“Toplumsal Etkinlikler Bülteni – Hatay’dan Tiyatroya, Bayram Coşkusuna”

Hataylı gençler ‘Senin Gücün, Senin Öykün’le yeniden olumlu bakış açısı kazandı: Derdimi balkondan attım

“Çok değiştim ben. İsyan etmeyi bıraktım. Meğer yapmam gereken hayatımı değil bakış açımı değiştirmekmiş. Bu programla bakış açımı değiştirmeyi başardım.” “Stresin benden kaynaklanmadığını farkettim. Onu uzaklaştırmak istedim. Dertlerimi kafamda canlandırdım, elime aldığımı hayal ettim, sonra da hepsini balkondan attım ve kurtuldum.” Hepimize yaşam dersi veren bu sözler, Antakyalı 16-17 yaşındaki genç kızlara ait. Başkanlığını Prof. Dr. Necla Arat’ın yaptığı Kadın Araştırmaları Derneği (KAD) ile Uluslararası Koçluk Derneği ICF Türkiye’nin işbirliğiyle düzenlenen “Senin Gücün, Senin Öykün” projesinin nasıl uygulandığını görmek üzere Hatay’dayız. Ekibimiz, KAD yönetim kurulu üyeleri Gülsün Kaya, Behice Çapın, ICF Türkiye Başkanı Beyza Erdem Balcı, ICF üyeleri Nuray Akmeriç ve Beyhan Fahriye Kılıçarslan’dan oluşuyor. BURS YETMEZ… Gülsün Kaya, Kadın Araştırmaları Derneği’nin depremden hemen sonra merkezi ABD’nin Kaliforniya eyaletinde bulunan Turkish Educational Foundation’ın (TEF) desteğiyle Hatay’lı öğrencilere burs desteği vermeye başladığını anlatıyor. Kaya, “Hatay’da yıkıntıların arasından fışkıran begonviller nasılsa gençler de öyle. Gençlerin, özellikle de kız çocuklarının, en çok yalnız olmadıklarını bilmeye, sözlerini duyan insanların varlığını görmeye gereksinimi var. Çok daha fazla gence ulaşmalıyız, bu tür çalışmaları yaygınlaştırmalıyız. ‘Bütün ümidimiz gençlikte’ ise eğer -ki öyle- bu ümidi güçlendirmek için kaynaklarımızı birleştirmeliyiz. Yalnızca burs vermek yeterli değil” diyor. Dernek, bölgede yaşamın biraz daha normale dönmesiyle gençler için yeni bir adım atmak, depremin izlerini taşıyan lise öğrencileninin kendilerine olan güvenlerini tazeleme, kendi potansiyellerini keşfetme ve hayata karşı yeniden olumlu bakış açısı kazanmaları için destek olmak istiyor. Bu amaçla da liseli gençlere bireysel ve grup olarak koçluk hizmeti sunulmaya başlanıyor. Bireysel koçluklar öğrenci ile koçun ortak belirledikleri gün ve saatte uzaktan erişimle, grup çalışmaları ise Hatay’da, Samm Franss Oteli’nin avlusunda yapılıyor. İzleme fırsatını bulduğum grup koçluk oturumunda, Nuray Akmeriç ve Beyhan Fahriye Kılıçarslan, gençlerle çalışmalarına “iletişim sakarlıkları” üzerine bir alıştırma ile başlıyor. Suçluyoruz, suçlanınca ilk tepkimiz savunma oluyor, yakınıyoruz, küsüyoruz. Peki ama ne yapmalıyız? O zaman sıra “etkin dinleme” egzersizine gelsin. Akmeriç ve Kılıçarslan, “İletişim sakarlığını gidermenin en doğru yöntemi etkin dinlemektir. En zehirli sakarlıklar, alay etmek, küçümsemek ve duvar örmektir. Karşınızdaki ne yaparsa yapsın siz nasıl biri olmak istiyorsunuz? Her zaman kibar ve anlayışlı mı olmak istiyorsunuz? ‘Ben kibar olmayı seçiyorum’ diyebilir ve kendi seçimlerinize sahip çıkabilirsiniz” diyerek hepimize doğru iletişim yöntemlerini gösteriyor. “YOKLARI SAYANLARLA YOL ALINMAZ” ICF Türkiye Başkanı Beyza Erdem Balcı, her alanda koçluk hizmeti sunduklarını ama kadınlara ve dezajantajlı kişilere öncelik verdiklerini vurguluyor. Bu projenin depremden etkilenen gençlerin güçlerini fark ettirmeyi amaçladığını anlatan Balcı, gençlere hitaben şöyle diyor: “Sizin gücünüz ve öykünüz bize ışık oldu. Hayatta inişler de çıkışlar da var. Hayatın içinde her şey var. Atatürk’ün bir sözünü hiç unutmayalım: ‘Yokları sayanlarla yol alınmaz.’ ‘Yok’ diyenlere sorun ‘Neden olmasın?’” “YANINIZDAYIZ” – PROF. NECLA ARAT: “Kızlarımız ve kadınlarımız bu toplumun can damarlarıdır. KAD 1990’dan beri kız çocuklarına ve kadınlara yönelik çeşitli projelerle ülkemizin sağlıklı geleceğine katkı vermeye çalışan bir sivil toplum örgütü. Hatay projemiz bir doğal afetin tüm acılı sonuçlarını yaşayan genç kızlarımıza yeniden yaşama gücü ve sevinci aşılamaya çalışan bir destek; duvarlarında ‘Yıkıldı yolunu gözleyen şehir’ yazan yıkık bir kentin insanlarına, ‘Biz yanınızdayız. Hatay’daki yalnızlığınızı anlayıp paylaşmaya geldik’ diyen küçük bir dokunma.” BİR YOL BULUYORUZ Senin Gücün Senin Öykün Projesi’nde yer alan bazı gençler, koçlarıyla yaptıkları görüşmelerden sağladıkları yararı şöyle anlatıyor: – EFLATUN DEDE (17 YAŞ): Üniversite sınavına gireceğim ve bu görüşmeler benim için çok yararlı oldu. Zaman ve stres yönetimi sorununu hallettim. Stresin benden kaynaklanmadığını farkettim. Stresi kafamda sürekli hissediyordum. Neye benzediğini konuştuk. Koçum, “Onu kendinden uzaklaştırmak ister misin?” diye sordu bana. Ben de balkondan atmak istiyorum dedim ve attım. Ankara Hukuk Fakültesi’ne girmek ve savcı olmak istiyorum ve sonrasında Antakya’ya dönmek. – IŞIL YILDIZ (16 YAŞ): Etkisini çok görüyorum. Beni engelleyen şeyleri koçumla paylaşıyorum ve birlikte bir yol buluyoruz. Kadın, hayvan, çocuk hakları için, kız çocukları için çalışmak istiyorum. Hayatla, toplumla iç içe olmak istiyorum. Ne mesleği yaparsam yapayım açık iletişim çok önemli. – MELİSA DİLSİZ (16 YAŞ): Hayat bize bir sürü şey öğretti. Sevdiğimiz insanları her an kaybedebiliriz, bir dakikada bütün hayatımız değişebilir. İsyan etmeyi bıraktım ben. Çok şey öğrendik depremden. Hayatımızı değil bakış açımızı değiştirmek gerek, ben bunu başardım. Bu proje bize umut ışığı oldu. Biz de başkalarına umut ışığı olacağız. – YASEMİN İSTANBULLU (12 YAŞ): Koçumla yapmak istediğim meslekle ilgili konuştuk. Ona yapmayı sevdiğim şeyleri anlattım. Resim çizmeyi çok sevdiğimi söyledim. Eczacı olmak istiyorum. Gitar, keman ya da piyano çalmak istiyorum. Burada yaşadığım için burayı seviyorum.

Source: Figen Atalay


Tiyatro Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı ve oyuncu Mert Fırat ile kampanya üzerine konuştuk: Perdeler kapanmasın

“Bu Yaz Sahnelerimizi Kapatmıyoruz” başlığıyla yola çıkan kampanya, haziran, temmuz ve ağustos aylarını kapsayacak. Yaz sezonu boyunca kooperatif üyesi tiyatrolar sahnelerini açık tutacak, seyircilerle buluşmayı ve dayanışmayı sürdürecek. Kooperatif ortaklarının katılımıyla yürütülecek kampanya, sahnelerin yalnızca oyun mekânları değil, aynı zamanda bir arada olmanın, paylaşmanın ve direnmenin alanları olduğu inancıyla yaşama geçiriliyor. Kampanya kapsamında seyircilerin tiyatroya erişimini kolaylaştırmak için “Bir bilet alana ikinci bilet yüzde 50 indirimli” uygulaması başlatılırken askıda bilet yöntemiyle de öğrencilerin ücretsiz oyun izleyebilmesi hedefleniyor. Tiyatro Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı ve oyuncu Mert Fırat ile kampanya üzerine konuştuk. YAKLAŞIK 80 TİYATRO – Kampanya fikri nasıl ortaya çıktı? Nisan ayında Tiyatro Kooperatifi’nin genel kurul toplantısını gerçekleştirdik. Bu toplantı, ortağımız olan tiyatro temsilcileriyle bir araya gelip yaşadığımız sorunları, çözüm önerilerimizi ve yeni proje fikirlerimizi konuşmak açısından çok verimliydi. Yaklaşık 80 tiyatroyu bünyesinde bulunduran büyük bir topluluğuz ve her zaman ortak akılla, kolektif bir biçimde hareket etmeye gayret ediyoruz. Ekonomik ve toplumsal sorunların günden güne derinleştiği bir dönemdeyiz. Bu sorunların tiyatrolar üzerindeki etkileri de kaçınılmaz biçimde gündemimizdeydi. Özellikle gençler, tiyatrolar ve seyirciler arasındaki bağın zayıflaması bizi harekete geçirdi. – Tiyatro sezonunun kısa sürmesi tiyatrolar ve tiyatroseverler için de bir sorundu aslında. Evet, bir diğer konu da, tiyatro sezonlarının eylül-mayıs aylarıyla sınırlı olmasıydı. Bu uzun süredir süregelen uygulama aslında seyirciyle aramıza görünmez bir duvar örüyor. Oysa biz sanatın mevsimsiz olduğuna, ifade özgürlüğünün zamanla sınırlanamayacağına inanıyoruz. Üstelik sahneler sadece oyunların sergilendiği alanlar değil, birlikte düşünmenin, üretmenin, direnmenin, dinlemenin, anlamanın, itiraz etmenin ve yeni fikirlerin yeşerdiği canlı mekânlar. Bu düşünceler bizi şu ortak noktaya taşıdı: “Yazın sahnelerimizi kapatmayalım. Sessizliğe, yalnızlığa ve ticarileşmeye karşı tiyatroyla ve seyircimizle yan yana duralım. Bu koşullarda kapanmak değil, açık kalmak bir duruş olsun.” “PAYLAŞMANIN VE DÜŞÜNMENİN MEKÂNI” – Kampanya ile asıl hedeflenen nedir? Bu kampanya bir oyun takvimi paylaşımı değil, dayanışmanın, birlikte üretmenin ve umudu canlı tutmanın bir ifadesi. Çünkü bugün gençler geleceksizlikle, tiyatrolar seyircisizlikle, toplum ise giderek artan bir umutsuzlukla yüzleşiyor. Biz tiyatrocular olarak sahnelerimizi açık tutmanın, hem bugüne bir yanıt hem de yarına bırakılacak bir umut olduğuna inanıyoruz. “Bu Yaz Sahnelerimizi Kapatmıyoruz” kampanyası, Tiyatro Kooperatifi çatısı altındaki tiyatroların kolektif inisiyatifiyle doğdu. Sahneli ya da sahnesiz, tüm üyelerimizin katılımıyla hayata geçti. Çünkü sahneler sadece gösteri alanı değil, birlikte olmanın, paylaşmanın ve düşünmenin mekânları. – Bilet kampanyasından bahseder misiniz? Kampanyayla birlikte haziran, temmuz ve ağustos ayları boyunca tiyatroya erişimi kolaylaştırmak için “Bir bilet alana ikinci bilet yüzde 50 indirimli” uygulamasını başlattık. Ayrıca “askıda bilet” uygulamamız sayesinde lise ve üniversite öğrencileri oyunları ücretsiz izleyebilecek. Bazı sahneler zaten yazın açıktı. Ama bu kez ilk kez kolektif bir yaklaşımla, bir duruşa dönüşerek “Yazın sahnelerimizi kapatmıyoruz” dedik. Bu sadece bu yaza özel bir kampanya değil. Amacımız daha uzun vadeli: Sanat sezonunun eylül-mayıs arasında sıkışıp kalmasına karşı bir itiraz ve gelecek kuşaklara bu döneme dair bir not bırakmak. Normalde yazın kapalı olan birçok tiyatro da büyük bir özveriyle kampanyaya katıldı. Böylece biz tiyatrolar seyircimizden, seyircilerimiz de bizden uzak kalmayacak. Sezonda kaçırılan, “Keşke izleseydim” denen pek çok oyunu yaz boyunca sahnelerimizde izlemek mümkün. Kampanyaya dair tüm detaylar ve programa “tiyatrokooperatifi.org/bu-yazsahnelerimizi-kapatmiyoruz” adresinden bakılabilir. “SANATÇININ KORUNMASI ANAYASAL GÖREV” – Sizce tiyatroların bu krizi atlatabilmesi için devlet nasıl bir yaklaşım benimsemeli? En net ve temel cevap şu olur: Anayasanın 64. maddesi uygulanmalı. Bu madde, devletin sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı koruma yükümlülüğünü açıkça ortaya koyar. Sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yaygınlaştırılması için devletin gerekli tedbirleri alması anayasal bir görevdir. Tiyatro sanatının sürdürülebilirliği için onu yalnızca bir eğlence biçimi ya da popüler kültür öğesi olarak değil, kendi kültürel zemininde değerlendirmek şart. Tiyatro, yaratıcı endüstrilerin beslendiği, kültür-sanat ekosisteminin can damarlarından biridir. Ekonomik ve sosyal etkisi de oldukça büyüktür. Sanat tıpkı sağlık, eğitim, adalet gibi kamusal bir hizmettir. Bu nedenle tiyatro faaliyetlerinin sadece bir ticari faaliyet gibi görülmesi yanlış olur. Bu bağlamda, özel tiyatroların “tacir” statüsünden çıkarılarak sanatsal faaliyetlerine özgü, yeni ve sürdürülebilir bir statüye kavuşturulmaları gerektiğini düşünüyorum. Atılması gereken bazı somut adımları şöyle sıralayabilirim: – Vergi yükünün azaltılması. – SGK ve KDV teşviklerinin sağlanması. – Destek mekanizmalarının güçlendirilmesi ve çeşitlendirilmesi. – Sahne giderlerinde (elektrik, su, doğalgaz vb.) indirim uygulanması. – KOSGEB gibi desteklerin tiyatrolara da uyarlanması. – Sponsorluk ve bağış sistemlerinin uluslararası örneklerde olduğu gibi geliştirilmesi. Bu adımlar hayata geçirildiğinde, hem tiyatroların ayakta kalması hem de seyircilerin daha kolay erişim sağlaması mümkün olur. Çünkü sanatı yaşatmak, toplumu yaşatmak demektir.

Source: Öznur Oğraş Çolak


AKP bayrağıyla tur attı milyonluk ihaleyi kaptı

Birgün’den Mustafa Bildircin’in haberine göre, Bahçelievler Belediyesi 16 Nisan 2025 tarihinde, “Dekoratif Aydınlatma Elemanları Alımı ve Montajı İşi” ihalesi açtı. 16 Nisan’da duyurusu yapılan ihale, 15 Mayıs’ta gerçekleşti. İhalenin sözleşmesi ise 29 Mayıs’ta imzalandı. AKP’li Bahçelievler Belediyesi’nin, 36 kalem dekoratif aydınlatma elemanı için 29 Mayıs’ta imzaladığı sözleşmenin bedeli, 9 milyon 389 bin TL oldu. İhaleye yalnızca bir şirket teklif verdi. Belediye ile sözleşme imzalayan rakipsiz şirketin, Madis Enerji isimli şirket olduğu belirtildi.

FANATİK AKP’Lİ

Madis Enerji’nin sahibi ise Muhammed Ali Doğan. Doğan’ın, siyasi iktidara yakınlığı, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarla ortaya konuldu. Bahçelievler Belediyesi’nden 9,3 milyon TL’lik ihale alan şirketin sahibi Doğan’ın, AKP’ye oy attığı pusulanın fotoğrafını ve AKP bayrağıyla görüntülerini sosyal medya hesabından paylaşması dikkat çekti.

Kardan adam

Belediyenin 9,3 milyon TL’ye aldığı dekoratif aydınlatma elemanlarından bazıları, ihale dosyasında şöyle sıralandı:- Fotoğraf Çekim Çerçevesi ve Kardan Adam Dekoru- Sarmaşık Dış Mekân Aydınlatma- Ramazan Davulcusu Dekoru- Mutlu Yıllar Yazısı- Hayırlı Ramazanlar Yazısı- Dekoratif Aydınlatma Direği

Source: Haber Merkezi


Forma tanıtımına büyük ilgi

Trabzonspor”un 2025-2026 sezonuna ait forma tanıtım filmi, kısa sürede çok büyük bir ilgiyle karşılandı. Bordo mavili kulübün, X hesabından yayınladığı tanıtım videosu, yalnızca bu platformda 4.2 milyon izlenmeye ulaştı. Yeni sezon formalarının ilk kez görücüye çıktığı tanıtım filmi, duygusal anlatımıyla ve görselleriyle taraftarlardan tam not aldı.

Source: Fotomaç


Başkandan bayram mesajı

Başkan Ertuğrul Doğan, Kurban Bayramı dolayısıyla mesaj yayımladı. Doğan, şunları kaydetti: “Biz, kucaklaşmayı bilen bir camiayız. Tartışsak da küsmeyiz, yorulsak da vazgeçmeyiz. Çünkü bu armanın içindeki herkes hikayemizin parçasıdır. Bu vesileyle evinde Trabzonspor konuşulan her sofraya, çocuğunun alnına bordo-mavi yazılan her aileye, gözlerinde hala şampiyonluk günü parıltısı taşıyan her büyüğümüze hayırlı bayramlar diliyorum.

Source: Fotomaç


Fenerbahçe”de “Yellow” çılgınlığı!

Basketbolda 10 yılı aşkın süredir Avrupa’nın en önemli kulüpleri arasında yer alan ve bu yıl ikinci kez THY EuroLeague şampiyonluğu kazanan Fenerbahçe Beko, ‘Yellow’ adlı maskotuyla da salonlarda fırtınalar estiriyor. 2022 yılında hayata geçirilen Yellow, yarattığı hayran kitlesi, sosyal medya etkileşimleri ve oyuncaklarının Fenerium’da ulaştığı 1 milyon Euro’luk satış rakamıyla gerçek bir başarı öyküsüne imza attı.AYLAR SÜREN ÇALIŞMA İLE ORTAYA ÇIKTIBugün Fenerbahçe Beko ile özdeşleşen bir marka haline gelen Yellow, kulübün basketbol şubesi tarafından geliştirildi. NBA takımlarının yıllardır uyguladığı maskotların benzerini hayata geçirmek için harekete geçen basketbol şubesi, kulübün simgesinin ‘sarı kanarya’ olmasından yola çıkarak, aylar süren çalışmalar sonucunda maskotun şeklini belirledi. Ardından, Yellow’u canlandıracak kişi bulundu. Gözden Kaçmasın Fenerbahçe”den Milan Skriniar kararı! Oyuncuya bildirildi Haberi görüntüle KİMLİĞİ KESİNLİKLE GİZLİ TUTULUYORKimliği gizli tutulan Yellow, 3 yıldır İstanbul’daki maç karşılaşma öncesi taraftarları coşturan şovlar yapıyor, Fenerbahçeli basketbolcuları sahaya ‘çak’ yaparak uğurluyor, rakip oyuncuların taklidini yapıyor. Salonda kırmızı atkıyla oturan Monaco Başkanı’na ‘Burada kırmızı renk istemiyorum’ işareti yapan Yellow, uzun yıllar sonra maç izlemeye gelen eski başkan Aziz Yıldırım’ın elini öpmesiyle de büyük ilgi topladı.100 CM”LİK PELUŞU 4 BİN 500 TLSon olarak Fenerbahçe Beko’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yaptığı ziyarete de takımla birlikte giden Yellow, Erdoğan’a kendi peluşunu hediye etti. Kendi sosyal medya hesaplarına sahip Yellow’un İnstagram’da 221 bin, X’te 60 bin takipçisi bulunuyor. Kendi reklamını da almaya başlayan Yellow’un Fenerium’da çok sayıda oyuncağı ve peluşu bulunuyor. 100 cm’lik bir Yellow peluşu 4 bin 500 TL’den satılıyor.

Source: Süleyman Arat


Kepenkler kapanmıyor kooperatifler açılıyor

Güneydoğu kırsalında hedeflediğimiz 1.000 kilometrelik turda direksiyonu Mardin”in ünlü ilçeleri Kızıltepe ve Midyat”a oradan da Fırat kalkanı operasyonları ile yeniden hayat bulan sınır köylerine kırıyoruz. Özellikle sınırın iki yaka sında da kurulmaya başlayan organize sanayi bölgeleri, devasa büyüklükteki kamu yatırımları ve kooperatif oluşumlarının hikâyeleri bizi adeta kendine çekiyor. Sabah erken saatlerde Kızıltepe”deyiz. Mardin”in güzelliklerini es geçip direkt Kızıltepe”ye gelme nedenimizin elbet bir sebebi var. Çünkü Irak ticaret yolu üzerindeki bu 250 bin nüfuslu ilçe, aynı zaman çevredeki yüzlerce köy ve belde için Güneydoğu”nun en büyük toptancı hali… Bölgedeki birçok ürünün fiyatı buradaki toptan satış merkezlerinde belirleniyor. Bölge, artık güvenlik sorunları, kepenk kapatma ile değil üretim gündemiyle konuşuluyor. En belirgin değişim, kooperatifleşme. Dağlar ve yaylalarda güvenliğin sağlanması, köyler arası iletişimin güçlenmesi, tarım ve hayvancılık başta olmak üzere birçok üretim kaleminde canlılık sağlıyor. Bu canlılık Kızıltepe”de yeni oluşumları beraberinde getiriyor. Vatandaşlar çok sayıda kooperatif kurarak bölge ekonomisine yeni bir dinamizm sağlıyor. Özellikle tarım ürünleri toptancıları kendi aralarında örgütlenerek üretim, depolama ve pazarlama zinciri kurmuşlar. Bu alandaki devlet teşviklerini iyi değerlendirmişler. BARIŞ RUHU ORTAK ÜRETİME YANSIDI Kızıltepe”nin kaldırım üstü çayhanelerinde bölgenin öne gelen esnafları ile bir araya geliyoruz. Zeytin, lokum ve kuruyemiş alanlarında tanınmış bir esnaf olan Ahmet Cemil Bingazi 17 kişi ile bir araya gelerek yeni kurdukları soğuk hava deposundan bahsediyor. Bu depo sayesinde geçen yıl yüzde 50 olan ürün firesini sıfıra düşürdüklerini belirterek, “Burası yıllardır kepenek kapatma eylemleri ile gündeme geldi. Şimdi üretim konuşuluyor. Terörsüz Türkiye süreci bizim ortaklık kültürümüze yansıdı. Kooperatiflerin ve yeni kurulan fabrikaların sayısı artıyor” diyor. Kızıltepe çıkışında, tozlu yolun kenarında küçük bir tezgâh… Rüzgârda hafifçe sallanan tabelada Arapça ve Türkçe “Doğal Parfümler” yazıyor. Burası sıradan bir tezgâhtan daha fazlası… Üç çerçeve dikkat çekiyor: Halep Üniversitesi Eczacılık diploması, Şam Üniversitesi Kimya bölümü mezuniyet belgesi ve uluslararası bir aromaterapi sertifikası. Suriye”de savaşla dağılan bir hayatın içinden bilgisiyle çıkmış bir mülteci. Kendi formülleriyle hazırladığı parfümleri satıyor. “Her şeyimizi kaybettik savaşta. Ama beynimizin içindekileri değil. Türkiye bana bir alan açtı, ben de burada kendimi yeniden kurdum” diyor. GAP”TA FİNAL HEYECANI Bölge açısından GAP çok değerli… Söz dönüp dolaşıp GAP”a da geliyor. Bu yarım asra yaklaşan rüyada sona gelinmek üzere. Özellikle son yatırımlar enerji ve sulama sorunlarına yeni bir güç katacak. Bölgede görüştüğümüz kamu yetkilileri, 2024 yılı itibarıyla Mardin”de 345 proje hayata geçirildiğini bunların 124″ü tamamlandığını belirtiyor. Yine tarım sektöründe Aşağı Fırat 2. Merhale Projesi kapsamında Mardin”e 57 milyar TL”lik yatırım planlandı. 2025 yılı için 8.15 milyar TL ödenek tahsis edildi. Bu projeyle bölgedeki tarım arazilerinin sulanması ve verimliliğin artırılması hedefleniyor. Toplam yatırım tutarı 51 milyar 236 milyon TL olarak kaydedilmiş. GAP Eylem Planı”nın 2024- 2028 döneminde, bölgede 198 projeye toplam 496 milyar TL kaynak aktarılması ve 570 bin kişiye istihdam sağlanması hedefleniyor. MİDYAT TELKÂRİLERİNİ KANADA”YA SATIYOR Sınır hattı boyunca uzanan yolculuğumuzda bu kez rotamızı, son yıllarda turizm yatırımlarıyla adından söz ettiren Midyat”a çeviriyoruz. Yol boyu bize sessizce eşlik eden bağbozumuna yaklaşmış üzüm bağları arasında ilerlerken, taş ustalığıyla bezeli bu kadim kente varıyoruz. Midyat”a adım atar atmaz, sıcak taş duvarlardan yansıyan ışık gibi, yüzümüze vuran bir samimiyet karşılıyor bizi. Dar sokaklarda yankılanan çocuk sesleri, taş evlerin serin gölgelerine sığınan yaşlıların selamıyla birleşiyor. Biz de soluğu, eski bir hanın avlusuna kurulan küçük bir atölyede alıyoruz. Burada bizi 27 yaşındaki Elif karşılıyor. Üniversiteyi Mardin”de okumuş, sonra doğup büyüdüğü Midyat”a dönüp babaannesinden öğrendiği telkâri sanatını dijitale taşımış. Gümüş tellerle ördüğü minik motifleri gösterirken, “Instagram”daki ilk siparişim geçen ay Kanada”dan geldi” diyor. KADIN KOOPERATİFLERİ ZİRVEDE Midyat kırsalındaki eski bir okul binası, kadın kooperatifine dönüştürülmüş. Küçük bir taş fırın, lavanta tarlası ve sabun üretimi yapılıyor. Siparişler minibüsle şehir merkezine ulaştırılıyor. Kadınlar bireysel markalar yaratmış. E-ticarete girmiş, marketlere ürün veriyorlar. MİKRO ÜRETİM, MİKRO GİRİŞİM Buradan Mazıderesi köyüne geçiş yapıyoruz. Genç bir girişimci, üç yıl önce bakkal dükkânını yeniden açmış. Raflarda sadece temel ürünler değil, kendi ürettiği salçalar, pestiller, kurutulmuş domatesler var. WhatsApp gruplarında satış stratejileri konuşuluyor. Mahalle ölçeğinde ticari bilinç artmış. SINIRIN ÖTESİNDE UMUT VAR Sınır hattına yaklaştıkça manzara değişiyor. Geniş ovayı bölen gri beton duvar, Suriye ile Türkiye arasında 911 kilometrelik sınıra örülmüş güvenlik duvarının bir parçası. Bu dev bariyer, kaçak geçişleri azaltsa da tamamen ortadan kaldırmamış. Yol kenarındaki sınır köylerinde hâlâ ucuz sigara ve elektronik eşya satışı devam ediyor. Bölge esnafı burada da barış süreciyle beraber daha adil bir ekonomik sistemin oturmasını arzu ediyor. Duvarın ötesinde farklı hikâyeler de filizleniyor. El Bab ve Çobanbey”deki Organize Sanayi Bölgeleri… Suriye”nin kuzeyindeki bu küçük kasaba, Türk girişimciler için yeni bir üretim alanına dönüşmüş. Türk yatırımcılar, burada bir organize sanayi bölgesi kurmuş.

Source: Metin Can


Yeni Akit”in “Ferdi Zeyrek” paylaşımı olay oldu!

Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, evinde elektrik çarpması sonucu Manisa Celal Bayar Üniversitesi Hafsa Sultan Hastanesi”nde tedavi altına alındı.
KALP MASAJIYLA HASTANEYE GÖTÜRÜLDÜ
Zeyrek”in bilincinin kapalı olduğu ve kalp masajı yapılarak hastaneye getirildiği öğrenildi.
YENİ AKİT”İN BAŞLIĞI GÜNDEM OLDU
Manisalılar Zeyrek”e destek için hastane önünde toplanırken, Yeni Akit gazetesi”nin “Ferdi Zeyrek” için attığı başlık sosyal medyada gündem oldu.
“ÇARPILDI” DİYE VERDİLER
Yeni Akit gazetesi, Zeyrek”in hastaneye kaldırılmasını “Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek çarpıldı” başlığıyla verdi.

“Çarpıldı” ifadesi tepki toplarken, söz konusu paylaşımın altına çok sayıda yorum geldiği görüldü.
İşte o haber

Source: Devrim Karadağ


A Milli Takım’da hedef büyüdü: Her kupaya talibiz

A Milli Futbol Takımı’nın ABD ile oynayacağı hazırlık maçı öncesi düzenlenen basın toplantısında Teknik Direktör Vincenzo Montella ve savunma oyuncusu Merih Demiral önemli açıklamalarda bulundu.Montella, Kurban Bayramı mesajıyla başladığı konuşmasında “Uzakta da olsak kalbimiz memleketimizle beraber. Tüm milletimizin bayramını kutluyorum” dedi. ABD’de olmanın, 2026 Dünya Kupası öncesi büyük bir deneyim olduğunu vurgulayan Montella, “Ortamı görmek, tecrübe etmek bizim için önemli” ifadelerini kullandı.”Kazanmak önceliğimiz, ama adaptasyon da şart”Hazırlık maçlarının amacını “adaptasyon” olarak tanımlayan Montella, farklı rakip yapılarına karşı oynayacak olmanın oyuncular için değerli olduğunu söyledi:“Meksika ile ilk kez karşılaşacağız. Fiziksel olarak bizden önde olabilirler ama bizim için kendi performansımız daha önemli. Bu maçlar dostluk gibi görünse de kazanmak her zaman önceliğimiz.”Takım yapısına dair de değerlendirmelerde bulunan Montella, “Formasyon ve ilk 11 konusunda net fikirlerim var. Genç ve tecrübeli oyuncuları harmanlıyoruz. En iyi olan futbolcuyu oynatacağız” dedi.”İspanya değil, Gürcistan maçı asıl belirleyici olacak”Montella, Avrupa Şampiyonası’ndaki grup sürecine dair değerlendirmesinde, kamuoyunun dikkatini başka bir yöne çekti:“Herkes İspanya’yı konuşuyor ama odak noktamız Gürcistan olmalı. Turnuvanın ilk maçı çok zorlu olacak. Gürcistan’ın ne kadar güçlü olduğunu Avrupa Şampiyonası’nda gördük. Adım adım ilerlemeliyiz.””Oyuncular arası bağ çok güçlü, bu atmosfer 2026’ya taşır”Montella, sağlık durumu takip edilen oyuncularla ilgili bilgi vererek, “Mert’in durumu maç saatinde netleşecek. Ahmet’in de durumu takip ediliyor. Kimseyi dışarıda bırakmıyoruz, her oyuncumuz değerli” dedi.Takım içerisindeki olumlu havaya da değinen İtalyan teknik adam, “Burada gerçekten çok iyi bir hava var. Oyuncular arasında güçlü bir bağ var. Umarım bu birliktelik bizi 2026’ya taşır” diye konuştu.Demiral: “Çağlar-Merih duvarı geri dönüyor”Basın toplantısında konuşan Merih Demiral ise, yeniden Çağlar Söyüncü ile sahada olmanın heyecanını yaşadığını belirtti:“Çağlar-Merih duvarını çok özledik. Yeniden birlikte oynamak mutluluk verici. Çok güzel bir takımımız var, bu birlikteliği sürdürmek istiyoruz.”Demiral, Türkiye’nin büyük maçlarda ortaya koyduğu performansa da dikkat çekerek, “İspanya çok güçlü ama biz büyük maçları seven bir milletiz. Her maç bizim için aynı önemde” ifadelerini kullandı.”Her kupaya talibiz”Kişisel hedeflerine de değinen milli futbolcu, “Asya şampiyonluğunu kazanan ilk Türk futbolcu olmak gurur vericiydi ama daha büyük hedeflerim var. Dünya Kupası da dahil her turnuvaya katılıp kupayla dönmek istiyoruz. Uluslar Ligi’nde A Ligi’ne çıktık, şimdi her kupaya talibiz” dedi.

Source: Dünya Gazetesi


“Yalıda oturan şahane züğürtlerdik”

◊ Nevra Hanım, dedeniz Amasya valisiymiş. Büyük dayınız, Sultan V. Murat’ın kızıyla evliymiş. Anne tarafından saraylı, yalıda büyümüş bir kızsınız. Ailenizde var mı kuşaktan kuşağa aktarılan saray hatıraları- Tabii çok küçüktüm, aktarıldıysa da bilmiyorum. Fakat hayatımızda çok kural vardı. Bahsettiğin yalının her katında aileden bir fert otururdu; annemin büyük halası, teyze, onun çocuğu filan… Büyük bir yemek salonu vardı. Yemek zamanı hep beraber oradaki masaya otururduk. İlkokul çağlarımdan bahsediyorum. Büyükler yemeye başlamadan da hayatta bir şey yiyemezdin. Ben hep patates kızartmasına uzandığımı ve annemin elime vurduğunu hatırlıyorum “Büyükler başlamadı, yiyemezsin” diye. Evimiz büyük bir bahçe içindeydi…◊ Neredeydi tam olarak?- Bebek’te. Şimdi de bir yalı apartmanı var orada ama bizimle ilgisi yok artık.◊ O büyük bahçede çok zaman geçirir miydiniz?- Annemin teyzesinin iki tane köpeği vardı. Onlar bahçedeyken bize orada oynamak yasaktı. Köpekler rahatsız olmasın diye! Benden 6 yaş küçük bir kız kardeşim var, biz bu duruma çok bozulurduk.◊ Neden köpekler çocuklardan rahatsız olsun? Birlikte oynasaydınız işte…- İşte kaide… Sonradan ben şunu dedim Zehra’ya; biz ne kadar kuvvetli şahsiyetlermişiz ki, hayvanlardan nefret etmedik. O duruma bir tepki olabilirdi çünkü ileriki yaşlarda. Aksine köpekleri çok severim ben. 17 sene köpeğimiz oldu Metin’le hatta.◊ Çocuk korkar, rahatsız olur diye köpekler uzaklaştırılır aslında…- Bizde tam tersiydi. Yine de çok oyun oynadık o bahçede; işte dekmancılık, Pecos Bill’cilik, ağaçlara tırmanma… Evimizin girişinde nefis bir manolya ağacı vardı. Kaç sene geçti, o mis gibi kokusunu unutamıyorum.◊ Paşa dedenizden kalma kıymetli hatıralar var mı elinizde?- Tabaklar var. Onları deprem korkusuyla indirdim. Önceden yalının salonunda sergilenen, şimdi evimin duvarımda bulunan eski yazılar var bir de. Ben çok severim eski yazıyı. Onlara baktığımda büyük birer sanat eseri görüyorum, bana o devirleri anımsatıyorlar…YARIN NE YİYECEĞİMİZİN HESABINI YAPARDIK◊ Bu güzellik nereden Nevra Hanım, annenizden mi?- Annem çok güzel kadındı. Biz kardeşimle onun yarısı bile olamamışız. Çok da iyi kalpliydi. Ama biraz pasifti. Biz çocukken “Niye benim çocuklarımı bahçeden alıyorsunuz?” diyebilir, elini masaya vurabilirdi. Hiç vurmadı. “Aman susun, aman ses çıkarmayın. Dayınız kızar, teyzeniz kızar, yengeniz kızar”… Hep böyle büyüklere saygılı ve kontrollü bir çocukluk geçirdik. Ama onun dışında bizi aşırı serbest bıraktı annemle babam. “Gezin, tozun, sinemaya gidin. Tabii ki erkek arkadaşınız olabilir, beraber yürüyüşe çıkabilirsiniz” derlerdi.◊ Babanız Sorbonne Üniversitesi mezunu, beş dil bilen bir tüccar. Bolluk bereket içinde mi büyüdünüz?- Hayır, tam tersi. Hatta hep esprisini yapıyorum; şahane züğürtlerdik biz. Varak koltukta oturur, pembe çini sobalar yakardık. Bir yandan da yarın ne yiyeceğimizin hesabını yapardık.◊ Neden?- Çünkü dedelerden kalmış o varlık öylece duruyor. Tamam saraydan gelme akrabalıklar var ama saray sana para dağıtmamış ki. Ev var, konak var, antikalar var etrafta. Ama kimsede “Parasızız, şu antikayı, şu vazoyu satalım” düşüncesi yok. Ben çocukluğumda koleje gittim, şunu çok iyi hatırlıyorum; o zaman modern akım başlamıştı. Herkesin evinde minimalist, modern koltuklar vardı. Bizde ise saraydan kalma varaklı koltuklar. Ben nasıl utanıyorum! Arkadaşlarımı eve çağırmak istemiyordum. Şimdiki aklım olsa, onların değerini nasıl bilirdim. Annem ala ala birkaç parça tabak almış, apartman çocuğu olduğumuz zamana kadar onları taşımış.◊ Diğer eşyalara ne oldu?- Eskicilere satıldı. Annemin bir çini sobayı öyle sattığını hatırlıyorum.◊ Antika değeri neydi kim bilir…- Şimdiki aklım olsa “Anne satma bunu” derdim tabii ki. Büyüdükten sonra eskiden kalmış, yıllanmış eşyalara kıymet veren bir insan oldum. Anıları olan eşyalara ama. Yoksa gidip de bir yerden eski bir yazıyı alıp asmam duvarıma. Onun benim çocukluğumdan kalmış olması lazım.KIRMIZI PERDE AŞKIM O YALIDA BAŞLADI◊ 1960’ların, 70’lerin Türkiye’sinde, o yalı disiplini içinde ailenize oyunculuğu nasıl izah ettiniz?- O yalıda bazı kapıların bordo renkte kadife perdeleri vardı. İşte benim kırmızı perde aşkım orada başladı. Kendimi balerin zannedip o perdenin önünde poz verdiğim fotoğraflarım var. Hep balerin olmak istedim. Bale okulu Beşiktaş’taydı, gitmesi gelmesi zordu, o yüzden baleden vazgeçildi. Piyano istedim, fakat çok kabiliyetsiz çıktım. Ama hep oyun oynadım, hep bir karaktere büründüm. Bütün ailenin taklidini yapardım. Koleje başladıktan sonra da tiyatroya devam ettim.◊ Babanız nasıl izin verdi?- “Bir tek şartla” dedi babam; “Derslerinde en iyi notları alırsan tiyatrona devam edebilirsin”. Ben bu sözü aldıktan sonra hiçbir şey önümde engel olmadı, çünkü çalışkan bir talebeydim.◊ Sonra okumak için Amerika’ya mı gittiniz?- Burslu talebe olarak seçildim lise 1’de. AFS (American Field Service) programı ile gittim. Hayatımın en güzel tecrübesiydi.◊ Hangi şehre gittiniz?- Palo Alto’ya. Stanford Üniversitesi’nin olduğu şehir. Hayalim o üniversiteye gitmekti. Fakat o daha çok hukukla ilgili bir okuldu. Bütün Amerika’daki üniversitelere müracaat ettim, burs alamadım. En büyük pişmanlığım, başka bir bölümü yazmayı akıl edememiş olmam. İşin kötü tarafı, o sırada konservatuvar giriş sınavını da kaçırmış oldum. O yüksek notlarla ortada kalakaldım. Sonra baktım LCC’nin tiyatro kursları var, oraya yazıldım. Ve bir gittim baktım ki; Haldun Dormen, Yıldız Kenter, Müşfik Kenter falan herkes orada! İşte o benim hayatımın dönüm noktası oldu.MADDİ DURUMUMUZ SIKINTILIYDI, O BANA YETİNMEYİ ÖĞRETTİ◊ Hatırladığınız en eski bayram hangisi? – Bebek’te geçen çocukluğumdaki bayramlar… Herkesin hayatında vardır kırmızı rugan pabucun başucuna konulması hikâyesi. Bizim evde de maddi durumlar hep sıkıntılıydı. Her dakika bir şey alınmazdı. Ki ben bununla iftihar ederim. Çünkü o bana yetinmeyi, paranın kıymetini bilmeyi öğretti.◊ Peki aradan geçen yıllarda ne gibi farklar gözlemliyorsunuz?- En basitinden saygılar, “merhaba”, “günaydın” demeler, erkeğin hanıma kapıyı açması; böyle basit şeyler değişti. Yeni taşınan birine bir tabak yemek götürüp, “Hoş geldiniz, hayırlı uğurlu olsun” demeler… O devirde Bebek’te herkes aile gibiydi. Sokakta herkes sizi tanıyor, herkes annenize, babanıza selam söylüyor. Köy gibi bir hayat vardı Bebek’te, o kadar güzel bir çocukluk geçirdim ki. 12-13 yaşındaki kardeşimle tramvaya binip Beşiktaş’taki sinemaya giderdik hafta sonları. Annemle babam merak bile etmezdi. Artık yürürken arkandan birinin gelip seni durup dururken bıçaklamayacağı ne malum? Olacak iş değil… Artık herkes sinirli.Biz en güzel devirleri yaşadık. Artık en yakınını bile tanıyamıyorsun.ŞİMDİ BAYRAMDA EL ÖPME YOK WHATSAPP’TAN EMOJİ YOLLUYORLAR◊ Şimdiki bayramlar nasıl geçiyor?- Bayramın farkında bile olmuyorsun ki… Çünkü herkes seyahatte oluyor. Bizim evde bayram sabahları Metinciğim muhakkak tıraşını olur, şık giyinirdi. Beni de şık giyimli, makyajlı isterdi. Çocuklara el öptürürdü. Herkese, bana dahi bayram harçlığı verirdi.Biz küçükken mendilin arasında verilirdi harçlıklar. Mendil biriktirirdik. Bunlar hep bayram neşesi olarak kaldı.Şimdi öyle neşeler yok. Büyüklerin evine gidip el öpme derdi kalmadı. WhatsApp’tan mesaj çekiyorlar şimdi. Hatta emoji yolluyorlar! Ben ona çok kızıyorum.Çocuklarıma da, torunlarıma da söylüyorum; “Sakın ha bana WhatsApp’tan yazmayın. En azından telefon etmenize de razıyım” diyorum.◊ Kaç torununuz var?- Beş torunum var Murat’la Selim’den. En büyükleri 14 yaşında. Torunlara da devamlı şunu aşılamaya çalışıyorum; “Bayram önemlidir. Büyüklerinizin kıymetini bilin, hatırını sorun.” Şimdiki çocuklar o kadar materyalist oldu ki, eline bakıyorlar bayramda kaç lira vereceksin diye.ANTHONY HOPKINS YAŞIMA UYGUN, ONUNLA OYNAMAK MÜTHİŞ OLUR◊ “Şu isimle bir filmde oynasaydım” dediğiniz biri var mı dünya sinemasından?- Şimdi bu yaşımda Anthony Hopkins’le oynamak istiyorum. (Gülüyor) Kolej yıllarımda Rock Hudson, Richard Chamberlain falan vardı çok beğendiğimiz. Onlarla oynamayı çok isterdim. Sonra George Clooney’ler, Brad Pitt’ler falan girdi devreye. Ama Anthony Hopkins yaşıma da uygun, yani müthiş olur.GENÇ NEVRA’YA “HAYATI DAHA CESUR YAŞA” DERDİM◊ Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz? Sık sık hayat muhasebesi yapar mısınız?- Artık bu yaştan sonra yapmıyorum.◊ Neden?- Metin’den sonra yapmıyorum artık. Niye yapayım ki? Hayatı akışına bırakıyorum. O akışın içinde güzel şeyler oluyor, mutlu oluyorum. Kötü, can sıkıcı şeyler olunca da “Bu da bir imtihan” diye düşünmeye çalışıyorum.Çocuklarım, torunlarım, gelinlerim var, ailem etrafımda. Ve mesleğim var. Seyirci karşısına çıkıp onlardan alkış alınca, ne kadar şanslıyım ki bu yaşımda hâlâ sahnedeyim ve alkışlanabiliyorum diye düşünüyorum.Allah’tan bizim mesleğimizde emeklilik yok. Allah’a bin şükür şimdi de kendi yaşımdaki iki kadını oynuyorum “Veda”da ve “Ağaçlar Ayakta Ölür”de. Ve de ayaktayım. Sahneye çıkabiliyorum. Kafam çalışıyor. Buna şükretmek lazım. Her dakika şükrediyorum.◊ Hayatının başındaki genç kız Nevra’ya bir şeyler söyleme şansınız olsa, ona neler söylemek isterdiniz?- “Nevra, daha cesur yaşa hayatını” derdim…◊ Cesurdan kastınız mı?- Şöyle; birçok teklif almıştım. Yeşilçam için, şarkıcılık için, gazino için, fotoğraf mankenliği için… Hep çekindim, korktum, bazı şeyleri öteledim. Çok cesur davranmadım. Risk almadım hiç. Genç Nevra’ya daha çok risk almasını söylerdim. Gazinodan çok teklif geldi, çok büyük paralar kazanabilirdim. “Ay yapamam, olmaz” dedim, kabul etmedim. İlk Yeşilçam teklifi tiyatrodan bile evvel geldi, “Ay Yeşilçam çok zor” dedim. Biraz korkak, risk almayan bir tipim. Halbuki atak olmak gerekir gençlikte. Bu yaştan sonra risk alsam ne olacak? Genç yaşta alınır risk.“SİHİRLİ ANNEM”İ İLK TEKLİF ETTİKLERİNDE İSTEMEDİM◊ Dormen Tiyatrosu, Devekuşu Kabare, Hisseli Harikalar Kumpanyası, Ankara Sanat, Tiyatro İstanbul Topluluğu gibi birçok önemli tiyatro ekolünde yer aldınız. Aralarından sizin için daha özel olan hangisi?- Ankara Sanat tabii ki. “Durdurun Dünyayı İnecek Var”, Genco Erkal’la birlikte oynadığım, beni tanıtan, “Bir yıldız doğuyor” dedirten bir oyun. Hisseli Harikalar da beni çok meşhur etti. Devekuşu’nun skeçlerini hâlâ oynarlar. Hepsinin özel bir yeri var. Ve hepsi şans oldu benim için. Yani Zeki Alasya ve Metin Akpınar’la Devekuşu Kabare’yi yapacağım aklımın köşesinden bile geçmezdi. Onlardan ilk teklif geldiğinde, Metin’e (Serezli) sordum, “Yapabilir miyim?” diye. “Tabii ya, sen komedi oyuncususun, altından kalkarsın” dedi. Beni destekledi.◊ Eskiden kasetleri satılırdı onların, bütün bir kuşak hepsini ezberledik biz…- Hâlâ sokakta arkamdan replikleri söyleyenler var. (Gülüyor)◊ Televizyona da çok iş yaptınız. Şimdi “Sihirli Annem” filmiyle tekrar gündemdesiniz.- Gerçekten heyecanlı hissediyorum. Kaç sene önce başlamış bir iş.◊ Dizi için ilk teklif geldiğinde olumsuz bakmışsınız galiba…- Tekst olarak değil, fikir olarak geldi bana ilk. “Çok çocuksu bir iş. Benlik değil” dedim. Bir şekilde beni ikna ettiler. “Ne olacak canım, başlayayım, uzun sürmez zaten” dedim kendi kendime. Beş sezon sürdü! Çok güzel günler geçirdik. Nefis bir dönemdi. Sonrasında herkesin aklına geldi “Sihirli Annem”i yeniden yapmak ama kimse el atmadı. 4-5 sene önce de birileri yine düşündü. Hatta provalara girdik. Sonra sponsorlarla aksilik oldu, proje yattı. Ve hevesimiz kursağımızda kaldı. Bak kaç sene sonra hayata geçti yeniden. Mustafa Kotan rejisörümüz, dizide de çalışmıştı, onun mu aklına geldi, Polat Yağcı’nın mı tam bilmiyorum. Ama kimden çıktıysa helal olsun.◊ Belki de doğru zaman geldi…- Belki de… Sinema şu an durağan bir dönemde. Çocuklara yönelik işler daha çok tutabilir şimdi. İnşallah sinemaya da faydası olur. DEFNE’Yİ ÇOK ÖZLÜYORUM◊ Defne Joy Foster, “Sihirli Annem”in unutulmaz oyuncularındandı. Çok genç yaşta kaybettik. Özlüyor musunuz onu?- Çok özlüyorum. Film çekiminde de onun adının geçmediği bir sohbetimiz olmadı. “Ay gelirdi şimdi, kahkaha atardı, dans ederdi.” Dans ede ede girerdi sete. Resmen setin neşesiydi. O geldiği zaman makyaj odası hareketlenirdi. Nasıl unutulur?METİN BENİ İSTEMEYE GOFRET VE GÜLLE GELDİ◊ Sizin bir gofret hikâyeniz var. Rahmetli Metin Serezli sizi babanızdan istemeye gelirken bir kırmızı gül ve gofret getirmiş…- Evet, gerçekten elinde gofret ve bir kırmızı gülle geldi. Ve biz bununla çok eğlendik. Şimdilerde herkes “İlle şurada düğün olsun, burada şu olsun” diyor. Ben de diyorum ki; “Yapmayın çocuklar. Düğün salonuydu, gümüştü, pırlantaydı, tek taştı, bunlar o kadar önemli değil.”◊ O gofreti kim yedi, merak ettim…- (Gülüyor) Babam yemiştir kesin. Çok severdi tatlıyı.OYUNCULARIMIZ HARİKA ELEŞTİRİ KABUL ETMEM◊ Ev haliniz nasıldır?- Çok anaç… Çocuklarıma, torunlarıma her şeyimi feda edebilirim. “Nene” dedirtiyorum zaten. “Nene gel” dedikleri anda fırlarım. Okula götürürüm, okuldan alırım.◊ Spor yapıyor musunuz?- Yürüyüş yapıyorum. Abartırsam dizlerim ağrıyor. 35-40 dakika benim limitim. Bodrum’dayken sıcaktan dolayı daha az yürüyebiliyorum.◊ Senenin ne kadarı Bodrum’dasınız?- 3 ay kalıyorum. Bu sene de haziranın ilk haftası gideceğim, eylül sonu döneceğim. Her gün yüzerim bu arada. Ve iyi yüzerim. Çünkü Bebek çocuğuyum.◊ Tatil deyince aklınıza Bodrum mu geliyor?- Bodrum ve Yunan Adaları. Yunan Adaları’na her sene iki-üç kere gidiyorum. “Turkish star” diyorlar bana orada. Tanıyan Türkler gelip fotoğraf çektiriyor çünkü.◊ 2 yıl evvel sizinle Altın Kelebek’te jüri üyesi olmuştuk. Orada fark etmiştim ki neredeyse bütün dizileri izliyorsunuz. Televizyondaki her işi takip ediyor musunuz?- Evet. Bizim dizilerimizin çoğu harika. Oyuncular açısından en ufak bir eleştiriyi kabul etmem, herkes harika oynuyor. Yeni başlayan dizilerin ilk bölümünü mutlaka seyrederim. Bak bu konuda da iddialıyım; “Bu dizi iş yapar” derim mesela, o proje tutar.◊ Reyting makinesi gibisiniz yani…- Şuur altım böyle çalışıyor. Bugüne kadar şaşmadı diyebilirim.◊ Genç kuşaktan beğendiğiniz oyuncular var mı?- Çok var. Mert Yazıcıoğlu’nu, Afra Saraçoğlu’nu, Aras Bulut İynemli’yi çok beğeniyorum. “Uzak Şehir” dizisindeki delikanlıları, gençleri de.

Source: Savaş Özbey


CHP milletvekili Gürer”in acı günü

CHP milletvekili Ömer Fethi Gürer”in annesi hayatını kaybetti. Ömer Fethi Gürer, “Ana candır. Her ana gibi benim anacağımda bizler içinde özeldi ve ayrılacağım hiç düşünmediğim bir değerdi.” dedi.

Gürer, “Ana candır. Her ana gibi benim anacağımda bizler içinde özeldi ve ayrılacağım hiç düşünmediğim bir değerdi. Gece yarısından sonra onu kaybettik. Boğazım düğümlendi. Yaşamımdan çok önemli bir değer bizi bırakıp gitti. Mekanın cennet olsun.” ifadesini kullandı.

Source: Deniz Işık Balkan


İlker Başbuğ’dan Hasan Akgün”e destek!

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, tutuklanan Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün hakkında sosyal medya hesabından bir paylaşım yaptı. Başbuğ, Akgün’ü 35 yıldır tanıdığını belirtti ve vatanseverliğini vurguladı.

“CUMHURİYET’E OLAN SEVDASINA TANIĞIM”
İlker Başbuğ, paylaşımında şu ifadeleri kullandı:
“Büyükçekmece Belediye Başkanı’nı Hadımköy’deki tugay komutanlığım günlerinden beri tanırım. Bugüne kadar geçen 35 yılda Sayın Hasan Akgün’ün hep vatanseverliğine ve Cumhuriyet”e olan sevdasına şahit oldum.”

Başbuğ, paylaşımını Kurban Bayramı mesajıyla tamamladı:
“Kardeşliğin, dostluğun, yardımlaşmanın önemini bize hatırlatan Kurban Bayramı’mızı bu duygu ve düşüncelerle kutluyorum.”
NE OLMUŞTU?
CHP’li Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün, belediyelere yönelik yürütülen soruşturma kapsamında geçtiğimiz günlerde gözaltına alınıp, tutuklanmıştı.

Source: Devrim Karadağ


145 yıllık gelenek bu yıl da devam etti!

Bilecik’in Pazaryeri ilçesine bağlı Gümüşdere köyündeki gelenek 145 yıldır devam ediyor. Gümüşdere mahalle halkı köy mezarlığında el sıkışarak bayramlaştı. Köy Muhtarı Sedat Ceylan, geleneğin önemi ile ilgili ” Dedelerimiz 1880 yılında Bulgaristan’dan göç ederek bu topraklara yerleşmişler. O günden bu yana köyümüzün erkekleri bayram namazını hep birlikte kılar, ardından da köy mezarlığında dualarla geçmiş büyüklerimizi anarak bayramlaşırız. ” dedi. Ceylan sözlerine şöyle devam etti: “BU GELENEĞİ BUGÜNE KADAR HİÇ AKSATMADAN YAŞATMANIN GURURUNU TAŞIYORUZ” “Mezarlıkta el ele, gönül gönüle yapılan bu bayramlaşma, sadece bir gelenek değil; birlik, beraberlik ve vefa duygularının en güzel ifadesidir. Bu geleneği bugüne kadar hiç aksatmadan yaşatmanın gururunu taşıyoruz. Yeni neslin de bu mirasa sahip çıkması için elimizden geleni yapıyoruz. Her bayramda mezarlıkta toplanırken, sadece geçmişimizi değil, bizi biz yapan değerleri de hatırlıyoruz”

Source: Mahmut Ekinci


“22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali” sona erdi…

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün desteğiyle, Anadolu Üniversitesi Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü ve İletişim Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen “22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali”, 1 Haziran tarihinde, görkemli bir törenle sona erdi. Her yıl büyük bir özen ve hevesle hazırlanan Uluslararası Eskişehir Film Festivali’ nde, bu yıl yine önemli yapımların prömiyerleri yapıldı; söz konusu filmler ilk kez seyirciyle buluştu.Türkiye’nin üniversite kimliği taşıyan uluslararası tek uzun metraj film festivali olan “Eskişehir Uluslararası Film Festivali”; seyircisiyle, 22. yılında da çizgisini koruyarak buluştu. Festival; bu yıl da, sinemaseverlere ve üniversite öğrencilerine gösterimi yapılan filmlerin yönetmenlerinin ve usta sinemacıların içinde bulunduğu söyleşilerin ve sinema derslerinin yer aldığı zengin bir program sundu.Bu kapsamda festivalde bu yıl “Piyano Eşliğinde Sessiz Film Gösterimi” de yer aldı. 1926 yapımı “The Adventures of Prince Achmed /Prens Ahmed’in Maceraları” adlı sessiz animasyon; piyanist Hakan Ali Toker’in müzikleri eşliğinde, özel bir gösterimle sinemaseverlerle buluştu.22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali kapsamında gerçekleştirilen “Ulusal Kısa Film Seçkisi” de Anadolu Üniversitesi Sinema Anadolu Salonunda sinemaseverlerin beğenisine sunuldu. Filmlerin gösteriminin ardından film yönetmenleriyle samimi bir söyleşi gerçekleştirildi. Gösterim sonrası gerçekleşen etkinlikte, “Dosta Yakışır Bir Davranış” filminin yönetmeni Veysel Ayvazoğlu, “Islak Köpekler” belgeselinin yönetmeni Metin Konar, “İsmi Sonra Bulurum” filminin yönetmeni Ömer Alioğlu, “İstasyon İnsanları” filminin yönetmeni Buğra Mert Alkayalar, “Rana” belgeselinin yönetmeni Ertürk Arda Aslankaya ve “XYZ” filminin yönetmeni Egemen Özcan izleyicilerle bir araya geldi. Moderatörlüğünü Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Nihan Vural”ın üstlendiği söyleşide; yönetmenler film yaratım süreçlerini ve kısa film deneyimlerini katılımcılarla paylaştı.22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali seçkisinde; ABD, Almanya, Avusturya, Birleşik Krallık, Brezilya, Çin, Filistin, Fransa, Gürcistan, İran, İtalya, Macaristan, Moğolistan, Norveç, Türkiye, Ürdün ve Yunanistan olmak üzere 17 farklı ülkeden toplam 47 uzun metraj film yer aldı. Ayrıca Uluslararası Kısa Film Seçkisi, Ulusal Kısa Film Seçkisi, Anadolu Üniversitesi Kısa Film Seçkisi olmak üzere; üç seçkide toplam 19 kısa metraj film yer buldu.Bu yıl festivalde ilk defa “Orta Doğu Sineması” adlı bir bölüm de yer aldı. Bölümün en dikkat çekici filmlerinden biri olan 2024 yapımı From Ground Zero/Sıfır Noktasından, Gazze”de yaşanan savaşın ortasında çekilen 22 kısa filmden oluşuyor. Küratörlüğünü Filistinli yönetmen Rashid Masharawi’nin üstlendiği bu projede, çoğu daha önce sinema deneyimi olmayan 22 Filistinli yönetmen, savaşın gölgesinde günlük yaşamlarını, hayallerini ve direnişlerini anlatıyor. Dikkat çeken bir diğer yapım ise Filistin’de yaşanan yıkımı konu alan ve bu yıl En iyi Belgesel dalında Akademi Ödülü alan, 2024 yapımı No Other Land/Gidecek Yer Yok adlı film. Filistin ve İsrail iş birliğiyle hazırlanan bu belgesel, Batı Şeria’daki Masafer Yatta’nın İsrail askeri işgal güçleri tarafından yok edilişinin beş yıllık sürecini gözler önüne seriyor. Söz konusu belgesel film; yalnızca savaşın insani maliyetini değil, aynı zamanda bu tür hikâyelerin anlatılmasının karşılaştığı küresel baskı ve sansür girişimlerini de gündeme taşımasıyla dikkat çekiyor. Oscar ödüllü filmin ABD’de yaygın gösterimde seyirciyle buluşma şansı bulamadığı biliniyor. The New York Times’ ın dikkat çektiği biçimiyle “Batı’nın kimsenin izlemesini istemediği” bu belgesel, yaşanan insanlık dramına yalnızca tanıklık etmekle kalmayıp, aynı zamanda direnen bir yapım olarak da öne çıkıyor.Seçkide yer alan ve hayatın gerçeklerini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seren bu iki film; seyirciyle, Türkiye’de ilk defa Eskişehir’de buluşmuş oldu.Festivalin gelenekselleşen bölümlerinden biri olan Engelli Farkındalık seçkisi, bu yıl dikkat çeken bir yapımı ağırlamış bulunuyor. Necmi Sancak’ ın yönetmenliğini üstlendiği 2024 yapımı “Ayşe” filmi, bu özel bölüm kapsamında izleyiciyle buluştu.Oyuncu kadrosunda Binnur Kaya, Rıdvan Sancak, Menderes Samancılar, Ali Seçkiner ve Şehnaz Bölen Taftalı”nın yer aldığı “Ayşe” filmi, uluslararası gösterimini Mısır”ın başkenti Kahire”de yapmış ve 45. Kahire Uluslararası Film Festivali” nde “En İyi Sanatsal Katkı Ödülü” nü almaya layık görülmüştü. Filmin konusuna gelecek olursak;“Ayşe”, İstanbul’un kenar mahallelerinden birinde, down sendromlu kardeşi Rıdvan ile birlikte yaşayan genç bir kadının hayatına odaklanıyor. Babalarının uzun süredir hastanede olması, Ayşe’ye hem evin hem de kardeşinin sorumluluğunu yüklemiştir. Çalıştığı benzin istasyonunda tanıştığı bir tır şoföründen gelen evlilik teklifi, Ayşe’nin yaşamında yeni bir kapı aralar. Rutine sıkışmış hayatı içinde bir çıkış arayan Ayşe’nin, kendi ayakları üzerinde durma ve hayalini kurduğu yaşamı inşa etme arzusu film boyunca izleyiciyi derinden etkiliyor. Filmde Ayşe’ nin down sendromlu kardeşi Rıdvan, kendisi de down sendromlu bir birey olan Rıdvan Sancak tarafından canlandırılmıştı.Festivalin sinema aracılığıyla sosyal farkındalık yaratma hedefi doğrultusunda sunulan Engelli Farkındalık bölümü, bu yıl da izleyicilere düşündürücü ve dokunaklı bir deneyim sunmayı amaçlıyordu. Bu açıdan; “Ayşe” filmi, yalnızca güçlü anlatımıyla değil, aynı zamanda kapsayıcı sinema anlayışına yaptığı katkıyla da festivalin öne çıkan yapımlarından biri oldu.Büyük ölçüde Rıdvan Sancak’ ın kendi hikayesi olarak değerlendirilebilinecek Ayşe Filmi’ nde de down sendromlu bir karakteri oynayan Rıdvan Sancak, oyunculuğu ile büyük beğeni topladı ve Eskişehir Uluslararası Film Festivali’ nde yılın en iyi erkek oyuncu performansı ödülüne layık görüldü. Sancak, ödülünü Anadolu Üniversitesi Sinema Televizyon Bölüm Başkanı Prof. Dr. Barış Kılıç’ tan aldı. (Rıdvan Sancak)Bu konudaki dünya örneklerine bakıldığı zaman; 24 Temmuz 1968 doğumlu, işitme engelli bir Amerikalı oyuncu olan Troy Michael Kotsur’ a rastlanıyor . Kotsur, en çok 2021 filmi CODA” daki yardımcı rolüyle tanınıyor ve bu rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Akademi Ödülü”nü kazanmış bulunuyor. Ancak ülkemizde, bir engelli birey ilk kez böyle bir ödülün kazananı olmuş bulunuyor.Gelelim festivalin kapanış törenine… 22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali kapsamında düzenlenen Hakan Savaş Sinema Kültürüne Katkı Yarışması Ödül Töreni, Sinema Anadolu’da gerçekleştirildi. Erken yaşta kaybedilen Hakan Savaş’ın adına adanan Sinema Kültürüne Katkı Yarışması Ödül Töreni’ ne; Rektör Danışmanı ve İletişim Bilimleri Fakültesi Sinema ve Televizyon Bölüm Başkanı Prof. Dr. Barış Kılınç, Eskişehir Uluslararası Film Festivali Yönetmeni Doç. Dr. Serhat Serter, Hakan Savaş’ın eşi Eskişehir Meslek Yüksekokulu Pazarlama ve Reklamcılık Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayla Topuz Savaş, İletişim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bülend Aydın Ertekin, Şair Haydar Ergülen ve Öğr. Gör. Leyla Çapan’ın yanı sıra çok sayıda akademisyen ve öğrenci katıldı.Törende, ödüller sahiplerini buldu. En İyi Sinema Makalesi Ödülü, Giresun Meslek Yüksekokulu Görsel-İşitsel Teknikler ve Medya Yapımcılığı Bölümü / Radyo ve Televizyon Programcılığı Dr. Öğr. Üyesi Mehtap Özsoy’ a verildi. En İyi Sinema Kitabı Ödülü ise Afyon Kocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Azime Cantaş’ ın oldu.Türkiye’nin üniversite kimliği taşıyan tek uluslararası uzun metraj film festivali olan ve sinema sektörünün akademiyle buluşmasını sağlayan “Anadolu Üniversitesi Uluslararası Eskişehir Film Festivali”, belleklerimizde unutulmaz anılar bırakarak, 1 Haziran 2025 tarihinde sona erdi. Müdavimleri ise, şimdiden bir sonraki yılın festivalini beklemeye başladılar bile…Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileğiyle…

Source: Ayşegül Domani̇ç Yelçe


“Devrimin beşiği”ne ilk ziyaret! Ahmed Şara böyle karşılandı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Aralık ayında Esad rejiminin yıkılmasının ardından ilk kez Dera şehrine geldi. Şara, Hz. Ömer Camii”ni ziyaret etti. Şara camide Suriyeliler tarafından coşkuyla karşılandı.Esad rejiminden sonra ilk kez Kurban Bayramı”nı özgürce geçiren Suriyeliler, Şara”ya yoğun ilgi gösterdi. Şara ziyareti kapsamında yerel yetkililerle de bir araya geldi.Dera, 18 Mart 2011″de Beşar Esad yönetimine karşı ilk halk protestolarının başladığı yer olması nedeniyle “devrimin beşiği” olarak biliniyor.Yeni zafer için dengeler Türkiye lehineCumhurbaşkanı Erdoğan ile Şara bir araya geldi: Suriye”nin yanında durmaya devam edeceğizTürkiye”den komşuya petrol teklifi

Source: Www.star.com.tr


Serenay Sarıkaya içini döktü: Dağılmamak için gözlerimi kaçırdım

Menajer Ayşe Barım”a bağlı çalışan oyuncu Serenay Sarıkaya”nın şarkıcı Mert Demir ile reklam aşkı yaşadığı ve Barım”ın bunun karşılığında 5 milyon dolar aldığı öne sürülmüştü. Sonrasında da Barım hakkında dizi sektöründe tekelleşme suçlamasıyla soruşturma başlatılmıştı.

“DİŞİMLE, TIRNAĞIMLA GELDİM”

Başlatılan soruşturma kapsamında adliyeye gidip ifade veren Sarıkaya “Birliktelik karşılıklı olarak tamamen hür irademizle devam etmektedir. Dişimle, tırnağımla bugünlere geldim. Beni itibarsızlaştırma çalışıyorlar” derken Demir de “Reklam ilişkisi değil çok sevdiğim, aşık olduğum bir ilişkinin içerisindeyim” diye konuşmuştu.

Ve daha birçok oyuncunun verdiği ifadelerin ardından Barım, Gezi Parkı protestolarının planlayıcılarından olma suçlamasıyla tutuklandı.

Menajaerinin tutuklanmasıyla şoka giren ve gelen projeleri geri çeviren Serenay Sarıkaya”dan duygusal bir bayram mesajı paylaştı.

“BABAMI NAMAZDAN ÇIKARKEN YAKALADIM”

Takipçileriyle dertleşen oyuncu içini döktü. Sarıkaya, paylaştığı mesajında şu ifadelere yer verdi:

“Her bayram olduğu gibi bu bayram da önce cicilerimi giyip hazırlandım. Anne tarafım bayramlarda özellikle anneanneme giderken güzel ve bakımlı olma işini çok ciddiye alır. Sonra da sevdiğim büyüklerimi, ailemi arayarak güne başladım. Babamı aradım önce. Çünkü ne kadar geç ararsam o kadar bozulur. Bayram namazından çıkarken yakaladım babamı. Onu çok sevdiğimi, sağlıkla, sıhhatle beraber nice bayramlar görmeyi dilediğimi söyledim. Sonra annemi aradım. Güzel bir bayram kahvaltısı yapmışlar, dolaşmaya çıkacaklarmış birazdan. Anneme de onu çok sevdiğimi söyledim. Her zamanki gibi gözlerimden anladı burukluğumu. “Çok şükür sağlıklıyız, işin gücün yolunda buna da şükür, at kırgınlıklarını, kucakla herkesi ve her şeyi. Biz bugünlere başımıza ne gelirse gelsin kucaklayarak ve affederek geldik” dedi. Dağılmamak için gözlerimi kaçırdım.”

“Normalde anneannemi arardım sonra. Kalan son aile büyüğümüz oydu, geçen sene vefat etti canım. Beni çok severdi. Ben de onu çok sevdiğimi, onu ne kadar özlediğimi söylerken hep kıkır kıkır gülerdi çok hoşuna giderdi. Benim ismimi doğru söyleyene kadar önce annemin sonra teyzemin isimlerini söyler sonunda Serenayyyyım guzum der, dert yanardı sağlığından, ağrılarından… Sonra Ayşeciğimi arardım. Muhtemelen köyünde, evinde olurdu. Kocaman gülümseyerek açardı telefonu. Büyük ihtimalle bir bayram sofrası hazırlığında yakalardım onu. Çünkü tüm sevdiklerini bir araya toplamaya bayılır. “Kaç gel hadi, bir iki gün sonra dönersin” derdi kesin. Hep ağırlardı, herkesi ağırlardı, kucaklardı herkesi ve her şeyi. Annemin dediği gibi. Şimdi onun sofrasına gidemediğim günler için de buruğum küskünüm.”

“Demem o ki. Ama buruk, ama eksik, ama uzak herkesin bayramını canı gönülden kutlarım ve gönülden kucaklarım hepinizi. Hayatta ve sağlıklı oldukça, sevdikçe ve sevildikçe, özgürce kucakladıkça ve kucaklaştıkça, iyileşecek, güzelleşecek her şey…”

Source: Haber Merkezi


Umut balonları bırakılmıştı… 5 yaşındaki Elif Azra”dan acı haber!

Gaziantep’te yaşayan ve karaciğer kanseriyle mücadele eden Yusuf Yeniçeri ve Berna Yeniçeri çiftinin 5 yaşındaki kızı Elif Azra, uzun süredir mücadele ettiği karaciğer kanseri nedeniyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. resim#1263575# Doktorların tüm müdahalelerine rağmen kurtarılamayan Elif’in cenazesi, yapılan işlemlerin ardından ailesine teslim edildi. Elif Azra için Gaziantep’te cenaze namazı kılındı. Cenaze namazı öncesi ve sonrasında helallik alınırken göz yaşları sel oldu. BABASI GÜÇLÜKLE AYAKTA DURDU Baba Yusuf Yeniçeri ayakta durmakta zorluk çekti. Kılınan cenaze namazının ardından Minik Elif’in cenazesi Gaziantep Asri Mezarlıkta defnedildi. UMUT BALONLARI BIRAKILMIŞTI Elif Azra için geçtiğimiz hafta amcası Ahmet Yeniçeri’nin sosyal medyada yaptığı Elif Azra’ya moral için balon uçurmak istiyoruz. Siz de gelir misiniz? çağrısı üzerine üniversite öğrencileri harekete geçerek etkinliğe katılarak gökyüzüne binlerce balon bırakmıştı. Sosyal medyada da geniş yankı uyandıran bu moral etkinliği, birçok hastaya ilham olmuştu.

Source: Habertürk


İlker Başbuğ”dan dikkat çeken destek: “35 yıldır tanırım…”

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, İstanbul Büyükşehir Belediyesi”ne yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün için destek mesajı paylaştı.

Başbuğ, Akgün”ü 35 yıldır tanıdığının altını çizerken “Hep vatanseverliğine ve Cumhuriyete olan sevdasına şahit oldum” dedi.

Başbuğ destek mesajında şu ifadelere yer verdi:

Büyükçekmece Belediye Başkanı’nı Hadımköy’deki tugay komutanlığım günlerinden beri tanırım. Bugüne kadar geçen 35 yılda Sayın Hasan Akgün’ün hep vatanseverliğine ve Cumhuriyete olan sevdasına şahit oldum.

Kardeşliğin, dostluğun, yardımlaşmanın önemini bize hatırlatan Kurban Bayramı’mızı bu duygu ve düşüncelerle kutluyorum.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı”nca, İBB”ye yönelik “yolsuzluk” ve “Aziz İhsan Aktaş suç örgütü” soruşturmaları ile Beşiktaş Belediyesi’nin 29 Ekim harcamalarına ilişkin “yolsuzluk” ve Büyükçekmece Belediyesi’ne yönelik “yolsuzluk” soruşturmaları olmak üzere, toplam 4 ayrı soruşturma kapsamında dün tutuklanan Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün ifadesinde, “Savcılığın talebi içimi acıttı, keşke biri doğru olsa” demişti.

Source: Haber Merkezi


İslam dünyası Kurban Bayramı”nı kutluyor

Güneydoğu Afrika ülkesi Mozambik”in Tete eyaletinde Kurban Bayramı coşkusu yaşanıyor.

Tete”de Müslümanlar, bayram namazı için Masjid Al Huda Camisi ve avlusunda saf tuttu.

Yerel kıyafetleriyle camiye akın eden vatandaşlar, bayram namazını kıldı, dua etti.

Bayram sevincinin hissedildiği cami avlusunda renkli görüntüler oluştu.

Namazın ardından hutbe irad eden Masjid Al Huda Camisi imamı, Kurban Bayramı”nın önemine ve İslamiyet”e ilişkin bilgi verdi.

Namaz sonrası cemaat bayramlaştı.

Öte yandan, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfının kurban kesimi ve dağıtımı için Tete”ye gelen görevlileri de bayram namazı kılıp dua etti.

Başkent Lilongwe”de Müslümanlar, bayram namazı için Aısha Camisi ve avlusunu doldurdu.

Yerel kıyafetleriyle camiye akın edenler, namaz kılıp dua etti.

Hutbe irad eden caminin imamı, Malavi”deki birlik ve beraberliğin önemine vurgu yaptı.

Filistin”de yaşanan acılara da değinen imam, Filistin halkının yanında olmanın ve onlar için dua etmenin büyük önem taşıdığını ifade etti.

Namazın ardından cemaat birbirleriyle bayramlaştı.

Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfının (TDV) “Kurbanını paylaş, kardeşinle yakınlaş” sloganıyla düzenlediği vekaletle kurban kesimi kapsamında Doğu Afrika ülkesi Malavi”ye gelen TDV gönüllüleri ile görevlileri de bayram namazını yerel halkla birlikte kıldı.

Güney Amerika ülkesi Kolombiya”da Müslümanlar, Kurban Bayramı namazı için saf tuttu.

Başkent Bogota”daki Ebu Bekir Sıddık Camisi başta olmak üzere Kurtuba Mescidi ve İstanbul Mescidi”nde onlarca Müslüman, sabahın erken saatlerinde bayram namazı için buluştu.

Cami imamı, vaazında Filistin”de yaşanan acılara değinerek, Kurban Bayramı”nın önemini cemaatle paylaştı.

Namazın ardından kucaklaşan cemaat, Gazze”deki Filistinlileri unutmadı ve dua etti.

Bayram namazından sonra cemaate geleneksel ikramlar yapıldı, çocuklar bayram coşkusunu doyasıya yaşadı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Doktora öğrencisi ümmetin çocuklarıyla sohbet

2025 Kurban Bayramı arafesinde çeşitli İslam ülkelerinden yüksek lisans ve doktora öğrencileriyle Özel Sahrayıcedit Yükseköğrenim Erkek Öğrenci Yurdu’nda buluştuk..

Bu buluşmaya dair bir önceki “İslam ülkelerinden doktora öğrencileriyle buluşma..” başlıklı yazıda Türkiye’deki uluslararası öğrencilerin problemlerini anlatmış; bazı çözüm önerilerinde bulunmuştum.

Bu yazıda, büyük bölümü soru cevap şeklinde geçen sohbette müzakere edilen konuları ve konuşulanları aktaracağım.

Ele alınan meseleler, zaman, mekan ve aksiyon çerçevesine yerleştirilecek olursa; İslam milletinin tarih bilincini yitirmesi ve İslam ülkesinin parçalanmışlığı ve dağınıklığı, ümmetin İslam aksiyonu ihtiyacı gibi başlıklar altında toplanabilir.

TÜRKİYE’NİN JEOPOLİTİĞİ

Kabe’de durup dünyaya bakıldığında, İslam ülkesinin lokasyonunun dünyanın merkezi olduğu görülmektedir. Tarih boyunca bu böyle olmuştur.

En eski medeniyetlerin ve üç semavi dinin, İslam, Hristiyanlık ve Museviliğin doğduğu, Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan stratejik bölge olan Ortadoğu ve onun kalbi olan Türkiye, tarih boyunca stratejik bir öneme sahip olmuştur.

Türkiye’nin güneyinde Arabistan Yarımadası’nın kuzeyindeki Basra Körfezi ve Hind-Pasifik’i doğu Akdenize bağlayan koridor, jeopolitik olarak dünyanın merkezidir. Kur’an-ı Kerim’de Rum Suresi’nin başında bölge ‘fi ednel arz / yeryüzünün merkezi, her yere en yakın noktası’ olarak tanımlanmıştır. Hz. İbrahim aleyhisselam ve soyu bu bölgede peygamberlik görevini yerine getirmiştir. Peygamberimiz sallahu aleyhi vesellem de tüccar olarak bu bölgede peygamberlik görevini ifa etmiştir. Bugün Fas’tan Çin’e kadar uzanan büyük İslam ülkesi, dünyanın orta kuşak bölgesini oluşturmaktadır.

XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren geliştirilen ve dünya hakimiyetini hedefleyen jeopolitik teorilere göre Ortadoğu adı verilen İslam ülkesi, Afroavrasya ana kıtasının merkezini ve kesişim alanını oluşturur.

Kara jeopolitiği açısından bakıldığında dünya hakimiyetinin tesisi için Avrasya”ya, (Karadeniz, Hazar, Hind-Pasifik ve doğu Akdeniz arasındaki bölgeye) hakim olmak gerekmektedir; dolaısıyla Türkiye, Avrasya kuşağının merkezinde bulunmaktadır.
ll. Dünya Savaşı”ndan sonra Amerika Birleşik Devletleri”nin Türkiye ve İslam ülkesine yönelik stratejilerini etkileyen bir görüş, Türkiye-lrak-İran-Pakistan-Afganistan kuşağına hakim olan gücün Avrasya”ya, Avrasya”ya hakim olan gücün de dünyaya hakim olacağı tezidir.

Deniz jeopolitiği açısından da Türkiye ve İslam ülkesi, deniz eksenli güçlerin Afroavrasya stratejilerinin merkezinde bulunmaktadır. Türkiye, hiç şüphesiz İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri gibi deniz ağırlıklı strateji güden güçler için rakip güçlerin hakimiyetine bırakılmaması gereken bir savunma hattıdır ve aynı zamanda Avrasya içlerine ve kıyı denizlerine yönelik stratejik egemenlik için gerekli bir üs konumundadır. Dünyada birinci derecede önemli dokuz stratejik deniz geçiş yolundan beşi (İstanbul ve Çanakkale boğazları, Süveyş Kanalı, Aden ve Hürmüz geçişleri) bu bölgede yer almaktadır.
Hava jeopolitiği bakımından da Türkiye ve Ortadoğu merkezi bir konumda bulunmaktadır.

Dolayısıyla İslam ülkesinin parçalanmış olmasının arka planında sözkonusu jeostratejik konumu vardır.

TARİHİ DERİNLİK

Ortadoğu”yu stratejik açıdan önemli kılan bir diğer faktör tarihi derinliğin oluşturduğu jeokültürel özelliklerdir. İnsanlığı etkileyen en köklü dini ve kültürel oluşumlar Ortadoğu”da zuhur etmiş, bölge tarihin ilk zamanlarından itibaren medeniyetlerin ve semavl dinlerin beşiği olmuş, diğer bölgelerde gelişen çeşitli medeniyetlerin, kültürlerin ve dinlerin yayılmasında kavşak görevi yapmıştır.

Bölgenin Doğu ile Batı arasındaki kavşak rolü sebebiyle sadece malların değil din, medeniyet ve kültürlerin transferleri de bu bölgeden gerçekleşmiştir. Bu sebeple sanayi devrimine kadar olan dönemde dünya tarihini etkileyen büyük gelişme ve değişmeler burada meydana gelmiştir.

XVI. yüzyıldan itibaren Avrupa”da meydana gelen büyük dönüşümler sonucunda ortaya çıkan modern devletler sistemi Ortadoğu”yu da doğrudan etkilemiştir. Bu süreçle birlikte yükselmeye başlayan Avrupalı büyük güçler kendi aralarındaki siyasi, askeri rekabeti ya doğrudan Ortadoğu”ya taşımışlar veya Avrasya ve Uzakdoğu”da giriştikleri rekabet Ortadoğu”yu da etkilemiştir.

Osmanlı Devleti”nin XVII. yüzyıla kadar Avrupa karşısında baskın konumu sebebiyle Ortadoğu uzun süreli bir istikrar ve barış dönemi yaşamıştır. XVIII. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti”nin gerilemeye başlamasıyla birlikte dış güçler Ortadoğu”ya müdahale etmeye başlamış, bir yandan Rusya”nın Osmanlı Devleti aleyhine genişlemesi, diğer yandan Napolyon”un 1798″de Mısır”ı işgali ile başlayan süreç bugüne kadar kesintisiz devam etmiştir. Bütün stratejik faktörler bakımından özel bir önem taşıyan Ortadoğu, Fransız ihtilali ve sanayi devrimi sonrası dönem dışında tarih boyunca merkezi konumunu sürdürmüştür.

Bölge tarihin başlangıcından beri Avrasya steplerinden kopup gelen kuzey-güney ve doğu-batı istikametindeki kavim göçlerine sahne olmuş, dışarıdan gelen tesirlerden sürekli biçimde etkilenmiştir. Jeostratejik, jeokültürel ve jeoekonomik önemi dolayısıyla dünyaya hakim olmak isteyen her devlet ya da devlet adamı Ortadoğu”ya sahip olmak istemiştir. Bu hakimiyet mücadelesi sonucunda meydana gelen büyük savaşlar ve göç dalgaları hem dünyayı hem bölgeyi sürekli biçimde şekillendirmiş ve değiştirmiştir.

ABD İŞGALLERİ

Soğuk savaş döneminde Ortadoğu’daki Sovyet etkisi, 1960″larda zirveye çıktı ve soğuk savaş dönemi boyunca iniş çıkışlarla devam etti. Ortadoğu”da 1960″lardan 1980″lerin sonuna kadar çeşitli boyutlarda devam eden ve 1970″lerde Basra körfezine yayılan Amerika Birleşik Devletleri-Sovyetler Birliği stratejik rekabeti, İran İslam Devrimi ( 1979) ve Sovyetler Birliği”nin Afganistan”ı işgaliyle birlikte yoğunlaştı. Bu tarihten itibaren Basra körfezine yoğunlaşmış gözüken Ortadoğu’daki stratejik hesaplaşma yerel bölgesel aktörlerin de katıldığı bir dizi savaş. işgal ve çatışmaya dönüştü.

Amerika Birleşik Devletleri, 1991’de soğuk savaşın sona ermesi ve Sovyetler Birliği”nin dağılmasının ardından Ortadoğu”da tek hakim güç olarak kaldı. Amerika Birleşik Devletleri, başta enerji kaynaklarının ve enerji nakil güzergahlarının güvenliği olmak üzere temel stratejik çıkarlarını gerçekleştirmek için bölgede kendisine tehdit olarak gördüğü rejimiere karşı mücadele etmeyi günümüzde de sürdürmektedir.

Son yıllarda dünyanın en gerilimli ve sorunları bir türlü bitmeyen bölgesi durumundaki Ortadoğu “nun en önemli sorunu İsrail Devleti ile Filistin ve komşu Arap devletleri arasındaki çatışmadır. Bölgede iç savaşla yıpranmış Lübnan, iki parçaya ayrılmış Kıbrıs ve Amerika Birleşik Devletleri”nin Afganistan, Irak ve Suriye’yi işgali gibi siyasi ve askeri sorunlar vardır.

İSLAM AKSİYONU

Antik dönemde Mısır, Mezopotamya, Anadolu ve İran merkezli devletler ve imparatorlukların hakimiyet mücadelelerine sahne olan Ortadoğu, Büyük İskender ve Roma imparatorlukları döneminde büyük ölçekli siyasi bütünlüğe kavuşmuştur. İslam medeniyetinin doğuşu ve yayılışıyla tekrar siyasi bütünlüğe kavuşan Ortadoğu İslam medeniyet havzasının coğrafi bütünlük alanı haline gelmiştir.

İslam medeniyetinin bütün Ortadoğu”ya hakim olması sonucu bölgenin jeopolitik bütünlüğü ile jeokültürel bütünlüğü iç içe geçmiş, Ortadoğu jeopolitik hattı tarihi ve kültürel düzeyde İslam dini etrafında bir bütünlük arz etmiştir.

Batı merkezli tarih ve coğrafya yorumlarında bölgenin Doğu ve İslam ile özdeşleştirilmesi, Ortadoğu”yu Doğu-Batı, İslam Hristiyan karşılaşmasının odağı haline getirmiştir. Haçlı savaşları ile keskinleşen bu jeokültürel ayırım Osmanlı döneminde de devam etmiş, XIX. yüzyılda sömürgeciliğin yayılması ve Osmanlı Devleti”nin dağılmaya başlamasıyla birlikte Batılı büyük güçler kültürel ve dini bakımdan Ortadoğu”ya müdahil olmaya başlamış, misyonerlik, eğitim ve çeşitli Hristiyan cemaatleriyle ilgili faaliyetlerinde kendi aralarında yoğun bir rekabet yaşanmıştır.

Medenileşme, modernleşme, çağdaşlaşma ve Batılılaşma olarak kavramlaştırılan İslam milleti üzerindeki Avrupa etkisi, ümmetten ulusa geçiş şeklinde gerçekleşmiştir. Ümmetin vahdeti meselesi, kültür endüstrisinde beyinler yıkandığından mafsalaya sığmaz olmuş, ütopya görülmeye başlanmıştır.

Çağdaş tüketim kültürü, İslam’ı, kitapsız ve şeriatsız tanrı inancına; metotsuz, medeniyetsiz ve ümmetsiz peygamberlik inancına; ahireti kapsamayan, dünyevi bir sorumluluk anlayışına dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Günümüzde dayatılan Batılı küresel düzen, ümmeti tüketim toplumu; İslam ülkesi de Batılı dünya güçlerinin hammadde deposu ve pazarı haline getirilmiştir. Müslümanlar, tüketim toplumunun üyesi olarak egoizm, pragmatizm, konformizm, hedonizm ve materyalizmin pençesinde kıvranmaktadırlar.

Dolayısıyla çağdaş dünyada İslam aksiyonu, İslam birliği idealini ve İslam ülkesinin parçalanamaz bütünlüğünü savunma; İslam milletinin yok oluşa giden çözülüşünü durdurma; entegrasyon ve bütünleşmeyi sağlama amacıyla İslam medeniyetini inşa etme olarak ifade edilebilir. Üniversitelerin bu aydın seferberliğinde önemli bir rolü vardır.
Sezai Karakoç, içine düştüğümüz medeniyet krizinden çıkmak, yaşanılan bunalımlardan, modern çağın tüm hastalıklarından, sahte kurtuluş reçetelerinden, ideolojilerinden ve bütün çıkmazlarından kurtulmak için Diriliş Çağrısı’nda yüksek bir sanat ve düşünce kudretiyle seslenir insanlığa:

“Milletim, uyan! Kendine dön! Aslını unutma! Geçmişini bil. İçinden, gerçek aydınlardan kurulu bir kadro çıkar. Çıkar ki, onlar, hem bugününü, hem yarınını kurtarsınlar. Geleceğini, ancak, bilinçli, idealist bir aydın nesil güven altına alır.

Milletim! Büyük bir milletsin. Çok büyük bir ülken var. Onun bir çok parçasına el konulmuş. Öbür parçalarına da göz dikilmiş. Çok köklü bir tarihe sahipsin. Gerçek bir medeniyetin, Hakikat Medeniyeti’nin sahibisin. Onu yeniden ayağa kaldır. Diril ve Dirilt! İnsanlık seni bekliyor.”

Yönetim meselesi, tarihin en büyük meselesi olagelmiştir. Peygamber göndererek, Allahu Teala lider ve kadro meselesini bir çözüme kavuşturmuştur. Ümmet ancak adaletli lider ve eğitimli, iyi yetişmiş kadrolarla kurtulabilir. Dr. Adem Ergül hoca, “Göklere Yolculuk Var” kitabında “Hiçbir dava lideri, sadık arkadaşlara sahip olmadan davasında muvaffak olamamıştır. İşte bu gerçek sebebiyledir ki bütün peygamberlerin ve mürşitlerin Rablerinden istedikleri en önemli taleplerinden biri, kendilerine salih ve sadık yol arkadaşları vermesi niyazı olmuştur” (s.30) demektedir.

Bu yüzden Özel Sahrayıcedit Yükseköğrenim Erkek Öğrenci Yurdu’nda doktora öğrencisi ümmetin çocuklarıyla kucaklaşıp sohbet etmek büyük olay.. Kendilerine akademik hayatlarında başarılar diliyorum.

Bu vesileyle Kurban Baramınızı tebrik ediyorum. ‘Nice bayramlara hep birlikte..’ diyorum.

Mustafa Yürekli / Haber7

Source: Mustafa Y


MHP Heyeti AK Parti ile bayramlaşıyor

İSTANBUL 26°C / 18°C

Parçalı bulutlu, güneşli

7 Haziran 2025 Cumartesi / 11 ZilHicce 1446

Gündüz modu

İSTANBUL00:00

Afyonkarahisar

Kahramanmaraş

BİLİM-TEKNOLOJİ

FOTO GALERİ

VİDEO GALERİ

CANLI YAYIN

FOTO GALERİ

VİDEO GALERİ

SOSYAL GÜVENLİK

KÜLTÜR SANAT

HAVA DURUMU

NAMAZ VAKİTLERİ

İLETİŞİM VE KÜNYE

Bizi Takip Edin

MHP Heyeti AK Parti ile bayramlaşıyor

MHP Heyeti AK Parti ile bayramlaşıyor

MHP Heyeti AK Parti ile bayramlaşıyor

HABER MERKEZİ7 Haziran 2025 Cumartesi 10:00 – Güncelleme: 7 Haziran 2025 Cumartesi 10:00

MHP Heyeti AK Parti ile bayramlaşıyor

Bayramlaşma

ÖNERİLEN VİDEO

Esenyurt”ta bıçaklı yumruklu kavga kameralarda! Tartıştığı şahsın ayağını arabanın kapısına sıkıştırarak kırdı

Video yükleniyor…

Popüler Haberler

Yolsuzlukta taşları yerinden oynatacak itiraf! Belgelenirse CHP”ye dava açılabilir

İBB”deki peşkeş soruşturma dosyasına girdi

Katil İsrail bayramda bile öldürmeye devam ediyor: Çok sayıda Filistinli şehit oldu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mehmetçik ile bayramlaştı: Kilit rol üstleniyorsunuz

16 milyonun parasıyla TV kanalı satın aldı

Namaz Vakitleri

Hava Durumu

Güncel Haberler

Bilim – Teknoloji

Şirket – Kobi

KÜLTÜR SANAT

Necip Fazıl Ödülleri

FETÖ darbe girişimi

MYS Ve LGS Sınavı

E-Devlet Giriş

E-Okul Giriş

SGK sorgulama

Milli Piyango Bilet Sorgulama

Cumartesi Eki

© 2025 Star.com.tr

İletişim Ve Künye

Bilgi Toplum Hizmetleri

Çerez Politikası

Gizlilik Politikası

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez.

Source: Www.star.com.tr


Ankara”da bayramlaşma mesaisi bugün

Kurban Bayramı dolayısıyla Ankara’da siyasi partiler arasında geleneksel bayramlaşma trafiği bugün başlayacak. Gelecek Partisi 18, Saadet Partisi 17, Yeniden Refah Partisi 15 ve İYİ Parti 14 partiyle bayramlaşarak en yoğun programlara imza atacak. CHP, Ramazan Bayramı’nda olduğu gibi bu bayramda da resmi bayramlaşma programı yapmama kararı aldı. AK PARTİ’DEN ÇİFT YÖNLÜ PROGRAM AK Parti, partilere iki ayrı heyetle ziyaretler düzenleyecek ve kendi genel merkezinde de konuklarını ağırlayacak. Belgin Uygur başkanlığındaki heyet misafirleri kabul ederken, Resul Kurt’un başında olduğu bir heyet HÜDA PAR, BBP, İYİ Parti ve DEM Parti”yi; Kerem Ali Sürekli’nin başında olduğu diğer heyet ise MHP, Anavatan Partisi, DSP, Vatan Partisi ve DYP’yi ziyaret edecek. CHP’DEN RESMİ PROGRAM YOK CHP, önceki bayramda olduğu gibi bu bayramda da siyasi partilerle bayramlaşma programı düzenlememe kararı aldı. Parti, ne diğer partileri ağırlayacak ne de ziyaretlerde bulunacak. MHP, BAYRAMLAŞMA TRAFİĞİNİ ERKEN BAŞLATIYOR MHP, ilk bayramlaşmayı sabah saat 09.00’da DSP ile yapacak. Zühal Topcu”nun başında olduğu heyet konuklarını kabul ederken, Sadir Durmaz liderliğindeki ekip diğer partilere ziyaret gerçekleştirecek. AK Parti, DEM Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi MHP’yi ziyaret edecek partiler arasında yer alıyor. DEM PARTİ ÇİFT TARAFLI BAYRAM DİPLOMASİSİNDE DEM Parti de hem misafirlerini ağırlayacak hem de diğer partilere ziyaretlerde bulunacak. Mehmet Rüştü Tiryaki’nin başında olduğu heyet konukları kabul ederken, Cemile Turhallı Balsak başkanlığındaki ekip siyasi partilere bayramlaşma ziyaretinde bulunacak. DEM Parti, gün boyunca MHP, Gelecek Partisi, Yeniden Refah, AK Parti, Saadet Partisi ve DEVA Partisi heyetlerini kabul edecek. İYİ PARTİ 14 PARTİYLE BAYRAMLAŞACAK İYİ Parti’nin bayram programı saat 09.15’te BBP heyetinin kabulüyle başlayacak. Cumali Durmuş’un heyeti konukları ağırlarken, Kadir Ulusoy başkanlığındaki diğer heyet siyasi partilere ziyaretlerde bulunacak. Program kapsamında İYİ Parti, Anahtar Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, AK Parti ve 9 partiyle daha bayramlaşma gerçekleştirecek.

Source: Internet Haber