Başkasından gelen güncellik – A. Celal Binzet

Başkasından gelen güncellik – A. Celal Binzet

İsviçreli Friedrich Dürrenmatt’ı bir yazar ve oyun yazarı bilirdik. Yazdıklarında yerleşik düşünceleri ironik bir dille eleştiren, olaylara farklı bir pencereden bakmayı yeğleyen birisi. Okuyucu yazdıklarına bakarken yer yer ironik satırlar arasında gezinir. Ardından tarih bilgilerinin yedirildiği sayfalarla buluşturur meraklısını. “Beşinci Frank” ilgi çekici bir olaya ayna tutar. Kahraman, dünyanın ürkünçlüğü karşısında kendisini deli olarak akıl hastanesine yatırmasını konu edinmiştir. Belki de yaşamın kaosu karşısında korunmanın en kestirme yolunu orada bulmuş olabilir kahramanımız. Kendini dış dünyadan soyutlama, bir korunma yöntemi. Dürrenmatt’ın bir başka yönü de ressam oluşu. 1930’lardan beri uğraştığı bu sanat alanı hakkında yakın çevresi dışında kimselerin bilgisi bulunmuyor. Boyadığı tuvallerle yazdıklarının içerik anlamında birbirini tamamladığı görülür. Çünkü resimlerinde de toplumsal eleştiri boyutunu göz ardı etmemiş. Tarihsel olayları anlatırken yine kendi düş dünyasını gerçeklerle buluşturmaktan vazgeçmiyor. Örneğin 1963’te yaptığı afişlerde İsviçre halkının tutuculuğunu anlatmış. NEDENİ AYNI: DÜŞÜNMEK… Sıra eleştiriye gelince tümüyle nesnel bakabiliyor olaylara. Gerektiğinde dinsel dogmaları kurcalamaktan geri durmamış. Gerçek bir aydın modeli. Bir söyleşisinde resim yapmakla yazı yazmasının nedenlerinin aynı olduğunu söylüyor: Düşünmek. İşte bu bağlamdaki bir resmine bakıldığında ne demek istediğini yeterince anlatmış “Federal Bankasının Son Genel Kurul Toplantısı” adlı tablosunda. Son resim sergisi 1978’de açıldığına göre yaklaşık yarım yüzyıllık bir geçmişe sahip. Bu bilginin şöyle bir önemi var. Sanatçının tuvalinde görkemli bir masada oturmuş banka yöneticilerinin içkili ve yemekli toplantısına tanıklık ediyoruz. İkiye ayrılmış bir düzenlemeye sahip resim. Üst bölümde masaya hizmetle görevli bir örnek giysili hizmet elemanları duruyor. Daha doğru bir anlatımla tümü asılmış. Yaşamda paylarına ölüm düşenlerin anlatılmaz acısı her zamanki gibi gerilere itilmiş. Öndeki masada bulunanların arkada yaşanan bu dramla pek ilgilendikleri yok gibi. Herkes masada kendi önündekileri yiyip içmekle ve bir de yanındakilerle konuşma derdinde. Bu görüntü toplumsal çelişkiye vurulmuş bir neşter. İki gelir grubu arasındaki ayrımı anlatan çarpıcı bir örnek. Sanatçısının yabancı biri olmasına, tablonun geçmişte yapılmasına karşın yapıtın evrenselliği rahatça görülebiliyor. Banka üyeleri yerine günümüz Türkiyesi’nde ekonomik kararları veren önemli adlarını yerleştirdiğimizde daha güncel bir görüntü çıkmaz mı ortaya? Ülkenin gelir dağılımından en büyük payı alanların yaldızlı yaşamları ile onları vergileriyle besleyenlerin yoksulluk sınırındaki geçim savaşımı arasındaki büyük uçurum daha güzel anlatılamaz. Sanatçı duyuşu ve düşüncesinin evrensel olduğunun kanıtı var bu tabloda. Ayrıca “Sosyal bir devlette dilencilik olmaz.” “Bir devlet cinayet işlemeye başladığı zaman kendine vatan adını takar.” sözleri de bu yönünü açıklamamıza yardım ediyor.

Source: Olaylar Ve Görüşler