Cezaevi kapısında…

Cezaevi kapısında…

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok! Bugünlerde, yakınlarına sarılmak ve dirençlerini paylaşmak için cezaevi kapısında olanlar “umut” sözcüğünü arayacak. Bu ülkenin yazgısını yüreklerinde taşırken yine kuşaklar boyunca bilinen Tevfik Fikret ’in, “Çiğnendi, yazık, yine milletin ümmidi bülendi/ Kanun diye kanun diye kanun tepelendi!” sözleri dillerden dökülecek. Tarihimiz, onca yasak, gözdağı, baskı, sansür, gizli sansür ve hatta satın almanın uygulanma çalışmasıyla dolu. Dönemin padişahı, “Serveti Fünun” dergisini Hüseyin Cahit ’in Fransız yazar Lacombe ’den çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” yazısında, “Fransız İhtilali’nden bahsediyor!” gerekçesiyle kapattı ama Tevfik Fikret’lerin önünü açtığı özgür düşünme yolunu kapatamadı! *** Nâzım, “Ben içeri düştüğümden beri/ güneşin etrafında on kere döndü dünya/ ona sorsanız: ‘Lafı bile edilmez/ mikroskobik bir zaman’ / Bana sorarsanız: ‘On senesi ömrümün’” diye yazdı dizelerinde. Piraye ’ye, “Size bir adet fotoğrafımı göndereceğim. Fakat aksiliğe bak, saçlarımızı yeni gelen müdürümüz sıfır numara ile tıraş ettirdi” dedi mektubunda. Ve içeride insanı özledi bol bol. Onu hapse mahkûm ettirenlere bile dert anlatacak kadar koca yürekliydi: “Hapiste insan, insanın kıymetini biliyor. İnsan denilen mahluk yeryüzünün en ilgi verici şeyi. Bunun bir kitap cümlesi, bir lakırtı değil de, bir gerçek olduğunu insan ancak insansız kalınca yahut çok az insanla bir muhitte uzun yıllar zoru zoruna yaşatılınca anlıyor.” *** Hasan İzzettin Dinamo , “Vatan Şarkısı” şiirinin yayımlanmasından kısa bir süre sonra “Yeni Edebiyat” dergisinin sahibi Suat Derviş ona bir kâğıt uzatıverdi. “O ne?” diye sordu Dinamo. Makinede yazılmış resmi kâğıtta, “Derginiz yazarlarından Hasan İzzettin Dinamo’nun Vatan Şarkısı şiiri, sınıfları ve zümreleri birbirine düşürücü mahiyette görüldüğünden, derginiz Vekiller Heyeti kararıyla süresiz olarak kapatılmıştır” yazıyordu. Bu kadarla kalmamış, Dinamo bir de yargılanıp cezaevine gönderilmiştir. *** Sait Faik ’in Medarı Maişet Motoru, “Yeni Mecmua” dergisinde önce tefrika edildi. Sonrasında da yazar annesinden aldığı yardımla kitabını bastırdı. Roman, henüz dağıtıma girmemişken Bakanlar Kurulu kararıyla toplatılıverdi. Sait Faik yılmadı, Bu defa yeni bir öykü kaleme aldı: “Kestaneci Dostum” Kestane pişiren çocuğun mangalına tekme atılıyordu öykünün bir yerinde. Çok geçmeden Sait Faik, yine karakoldan çağırıldı: “Kim attı tekmeyi?” “Çocuğu bul! Okusun adam olsun. Kestanecilik etmesin!” *** A. Kadir 12 Eylül’de son şiirleri üzerine gözaltına alındı: “Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koyduğu gecenin sabahında evimden alındım ve Samandra’da bir garnizona götürüldüm. Orada iki ay kaldım. Üç defa gözlerim kapalı sorguya çekildim. ‘Bütün yaşamın suç’ dediler bana. Tüm yaşamımın hesabını verdim.” O günlerden şu dizeler kaldı: “Dayan, yorgun yüreğim/ dayan/ sıkışsan da, çırpınsan da, çatlasan da/ dayan…” *** Bu ülkenin aydınlarına ölümü düşündürecek denli çileli bir hayatı dayatmamızın ardında ne var? Nedeni çok basit! Böyle bir trajedi bizden daha geri ülkelerde yaşanmaz. Çünkü onların aydınları yok denecek kadar azdır. Genellikle de ülkelerini terk etme yolunu tutmuşlardır. Bizde ise aydın düşmanlığı siyasal bir gelenek halini almıştır. Kamplaşmanın kökeninde bu gerçeklik yatar! *** Melih Cevdet Anday “Yanyana” kitabından ötürü hakkında yedi buçuk yıl hapis istemiyle dava açıldığında, Jean Paul Sartre ’nin bir sözünü anımsamıştı: “Önemimizi Alman işgalinde anladık.” Bugün örgütlenmiş cehalet bizi toplumsal çürümeye doğru adım adım götürmeye çalışırken, bağnazlık alıp başını gitmişken, nefes almak bile zorlaşmışken uygarlık bilincimizin kaynaklarını korumak her şeyden önce boynumuzun borcu. Melih Cevdet’i yedi buçuk yılla yargılayan zihniyetle, bugün ülkeyi yangın yerine çevirenlerin karanlık yüzleri birbirine ne kadar da benziyor. Ama bizim yangın söndürme ustalığımız da Spartaküs’lerden, Bedrettin ’lerden, Pir Sultan ’lardan, Melih Cevdet ’lerden geliyor. *** Dostum Nihat Genç yoğun bakımda. Bugünlerde onun yeniden yaşama dönmesi hepimizin yeniden direnci olacak. Dayan Nihat! Dayan!

Source: Eren Aysan