“Sosyal Sorunlar Gündemi – Adalet, Ekonomi ve Toplumsal Mücadele”

CHP’li kurmaylar Özel’e yapılan saldırıyı MYK’de masaya yatırdı, mücadele mesajı verdi: ‘Teslim olmayacağız’

CHP lideri Özgür Özel, dün partisinin genel merkezinde Merkez Yönetim Kurulu toplantısına başkanlık etti. Özel’e İstanbul’da yapılan fiziki saldırıyı değerlendiren CHP kurmayları, yaşananların siyasetteki son dönemde yükselen gerilimden bağımsız olmadığını belirtti. CHP’nin, Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından bu yana mitinglerle ve eylemlerle bir ivme yakaladığını kaydeden kurmaylar “CHP ne zaman bir ivme yakalasa genel başkanlarına saldırı olur. Toplum provake edilmeye çalışılır. Bu provakasyonla da insanlar kutuplara bölünür. Bu saldırı için doğrudan iktidarı suçlamayız. Ama kutuplaşmadan faydalanan, dilini buna göre ayarlayan, oyunu bu yöntemle korumaya çalışan ve bu tip saldırıların zeminini oluşturan bir iktidar olduğunu da inkar edemeyiz” dedi. Bu kapsamda MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Özel’in ve CHP’nin adını anmadan yaptığı kınama paylaşımına dikkat çeken kurmaylar, “Erdoğan’ın geçmiş olsun telefonu önemliydi. Ama Bahçeli’nin mesajı hâlâ ayrıştırıcı bir üslupta. İktidarın gerçekten barış derdi olsa paylaşımı böyle yapmazdı. Yakın zamanda Öcalan’ı adıyla anan biri CHP genel başkanını da isim vererek anabilirdi. Karşımızda siyasi varlığını kutuplaşmayla sürdürmeye çalışan bir iktidar ve özellikle MHP var. Biz bu dile teslim olmayacağız” diye konuştu.‘SÜRECE MESAJ OLABİLİR’Saldırının Sırrı Süreyya Önder’in cenazesi sırasında yapılmasının da tesadüf olamayacağını vurgulayan CHP’liler “Böyle saldırılar için kullanışlı aparatlar seçilir. Bu sefer de geçmişi karanlık biri bulundu ve ona yaptırıldı. Bu, adı konmayan çözüm sürecine yönelik de bir hamle olabilir. Çünkü genel başkanımız sürece destek oluyordu ama keskin çizgileri de vardı. Kürtlerin iktidara ve sürece duyduğu güvensizliği dile getiriyordu. Şeffaflık ve samimiyet istiyordu. ‘Mesele sadece Erdoğan’ın adaylığı olan bir anayasa pazarlığına dönmemeli’ diyordu. Bu da sokakta karşılık buluyordu. Saldırının yeri ve zamanında bu tutumun etkisi olabilir” dedi.BUNDAN SONRA NE OLACAK?“Olayda koruma zaafiyeti mi var?” tartışmalarını da değerlendiren kurmaylar “Genel başkanımız halktan çekinmiyor, daha çok bir arada olmak istiyor. Bu nedenle kendisi de halka arasına girilmesini istemiyor. Ancak elbette makam aracının otoparka alınmaması gibi bir durum da var. Bunların hepsinin araştırılmasında takipçi olacağız” yorumunu yaptı. Bundan sonraki sürece ilişkin de konuşan kurmaylar “Hiçbir programımızı aksatmayacağız. Hatta genel başkanımız İstanbul’dan Ankara’ya geldiğinde yaptığımız karşılama için ‘Buna bile gerek yoktu’ dedi. İnsanlar merak ettiği için gelmişti ama olayın büyümesini istemiyor. Aynen programlarına devam edecek. İl başkanlarımız bugün ortak imzayla bir açıklama paylaşacak. Çarşamba günü Beyazıt’ta olacağız. Cumartesi günü Van’dayız. Soma Katliamı’nın yıldönümünde de Soma’da olacağız. 19 Mayıs’ta ise büyük İzmir Mitingimiz var. Tempomuzu kesmeden, dilimizi çirkinleştirmeden yolumuza devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.CHP’NİN YANIT ARADIĞI SORULARCHP kurmayları ve milletvekilleri, bir yandan bu saldırının gündemlerini değiştirmeyeceğini söylerken bir yandan da saldırıyla ilgili soruşturmayı takip ettiklerini ve yanıtlanması gereken sorular olduğunu belirtiyor. Partililer olayla ilgili şu soruların açığa çıkarılmasını istiyor yöneltiyor: -Saldırgan neden örgütlü suçlar bürosuna gönderilmedi?-Yemek kartı için başvuran biri nasıl apart oteli karşılayabiliyor?-Soruşturma derinleştirilecek mi yoksa örgütsüz ve tesadüfi bir olay olarak mı sunulacak?-Siyasetin yoğun katılım sağladığı bir cenazede nasıl böyle bir tedbirsizlik olabilir?- Özgür Özel’in aracının otoparka alınmasına neden izin verilmedi?

Source: Sarp Sağkal


2020’den bu yana engelli bakım merkezlerinde en az 13 şiddet ve istismar olayı yaşandı: Koruyamıyorlar!

Sakarya Arifiye’deki Fatma-Hamit Atay Otizm, Engelsiz Yaşam, Bakım, Rehabilitasyon ve Aile Danışma Merkezi’nde kalan otizmli 35 yaşındaki Abdülkerim Musti iddiaya göre ihmal nedeniyle yaşamını yitirdi. Olayın ortaya çıkmasının ardından bakım merkezlerindeki ihmal konusu yeniden gündeme geldi. 2020 yılından bu yana en az 13 ayrı bakım merkezinde engelli bireylere şiddet, istismar ve kötü muamele uygulandığı görüldü. OLAYLARIN BAZILARI2020 yılında özel bakım merkezinde bir bakıcının engelli bir çocuğa şiddet uyguladığı, 2022 yılında Sultanbeyli’de otizmli Oğuz Sercan Şevker’in özel bakım merkezinde elma yerken ihmal sonucu yaşamını yitirdiği, aynı yıl Malatya’da engelli Abdurrahman Ç’nin özel bakım merkezinde darp edildiği gündeme geldi. 2023 yılında da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın denetiminde hizmet veren Erzurum Özel Güzide Bakım Merkezi’nde engelli bir bireyin bakıcı personel tarafından cinsel istismara uğradığı öne sürüldü. 2024’te Büyükçekmece’de otizm spor okuluna giden zihinsel engelli bir öğrencinin, Tekirdağ’da da özel bakım merkezinde 72 yaşındaki bir hastanın darp edildiği, Niğde’de epilepsi hastası 9 yaşındaki Mustafa Çelik’in personelin şiddet uygulaması sonucu yaşamını yitirdiği, Çekmeköy’de otizmli 19 yaşındaki Arda C’nin dövüldüğü, Büyükçekmece’de bakanlığa bağlı bir bakım evinde 7 yaşındaki B.B’ye şiddet uygulandığı, yine yanı yıl Aydın’da bakım merkezinde kalan 9 yaşındaki otizmli bir çocuğun vücudunda morluklara rastlandığı ortaya çıktı. 4.7 MİLYON TL DESTEKAyrıca 2024’te aylık 4.7 milyon TL devlet desteği aldığı iddia edilen Niğde’deki Özel Güven Bakım Merkezi’nde kötü koşulların olduğu gündeme geldi. 2025 yılında ise İstanbul’da engelli bakım merkezinde bipolar duygu durum bozukluğu tedavisi gören K.A’nın cinsel istismara uğradığı öne sürüldü. İLKEL KOŞULLARDALARCumhuriyet’in konuştuğu otizmli oğlu olan A.D. isimli bir anne ise çocuğunu yerleştirmek istediği bakım merkezinin koşullarının çok ilkel olduğunu ve bu yüzden bırakamadığını öne sürdü. Anne A.D., “Bir kez kurum müdürüyle görüşme yaptık. ‘Çok ilkel şartlardalar. Uygun yer bulamıyoruz’ dedi” şeklinde konuştu. ‘SORUMLUSU İKTİDAR’ Cumhuriyet’e konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, “Bu ülkede, devlete emanet edilen çocuklar şiddete uğruyor, susturuluyor, istismar ediliyor, ölüme terk ediliyor. Engelli bireyler; yaşamlarının en savunmasız anlarında devletin şefkat elini değil, ihmalin ve şiddetin soğuk yüzünü görüyor. İstanbul’dan Malatya’ya, Niğde’den Aydın’a kadar uzanan bu karanlık tablo, sistematik bir çürümenin ve iktidar zihniyetinin göstergesi olan duyarsızlığın ürünüdür. Bu korkunç vakalar saymakla bitmezken bakanlık sadece “İnceleme başlattık” demekle yetiniyor. Bütün bu işkencelerin, kötü muamelelerin tek sorumlusu AKP iktidarıdır. Yaşananlar açıkça ihmal ve sorumsuzluktur. Devletin korumasındaki engellilerin dövülmesi, ellerinin ayaklarının bağlanması, cinsel istismara uğraması ya da bakımsızlıktan yaşamını yitirmesi sosyal devlet ilkesinin çöküşüdür. Buradan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Mahinur Özdemir Göktaş’a soruyorum: “Bunca skandala karşın o koltukta nasıl oturuyorsunuz? İstifa etmeniz için daha kaç canın yitip gitmesi gerekiyor?” dedi.

Source: Rengin Temoçin


Emekçinin kayıpları büyürken sendikalardan ek zam talepleri yükseliyor: Enflasyon maaşı eritiyor

Milyonlarca memur ile memur emeklisine bu yılın ilk 6 ayı için yüzde 6 oranında toplu sözleşme zammı verilmişti. Enflasyon farkıyla birlikte artış oranı yüzde 11.54’tü. TÜFE’de bir önceki yılın aralık ayına göre değişim oranı yüzde 13.36 olarak gerçekleşti. Enflasyon memur ile memur emeklisine verilen zammı sildi süpürdü. 4 ayın sonunda memur ile memur emeklisinin enflasyon farkı yaklaşık yüzde 7.36 oldu. Ancak toplu sözleşme gereği memur ile memur emeklileri enflasyon farkını 6 aylık enflasyona göre alıyor. Bu nedenle de mayıs ve haziran enflasyonlarının da netleşmesi gerekecek. Memur ile memur emeklisinin maaş ve aylıklarında o döneme kadar erime devam edecek. Memur ile memur emeklisi yılın ikinci 6 ayında ise yüzde 5 toplu sözleşme zammı alacak. 4 aylık enflasyon farkı da eklendiğinde maaş ve aylıklarındaki artış oranı şimdilik yüzde 12.36 civarında bulunuyor. Ancak net rakam için mayıs ve haziran enflasyon oranlarının da netleşmesi gerekiyor. ASGARİ ÜCRET DE ERİDİİktidar yaklaşık 8 milyon işçinin bir aylık geçim ücreti haline gelen asgari ücret artışını tüm taleplere karşın yüzde 30 ile sınırlı tutmuştu. Üstelik asgari ücret artışı yıllık olarak belirlenmişti. Yıllık TÜFE yüzde 37.86 ile asgari ücrete yapılan yüzde 30’luk zammı da sildi süpürdü. Açlık sınırının altında kalan asgari ücret halen 22 bin 104,67 lira. 4 aylık dönemde asgari ücret enflasyon nedeniyle 2 bin 953,18 lira eridi. Böylece nisan sonu itibariyle aslında 19 bin 151,49 liraya gerilemiş oldu. EMEKLİ PERİŞANMilyonlarca emekli gerek asgari ücret, gerekse de açlık sınırının altındaki aylıklarla geçinmeye çalışıyor. İşçi ve Bağ-Kur emeklileri ocak ayında yüzde 15.75 oranında zam almıştı. Yıllık TÜFE halen bu zam oranının çok üzerinde bulunuyor. En düşük emekli aylığı 14 bin 469 lira. 4 ayda enflasyon nedeniyle oluşan kayıp bin 933,06 lira. Nisan sonu itibariyle en düşük emekli aylığı erime nedeniyle aslında 12 bin 535,94 liraya inmiş durumda.İşçi ve Bağ-Kur emeklileri 6 aylık enflasyon oranında zam alıyor. Buna göre, işçi ve Bağ-Kur emeklilerinin 4 aylık zam oranı şu anda yüzde 13.36. Ancak kesin zam oranı mayıs ve haziran enflasyonlarının açıklanması ile netleşecek. ‘TEMMUZDA SEYYANEN ZAM’Enflasyon gelirleri eritirken, sendikalardan da “zam” talepleri geldi. Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “kamu işvereninin/hakem kurulunun yetersiz kararırın ceremesini, biz kamu görevlileri ve emeklileri çekiyoruz” dedi. “Kamu İşveren Heyeti’nin dahi inanmadığı ve somut gerçekliğe dayandırmadığı enflasyon hedeflerinin, beklentilerinin ve tahminlerinin faturasını; kamu görevlileri olarak cebimizden, emeğimizden, ekmeğimizden ve alım gücümüzden ödemeye devam ediyoruz” diyen Yalçın, enflasyonun ateşini söndürmek için emeğin alım gücüne “yangın tüpüyle” müdahale eden ekonomi yönetiminin yangının adresini yanlış bildiğini kaydetti. Yalçın, “Açıkça söylüyoruz; yanlışı düzeltmenin yolu temmuzda seyyanen zamdan geçiyor” dedi. Enflasyondan kurtuluşun formülünün; “cüzdanları boşaltmakla değil, adil paylaşımı yapmaktan” geçtiğini belirten Yalçın, toplu sözleşme yasasının Meclis tatile girmeden değiştirilmesini de istedi. ‘EK ZAM, REFAH PAYI’Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, yılın ilk 4 ayında TÜFE’nin toplamda yüzde 13.36’ya ulaştığını, bu süre zarfında memur maaşlarındaki erimenin de yüzde 7.36 olduğunu kaydetti. Enflasyonun hızının, yıl başında memurlara yapılan zammı ikiye katladığına işaret eden Kahveci, “Bütün veriler, memur ve emeklilerimizin geçim acziyetinde olduğunu gösteriyor. Hayat pahalılığının bu şekilde sürmesi durumunda sene sonuna kadar kamu çalışanlarımızın ekonomik olarak ciddi sıkıntı yaşaması büyük bir ihtimaldir” dedi. “Yükselen enflasyonun acısını emek veren, üreten ve yalnızca emeği ile geçinmeye çalışan kesimden çıkarmak ne derece doğrudur ?” sorusunu yönelten Kahveci, şöyle devam etti:“Kamu çalışanlarının rahat bir nefes almasının piyasaları da rahatlatacağını bunun için de ek zam ve refah payı verilmesi talebimizi bir kere daha yineliyoruz. TBMM’nin yasama yılını sonlandırmadan önce çalışmalarında önceliği hayat pahalılığını önlemeye ve alım gücünü artırmaya vermesini bekliyoruz… Kamu çalışanları artık zorunlu harcamaları için bile tüketim yapacak gücünü kaybetmiştir.”

Source: Mustafa Çakır


Ekonomik sebepler astımı tetikliyor: ‘Hastalar ekonomik yetersizlik nedeniyle ilaçlara ulaşamıyor’

Elbek, astım hastalarının tedavi süreçleri boyunca pek çok zorlukla karşılaştığını belirterek, “Her iki astım hastasından biri mevcut sağlık sisteminde randevu alamadığı için gerekli takibi yaptıramıyor. Kadınlar, astım hastaları arasında önemli bir dezavantaj yaşıyor. Şikayetleri yeterince ciddiye alınmadığı için randevu önceliği alamıyor. Hastane ve ilaç masraflarını kendi cebinden ödeyen hastalar, ekonomik yetersizlik nedeniyle ilaçlara erişemediği için hastalıklarını kontrol altına almakta zorlanıyor” dedi. ÇEVRESEL FAKTÖRLER ÖNEMLİAstımın çocukluk çağında başladığını söyleyen Kızılırmak ise, “Türkiye genelinde bakıldığında, çocukluk çağında başlayan astım vakalarının bir kısmı zamanla kaybolsa da, yetişkinlik döneminde ortaya çıkan astım hastalarının da sayısı azımsanamayacak kadar fazladır. Genel olarak astım hastalığı toplumun yaklaşık yüzde 5’ini etkilemekte” dedi. Ekonomik sorunların astım hastalarının tedavi sürecini etkilediğini belirten Kızılırmak, “Tedaviye erişimde ekonomik faktörler belirleyici bir rol oynar. Gelir düzeyi düşük bireylerde, tedaviye erişim daha sınırlıdır. Astım, vücudun aşırı yanıt vermesi sonucu ortaya çıksa da çevresel faktörlerden büyük ölçüde etkilenir. Başlıca faktörler arasında sigara dumanına maruziyet bulunur. Özellikle çocukluk çağında ebeveynlerin sigara içmesi, astım gelişme riskini artırmaktadır. Ayrıca hava kirliliği, ev içindeki yakıt türleri (kömür veya odun sobası kullanımı), rutubetli ortamlar ve havalandırılmayan evler astımın kontrolünü zorlaştıran etmenler arasındadır. Ayrıca kırsal bölgede yaşayanların, doğalgaz yerine odun veya kömür sobası kullananların, sağlık merkezine ulaşımı 1 saatten uzun sürenlerin astım kontrolünün daha zayıf olduğu belirlenmiştir” diye konuştu. EŞİTSİZLİK ORTADAN KALDIRILMALIAstım hastalarının ekonomik yükünün azaltmak için uygulanabilecek sağlık politikalarına değinen Kızılırmak, “Kronik hastalıkların erken teşhisine yönelik programların geliştirilmeli, Tedaviye erişim eşitsizliklerini ortadan kaldıracak sağlık politikalarının hayata geçirilmeli, Çevresel risk faktörlerini azaltmaya yönelik tedbirlerin alınmalı ve Astım hastalarına yönelik kapsamlı ve düzenli takip sistemlerinin oluşturulmalı” ifadelerini kullandı. Günümüzde polikliniklerde doktorların yoğun hasta yükü nedeniyle kronik hastalıklara yeterince vakit ayıramadıklarını belirten Kızılırmak, “Astım hastalarının kullandıkları inhaler cihazların doğru teknikle kullanılması büyük önem taşımaktadır. Hastaların cihazları doğru dozda ve yöntemle kullanabilmeleri için kapsamlı eğitimler verilmelidir. Akciğer hastalıklarında iyileşmenin sağlanması için yalnızca sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi yeterli değildir. Yaşam koşullarının düzeltilmesi, yoksulluğun ve buna bağlı sosyal şartların göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Sağlık sisteminin eşitsizlikleri ortadan kaldıracak şekilde düzenlenmesi ve tedaviye erişim kolaylaştırılmalıdır” ifadelerini kullandı.

Source: Damla Polat


Ölüm kalım savaşı

Eddie gelip geçici işler yaparak geçinir, ayrı yaşadığı kızı Sarah ile ilgilenmez. Meteliksizdir, sokakta dolanırken New York’un iyi sayılabilecek mahallelerinden birinin otoparkında lüks bir cip gözüne çarpar, arabayı çalmayı düşünür. Arabanın arkasındaki Dolus yazısı kasten yapılan hile, düzen demektir. Jipin içine giren Eddie büyük bir tuzağa düştüğünü anladığında iş işten geçmiştir. William adlı psikopat genç adamı arabaya kilitler. Kedinin fareyle oynadığı gibi William’da Eddie’yle oynayacaktır. Eddie kurban, William sadist, bir işkencecidir. Aracı işkence odasına dönüştüren William’dan Eddie sokak zekâsıyla kurtulmaya çalışır. Hayatta kalabilirse Sarah’a daha iyi bir baba olacağına söz verir. Eddie’de Skarsgard sinemada salt canavarlar rollerinde olmayacağını böylece kanıtlar. Anthony Hopkins psikopat, seri katil (Kuzuların Sessizliği) rollerinde zaten çok başarılı bir aktördür. Yakın planlar, çoklu görüntüler, dron çekimleri, plonjeler gerilimi zirvede tutarlar. Mariano Cohn’un 4×4 (2021/ Arantin) filminden uyarladığı ikinci versiyonda Yarovesky psikolojik gerilimine etik ve politik boyutda katmış. ANTİKAHRAMANLARIN VAROLUŞ KRİZİ Avengers Marvel’ın A ekibiyse Thunderbolts B ekibidir diyebiliriz. Bu ikinci sınıf ekip ABD’nin karanlık çıkarları için anında harcanabilir,derin devletin başındaki Valentina’nın antikahramanlarla işi biter bitmez devreye üstün insan projesi Sentury’i sokar; kanıtlarından kurtulmak için de onları imha tuzağına çeker. Tuzağı farkeden Yelena, Robert Walker, Lady Ghost, kimliği belirsiz belleğini yitirmiş Bob’la birlikte kurtulur. Ekibe Yelena’nın babası Red Guardian’la Bucky Barnes’ta katılır. Bu ne çok iyi ne de çok kötü olan ekip varoluş krizi, yalnızlık, amaçsızlıkla boğuşur. Derin devlete karşı Amerika’yı, insanları korumak ve kurtarmak Thunderbolts’a düşer. Son jenerikleri mutlaka izleyin, gelecek bölümlerin tanıtımları yer alıyor. Jake Schreier’in yönettiği fantastik aksiyonda Florence Pugh, Sebastian Stan, Wyatt Russell, Julia Louis-Dreyfus, Lewis Pullman, David Harbour oynuyor. ZİRVEYE DOĞRU TEK BAŞINA70 yıllık kariyer, 1200 şarkı, 94 albümü 94 yıllık yaşamına sığdıran Charles Aznavour Fransız şansonlarını (şarkı) dünyaya tanıtan, tüm ülkelerde konserler veren, şarkılarını çeşitli dillerde söyleyen ender sanatçılardandı. Yoksul, alçakgönüllü Ermeni kökenli ailenin oğlu Charles küçük yaşta, Edremit doğumlu dansçı annesi Knar’la şarkıcı babası Misha Aznavuryan’ın sanat tutkusundan etkilenerek komedyen, şarkıcı, sanatçı olmak istedi. Yaşamı o denli yoğundu ki yönetmenler Mehdi Idir’le Grand Corps Malade, Aznavour’un biyografik dramını şarkı isimlerden esinlenerek altı bölümde anlattılar. “Liza Minnelli’yle kısa aşkı ayrı bir film olurdu. Seçim yaptık. Charles’ın çalışma kapasitesi inanılmazdı. Mesleği için fedakârlık yapmaya hazırdı. Amacını gerçekleştirdi ama bu ona yetmedi” diyen yönetmenler sanatçının sadece çalışırken mutlu olduğunu vurgularlar. Charles’ın mükemmeliyetçi yönü, engelleri aşması, ırkçı, ayrımcı aşağılanmalara göğüs germesi, onu daha da güçlendirir. Edith Piaf’la tanışması ona çok sayıda kapı açar, oğlunun genç yaşta ölümü onu sarsar. Zirveye ulaşmak için çok çalışır, durursa öleceğini hisseder. Şarkı sözlerini deneyimlerinden yola çıkarak yazar. Aznavour’da Tahar Rahim’in yetkin performansı etkileyicidir. Marie Julie Baup Edith Piaf’ta Camille Moutawakil Charles’ın kız kardeşi Aida’da olağanüstüdürler. Aznavour yaşamı boyunca kendine, zamana, ölüme karşı yarıştı, sonunda da ölümsüzlüğe ulaştı.

Source: Aslı Selçuk


Gazze planı sonrası uyardı: Başarısızlık ve felaket getirecek

Harel, “Haaretz” gazetesi için kaleme aldığı makalede, Tel Aviv yönetiminin onayladığı Gazze”de işgalin genişletilmesi planına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.Askeri uzman Harel, İsrail”in Gazze”de saldırıları genişletme planının “Hamas”ı ortadan kaldırma hedefine ulaşamadan, büyük ihtimalle askeri başarısızlık ve felaketin yanı sıra askerler ve esirlerden kayıplarla sonuçlanacağını” ifade etti.”Şunu açıkça söylemek daha doğru; Gazze”de yeni bir felakete doğru gidiyoruz.” ifadelerini kullanan Harel, ABD Başkanı Donald Trump”ın Körfez ülkelerine yapacağı ziyaret sonrası müdahale kararı almadığı takdirde İsrail”in Gazze”ye işgalinin genişletme operasyonunu başlatacağını kaydetti.Harel, İsrail”in işgal planı çerçevesinde Gazze”deki bölgelerin uzun süre kontrol altında tutulabileceğine dikkati çekerek, bu durumda İsrailli esirler ve askerlerin hayatını kaybedebileceğini, Gazze”de insani felaketin kötüleşebileceğini vurguladı.- İSRAİL GÜVENLİK KABİNESİ, GAZZE”DE İŞGALİ GENİŞLETME PLANINI ONAYLADIİsrail güvenlik kabinesinin Gazze Şeridi”nde işgali genişletmeyi de amaçlayan saldırı planını onayladığı aktarılmıştı.Söz konusu planının ilk aşamasının Gazze”de daha fazla bölgenin işgali ve “tampon bölgelerin” genişletilmesini içerdiği ifade edilmişti.İsrail askerlerinin kara saldırılarıyla ele geçirilen bölgelerden öncekilerin aksine geri çekilmeyeceği ve bu yerlerde işgali sürdüreceği kaydedilmişti.Ayrıca Gazze”de Filistinlilerin bir kez daha zorla yerinden edilmesinin amaçlandığı aktarılmıştı.07.28 Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, İsrail”in Gazze saldırılarına değinerek, Filistin halkına karşı bir imha savaşının yürütüldüğünü söyledi.05.21 ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Ürdün Kralı 2. Abdullah ile Gazze Şeridi”ndeki durumu ve bölgesel konuları görüştü.02.50 Ürdün Kralı 2. Abdullah, Gazze”de ateşkesin derhal sağlanması ve insani yardımların girişine izin verilmesi çağrısında bulundu.01.25 Hamas, İsrail”in Yemen”e yönelik saldırılarının Husileri (Ensarullah Hareketi), “soykırım savaşı” yürütülen Gazze Şeridi”ne verdiği destekten vazgeçiremeyeceğini vurguladı.00.43 Gazze”ye insani yardım ulaştırmak üzere yola çıktıktan sonra Malta açıklarında insansız hava araçlarının (İHA) saldırısına uğrayan Özgürlük Filosu Koalisyonu”na ait “Conscience” gemisindeki 6 Türk vatandaşının ülkeye dönüşünün sağlandığı bildirildi.00.23 Filistin hükümeti, İsrail”in Gazze Şeridi”ndeki insani yardımların dağıtımına ilişkin önerdiği planı reddettiğini belirterek, bunu Birleşmiş Milletler (BM) kurumlarını devre dışı bırakmaya yönelik bir manevra olarak değerlendirdi.00.09 ABD”de Filistin”e destek veren akademisyen ve öğrencilerin gözaltına alınması Columbia, Georgetown ve Tufts üniversitelerinde koordineli şekilde protesto edildi.00.05 Filistin hükümeti, İsrail”in Batı Şeria”daki Cenin ve Tulkerim mülteci kamplarına yönelik uygulamalarına tepki olarak haftalık kabine toplantısını her zaman yapılan Ramallah kenti yerine Cenin kentindeki binasında gerçekleştirdi.00.00 İsrailli askeri uzman Amos Harel, İsrail”in Gazze Şeridi”ne 7 Ekim 2023″ten bu yana devam eden saldırıları genişletmesinin “başarısızlık ve felaket getireceğini” belirtti.İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nde 19 Ocak”ta yürürlüğe giren ateşkesin ardından 18 Mart sabahı şiddetli saldırılarına yeniden başladı.İsrail ordusunun saldırıları yeniden başlatmasından itibaren çoğunluğu yaşlı, kadın ve çocuk olmak üzere 2 bin 459 Filistinli hayatını kaybetti, 6 bin 569 kişi yaralandı.İsrail”in Gazze Şeridi”ne 7 Ekim 2023″ten bu yana düzenlediği saldırılarda ise yaşamını yitiren Filistinlilerin sayısı 52 bin 567″ye, yaralıların sayısının da 118 bin 610″a yükseldi.

Source: Www.star.com.tr


Türkiye”nin en sıcak tartışması! Yeniden suç işleyenlerin oranı belli oldu: “Korkunç bir rakam”

Hayatını kaybeden TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder”in cenaze törenine katılan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, törenin ardından geçmişte kendi çocuklarını öldüren Selçuk Tengioğlu”nun saldırısına uğramıştı. Saldıran caninin tam anlamıyla bir suç makinesi olduğunun ortaya çıkması, bu kişilerin “cezaevlerinde ne kadar ıslah oldukları” konusunda soru işaretlerinin doğmasına yol açtı. Yaşanan olayın ardından bu caninin neden dışarıda olduğu tepki çekmişti.

600 BİN HÜKÜMLÜ DIŞARIDA
Adalet Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de cezaevinden çıkanların yüzde 45’i yeniden suç işliyor. Dünya ortalaması da yine yüzde 40-45 civarında. Türkiye’de güncel rakamlara göre cezaevinde 400 binden fazla tutuklu ve hükümlü bulunuyor. 600 bin hükümlü ise denetimli serbestlik kapsamında kalan cezasını dışarda infaz ediyor. Böylece Türkiye’de şu anda bir milyondan fazla kişi infaz sistemi içinde bulunuyor.

YENİ DÜZENLEME YOLDA
Adalet Bakanlığı ve AK Parti’nin hukukçu kurmayları yeni bir infaz rejimi üzerinde çalışırken, bir yandan özellikle toplumdaki cezasızlık algısını giderecek yeni adımlar atmaya, bir yandan da cezaevinden çıkanların topluma kazandırılması ve denetimli serbestlik yükümlülüklerine yönelik yeni düzenlemeler yapmaya hazırlanıyor.

“KORKUNÇ BİR RAKAM”
Türkiye Gazetesi”nde yer alan habere göre Adalet Bakanlığı kaynakları, “İnfaz rejiminde asıl amaç topluma kazandırmak, ıslah etmektir. Ancak buna rağmen bütün dünyada cezaevinden çıktıktan sonra suç işleyenlerin yaklaşık yüzde 40-45’i cezaevine geri dönüyor. Bir suç işledikten sonra suç işlemek daha da kolaylaşır. Bu eşik psikolojik bir eşik. Bu sayı Türkiye’de de yaklaşık yüzde 45’ler civarında. Korkunç bir rakam. Bu nedenle infaz rejiminin bütün sistemleri ile yeniden ele alınması gerekir. Bu sadece Adalet Bakanlığının tek başına yapabileceği bir iş değil. Ailenin, toplumun ve devletin hep beraber bu olaya el atması lazım” dedi.

20 YILDA 8 MİLYONDAN FAZLA KİŞİYE DENETİM
Öte yandan, Adalet Bakanlığı verilerine göre son 20 yıl zarfında 8 milyon 300 bin denetimli serbestlik kararının infazı yerine getirildi. Bu çerçevede, 3 milyon 500 bin iyileştirme faaliyeti gerçekleştirilirken, bunların 1 milyon 450 bini madde bağımlılarına yönelik oldu. 1 milyon 424 bin hükümlüye kamu yararlı bir işte ücretsiz çalışma imkanı getirildi. 62 bin hükümlüye nakdî yardım gerçekleştirildi. 69 bin hükümlünün denetimli serbestlik üzerinden elektronik izlemeyle takibi yapıldı.

YARGI PAKETİNDE VAR
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ocak ayı içinde açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde infaz sisteminde hükümlülerin ıslahı ve topluma kazandırılmasının güçlendirilmesi, meslek edindirme programlarının geliştirilmesi, bu amaçla işyurtlarının üretim kapasitesinin artırılacağı hedefleri sıralanmıştı. Ayrıca hükümlülerin toplum yararına çalıştırılması uygulamalarının geliştirileceği de hedefler arasında yer almıştı.

Source: Ufuk Dağ


Saldırgan Selçuk Tengioğlu”nun kızı CHP Genel Merkezi”ni aradı

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, hayatını kaybeden DEM Parti Milletvekili Sırrı Süreyya Önder”in cenaze töreni sonrası saldırıya uğramıştı. Saldırganın 21 yıl önce evlatlarını katleden Selçuk Tengioğlu olduğu ortaya çıkmıştı. Tengioğlu”nun Hatay”da 21 yıl önceki saldırısından balkondan atlayarak kurtulan kızı Yasemin”in yurt dışına çıkmıştı. Saldırının ardından Tengioğlu”nun kızı Yasemin, CHP Genel Merkezi”ni aradı. AĞLAYARAK YAŞADIKLARINI ANLATTI CHP Genel Merkezi”ni ağlayarak aradığı belirtilen Yasemin”in babasının saldırısından balkondan atlayarak kurtulduğunu ifade ettiği, CHP Genel Başkanı Özgür Özel”e geçmiş olsun dileklerini ilettiği ifade edildi. “ÇOK ÜZGÜNÜM” Babasının tahliyesinin ardından korktuğunu, CHP yetkilileriyle iletişime geçmek istediğini belirten kişinin, “Diyecek bir şey bulamıyorum, çok üzgünüm” dediği kaydedildi. ANNELER GÜNÜNDE KATLİAM YAPMIŞTI 2004 yılı Anneler Günü”nde 5 çocuk babası Selçuk Tengioğlu, sabah saat 04.00 sularında geldiği evinde, silahını çekerek bağırıp çağırmaya başladı.Tengioğlu bağırma sesleri üzerine uyanan çocuklarından oğlu Barış”ı (19) ve kızı Mutlu”yu (17) silahla vurdu.Kurşunlarla yaralanan çocuklarının ölmediğini fark eden Tengioğlu, bu kez ekmek bıçağı ile silahla yaraladığı çocuklarını bıçaklayarak öldürdü.Olay sırasında Tengioğlu”nun diğer kızı Yasemin (16), 2. kattaki evin arka balkonundan aşağı atlayarak kurtuldu.Silah sesini duyan komşuların polise haber vermesiyle olay yerine gelen polis Tengioğlu”nu evde bıçak ve silahıyla birlikte yakaladı.

Source: Abdullah Karlıdağ


Melon Şapka, Pascal ve Samantha

Bir zamanlar Best FM’de her gece uykuya dalmadan kilitlerdi herkesi radyo başına. Sonra Radyo D, Radyo Mega, Süper FM, Radyo Alaturka, Karmatürk ve daha pek çok mecrada dinledik kendisini.Şimdilerde Didim’de yaşıyor, kendi sosyal medya hesaplarından ve www.radyomelon.net üzerinden devam ediyor yayınlarına. Takipçileri onu, o da takipçilerini hiç yalnız bırakmadı.Ama diyorum ki keşke yine bir radyoda, gece yayınlarında dinlesek kendisini, şiirlerini, hikâyelerini, seçtiklerini. Buradan radyolarımıza da seslenmiş olayım.Ben bugün Melon Şapka’nın başka bir yönünden söz edeceğim sizlere.Gönlü güzel Melon Şapka tahmin edeceğiniz gibi doğa ve hayvan dostu.12 yıllık yol arkadaşı, oğlum dediği Pascal’ı toprağa verdikten sonra bir yas dönemine girdi Melon.O yası çok iyi bilirim, yeri asla dolmaz giden o vazgeçilmez dostun, acısı ise geçmez.Bazen bir insanı kaybetmekten daha çok koyar insanın köpeğine vedası.Olur mu öyle demeyin, bilimsel bir açıklaması dahi var bunun, onu da aşağıda paylaşacağım sizlerle. Hikâyenin sonrasına geleyim şimdi ve onu Melon Şapka’nın kendisinden dinleyelim; “2020 yılında, İstanbul’da veteriner arkadaşım, bir çocuk var, henüz yavru alır mısın Melon dedi. Galiba hazır değilim, bilemedim dedim. Hikâyesini anlattı, 15-17 yaşlarında iki çocuk, ‘bunun kolu kırıldı, biz yaptıracağız, ama kaç para bilmiyoruz’ deyip bırakıp gittiler. 3 aylıktan beri bizde, kolu kırık ve yanlış kaynadı” dedi.6 aylıkken gördüm ve kucağıma atladı topallayarak. Ameliyatını yaptıralım ve hayatıma alacağım, dedim. Ve öyle de oldu. İsmini rahmetli annem koydu, Samantha olsun dedi.”Samantha yeni evinde mutluyken sonrasında yaşananlar ise biraz sancılı.Kedi ve köpeklerde kemik ameliyatları doğru ellerde olmadığı zaman ciddi sorunlar yaratıyor. “Gelişimini tamamladığında bir ameliyat daha olması lazım diyen veteriner hekimler ve aslında yapılmaması gereken bir ameliyat acıların başlangıcı oldu” diyor Melon.Yanlış takılan, içeride yerinden oynayan platin, deriden fırlayan dirsek kemiği, açılan yaralar, 2 ayda 4 ameliyat… Ve finalde kırılıp Melon Şapka’nın elinde kalan ve ampute edilen bacak.Samantha, Melon’un nam-ı diğer tuzlu fıstığı, üç bacaklı engelli bir kız artık ve babasıyla birlikte yeni yaşamına adapte olmaya çalışıyor.Şimdilerde yürümeyi, koşmayı ve merdiven inip çıkmayı yeniden öğreniyor.Ne şanslı ki babası onu engelli oldu diye terk etmedi. Ne şanslı ki hayatının sonuna kadar sevgi görmeye devam edecek.Ve ne şanslı ki babasının sesinden o şahane şiirleri, hikâyeleri ilk dinleyen hep o olacak.Melon Şapka’yı çok severdim ama şimdi ona hayranlığım bin kat arttı.Umarım kötü devam eden ama güzelliklerle yoluna giren bu hikâyesi herkese örnek olur.Bir köpeğin ölümüYukarıda Melon Şapka’nın köpeği Pascal’ın ölümünden sonra yaşadığı uzun yas dönemi üzerine şöyle yazdım; “bazen bir köpeğin kaybı bir insanın kaybından daha acı olabilir.” Uydurma bir şey değil, yaşanmışlıkları kadar bilimsel açıklamaları da var. Evet, köpeğinin ölümü insanı bir arkadaşın ya da akrabanın ölümünden daha fazla acıtabiliyor.Bilim insanları, bilimsel verilerle bunu şöyle açıklıyor: Köpeklerini ve yakınlarını kaybeden insanların beyin MR’ları karşılaştırılmış.Köpeğini kaybeden insanlarda, yakınlarını kaybeden insanlardan daha derin sinir yolları tespit edilmiş. Neden mi? Çünkü köpekler insan beyninde koşulsuz sevgi ve bağlılığın bulunduğu bölgeyi harekete geçiriyor. İnsanların ise diğer insanlarda koşulsuz sevgiyi tamamen harekete geçirmesi çok sık rastlanan bir şey değil.İnsan ilişkileri beyinde 147 sinir yolunu aktive ediyor. Bir köpek ise insanda 302 sinir yolunu hareketlendiriyor. Ve buna ek olarak insan ilişkilerinde bulunmayan koşulsuz kabullenme de insan köpek ilişkisinde hayat buluyor.Bir köpeğin kaybı insana daha önce yaşamadığı bir şeyi, sonsuz, saf ve temiz sevgiyi kaybettiriyor. Ve dahası…Köpeklerin insanda salgılattığı mutluluk hormonu, oksitosin, bir insanın bir insana verebileceğinden 5 kat daha fazla ve kalıcı.Köpeklerini kaybeden insanların büyük, ani bir boşluğa düşmesinin ve depresyona girmesinin nedeni bu.Nefessiz kalmak işte o anda yaşanıyor.Hayatının en kötü gününde hissettiklerin sonsuza dek sürebiliyor üstelik. Çünkü gerçek aşkın son kullanma tarihi olmaz.

Source: Ömür Gedi̇k


Özgür Özel”e yumruk atan saldırganın “Osmanlı torunuyum” dediği iddiasıyla ilgili gerçek ortaya çıktı

CHP Genel Başkanı Özgür Özel”e yumruk saldırıyla ilgili tartışmalar sürüyor. Atatürk Kültür Merkezi”nde (AKM) düzenlenen törenden çıkan Özel”e yumruk atan Cengiz Tengioğlu hakkında CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu”nun iddiası tartışma başlattı. Tanrıkulu, saldırıdan hemen sonra yaptığı açıklamada “Saldırgan ambulansa alındığında “sen kimsin?” diye soruldu. Saldırgan da ben Osmanlı torunuyum” dedi. Bu açıkçası bir provokasyondu” dedi. Tanrıkulu”nun açıklamaları sonrası Tengioğlu”nun siyasi kimliği ve hayatı merak konusu olurken ortaya şaşırtıcı bilgiler çıktı. Tengioğlu”nun iki çocuğunu öldürdüğü ve 2020″de tahliye olduğu ve Beyoğlu Belediyesi”nden 9 aydır düzenli ayni yardım aldığı ortaya çıktı. Tengioğlu”nun her ay Kasımpaşa”daki sosyal markete giderek aylık olarak kendisine tanınan 250 puanlık hakkı ile alışveriş yaptığı ve kıyafet yardımı da aldığı belirlendi. Abi Tengioğlu: Kendisi koyu bir Atatürkçüdür Tengioğlu’nun Zafer Parti üyesi olan abisi Davut Tengioğlu Halk TV”ye yaptığı açıklamasında “Kardeşimin ‘Osmanlı çocuğuyum’ dediğini sanmıyorum. Kendisi koyu bir Atatürkçüdür. Osmanlı düşüncesine yakın olduğunu düşünmüyorum.” ifadelerini kullandı Yine Tengioğlu”nun polise verdiği ifadesinde “Osmanlı torunuyum” dediğine dair bir beyan yer almadı. Saldırıya ilişkin yazı kaleme alan Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, Tanrıkulu”nu algı oluşturmakla eleşirdi. “Hay maşallah Osmanlı torununa!” başlıklı yazısında yazar, şu ifadelere yer verdi: “Adam Atatürkçü.. Çocuğunu bile öldürmekten çekinmeyecek kadar gözü dönmüş, sonrasında adi suçlara karışacak kadar hak bilmeyen, hukuk tanımayan bir kimliği var.. Ağabeyi Zafer Partili.. Hani daha ayrıntıya girsek, kim bilir yakınlardakilerin alkollü ne vakaları da silsile halinde önümüze dökülecektir.. Yani, konuştuğumuz kişinin, muhafazakar mahallenin yanından bile geçmediği ayan beyan ortada.. Ama adamı, “Osmanlı torunları” diye tanıtmaya kalkıyorlar.. Neyse ki, yalanlar uzun süreli olmuyor.. Eskisi gibi, günlerce, haftalarca algı oluşturamıyorlar.. Bir çırpıda gerçek ortaya çıkıyor.. Saldırgan suçüstü yakalanırken, aslında Özgür Özel’i de, Sezgin Tanrıkulu’nu da, İBB’yi de, Beyoğlu Belediyesi’ni de, oteli de, hepsini birden suçüstü yapmış oluyor..”

Source: Internet Haber