Aç değilken de yiyor musun? “Tamamen duygusal” olabilir!
Günümüzde pek çok insan, öfke, stres ve yalnızlık gibi duygularla baş edemediğinde kendini buzdolabının önünde buluyor. Uzmanlar, duygusal yeme bozukluğunun hem fiziksel hem de psikolojik sorunlara yol açabileceği uyarısında bulunuyor. DUYGUSAL YEME BOZUKLUĞU NEDİR? Duygusal yeme, bireyin gerçek bir fiziksel açlık yaşamadan, yaşadığı duygusal yoğunluklara tepki olarak yiyeceğe yönelmesiyle ortaya çıkan bir davranış biçimidir. Genellikle öfke, stres ve depresyon gibi olumsuz duygularla ilişkilendirilse de, mutluluk ve heyecan gibi olumlu duygular da bu davranışı tetikleyebilir. Duygularını tanımlamakta ve yönetmekte zorlanan kişiler, bu zorlukla baş etmek için sıklıkla yemeğe yönelir. Bu durum zamanla kontrolsüz ve sağlıksız bir döngüye dönüşebilir ve genellikle “aşırı yeme bozukluğu” olarak tanımlanır. DUYGUSAL YEME DÖNGÜSÜ NASIL GELİŞİR? Duygusal yeme döngüsü, olumsuz bir duygunun tetiklediği yeme davranışı ile başlar. Kişi, örneğin öfke hissettiğinde bu duyguyla baş etmek yerine hızlı bir rahatlama sağlamak amacıyla yemeğe yönelir. Ancak bu davranış kalıcı bir çözüm sağlamaz, aksine zamanla daha büyük fiziksel ve duygusal sorunlara yol açar. Kilo alımı, suçluluk ve pişmanlık gibi duygular döngüyü besleyerek devam ettirir. Bu süreç, bireyin hem beden sağlığını hem de psikolojik iyi oluşunu olumsuz etkiler. UYGUSAL YEMEYİ AÇIKLAYAN KURAMLAR – Psikosomatik Kuram: Bireyin açlık ve tokluk sinyallerini ayırt edememesi, duygusal tepkileri yeme davranışıyla karıştırması bu kuramın temelini oluşturur. – Dışsal Kuram: Yiyeceklerin görüntüsü veya kokusu gibi dışsal uyaranların, bireyi yemeye yönlendirebildiği ileri sürülür. – Obezite Kuramı: Çocuklukta stresli durumlarda yiyecek ile teselli bulmak, ilerleyen yaşlarda da duygusal durumlarda aşırı yeme eğilimini tetikler. – Kaçış Kuramı: Kişi, olumsuz duygulardan kaçmak için yemeği bir kaçış aracı olarak kullanır. – Kısıtlama Kuramı: Sürekli olarak diyet yapan kişiler, duygusal stres altındayken kontrolü kaybederek aşırı yeme atakları yaşayabilir. DUYGUSAL YEMENİN NEDENLERİ VE TETİKLEYİCİLERİ – Yoğun Duygulanım: Stres, öfke, kaygı gibi duygular bazı kişilerde yeme ihtiyacını artırırken, bazı kişilerde iştah kaybına yol açabilir. Bu, bireysel farklılıklarla yakından ilişkilidir. – Gündelik Beslenme Alışkanlıkları: Sürekli diyet yapan bireyler, duygusal zorlanmalar yaşadığında kontrolsüz yeme davranışı sergileyebilir. – Duygulardan Kaçınma Alışkanlığı: Zorlayıcı duygularla yüzleşmek yerine, yemek yemeyi tercih eden bireyler zamanla etkili başa çıkma becerileri geliştiremez. DUYGUSAL YEME BOZUKLUĞUYLA BİRLİKTE GÖRÜLEN DURUMLAR Duygusal yeme bozukluğu genellikle başka psikiyatrik rahatsızlıklarla birlikte seyreder: – Depresyon – Yaygın anksiyete bozukluğu – Obsesif-kompulsif bozukluk – Sosyal fobi – Borderline veya bağımlı kişilik bozuklukları – Zayıflama ilaçları ve diyet ürünlerinin kötüye kullanımı Bu tür eşlik eden durumlar, tedavi sürecinde çok yönlü bir yaklaşımı gerekli kılar. BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ VE DUYGUSAL YEME Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), bireyin düşünce, duygu ve davranışlarını gözlemleyerek sorunlu kalıpları değiştirmeyi hedefler. Duygusal yeme davranışı da bu kalıplardan biridir. Örneğin, Kendimi kötü hissediyorum, bu yüzden yemek yemeliyim. düşüncesi, işlevsiz bir inançtır. BDT, bu tür düşünceleri yeniden yapılandırmayı, bireyin duygularıyla daha sağlıklı başa çıkma yöntemleri geliştirmesini sağlar. DUYGUSAL YEMEYLE BAŞ ETME YOLLARI – Tetikleyicileri Tanıyın: Hangi duygu ya da durumların sizi yemeye yönelttiğini tespit etmek, farkındalığın ilk adımıdır. – Alternatif Baş Etme Yöntemleri Geliştirin: Kaygı durumunda yürüyüş yapmak, sıkıldığınızda kitap okumak gibi duygusal tepkilere sağlıklı alternatifler oluşturun. – Fiziksel İhtiyaçlara Önem Verin: Yeterli uyku, düzenli egzersiz ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları duygusal dayanıklılığı artırır. – Duygusal Farkındalık Kazanın: Duygularınızdan kaçmak yerine onları kabul etmeyi ve sağlıklı yollarla ifade etmeyi öğrenin. – Kendinize Şefkat Gösterin: Her duyguyu yaşamak doğaldır; önemli olan bu duygularla nasıl başa çıktığınızdır. UYARI: Duygusal yeme, anlık bir rahatlama sağlayabilir ancak uzun vadede hem beden hem de zihin sağlığını tehdit eden bir alışkanlıktır. Bu nedenle tetikleyicilerin farkına varmak, duygularla baş etme yollarını öğrenmek ve gerektiğinde profesyonel destek almak oldukça önemlidir. Görsel Kaynak: istockphoto
Source: Habertürk
7 sucuk markası ifşa oldu! Bakanlık gıda sahtekarları açıkladı
Tarım ve Orman Bakanlığı, halk sağlığını tehlikeye atan gıdaları ifşa ettiği “Taklit veya Tağşiş Yapılan Gıdalar” listesinde güncellemeye gitti. 13 Mayıs tarihli değişiklikte listeye çok sayıda zeytinyağı, tereyağı ve peynir üreticisi dahil edilirken, listenin en dikkat çeken kısmı ise mevzuata aykırı üretim yaptığı tespit edilen sucuk markaları oldu.7 SUCUK MARKASI İFŞA OLDUBakanlık tarafından duyurulan listeye son olarak Sakarya, Konya, Afyonkarahisar ve İstanbul merkezli üretim gerçekleştiren firmalar dahil edilirken, hileli üretim yaptığı duyurulan firmalar arasında marketlerde satışa sunulan ünlü sucuk markası da yer aldı.İfşa edilen markalar şu şekilde: – Sakarya”da üretim gerçekleştirerek Türkiye”nin dört bir yanına dağıtım yapan ve çok sayıda zincir market ve şarküteride satışa sunulan Öztürk Sucukları”nda sakatat (baş eti) tespit edildi.- ALTUN PAZARLAMA TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ tarafından üretilen Akkoyun marka dana sucuklarında deri dokusu ve kanatlı eti bulundu.- ERTÜRK ET VE ET ÜRÜNLERİ GIDA VE GIDA KATKI MADDELERİ SANAYİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ tarafından üretilen Ertürk marka sucuklarda mekanik ayrılmamış kanatlı eti ve soya tespit edildi.- Afyonkarahisar Efem Sucukları markası ile satışa sunulan piliç sucuklarda “mekanik ayrılmış kanatlı eti” kullanıldığı ortaya çıktı.- Ceylaner marka piliç sucuklarda “mekanik ayrılmış kanatlı eti” tespit edildi.- Afyon Keyf-i Sucuk markası ile satışa sunulan ısıl işlem görmüş piliç sucuklarda mekanik ayrılmış kanatlı eti bulundu.- Merkil Deniz Ürünleri Gıda İçecek Ticaret tarafından üretilen Afyon Gürkasap marka dana sucuklarında kanatlı eti tespit edildi.
Source: Gazetevatan.com
“Biz üretmezsek Türkiye aç kalır” diyen TZOB Başkanı Bayraktar: Yelkenleri tarıma çevirmeliyiz
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle bir basın açıklaması yaptı.Tüm çiftçilerin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü kutlayan Bayraktar, iklim krizi, yüksek girdi maliyetleri ve doğal afetlerin gölgesinde üretime devam eden Türk çiftçisinin büyük bir özveriyle çalıştığını belirtti.İklim değişikliğiyle birlikte kuraklık, ani hava olayları ve tarımsal üretimdeki dalgalanmaların hem üreticiyi hem tüketiciyi etkilediğini ifade eden Bayraktar, “Yelkenleri tarıma çevirmeliyiz” dedi.Küresel fiyat dalgalanmaları, artan enerji maliyetleri ve jeopolitik gelişmelerin tarımı daha da stratejik bir hale getirdiğini vurgulayan Bayraktar, Türk çiftçisinin 2025 yılında da tüm zorluklara rağmen tarlasını terk etmediğini söyledi.Tarım sektörünün, Türkiye’nin Gayrisafi Yurt İçi Hasılası’nın yüzde 5,6’sını ve istihdamın yüzde 14,8’ini sağladığını kaydeden Bayraktar, “Fındık, kuru üzüm, ayva, kuru kayısı ve kuru incir gibi ürünlerde dünya lideriyiz. Bu başarı, üreticimizin emeğiyle sağlandı” diye konuştu.2025 yılı tarım için afet yılı olduHenüz yılın ilk yarısı tamamlanmadan tarım sektörünün ciddi afetlerle karşı karşıya kaldığını belirten Bayraktar, Şubat ve Nisan aylarında yaşanan zirai donların ardından Mayıs başında da birçok ilde dolu afeti görüldüğünü hatırlattı.“Şubat ayında Mersin, Adana ve Hatay gibi illerde don afeti yaşandı. Nisan’da ise 65 ilde etkili olan don, başta fındık, kayısı ve üzüm olmak üzere pek çok ürüne zarar verdi. Mayıs ayında ise Kahramanmaraş, Adıyaman, Şanlıurfa, Niğde ve Gaziantep’te dolu afetleri meydana geldi” diyen Bayraktar, tarımsal üretimin bu afetlerden ciddi şekilde etkilendiğini söyledi.Türkiye’de 2011 yılında 324 olan doğal afet sayısının 2024’te 1.257’ye yükseldiğini kaydeden Bayraktar, “Akdeniz havzasında yer alan ülkemiz, iklim değişikliğinden en fazla etkilenen ülkelerden biri. Üreticilerimizin zararları tespit edilirken mağdur edilmemesi, hızlı destek sağlanması gerekiyor” dedi.Çiftçi borçlanarak üretim yapıyorÇiftçilerin doğal afetlerin yanı sıra yüksek girdi maliyetleriyle de mücadele ettiğini vurgulayan Bayraktar, “Gübre, mazot, yem, zirai ilaç, sulama ve işçilik maliyetleri sürekli artıyor. Çiftçilerimiz borçlanarak üretim yapıyor. Mart 2025 itibarıyla çiftçilerin bankalara olan borcu yüzde 50 artışla 996 milyar liraya ulaştı” ifadelerini kullandı.Buğday hasadının başladığı Çukurova’da, yetersiz kar yağışı, kuraklık ve afetlerin özellikle kıraç alanlarda kalite ve verimi düşürdüğünü belirten Bayraktar, müdahale alım fiyatlarının enflasyonun altında kalmaması ve ödemelerin gecikmemesi gerektiğini vurguladı.Kırsalda genç kalmadıTarımda yaş ortalamasının giderek yükseldiğini söyleyen Bayraktar, “Kırsalda yaş ortalaması 59’a çıktı. Gençleri üretimde tutmak için sosyal güvenlik destekleri artırılmalı. Tarım BAĞ-KUR primleri düşürülmeli, genç ve kadın çiftçilere özel destek sağlanmalı” çağrısında bulundu.Kayıtlı genç çiftçi oranının yüzde 5’in altına gerilediğini belirten Bayraktar, SGK’ya kayıtlı çiftçi sayısının da 2021’de 1 milyon iken 2024 sonunda 419 bine düştüğünü, 1,1 milyon çiftçinin sistem dışına çıktığını kaydetti.Hayvancılık potansiyeli kullanılamıyorHayvancılıkta da üreticilerin zorlandığını belirten Bayraktar, yem başta olmak üzere artan maliyetlerin, düşük üretici fiyatlarıyla birleşince sektördeki potansiyelin tam olarak kullanılamadığını ifade etti. Özellikle küçük aile işletmelerinin desteklenmesi gerektiğini söyledi.“Hayvancılık ancak ürünlerin yeterli ve güvenceli bir pazara sahip olmasıyla ayakta kalabilir. Aksi takdirde kırsaldan göç hızlanır, üretim düşer” uyarısında bulundu.“Biz üretmezsek Türkiye aç kalır”Bayraktar açıklamasını, “Biz üretmezsek Türkiye aç kalır. Bu bilinçle üreticilerimizin yanında olmaya, onların sesi olmaya ve hak ettikleri değeri görmeleri için mücadele etmeye devam edeceğiz” sözleriyle tamamladı.
Source: Dünya Gazetesi