Aile ve İlişkiler – Kene Hikayeleri ve Ninnilerin Gücü

Bir kene hikayesi: Adım kene, yapışırım bırakmam!

Bizim çok geniş bir sülalemiz var. Her biri birbirine komik çizgi film karakterleri gibiyiz. Sülalede birçok kişinin sadece kendi aramızda kullandığımız takma isimleri de var elbette. Bu isimlerin çoğunu annem bulur, öyle de güzel bulur ki kendi ismini bile unutursun.Mesela ortanca ablamın kıvırcık saçlarından dolayı lakabı uzun süre merinosdu. Sonra bir dönem fırtınalar estiren Shogun dizisindeki Japon Yoshii Toranaga karakterinin pantolonuna benzeyen bir pantolonu olduğu için uzun yıllar arkasından toranaga diye seslenildi.Ablalarım ve ben bize uygun görülen lakaplarımızla mutluyduk ama örneklerle yazamayacağım başka başka lakaplar da var sahiplerinin hoşlanmadığı, o yüzden ben, bana takılanları anlatacağım size…Çocukken hepimize takılan o isimler 40 yaşımızı aşsak da hâlâ kullanılıyor. Özellikle de bana takılanlar birilerini kızdırdığım zaman ağızlardan ışık hızıyla çıkıveriyor eski günlerdeki gibi…Sülalenin isim annesi sevgili annem herkese isimler taktı ama bana yaş aldıkça isim takmalara doyamadı. Ben bir dönem bacaklarımın zayıflığından dolayı ‘Felicità’ şarkısından esinlenerek “Feli-Çıta” olarak çağırıldım, sonra karalığımdan dolayı ‘kara marsık’, o zamanlar minyon olduğum için “mercimek”, sonra uzunca bir süre “Cıngıya” dendi arkamdan.O zamanlar diğer lakapları anlıyordum da bu cıngıryaya bir türlü anlam veremiyordum. Sonradan öğrendim anlamını. Yengeç yavrusuna denirmiş cıngırya, denizin dibindeki kumda yaşayan bir sağa bir sola hareket eden küçük yengeçlere benzetmiş beni…Ama bir müddet sonra canım anam bana öyle bir lakap buldu ki evlere şenlik… Kene… Evet evet yanlış duymadınız, annem kendi öz çocuğuna bu lakabı layık görmüştü.Uzun süre ‘cıngırya ve kene’ arasında gidip geldiler. Kimi sinirlendirsem ya da bir kavganın içine girsem hep kene dediler ama. Hem de böyle “keneee keneeee” diye uzatıp vurgu yaparak…Psikolog M. Berk Karaoğlu ile çocuklara lakap takma konusu ile ilgili haberler bile yaptık. Karaoğlu, “Çocuklarınıza lakap takmayın. Aşırı hassas ve alıngan olabildikleri bu dönemde düşünceleri, söyledikleri veya yaptıkları hakkında şaka yapmamaya da özen gösterin.” diyor ama maalesef benim için iş işten geçti 😊Ben de bıraktığı hasar var mı bilmiyorum ama ben lakaplarımı sevdim galiba ya…Annem çok güzel bir nokta atışı yapmış ve bana ve kişiliğime uyan bir lakap bulmuştu yine. Yani ona kızmıyorum bana böyle isimler taktığı için. Her biri ile ayrı ayrı gurur duyuyorum hatta…Tabii küçükken sinirleniyordum ama şimdi düşününce ben gerçekten de bir keneyim.Neden mi?Öyle kan emen, insanları sömüren bir yanım yok ama eğer biri beni kızdırırsa, sinirlenirsem, hele ki bi takarsam eyvah eyvah… İşte tam bir kene gibi zamanını kollar uygun ortamda yapışırım ve ayırabilene aşk olsun.Biri sıramı mı aldı, hakkımı mı yemeye çalıştı uygun bulduğum bir yerinden yakalar, ellerimle kenetlenir öylece sabit kalırdım. Bu kimi zaman ablalarım kimi zaman arkadaşlarım oluyordu. Bir keresinde ablama yapışmıştım da annemle babam zor ayırmıştı bizi. Öyle çekerek ayrılmıyordum ama ellerime çimdik atmak falan gerekiyordu.“Eğer vücudunuza bir kene yapışırsa dokunmayın, parçası içeride kalmasın, mutlaka bir uzmanı çıkarsın” derler ya, hah işte bu kene için de aynı şey geçerli. Ben de yapışınca dokunulmaması gereken bir keneyim, sinirim geçince ben kendim bırakıyorum zaten, sakin olun…Bir de inatçıyım, zorluklar karşısında kolay kolay yılmam, inat ederim, ben bunu hallederim diye, kene gibi tutunurum yani o inandığım şeye…Yani bu lakabı sonuna kadar hak ediyorum galiba…Çocukluğumda lakabımın kene olmasından mı bilinmez bana sevimli geliyor bu canlılar… İlgimi çektikleri için sürekli kene haberleri yapıyorum.Zaten ben görmesem bile arkadaşlarım da sürekli bu haberleri atıyorlar bana… Kene haberleri resmen üstüme kene gibi yapıştı desem yeri var.Mesela duydunuz mu şimdi yeni bir kene haberi gündemde.Ülkemizde yeni bir kene türü tespit edildi. 56. tür olarak Haemaphysalis longicornis adlı yeni bir kene türünün Türkiye”ye 3-4 yıl önce Çin’den geldiği ve 30″dan fazla hastalık etkeni taşıdığını düşünülüyor.Ben de hemen Yavuz Turan hocamızın kapısını çaldım ve merak ettiğim tüm soruları gönderdim kendisine ama bir soru zihnimde kaldı:Acaba bu 56 kene türünün içinde benim türüm de sayıldı mı ki?

Source: Sedef Batı


İşte ninninin mucizevi etkileri!

Sakin bir melodi, sevgi dolu birkaç söz… Hepsi bir ninnide buluşuyor. Ninniyle büyüyen çocukların hem duygusal hem de sosyal becerileri çok daha güçlü gelişiyor. Ninni, sözlü halk edebiyatının sevgi dolu ürünlerinden biridir. Genellikle bir ezgi eşliğinde söylenen, bebekleri sakinleştirmek, avutmak ve uyutmak amacıyla kullanılan anonim halk şiirleridir. Farklı kültürlerde farklı biçimlerde karşımıza çıksa da, tüm dünyada ortak bir sevgi dili olarak kabul edilir. Ninniler, söylendikleri dönemin kültürel izlerini taşır ve bebeklerle ilk duygusal bağların kurulmasında önemli bir rol oynar. ANNE VE BEBEK İLİŞKİSİNDE NİNNİNİN ROLÜ Anne, daha bebeği doğmadan onunla iletişime geçmek ister. Bu iletişim çoğu zaman ninnilerle başlar. Araştırmalar, anne karnındaki bebeğin dış sesleri duyabildiğini ve sık duyduğu seslere alışabildiğini göstermiştir. Bu da annenin sesiyle bebeği arasında doğumdan önce başlayan bir bağın oluşmasına zemin hazırlar. Anne sesi, bebek için güvenin ve huzurun kaynağıdır. Ninniler sayesinde bu bağ daha da güçlenir. Aynı zamanda lohusalık döneminde olan anneler, içlerinden gelen duyguları ninniler yoluyla dışa vurarak rahatlarlar. Annenin söylediği ninniler; sevgi, umut ve güven gibi güçlü mesajlar taşır ve çocuğun zihninde kalıcı izler bırakır. ÖZ BAKIM BECERİLERİNİN GELİŞİMİNDE NİNNİNİN ÖNEMİ Ninniler sadece uykuya dalmaya yardım etmekle kalmaz, aynı zamanda çocuğun gelişiminde de rol oynar. Öz bakım becerilerinin gelişmesi gereken dönemlerde, ninniler destekleyici bir araç olabilir. Diş fırçalama, tuvalet eğitimi, el yıkama gibi becerilerin kazandırılması sürecinde, uygun sözlere sahip ninniler kullanmak bu süreci yumuşatır ve çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlar. Böylece çocuk, eğitim sürecini oyun gibi görerek daha rahat öğrenir. ZİHİNSEL VE DİL GELİŞİMİNDE NİNNİLERİN ETKİSİ Bebekler, anne karnında yaklaşık 5. aydan itibaren sesleri duymaya başlar. Ebeveynlerin söylediği ninniler, zihinsel gelişimin ilk adımlarını oluşturur. Dil gelişimi açısından da ninniler büyük katkı sağlar. Uyuma uygun ölçü ve uyaklarla oluşturulmuş ninniler, çocuğun hece ve sesleri tanımasını kolaylaştırır. Aynı zamanda kelime dağarcığının zenginleşmesini, dinleme ve anlama yetilerinin gelişmesini destekler. MATEMATİK VE ZAMAN KAVRAMLARININ ÖĞRETİMİ Bazı ninniler içerdiği kavramlarla çocuğun temel matematiksel düşünme becerilerini destekler. Örneğin, uzun-kısa, ağır-hafif, kalın-ince gibi zıtlıklar, çocuğun ölçme becerilerini geliştirir. Gece-gündüz, dün-bugün-yarın, saat-gün-ay gibi zaman kavramları ise zaman algısının oluşmasına yardımcı olur. Düz-eğri, kenar-köşe gibi ifadeler de erken dönemde geometrik düşünmenin temelini atar. NİNNİLER BEYİN GELİŞİMİNİ DESTEKLER Doğumdan itibaren ninni dinleyen çocukların beyin gelişimlerinde olumlu etkiler gözlemlenmektedir. Ninniler, beyinde dil, hafıza ve duygusal merkezlerin aktifleşmesini sağlar. Bu da bebeklerin dünyaya daha kolay uyum sağlamasına yardımcı olur. KELİME DAĞARCIĞINI GENİŞLETİR Ezgili sözler sayesinde kelimeler daha kolay öğrenilir ve akılda kalır. Bu durum çocuğun konuşma becerilerini hızla geliştirmesini sağlar. Kelimeler ritimle birleşince hem öğrenmesi hem de hatırlaması kolaylaşır. GÜVENLİ BAĞLANMAYI GÜÇLENDİRİR Ninniler, bebek ve ebeveyn arasında güvenli bir bağ oluşmasına katkıda bulunur. Ninni dinlerken salgılanan oksitosin hormonu, hem anne hem de bebek için bağ kurmayı kolaylaştırır. Bu bağ, çocuğun psikolojik sağlamlığı için hayati önem taşır. DUYGULARI YÖNETMEYİ KOLAYLAŞTIRIR Ninniler, bebeğe çeşitli duyguları tanıtır ve onu rahatlatır. Bebek, bu ezgiler sayesinde sakinleşir, huzur bulur ve duygusal olarak daha dengeli bir yapı geliştirir. GÜÇLÜ KİŞİLİK GELİŞİMİNE DESTEK OLUR Bebeklikten itibaren ninni dinleyen çocukların duygusal olarak daha tatmin oldukları gözlemlenmiştir. Bu da onların ileri yaşlarda daha güçlü, sosyal ve özgüvenli bireyler olmalarına katkı sağlar. SEVGİ VE HOŞGÖRÜYÜ ARTIRIR Ninniler, ebeveynin sevgisini ve şefkatini yansıtan bir araçtır. Bu duygular, çocukta da karşılık bulur. Ninniyle büyüyen çocuklar, daha hoşgörülü, sevgi dolu bireyler olarak gelişme eğilimindedirler. Ninniler, yalnızca birer melodi ya da uyku aracı değildir. Bebeklerin bilişsel, duygusal, dilsel ve sosyal gelişimlerinde güçlü bir rol oynarlar. Her bir ninni, çocuğun karakterine, düşünce dünyasına ve yaşam becerilerine katkı sağlayan değerli bir yapı taşıdır. Görsel Kaynak: istockphoto/shutterstock

Source: Habertürk