En ‘yeni Ortadoğu’da İsrail

En ‘yeni Ortadoğu’da İsrail

Trump Ortadoğu gezisinde İsrail’e uğramadı, Suudi Arabistan için bölgedeki “En güvenilir müttefikimiz” ifadesini kullandı. O, Suudi Arabistan’da, Katar’da ve BAE’de 3 trilyon dolara yakın ticari-askeri anlaşmalar imzalarken Batı medyasının, siyasi liderlerinin Netanyahu hükümetine yönelik tavrında bir değişiklik başlıyordu. Bu, uluslararası mahkemelerde yargılanma tehdidiyle karşı karşıya olan Netanyahu için diplomatik açıdan belki de en travmatik haftalardan biriydi. TİCARET DİPLOMASİSİ Trump’ın, kısa dönemli ekonomik çıkarları önceleyen yaklaşımıyla ABD, artık bölgesel etkisini uzun vadeli stratejik ortaklıklardan ziyade, hızlı ticari kazançlar ve devasa silah anlaşmaları üzerinden sağlamaya çalışıyor. Trump’ın dikkati artık petrol gelirleri ve genç nüfusuyla bölgenin yeni teknoloji ve ticaret merkezleri üzerinde odaklanıyor. İsrail hızla yalnızlaşıyor. ABD’de bile, en son kamuoyu yoklamaları, İsrail’e verilen desteğin azalırken Filistin’e sempati duyanların oranının arttığını gösteriyor. Bu ortamda The American Conservative ’in editörü salı günü, yorumunda, İsrail’in Gazze politikasının etnik temizliğe yol açarak ABD’nin ulusal çıkarlarına zarar vermeye başladığından yakınıyor, “Artık bırakın ne hali varsa görsün” diyordu. Batı medyası, siyasetçileri de artık, tarih önünde bir soykırımı kolaylaştırmış olma konumuna düşmekten korkmaya başlayarak tutumlarını değiştiriyorlar. The Guardian, The Economist, Financial Times ve New York Times, Wall Street Journal gibi yayınlar hatta BBC, İsrail’in Gazze’deki yaptıklarını “utanç verici” ve “insani felaket” olarak nitelendirmeye başladılar. Fransa, İngiltere, Kanada liderleri, ortak açıklamalarında, “ Netanyahu hükümeti bu korkunç eylemleri sürdürürken seyirci kalmayacağız. İsrail’in yenilenen askeri saldırılarını durdurmaması ve insani yardım üzerindeki kısıtlamalarını kaldırmaması halinde, karşılık olarak daha somut adımlar atacağız” diyorlardı. İSRAİL YALNIZLAŞIRKEN Gazze yıkımı, soykırımı, İsrail nefreti giderek derinleşen yeni bir Arap kuşağının gelişmesini hızlandıracak, İsrail’in güvenliğini daha da zayıflatacak. Obama döneminde imzalanan 3.8 milyar dolarlık 10 yıllık askeri yardım paketi önümüzdeki yıl sona eriyor; Trump’ın “önce mali çıkar” odaklı yaklaşımı altında anlaşmayı yenilemek, hiç de kolay olmayacak. “İsrail Batı ile ortak değerlere sahip bir ülkedir” fantezi de çöküyor. İsrail uluslararası sistemde “dışlanmış bir devlet” konumuna düşüyor. DİNCİ FANATİKLER Tüm bu felaketi, Aristotelesçi bir dille ifade edersek bir de çok önemli bir “fail nedeni” var: Dinci fanatiklerin birbirini besleyen fantezileri. (Belki de sanrıları demek gerekiyor.) Bir tarafta, Filistin halkının seküler direniş cephesini (İsrail’in de yardımıyla) bölen dinci Hamas’ın, yıllardır uyguladığı radikal, uzlaşmaz politikalarının arkasındaki, “Şeria Nehri’nden Akdeniz’e” fantezisi. Sonuç : Hamas’ın, sonrasını hesaplamadan (Ya hesapladıysa?) tezgâhladığı 7 Ekim 2023’teki kanlı pogrom saldırısı: 2 bin 500 ölü, 250 dolayında rehine. Diğer tarafta, İsrail’de, Filistinlilerin bir halk olarak varlığını bile kabul etmeyen, dinci faşistlerin “Fırat Nehri’nden Nil Nehri’ne büyük İsrail” fantezisi. Sonuç : Hapisten kurtulmaya çalışan hırsız Netanyahu’nun, dinci faşistlerle kurduğu hükümetin, ordu ve istihbarat şeflerinin uyarılarına kulaklarını tıkayarak başlattığı, Gazze’yi, bir soykırımla “temizleyerek” yerleşime açma projesi. Ve tabii, Batı’nın yaklaşık 19 aydır başka yöne bakarken İsrail’e sattıkları silahlarla katledilen 100 binden fazla Filistinli ve yıkımın, bombalanan hastanelerin, sağlık merkezlerinin, ambargonun sonucu, açlıktan, susuzluktan hastalıklardan ölmeye devam eden, gerçek sayısı belirsiz on binlerce çocuk. Şimdi, çoktan utancından intihar etmiş olması gereken Hamas liderliği hâlâ bir sorumluluk üstlenmeden konuşuyor, pazarlık yapıyor. Bir faşist soykırım utancı altında kurulan İsrail, tarih önünde soykırım yapmış bir ülke konumuna düştü. Her yerde dinci akımlar, maddi çıkarlarını, hurafelere sararak gizlemeye devam ediyorlar, yarattıkları felaketlere da halk katlanmak zorunda kalıyor.

Source: Ergin Yıldızoğlu