.

Araştırmayla ispatlandı

Pek çok bilimsel araştırmaya göre beyaz şeker ve rafine un ikilisi sadece kanser hücrelerinin gelişimini teşvik etmez aynı zamanda kanser hücrelerinin yayılmasını da kolaylaştırır. Şeker bakımından zengin yiyeceklerin kansere yol açtığı kesin olarak bilindiği için özellikle kanser hastalarının rafine şekeri diyetlerinden çıkarmaları önemlidir.

BASİT KARBONHİDRATLAR TEHLİKELİ

Rafine şeker, rafine şeker içeren beyaz ekmek gibi yiyeceklerden uzak durulması gerekir. Kabuk ve rüşeym tabakaları ortadan kalkarak un haline getirilen daha sonra maya, şeker ve tuz ile karıştırılarak elde edilen ekmek glisemik indeksi yüksek bir besindir. Vücutta hızla glikoza dönüşür ve kanser hücrelerini besler. Ekmeğin yanı sırada beyaz undan yapılan makarna, poğaça, kek gibi her türlü besin sadece kanser hücrelerini beslemez ayrıca insülin seviyesini de yükseltir. İnsülin kanser hücrelerini destekleyen bir hormondur.

Source: Nazan Doğaner Halici


Türk bilim insanları bir ilke imza attı! Ölümlerde birinci sırada: Akciğer kanserini sesinden tanıdılar

Yapay zekâ, tıp alanında da sıkça kullanılmaya başlandı. Antalya’da düzenlenen Türk TORAKS Derneği Kongresi’nde konuşan Göğüs Cerrahisi Uzmanı Dr. Yusuf Kahya da önemli bir gelişmeyi açıkladı. Dr. Yusuf Kahya, birçok parametre kullanılarak insan kulağının duyamadığı ve ayırt edemediği ses özellikleri ile yapay zekânın akciğer kanserinde erken teşhis yapabildiğini söyledi.EN BÜYÜK SORUN GEÇ TEŞHİSHürriyet”ten Buse Özel”in haberine göre; Kahya, kalabalık bir ekiple yapılan bu önemli araştırmayla ilgili şu bilgileri verdi: “Akciğer kanseri hâlâ kanserden ölümlerde dünya genelinde birinci ölüm nedeni olarak yer alıyor. En büyük sorun ise geç teşhis ediliyor olması. Literatürdeki çalışmaların büyük bir kısmı akciğer kanserinin erken dönemde teşhis edilmesi yönünde. Bunun için pek çok yöntem geliştiriliyor günümüzde. Öte yandan yapay zekâ tıpta da çok sık kullanılıyor ve en sık kullanıldığı alan da radyoloji. Biz Ankara Üniversitesi ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nden araştırmacılarla yaptığımız çalışmada günlük hayatımızdaki konuşma sesi analizi ile erken dönem akciğer kanseri tanımaya yönelik bir yapay zekâ programı geliştirdik. Bu programda sağlıklı bireyler ve akciğer kanserli bireyler arasındaki farkı ortaya koyabildik. Yüksek bir doğruluk oranı ile bu fark ortaya konuldu. İLHAM VEREN BİR HİKAYE Biriktirdiği paralarla kendi işini kurdu! Lisede başladı, mezun olduğu gibi dükkan açtı, 18 yaşında patron oldu YÜZDE 90 DOĞRULUK PAYIBu, yeni bir tanı yöntemi olması açısından ümit verici sonuçlar taşımakla birlikte şu anda kullanılabilir bir düzeyde değil. Ancak geliştirilebilir. Çalışmanın birçok komponenti var. Birden fazla parametreye baktık ve çalışmada yüzde 90 civarında bir doğruluk oranı elde ettik. Biz bu çalışmada 50 sağlıklı birey ile 50 akciğer kanseri hastasını karşılaştırdık; küçük bir çalışma oldu. Benzer çalışmalarımız radyolojide de var aslında. Ancak konuşma analizi ile ilk yapılan çalışma buydu. Yüzde 90 bir doğruluk önemli bir oran ama çalışma küçük bir grupla yapıldığı için daha fazla geliştirilmeli. Eğer belirli bir başarı oranına gelinirse günün birinde tanı yöntemi olarak uzun vadede kullanılabilir. Konuşma sesi insanların sağlık durumu ile ilgili bir bilgi verebilir. Nasıl ki nezle, grip olduğunuzda sesiniz etkileniyorsa akciğer kanserli hastalarda da insan kulağının duyamayacağı ölçüdeki ses özellikleri etkilenebilir. Bu ses özellikleri çok farklı parametreler ile değerlendiriliyor.”EKİP ÇALIŞMASI- Ankara Üniversitesi’nden Dr. Haydar Ankışhan’ın liderliğinde yürütülen araştırmada Dr. Haluk Ulucanlar, Dr. Yusuf Kahya, Dr. İslam Aktürk, Dr. Kübra Alphan Kavak, Dr. Ulaş Bağcı ve Dr. Bülent M. Yenigün birlikte çalıştı.

Source: Gazetevatan.com