“Sosyal Sorunlar Gündemi – Türkiye’nin Güncel Sorunları ve Çözüm Arayışları”

200 milyonluk fiyasko

KAYSERİ’de 2022 yılında “700 milyonluk camii” olarak gündeme gelen ve Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi içerisinde temeli atılan camide çalışmalar durdu. Atıl vaziyette bırakılan camii inşaatı için AKP’li Kayseri Büyükşehir Belediyesi sadece temel atma maliyetinin 75 milyon TL olduğunu duyurmuştu. Millet Bahçesine yapılacak camiinin yapımını da İstanbul Sultanbeyli’deki 300 milyonluk arsası ile de gündeme gelen iş insanı Avukat Mehmet Altun’un üstlendiği açıklanmıştı.

İYİ PARTİLİLER İNCELEDİ

Aradan geçen yaklaşık 3 yılın sonunda yapımı adeta yılan hikayesine dönen ve çalışmaların sadece atılan temelde kaldığı camiyi İYİ Parti Genel İdare Kurulu (GİK) Üyesi Kazım Yücel ve partisinin Kayseri İl Başkanı Tansu Şener gündeme taşıdı. Millet Bahçesi’nde temel atılan alanına giden Yücel ve Şener, milyonlarca lira harcanarak atılan temelin çürümeye terk edildiğini söyledi. İYİ Parti Kayseri İl Başkanı Tansu Şener, cami inşaatının yaklaşık bir futbol sahası büyüklüğünde olduğunu ve temel maliyetinin 200 milyon lirayı bulduğunu söyledi. Temelin çürümeye terk edilmesini büyük bir israf olarak nitelendiren Şener, “İhtiyaç söz konusu yokken bu kadar büyük bir maliyetinin, kamu bütçesinin, vatandaşımızın, belediyemize verdiği bedellerin bu şekilde israf edilmesi büyük bir günah” dedi.

14 MESCİT VAR

Millet Bahçesi’nin içerisinde 14 tane mescit bulunduğunu, bunların 7’sinin kadınlar, 7’sinin ise erkekler için olduğunu kaydeden İYİ Parti GİK Üyesi Kazım Yücel ise “Seçime yakın bu tür projeleri açıklıyor belediyeler. Şu caminin yapılan masrafına Kayseri halkının vicdanı el vermiyor. Ya yapacağınız projeyi hayata geçireceksiniz ya da temeline milyonlarca liraya harcayıp atıl durumda bırakmayacaksınız. Yazıktır. 2 yıl olmuş” ifadelerini kullandı.

Source: Müslüm Evci̇


Bakanlık hâlâ teğmenler TSK’nın itibarını bozdu diyor

Kara Harp Okulu mezuniyet töreninin resmi bölümü bittikten sonra kendi aralarında kılıç çatıp, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” dedikleri için “disiplinsizlik” suçlamasıyla TSK’dan ihraç edilen 5 teğmenin yürütmenin durdurulması ve ihraç işleminin iptali için açtığı davalarda Milli Savunma Bakanlığı ilk kez savunma yaptı.

12Punto’dan Müyesser Yıldız’ın aktardığına göre; MSB’nin savunmasında, “TSK’nın, hizmetini aksatan, idari mekanizmasına ve üstlenmiş olduğu kamu hizmetinin yürütülmesine zarar veren ajanlarını bünyesi dışına çıkarması doğaldır” gibi bir ifadenin kullanılması dikkat çekerken, teğmenlerin bu eylemiyle “toplumda ayrışma başladığı, TSK’nın Mustafa Kemal Atatürk’e bağlılığının hiç hak etmeyecek şekilde sorgulandığı, bu suretle de TSK’nın itibarının millet nezdinde zedelendiğinin anlaşıldığı” iddia edildi.

Source: Emin Özgönül


1 Mayıs öncesi operasyon! Gösteri planlayan 76 şüpheli gözaltına alındı

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Sol Terör Örgütlerinin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü istismar ederek örgütsel propaganda amacında oldukları, bu bağlamda yasaklama olmasına rağmen İstanbul Taksim Meydanı ve civarına toplanma çağrısında bulundukları, terör örgütlerinin iltisaklı yapılanmaları içerisinde faaliyet yürüten şahısların 1 Mayıs günü kitleyi provoke ederek korsan gösteri düzenleyebilecek, güvenlik güçlerine karşı taşlı sopalı saldırı düzenlenebileceği tespit edildi.
Konuya ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında DHKP/C, MLKP, TKP-ML, DSİH, TİKB/B, TKEP/L, TKİP, TKP/KIVILCIM, MKP ve TKKKÖ silahlı terör örgütleri içerisinde faaliyet yürüttükleri belirlenen toplamda 84 şüpheliye yönelik operasyon düzenlendi. Düzenlenen operasyon sonucu 76 şüpheli yakalanarak gözaltına alındı. Diğer şüphelilere yönelik yakalama çalışmalarının sürdüğü öğrenildi. (İHA)

Source: Ufuk Dağ


Dünya kamuoyunu manipüle girişimi! İsrail”den “Hakan Fidan” iftirası

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) İsrail basınında yer alan, “Dışişleri Bakanı Hakan Fidan”ın, Hamas”ı ateşkes konusunda taviz vermeye zorladığı” iddiasının doğru olmadığını açıkladı.DMM”nin açıklaması şöyle: İsrail basınında yer alan, “Dışişleri Bakanı Hakan Fidan”ın, Hamas”ı ateşkes konusunda taviz vermeye zorladığı” iddiası doğru değildir.Dışişleri Bakanı Hakan Fidan”ın, Hamas”ı Gazze”deki ateşkes için taviz vermesi konusunda zorlaması söz konusu değildir.Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Katar”ın Başkenti Doha”da Hamas Şura Meclisi Başkanı Muhammed İsmail Derviş ve beraberindeki heyetle bir araya gelmiş, Gazze”de barışın tesisi için Türkiye”nin uluslararası platformlardaki çalışmalarının ve ikili düzeydeki çabalarının devam ettiğini söylemiştir.Hamas heyeti de kalıcı ateşkes için çaba göstermeyi sürdürdüklerini belirterek, son dönemde yapılan görüşmelerle ilgili bilgi aktarmıştır.Görüşmede, İsrail”in insani yardımların bölgeye girişini yaklaşık iki aydır engellemesi sebebiyle ortaya çıkan insani felaket ele alınmış ve bu soruna acil bir çözüm bulunması gerektiği vurgulanmıştır.İsrail”in dünya kamuoyunu manipüle etmeye yönelik asılsız iddialarına itibar etmeyiniz.İsrail basınında yer alan, “Dışişleri Bakanı Hakan Fidan”ın, Hamas”ı ateşkes konusunda taviz vermeye zorladığı” iddiası doğru değildir.Dışişleri Bakanı Hakan Fidan”ın, Hamas”ı Gazze”deki ateşkes için taviz vermesi konusunda zorlaması söz konusu değildir.Dışişleri Bakanı Hakan… pic.twitter.com/xSyGe4vRQv— Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (@dmmiletisim) April 28, 2025

Source: Www.star.com.tr


Trafik magandası “Valinin yeğeniyim” demişti: Davut Gül”den açıklama var

Sosyal medyada geçtiğimiz gün trafikteki bir magandanın açıklamaları gündem oldu. Genç çakarlı araç kullanmış ve trafik kurallarına aykırı hareketler sergilenmişti. Yasalara aykırı hareket eden kişi kendisine tepki gösteren vatandaşlara ise “Valinin yeğeniyim” demişti. “AKRABAM OLSA BİLE…” İstanbul Valisi Davut Gül , konuyla ilgili sosyal medya hesabından açıklama yaptı. Şahsın yeğeni olmadığını söyleyen Gül, şu ifadeleri kullandı: “Trafik kurallarına uymayan şahıs benim yeğenim değildir. Aracındaki ışıklı ve sesli tertibat yasal değildir. Bu konuda gerekli yasal işlem yapılacaktır. Akrabam olmuş olsaydı da bu durum hiçbir şeyi değiştirmezdi” https://x.com/gul_davut/status/1916938375375769951

Source: Çağla Çağlar


Deprem kadar tehlikeli: Sadece binaları değil ruh sağlığımızı da sarstı

Korku normal ama paniğe dönüşmesi hayati risk oluşturuyorDepremde fiziksel güvenliğiniz kadar sakinliğinizi ve ruh sağlığınızı korumanız da hayati önem taşıyor.Uzm. Psikolog Dursun, deprem gibi beklenmedik afetlerde insanların doğuştan gelen “savaş ya da kaç” tepkisinin devreye girdiğini belirtiyor. Bu tepki kalp atışlarının hızlanmasına, nefes darlığına, titremeye ve kontrolsüz davranışlara neden olabiliyor. “Korku duygusu çok doğal ve sağlıklı bir tepkidir. Ancak bu korkunun paniğe dönüşmesi hem kişinin hem de çevresindekilerin hayatını riske atabilir,” diyen Dursun, 23 Nisan günü yaşanan olayın bunun en açık örneği olduğunu ifade ediyor. Uzm. Psikolog Dursun, son depremdeki yaralanmaların bireylerin panikle hareket etmesinden kaynaklandığını belirterek şu uyarıda bulundu: “Sarsıntı sırasında en güvenli yer, yapı içindeki korunaklı noktalardır.Ancak birçok kişi korku ve panikle balkonlardan atladı ya da merdivenlere yöneldi. Bu davranışlar fiziksel olarak daha büyük tehlikelere neden olabilir. İlk tepki refleksinin eğitimle değiştirilmesi gerekiyor.” Panik bozukluğu olan bireylerde deprem gibi ani gelişen olaylar atakları tetikleyebiliyor. Uzm. Psikolog Dursun, bu durumun ani terleme, göğüs sıkışması, baş dönmesi, bayılma hissi, kontrol kaybı ya da ölüm korkusu gibi belirtilerle kendini gösterdiğini vurguluyor. Bu belirtilerin sadece panik atak kaynaklı olduğunu anlamak, kişinin “kalp krizi geçiriyorum” gibi yanlış düşüncelerle daha fazla korkuya kapılmasını önleyebilir. Uzm. Psikolog Tuğçe R. Tuncel Dursun, afetlerin psikolojik etkilerine karşı hazırlıklı olmanın en az fiziksel hazırlık kadar önemli olduğunu belirtiyor.Deprem öncesinde ve sonrasında psikolojik ilk yardımın önemi giderek artarken dayanıklılığı güçlendirmek için bireylerin stres yönetimi, nefes egzersizi ve gevşeme teknikleri gibi yöntemleri öğrenmesi öneriliyor. Kendinizi tanımak, ne zaman profesyonel destek almanız gerektiğini bilmek en güçlü savunma mekanizması. Deprem gibi yüksek stresli anlarda bireylerin psikolojik dayanıklılıklarını devreye sokmaları büyük önem taşıyor. Uzm. Psikolog Dursun, panik halini kontrol altına almak için şu önerilerde bulunuyor:• Nefesinize odaklanın: Burnunuzdan derin nefes alıp ağzınızdan yavaşça verin. Bu, vücudunuzu sakinleştirir.• Düşüncelerinizi yönetin: “Şu an güvendeyim”, “Bu bir panik atağı, geçecek” gibi olumlu iç konuşmalar yapın.• Dikkatinizi dış dünyaya yönlendirin: Etrafınızdaki nesneleri saymak ya da fiziksel olarak hissettiklerinize odaklanmak sizi gerçeklikte tutar.• Fiziksel güvenliğe odaklanın: Panik anında kaçmak yerine bulunduğunuz yerde güvenli bir alana geçmeye çalışın. Camdan atlamak ya da merdivenlere yönelmek tehlikelidir. Deprem gibi doğal afetlerden çocuklar da oldukça etkileniyor. Çocukların yaşadıkları travmaları farklı yollarla dışa vurduklarına dikkat çeken Uzm. Psikolog Dursun aileleri şu şekilde uyardı:Açıklama Yapın: Depremin ne olduğunu sade ve anlaşılır bir dille anlatın. “Korkmuş olman çok normal” gibi cümleler kurarak duygularını doğrulayın.Güven Duygusu İnşa Edin: “Ben yanındayım, birlikte güvendeyiz” gibi cümleler, çocuğun zihin haritasında tehdit algısını hafifletir.Oyunla İşleyin: Çocuklar için travmatik olayları oyun yoluyla ifade etmek iyileştirici bir yoldur. Basit oyuncaklarla deprem senaryoları kurgulamak faydalı olabilir.Rutinlere Dönüş: Günlük yaşam rutinlerini hızla geri kazandırmak çocuğun kontrol duygusunu pekiştirir. Depremin ardından bazı bireylerde uykusuzluk, kâbus görme, aşırı irkilme, sürekli deprem olacakmış gibi bir his ya da sosyal hayattan çekilme gibi durumlar gelişebilir. Uzm. Psikolog Dursun, bu tür belirtilerin travma sonrası stres bozukluğuna işaret edebileceğini, bu durumda mutlaka bir uzmana başvurulması gerektiğini vurguluyor. Deprem anında yanlış bilgiye kapılarak hareket etmek kaosa neden olabilir. “Özellikle sosyal medyadaki teyitsiz bilgiler kişilerin kaygı düzeyini artırıyor. Bilgiyi doğru kaynaktan almak ve güvenilir yönlendirmelere kulak vermek büyük fark yaratır,” diyen Uzm. Psikolog Dursun, bireyleri bu konuda dikkatli olmaya çağırıyor. Toplumda deprem gibi travmatik olaylardan sonra duygusal destek arayışı giderek artıyor. Uzm. Psikolog Tuğçe R. Tuncel Dursun, “Konuşmak, paylaşmak ve destek almak kişinin ruhsal iyileşme sürecini ciddi ölçüde hızlandırır,” diyerek özellikle çocuklar, yaşlılar ve hassas bireyler için bu sürecin profesyonel destekle yürütülmesinin önemine dikkat çekiyor.

Source: Hurriyet.com.tr


Küresel vicdanın başkenti: Türkiye

İçinde bulunduğumuz yüzyıl, insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir küresel göç dalgasına sahne oluyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) verilerine göre bugün dünyada 280 milyondan fazla göçmen var, üstelik bunların 125 milyonu zorla yerinden edilmiş kişilerden oluşmakta. Savaşlar, yoksulluk, iklim değişikliği ve siyasi baskılar, milyonlarca insanı evlerinden koparmakta; umut arayışı, bir hayatta kalma mücadelesine dönüşmektedir.Bu dramatik tabloda Türkiye, sadece coğrafi bir köprü değil, vicdanı temsil eden bir yürek olmuştur. Bugün Türkiye, dünya üzerinde en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkeler arasında yer almaktadır. Yaklaşık 3 milyon Suriyeli başta olmak üzere toplamda 4 milyonu aşkın yabancı, Türkiye”nin sağladığı güvenli ortamda hayata tutunmuş ve ülkelerine gönüllü geri dönüş sürecine girmiş vaziyettedir. Bu büyüklük, nüfus oranları üzerinden değerlendirildiğinde, Türkiye”yi vicdan liginin lideri yapmaktadır. Bir mukayese yapmak gerekirse; Avrupa Birliği ülkelerinin tamamında kişi başına düşen sığınmacı oranı Türkiye”nin ancak yarısına yaklaşabilmiştir.Bahsi geçen vicdanlı yaklaşımın mimarlarından olan ve göç yönetimi sürecinin öne çıkan aktörlerinden olan İçişleri Bakanlığı, Göç Başkanlığı Pazartesi günü 12. kuruluş yıl dönümü vesilesiyle anlamlı bir program düzenledi. Sayın Cumhurbaşkanımızın açılış konuşmasını yaptığı programda göç politikalarının insani, vicdani ve stratejik boyutları ele alındı. Bu önemli buluşmada, Türkiye”nin küresel ölçekte sergilediği başarılı göç yönetimine ve bu alanda ortaya koyduğu örnek uygulamalara vurgu yapma imkânı buldum.Göç Başkanlığı”nın on iki yıldır yürüttüğü özverili çalışmalara şahitlik etmek ve bu çabaya küçük de olsa katkı sunmak benim için büyük bir gurur kaynağı oldu. “Bir insanı yaşatmak, bütün insanlığı yaşatmaktır” yaklaşımıyla yola çıkan Göç Başkanlığı”na özverili çalışmalarından dolayı bir defa daha şükranlarımı sunuyorum.MAZLUMUN SIĞINAĞI: TÜRKİYETürkiye”nin başarısı yalnızca sayılarla ifade edilemez. Bu topraklar, hicretin ruhunu, Ensar olmanın onurunu tarih boyunca taşımış bir millettin emanetidir. Bugün Gaziantep”te, Şanlıurfa”da, Kilis”te açılan kapılar; sadece birer sınır kapısı değil, insanlık vicdanının kapılarıdır.Türkiye, göç yönetiminde sadece barınma ve güvenlik sağlamakla yetinmemiş; eğitim, sağlık, istihdam ve sosyal uyum alanlarında örnek gösterilecek politikalar geliştirmiştir. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği raporlarında da Türkiye”nin “bütüncül göç yönetimi modeli” takdirle anılmaktadır.Mültecilerin %65″inin çocuk ve kadınlardan oluştuğu düşünüldüğünde, Türkiye”nin insani yaklaşımının ne denli kıymetli olduğu daha iyi anlaşılır. Her bir çocuğun okula devam etmesi için gösterilen çaba, her bir annenin sağlık hizmetine ulaşması için geliştirilen projeler, yalnızca bir devlet politikası değil; merhametin kurumsallaşmış hâlidir.TÜRKİYE”NİN ŞEFKAT ELİGöç yönetiminin ve bu sürece cesaret eden kadronun elbette karşılaşacağı zorluklar vardır. Sosyal uyum süreçleri, ekonomik etkiler, güvenlik tehditleri gibi birçok başlık titizlikle yönetilmektedir. Ancak Türkiye, bu ağır sorumluluğun altında ezilmemiş; aksine insanlığa örnek olacak bir duruş sergilemiştir.Unutulmamalıdır ki, insanlık tarihi, zor zamanlarda gösterilen asaletle yazılır.Türkiye, göç meselesinde sadece bir ülke değil; bir ahlak modeli olmuştur. Bu vesileyle, göçün sessiz yükünü omuzlarında taşıyanlara sahip çıkan, hiçbir çocuğu soğukta bırakmayan, hiçbir mazlumu kimliksiz bırakmayan Türkiye”ye, bu kutlu davaya gönül veren neferlere ve Göç Başkanlığı”nın kurumlar üstü performansına minnet borçluyuz.Ve biliyoruz ki; Türkiye, göç çağının karanlığında insanlık meşalesi olmaya devam edecektir.

Source: Levent Ersin Orallı


Türkiye”ye girmiyor, imha ediliyor!

Muhalefet, cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk soruşturmasının üstünü örtebilmek için başlattığı kara propagandaya Yozgat”ta çiftçileri öne sürerek tarım üzerinden iktidara vurmayı denedi.Gün geçtikçe başı İstanbul”da olan ahtapotun memleketi nasıl soyduğu daha da netleşirken, ellerindeki belediyeleri yönetmekten ve çalışanına maaşını dahi zamanında ödemekten aciz muhalefet Türkiye”nin iyi yönetilmediğini tarımı diline dolayarak tekrarlayıp duruyor.İktidarın eleştirilmesi gayet normaldir. Hatta usulünce yapılması şarttır. Çünkü haklı eleştiriler iktidara yol göstereceği için faydalıdır da.Ama gerçekleri ters yüz ederek yalanlarla iftiralarla iktidar eleştirildiği zaman faydadan ziyade eleştiri sahibine zarar verir, iktidar da yalan üstüne bina edilen eleştirileri dikkate almaz haklı eleştiriler de arada kaybolur.Yozgat”taki traktör şovu dikkat çekiciydi. Hele içi boş ama kulağa hoş gelen bir çiftçinin “Turpunan şalgamınan devlet yönetilmez!” sloganı özellikle muhalefet nezdinde kabul gördü.Ülkede son yıllarda yaşanan yüksek enflasyonun sebep olduğu pahalılıktan her kesimin etkilendiği gibi çiftçinin de etkilendiği inkâr edilemez.Ancak bu durum tarımın bittiğini de göstermez.Çünkü tarımda hükümetin karnesi diğer birçok alanda olduğu gibi başarılarla doludur.Ama hükümet, başarılarını kamuoyuna etkili biçimde yansıtamadığı için sektörü bilmeyenler bir de pahalılık söz konusu olunca, muhalefetin söylemleri haklılık kazanıyor.Son kabine, siyasi söylemden ziyade işine odaklanan uzman bir kadrodan oluşuyor. Tarım Bakanı da o uzmanlardan biri.Kimi bölgelerde yaşanan ve meyve bahçelerinin zarar gördüğü zirai don hadisesinden sonra Tarım Bakanı İbrahim Yumaklı Bey araziye inmiş ve olayı yerinde görmek için şehir şehir gezmişti.İşte o gezi sırasında bakanı takip eden TV100 Yazarı Hacı Yakışıklı toplumun aldatılmaya çalışıldığı konuları kendisine sormuş ve aldığı cevapları köşesinde yayınlamış.Mesela muhalefetin en önemli iddialarından biri tarımda dışarıya muhtaç olduğumuz yalanıdır.Bakan bey bu konuda diyor ki: “Biz stratejik tarım ürünleri başta olmak üzere büyük oranda kendimize yeter bir ülkeyiz. Bugün itibariyle sınırlarımız kapansa hiç kimseye muhtaç değiliz. Zengin topraklara, iklime ve üretici kesimine sahibiz. Kendi kendimize yetmiyoruz demek ülkesinden, halkından ve toprağından habersiz olmaktır.”Muhalefetin diline doladığı bir yalan da üretilen tahılın yetmediği ve tahıl ithal ettiğimiz iddiasıdır.Oysa Bakan Bey de açıkça ifade etmiş Türkiye”nin ürettiği tahıl kendi ihtiyacını karşılamaktadır. İthal edilen tahıl ise fabrikaların un makarna gibi ihtiyaçlarını karşılamak için yapılmaktadır.Buğday unu ihracatında ülkemiz 2002 yılında dünyada 11″inci sırada iken 2005″ten beri dünyada 1″inci sırada yer almaktadır.Buna paralel olarak saman ithal eden ülke olduğumuz yalanını da savuruyorlar.Ülkemizin saman üretimi yıllık 25 milyon ton olup hayvancılıkta 19 milyon ton saman tüketilmektedir. Geri kalan 6 milyon ton saman ise; kâğıt endüstrisinde, mantar yetiştiriciliğinde ve hayvan altlığı olarak kullanılmaktadır.Evet, 2024 yılında saman ithalatı yapılmış ama sadece 39 ton yani bir tır miktarı saman ithal edilmiş. Buna mukabil 27 bin 490 ton yani yaklaşık 700 kat fazlası saman ihracatı yapılmıştır.İthal edilen samana Türkiye”nin ihtiyacı olduğu için değil ticari ilişkilerin bir gereğidir, çoğu kez de karşı tarafın desteklenmesi sebebiyledir.Bu tavır, 700 tır ihracatı görmeyip bir tır ithalatı dile dolayan siyasetçinin basitliğini gösterir.Kasaptaki etin pahalılığın diline dolayan muhalefet iktidarın hayvancılığa önem vermediği propagandasını yapıyor.Hâlbuki son 20 yılda hayvan varlığımızın da arttığı sabittir.Büyükbaş hayvan sayısı; 2002″de 9,9 Milyon baş hayvan iken 2024″te %71,7 artışla 17 Milyon başa yükselmiş.Küçükbaş hayvan sayısı; 2002″de 31,9 Milyon baştan 2024″te %72,1 artışla 54,9 Milyon başa yükseldi.Bir de arada geri dönen ihraç ürünlerinin iç piyasaya sürüldüğü iddiası var ki Bakan Bey bunu kesin bir dille reddediyor ve, “Bunlar hiçbir şekilde Türkiye”ye girmiyor, imha ediliyor.” diyor.Kendisini hala eski Türkiye”de zanneden kimi muhalif siyasetçiler ülkesinin zenginliğinden bihaber hala tohum ithal ettiğimizi iddia ediyorlar. Buna bir de İsrail tohumu ithal ediliyor cümlesi eklenince muhafazakâr iktidarı suçüstü yakalamış gibi kurnazlık yapıyorlar.Doğrudur eskiden çok tohum ithal ediliyordu ama o eskidendi. AK Parti iktidarı döneminde artık tohumun yüzde 95-97 biriminin yerli olarak üretildiği dönemdeyiz ve artık ithal değil Bakan Bey”in de açıklamasıyla “Tohum ihraç eden ilk 10 ülkeden biriyiz.”Yanan ormanların yerine otel dikiliyor iddiasına karşı da Bakan Bey, “Hodri meydan, göstersinler. Bu soruyu sorup da ispat edemeyenlere biz yanan ya da hasar gören ormanları nasıl tekrar yeşillendirdiğimizi, yeşil vatana kattığımızı ispat edebiliriz. Her an, kim istiyorsa bekleriz, buyursunlar.” diyerek meydan okuyor.Son 22 yılda, orman alanımız 2,6 milyon hektar arttı. Son 22 yılda yapılan ağaçlandırma çalışmaları ile orman varlığımız %12,5 arttı. Bugün itibarıyla orman alanımız ülke yüz ölçümünün %30″unu kaplamaktadır. 2028 yılı orman varlığının 23,6 milyon hektara çıkarılması ve ormanların ülke yüz ölçümünün %30,3″ünü kaplaması hedeflenmektedir.Bir yalan da ekilen arazinin azaldığı yalanıdır. Gerçek tam tersine ekilen arazi artmaktadır., son 2 yılda 11,8 Milyon Dekar alan üretime kazandırılmıştır.Bakanlık Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) kayıtlarına göre çiftçi sayısı son beş yılda sürekli artmıştır. Ayrıca sisteme kayıtlı arazi miktarı da artmaktadır. Şu anda sisteme kayıtlı 2 milyon 344 bin çiftçimiz var.Bu ve benzeri iddialara bakanlık “Tarım Cebimde” internet uygulaması üzerinden hazırlanan “İddialar ve Gerçekler” bölümünde cevap veriyor.Sağ olsun, önceki kabinede tarım bakanlığı yapan Vahid Kirişçi bey de “İddialar ve Gerçekler” dosyasını bana göndermişti.Evet, tarımda muhalefetin yaymaya çalıştığı gibi gerileme değil aksine belirgin ilerleme ve iyileşme söz konusudur.Sorun, sadece tarımda değil her alanda yaşanan pahalılık sorunudur. İktidar da bunun farkında ve Orta Vadeli Program (OVP)ile sorunu çözmeye çalışmaktadır.Enflasyon da bu gayretler neticesinde inişe geçmiştir.2002 yılındaki krizi aşan ekip iş başındadır. İstikrar devam ettikçe bu problemin de aşılacağı görülmektedir.O yüzden muhalefetin erken seçim çağrıları ve oluşturmaya çalıştıkları karamsar hava siyasi istikrarı hedef alan yanlış politikalardır.Unutmayalım ki, topluma karamsarlık havası basmak FETÖ taktiklerinden biridir.Muhalefetin iktidar hırsı, ülkeyi yönetme değil muhafazakâr iktidarı indirme hırsıdır.Muhalefet, iktidar olsa tıpkı 26 milyar lira borç ile teslim alıp 264 milyar lira borç ile İBB”yi iflasın eşiğine getirdikleri gibi memleketi de batırırlar Allah korusun!Tabii ki “Allah korusun!” ama duanın kabulü temelde insanın eylemleriyle doğrudan ilintilir.Bugünleri aramamak için ve karamsarlık havası basanların ekmeğine yağ sürmemek için gerçekleri görmemiz ve göstermemiz lazımdır hatta elzemdir!

Source: Resul Tosun