‘Halkı değil ayrıcalığı taşıyorlar’
Konuyu Meclis gündemine taşıyan CHP İstanbul Milletvekili Ali Gökçek “Bu araçlar halkı değil, ayrıcalığı taşıyor. Devlet, tarikatlar, çeteler ve yandaş sermaye arasında paylaştırılıyor. Bu yalnızca bir çakar meselesi değil, bir rejim sorunudur” dedi. Avukat Kardelen Süreyya Yarlı ise tarikat mensuplarının veya dini yapılarla ilişkili kişilerin bu yetkiyi fiilen kullanmasının yalnızca trafik güvenliğini değil anayasanın laiklik ve hukuk devleti ilkelerini de ihlal ettiğini belirtti.
Source: Ufuk Sepetci
1 Mayıs’ta orman muhafaza memuruna taşlı saldırı
1 Mayıs İşçi ve Emekçinin bayramı, İzmir’de acı bir olaya sahne oldu. Normal koşullarda izinli olması gereken İzmir Orman Bölge Müdürlüğü, Bergama Orman İşletme Müdürlüğü’nde görevli Orman Muhafaza Memurları, taşlı saldırıya uğradı. Türkiye’nin geldiği noktayı anlatan saldırıda, Tarım Orman-İş Sendikası Merkez Yönetim Kurulu Uyesi Sadık Albayrak dizinden yaralandı. Olayı Cumhuriyet’e anlatan Tarım Orman-İş Sendikası Genel Başkanı Yusuf Kurt, 5 kişilik bir aileye orman işgali kapsamında zabıt tutulduğunu söyledi. Orman kapsamında kapatılan yolların olası bir orman yangınına karşı açıldığını söyleyen Kurt, söz konusu işlemlerin ardından hakkında işlem uygulanan aileden bir kadının memurlara küfür ederek tehditler savurduğunu söylediTehditlerin ardından memurların arabaya binerek 300-400 metre ileriye kaçtıklarını belirten Kurt, “Kaçtıkları yere gelerek ormanın içinden memurlara küfürler ederek tehdit ederek taş fırlatmışlar. Kaldırım taşı büyüklüğünde bir taş Sadık Albayrak’ın dizine isabet etti. Yüzlerce orman parselini işgal etmişler, memurlar yoğun bir şekilde olayın üstüne gidince saldırıda bulundular” dedi. Kurt, “1 Mayıs İşçi Bayramı’nda tatil günü demeden, yangın dönemi başlamadan bölgeyi orman yangınlarına hazırlayan memurlara saldırdılar. İşin sıkıntılı tarafı şu; ne bölge müdürlüğü ne de genel müdürlükten olayı kınayan hiçbir açıklama duymadık. Başka sendika üyesine saldırı olduğu zaman orman bölge müdürü ayağına gidiyor mağdur kişinin. Bizim sendikamızdan dolayı mı böyle yapılıyor anlamış değilim” ifadelerini kullandı. ‘MEMURA SIKILAN HER YUMRUK, DEVLETİN VİCDANINA ATILMIŞ TOKATTIR’Sabırlarının taştığını belirten Kurt, “Bu saldırılar sadece bireye değil; doğaya, kamu görevine ve devletin vicdanına yönelmiştir. Hiç kimse, bu ülkenin ormanlarını korumakla görevli emekçileri tehdit edemez, darp edemez, itibarsızlaştıramaz” dedi. Yetkililere “artık görmezden gelmeyin” diyerek seslenen Kurt, “Görev başındaki memura yönelen her saldırı, devlete, kamu düzenine ve doğaya karşı işlenmiş bir suçtur. Görev başındaki bir memura sıkılan her yumruk, devletin vicdanına atılmış bir tokattır” diye konuştu. Saldırıların çözülmesi için gerekirse hukuki düzlemde mücadele edeceklerini belirten Kurt, “Etkin yasal koruma mekanizmaları devreye alınmalı, saldırganlar hakkında cezai süreçler kararlılıkla işletilmeli, muhafaza memurlarının sahadaki güvenliği için somut önlemler acilen hayata geçirilmelidir” ifadelerini kullandı.
Source: Emirhan Çoban
‘Üç fidan’ paylaşımına gözaltı kararı
Adli kontrol ve yurtdışı yasağıyla serbest bırakılan yurttaşla ilgili CHP Muğla İl Başkanı Zekican Balcı, “Bugün düşüncenin suç sayıldığı bir ortamda, yaşlı ve hasta yurttaşlara yönelik uygulamalar toplum vicdanında daha büyük yaralar açmaktadır” dedi. Balcı, “Bugün gençlerin fişlendiği, kadınların hedef gösterildiği, düşünce beyanının suç sayıldığı bir dönemde, şimdi de sıra hasta ve yaşlı yurttaşlara mı gelmiştir?” diye sordu.
Source: Ece İçmez
Saldırı ve koruma zafiyeti
CHP genel başkanına yapılan saldırının bir “provokasyon” olduğu anlaşılıyor.Saldırgan kendisini “Osmanlı çocuğu” olarak tanımlıyor.Olaydan sonra açığa çıkan görüntüler, saldırganın elini kolunu sallayarak hiçbir önlemle karşılaşmadan ve hiçbir karşılık görmeden CHP genel başkanına saldırdığını göstermektedir.Türk toplumu öteden beri siyasi liderlerin kutuplaştırma söylemlerinin etkisine girmiştir. Aslında bu olay, CHP genel başkanı için alınan önlemlerin çok zayıf olduğunu göstermektedir. Koruma konusunda ciddi bir “zafiyet” söz konusudur.Bu “zafiyet” resmi devlet teşkilatı açısından kabul edilemez bir durumdur.Güvenlik güçleri görevlerini yapmamışlardır. CHP’nin kendi teşkilatı açısından da durum kabul edilemez.Milletvekilleri nerede? Belediye başkanları nerede? Teşkilat nerede? İmamoğlu’nun belirttiği gibi, “Ülkeyi yönetenlerin ‘telef’ etmeyi konuştuğu yerde provokatörlere gün doğar”.Çok partili sisteme girdiğimiz zaman süreci içinde ne yazık ki muhalefetteki CHP genel başkanlarına saldırı eksik olmamıştır.Milli Mücadele’nin cephe komutanı İsmet İnönü, 1959 yılında Topkapı’da öldürülmek istenmiştir. Ecevit’e defalarca suikast girişimi yapıldı. Kılıçdaroğlu Ankara’nın Çubuklu ilçesinde gittiği bir cenazede ve Artvin’de saldırıya uğradı. Ekrem İmamoğlu’nu da Erzurum’da taşladılar.Türk demokrasisi bu tip saldırılara hedef olmaktan bir an önce kurtarılmalıdır.Saldırıya karşı AKP Sözcüsü Ömer Çelik ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın ciddi tavır alması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Özel’e geçmiş olsun telefonu açması her şeye karşın demokrasimiz için olumlu gelişmelerdir. Ancak bu yaklaşım yetmez. Siyasal ortamda kutuplaşmayı sona erdiren ciddi bir yumuşama yoluna gidilmelidir.Türk demokratik yaşamı bir an önce normal koşullarına girmelidir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Source: Haber Merkezi
Saldırının ardından Özgür Özel kimi aradı?
Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreninden ayrılışında CHP Genel Başkanı Özgür Özel yumruklu saldırıya uğradı. O yumruk değil, bıçak da, muşta da olabilirdi. Yumruk gözüne de gelebilirdi. Yara-bere almadan olay atlatıldı. Özgür Bey’e geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
CHP genel başkanları geçmişte de saldırılara uğradı. Örneğin partinin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, birisi silahlı olmak üzere üç defa hedef alındı. Birisinde TBMM’de yumruklu saldırı oldu. Ankara’nın Çubuk ilçesine bağlı Akkuzulu köyünde, şehit askerimizin cenaze törenine katılan Kılıçdaroğlu, burada adeta linç edilmek istenmiş, yumruklu saldırıya uğramıştı. Yetinilmedi, sığındığı evde “yakılması” için bağıranlar olmuştu.
“OOHHH… OOHH” ÇEKEN BAKAN
Dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, olayı küçümsemiş, neredeyse bu olayın suçlusu olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu göstermişti. Daha da ileri gidip, CHP yöneticilerinin şehit cenaze törenlerine katılmamaları için talimat vermişti. Tabii ki bu emri hiçbir ilimizde hiçbir vali uygulamadı. Soylu, verdiği emirle baş başa kaldı.
Soylu, saldırganların üç-beş kişi olduğunu söylerken, o an Akkuzulu köyünde bulunan dönemin Emniyet Genel Müdürü Celal Uzunkaya, SÖZCÜ’ye yaptığı açıklamada, “Bin kadar gözü dönmüş güruh”tan söz etmişti. Bakan, gerçekleri söyleyen Genel Müdürün sözlerinden çok rahatsız oldu ve hemen görevden aldı. Yani gerçeklerin söylenmesi bakanı rahatsız etmişti. Sıkça “Ohhh.. ohh” çeken Soylu, o zaman da Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı için kesin “Ohhh”lar çekmiştir.
Hemen şunu belirtelim, o saldırıyı yapanlara bir şey olmadı. Olan, Koruma Müdürü Koray Aslan’a oldu. Soylu, Kılıçdaroğlu’nu gözü gibi koruyan müdür hakkında soruşturma açtırdı. Mülkiye Müfettişi, Aslan’ın bir ihmali olmadığını raporunda belirtti. Bakan, bunu kabul etmedi. Aynı müfettişten yeni rapor istendi. Müfettiş bu kez Koruma Müdürüne ceza verilmesini istedi.
“MECZUP” DEYİP KAPATILIYOR
7. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu da, 8. Genel Başkan Özgür Özel de koruma görevlilerinin halkla aralarına girmemesi yönünde talimatlar veriyordu. Aslında bu durumdan koruma ekibi rahatsız oluyor ama genel başkanın emrini istemeseler de yerine getiriyorlar.
CHP genel başkanlarına saldırılar sıradan olaylar değil. Saldırganlar için, “meczup” denilip olay kapatılıyor. O sözde “meczup” da biliyor ki saldırısından dolayı başına bir şey gelmeyecek. Akkuzulu köyünde yumruklu saldırıda bulunan ve “inek hırsızı” olduğu basında yer alan kişinin elini öpmek, “ellerin dert görmesin” diye ziyaret edildiğini unutmayalım.
Özgür Özel’in koruma müdürlüğünü, daha önce Ankara Emniyet Müdürlüğü Koruma Şube Müdürlüğü görevinde bulunan Serkan Ökdemir yürütüyor. Ne kadar başarılı, dikkatli olursa olsun, genel başkanın halkla aralarına girmemesini isteyince böyle üzücü olaylara engel olunamıyor.
TÜRK USULÜ YÖNTEMLE ABD TİPİ KORUMA
Korumalar bizde rahat çalışamıyor. Genel Başkan, “Aman halkla aramıza girmeyin” diye uyarıyor, önünde koridor oluşturulmasını engelliyorlar. İşte bu engellemelerin ardından sağından, solundan genel başkana yaklaşan, sanki partiliymiş gibi gözüken kişiler saldırı için harekete geçiyor.
Türk usulü yöntemlerle, ABD’li gibi koruma isteniyor. Eğer bunun sağlanması isteniyorsa, korumaların uyarı ve önerilerine uyulması, korunan kişinin uyarıları dikkate alması gerekiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın korunma biçimini örnek gösterenler, diğer liderlerin de aynı şekilde korunması konusunda önerilerde bulunanlar oluyor. Ama unutmayalım, Cumhurbaşkanının korumalarının açtığı koridora kimse giremiyor. Oysa, partilerde böyle olmuyor.
Genel başkanlar gittikleri illerde de kendi korumalarının yanı sıra o il emniyetinde görevli koruma şubesi ekipleri tarafından da korunuyor. Ancak tüm yetki, liderin korumalarında oluyor. Bu saldırıdan sonra belki bir süre Özgür Bey daha sıkı korunacaktır. Başında da belirttiğimiz gibi korumaların görevlerini eksiksiz yapmasına izin vermediğiniz sürece benzer olaylar yaşanır.
PARTİ AYRIMI OLMADAN
Anavatan Partisi Genel Başkanı rahmetli Mesut Yılmaz da Macaristan’da otelde yumruklu saldırıya uğramış, burnu kırılmıştı. Mardin’in görevden alınan Belediye Başkanı Ahmet Türk, “Akil insan” grubuyla çözüm sürecinde Samsun’a gittiğinde yumruklu saldırıya uğramıştı.
Özgür Özel’e saldırıdan bir gün önce, İYİ Parti Milletvekili Ayyüce Türkeş, babası rahmetli Alparslan Türkeş’in kabrini ziyarete gidişi engellenmek istendi. Şoförü ve danışmanı saldırıya uğradı. Ayyüce Hanımı da, “Siz de duanızı okuyup gidin” diye uyardılar. Polis, olup bitene hiç müdahale etmedi. Türkeş, “Onlar istedi diye ayrılmam, beni sokmak istemeyenlere paye vermek anlamına gelecekti. O şekilde ayrılmayı gururuma yediremedim. Çok üzüldüm. Bir gün sonra da Özgür Bey’in saldırıya uğraması kabul edilebilir bir durum değil” dedi.
Bir parti genel başkanı bu kadar hedef gösterilirse olacağı bu. Özgür Özel, saldırının hemen ardından ilk aradığı kızı oldu. Aradığında, İpek’in ağlaması baba olarak Özgür Bey’i çok üzdü, yaraladı. Benzer olayların yaşanmaması dileğimizi yineliyoruz.
Source: Saygı Öztürk
Selimiye’nin isyanı
Muğla Marmaris’e bağlı Selimiye Koyu’nda daha önce askıya alınan 145 teknelik marina projesinin yeniden başlayacağı duyuruldu.
Çevre Bakanlığı, koy için ÇED yapılacağını ilan edince bölge halkı ve çevreciler ayaklandı. ‘Selimiye’ye marina istemiyoruz’ diyen yurttaşlar, ellerinde pankartlarla yürüdü. Açıklamada, “ÇED süreci derhal durdurulmalı, halkın iradesi tanınmalıdır” denildi. 16 Ocak 2024’te de ÇED yapılacağı duyurulmuş, tepki nedeniyle iptal edilmişti.
PROJENİN SAKINCALARI
Çevreciler projenin sakıncalarını şöyle sıraladı:
“Kendini temizleme yeteneği olmayan bu hassas koya, 50 metreyi aşan tekneler dahil 145 teknelik dev bir marina yapılacak. Dalgakıran, koyun ağzının yarısını kapatacak, su akışını engelleyerek ölü bir deniz yaratacak. Turizm ve balıkçılık bitecek, ekolojik yıkım kaçınılmaz olacak. Proje bir yanıyla denizel ekosistemdeki canlılığı yok ederken diğer yanıyla da ‘kıyıların halka kapatılması’ sonucunu doğuracaktır. Bu Anayasa ve yasalara aykırıdır. Mahalle merkezindeki küçük bir çekek yeri, zamanla marina haline dönüşmüş ve koyu kirletmişti. Şimdi 4 kat büyüğü yapılırsa, turizm ve balıkçılık bitecek, ekolojik yıkım kaçınılmaz olacak. Kaldı ki Marmaris Belediyesi projeye olumsuz görüş vermişti.”
Doğal güzellikleriyle büyüleyen Selimiye’de halk ya balıkçılıkla ya da turizmle geçiniyor. Türkiye’nin önde gelen yat limanlarından Sığliman koyu da burada. Halk, söz konusu alanın içerisinde hali hazırda 400 kadar zeytin ağacı bulunduğunu ve yok olacağını söyledi.
Source: Yaşar Anter
Bir iyi bir kötü haber
İlk etapta 15 metrobüs alacak olan ABB, 12 tanesini açık ihale usulüyle 3 tanesini de Devlet Malzeme Ofisi’nden (DMO) temin edecekmiş. DMO’dan siparişi verilen 2 metrobüs gelmek üzereymiş. Hatta geçenlerde başkentin “kırmızı-beyaz” renkli metrobüslerinin fotoğrafı da sosyal medyaya düştü. Bir metrobüsün maliyeti 1 milyon 165 bin Euro imiş.*Önce ekspres hat olarak hizmete girecek olan metrobüsler daha sonra tahsisli yol sistemine geçecekmiş. En azından belli bir aksta toplu taşıma yolcuları için rahatlama sağlar. Darısı metroya…*KÖTÜ HABER: INRIX tarafından yeni yayınlanan bir rapora göre Ankara, trafik sıkışıklığında yine üst sıralara yerleşmiş. Verilere göre başkent Ankara trafikte en çok bekleyen şehirler listesindeki sıralamada 4’üncü.*Asya kategorisinde listenin zirvesinde İstanbul var. İstanbul’da trafikte bekleme süresi 105 saat olarak açıklanırken Ankara, Jakarta ve Bangkok’un ardından 60 saat olarak açıklanan trafikte bekleme süresi ile 4’üncü sıraya yükselmiş. İstanbul’daki deprem korkusu nedeniyle muhtemel yeni göç dalgası sonrası bakalım trafikte bekleme süremiz kaça çıkacak? Ve bu listede kaçıncı sıraya yükseleceğiz? Yükselmek yerine düşmek dileğiyle…ANKARAGÜÇLÜ BÜYÜKELÇİ VE ‘BAKARIZ’ KELİMESİHOLLANDA’nın Ankara Büyükelçisi Joep Wijnands, 2.5 yıldır Türkiye’de görev yapıyor. Göreve ilk başladığı dönemde, 9 Kasım 2022’de ABB Başkanı Mansur Yavaş’ı ziyarete bisikletiyle gitmişti. Kaskını takmış, turuncu bisikletiyle Konya Yolu’ndaki büyükelçilik ofisinden 8 kilometre pedal çevirerek Hipodrom Caddesi’ndeki ABB binasına gelmişti.*Tam bir Hollandalı imajı vermişti.*Büyükelçi Wijnands’ın yeni bir açıklamasını izledim geçenlerde. Görev süresi boyunca edindiği deneyimleri ve Türk kültürüne olan yakınlığını şöyle anlatıyordu: “Ben de biraz Türk oldum sayılır. Artık çaysız yapamıyorum. Ankaragücü taraftarıyım. Eşim benden market alışverişi yapmamı istediğinde genelde ‘bakarız’ diyorum. Çok işe yarayan bir kelime.”*Bizim ülke, bizim Ankara böyledir işte. 2.5 yılda hemen alıştırır kendine…AYAŞ’TAN SAPANCA’YA YENİ ROTAAYAŞ, Güdül, Beypazarı, Nallıhan, Mudurnu, Göynük, Taraklı, Geyve ve Sapanca… İpek Yolu Turizm Koridoru’nda yer alan ilçeler. Bu koridorun uzun yıllardır yeniden canlandırılması için çaba gösteriliyor.*Geçenlerde tekrar bir cazibe merkezi haline gelmesi hedefiyle tekrar bir adım atıldı. İpek Yolu Belediyeler Birliği’nin ilk toplantısı, Bolu Göynük’te ABB Başkanı Mansur Yavaş, Nallıhan, Beypazarı, Güdül, Ayaş, Mudurnu, Taraklı, Geyve, Sapanca ve Göynük belediye başkanları ve temsilcileri, Kültür ve Turizm Bakanlığı temsilcisi Sibel Bozdağcı’nın katılımıyla yapıldı.*Ayaş’tan Sapanca’ya uzanan tarihi İpek Yolu Koridoru’nun turizme kazandırılması, yeni bir rota olması şart. Bu ilçelerdeki gençlerin göç etmemesi için şart. Tarihin korunması için şart. Kültürün aktarılması için şart. Lezzetli yemekleri herkesin tatması için şart.*Bu koridorda tarih, kültür, gastronomi ne ararsanız var.*Mansur Yavaş, Beypazarı’ndan turizm konusunda tecrübeli. Hem onun tecrübesi hem diğer belediye başkanlarının isteği hem de turizmcilerin desteğiyle umarım bu koridora bir hareket gelir.HER YAĞMUR YAĞDIĞINDA…ANKARA’da nisan, mayıs, haziran ayları yağışla birlikte altyapının da her defasında alarm verdiği aylar…*Başkentte her yağmur yağdığında, “Bereket” diyor şükrediyoruz, “İnşallah bir yerleri yine su basmaz” diyerek temennide bulunuyoruz…15 GÜNLÜK GÜZELLİKÜLKEMİZDE sınırlı bölgelerde görülen ve endemik türler arasında yer alan dağ lalesini genelde farklı illerdeki haberlerden duyarız. Aslında bu güzellik hemen yanı başımızda, Kızılcahamam’da da bulunuyor.*Nisan ortasından mayıs başına kadar kısa bir süre gözlemlenebiliyor. Yalnızca yüksek rakımlı, kayalık ve bozulmamış doğal alanlarda yetişiyor.*Kızılcahamam Belediye Başkanı Süleyman Acar, geçenlerde Soğuksu Milli Parkı’nda yürüyüşe çıkıp yeniden kendini gösteren bu nadide güzelliği incelemiş ve “Baharın habercisi, Kızılcahamam’ımıza özgü zarif dağ lalemiz yeniden toprağı selamlamış” demiş.*Ben de “Şehirden uzaklaşıp stres atalım” diyenlere yılda 15 gün görülen dağ lalesini selamlamaya Kızılcahamam’a gidin diyeyim.GÜNÜMÜZDE İNSANLARIN 2 HAYATI VAR 1- Gerçekte yaşadıkları. 2- Sosyal medyada paylaşmak için yaşadıkları.
Source: Murat Yılmaz
Başıboş köpekler İzmit TOKİ’de korku saçıyor
Kocaeli İzmit İlçesi Kuruçeşme Akpınar TOKİ Konutları”nda yaşayan bölge sakinlerinin iddiasına göre, sürü halinde dolaşan sokak köpekleri özellikle akşam ve sabah saatlerinde yüksek sesle havlayarak çevreye rahatsızlık veriyor. Vatandaşlar, bu durumun hem huzurlarını bozduğunu hem de gece uykularını etkilediğini belirtiyor. Ayrıca köpeklerin zaman zaman yoldan geçen araçlara ve evlerinden çıkan vatandaşlara saldırdığı da öne sürülüyor. Mahalleli, üzücü bir olay yaşanmadan önce önlem alınmasını istiyor. “Bir faciaya dönüşmeden müdahale edilsin” çağrısı yapan bölge sakinleri, başıboş köpeklerin ilgili belediye ekipleri tarafından toplanarak rehabilitasyon merkezlerine götürülmesini talep ediyor.
Source: Abbas Çakar
Oxfam: Dünya bu suça ortak
Terör devleti İsrail, 7 Ekim 2023″ten bu yana Gazze Şeridi”nde işlediği savaş suçlarına her gün yenilerini ekliyor. Yaklaşık 2.3 milyon Filistinlinin yaşadığı bölgede insanlık dramı her saniye daha da kötüleşiyor. İsrail ordusunun çeşitli bölgelere düzenlediği saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı son 24 saatte 40 artarak, 52 bin 535″e yükseldi. Hastaneler ise ilaç ve ekipman yetersizliği nedeniyle yaralılara müdahale edemiyor. ZAMAN KALMADI Çadırdaki aileleri bombalayan, masum sivilleri defalarca kez yerinden eden, çocuk ve kadınları hedef alan İsrail”in ablukası nedeniyle bölgede büyük bir açlık yaşanıyor. Çoğu bebek ve çocuk olmak üzere 57 kişinin açlıktan öldüğü Gazze”de yüzlerce gıda dolu yardım tırı sınırda bekliyor. İsrail yardımların girişine izin vermiyor. Uluslararası kuruluşlar insani durumun felaket boyutlara ulaştığını tekrarlasa da dünya bu soykırımı durduracak bir adım atmıyor…. Gazze Hükümeti Medya Ofisi: Bu sistematik abluka altında, 5 yaş altı 3 bin 500″den fazla çocuk açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya. Yaklaşık 290 bin çocuk ölümün eşiğinde. İsrail, uluslararası sessizliğin ortasında açlığı bir silah olarak kullanıyor. Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam: Gazze”de insani durum daha da kötüleşiyor. Tekrar tekrar uyarılarda bulunduk. Ne yazık ki tüm dünya Gazze Şeridi”ndeki çocukların aç kalmasına katkıda bulunuyor. Hiçbir eylemde bulunmayarak, ne yazık ki hepsi ortak oluyor. Bir seçenekleri var: Ya Gazze”deki dehşeti izlemeye devam edecekler ya da harekete geçecekler. Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu”daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı”nın (UNRWA), “Gazze”deki insani durum hayal edilemeyecek boyutlarda” ifadeleri kullanıldı. Bunun önüne geçmek için uluslararası çabaların birleştirilmesi gerektiği belirtildi. Derhal ateşkes sağlanması gerektiğini bildirdi. TEL AVİV”DE BÜYÜK PANİK İsrail, Yemen”deki Husilerin Tel Aviv”deki Ben Gurion Havaalanı”nı balistik füzeyle vurmasının ardından büyük panik yaşadı. İsrail”in “Demir Kubbe”si ve ABD”nin Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunması (THAAD) Yemen”den atılan balistik füzeyi engelleyemedi. İsrail devlet televizyonu KAN, İsrailli güvenlik kaynaklarının, “Husilerin Ben Gurion Havalimanı”nı balistik füzeyle vurmayı başarmasının ardından İsrail”in güçlü bir karşılık vereceğini” söylediğini aktardı. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz ise Husileri “Kim bize zarar verirse yedi kat zarar görecektir” sözleriyle tehdit etti. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu”nun, “acil güvenlik istişare toplantısı” düzenleyeceği kaydedildi. İsrail”in şimdiye kadar Yemen”e saldırmaktan kaçındığı ama bu saldırının ardından politikasını değiştirmeyi düşündüğü ileri sürüldü. İsrail ordusu dün, Yemen”den Tel Aviv ve Kudüs çevresine çok sayıda füze fırlatıldığını belirtmiş, bazı bölgelerde “acil” kodlu uyarı verilmişti.
Source: Sabah
Bilal Erdoğan”la 2 saat
Son dönemde Bilal Erdoğan’ın başkanlığını yürütmekte olduğu İlim Yayma Vakfı, 75 yıldır memlekete millete faydalı insanlar yetiştirme anlamında çok değerli işler yürütüyor.
Uzun soluklu, kalıcı izler bırakan, nesillere yatırım anlamında işler bunlar.
Cumartesi sabahı Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda, (Eski adıyla Yassıada) gazeteciler Ahmet Hakan Coşkun ve Vahap Munyar’la birlikte yaklaşık 2 saat boyunca sohbet ettiğimiz Bilal Erdoğan’ı dinledikten sonra, İlim Yayma Vakfı’nın bildiklerimizden çok daha ötelere geçen bir vizyona ulaştığını gördük.
Bizim Ada’da bulunduğumuz sırada, Vakfın daha önce ödül verdiği isimleri buluşturduğu ve sonunda, “Sağlıkta teknolojik istiklal” başlıklı bir bildirinin yayınlandığı toplantılar vardı.
“Sağlıkta teknolojik istiklal” kavramının öyle yüzeysel bir biçimde gündeme geldiği düşünülmesin.
Bilal Erdoğan’ı dinleyince, sağlık teknolojisinde yerli ve milli yönelime sahip arayışların, İlim Yayma Vakfı’nın radarında olduğunu, bu alanda yürütülen çalışmaların ödüllerle taltif edildiğini fark ettik.
Mesela, İlim Yayma Ödüllerinde büyük ödüllerden biri meme kanserini radyasyonsuz ortamda erken teşhis eden çalışmalar yürüten bir bilim adamına verilmiş.
BİLAL ERDOĞAN: MİSYONUMUZU KÜLTÜR İHYASI OLARAK GÖRÜYORUZ
Bilal Erdoğan’a “Bu çalışmaları yürütürken kendinize biçtiğiniz misyon nedir” diyor sordum.
Şöyle bir cevap verdi:
“Misyonumuzu kültür ihyası olarak görüyoruz. Kendi kimliğimizle geleceğe yürümek, kendi kültürümüzü geleceğe aktarmak. İrfan Gündüz Hoca’nın ifadesiyle istikbal sadece göklerde değil, aynı zamanda ‘köklerdedir’ anlayışla hareket ediyoruz.”
İkinci bir soru:
“Türkiye’nin yoğun siyaset gündemi motivasyonunuzu nasıl etkiliyor?”
Ve buna Bilal Beyin verdiği cevabın özeti:
“Siyasi ortam maalesef her şeyi zehirliyor. Sağduyu ile bir konuyu konuşma kabiliyetimizi kaybettik. Bizim işimiz uzun soluklu ve ikna odaklı.”
Peki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yürütülen bu çalışmalarla alakalı yaklaşımı nedir diye üçüncü bir soru daha yönelttim Bilal Erdoğan’a.
Erdoğan, “Cumhurbaşkanımız” diye söz ettiği babasının ta 2011’de TÜRGEV’in oluşumu ile başlayan süreçte hep kendisini destekleyici bir tutum izlediğini, bu işlere ön ayak olduğunu ifade ediyor.
“SOSYAL BİLİMLER, EĞİTİM BİLİMLERİ ÖKSÜZ KALIYOR. AMACIMIZ BU ALANI GÜÇLENDİRMEK…”
Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda geçirdiğim 24 saat boyunca Bilal Erdoğan’ın etrafında kendisinin yürüttüğü bu çalışmalara katkı veren ekibiyle de sohbetlerim oldu.
Onların söyledikleri şöyle şeyler:
“Bilal Bey durmaksızın çalışıyor. Yüksek bir motivasyonla her gün bir yerlerde bu çalışmaları ileri taşımak için koşturuyor.”
Çalışmalar derken, çeşitlilik arz eden bir faaliyet alanından söz etmeliyim.
Ama ana odak noktasında eğitim var bu çalışmaların.
Bir nevi insan yetiştirme odaklı faaliyetler.
Bir konuda konuşurken ‘hayıflanma’ diliyle konuşuyor Bilal Erdoğan.
Üniversite sınavlarına girip de ilk 100’e, ilk 500’e, ilk 1000’e giren öğrencilerin hep tıp ya da mühendislik bölümlerine yönelmelerinden:
“Doktor olacağım, mühendis olacağım diyorlar ama aralarında hiç öğretmen olacağım diyen yok. Buna üzülüyorum. Sosyal bilimler, eğitim bilimleri öksüz kalıyor.”
Hayıflandığı bir husus daha var kendisinin:
“Anket yaptık gençlerin yüzde 40’ı devlette, belediyede çalışmak istiyor. Kapasitenin üç katı. Garanticilik anlayışı bu. Oysa bu DNA’dan gelen bir şey değil. Toplum olarak bu anlayışı besliyoruz.”
Bu durumun ‘sonuç’ olarak ortaya çıkardığı bir başka problem de şu oluyor Bilal Erdoğan’ın ifadeleriyle:
“İŞKUR açıklama yaptı: 400 küsür bin açık pozisyon başvurusu var diye. Yani işveren bu kadar sayıda çalışana ihtiyacım var diyor ama bulamıyor.”
Bu dertlenmelerin memleket adına dertlenmeler olduğu, siyaset üstü dertlenmeler olduğu aşikâr değil mi?
Bilal Erdoğan, sosyal bilimlerin, eğitim bilimlerinin tıpkı Tıp, Mühendislik gibi alanlarda olduğu gibi cazip hale gelmesi için özel projeler yürütüyor.
Mesai yürüttüğü üniversitelerin bu alanlarda temayüz etmesine öncülük ediyor, üniversite sınavlarında dereceye giren öğrencilerin burslarla bu alanlara teşvik edilmesi için uğraşıyor.
Çok rahatça anlaşılabilecek birkaç cümle kuruyor niçin bunları yaptıklarını izah babında:
“İyi çocukların öğretmen olmasını istiyoruz. İbn Arabi, Gazali bu kadar eseri nasıl yazmışlar. Zamanlarının en iyi insanları bunlar. Biz de çok parlak çocukları sosyal bilimlere nasıl kanalize edebiliriz. Buna çalışıyoruz.”
İLİM YAYMA ÖDÜLLERİNE DAİR BİRKAÇ NOT…
Birkaç cümleyle İlim Yayma Ödülleri’nin konseptinden de söz etmek isterim.
Bu ödüllerin nasıl verilmesi gerektiğiyle alakalı olarak vakıfta uzun tartışmalar yapılmış.
Sonuçta Türkiye’nin en büyük akademik ödüllerinin organize edildiği bir noktaya erişilmiş.
Birinciye 150, ikinci ve üçüncüye 50 tam altın ödülü veriliyor.
Ödül sahiplerinin belirlendiği süreçlerde, başvuruları kıymetlendiren hakemlerin, komisyon üyelerinin birbirlerinin görüşlerinden haberdar olmadıkları, bu şekilde iltimasın önüne geçilen modeller geliştirilmiş.
Büyük ödüle ise kişiler kendileri baş vuramıyor. Başkalarının o kişiyi önermesi gerekiyor.
Erdoğan, bu konular üzerinde konuşurken gülerek, “Altınları ucuzken aldık Allah’tan, aldığımızda gram altın fiyatı 2700 lira civarındaydı” diyor.
Mehmet Acet / Haber7
Source: Mehmet Acet
Her detayı korkunç… Selçuk Tengioğlu, çocuklarını nasıl öldürdüğünü anlattı!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Sırrı Süreyya Önder için Atatürk Kültür Merkezi”nde (AKM) düzenlenen törene katıldıktan sonra yumruklu saldırıya uğradı. Saldırgan Selçuk Tengioğlu , Özel”e tokat attı. Güvenlik güçleri saldırganı olay yerinde etkisiz hale getirerek gözaltına aldı. SABAH”ın haberine göre, ifadesi ortaya çıkan şüpheli Selçuk Tengioğlu, geçmişte marangozluk, yağlı boya gibi çeşitli tamirat-tadilat işlerinde çalıştığını ve 1984 yılında evlendiğini anlattı. Şüphelinin katlettiği oğlunun mezarındaki “Analar gününde nasıl kıydın bize” ifadeleri dikkat çekti. CİNAYETLERİ NEDEN İŞLEDİĞİNİ ANLATTI Ancak eşinin “geçmişinin temiz olmadığını” öne süren Tengioğlu, çocukların kendisinden olmadığına dair şüpheler taşıdığını ve bu nedenle cinayetler işlediğini ifade etti. Bu suçlar nedeniyle 16 yıl 2 gün cezaevinde kaldığını ve bu süre zarfında Adana Kurttepe Hastanesi”nde psikolojik amaçlı 20-25 günlük şok tedavisi gördüğünü, kısa süreli ilaç tedavisi aldığını da ifadesinde belirtti. Selçuk Tengioğlu”nun saldırı öncesi Beyoğlu”nda konakladığı oteldeki kamera görüntüleri. OLAY OLMASAYDI ALANYA”YA GİDECEKTİ Cezaevinden tahliye edildikten sonra Alanya”daki bir otelde bir yıl bulaşıkçılık yapan Tengioğlu, yaz sezonlarında Alanya”da çalışmaya devam ettiğini, şu anda da geçimini bulaşıkçılık yaparak sağladığını söyledi. İstanbul”da kaldığı aparta aylık 4 bin lira kira verdiğini, olayın yaşandığı gün gerçekleşmeseydi Alanya”ya gitmek için hazırlık yaptığını kaydetti. #r-1113299# 20 yıl önceki cinayetin karesi. 250 TL”LİK GIDA YARDIMI Belediyeden geçen aya kadar 250 Türk lirası değerinde gıda yardımı aldığını belirten Tengioğlu, ayrıca 4 bin 690 Türk lirası yaşlılık maaşı bağlandığını, bu yardımlar ve geçici işlerle hayatını sürdürdüğünü anlattı. İfadesinde, saldırıdan önce sabah saatlerinde tanıdığı otelcinin otelinde kahvaltı yaptığını anlatan Tengioğlu, sempati duyduğu Sırrı Süreyya Önder”in cenaze törenine katılmak için AKM”nin bulunduğu Taksim Meydanı”na geldiğini belirtti. AKM”YE HİÇ GİRMEMİŞ AKM”ye hiç girmediğini, dışarıda beklediğini söyleyen saldırgan, törende Pervin Buldan”ın yaptığı konuşmayı dinlediğini ve bu konuşmadan etkilendiğini ifade etti. “Beğendim, tasvip ettim, hislendim” diyerek duygularını aktardı. “ANLIK REFLEKS” Saldırı anını da anlatan Tengioğlu, Özgür Özel”in AKM”den çıktığı anda çok yakınında olduğunu belirtti ve “Spontane olarak sağ elim kalktı ve Özgür Özel”e vurdum” dedi. Bu hareketini planlamadığını, anlık bir refleksle yaptığını iddia etti.
Source: Çağla Çağlar