Küresel vicdanın başkenti: Türkiye
İçinde bulunduğumuz yüzyıl, insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir küresel göç dalgasına sahne oluyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) verilerine göre bugün dünyada 280 milyondan fazla göçmen var, üstelik bunların 125 milyonu zorla yerinden edilmiş kişilerden oluşmakta. Savaşlar, yoksulluk, iklim değişikliği ve siyasi baskılar, milyonlarca insanı evlerinden koparmakta; umut arayışı, bir hayatta kalma mücadelesine dönüşmektedir.Bu dramatik tabloda Türkiye, sadece coğrafi bir köprü değil, vicdanı temsil eden bir yürek olmuştur. Bugün Türkiye, dünya üzerinde en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkeler arasında yer almaktadır. Yaklaşık 3 milyon Suriyeli başta olmak üzere toplamda 4 milyonu aşkın yabancı, Türkiye”nin sağladığı güvenli ortamda hayata tutunmuş ve ülkelerine gönüllü geri dönüş sürecine girmiş vaziyettedir. Bu büyüklük, nüfus oranları üzerinden değerlendirildiğinde, Türkiye”yi vicdan liginin lideri yapmaktadır. Bir mukayese yapmak gerekirse; Avrupa Birliği ülkelerinin tamamında kişi başına düşen sığınmacı oranı Türkiye”nin ancak yarısına yaklaşabilmiştir.Bahsi geçen vicdanlı yaklaşımın mimarlarından olan ve göç yönetimi sürecinin öne çıkan aktörlerinden olan İçişleri Bakanlığı, Göç Başkanlığı Pazartesi günü 12. kuruluş yıl dönümü vesilesiyle anlamlı bir program düzenledi. Sayın Cumhurbaşkanımızın açılış konuşmasını yaptığı programda göç politikalarının insani, vicdani ve stratejik boyutları ele alındı. Bu önemli buluşmada, Türkiye”nin küresel ölçekte sergilediği başarılı göç yönetimine ve bu alanda ortaya koyduğu örnek uygulamalara vurgu yapma imkânı buldum.Göç Başkanlığı”nın on iki yıldır yürüttüğü özverili çalışmalara şahitlik etmek ve bu çabaya küçük de olsa katkı sunmak benim için büyük bir gurur kaynağı oldu. “Bir insanı yaşatmak, bütün insanlığı yaşatmaktır” yaklaşımıyla yola çıkan Göç Başkanlığı”na özverili çalışmalarından dolayı bir defa daha şükranlarımı sunuyorum.MAZLUMUN SIĞINAĞI: TÜRKİYETürkiye”nin başarısı yalnızca sayılarla ifade edilemez. Bu topraklar, hicretin ruhunu, Ensar olmanın onurunu tarih boyunca taşımış bir millettin emanetidir. Bugün Gaziantep”te, Şanlıurfa”da, Kilis”te açılan kapılar; sadece birer sınır kapısı değil, insanlık vicdanının kapılarıdır.Türkiye, göç yönetiminde sadece barınma ve güvenlik sağlamakla yetinmemiş; eğitim, sağlık, istihdam ve sosyal uyum alanlarında örnek gösterilecek politikalar geliştirmiştir. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği raporlarında da Türkiye”nin “bütüncül göç yönetimi modeli” takdirle anılmaktadır.Mültecilerin %65″inin çocuk ve kadınlardan oluştuğu düşünüldüğünde, Türkiye”nin insani yaklaşımının ne denli kıymetli olduğu daha iyi anlaşılır. Her bir çocuğun okula devam etmesi için gösterilen çaba, her bir annenin sağlık hizmetine ulaşması için geliştirilen projeler, yalnızca bir devlet politikası değil; merhametin kurumsallaşmış hâlidir.TÜRKİYE”NİN ŞEFKAT ELİGöç yönetiminin ve bu sürece cesaret eden kadronun elbette karşılaşacağı zorluklar vardır. Sosyal uyum süreçleri, ekonomik etkiler, güvenlik tehditleri gibi birçok başlık titizlikle yönetilmektedir. Ancak Türkiye, bu ağır sorumluluğun altında ezilmemiş; aksine insanlığa örnek olacak bir duruş sergilemiştir.Unutulmamalıdır ki, insanlık tarihi, zor zamanlarda gösterilen asaletle yazılır.Türkiye, göç meselesinde sadece bir ülke değil; bir ahlak modeli olmuştur. Bu vesileyle, göçün sessiz yükünü omuzlarında taşıyanlara sahip çıkan, hiçbir çocuğu soğukta bırakmayan, hiçbir mazlumu kimliksiz bırakmayan Türkiye”ye, bu kutlu davaya gönül veren neferlere ve Göç Başkanlığı”nın kurumlar üstü performansına minnet borçluyuz.Ve biliyoruz ki; Türkiye, göç çağının karanlığında insanlık meşalesi olmaya devam edecektir.
Source: Levent Ersin Orallı