Hıdırellez’i kutlamaya hazır mısınız?
Aşktan paraya Hıdırellez’in uğurlu ritüelleri◊ Sağlık ve şifa için Kırmızı ve beyaz ipler, sağlık ve şifa dileklerini simgeler. Sağlık ve şifalanmak için bir birer kırmızı ve beyaz ip alın düğüm atarak sağlık dileğinizi söyleyin ve bilekliği takıp en az 7 gün bileğinizde taşıyın.◊ Bolluk ve bereket içinBereketin artması amacıyla cüzdanınızın içine para koyarak içine küçük bir kâğıda maddi bolluk ve şans dilekleriniz yazın ve cüzdanınızı gece boyunca açık havada gökyüzüne bırakın.◊ Şans ve talih içinKırmızı bir kurdeleye yedi düğüm atın, her düğümde bir dilek dileyin. Gül ağacına bağlayın ve sabaha kadar orada bırakın. Şans sizinle olsun!◊ Aşk içinBir kâğıda aşk dileğinizi yazın kırmızı bir elmanın içine koyun ve elmanızı doğaya bırakın. Kalpten dilediğiniz aşk, baharın coşkusuyla size doğru yola çıksın!◊ Bolluk ve bereket içinNar, bereketin simgesidir. Hıdırellez gecesi, narını ikiye bölün, her tanesiyle bolluk, para ve bereket dileyerek toprağa serpin. Her tanede bir umut, her umutla bir adım bolluk size doğru koşsun…◊ Çocuk dileği için Gül, doğurganlığın ve bereketin sembolüdür. Bir kâğıda çocuk dileğinizi yazın veya bebek elbisesi oyuncak vb. gibi sembolleri dilek ağacına asın veya gömün. Doğa ve baharın bereketiyle dileğiniz yeşersin.◊ Ev ve araba için Hayalini kurduğunuz evin veya arabanın resmini ağacın altına gömün. Sabah kalktığınızda, dileğinizin doğayla birleştiğine inanarak yeni başlangıçlara adım atın!◊ Kendi işini kurmak içinBir kâğıda kurmak istediğiniz işin adını, hedeflerinizi yazın. Yazdığınız kâğıdı bir saksıya, bahçeye veya bir toprağa gömün. Doğa senin niyetine şahit, baharın enerjisi ise ortağın olsun!Gül ağacınız yoksa, dileğinizi toprağa nasıl emanet edersiniz?Hıdırellez’de gül ağacı bulamıyorsanız, dileklerinizi bir kâğıda yazarak herhangi bir çiçek ya da taze dal ile doğaya bırakabilirsiniz.Suya yakın değilseniz, dilekler için alternatif öneriHıdırellez’de suya yakın bir bölgede değilsiniz dileklerinizi yazarak evde bir kapta ıslatıp daha sonra yakıp küllerini dışarıya savurabilirsiniz. Doğa ile uyum içinde gerçekleştirilen bu ritüeller, hayatımıza bolluk, bereket, şans ve mutluluk getirsin. Her dileğinizin, tıpkı doğadaki çiçekler gibi hızla açması dileğiyle…
Source: Yelda Başaran
Çocukların ilaç kullanımında hayati risk!
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, astım hastalığının normal bireylerden farklı olarak solunum yollarının aşırı duyarlılık göstermesiyle ortaya çıktığını belirtti. Prof. Dr. Akkoyunlu, “Normal bireylerde toz, duman gibi çevresel etkenlere karşı vücut bir savunma mekanizması geliştirir. Ancak astım hastalarında bu savunma mekanizması abartılı şekilde çalışır. Bu durum, hava yollarında daralma, öksürük ve nefes darlığı gibi belirtilerle kendini gösteren bir hastalık tablosuna yol açar. Eğer bu aşırı duyarlılık kontrol altına alınmazsa ilerleyen dönemlerde kalıcı hasarlar gelişebilir” dedi. ESKİDEN ASTIMIN ÖLÜMCÜL SONUÇLARI OLUYORDU Prof. Dr. Akkoyunlu, geçmiş yıllarda astım hastalığının kontrol altına alınamaması durumunda ölümle sonuçlanabilecek tabloların görüldüğünü aktararak, “Günümüzde tıp teknolojisinin ilerlemesi ve modern tedavi yaklaşımları sayesinde bu tür ağır sonuçlara neredeyse hiç rastlamıyoruz. Tanı koymak, tedaviye başlamak ve düzenli takip sağlamak hastalığın ilerlemesini önlüyor. Bu sayede astım hastaları da sağlıklı bireyler gibi günlük yaşamlarını sorunsuz bir şekilde sürdürebiliyor” diye konuştu. ORMAN VE DOĞA YÜRÜYÜŞLERİNE DİKKAT! Astım hastalarının yaşam alanlarında dikkat etmesi gereken faktörleri de sıralayan Prof. Dr. Akkoyunlu, “Hastalara genellikle orman ve doğa yürüyüşleri öneriliyor ancak bazı hastalarda çiçek tozlarına ya da bahar alerjenlerine karşı da duyarlılık gelişebiliyor. Bu nedenle her hastaya aynı tavsiyeleri vermek doğru olmaz. Kuru, nemsiz ve polen yoğunluğu düşük ortamlarda bulunmalarını tavsiye ediyoruz. Aksi halde solunum yollarında geri dönüşü olmayan tıkanıklıklar oluşabilir ve bu durum hastalığın KOAH gibi kronik bir forma dönüşmesine neden olabilir” ifadelerini kullandı. ASTIM, ÇOCUKLARDA EN SIK GÖRÜLEN KRONİK HASTALIK Çocuk İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hikmet Tekin Nacaroğlu ise astımın çocukluk çağında en sık karşılaşılan solunum yolu hastalıklarından biri olduğunu belirtti. Astım görülme sıklığının giderek arttığını söyleyen Prof. Dr. Nacaroğlu, “Bu artışın en önemli nedenleri arasında çevresel kirleticiler, kimyasal maddeler ve özellikle besin içeriklerinde meydana gelen değişiklikler yer alıyor. Genetik yatkınlık da önemli bir etken; anne ya da babasında alerjik hastalık öyküsü olan çocuklarda astım gelişme riski oldukça yüksek” şeklinde konuştu. SİGARA DUMANI ÇOCUKLARI ETKİLİYOR Sigara dumanının çocuklarda astım gelişiminde önemli bir rol oynadığına dikkat çeken Prof. Dr. Nacaroğlu, “Ev içinde sigara içilmese dahi balkon ya da mutfakta içilen sigaranın dumanı çocuğa ulaşabilir. Pasif içicilik çocuklar için büyük bir risk oluşturur. Bu nedenle alerjik hastalığı olan çocukların bulunduğu ortamlarda kesinlikle sigara içilmemelidir” dedi. İLAÇ KULLANIMI HAYATİ ÖNEME SAHİP İlaçların doğru kullanılmasının tedavide büyük önem taşıdığını ifade eden Prof. Dr. Nacaroğlu, “Astım tedavisinde kullanılan ilaçlar genellikle solunum yoluyla alınır. Ancak bu ilaçların etkili olabilmesi için doğru cihazlarla ve uygun teknikle kullanılması gerekir. Özellikle çocuklarda kullanılan maskelerin yaşa uygun olması, çocuğun ilacı alırken ağlamaması ve doğru pozisyonda durması şarttır. Aksi halde ilaç akciğere ulaşmaz, mideye gider ve etkisiz olur. Ayrıca kortizon içeren bu ilaçların hekim kontrolünde düzenli kullanımı, hastalığın ilerlemesini ve kalıcı akciğer hasarını önlemede büyük fayda sağlar” diye konuştu.
Source: Habertürk
Mayıs ayı önce kavuracak! İstanbul”da o ilçeler 30 dereceyi görecek: Uzmanlar tek tek anlattı
Uzun süreli soğuk ve yağışlı havaların ardından mayıs ayı, nihayet daha mevsime uygun sıcaklıklarla başladı. Meteoroloji uzmanları, önümüzdeki günlerde Afrika üzerinden gelen sıcak hava dalgasının etkili olacağını belirtiyor. Dün, Suriye ve Irak üzerinden gelen hava akışı, yurdun doğu bölgelerinde sıcaklıkların artmasına neden oldu” diyen Meteoroloji Mühendisi Adil Tek, “Yurdun batısında ise kuzeyli bir hava akışı gözlemlense de bu akış doğrudan üzerimize değil; İtalya ve Yunanistan üzerinden dolanarak geliyor. Bu durumun bugün ve yarın artarak devam etmesi bekleniyor. Ancak şimdilik aşırı ve bunaltıcı bir sıcaklık öngörülmüyor” ifadelerini kullandı. Hava akışının doğrudan Libya üzerinden geldiğinde, sıcaklıkların daha belirgin şekilde artabildiğini de söyleyen Tek, “Bu tür durumlarda sıcaklıklar, mevsim normallerinin 7-8 derece üzerine kadar çıkabiliyor. Şimdilik böyle bir şey yok ama ilerleyen günlerde olması muhtemel” dedi.İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Meteoroloji Uzmanı Dr. Güven Özdemir de yurt genelinde hava sıcaklıklarının kademeli olarak artacağına dikkat çekti. Dün itibarıyla başlayan sıcak hava dalgasının batı bölgelerden doğuya doğru ilerleyeceğini belirten Özdemir, “Hafta sonuna kadar sıcaklıklar artış gösterecek ve mevsim normallerinin üzerinde seyredecek. Ancak Orta ve Doğu Karadeniz Bölgeleri, diğer bölgelere kıyasla daha serin kalacak” açıklamasında bulundu. İstanbul’da kuzey ve güney ilçeler arasında belirgin sıcaklık farklarının göze çarptığının altını çizen Adil Tek, “Güneyde yer alan ilçelerde (Kadıköy, Maltepe, Kartal, Pendik, Tuzla, Bakırköy, Zeytinburnu, Fatih [özellikle sahil kesimi], Esenyurt [bir kısmı iç], Avcılar, Beylikdüzü, Küçükçekmece) hava sıcaklıkları, kuzeydeki ilçelere kıyasla 7 ila 8 derece daha yüksek ölçülüyor” dedi. Tek, şu bilgileri paylaştı: — Bu fark, özellikle iç kesimlerde daha belirgin hale geliyor. Güney ilçelerde sıcaklıklar bugün ve çarşamba itibarıyla 30 dereceye yaklaşırken, kuzey ilçelerde (Arnavutköy, Çatalca, Sarıyer [özellikle kuzeydeki Kilyos, Zekeriyaköy, Gümüşdere gibi mahalleler], Eyüpsultan, Beykoz [özellikle kuzey mahalleleri – Riva, Polonezköy, Anadolu Feneri gibi], Çekmeköy, Şile) sıcaklıklar genellikle 20 ila 25 derece arasında değişiyor.– Kıyı ve sahil kesimlerinde, denizin serinletici etkisiyle sıcaklıklar iç kesimlere göre daha düşük seyrediyor. Deniz etkisinin hissedildiği bu sahil şeridinde, sıcaklık değerleri çoğunlukla 19 ila 22 derece arasında kalıyor. Gece sıcaklıklarının da bu hafta artmaya başladığını söyleyen Adil Tek, Bir süredir 8-10 derece arasında seyreden gece sıcaklıkları, bugünden itibaren 14 dereceye kadar yükselecek. Artık geceler de ısınıyor dedi. Dr. Güven Özdemir, hafta ortasında Ege ve Marmara bölgelerinde toz taşınımının etkili olmasının beklendiğine de dikkat çekerek, “Marmara’da cumartesiye kadar sıcaklıklar 25-27 derece, Ege’de 30 derece, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu’da ise 25 ila 34 derece arasında değişebilir” şeklinde konuştu.Cumartesi gününden itibaren ise sıcaklıklarda düşüş yaşanmasının beklendiğini söyleyen Dr. Güven Özdemir, “Özellikle Anadolu’nun birçok bölgesinde yerel yağışlar görülecek. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise yağışlara toz taşınımı da eşlik edebilir. Sıcaklıklar da düşecek” dedi. Afrika üzerinden gelen sıcak hava kütleleri, beraberinde hem yüksek sıcaklıkları hem de yoğun toz taşınımını ülkemize taşıyor. Bu durum, özellikle ilkbahar ve yaz aylarında hem hava kalitesini düşürüyor hem de mevsim normallerinin oldukça üzerinde sıcaklıkların yaşanmasına neden oluyor.Bu tür hava olayları insan sağlığını da ciddi şekilde tehdit ediyor. Toz taşınımıyla birlikte atmosferde taşınan partiküller ve bakteriler; cilt ve gözde alerjik reaksiyonlara, solunum yolu enfeksiyonlarına yol açabiliyor. Özellikle kronik rahatsızlığı olan bireyler ile yaşlılar bu hafta biraz daha dikkat etmeliler. Hafta sonuyla birlikte sıcaklıkların azalmasıyla yağışların geniş bir alana yayılacağını belirten Özdemir, “Marmara’da başlayacak yağışlar, Karadeniz Bölgesi’nin tamamına, Ege’nin doğusuna, İç Anadolu’nun büyük bir kısmına ve Doğu Anadolu’nun kuzey ile doğu kesimlerine ulaşacak. Yerel olarak gök gürültülü sağanak yağışlar da görülebilir” dedi.Dr. Özdemir, söz konusu yağışların cumartesi, pazar ve pazartesi günleri etkili olmaya devam edebileceğini ve mayıs ayının ortalarına kadar aralıklarla sürebileceğini de sözlerine ekledi. Meteorolojik modellere bakıldığında, haziran ayında ülke genelinde sıcaklıkların mevsim normallerinin 0,5 ila 1 derece üzerinde olmasının beklendiğini söyleyen Adil Tek, “Bazı bölgelerde ise bu fark 1 ila 2 dereceye kadar çıkabilir. Zaman zaman sert sıcak hava dalgaları görülebilir” dedi ve ekledi:– Ancak bu tür dalgaların sürekli yaşanacağını söylemek için erken. Örneğin geçen yıl, yaz mevsimi için sıcaklık tahminleri ortalamanın 2-3 derece üzerindeydi. Bu yıl ise modeller 0,5 ila 1 derece arasında bir artış gösteriyor. Bu da sıcak hava dalgalarının daha seyrek olacağına işaret ediyor. — 30 dereceleri bulan sıcaklıklar elbette görülecek, ancak Sık sık 40 dereceyi bulan, aşırı bunaltıcı bir yaz olacak demek şimdiden zor. Temmuz ve haziran arasında büyük bir fark görünmezken, ağustos ayında sıcaklıkların mevsim normallerinin yaklaşık 1 derece üzerinde seyredeceğini söyleyebilirim. Belki bir iki zirve noktada 40 dereceye yakın sıcaklıklar ölçülebilir, bunu görebiliriz. Ancak bunun kalıcı olacağı öngörülmüyor.
Source: Gazetevatan.com
100 binde bir görülüyor: Doğuştan gelen rahatsızlığından 47 yıl sonra kurtuldu!
Çocukluğunda sık sık akciğer enfeksiyonu geçiren ve hastaneye gittiğinde bronşit, zatürre ve verem gibi farklı farklı teşhisler alan 47 yaşındaki evli ve 1 çocuk annesi Dilek Cömert, yaşı ilerledikçe nefes darlığı yaşıyor ve rutin işlerinde çok yoruluyordu. Hayat kalitesi düşen ve hareket halindeyken sürekli dinlenme ihtiyacı hisseden Cömert, çok sayıda hastaneye gitti. 2006-2007 yıllarında tekrar akciğer enfeksiyonu geçiren ve yapılan Emar (MR) tetkiği sonucunda scimitar sendromu denilen kalp anomalisi teşhisi alan Cömert, o yıllarda 1 yaşında çocuğu olduğu için tedaviyi erteledi. AMELİYATI BİR TÜRLÜ YAPILAMADICömert, ara ara kontrollere gitti ancak bu hastalıkla çok sık karşılaşılmadığı ve operasyonun riskli olduğu yanıtını aldı. Tekrar nefes darlığı yaşayan Cömert, hastaneye başvurdu. Burada da çeşitli nedenlerden ötürü ameliyat gerçekleştirilemedi. Cömert, bunun üzerine hastalığının tedavisi olmadığını düşündü. Her zaman gittiği kardiyoloji doktoruna başvuran Cömert’e doktoru, Medicana Ataşehir Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Salih Bilal’i önerdi. Cömert’i muayeneye eden ve tetkiklerini inceleyen Prof. Dr. Bilal, ameliyatı yapabileceğini söyledi. O an büyük bir sevinç ve şaşkınlık yaşayan Cömert, ameliyatı kabul etti. Prof. Dr. Bilal, tarafından kalbi durdurulmadan minimal invaziv (kapalı yöntem) ile ameliyat edilen Cömert, yaklaşık 3 saatlik ameliyatın ardından yaşadığı sağlık sorunlarını geride bıraktı.‘İKİ ADIM ATIYORUM, DURUP DİNLENMEK ZORUNDA KALIYORUM’Bir kamu kurumunda yerel proje asistanlığı yapan Dilek Cömert (47), “Ben normalde çok hareketli bir insanım. Çocukluğumda sürekli akciğer enfeksiyonu geçiriyordum. Her gittiğimde bronşit, zatürre, verem gibi farklı farklı teşhisler alıyordum. Hamile olduğum dönemde de biraz problem yaşadım. Genelde kalple ilgili problemler hamilelikte çıkarmış. Doktorum beni uyarmıştı; ‘senin kalple ilgili bir problemin olabilir, buna baktır’ demişti. O zaman kalp rahatsızlığını kendime yakıştırmamıştım. Sonra oğlum oldu, o dönemde ben yine akciğer enfeksiyonu geçirdim. Yine hastaneye yattım. Bu sefer devlet hastanesinde bir doktor akciğer filmime bakıp ‘senin akciğerlerinde bir problem var, kalbinin sağ tarafında büyüme var, ileri tetkikle araştır’ dedi. O dönem anjiyo oldum. Ondan sonra ara ara tetkikler yaptırıyordum, 2006-2007 yılında yapılan bir Emar (MR) tetkiği sonucunda bu hastalığımı öğrendim. Bana scimitar sendromu teşhisi koydular. Bunun bir anomali, çocukluktan gelen bir şey olduğunu anladık. Anomaliyi görünce çok bir şey yapamadım, o dönem çocuğumda küçüktü. Ara vererek devam ettik. Belirli bir ara geçtikten sonra nefes alamamaya başladım, bir tuhaflık olduğunu anladım. İki adım atıyorum, durup dinlenmek zorunda kalıyordum” dedi.‘BANA ‘BİZ SENİ AMELİYAT YAPMAYACAĞIZ’ DEDİLER’Çok çabuk yorulmaya başlayınca tekrar doktora gittiğini ve 2017 yılında bir devlet hastanesinde ameliyat için doktorlarla konuştuğunu söyleyen Cömert, bu yaşta bu operasyonun riskli olabileceği yanıtını aldığını söyledi.Geçen şubat ayında rahatsızlığının arttığını söyleyen Cömert, şunları ekledi:“Geçtiğimiz şubat ayında ben tekrar nefes nefese kalınca ve tekrar yorulunca ‘bir şeyler ters gidiyor’ dedim. Sonra beni sürekli takip eden bir kardiyoloğum beni Prof. Dr. Mehmet Salih Bilal Bey’e yönlendirdi. Kendisi bütün tetkiklerime bakıp ‘ben bu ameliyatı yaparım’ dedi. O an eşimle göz göze geldik, o an çok duygulandım. Gerçekten birisinin ‘ben bunu yaparım’ demesi çok güzeldi. ‘Hocam ciddi misiniz?’ dedim. Çok sakin bir şekilde ‘Evet’ dedi, ruhuma dokundu. Daha önce bu ameliyattan yaptığını söyledi. Bundan sonra benim için süreç çok hızlı ilerledi. 21 Nisan’da hastaneye yattım, 22 Nisan’da ameliyat oldum. Benim yaşlarımda böyle ameliyat yapılan kimse yokmuş. Onun eli benim kalbime değdi. Hayatı gerçekten yaşamak lazım, iyi ki kalbim var ve iyi ki atıyor. Ben zaten pozitif bir insandım ama daha pozitif oluyorsunuz, bundan sonra ki süreçte de böyle olmak istiyorum. İnsanlar kendi canlarıyla ilgili bir şeyin kıymetini bilmek için başlarına kötü bir şey gelmesini beklemesinler. Herkes sağlığını korusun. Şu an bir ağrım yok, çok daha rahatım. Vücudumda takılan şeyler çıkarıldıktan sonra bir ağrı veya acı hissetmedim.”100 BİNDE 1 GÖRÜLME SIKLIĞI VARMedicana Ataşehir Hastanesi’nde Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Direktörü Prof. Dr. Mehmet Salih Bilal ise hastalık hakkında şu bilgileri verdi:“Dilek hanımın hastalığının adı scimitar sendromudur. Bu sendrom akciğerlerdeki temiz kanı kalbin sol kulakçığına taşıyan damarın doğuştan gelen bir anomaliyle kalbe kirli kan taşıyan damarlarla birleşmesi halidir. Bu damarın şekli radyografik görüntülerde bir Türk kılıcı dediğimiz ucu eğri bir kılıca benziyor. Çok seyrek görülen bir hastalık, 100 binde 1 görülme sıklığı var. İki ayrı formunun olduğundan bahsedebiliriz. Özellikle bebeklerde şiddetli semptomlar yaratan ve daha çok akciğer probleminin eşlik ettiği, bir formu var. Bu hastalık erken yaşta ameliyat gerektiriyor. İleri yaşlara kadar daha az şikayetle gelen hatta şikayetsiz gelen hastalar var. Belli bir yaşa geldikten sonra, bu hastalarda da özellikle nefes darlığı, sık sık akciğer enfeksiyonu tablosu ortaya çıkıyor ve ameliyat gerekli olabiliyor. Dilek hanımın nefes darlığı sıkıntısı, efor kapasitesindeki azalma hali belirgindi. En son yaptığımız tetkiklerle mutlaka ameliyat olması gerektiğini söyledik ve ameliyata aldık.”CÖMERT’İN KALBİ DURDURULMADIBu ameliyatın iki farklı yöntemle yapıldığını söyleyen Prof. Dr. Bilal, “Klasik yöntem göğsü önden tam açmak, açık kalp makinesine bağlamak, kalbi durdurmak ve o şekilde anormal damarı birleştiği yerden ayırarak olması gereken yere yani kalbin sol kulakçığına birleştirmek ile yapılıyor. Yıllarca bu uygulandı. İlk olarak 2013 yılında göğsü önden açmak suretiyle değil kaburgalar arasından göğüs boşluğuna girilerek yapıldığını görüyoruz. Bu yöntemde yine açık kalp makinesine bağlanıyor ve kalp durduruluyor. Birkaç merkezden bu şekilde yayınlar yapılıyor. Bizim uyguladığımız ameliyat tekniği ise birkaç önemli kompenent içeriyor. Ameliyatı meme altında gizli kalan küçük bir insizyondan gerçekleştirdim. Göğüs boşluğuna girdikten sonra damarı ayırıp, serbestleştirip, araya suni bir damar grefti eklemek suretiyle kalbe ulaşabilecek hale getirdim. Kalbi durdurmadan özel enstrümanlar kullanarak gitmesi gerektiği yere yani kalbin sol kulakçığına onu birleştirdim. Sanırım bu şekilde, bu sendromla ameliyat edilen ilk vaka olduğunu söyleyebiliriz. Ameliyat yaklaşık 2 buçuk 3 saat sürdü. Hasta ameliyat sonrasında ameliyathanede solunum cihazından ayrılarak yoğun bakıma geldi. Günler içerisinde ameliyattan önceki şikâyetlerinin tamamen kaybolduğunu ifade etti. Bugün de taburcu oluyor. Hastayı taburcu etmeden yaptığımız tomografik incelemede yapmış olduğumuz işlemin gayet etkili olduğunu herhangi bir darlık ya da kan akışında bir kısıtlama olmadan anormal damarın kalbe akış sağladığını gördük” dedi.
Source: Kadriye Ebrar Etirli
Antrikot nasıl pişirilir?
Antrikot, dana etinin en yumuşak ve lezzetli bölümlerinden biridir ve doğru yöntemlerle pişirildiğinde sofraların baş tacı olmayı hak eder. Lezzeti damaklara kazınan antrikot hazırlamak için, küçük ama etkili yöntemlere dikkat edebilirsiniz. Doğru antrikot pişirme yöntemi ile içi yumuşacık ve dışı çıtır çıtır bir et elde edebilirsiniz. Tavada, ızgarada ya da fırında pişirilebilecek olan antrikot için en önemli adım, etin oda sıcaklığına gelmesini beklemektir. İşte, Antrikot pişirme yöntemi… ANTRİKOT NASIL PİŞİRİLİR? Et severlerin vazgeçilmez lezzetlerinden biri olan antrikot pişirmenin birbirinden farklı teknikleri vardır. Döküm tavada mühürleme, fırında yavaş pişirme, ızgarada kızartma ve sous vide gibi teknikleri kullanarak lezzetli bir antrikot tarifi elde edebilirsiniz. Etin kalitesi, oda sıcaklığında bekletilmesi en önemli püf noktalarındandır. Tavada Antrikot Pişirme Tekniği Gerekli Malzemeler: 1 adet kalın dilim antrikot (2-3 cm kalınlığında) Tuz (tercihen deniz tuzu) Taze çekilmiş karabiber 1 tatlı kaşığı tereyağı 1 dal taze biberiye veya kekik 1 diş sarımsak Antrikot Pişirme Yöntemi: Antrikotu buzdolabından çıkardıktan sonra oda sıcaklığında 20-30 dakika kadar çözülmesi için bekletin. Tavayı ocağa alarak tamamen ısıtın. Etin her iki yüzünü tuz ve karabiberle ovun. Kızgın tavaya yağı ekleyin ve ardından eti yerleştirin. Etin yüzeyini mühürlemek için her yüzünü yüksek ateşte 2-3 dakika kadar pişirin. Ezilen sarımsağı, tereyağını ve biberiyeyiyi de antrikota lezzet vermesi için ekleyin. Tavadaki tereyağını kaşıkla antrikotun üzerine dökün. Etin kalınlığına göre içi az pişmiş (rare), orta pişmiş (medium) ya da iyi pişmiş (well done) olarak ayarlayabilirsiniz. Pişirme Süreleri: Az pişmiş: 2+2 dakika Orta pişmiş: 3+3 dakika İyi pişmiş: 4+4 dakika 2.Izgarada Antrikot Pişirme Yöntemi: Mangal ya da elektrikli ızgarada pişirilen antrikot için ızgara çubuğu çok sıcak olmalıdır. Etin suyunun dışarı çıkmasını engellemek için ters yüz etme işlemini sık yapmayın. Fırında Antrikot Pişirme Tekniği: Eti önce tavada mühürleyin. Önceden ısıtılmış 180 derece fırına alın. Antrikotu etinin kalınlığına göre 10 – 15 dakika kadar pişirin. Pişen eti 5 ila 10 dakika aralığında dinlendirmenizden sonra servis yapabilirsiniz. TEREYAĞLI ANTRİKOT TARİFİ Malzemeler: 1 dilim kemiksiz antrikot 1 yemek kaşığı tereyağı 1 diş sarımsak (bütün) Tuz, karabiber 1 dal taze biberiye Hazırlık: Eti oda sıcaklığına getirin ve tavayı iyice ısıtın. Etin iki yüzünü tuz ve karabiberle ovun. Tavaya az miktarda zeytinyağı ekleyerek eti yerleştirin ve her yüzünü 3’er dakika kadar mühürledikten sonra antrikota tereyağı, sarımsak ve isteğe bağlı olarak biberiyeyi ekleyin. Tereyağını antrikotun üstünde gezdirin, 2 dakika daha pişirin. Pişen eti dinlendirdikten sonra servis edebilirsiniz. ANTRİKOT PİŞİRMENİN PÜF NOKTALARI Buzlu durumdayken pişirilmeye başlanılan antrikotun dış kısmı hızla yanar ve içi yeterince pişmez. Bu sebeple eti mutlaka 20 ile 30 dakika önceden dolaptan çıkarmalısınız. Eti pişirdikten sonra en az 5 dakika dinlendirerek, antrikotun içindeki suyun etin içinde dağılmasını sağlayabilirsiniz. Etin daha yumuşak olması için, pişmeye yakın tuzlanması önerilir. Antrikot tam olarak pişmeden önce yapılan tuzlama işlemi, etin sertleşmesine ve suyunu salmasına neden olabilir. Kendi yağıyla lezzetli olan antrikot genellikle marineye ihtiyaç duymaz. Fakat daha aromatik bir tat elde etmek istiyorsanız; zeytinyağı, sarımsak, biberiye ve az limon suyuyla birlikte kısa süreli marinasyon işlemi yapabilirsiniz. Tavada pişireceğiniz antrikotta tereyağı kullanmanız etin lezzetini artırabilir. İsteğe bağlı olarak zeytinyağı da tercih edilebilir.
Source: Habertürk
Somon balığı nasıl pişirilir?
Somon balığı, zengin omega-3 yağ asitleri, yüksek protein içeriği ve kendine has aroması ile dikkat çeken bir balıktır. Sağlıklı beslenmenin vazgeçilmezlerinden biri haline gelen bu değerli balığı lezzetli şekilde ve tam kıvamında pişirmek için doğru püf noktalarını uygulamak gerekir. Özellikle sağlıklı yemek pişirmeye özen gösterenler “Somon nasıl pişirilir?” sorusuna yanıt arıyor. Somon pişirme tekniği seçerken balığın cinsi, kalınlığı gibi detaylaR oldukça önem taşır. İster ızgarada, ister fırında, ister tavada olsun; her yöntem için bilinmesi gereken püf noktaları bulunuyor. Bu yazıda farklı somon pişirme yöntemi ve ideal somon tarifi için dikkat edilmesi gereken adımlar yer alıyor. İşte, Lezzetli mi lezzetli somon tarifi… SOMON BALIĞI NEDİR VE NERELERDE YAŞAR? Soğuk iklimlerin denizlerinde yaşayan somon balığı, yüksek yağ içeriğiyle dikkat çeker. Doğal yaşam alanları arasında Norveç, Alaska ve Kanada nın serin suları yer alırken, aynı zamanda dünya genelinde birçok çiftlikte de yetiştirilerek geniş çapta tüketilmektedir. Pembe renkli etiyle dikkatleri üzerine çeken bu balık, özellikle sağlıklı yaşamı benimseyenler için oldukça ideal bir protein kaynağıdır. SOMON NASIL PİŞİRİLİR? Somon balığını pişirmenin birçok farklı yöntemi vardır. Somon fırında, tavada, ızgarada, buharda ya da sote şeklinde pişirilebilir. 1.Fırında Somon Pişirme Yöntemi Malzemeleri 2 dilim somon fileto 2 yemek kaşığı zeytinyağı 1 diş sarımsak (ezilmiş) Tuz, karabiber Taze kekik ya da biberiye Limon dilimleri Hazırlanışı: -Somon filetolarının her iki yüzünü zeytinyağı, sarımsak ve baharat karışımıyla ovun ve önceden ısıtılmış 190 derecelik fırına verin -Yağlı kağıtı serdiğiniz fırın tepsisine somonu alın ve üzerine taze otlarla limon dilimlerini ekleyin. -15 ile 20 dakika aralığında pişirin. Somonun içi opaklaştığında balık pişmiş demektir. 2.Tavada Somon Pişirme Tekniği: -Tavayı orta ya da yüksek ateşte iyice kızdırın ve somonun derili kısmı altta kalacak şekilde yerleştirin. -Derili tarafı çıtırlaşana kadar (yaklaşık olarak 4-5 dakika) pişirin. -Somonun diğer yüzünü çevirip 2-3 dakika daha pişirin. Izgarada Somon Pişirme İpuçları: -Izgarayı önceden iyice ısıtın. -Somonu pişirmeden önce zeytinyağı ile hafifçe yağlayın. -Balığı çevirmeden önce bir yüzünü tamamen pişirmeye bırakın. 4.Buharda Somon Pişirme Yöntemi: -Buhar tenceresine somonu yerleştirin. -Üzerine limon suyu, taze otlar ve biraz tuz serpin. -Yaklaşık 10-12 dakika kadar pişirin. SOMON PİŞİRMENİN PÜF NOKTALARI Taze balıkları tercih etmek hem lezzet, hem de sağlık açısından oldukça faydalıdır. Kokusu hafif ve rengi parlak olan somon balıkları tercih edilmelidir. Pişirme esnasında balığın dağılmasını engellediği için derili somon tercih etmek, çıtır dokusu ile lezzet katar. Somonun marine süresi kısa tutulmalı, yarım saat ile 1 saat arasını geçmemelidir. Uzun süre marinasyon yapılması durumunda somon balığının dokusu bozulabilir. Ortalama büyüklükteki bir somonu 180 ile 200 derece arasında fırında 15-20 dakika kadar pişirin. Somonun kendine has aromasını bozmamak için aşırı baharat kullanımından kaçının. Pişirdikten sonra somOnu birkaç dakika dinlendirmek, içindeki suyun dağılmadan ete yayılmasını sağlar. PRATİK VE LEZZETLİ SOMON TARİFİ Ballı Hardallı Somon Fileto Malzemeleri: 2 somon fileto 1 yemek kaşığı bal 1 yemek kaşığı hardal 1 tatlı kaşığı limon suyu Tuz, karabiber Zeytinyağı Hazırlanışı: Bal, hardal ve limon suyunu karıştırarak sos hazırlayın. Somonların üzerine fırçayla bu karışımı sürün. Yağlı kağıt serili fırın tepsisine dizin. Önceden ısıtılan 190 derecelik fırında somonu 15 dakika kadar pişirin. Yanında fırınlanmış sebzelerle servis edin.
Source: Habertürk
Şifalı su açılışına binlerce kişi katıldı! Şeker, mide, guatr, karaciğer… Faydaları saymakla bitmiyor
Denizli’nin Çivril İlçesine bağlı Özdemirci Mahallesi Kayaönü mevkiinde bulunan ve yüz yıllardır insanlara şifa dağıtan suyun çeşmesi mahalle sakinlerinin desteği ile yenilendi. Yenilenin yüzüyle bölge halkına derman olmaya devam edecek çeşme de bu yıl ilk defa yaklaşık üç bin kişinin katılımıyla yağmur duası yapıldı. ŞİFALI SUYUN FAYDALARI Kendilerine destek olan hayırseverlere teşekkür eden Özdemirci Mahallesi Muhtarı Abdurrahim Alacıoğlu suyla ilgili tahliller yapıldığını söyledi. Şifalı suyun faydaları hakkında insanların tecrübelerini aktaran Alacıoğlu çeşme hakkındaki iddiaları şöyle sıraladı: “Mahallemizin yakınlarında bulunan Kayaönü mevkiinde ( Sarı Kaya Şehri) yıllardır kendi cazibesiyle akan şifalı suyun şeker, mide, guatr, karaciğer yetersizliğine, bağırsak ve iç hastalıklarına içmek sureti ile. Cilt hastalıklarına da banyo yapmak suretiyle, iyi geldiği söylenir. Bu suyla ilgili daha önce de tahliller yapıldı. Şifalı suyumuzun yapılan tahlillerinde mineral demir ve asit oranı bakımından oldukça yüksek sodyum klorür kalsiyum sülfat ve bir karbonat iyonları gibi çözünen maddelerce zengin olduğu belirlenmiştir. Şeker, mide rahatsızlıkları, guatr, karaciğer yetersizliği bağırsak ve iç hastalıkları idrardaki albümünün oranını azaltıcı ve kanda birikmiş olan zehri vücuttan dışarı atıcı tesirleri gibi birçok hastalığa şifa olduğu , sindirimi kolaylaştırdığı için kilo vermeye yardımcı olduğu bilinmektedir. Bu bölgede daha önce şehir kuruluymuş. Şehrin kalıntıları halen mevcut. Yani bu sudan insanlar yüz yıllardır faydalanıyor, şifa buluyor. Burası kötü bir haldeydi. Mahalle sakinlerimizin desteğiyle şifalı suyun çeşmesini yeniledik.” Yağmur duasına mahalle sakinleri ve vatandaşlar katıldı. ŞİFALI ÇEŞME YOLU İÇİN ÇAĞRI Şifalı suyun aktığı çeşmeye ulaşımı sağlayan 1.5 kilometrelik yolun toprak olduğunu yağmur ve kar yağışlarından sonra çeşmeye ulaşımın zor olduğunu anlatan Muhtar Alacıoğlu, “Çeşmemizin son halinin görünmesi, şifa arayanların mahallemize gelmesi için bu yıl ki geleneksel yağmur duamızı da çeşmemizin yanında yaptık. Katılımda çok yüksek oldu. Davetimize katılan herkese çok teşekkür ediyorum. İnsan sağlığı için önemli olan bu şifalı suya ulaşımı sağlayan yol ne yazık ki toprak tarla yolu. Yağışlardan sonra oluşan çamur çeşmeye ulaşıma engel oluyor. Bu yolun biran önce düzeltilip asfaltlanmasını Çivril Belediyesinden, büyükşehir belediyemizden talep ediyoruz. Yüz yıllardır insanlara şifa dağıtan bu sudan daha çok insanın faydalanmasını istiyoruz. Mahalleli olarak biz üzerimize düşeni yaptık. Şimdi belediyelerimizden yol desteği istiyoruz. Toprak yoldan bu çeşmeyi kurtarmalıyız ” diye konuştu. Öğle namazının ardından yapılan yağmur duası yapıldı. Yemek ikramının ardından dua sona erdi.
Source: Ali Tüfekçi