Bu yıl erken yapıldı! Meriç Nehri”ne set çekildi
İpsala Kaymakamlığı, tuzlu suyun Meriç Nehri”ne karışarak çiftçinin zarar görmesini önlemek için nehrin döküldüğü Ege Denizi”nin boğaz kısmına kumlarla set ördü. Çiftçinin talepleriyle Meriç Nehri”nin Ege Denizi”ne döküldüğü yere yakın İpsala Ovası Paşalı mevkisinde yapılan set ile tuzlu deniz suyunun ürünlere gelmesi önlenecek. İpsala Kaymakamlığı koordinesinde Çeltik Komisyonu, DSİ, İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü, Hamzadere Sulama Birliği, Yenikarpuzlu Sulama Kooperatifi ve Altınyazı Karasaz Sulama Kooperatifiyle bir komisyon kurulacağı, her gün toplanılarak, su riskini değerlendirip, gerekli tedbirlerin anlık alacağını belirtildi. İpsala Kaymakamı Ömer Sevgili, Çiftçilerimiz için tedbirlerimizi erken alıyoruz. Meriç nehrinde her sene oluşturduğumuz setti bu sene erken yaptık. Hamzadere sulama birliği aracılığıyla yaptığımız settin amacı deniz suyunun Meriç suyuna karışmasını engellemektir. Amacımız çiftçilerimiz için tüm riskleri en aza indirerek verimli bir sezon geçirmektir. Deniz suyunun Meriç Nehri”ne girmesini engellemek için oluşturulan set, stabilize malzemesiyle desteklenecek, hızlı bir şekilde malzeme tedariki sağlayacaktır. Çiftçimiz için gerekli tüm tedbirler alınacaktır. Bereketli bir sezon diliyoruz dedi.
Source: Gazetevatan.com
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇSELLEŞTİRİLİYOR MU?
KOMİLİKTEN HOLDİNGEAli Akkaş’la altı yıl önce Kuruçeşme’de denizin hemen yanı başında açtığı Ali Ocakbaşı’nda buluşmuş babası ve abisiyle birlikte Sivas Zara’dan İstanbul’a gelme serüveninden yeni hayata geçirdikleri Sorumlu Restoran Hareketi’ne uzanan keyifli bir sohbet yapmıştık.Bu kez de Karaköy Griffin Han’ın üst katında babalarının yolundan giden oğullarının projesi olan ilk şube Karaköy Griffin Han’ın teras katındaki Ali Ocakbaşı’nda bir araya geldik.Aziz Ebay Holding Onursal Başkanı Ali Akkaş, Yönetim Kurulu Başkanı Volkan Akkaş ve Yönetim Kurulu Üyesi Okan Akkaş, Modern Ocakbaşı geleneğinin öncüsü Köşebaşı’ndan holdingleşmeye uzanan süreci ve yeni projelerini anlattılar.Yatırım, restoran ve catering gibi farklı alanlardaki faaliyetleri bir çatı altında toplayan bir oluşum olarak kurgulanan Holding’in merak ettiğim adının açılımı ise Ali Bey’in babasının adı Aziz ve torunlar Efe, Bal, Ali ve Yaman’ın isimlerinin baş harflerinden oluşuyormuş.Restoran yatırımları Akkomarka Restoran Topluluğu, yurt içi ve yurt dışındaki kurumsal yemek hizmetleri Akkol Catering Grup, sürdürülebilirliği hedefleyen enerji, teknoloji, eğitim, compost tesisi yatırımları ise AA Yatırım tarafından gerçekleştiriliyormuş.Bu senenin yeniliği ise alanının önde gelen eğitim kurumlarından, şeflik, barista, pastacılık ve ağırlama alanlarında kısa ve uzun dönemli eğitim programları sunan USLA Uluslararası Servis ve Lezzet Akademisi’ne ortak olmaları.2019 yılında başlattıkları Sorumlu Restoran Hareketi’nin USLA Akademi ile bir çıta daha atlayacak yeme-içme sektöründe çalışanların bu anlayışı içselleştirilmesine büyük katkı sağlayacacaktır.Ali Akkaş’ın içgüdüleriyle başlattığı gastronomik öncülükler, vizyoner duruşuyla yaptıklarının eğitimini bu yolda ilerlemek için almış ikinci kuşak tarafından daha ileriye taşınması, üçüncü kuşağa yol açması zaten başlı başına sürdürülebilirlik örneği…ENERJİSİ GÜNEŞTEN Kentin en zarif otelleri arasında olan Conrad İstanbul Bosphorus’un yatırımcısı Aksoy Holding CEO’su Batu Aksoy ve Genel Müdürü Rainer Gieringer ile hafta içinde göz alıcı Boğaz manzarası ve otelin sürekli konukları martılar eşliğinde kahvaltılı sohbette bir araya geldik. Türkiye’nin ilk “Sürdürülebilir Turizm Sertifikası’na” sahip otellerinden Conrad İstanbul bir adım daha atarak tüm enerji ihtiyacını tamamen güneş enerjisinden karşılayacak bir projeye imza atmış.Aksoy Holding iş birliği ile hayata geçirilen bu proje sayesinde otelin karbon ayak izini önemli ölçüde azaltacak, tüm enerji ihtiyacı 20 yıl boyunca güneş enerjisinden sağlanacakmış.Conrad Istanbul Bosphorus Genel Müdürü, 30 yıldır Hilton Grubu Otellerinde çalışan Rainer Gieringer grupta da bir ilk olan bu projeyle sadece otelin değil, tüm sektörün sürdürülebilir turizm anlayışını benimsemesine ilham vermeyi amaçladıklarını söylüyor. 2025 yılı sonuna kadar gerçekleştirecekleri enerji üretimi ve karbon emisyonu azaltımı hedefleri yaklaşık 428.814 adet ağaç dikimine eşdeğermiş.Aksoy Holding CEO’su ve Başkan Yardımcısı, ikinci kuşak Batu Aksoy, “Gümüşhane’nin Kelkit ilçesinde hayata geçirdiğimiz 4 milyon Dolar yatırım değerindeki Güneş Enerjisi Santrali (GES) kendi kullanacağımız enerjiyi güneşten karşılayacak olmanın yanı sıra temiz enerji kullanımını teşvik etmek amacını da taşıyordu” diyor.Cari açığın kapatılmasında, turizmin gelişmesinde otelcilik sektörünün payı büyük. Aynı zamanda turizm işletmeleri için bu yatırım karlı da. Geri dönüşü dört yılda oluyor ve yıllık enerji masrafını 1 milyon dolar azaltıyormuş.2024 yılında da sürdürülebilir gastronomi programı kapsamında Birleşmiş Milletler Çevre Programı ve Ticari Gıda Atığı için Akıllı Mutfak Teknolojisi iş birliğiyle kahvaltı operasyonlarında 14 ton gıda israfının önüne geçilmiş.Dünyada açılan ilk üç Conrad Oteli arasında olan İstanbul’un bir diğer fark yaratan yanı da 35 yıldır kesintisiz aynı mülk sahibi ve işletmeciyle birbirlerinin alanına müdahale etmeden, uyumlu iş birliğiyle yoluna devam etmesi…SERAF’IN BAHAR MENÜSÜHaftanın ilk gününe denk gelen Hıdırellez akşamı Seraf Vadi’de sevgili arkadaşlarım Sabiha Apaydın ve Gamze İneceli ile buluşup çalışkanlığına işini aşkla yapışına hayran olduğum Sinem Özler’in baharın tüm renklerini ve kokusunu yansıtan yeni menüsünü deneyimledik.Sinem Şef o akşam tüm konuklara Hıdırellez ritüeli için dileklerin yazılacağı, gece yarısı gül ağacına asılacak çok zarif kartlar hazırlamıştı. Yemeğimizse ortaya gelen pirpirim salatası, kuşkonmaz, Urla’da tarladan seçerek aldığı iç baklalı enginar ve zeytinyağlı taze bakla ile başladı.Ispanak ve tatlı biberli katıksız, haşlama içli köfte, Sinem şefin imza tabaklarından yanında yoğurtla çıtır mantıyı kaymaklı bulgurlu pazı muskayla devam etti. Ve ardından muhteşem lezzette köftesiyle, domates sosuyla ve çıtır ekmeğiyle bugüne dek yediğim en iyi tirit geldi.Sonra da yeter desek de yanında iç bakla ve enginarlı bahar pilavlı kuzu tandırı deneyimledik. Batıdan doğuya Anadolu’nun farklı mutfaklarının en özel yemeklerinin, en iyi şekilde yapılmış, her biri böyle bir lezzet yok dedirten resmi geçidi sütlaç, irmik helvası ve lor tatlısıyla sona erdi.Sürdürülebilirlik prensiplerine bağlı, Türk mutfağının en iyi temsilcilerinden biri olan Seraf sektörün yüz akı restoranlarından…
Source: Müge Akgün
Edirne’de deniz suyuna karşı önlem: Meriç Nehri’ne set çekildi
Edirne’nin İpsala ilçesinde, Meriç Nehri’nin debisinin düşmesi nedeniyle deniz suyunun nehre karışmasını önlemek için erken müdahale yapıldı. Her yıl çeltik sezonu öncesi oluşturulan kum set bu yıl mevsimden önce tamamlandı.İpsala Kaymakamlığı, çiftçilerin tuzlu su nedeniyle zarar görmemesi amacıyla Meriç Nehri’nin Ege Denizi’ne döküldüğü boğaz kısmına kum set ördü. Özellikle İpsala Ovası Paşalı mevkisinde yapılan bu setle, tuzlu deniz suyunun ürünlere ulaşması engellenecek.İpsala Kaymakamı Ömer Sevgili, çiftçilerin talepleri doğrultusunda önlemlerin erken alındığını vurgulayarak, “Meriç Nehri’nde her yıl oluşturduğumuz seti bu kez daha erken tamamladık. Amacımız, deniz suyunun Meriç suyuna karışmasını engelleyerek tarım arazilerini korumak. Bu set, stabilize malzemeyle desteklenecek ve hızlı malzeme tedariki sağlanacak. Çiftçimiz için gerekli tüm önlemleri almaya devam ediyoruz. Bereketli bir sezon diliyoruz,” ifadelerini kullandı.Çeltik Komisyonu, DSİ, İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü, Hamzadere Sulama Birliği ile çeşitli sulama kooperatiflerinin yer aldığı bir komisyonun kurulacağı ve günlük değerlendirmelerle su riskinin takip edileceği belirtildi.
Source: Dünya Gazetesi
Resmi Gazete”de yayımlandı: Muğla”daki Akköprü Hidroelektrik Santrali özelleştirilecek
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının konuya ilişkin yatırımcılara yönelik duyurusu, Resmi Gazetede yayımlandı.Buna göre, Elektrik Üretim AŞye ait Muğladaki Akköprü HES ve santral tarafından kullanılan taşınmazlar, bir bütün halinde işletme hakkının verilmesi yöntemiyle özelleştirilecek.GEÇİCİ TEMİNAT BEDELİ 160 MİLYON LİRAİhale şartnamesi bedeli 100 bin lira, geçici teminat bedeli ise 160 milyon lira olarak belirlendi.Birden fazla teklif sahibinden kapalı zarfla teklif alma, görüşme ve pazarlık usulüyle gerçekleştirilecek ihale, açık artırmayla sonuçlandırılacak.İhaleye katılmak isteyenlerin 23 Hazirana kadar son tekliflerini vermeleri gerekiyor.
Source:
Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan”dan haritalı paylaşım: İstanbul depremi için “tarih aralığı” verdi
Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, sosyal medya hesabından yaptığı son çalışmanın sonucunu yayımladı.TARİH ARALIĞI VERDİErcan gece yarısı dikkat çeken açıklamalar yaptı. Sosyal medya hesabından uyarılarda bulunan Prof. Ercan, beklenen büyük İstanbul depremi için tarih aralığı verdi.Harita paylaşan Ahmet Ercana göre 7,5-8lik deprem olasılığı kalmadı. İstanbulda en fazla 6,7 büyüklüğünde deprem olacak.“DEPREMLER 2045’TEN ÖNCE BEKLENMİYOR”Ercan, Depremler 2045den önce beklenmiyor, depremler 2075 ya da daha sonra olabilecek görüşünü paylaştı.Ahmet Ercan ayrıca, En az Anadolu yakası etkilenecek açıklamasını yaptı.Prof. Dr. Ercanın paylaşımı şöyle:M6,2’lik Silivri Depremi beklenen Kuzey Marmara Depremleri üzerine çok değerli bilgiler verdi.1. Kırık izi doğu-batı doğrultulu olacak2. İstanbul Kolu Zeytinburnu önünde çatallaşma yapıp, Sivri Ada’ya doğru dönecek.3. İstanbul kolunda deprem odağı Küçükçekmece’nin 25 km Marmara içinde, 7-10 km derinde, granit içinde olacak.4. Depremin İstanbul kolu üzerinde büyüklüğü M6,7 olacak5. Büyüklük Trakya kolunda M6,9-M7,1’e düşecek,6. Ne M7,5, ne de 8’lik deprem olasılığı kaldı,7. Ne depremler bitti, ne de her an deprem olma olasılığı kaldı.8. Süpürtü (tsunami) yüksekliği 2 metreyi geçmeyecek,9. En az Anadolu yakası etkilenecek,10. Depremler 2045 den önce beklenmiyor, depremler 2075 ya da daha sonra olabilecek.M6,2’lik Silivri Depremi beklenen Kuzey Marmara Depremleri üzerine çok değerli bilgiler verdi. 1. Kırık izi doğu-batı doğrultulu olacak2. İstanbul Kolu Zeytinburnu önünde çatallaşma yapıp , Sivri Adaya doğru dönecek.3. İstanbul kolunda deprem odağı Küçükçekmece’nin 25 km… pic.twitter.com/o1PJD4iVC1— Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan (@ovgunaercan) May 9, 2025
Source: Haber Merkezi
Türkiye”de sadece Manisa”da var! Yılda bir kez ortaya çıkıyor, görmek için akın ettiler
Manisa Spil Dağı”nda yetişen endemik bitki türlerinden biri olan Manisa Laleleri hakkında 10 yılı aşkın süredir ekip olarak yaptıkları çalışmalardan bahseden Manisa Celal Bayar Üniversitesi (MCBÜ) Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Şık, Lalenin anavatanı Orta Asya”dır. Orta Asya”dan akınlarla buraya gelirken onları da beraberimizde getirmişiz diyerek, 2015 yılında hazırladıkları rapor sonrasında lalelerin yetiştiği alanların bakanlık desteğiyle koruma altına alındığını vurguladı. Mayıs ayında Manisa Spil Dağı Milli Parkı”nın yılın en güzel mevsimini yaşadığını belirten Prof. Dr. Şık, adını Manisa”dan alan Manisa Lalelerinin güzel bir şekilde kendilerini göstermeye başladığını ifade etti.Prof. Dr. Şık, Her yıl ortalama Mayıs ayında bu güzelliği, bu şenliği yaşıyoruz. Doğal olarak Manisa kentinin de simgesi olan Manisa lalesi pek çok kentli gibi ülke içinden gelen ziyaretçiler tarafından merakla izleniyor. Burada bu yeşilliğin içerisindeki kırmızı renkli güzellik insanların ilgisini çektiği kadar biraz korkuya da sebep oluyor. Çünkü bu laleleri koparmanın bir bedeli, bir cezası var. Bakanlığımız bu konuda her yıl güncellenen bir rakamlarla 557 bin lira gibi şu anda ceza uyguluyor. O nedenle fotoğraflarını çekmek, gelip onlarla bulunmak birlikte olmak güzel ancak onlara zarar vermememiz gerekiyor. Bizler de Manisa Celal Bayar Üniversitesi”nde Botanik alanında görev yapan öğretmenleri olarak hem Manisa”da bulunan bu Lale ile ilgili hem de diğer bitkileri ile ilgili çeşitli çalışmalar yapıyoruz şeklinde konuştu. Manisa lalesi 2015 yılında Bakanlık desteğiyle yaptıkları çalışmadan bahseden Prof. Dr. Şık, Manisa Spil Dağı”nın şu anda bulunduğumuz Bölgesi”nde en yoğun yayılışı gösteren bitki Tulipa Orphanidea Latince ismi ve zambakgiller familyasının bir üyesi. Tespit ettiğimiz 2 rengi var, şarkılara da konu olan sarı Lale ve şu anda bizim çevremizde bulunan belki görselleri de yansıyor kırmızı renkli Laleler. Ancak 2015 yılında Manisa ilinin içerisinde çalışmamız sırasında farklı bölgelerde, örneğin Demirci Bardakçı”da, Alaşehir”in yüksek kesimlerde gördüğümüz Lalelerin morfolojik olarak farklılıklar gösterdiğinde tespit ettik. Yani buradakiler tamamen kırmızı renkli olmasına rağmen, sarı bantları içeren Laleler de olduğunu tespit ettik. Bunlarla ilgili genetik çalışmalar yapılması gerekiyor, bir kısmını başlattık. Ancak bu bitki diğerlerinden farklıdır diyebileceğimiz sonuçlara ulaşmadık. Ama önemli olan burada Manisa ilinin yoğun bir şekilde bu Manisa lalesi ismini alan bitkiye sahip olmasıdır. Bunu önemsemek lazım, şu anda bulunduğumuz bu Gölet çevresinde alınmış önlemler de dikkatinizi çekecektir. Çünkü burada yaptığımız o çalışma sonucunda gerek insan hareketinden kaynaklanan, gerekse dağda yaşayan özellikle yılkı atları, domuzlar gibi daha iri yapılı hayvanların toprağı eşelemesi ve bunun sonucunda da lale soğanlarının dışarı çıkarılması ile zarar görme ihtimalini tespit etmiştik. Bakanlığımız bu konuda Bölge Müdürlüğümüzün inisiyatifi ile buraya koruma alanını oluşturacak şekilde uygulamalar da yaptı. Bunları tabii bilim insanı olarak gelip görmek, söylenen şeylerin dikkate alındığını görmek gerçekten insana hem umut hem de mutluluk veriyor. Bunun için hem Bakanlığımıza hem de Bölge Müdürlüğü”müze ve burada birlikte görev yaptığımız personele çok teşekkür etmek istiyorum dedi. Manisa Lalesini kökeni hakkında çok soru geldiğini ve bilimsel verilere bakılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Şık, Manisa Lalesi gibi diğer lale türlerin kökeninin nereden geldiğinin araştırılması gerektiğini söyledi.Orta Asya”da yaklaşık 65, İran”da ise 36 civarında, Türkiye”de ise 20 civarında lale türü olduğunu ifade eden Prof. Dr. Şık, Bu rakamlar bize şunu anlatıyor lalenin anavatanı Orta Asya”dır. Fakat bizler bu ülkenin şu anki yaşayanları, sahipleri olarak gittiğimiz yerlere aldığımız şeyleri de götürdüğümüz için Orta Asya”dan akınlarla buraya gelirken onları da beraberimizde getirmiş. Hatta bir dönem Osmanlı Devletinin en şaşalı dönemine Lale Devri adıyla ismini vermiş bir bitki, o nedenle bizim Orta Asya”dan geldiğini ve ülkemizin de Lale temsili açısından önemli bir konumda olduğunu söylememiz lazım. Anavatanı Orta Asya, Ama bizim de geldiğimiz yerler orası neticede şeklinde yanıtladı. Öğrencilerinden birisinin doktora çalışmasını Manisa Spil Dağı”nda yaptığını anlatan Prof. Dr. Şık, Manisa Spil Dağı”nın bitki varlığı ile ilgili önemli bir çalışma içerisinde. Umarım yakın zamanda Doktora tezi tamamlandığında Spil dağımızda ne kadar endemik bitki var, bunların lokasyonları neresi ve mümkün olursa Bakanlığımızın da desteğiyle bunların hem fotoğraflarını hem de bilgilerini paylaşan bir kitapla sonuçlandırma amaçlıyoruz. Bulunduğumuz kentlerde bilim insanları olarak bizlerin önemli borçları diye görüyoruz dedi. Spil Dağı Milli Parkı”nda açan laleler, Manisa”nın Turgutlu ve Akhisar ilçelerinden gelen öğrencilere tanıtılarak, bilgi verildi.Manisa”da koparmanın cezası 557 bin 212 lira olan ve Spil Dağı Milli Parkı”nda açan laleler, Turgutlu Halil Kale Fen Lisesi ve Akhisar Akademik Kültür Koleji Ortaokul öğrencilerine tanıtılarak, bilgi verildi.
Source: Gazetevatan.com
Gıda arz güvenliğinde “kuraklık” tehdidi! Yeşil Kalkınma Vakfı Başkanı Birpınar yapılması gerekenleri tek tek sıraladı
Yeşil Kalkınma Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, iklim krizinin tarımı nasıl tehdit ettiğine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.Son yıllarda sıklıkla duyduğumuz kavramlardan biri “iklim krizi”. İklim değişikliğinin küresel ölçekteki etkileri nelerdir?İklim değişikliği, ya da halk arasında daha sık kullanılan adıyla iklim krizi, dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye”de de kendini hissettiriyor. Özellikle ani sıcaklık değişimleri, aşırı hava olayları, sel, kuraklık ve don olayları gibi meteorolojik afetlerin sayısı ve etkisi giderek artıyor. 2024 yılı, şimdiye kadar ölçülen en sıcak yıl olarak kayıtlara geçti. Dünya genelinde sıcaklık artışı sanayi öncesine kıyasla +1,55°C oldu. Bu değer Paris İklim Anlaşmasının öngördüğü +1,5°C değerini ilk kez geçmiş oldu.İklim değişikliği Türkiye”yi küresel ortalamadan daha fazla mı etkiliyor?Evet. Avrupa Copernicus İklim Servisi tarafından yayımlanan “2024 Avrupa İklim Durumu” Raporuna göre Avrupa kayıtlardaki en sıcak yılını yaşadı. Avrupa”da 2024 yılında gerçekleşen sıcaklık artışının sanayi öncesi döneme kıyasla +2,4°C olarak gerçekleşti. Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan “2024 Yılı İklim Değerlendirmesi” Raporuna göre de geçtiğimiz yıl ülkemizin kayıtlardaki – diğer bir ifadeyle son 54 yılın- en sıcak yılı oldu. Sıcaklık artışı 1990-2020 yılı ortalamalarına göre 1,7°C, sanayi öncesi döneme kıyasla da 2°C olarak gerçekleşerek küresel ortalama değerlerden daha yüksek bir ısınma ile karşı karşıya kaldı. Yine, Özellikle Akdeniz”de deniz yüzey sıcaklıkları küresel ortalamanın iki katı (1,3°C) arttı. Bu durum, kuraklık ve diğer ekstrem hava olaylarını tetikliyor.Ülkemizde yaşanan aşırı hava olaylarında nasıl bir artış var? Meteoroloji Genel Müdürlüğü raporlarına göre ülkemizde 1990-2000″de yılda 20 ila 150 arasında değişen sayıda aşırı hava olayı yaşanırken bu sayı geçtiğimiz 2024 yılında 1.257″ye ulaştı. Yaşanan aşırı hava olaylarının üçte biri ani yağışlar ve sellerden oluşuyor.Ekstrem veya diğer bir ifadeyle aşırı hava olaylarının temel etkeni ise hiç kuşkusuz iklim değişikliği. Elbette ki bu hadiseler tarih boyunca sürekli olagelmiştir. Peki iklim değişikliği bunu nasıl etkiliyor diye bakacak olursak, sayı, şiddet ve etkilerini giderek arttığını görüyoruz. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporları, Akdeniz Havzasındaki ülkelerin (Türkiye dahil) bu olaylardan en çok etkilenecek bölgeler arasında olduğunu vurguluyor.İklim değişikliklerinin ekonomik etkilerinden söz edebilir miyiz?Elbette. BM Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) değerlendirmelerine göre 2000-2021 yılları arasında doğal afetlerin neden olduğu tarımsal kayıplar, yıllık küresel tarımsal GSYH”nın %5″ine denk geliyor. Bu kayıpların %65″inin kuraklık kaynaklı olduğu belirtiliyor. Türkiye”de ise iklim kaynaklı afetlerin yıllık GSYH”ya etkisi %1,2 civarında. Ayrıca verimlilik düşüşü, gıda fiyatlarında artış ve enflasyonist baskı olarak da karşımıza çıkıyor.Son yıllarda yaşanan ani sıcaklık değişimleri, seller ve kuraklık gibi afetler Türkiye”de tarımı nasıl etkiledi?Cevap: 2025 yılının ilk döneminde; Şubat, Mart ve Nisan aylarında mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıklar, bitkilerin erken uyanmasına yol açtı. Özellikle “yalancı bahar” olarak adlandırılan bu döngü, sıcaklıkların ani düşüşü ile birlikte birçok bölgede zirai don vakalarının yaşanmasına yol açtı. zirai don vakalarını tetikledi. En son gerçekleşen zirai don afetinde Tarım ve Orman Bakanlığı değerlendirmelerine göre 34 ilimizde 16 çeşit ürün doğrudan etkilendi.Akabinde Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan “Kuraklık Haritaları” ise tüm dikkatleri diğer önemli sorunumuz olan kuraklığa çevirdi. Trakya, batı, güney ve iç kesimleri orta ile aşırı kuraklık seviyelerinde.Kuraklığın tarımsal üretime etkilerini nasıl ifade edebilirsiniz?Meteoroloji Genel Müdürlüğü”nün son 2 yıllık haritalarına göre, Trakya, İç Anadolu ve Güney bölgelerimiz “şiddetli kuraklık” riski altında. Son 3 aylık haritalarda Karadeniz dışındaki tüm bölgelerde yoğun kuraklık hakim. Bu, tarımsal üretimin ve gıda arz güvenliğinin ciddi biçimde tehdit altında olduğunu gösteriyor.Aylık yağış raporlarına göre ise Mart 2025 son 35 yılın en kurak ayı olarak kayıtlara geçti. Normale göre yağışlarda yüzde 50″i aşan oranlarda azalmaların yaşandığı bu ayda en az yağış başkent Ankara”da gözlemlenirken oransal olarak en büyük düşüş yüzde 90″ı aşan oran ile Manisa ilinde görüldü. 2024 yılının tamamında ise yağışlar ülke genelinde yüzde 6, Edirne”de ise yüzde 35 azaldı.FAO raporları, kuraklığın küresel tarımsal kayıpların %65″inden sorumlu olduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla gıda arz güvenliğinde kilit meteorolojik hadisenin kuraklık olduğunu söyleyebiliriz.Tarımsal verim açısından gelecekte bizi neler bekliyor?2024-2030 Dönemi için hazırlanan İklim Değişikliği Uyum Strateji ve Eylem Planına göre ülkemizde 2080 yılına kadar Türkiye”de buğday, arpa, yulaf, mısır, pamuk gibi ürünlerde %5 ila %16 arasında verim kayıpları öngörülüyor. Yine Tarım ve Gıda Bakanlığınca bölgesel bazda yürütülen çalışmalara göre Trakya özelinde buğdayda %76, ayçiçeğinde %66 gibi ciddi düşüşler söz konusu olabilir. Yayınlanan birçok sayıdaki uluslararası çalışmaya göre de küresel ölçekte her 1°C sıcaklık artışı buğday, pirinç ve mısır gibi temel mahsullerde %25″e varan verim düşüşleri anlamına geliyor.Bahsi geçen olası tehditlere karşı neler yapılmalı?Birincisi, tarımsal üretimde bilinçli planlama ve su yönetimi şart. Sisleme, rüzgar pervaneleri gibi don önleme yöntemleri ülkemizde yaygın değil. Aynı şekilde damla sulama, susuz tarım gibi sistemler daha fazla teşvik edilmeli. Örneğin obruklarla gündeme gelen Konya havzasında hâlâ çok su isteyen ürünler yetiştiriliyor; bu sürdürülebilir değil. Şeker pancarı, ayçiçek, mısır gibi çok su isteyen ürün gamının yerini yine baklagil alarak değişmesi gerekiyor. Ayrıca TARSİM gibi sigorta sistemlerinden yeterince yararlanılmıyor. Üreticilerin riskleri sigorta altına alması çok önemli.Meteoroloji Genel Müdürlüğü, kuraklık ve don riski gibi konularda düzenli olarak haritalar yayınlıyor. Hangi bitkilerin sıcak veya soğuğa dayanıklı olduğunu gösteren çalışmalar da bunlara ekleniyor. Bu bilgiler raporlarla desteklenip internet, sosyal medya ve diğer platformlarda çiftçilerle paylaşılıyor. Ancak asıl önemli olan, üreticilerimizin bu verileri yakından takip edip gerekli önlemleri zamanında alması. Örneğin, don riski varsa önceden tedbir almak (sisleme, rüzgâr pervaneleri, ısıtma vb), kuraklık haritalarına göre sulama planını ayarlamak gibi.Ayrıca, tarımın sürdürülebilir olması için herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Devlet, özel sektör, üniversiteler, ziraat odaları ve diğer sivil toplum kuruluşları birlikte hareket etmeli. Çiftçiler bilgilendirmeli, sigorta gibi koruyucu uygulamalara teşvik etmeli. Üreticilerimiz de bu sürece aktif olarak katılmalı. Ancak bu şekilde iklimin olumsuz etkilerine karşı dirençli kalabilir, uzun vadede tarımı güvence altına alabiliriz.Türkiye”de tarımsal sigorta (TARSİM) kullanımı yeterli mi?Maalesef hayır. TÜİK verilerine göre Ülkemizde 234 milyon dekar tarım arazisi var. TARSİM kaynaklarına göre de bu arazilerin sadece 36 milyon dekarı sigortalı. Aynı şekilde, çiftçi kayıt sistemine kayıtlı çiftçilerin de yalnızca %22″si TARSİM”den faydalanıyor. Oysa zirai don, kuraklık, sel, dolu gibi sayı ve şiddetleri artan meteorolojik afet risklerine karşı sigorta, üreticilerin en önemli güvencesi olmalı.”Yeşil Kalkınma Hamlesi” bu süreçte nasıl bir rol oynayabilir? Cumhurbaşkanımızın desteklediği bu hamle, birçok alanda olduğu gibi tarımsal alanda da çevre ve iklim dostu uygulamaları (örneğin agroekoloji gibi) ve yenilenebilir enerji projeleriyle sektörü dönüştürebilir. Ancak, katılımcı bir yasal düzenleme ve çiftçilerin eğitimi kritik önem taşıyor. Aksi halde, bugün kuraklığı, yarın selleri konuşmak zorunda kalacağız.Son söz olarak ne söylemek istersiniz?Dün zirai donu konuşurken bugün kuraklık konuşuyoruz; yarın selleri, müsilajı ve yangınları konuşmamak için bugünden adım atmalıyız. İklim değişikliği artık uzak bir tehdit değil; tarımsal üretim, gıda güvenliği ve ekonomimiz için acil eylem planı gerektiren bir gerçek.İklim değişikliğini görmezden gelmek bu krizi yok sayamaz. Kendi ulusal çıkarlarımız için, insanımız için, doğamız için, doğal kaynaklarımız için bilimsel verilerle hareket ederek uyum stratejileri geliştirmeli, tarım gibi elzem bir alanda dirençli hale gelmek, gıda güvenliğimizin anahtarıdır.
Source: Www.star.com.tr
Cumhuriyet Pazar bu hafta da dopdolu!
Cumhuriyet Pazar, Anneler Gününe özel içerikleriyle karşınızda. İşte bu haftadan öne çıkanlar…‘Atlas’la birlikte her şey yerine oturdu’Zeynep Tuğçe Bayat’la ilk Anneler Günü’nün heyecanını, anneliğin dönüştürücü gücünü ve “Adresi Olmayan Ev” filmiyle açılan yeni kariyer sayfasını konuştuk – Deniz Ülkütekin“Seni kim seçti?”Prof. Dr. Üstün Dökmen, Deniz Gezmiş’in kardeşiyle yaşadığı gençlik anısından yola çıkarak idam cezasını ve toplumsal vicdanı sorguluyor.Derinlerdeki sessiz tehditOkyanus tabanlarında başlatılan madencilik faaliyetleri, gezegenin en kırılgan ekosistemlerini tehdit ediyor – Ayça CeylanKadıköy’den yükselen alternatif sesMojave, ilk albümleri “Kandırma Kendini”yi yayımladı. Topluluğun müzikal evrimini, sahneyle kurdukları bağı ve rock’a olan tutkularını konuştuk – Orhun AtmışUzay’a mektupDilşad Çelebi, oğluyla birlikte büyürken öğrendiklerini, eksiklerini ve kahkahalarını kalpten bir mektupla paylaşıyor.Venedik’te mimari bir dönüşüm çağrısıMermer tozundan 3D mimari, entropiye dayalı yapı sistemi ve döngüsel tasarım… Levent Özruh’un “Anti Ruin” projesi, Venedik Bienali’nde mimarlığın geleceğine farklı bir vizyon sunuyor – Bala Gürcan MadraBalenin kırılgan adımlarıSanatın estetik ve ekonomik sınırlarında dolaşan Étoile, klasik baleye dair nostaljiyi, TikTok çağının gerçekliğiyle buluşturuyor – Başak BıçakDirenişin modasıMet Gala 2025, siyah zarafeti bir direniş biçimi olarak sahneye taşırken, temsil ile estetikleştirme arasındaki sınırları yeniden düşündürüyor – Meryem ParlakAnne arketipi: Bilinçdışının kadim sesiJung’un analitik psikolojisinden hareketle anneliğe dair bilinçdışı imgeler, arketipler ve kişisel mitolojiler üzerine derinlikli bir okuma – Ayşe Acar11 Mayıs: Emperyalizmin zamanlamasıMustafa Kemal ve arkadaşlarına verilen idam kararı yalnızca bir yargı süreci değil Sevrin gölgesinde kalan tarihsel bir iletidir – Şaduman HalıcıKültür Rotası… Berrin KaradenizGazeteniz Cumhuriyet’le birlikte istemeyi unutmayın!
Source: Haber Merkezi
1. Derece sit alanı! 5 yıldızlı iki otelden falezlere gizli tünel!
Antalya Kent Konseyi nin 200 ün üzerinde paydaşın iş birliğiyle hazırladığı ve mart ayında açılışı yapılan 21 inci Yüzyılda Antalya Çalıştayı nın Kentsel Su Yönetimi ve Sürdürülebilirlik başlıklı oturumu, önceki gün gerçekleşti. habericionecikanlar#100#left# FALEZLERDEN SAHİLE TÜNEL AÇMIŞLAR DHA daki habere göre Kent Konseyi Toplantı Salonu nda düzenlenen ve oturum başkanlığını Prof. Dr. İbrahim Atmaca nın yaptığı toplantının öğleden sonraki oturumunda, Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü nden Prof. Dr. Nihat Dipova, Falezlerin Korunmasından Ne Anlıyoruz başlıklı bir sunum yaptı. Muratpaşa ilçe sınırları üzerindeki yoğun yapılaşma tehdidi altındaki falezlerle ilgili bilgi veren Prof. Dr. Nihat Dipova, iki 5 yıldızlı otelin, tesislerden falezlere tünel yaparak, sahile ulaşım sağladığını anlattı. PLAJA ULAŞIMI SAĞLAYAN ASANSÖRLER VAR Prof. Dr. Nihat Dipova, falezler üzerinde yoğun yapılaşma olduğunun bilindiğini belirterek, ayrıca plaj kullanımının da talep edildiğini söyledi. Prof. Dr. Dipova, Plaja ulaşımı sağlayan asansörler var. Buna ilave olarak tünellerin de olduğunu biliyoruz. Nereden biliyoruz? Bu çok uzun süredir kullanılan tüneller, seyahat acentelerinin tanıtımlarında veya otel müşterilerinin yorumlarında bahsettiği, videolarını çektiği, fotoğraflarını paylaştığı yapılar aslında dedi. KAYMALAR, GÖÇMELER YAŞANIYOR Falezlerde önemli stabilite sorunu olduğunun bilindiğini kaydeden Prof. Dr. Dipova, Kaymalar, göçmeler sık sık yaşanıyor. Bunlardan nasıl etkilenir bu asansörler, tüneller? İnsanların sağlığını etkileyecek bir sorun çıkar mı? Bu gözle baktık Altyapı Çalışma Grubu nda ve bu konuyla ilgili bulgularımızı da çalıştayda paylaştık. Bu konuda çalışmalarımız devam edecek. Hatta önümüzdeki hafta bir toplantı daha yapacağız. Kent Konseyi 6-7 çalışma grubunda, daha çok mühendislik gözüyle bakacağız. Diğer çalışma grupları da muhtemelen bu konuda görüş hazırlayacaktır diye konuştu. BURADA SORUN İNSAN KULLANIMI Falezlerin büyük bölümünün eski tabirle Birinci Derece Sit Alanı , şu anki tabirle Kesin Korunacak Hassas Alan olduğunu dile getiren Prof. Dr. Dipova, Ancak istisnalar da var. Bildiğiniz gibi 2004 yazında müzenin önündeki kesim birinci derece sit alanı olmaktan çıktı. Sit tanımına hiç alınmayan bölgeler de var ve mühendislik gözüyle bakarak, stabilite sorunları dediğimiz sorunlar, aslında falezlerin oluşum mekanizmalarıdır. Böyle oluştu. Bin yıllarca kırıldı diyoruz ama bu dikliğin oluşma mekanizmalarından biri de kırılmalardır. O nedenle doğal yapı açısından bir sorun görmüyoruz. Burada sorun insan kullanımı dedi. ANTALYA NIN SİMGE DEĞERİ İnsan kullanımının nasıl düzenleneceği konusunu tartıştıklarını söyleyen Prof. Dr. Dipova, Herhangi bir ön yargımız yok. Bunları değerlendirmeye çalışıyoruz. İnsanlar ne amaçlarla kullanabilir veya kullanmalılar mı? Falezler üzerinden denize kadar inmek istiyor muyuz? Bunu nasıl regüle etmemiz gerekir? Şu andaki mevcut uygulamada çok sayıda asansör var, tüneller var. Bunların doğal yapıya özellikle Antalya nın bu simge değerine zararı var mı? Belli bir azınlık, belli bir gezgin kitle, bir amaçla kullanacak diye bu simge değerden kaybımız olacaksa; bunların etraflıca tartışılması, değerlendirilmesi lazım. Bu amaçla da yetkililer, halk, sivil toplum örgütleri bu konuda kafa yormalı diye düşünüyoruz ve bunun da en uygun yerlerinden biri Kent Konseyi olduğu için burada tartışmayı açtık diye konuştu. TARTIŞILMASI GEREKEN KONU Bu tünellerin kaçak olup olmadığına ilişkin bilgi olmadığını anlatan Prof. Dr. Nihat Dipova, şunları söyledi: İlgili yerel yönetimler ya da kamu kurumları bu konuda bilgiye sahiptir. Yasal mevzuatını biz bilemeyiz. Ancak tartışılması gereken konu, buna görünüm de dahil, doğal proseslerin engellenmesi de dahil olmak üzere, doğal yapıya etkilerinin masaya yatırılması, değerlendirilmesi gerekiyor. Bir zarar ortaya çıkacaksa, zarar öngörülüyorsa, bu Antalya nın en önemli simge değerine zarar vermek anlamına gelir. Küçük menfaatler için çok büyük menfaatlerden mahrum kalmış oluruz. Antalya nın bildiğimiz gibi Konyaaltı plajı ve falezleri doğal yapı açısından en önemli simge değerleridir. Bu simge değerlere zarar gelmemesi gerekiyor. GİZLİ TÜNELLERİ HARİKA Seyahat acentelerine ait internet sitelerindeki müşteri değerlendirmelerinde; bu iki otelin falezlere açtığı tünellerle ilgili fotoğraflar ve videolar yer alıyor. Endonezya dan gelen bir kadın turist, otelin falezlere açılan tünelinin fotoğrafıyla birlikte yaptığı paylaşımda, Gizli tünelleri harika. Sadece 1 gece kaldım ve güzel bir deneyimdi. Ne yazık ki personelin çoğu, 5 yıldızlı bir otel olmasına rağmen İngilizce konuşmuyor. Giriş deneyimi hızlı ve iyiydi, saat 11.00 civarında vardığımızda erken giriş yaptık. Bu otelin bahçe alanında dolaştığınızda sizi çok güzel bir uçurumun aşağısına götürecek gizli tüneli bulmaya çalışın. Gün batımını görmek gerçekten tavsiye edilir. Sadece 1 restoranları var ama oda servisi de var dedi. Diğer yandan bir İngiliz YouTuber ın Antalya tatil görüntülerinde; otelin tünel videolarını kullandığı görüldü.
Source: Habertürk