Aile yılı
Aile yılı…
İşte bu da fotoğrafı.
Deprem ülkesi Türkiye’de, deprem çadırıdır aslında aile… Felaket anında dünya başımıza yıkılıp da ortalık karardığında, cılız mum ışığıyla aydınlanan, dışardan bakıldığında “hüzün abajuru” gibi görünen, çoluk çocuk sığındığımız, ruhumuzdaki manevi çadır.
(Bazen ürkütücü çatırtılarla “silkele”yerek, hayallerimizi enkaz altında bırakmak isteyen sarsıntılar vardır dışarda, bazen umutlarımızı boğarak “telef” etmek için iftira tsunamileri gelir peş peşe… Kapanırız hep o çadıra.
Gündüzler zaten zordur ama akşamlar daha zordur, yalan fırtınaları eser gün battıktan sonra, zemini zangır zangır titreyen çadırımızın toprağa tutunan gergin iplerinde uğursuz ıslıklar çalar, uğuldar, çakılı kazıklar gıcırdar, ha söküldü ha sökülecek zannedersin, galiba buraya kadarmış dersin ama, direnir mutlaka, karşı koyar, dayanır her defasında.
Duyguların sızlar ayaz gecelerde, düşünürsün ıssız karanlığı hissederek… Kim ekti bu nefret rüzgarlarını bu mübarek memleketin havasına? Hangi kinlerin hasadı biçiliyor bu topraklarda? Ne menfaat aranıyor bu kırılan toplumsal fay hatlarında? Düşünürsün.
Bangır bangır düşünürsün hatta, sus pus oturanları, kendisi kolonların altında kalana kadar elini taşın altına sokmayanları, görmeyen duymayan konuşmayan, kalıbından utanmayan üç maymunları, avaz avaz düşünürsün.
Dayanışma beklersin. Beyhude bekleyiş olduğunu bilirsin aslında için için… El ayak çekilir, etraf tenhalaşır, ağabey sandığın, kardeş bildiğin iyi gün dostu ödlekleri, lazım olduklarında masanın altına saklanan sahte kahramanları, kuru kalabalığı, düşünürsün.
Düşünürsün zifiri karanlığı hissederek, ürperirsin soğuk ter gibi, ya da ne bileyim, gözyaşı gibi… Süzülür yağmur damlaları çadırının tentesinden, silersin yanaklarını usulca, parmaklarının ucuyla, başın avuçlarının arasında, baş başa kalırsın yalnızlığınla.
Bu kaçıncıdır başına gelen, neredeyse sayısını bile hatırlamazsın. Her şeye rağmen, olsun varsın be dersin, tıpkı bu fotoğrafta olduğu gibi, gülümsersin. Ailen sağ salim yanındaysa, çadırındaysan, en azından hayattasın.)
“Aile yılı”nın bu fotoğrafını -unutmamak üzere- zihninize kaydedin.
Ve siz siz olun kardeşim… Çoban ateşi misali, birer mum yakın, ruhunuzdaki manevi çadıra yerleşin. Elbet bugünleri atlatacağız ama, tehlike geçene kadar, yüreğinizdeki hüzün abajurunu asla sökmeyin!
Source: Yılmaz Özdil