İBB’ye yönelik ikinci dalga soruşturmasına üç yeni gizli tanık da eklendi: Rüzgâr, Kartal, Şahin
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik “yolsuzluk” soruşturmasında ikinci dalgada gözaltına alınanların ifadeleri ortaya çıktı. Sorguda, ikinci el araba alımı, aynı kurumda çalışanlara “Neden aynı yerde telefon sinyaliniz var” gibi sorular yöneltildi.TURANLI AYRINTISI 26 Nisan’da gözaltına alınan isimlerden İBB’de mühendis ve danışman olarak görev yapan Yakup Öner’e ifadesinde, Şişli’nin Kanal İstanbul’u olarak bilinen projeyi yapan Taş Yapı’nın sahibi iş insanı Emrullah Turanlı’nın iddia ve şikâyetleri de soruldu. Turanlı, tutuklu Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan tarafından engellenen söz konusu inşaat projesi için kendisine karşı irtikap (rüşvet isteme) suçu işlendiğini öne sürerken şikâyetinde Öner’in de bunun içinde olduğunu ileri sürdü. Öner ise ifadesinde, Turanlı ile görüştüğünü doğrularken kendisine inşaat projesinin, Şişli için bölgeye ekstra yük getirmesi açısından uygun olmadığını ve yeni bir proje hazırlanması gerektiğini söylediğini aktardı. GİZLİ TANIKLAR Öner’e ilk dalgadaki soruşturmalarda da ismi geçen gizli tanık Çınar’ın ifadesi de soruldu. Gizli tanık, Öner’in İBB’ye bağlı Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nün sorumlusu olduğunu iddia ederken Öner, bu birimin kendisine bağlı olmadığını yalnızca bazı konularda görüş belirttiğini söyledi. Öner’e, soruşturmaya dahil edilen yeni gizli tanık Rüzgâr’ın da ifadeleri soruldu. Gizli tanık, Öner’i Boğaziçi İmar üzerinden imar ile ilgili tüm işleri yürütmekle suçlarken Öner bu iddiaları kesin bir dille reddetti. Kültür AŞ Reklam Şefi Metin Bal’a da “Kartal” ve “Şahin” adlı gizli tanıkların ifadeleri soruldu. Böylece ilk dalgada ifadelerine başvurulan ve CHP lideri Özgür Özel tarafından da sık sık eleştirilen “Meşe”, “Ladin” ve “Çınar” adlı gizli tanıkların ardından soruşturmaya üç yeni gizli tanık ifadesi daha eklenmiş oldu. 2 ÇEYREK ALTININ KAYNAĞI SORULDU İBB Kamulaştırma Şube Müdürü Fatih Özçelik’e, sorgusunda evinden çıkan 2 yarım ve 2 çeyrek altınla birlikte 6 tane 5 gram altının ve 5 bin 750 doların kaynağı soruldu. Aile birikimi olduğunu ve yatırım amaçlı bir araya getirildiğini belirten Özçelik, kendisinin ve eşinin aylık gelirinin 200 bin TL’ye yakın olduğunu ve el konan kıymetli eşyaların aylık gelirleriyle alındığını söyledi.
Source: Engin Deniz İpek
ABD”de, Harvard Üniversitesi hakkında “ırka dayalı ayrımcılık” iddiasıyla soruşturma başlatıldı
İlk olarak kampüsündeki Filistin”e destek gösterileriyle daha sonra da çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık programlarını sürdürdükleri gerekçesiyle federal hükümetin hedefi haline gelen Harvard Üniversitesi ile Trump yönetimi arasındaki anlaşmazlık sürüyor.
ABD Eğitim Bakanlığı ile Sağlık ve İnsani Hizmetler Bakanlığının ortak açıklamasında, “Harvard Law Review” dergisinin makale seçim sürecinde ırkı temel aldığına ilişkin iddiaların ardından, üniversite ve dergi hakkında soruşturma başlatıldığı duyuruldu.
Açıklamada, soruşturma kapsamında derginin “yazarların ırkına göre tercihte bulunduğu ve liyakatin geri plana atıldığı” yönündeki iddiaların araştırılacağı, incelemenin, derginin mali bağlantılarını, denetim prosedürlerini, üyelik ve makale yayımlama seçim politikalarını kapsayacağı belirtildi.
Soruşturmanın, federal hükümetten hibe alan kurumların ırk temelinde ayrımcılık yapmasını yasaklayan 1964 tarihli Sivil Haklar Yasası”nın 6. Başlığının ihlal edilip edilmediğinin tespit edilmesi amacıyla yürütüldüğü vurgulandı.
Trump ile Harvard arasındaki anlaşmazlık
Trump yönetimi, aralarında Harvard”ın da olduğu birçok üniversiteye yönelik, başta Filistin”e destek için düzenlenen kampüs protestoları ile çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık programlarını gerekçe göstererek, federal fonları dondurma tehdidinde bulunmuştu.
Bu bağlamda yönetim, Harvard”a sağlanan 2,2 milyar dolarlık fonun ve 60 milyon dolarlık sözleşme bedelinin dondurulmasına karar vermişti.
Üniversite de federal hükümetin fonları dondurmasının hukuka aykırı olduğunu savunarak bu kararı engellemek üzere Trump yönetimine dava açmıştı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Bakanlık hâlâ teğmenler TSK’nın itibarını bozdu diyor
Kara Harp Okulu mezuniyet töreninin resmi bölümü bittikten sonra kendi aralarında kılıç çatıp, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” dedikleri için “disiplinsizlik” suçlamasıyla TSK’dan ihraç edilen 5 teğmenin yürütmenin durdurulması ve ihraç işleminin iptali için açtığı davalarda Milli Savunma Bakanlığı ilk kez savunma yaptı.
12Punto’dan Müyesser Yıldız’ın aktardığına göre; MSB’nin savunmasında, “TSK’nın, hizmetini aksatan, idari mekanizmasına ve üstlenmiş olduğu kamu hizmetinin yürütülmesine zarar veren ajanlarını bünyesi dışına çıkarması doğaldır” gibi bir ifadenin kullanılması dikkat çekerken, teğmenlerin bu eylemiyle “toplumda ayrışma başladığı, TSK’nın Mustafa Kemal Atatürk’e bağlılığının hiç hak etmeyecek şekilde sorgulandığı, bu suretle de TSK’nın itibarının millet nezdinde zedelendiğinin anlaşıldığı” iddia edildi.
Source: Emin Özgönül
AYM, Türk Tabipleri Birliği Kanunu”nun 39. maddesini iptal etti!
Resmi Gazetede yayımlanan Yüksek Mahkeme kararında Ankara 20. İdare Mahkemesi, Türk Tabipleri Birliği Kanununun 39. maddesinin Anayasanın 2., 38., ve 135. maddelerine aykırılığı sebebiyle iptalini talep etti.İlgili Kanunun 39. maddesi, Haysiyet Divanı evrakı kendisine tevdi edilen azaların fiil ve hareketlerinin mahiyetine göre aşağıdaki inzibati cezaları verir: a)Yazılı İhtar, b (Değişik: 23/3/2006 – 5477/b maddesi) O yılki en yüksel yıllık üye aidatının üç katından az, beş katından fazla olmayan para cezası, c) 15 günden 6 aya kadar geçici olarak sanat icrasından meni, d) Bir mıntıkada üç defa sanat icrasından meni cezası almış olanları o mıntıkada çalışmaktan meni. Haysiyet Divanları bu cezaların verilmesinde sıra gözetmesizin geniş takdir hakkını kullanırlar ifadesini içeriyor. Yapılan başvuruyu değerlendiren Yüksek Mahkeme, anılan kararda Anayasa Mahkemesi söz konusu kısımda haysiyet divanına tanınan yetkinin somut olayın özelliklerine, eylemin ağırlığına, oluşan zararın büyüklüğüne göre kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılmasını sağlamanın yanında işlenen disiplinsizlik eylemi ile tayin edilen disiplin cezası arasında adil bir dengenin gözetilmesini sağlayacak gerekli ve yeterli mekanizmaların kurulmadığı, verilecek disiplin cezaları bakımından keyfi yorum ve uygulamalara karşı hukuki güvencenin sağlanmadığı sonucuna varmıştır nedenine hükmederek, ilgili maddenin Anayasanın 2. maddesine aykırı olduğunu ve iptali gerektiğine karar verdi. Kararın hüküm kısmında, Türk Tabipleri Birliği Kanununun 39. maddesinin Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline, iptal hükmünün Anayasanın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 66. maddesinin (3) numaralı fikrası gereğince kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine 11/2/2025 tarihinde oybirliğiyle karar verildi ifadeleri yer aldı.
Source: Anka
Selçuk Kozağaçlı’nın tutukluluğuna itiraz reddedildi
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Onursal Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın tutukluluğuna itiraz reddedildi.
Sekiz yıldır cezaevinde tutulan Kozağaçlı, 16 Nisan’da infazını tamamladığı gerekçesiyle tahliye edilmişti.
Savcılık ertesi gün tahliyeye itiraz etmiş, gözaltına alınan Kozağaçlı tutuklanarak yeniden Silivri Cezaevi’ne gönderilmişti.
ÇHD, Kozağaçlı’nın tutukluluğuna itirazın reddedildiğini açıkladı.
ÇHD’nin X hesabındaki açıklama şöyle:
“Onursal başkanımız Selçuk Kozağaçlı’nın yeniden tutuklanması kararına karşı itirazımız Ağır Ceza Mahkemesince gerekçesiz ve hukuksuz şekilde reddedilmiştir. Selçuk Kozağaçlı ve tüm arkadaşlarımızı mücadelemizle alacağız! Savunma susmadı, susmayacak!”
Source: aktifhabercom
Askeri öğrenci aileleri: Çok zor durumdayız, sesimizi duyurun
Sekiz yıldır Marmara (Silivri) Cezaevinde tutuklu bulunan ve hiçbir gerekçe gösterilmeden geçen hafta farklı cezaevlerine sevk edilen askeri öğrenciler, gittikleri hapishanelerde hak ihlaline maruz kaldıklarını söyleyerek yardım çağrısında bulundu.
Tr 724″ten Sevinç Özarslan”ın haberine göre, Balıkesir Astsubay Meslek Yüksek Okulu’ndan ihraç edilen ve müebbet hapis cezası verilen Fırat Gültekin (30), haksız yere hücreye konulduklarını, günde sadece 1 saat avluya çıkarıldıklarını, cezaevinde suların da akmadığını söyledi.
“”Normal şartlarda sürekli kendisi bize moral verirdi””
Abisi Fırat Gültekin’in şu anda Kırşehir Yüksek Güvenlikli Cezaevinde olduğunu söyleyen Hasan Gültekin, “Abimi dün Kırşehir’de ilk defa ziyarete gittim. Bana 9 yıldan beri ilk defa iyi olmadığını söyledi ve bizi burda unutmayın, sesimizi duyurun, biz ağırlaştırılmış müebbet almadık fakat gösterilen muamele ağırlaştırılmış müebbetten kötü diye söyledi. Normal şartlarda sürekli kendisi bize moral verir buradan çıkacağını söylerdi. Ama hücre tipine geçmesiyle tüm bu düşüncelerinin yerini artık ‘her şey bitti’ almış durumda.” dedi.
Abisinin psikolojik ve fiziksel sağlığından endişe ettiklerini söyleyen Gültekin, şunları anlattı:
“Mahkeme kararı müebbet hapis olmasına rağmen gittikleri yerlerde hücre tiplerinde kalmakta ve günde sadece bir saat avlu hakkı verilmekte. Abimlerin suçsuz olduklarını mahkemelere ve gerekli tüm mercilere gerek sözlü gerekse yazılı olarak bildirdik fakat hiçbir sonuç alamadık. Sizden rica ediyorum bizlerin sesi olun. Askeri öğrenci aileleri olarak çok zor durumdayız.
“”Sağlığından endişeliyiz””
Abimin hem biyolojik hem de psikolojik sağlığından endişe etmekteyim. Ayrıca Kırşehir Cezaevinde su sıkıntısı var. Daha önce de bu sebepten dolayı bir mahkum intihar etmiş. Abim de bari sular kesilip durmasa diyerekten de bu konu ile alakalı yine yardım istedi.”
Suçsuz yere
Aralarında Fırat Gültekin’in de bulunduğu Balıkesir Astsubay Meslek Yüksek Okulu’nun 59 öğrencisi, 10 Temmuz 2016’da staj yapmak üzere İstanbul Esenler’deki 66. Mekanize Tugayı Topkule Kışlası’na gönderildi.
Öğrenciler 12 gün burada eğitim gördükten sonra Balıkesir’e dönecek, 30 Ağustos 2016’daki mezuniyet töreninden sonra da rütbelerini takıp göreve başlayacaklardı.
Eğitimlerinin ilk haftasının tamamladılar. Bir hafta sonra stajlarını bitirip mezun olacaktılar, ancak 15 Temmuz sabahına Topkule Kışlası’nda uyandılar. Kendilerine önce tatbikat yapılacağı, atış talimi olacağı söylendi. Silah, teçhizat dağıtıldı. Bu durum bazı öğrencilerin tuhafına gitti ve Balıkesir’deki komutanlarını arayıp olanları anlattılar. Komutanları “Artık Topkule Kışlası’nın emri altında olduklarını ve ne söylenirse uymaları gerektiğini” ifade etti.
Saat 17.00 olduğunda öğrencilerin çarşı izinleri iptal edildi. 21.00 sularında ise bir terör saldırısının gerçekleştiği ve polisin yardıma ihtiyacı olduğu emredilerek öğrenciler birkaç grup halinde kışladan çıkarıldı. Bir grup komutanları eşliğinde A Haber binasına, bir grup helikopterle Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen 14 öğrenci, olaydan 6 yıl sonra olaylara karışmadığı anlaşıldığı için 29 Eylül 2022’de tahliye edildiler. Aralarında Fırat Gültekin’in de olduğu A Haber’e binasına götürülen ancak yarı yoldan geri dönen Alettin Baydan, Burak Baykın, Emre Gölcük, Fatih Şahan, Fırat Gültekin, Hasan Kaygısız, İbrahim Şahin, Mustafa Kirazlı, Onur Çetin, Ümit Akkurt ve Seyit Remzi Yalçın verilen müebbet hapis cezaları ise onaylandı.
Gerekçeli karara göre, A Haber binasını işgal etmek üzere yola çıkarılan ancak yarı yoldan geri dönen 11 askeri öğrenci, Gaziosmanpaşa Tır Garajı önünde çıkan tartışmada şehit olan Servet Asmaz’ın ölümünden ve komutanları tarafından durdurulan Ulusoy firmasına ait bir yolcu otobüsüne binerek kışlaya geri döndükleri için Anayasal düzeni ihlale teşebbüs, yasama organına karşı suç, hükümete karşı suç ve cebir, tehdit veya hile kullanarak silahla birden fazla kişi tarafından birlikte hürriyeti tahditle suçlanıyor.
Oysa ne Servet Asmaz, Fırat Gültekin’in silahından çıkan kurşunla şehit oldu ne de otobüsün durdurulmasında bir iradeye sahipti.
Fırat Gültekin Topçu Kışlası’ndan çıktıktan sonra yaşadıklarını ve gördüklerini mahkemede yaptığı savunmasında şöyle anlattı:
“Nizamiyeden çıkış yaptıktan sonra otoyolda araçlar trafiğe kapatılmıştı. Bu esnada vatandaşlardan iki kişinin komutanlardan biriyle boğuştuklarını gördüm. Aynı zamanda aynı komutanın 2 vatandaşı iterek ayaklarına sıktığını gördüm. Trafik yine komutanlar tarafından açıldı ve yaralanan iki vatandaşın hastaneye götürülmesi için iki sivil araç durdurularak hastaneye gönderildi. Tekrar araçlara binip hareket ettik. Bir müddet gittikten sonra trafik yine kapalıydı. Bizleri araçlardan indirdiler. Bu esnada vatandaşlardan çıkışanlar vardı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken rütbeliler vatandaşlara hitaben biz buraya trafiği açmaya geldik, sizin için buradayız dediler. Bu defa halk, o zaman trafiği beraber açalım dediler ve halkla yürümeye başladık. Bu esnada otoyol tabelasından TT Arena Stadı yönü gösteriliyordu. Böylece ben de İstanbul’a ilk defa gelen biri olarak nerede olduğumuzu anlamaya çalışıyordum. Bir süre halkla yürüdükten sonra yol ayrımında ayrıldık. Ayrıldıktan sonra komutanlar Ulusoy firmasına ait bir yolcu otobüsünü durdurarak bizleri Kartaltepe Kışlası’na götürdüler. Kartaltepe nizamiye nöbetçi komutanı bizleri içeri almadı. Bizleri ancak isimlerimizi ve silah numaralarımızı alarak kışla içerisine alabileceğini söyledi. Daha sonra yanımızdaki komutanlar bizleri Topkule Kışlası’na götürdüler… Ben 22 yaşında bir astsubay adayıydım. İnşallah mahkemenizde aklanacağım… Şehit olan vatandaşımız Servet Asmaz’ın otopsi raporundan öğrendiğim kadarıyla mermi girişi 1×1’dir efendim. Bu da tabanca mermisidir. Bende tabanca bulunmamaktadır. Ben rütbeli değilim zaten tabancamı rütbe taktıktan sonra dahi 1 yıl sonra alıyorum. Buradan da şehit olan vatandaşımızı benim vurmadığım anlaşılmaktadır.”
“”İki ay önce suçlamalardan birinden beraat etti””
Üstelik İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi, 12 Şubat 2025’te askeri öğrenciler, Alettin Baydan, Burak Baykın, Emre Gölcük, Fatih Şahan, Fırat Gültekin, Hasan Kaygısız, İbrahim Şahin, Mustafa Kirazlı, Onur Çetin ve Ümit Akkurt’un üzerine atılı kara ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması suçuna katılma iradesiyle hareket ettikleri sabit olmadığından beraatlerine karar verdi.
Source: aktifhabercom
Harvard Üniversitesi”ne ayrımcılık davası: Trump harekete geçti
Harvard Üniversitesi, daha önce kampüsünde düzenlenen Filistin yanlısı protestolar ve çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık politikalarını sürdürme kararı nedeniyle federal hükümetin hedefindeydi. Soruşturmanın, federal hükümetten hibe alan kurumların ırk temelinde ayrımcılık yapmasını yasaklayan 1964 tarihli Sivil Haklar Yasası”nın 6. Başlığının ihlal edilip edilmediğinin tespit edilmesi amacıyla yürütüldüğü açıklandı.ABD Eğitim Bakanlığı ile Sağlık ve İnsani Hizmetler Bakanlığının ortak açıklamasında, Harvard Law Review dergisinin makale seçim sürecinde ırkı temel aldığına ilişkin iddiaların ardından, üniversite ve dergi hakkında soruşturma başlatıldığı bildirildi.Açıklamada, soruşturma kapsamında derginin yazarların ırkına göre tercihte bulunduğu ve liyakatin geri plana atıldığı yönündeki iddiaların araştırılacağı, incelemenin, derginin mali bağlantılarını, denetim prosedürlerini, üyelik ve makale yayımlama seçim politikalarını kapsayacağı vurgulandı. Gözden Kaçmasın Trump’ın ilk 100 günü… Vaatleri sözde kaldı Haberi görüntüle HARVARD VE TRUMP ARASINDAKİ ANLAŞMAZLIKTrump yönetimi, aralarında Harvard”ın da olduğu birçok üniversiteye yönelik, başta Filistin”e destek için düzenlenen kampüs protestoları ile çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık programlarını gerekçe göstererek, federal fonları dondurma tehdidinde bulunmuştu.Bu bağlamda yönetim, Harvard”a sağlanan 2,2 milyar dolarlık fonun ve 60 milyon dolarlık sözleşme bedelinin dondurulmasına karar vermişti.Üniversite de federal hükümetin fonları dondurmasının hukuka aykırı olduğunu savunarak bu kararı engellemek üzere Trump yönetimine dava açmıştı.
Source: Hurriyet.com.tr
Yargıtay”dan emsal nafaka kararı
İçtihat Bülteni Uygulaması’ndan edinilen bilgiye göre, daha önce nafaka konusunda, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından bozulan dosyada mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davacı kadın yararına 105 bin lira toptan yoksulluk nafakasına karar verildi.Bunun üzerine mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili yine temyiz isteminde bulundu. Temyiz incelemesi neticesinde dosya yine Yargıtay 2. hukuk dairesi gündemine geldi.Dosyanın temyiz incelemesi neticesinde, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, ” Sadece 14 ay süren bir evlilik için yaklaşık 150 aya denk gelecek şekilde toptan yoksulluk nafakasına hükmedilmiş olması temyiz edenin aleyhine hüküm kurma yasağının ihlali niteliğinde olduğu gibi kadın yararına hükmedilen tazminat miktarları ile de açıkça orantısız olup, hakkaniyete aykırıdır. Daha açık bir anlatımla davacı kadın yararına takdir edilen toptan yoksulluk nafakası çok olup, bozma ilamının amacına uygun bulunmamıştır. O halde Mahkemece kadın yararına daha uygun miktarda toptan yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekirken bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir” şeklinde dosyaya ilişkin bozma kararı verdi.
Source: Mehmet Küçükkahveci
Narin Güran cinayeti davasında 15 sanık hakkında istenen ceza belli oldu
Diyarbakır”ın Bağlar ilçesine bağlı kırsal Tavşantepe Mahallesi”nde 21 Ağustos 2024″te kaybolan ve 8 Eylül 2024″te köyün yakınındaki Eğertutmaz Deresi”nde çuvalın içerisinde cansız bedeni bulunan Narin Güran cinayetine ilişkin yürütülen davada yeni bir gelişme yapandı. 15 SANIK HAKKINDA 5 YILA KADAR HAPİS Savcılık cinayetle ilgili mütalaasını tamamlayarak tutuklu sanıklar Birsen, Fuat ve Maşallah Güran, Salim Güran”ın işçisi Mehmet Selim Atasoy, Mehmet Şevket Kaya ve Muhammed Kaya ile tutuksuz sanıklar Şeyma Kaya, Hediye Güran, İbrahim Halil Güran, Barış Güran, Kurtuluş Güran ve Ömer Faruk Güran ile suça sürüklenen çocuklar R.A. (16), M.G. (16) ve İ.K. (17) hakkında “suçluyu kayırma” suçundan 6 aydan 5 yıla kadar hapis cezası istedi. 25 Nisan”da görülen duruşmada mahkeme, tutuklu sanıkların mevcut halinin devamına karar vererek, duruşmayı 2 Mayıs Cuma gününe ertelemişti. NE OLMUŞTU? Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca, merkez Bağlar ilçesinin Tavşantepe Mahallesi”nde 21 Ağustos”ta 2024″te kaybolan ve 8 Eylül 2024″te Eğertutmaz Deresi”nde cansız bedenine ulaşılan Narin Güran”ın öldürülmesine ilişkin 6″sı tutuklu 12 kişi ile suça sürüklenen 3 çocuk hakkında yürütülen soruşturma tamamlanmıştı. Başsavcılık tarafından, 12 kişi hakkında “suçluyu kayırma” suçundan 6 aydan 5″er yıla kadar hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianame, Diyarbakır 17. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından, çocuklar R.A. (16), M.G. (16) ve İ.K. (17) hakkında aynı suçtan hazırlanan iddianame ise 2. Çocuk Mahkemesince kabul edilmişti.Diyarbakır 2. Çocuk Mahkemesinin, kendilerindeki dosyanın, Diyarbakır 17. Asliye Ceza Mahkemesi”nde 6″sı tutuklu 12 sanık hakkında açılan davayla birleştirilmesi yönündeki talebi kabul edilmişti. ANNE, AĞABEY VE AMCAYA AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET VERİLMİŞTİ Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca anne Yüksel, ağabey Enes ve amca Salim Güran ile Nevzat Bahtiyar hakkında yürütülen soruşturma tamamlanmış, 4 sanık hakkında “iştirak halinde çocuğa karşı kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle hazırlanan iddianame, Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesince 23 Ekim 2024″te kabul edilmişti.Sanıkların yargılanmasına 7 Kasım 2024″te başlanmış, mahkeme heyeti 28 Aralık 2024″teki duruşmada, tutuklu sanıklar Yüksel, Enes ve Salim Güran”ın “iştirak halinde çocuğa karşı kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, Narin”in cansız bedenini Eğertutmaz Deresi”ne sakladığını itiraf eden Nevzat Bahtiyar”ın da “suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme” suçundan 4 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmalarına ve tutukluluk hallerinin devamına karar vermişti.
Source: Çağla Taşçı