Geleceği kurmak için: Kütüphane
Şunu hemen söyleyeyim ki kütüphanem ile oldukça özel belgeler barındıran arşivimin bazı “açgözlü sahaflar” ın eline düşebileceği düşüncesinden dolayı endişeliyim! Düşünsenize 35 bin kitaplık bir kütüphanenin, Türk edebiyatının hafızası diyebileceğiniz genişçe bir arşivin, sizden sonra tufan olduğunu… Ailenizde koruma bilinci ve sahip çıkma düşüncesi ne denli olsa da böylesi bir kütüphaneyi koruyabilmek, aynı zamanda işlevsel kılabilmek zordur. Bundan bir süre önce “Okuma Merkezi Kurmak” yazımı, biraz da o kaygılarla yazmıştım. (*) Yayımlanır yayımlanmaz da geniş bir okur kesiminden, her türlü destek için iletiler almıştım. Kurumsal olarak da ilgilenenler olmuştu. Hatta Ayvalık Hagia Triada Kültür Merkezi özelinde Şerif Kaynar ’la konuşmuştuk. Sonradan İBB’den Mahir Polat ’la bu konu için yan yana geldik. Beykoz Belediyesi de konuyla ilgilendi. Ama sonuç olarak bu tekliflerin her biri öylece kaldı. Önerim “kitap bağışı” yaparak kendi adıma bir kütüphane kurmak değildi. Özellikle bunun altını çiziyordum. Ben, okumanın tarihini içeren bir okuma merkezi kurmak istiyordum. Bu konuda Alberto Manguel ’in bana esin verdiğini de söyleyebilirim. Manguel, 40 bin kitaplık kütüphanesini oradan oraya taşırken sonuçta Lizbon Belediyesi kitaplara sahip çıkar ve 2022 yılında tarihi bir binada bu merkezi kurmak için o kütüphaneye ev sahipliği yapar. Benim kütüphanemin Manguel’inkinden farkı ise zengin bir fotoğraf, film ve müzik arşivinin, son derece değerli mektupların ve özel bir kalem koleksiyonun da olması… Ülkemin geleceğine inandığım için böylesi bir okuma merkezi kurmak için öncül olmak istedim. Bunun ileride, tematik bir edebiyat müzesine, bir edebiyat belgeliğine dönüşebileceğini de hayal ettim. Aslında böylesi bir girişimi, yıllar önce Mustafa Bozbey ’in Nilüfer Belediye başkanlığı döneminde Bursa Misi Köy’de başlattığımızı söylemeliyim. “Başlattığımız” diyorum çünkü önerilerim ve “karşılıksız” katkılarımla destek vermiştim. Bu, mekân darlığı nedeniyle bir sunum, küçük bir belgelik ile sınırlı kaldı. Bana göre Türkiye Yazarlar Sendikası’nın bugün Kadıköy’e taşıdığı belgelik de sınırlı ve yeterli bir “edebiyat müzesi’’ kimliği taşımıyor! İyi niyetle kurulan Haldun Taner Müzesi de öyle. Burgazada’daki Saik Faik Müzesi ise yalnızca yazarın mirasını korumayı başarabilmiş durumda. Bu örneklere bakınca ve adlarını burada saymak istemediğim birçok yazarımızın kütüphanesinin ve arşivinin nasıl tarumar olduğunu hatırlayınca, Mahir Polat’ın İstanbul için dört bin metrekarelik bir mekânda, bir edebiyat müzesi hayal ettiğinden söz etmesi beni heyecanlandırmıştı. Bir kez daha belirtmek isterim ki önerdiğim Okuma Merkezi ile Edebiyat Müzesi’ni bir arada düşünmek gerektiğine ve bu yönde gerçekçi ve somut adımlar atılması gerektiğine inanıyorum. Bu amacımızı gönül rahatlığıyla teslim edebileceğimiz bir kurumun gerekliliği de ortadadır. İstanbul Modern, böylesi bir adım için özgün bir örnektir bence. “Hayal etmek, gerçekleştirmenin yarısıdır” sözüne inanarak yola çıkan Oya ve Bülent Eczacıbaşı öncülüğünde bu adım atılmasaydı, ihtimal bugün öylesi bir müzeye henüz sahip olamamış olacaktık. Sürekli yazan, kitap üreten biri olarak kendi kurduğum bu Babil Kulesi’ni okura açmak ve kültür yaşamımıza katmak benim bir yazar olarak sorumluluğum. Ve ben, her şeyden önce bir okurum. İnsanlığa neden iyi bir okur olmak gerektiğini anlatan bir “Okuma Merkezi” nin gerekliliğini göstermek ve daha da önemlisi bunu var etmek kaçınılmaz gibi geliyor bana. Aynı zamanda bu girişim hem diğer yazarların hem de okurların desteğiyle zenginleşerek gelişebilecek bir “model” e de dönüşebilir diye düşünüyorum sevgili okurum. Özcesi; yaşarken böylesi bir adımı atmanın kaçınılmaz gerekliliği, sürekli vurgulanmakla kalmamalıdır. Çünkü bu konuda bir an önce harekete geçmek; yalnızca geçmişin edebi mirasını korumak için değil, aynı zamanda geleceğin düşünce ve kültür dünyasını inşa etmek açısından hayati önem taşımaktadır. Kütüphanelerin, kitaba ve okumaya dair bir tarihi yaşatan canlı organizmalar olduğu düşünülürse, bireylerin ve toplumların bilinçlerini dönüştürmek ve geliştirmek açısından böyle bir okuma merkezinin işlevselliği ve ne denli büyük bir rol oynayacağı tartışmasız bir netlikte görülür. Türk edebiyatının büyük hafızasını bir edebiyat müzesiyle birleştirebilecek olan bu vizyon, geleceğimizin inşasında en büyük sözü söyleyecek genç nesilleri nitelikli bir okur kimliğine dönüştürmede önemli bir zemin hazırlayacak, onları edebiyatla buluşturarak yaratıcı ve eleştirel düşünceyi besleyecek ve böylelikle ülkemizin kültürel geleceğine kalıcı bir miras bırakacaktır. — (*) “Okuma Merkezi Kurmak” , Feridun Andaç , Cumhuriyet, 23.04.2024
Source: Feridun Andaç