En nadide ‘Beyaz’ drone’a takıldı
Artvin”ın Şavşat ilçesine bağlı Alabalık köyü kırsalında doğada nadir rastlanan beyaz renkli bir dağ keçisi görüntülendi. Doğasever Sinan Aydın, bölgenin doğal güzelliklerini havadan drone ile kaydederken, ormanlık alandaki kayalıklar üzerinde hareket eden beyaz bir dağ keçisini fark etti. Kayalıklara zoom yapan Aydın, kısa süreli de olsa, nadiren görülen dağ keçisinin görüntüsünü kayıt altına aldı. Uzmanlar beyaz renkli dağ keçilerinin albinizm ya da nadir genetik varyasyonlar sonucu ortaya çıkabileceğini belirtiyor. Bu canlıların açık renkleri nedeniyle yırtıcılar tarafından daha kolay fark ediliyor ve hedef haline gelebiliyor.
Source: Özgür Özdemi̇r
Komşu Yunanistan’da uranyumlu su paniği
Yunanistan”ın kuzeyindeki Serres kentinde yapılan denetimlerde içme suyunda tehlikeli seviyede uranyum tespit edilmesinin ardından, beş yerleşim bölgesinde suyun içilmesi ve yemek pişirme amacıyla kullanılması yasaklandı. Avrupa Birliği”nin (AB) ilgili direktifi kapsamında yapılan ölçümler sonucunda, Lefkonas, Kristos, Metohi, Melenikiotika ve Hrisopigi yerleşim birimlerindeki içme suyunda yasal sınırların üzerinde uranyum tespit edildi. Serres Valisi Panagiotis Spiropulos ise konunun ciddiyetle ele alındığını, ancak halkın paniğe kapılmaması gerektiğini vurguladı. İlk ölçümlerin ardından hızla yeni testler başlatıldığını belirten Spiropulos, şu anda resmi tavsiyelerin beklendiğini ifade etti.
Source: Sabah
O bir zanaatkâr…
Russo, İtalya’da yeme-içme söz konusu olduğunda peynirleri, etleri ve şaraplarıyla en sevdiğim bölge olan Piemonte’de doğup büyümüş.Çocukken ne olmak istiyorsun dediklerinde cevabı marangoz, terzi ya da aşçı olmakmış.Kendisi farkında mıydı o yaşlarda üçünün de emek, el becerisi ve zaman içinde ustalığa dönüşen birer zanaat olduğunu bilmiyorum. Ama 13 yaşında bulaşıkçı olarak mutfağa adım atmış. Yanında çalıştığı şeflerin tutkusu onu büyüleyince bir daha da çıkmamış.Ve 1990 yılında henüz 22 yaşındayken eşi Stefania ile birlikte Torino’nun dışında Reggia di Venaria’da’da ilk restoranı ‘Dolce Stil Novo’yu açmış. Birkaç yıl içinde ünü bölgenin sınırlarını aşınca adıyla bir marka yaratmış. The Franklin By Alfredo Russo ile Londra’da başlayan yurtdışı serüveninin yeni durakları Kemer, Belek ve Bodrum olmuş.Yerelliğe ve mevsimselliğe önem veren şef Alfredo Russo, ORA’da ise modern dokunuşlu İtalyan mutfağı diyeceğimiz, kendi tarzının özünü bozmadan Bodrum ve çevresinin ürünlerini kullanarak yeniden yorumladığı bir menü yaratmış.ELLE YENEN YEMEĞİN TADI Şefin bu sezona özel hazırladığı tadım menüsünü ilk tadanlardan olmak çok özel bir deneyimdi. Yemeğimiz yerli manda sütü ile yapılmış stracciatella peynirli domates salatasıyla başladı.Ardından portakal turşusu, Antep fıstığı ve ricotta eşliğinde kırmızı karides geldi. Onu yanında patates, zeytin ve kapariyle buharda pişmiş kalkan balığı takip etti. Salata da soğuk ve sıcak başlangıçlar da taze malzemelerinin özünü bozmayacak biçimde tam anlamıyla sade ve yalın hazırlanmıştı.Sonra sıra peçete üzerinde servis edilen şefin elle yememizi söylediği kuşbaşılı tortelliniye geldi. Gelenekseli yorumladığı bu İtalyan mantısı gecenin yıldızıydı. Elle yemek yemeği severim ama ilk kez bir mantıyı özel hazırlanmış peynir emülsiyona batırarak yemek unutulmaz bir deneyim oldu.Ana yemeğimiz 24 saat ağır ateşte pişmiş, şarap sosu ve konfi patatesle servis edilen dana yanak da mükemmeldi. Üç gün pişmiş limonun içinde sunulan tatlı derseniz tam bir mide rahatlatıcı olarak tasarlanmıştı.Yemeklere İtalyan ve Türk şaraplarının birlikte eşlik etmesi de çok yerinde olmuş. Şef Alfredo Russo, Oro’nun mutfağını yanında yetişen genç ve yetenekli şef-soyadı sadece benzerlik- Andrea Russo’ya teslim etmiş. Zanaatını sanata çeviren şefle Torino’daki ilk göz ağrısı Dolce Stil Nova’da buluşmak üzere sözleştik…Mevzu Çok…İstanbul’un hatta Türkiye’nin yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan farklı din ve etnik gruplarının mutfak geleneğini tekrar yaşatmak, hatırlatmak üzere birbirinden değerli projeleri gerçekleştiren turizm kökenli Tamar Taşçıoğlu bu kez de yazar Muteber Yılmazcan ile birlikte ‘Mevzu Çok’ başlıklı bir söyleşi serisi yapıyor.Her ay alanında isim yapmış bir konuğu davet ettikleri söyleşilerin odağında bu tanımı sevmesem de kendilerinin söylediği şekliyle ‘azınlıkların’ sofra kültürleri, yaşam şekilleri, aile bağları ve ritüelleri anlatılıyor.Takuhi Tovmasyan Zaman ile ‘Çorlu’dan’ İstanbul’a Yolculuk’ la başlayan, Seza Sinanlar Uslu ile ‘İstanbul Karnavalları’, Maria Ekmekçioğlu ile ‘Paskalya Sofraları’yla devam eden söyleşilerin 2 Haziran’daki konuğu Silva Özyerli ile de “Diyarbakır’dan İstanbul’a ‘Aile Sofraları” konuşuluyor.Her etkinliğe gizli kalmış farklı bir tarihi mekânın ev sahipliği yaptığı buluşmaların sürprizi ise söyleşiye konu olan kültürün özel yemeklerinin açık büfe servis edilmesi.Geçmişten bugüne gastronomik bir yolculuğa çıkaran, farklı kültürlerin birbirini anlamasını sağlayan bu sohbetlerden haberdar olmak için ‘Mevzu Çok’ konseptinin yaratıcıları @muteber.yilmazcan & @tamartascioglu’nun sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz…Sevilma’dan yine bir ilk Agroecology Avrupa platformu ve Slow Food Çiftlikleri ağının Türkiye’deki ilk ve tek temsilcisi, Seferihisar’da zeytinyağı üreticisi olan Sevilma bu kez de Dünya Agroekoloji Birliği’ne üye olma hakkını kazanmış.Gıda sistemlerinin dönüşümünde doğayla uyumun temel bir çözüm olduğunu savunan bu küresel bir iş birliği platformu politika yapıcıları, çiftçileri, araştırma kurumlarını, sivil toplum kuruluşlarını ve özel sektörü bir araya getirerek adil ve sürdürülebilir gıda sistemlerinin yaygınlaştırılmasını amaçlıyor.Sevilma’nın kurucusu Güven Eken “Yaşadığımız çağda hastalıkların en temel nedenlerinden biri zehirli ve sağlıksız gıdalar. Bu korkunç üretim biçimi insan sağlığı kadar doğanın da sağlığını bozuyor. Doğanın sağlığının bozulduğu bir dünyada sağlıklı insanlara yer yoktur” diyor.Ve devam ediyor: “Biz, bir annenin evladına yedirmek istediği ürünlerin üretilmesi için çaba harcıyoruz. Amacımız Türkiye tarımının geleceğine dair güçlü bir alternatif politika önerisinde bulunmak. Bizim gibi örnekler, başka bir tarımın mümkün olduğunu gösteriyor”.
Source: Müge Akgün
Türkiye”de ilk ve tek olacak! İstanbul depremi korkusu artarken Gebze”de “Kara Kutu” çözümü
Türkiye”de vatandaşlar, artan sismik hareketlilik nedeniyle her sabaha deprem korkusuyla uyanmaya başladı. Depreme yönelik “önlem” söylemleri artarken, Gebze Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz, olası afetlere karşı dijital altyapının kesintiye uğramaması için geliştirilen ve Türkiye”de bir ilk olan “Kara Kutu” sisteminin tanıtımını yaptı. Başkan Büyükgöz, sistemin afet anında kesintisiz veri, iletişim ve yapı bilgisi sağlayarak arama-kurtarma çalışmalarını hızlandıracağını söyledi. Gebze Belediyesi, deprem ve afetlere hazırlık kapsamında Türkiye”de bir ilk olma özelliği taşıyan “Kara Kutu” sistemini tamamladı. Gebze Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz, projenin tanıtımında yaptığı açıklamada, kara kutu kavramının uçaklarda kullanıldığını hatırlatarak, bu sistemi afet durumlarında belediye hizmetlerinin ve iletişimin kesintisiz sürmesi için kurduklarını belirtti. DEPREM SONRASI ARAMA-KURTARMA VE HABERLEŞME SÜRECİ HIZLANACAK “Kara Kutu” sistemini 3 temel başlık altında topladıklarını ifade eden Başkan Büyükgöz, şu ifadeleri kullandı: Birincisi, deprem veya herhangi bir afet anında Gebze Belediyesi”nde hiçbir şekilde veri kesintisi yaşanmayacak. Dijital belediyecilik hizmetleri kesintisiz sürecek. İkincisi, kent geneline yerleştirilen 36 baz istasyonu sayesinde haberleşme kesintiye uğramayacak. Depremlerden sonra en büyük problemlerden biri iletişimdir. Bu sistemle radyo link altyapısı üzerinden iletişim devam edecek. Üçüncüsü ise sistemin içerisine Gebze”deki tüm binaların mimari projeleri yüklendi. Böylece arama-kurtarma ekipleri afet anında hangi binada nasıl bir yapı olduğunu görebilecek. Böylelikle herhangi bir afet döneminde kurtarma ekipleri, o mimari projeye göre çalışmalarını yapacaklar. Hatta Hatay merkezli depremlerde her ekibimizin başını mimarlardan görevlendirdim. Mimarlar, binanın çöküş biçimine bağlı olarak, vatandaşların nereden kaçtıkları veya nerede olabileceklerini tahmin edip o bölgelerden kurtarma çalışmalarını yürüttü. Başka ekiplerin 4 saate ulaştıkları bir cesede veya yaralıya bizim ekiplerimiz 1.5-2 saatte ulaşmış oldu. Dolayısıyla biz Kara Kutu sistemine bütün binaların mimari projelerini yükledik. Deprem zamanında mimari projeyi ekiplerin eline verip operasyona öyle göndereceğiz. “TÜRKİYE”DE İLK VE TEK” Sistemin mobil yedeklemeye sahip olduğunu da vurgulayan Başkan Büyükgöz, “Bu merkeze herhangi bir şey olması durumunda mobil sistem devreye giriyor. Adını da buradan alıyor; veri kaybı ve kesinti yaşanmıyor. Depreme hazırlık amacıyla başlattık ama şu anda da sahada pratik çözümler sağlıyor” diye konuştu. #r-1118333# GEAK EKİBİ 430 PERSONELLE SAHADA AKTİF ROL ALDI Gebze Belediyesi”nin afetlere hazırlık kapsamında kurduğu GEAK (Gebze Belediyesi Arama Kurtarma Ekibi) hakkında da bilgi veren Büyükgöz, “AFAD”a akredite, eğitim yetkisine sahip sayılı ekiplerden biriyiz. Bodrum yangınları, Kastamonu sel felaketi, Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay depremlerinde görev yaptık. Sadece Hatay”daki depremde 430 personelle sahadaydık. Hatay”daki görevde mimari projelere hâkim mimarlarımız sayesinde ekiplerimiz, diğer ekiplerin 4 saatte ulaştığı yaralılara 1.5-2 saatte ulaştı” ifadelerini kullandı. PROJENİN TOPLAM YATIRIM MALİYETİ 60-70 MİLYON TL Bu sistemin diğer belediyeler ve kamu kurumlarında da uygulanması gerektiğini belirten Başkan Büyükgöz, “Türkiye, afet kuşağında yer alıyor. Veri kaybı ve haberleşme kesintisi yaşanmaması için bu sistemin modüler şekilde yaygınlaştırılması gerektiğine inanıyoruz. Projenin toplam yatırım maliyeti 60-70 milyon TL. Bazı vatandaşlarımız bu maliyetin yüksek olduğunu düşünebilir. Ancak biz bir deprem ülkesiyiz. Tedbirlerimizi önceden almak zorundayız. Bu sistem bir lüks değil, ihtiyaçtır” şeklinde konuştu.
Source: Batıkan Altaş
Vatandaşlar fark etti! Halatla kıyıya çekildi
Yurt dışından gemilerle Türkiye”ye getirilen anguslardan bir tanesi denize düşerek telef oldu. Bir süre kıyıya yakın noktalarda görülen ve ardından da kıyıya vuran angusu fark eden vatandaşlar ekiplere haber verdi. Bölgeye gelen ekipler, angusu halatla çekerek kıyıdan götürdü. “ANGUS TELEF OLMUŞ ŞEKİLDE KIYIYA VURMUŞTU” Telef olan angusu denizde sürüklenirken fark eden Kemal Güler (35), ” Geçtiğimiz günlerde Arsuz Karaağaç sahilinde bir angus sahile vurmuştu, dün de İskenderun”da başka bir angus denizden çıktı. Karaya vuran angustan çevreye pis koku yayılmıştı. Angus telef olmuş şekilde kıyıya vurmuştu. Geçtiğimiz günde aşırı derecede yağış vardı ondan dolayı ekipler angusu denizden çıkaramamış bugün ise liman görevleri tarafından iple limana çekildi ” ifadelerini kullandı.
Source: Mahmut Ekinci