Genetik kaderinizi yeniden yazın
Ancak bilim dünyası son yıllarda bu inancı temelden sarsacak veriler ortaya koyuyor. Kısacası potansiyel olarak kötü genlerle dünyaya gelmiş olmanız o genleri durduramayacağımız ya da en azından etkilerini azaltamayacağınız anlamına gelmiyor. Evet, genetik altyapımız bize bir harita sunuyor. Ama o haritada hangi yollara sapacağımız, nerede durup nerede hızlanacağımız ve hatta bazı tehlikeli yolları tamamen pas geçip geçmeyeceğimiz büyük ölçüde bizim seçimlerimize bağlı. İşte bunu bize gösteren gelişme ise modern tıbbın en umut verici alanlarından biri olan Epigenetik. Bu her şeyi değiştiren alan, sahip olduğumuz genlerin aktivitelerinin kontrolüyle ilgileniyor ve bizlere sağlığın sadece bir kader meselesi olmadığını, büyük ölçüde yaşam tarzımızdaki seçimlerle de şekillendiğini gösteriyor. Kısacası genetik kaderiniz ne kadar güçlü olursa olsun, sağlıklı alışkanlıklarla bu kaderi değiştirebilir, hatta baştan yazabilirsiniz.GENETİK KADERİ DEĞİŞTİREN SAĞLIKLI ALIŞKANLIKLARSon yıllarda yapılan araştırmalar bizlere gösteriyor ki; beslenme şeklimiz, ne kadar hareket ettiğimiz, nasıl uyuduğumuz, stresle başa çıkma yöntemlerimiz gibi yaşam tarzı tercihlerimiz, genetik mirasımızdan çok daha güçlü belirleyiciler. Özellikle söz konusu kronik hastalıklar olduğunda sağlıklı alışkanlıklar, genetik mirasımızın ötesine geçerek daha uzun, daha sağlıklı bir yaşam sürmemizi sağlayabiliyor. Yani, genetik yatkınlık bir başlangıçtır, sonuç değil. Peki, genetik kaderimizi değiştirebilmek için yaşam tarzımıza hangi sağlıklı alışkanlıkları dahil etmeliyiz? İşte sağlığınızın kaderini değiştiren ve uzun vadede iyileştiren 4 önemli alışkanlık…GENLERİNİZE DOST SOFRALAR KURUNSağlıklı bir yaşamın temeli, doğru beslenmeden geçer. Mesela genetik olarak obeziteye yatkın olabilirsiniz ama bu sizin kaderiniz değil. İşlenmiş gıdalardan, fast food tarzı yemeklerden ve şekerli içeceklerden uzak durmak ve bunların yerine sebze, meyve, tam tahıllar, sağlıklı yağlar ile yeterli protein içeren dengeli bir beslenme düzenine geçmek vücudunuzu korur. Ayrıca brokoli, zerdeçal ve yeşil çay gibi daha birçok besin gen ekspresyonunu olumlu etkileyerek iyi genleri aktive edebilmektedir. Bu nedenle uzun ve kaliteli bir ömür geçirebilmek için öncelikli olarak yediklerimize çok dikkat etmeliyiz. Ayrıca bu tür beslenme tarzına geçerek sadece kronik hastalıklara karşı değil, aynı zamanda kanser gibi ölümcül hastalıklara karşı da kendinizi daha iyi koruyabilirsiniz.HAREKET ET, YAŞLANMADüzenli fiziksel aktivite, sadece kilo kontrolü için değil, aynı zamanda hücresel düzeyde genlerinizin çalışmasını da etkiler. Aslında egzersizin faydaları saymakla bitmez. Vücutta dolaşan hormonları dengelemek, metabolizmayı hızlandırmak, bağışıklık sistemini güçlendirmek, kalp sağlığına, yüksek tansiyon, tip 2 diyabet gibi hastalıklara iyi gelmek ve genetik olarak zayıf olan bazı alanları güçlendirmek gibi daha birçok faydası vardır. Haftada en az 150 dakika orta düzeyde egzersiz, bu etkileri başlatmak için yeterli. Birçok araştırma, düzenli fiziksel aktivitenin, ayrıca kanser ve depresyon gibi hastalıkların riskini azalttığını göstermektedir. Mesela her gün sadece 30 dakika yürüyüş yapmak, beyin sağlığınızı da güçlendirebilir. Eğer hareketsiz bir yaşam tarzı benimsemişseniz, biraz egzersizle bile büyük farklar yaratabilirsiniz.GENETİK ONARIMIN SESSİZ MUCİZESİ: UYKUGenetik faktörlerin yanı sıra uyku alışkanlıkları da sağlığımız üzerinde büyük etkiye sahiptir. Çünkü uyku, sadece yorgunluk hissini gidermekle kalmaz; aynı zamanda bedenin ve beynin kendini onardığı, genetik düzeyde kritik işlemlerin gerçekleştiği eşsiz bir süreçtir. Uyurken yalnızca enerji depolamayız; aynı zamanda hücrelerimiz DNA onarımı yapar, bağışıklık sistemi güçlenir, hormonlar dengelenir. Kısacası, her gece vücudumuz kendi laboratuvarında gizli bir iyileşme seansı düzenler. Araştırmalar, kronik uykusuzluğun vücuttaki stres yanıtını artırdığını, bu durumun da iltihapla bağlantılı genleri aktive ettiğini gösteriyor. Bu da diyabet, kalp hastalıkları ve bazı kanser türleri gibi genetik yatkınlıklarımızı tetikleyebilecek hastalık riskini artırıyor. Yani kötü uyku, genetik mirasınızı bir “risk planına” dönüştürebilir.GÖRÜNMEYEN GENETİK TETİKLEYİCİSİ: STRESGünümüz dünyasında stres neredeyse kaçınılmaz bir gerçek. Ancak işin asıl tehlikeli yanı, stresin yalnızca zihinsel bir yük olmaktan çıkıp hücresel düzeyde genlerimizi etkileyen bir tehdide dönüşmesidir. Evet, doğru duydunuz: Sürekli stres altında kalmak, bazı hastalıklara genetik yatkınlığınızı artırabilir. Çünkü kronik stres, vücudun “savaş ya da kaç” tepkisini yöneten kortizol hormonunun uzun süre yüksek seviyelerde kalmasına neden oluyor. Bu durum da bağışıklık sistemini baskılayan ve inflamasyonu artıran genlerin aktif hale gelmesine yol açıyor. Uzun vadede bu genetik değişiklikler, kalp hastalıkları, tip 2 diyabet, depresyon ve hatta bazı kanser türleri gibi ciddi sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir. Elbette ki, günümüz şartlarında stresten tamamen uzak bir hayat sürmek pek kolay değil ancak onu etkili bir şekilde yönetmeyi öğrenmek zorundayız. Aksi takdirde, stres zamanla bizi içten içe tüketebilir.
Source: Buğra Adil Buyrukcu