“Sağlık ve Refah Gündemi – Dursun Özbek’in Ameliyatı ve Malulen Emeklilik Şartları”

Dursun Özbek ameliyat oldu

Kulüpten yapılan açıklamada, “G.Saray Spor Kulübü Başkanı Dursun Aydın Özbek, bugün laparoskopik bir operasyon geçirmiştir. Başkanımızın sağlık durumu iyi olup ameliyat sonrası bakım süreci devam etmektedir. Başkanımız Dursun Aydın Özbek”e geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz” denildi.

Source: Fotomaç


Nihal Candan’ı bir de benden dinleyin

Adı çok duyuldu, çok eleştirildi…Sosyal medyadan tanıdınız onu. Ama ben, Nihal Candan’ı bambaşka bir yönüyle, çok kısa bir süre önce spor salonunda tanıma fırsatı buldum. Nihal’le yolumuz hiç beklemediğim bir yerde kesişti.Beklemediğim diyorum çünkü o beden, spor salonunda değil, hastane yatağında olmalıydı. Ama inatla spor salonundaydı.Yan yana spor yaptığımız için bana hep “melek kalpli spor komşum” derdi.Ama asıl melek, aynaların karşısında sessizce savaşan oydu.Bugün herkes onu konuşuyor ama onu gerçekten anlayan çok az kişi var. Bir kadın, bir terapist, bir insan olarak bu yazıyı sadece Nihal için değil; aynaya baktığında kendini eksik hisseden, yemekle savaş veren tüm genç kadınlar için yazıyorum.Ama önce, Nihal’i ve onun sessiz dünyasını anlamak için şu soruyu sormalıyız: Anoreksiya Nervoza nedir?Tartışmayla başlayan tanışma‘Sana ne benim anoreksiyamdan’Yardım eliniz ne kadar iyi niyetli olursa olsun, kişi o kapıyı açmaya hazır değilse, o kapıdan içeri giremezsiniz! Nihal’le spor salonunda karşılaştığımda, uzman bir psikolog ve yeme bozuklukları terapisti olarak onun kendine zarar veren spor alışkanlığını fark ettim ve karşılıksız, gönüllü terapistlik teklif ettim.Tepkisi sertti:“Sana ne benim anoreksiyamdan! Benim terapistim var. Git ofisinde yap mesleğini, burası spor salonu!”Ama sonra soyunma odasında yanıma gelip “Seni kırdıysam özür dilerim” dedi. İşte o an başladı gerçek tanışmamız.Nihal’in spor salonunda bıraktığı iyilik izleriSporda susuz kalanlara suyunu verir, terleyenlere havlusunu uzatır, ayakkabısını unutanlara kendi ayakkabısını ödünç verirdi. Kısacası büyük bir yüreği vardı. Ona yardımcı olmak istediğimi söylediğimde, “Bana psikolog gibi değil, dost gibi yaklaş: Uyarı değil, huzur ve sevgiye ihtiyacım var” dedi… Zayıflamak değil, anlaşılmak, sevilmek istiyordu… Onun için zayıflamak bir hedef değildi, bir bahaneydi. Anlaşılmak, sevilmek istiyordu. Vücudundan değil, kafasındaki seslerden kaçmaya çalışıyordu.Nihal’in yarım kalan hayalleriŞöhret değil, akademik başarı istiyordu. Kitap yazarak içini dökmek hayalini kuruyordu. Adalet için savaşan bir avukat olmak en büyük arzusuydu.Ve en çok da…Yargılanmadan sevilmek, sessizce huzur bulmak onun en büyük hayaliydi.İçinde büyümeyen bir kız çocuğu vardıSabah 07.00’de spor salonunda, ayıcıklı pijamalarıyla spor yapıyordu. İlk bakışta neşe dolu görünse de gözlerinin ardında büyümemiş bir kız çocuğu sessizce çırpınıyordu.Neden her gün spor salonundaydı?Her gün spor salonundaydı çünkü bedenini kontrol ederek içindeki çaresizliği ve kaybolmuşluğu saklamaya çalışıyordu. Spor onun kaçış yolu ama asla gerçek kurtuluşu değildi. Çünkü ne kadar çabalarsa çabalasın, ruhundaki boşluğu silemiyordu.Spor salonunda hastaneye gitmek istemedi6 Haziran akşamı spor salonunda son kez gördüm onu. Vücudu buz gibiydi, terliyordu ama yardım istemiyordu. Pilates dersinde fenalaştı; hastaneye gitmek istemedi, üç saat boyunca ikna edilmeye çalışıldı. İlk ambulansa binmedi, ikinci ambulans çağrıldı, annesi arandı. Zorla muz yedirildi. “Hiçbir şeyim yok” diyordu ama bedenindeki çöküş gözlerine yansıyordu. Sonunda ambulansa binmeyi kabul etti.Hastaneye gittiği için umutlanmıştık, ama erken müdahale şarttı.Spor salonundan hastaneye gitme kararı hepimize umut olmuştu ama ne yazık ki çok geç kalındı. Nihal’in hikâyesi, anoreksiyanın bireysel değil, erken müdahale ve ekip çalışması gerektiren bir savaş olduğunu acı bir gerçeklikle gösteriyor.Bir uzmandan içten bir seslenişLütfen biri kilo verdiğinde sadece “Zayıflamışsın” demeyin. Gözlerinin içine bakın, “İyi misin” diye sorun. Çünkü bazen en zararsız övgüler, en derin yaraları gizler. Bazen en çok alkış alanlar, en sessiz çığlığı atar; tıpkı Nihal Candan gibi.Artık “Nasıl görünüyorum” demek yerine, “Nasıl yaşamalıyım” diyelim. Unutmayalım, bedenimiz amacımız değil, hayat yolculuğumuzdaki en değerli aracımızdır. Nihal Candan’ı yardımseverliği ve güler yüzüyle hatırlayacağım. Ve belki bu yazı, bir başka Nihal’e geç kalmadan ulaşır… Ve o gün içimden geçen o cümle hâlâ yankılanıyor. Nihal Candan spor salonunda değil, hastanede olmalıydı…Sevgili Nihal, spordan komşun, psikolog değil dostun…Işıklar içinde uyu…Seni unutmayacağız.Anoreksiya Nervoza“Kişinin beden algısının bozulduğu, kilo alma korkusuyla yemek yemeyi reddettiği; nöropsikiyatrik kökenli ve ölüm riski en yüksek yeme bozukluklarından biridir.”Anoreksiyayı ele veren 5 sessiz alarm1- Her gün tartılır.2- Yemekten kaçmak için bahaneler üretir.3- Zayıftır ama aynada hep “fazla kiloluyum” der.4- Aşırı spor yapar, bedenini dinlemeyi unutur.5- Bedeni erir, gözleri solar, kemikler belirginleşir, sesi kısılır.Anoreksiyanın arkasındaki psikolojik etkenler∆ Anne-baba iletişim kopukluğu.∆ Baskıcı, mükemmeliyetçi aile ortamı.∆ Kusursuzluk takıntısı ve kendine acımasızlık.∆ “Şişman” etiketi, dışlanma ve aşağılanma.∆ Ruhta derin izler bırakan travmalar.∆ Sosyal medya ve moda dünyasının dayattığı zayıf beden algısı.Anoreksik birine nasıl yaklaşılmalı?∆ Önce yargılamadan, sabırla dinleyin.∆ Zorla yedirmeye çalışmayın.∆ Sevgiyle ve destekle yanında olun.∆ Profesyonel yardım almasıiçin cesaretlendirin.∆ Hastalığını değil, varlığını hatırlatın.

Source: Yelda Başaran


Malulen Emeklilik Şartları Nelerdir?

Malulen Emeklilik Nedir? Malulen emeklilik, sigortalı bir çalışanın iş kazası, meslek hastalığı veya sağlık sorunları nedeniyle çalışma gücünü büyük ölçüde kaybetmesi durumunda Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından sağlanan erken emeklilik hakkıdır. Bu uygulama, çalışmaya devam etmesi sağlık açısından mümkün olmayan bireylerin sosyal güvenliğini korumayı amaçlar. Malulen Emeklilik Şartları Nelerdir? En Az 10 Yıl Sigortalılık Süresi Malulen emeklilik hakkı kazanmak için sigortalının en az 10 yıl sigortalı olarak çalışmış olması gerekir. En Az 1800 Gün Prim Ödemesi Sigortalının, malullük başvurusu öncesinde en az 1800 gün (5 yıl) prim ödemesi yapmış olması gereklidir. Eğer sigortalı başkasının bakımına muhtaç durumdaysa, 10 yıl sigortalılık şartı aranmaz; sadece 1800 prim günü yeterli olur. Çalışma Gücünün En Az %60’ını Kaybetmiş Olmak SGK tarafından yetkilendirilen hastanelerden alınan sağlık raporu doğrultusunda, sigortalının çalışma gücünün en az %60’ını kaybettiği tespit edilmelidir. Bu oran SGK Sağlık Kurulu tarafından onaylandığında malullük hakkı doğar. Çalışmaya Devam Edemeyecek Durumda Olmak Sigortalı, malul duruma neden olan hastalık ya da engel ortaya çıktıktan sonra bir işte çalışmaya devam edemez durumda olmalıdır. Başvuru sırasında aktif olarak SGK’lı (çalışan) olunmamalıdır. Malullüğe Neden Olan Hastalığın Sigortalılık Başlangıcından Sonra Ortaya Çıkmış Olması Maluliyetin oluştuğu hastalık, kişinin ilk kez sigortalı olduğu tarihten sonra başlamış olmalıdır. Doğuştan veya sigorta başlangıcından önce var olan hastalıklar nedeniyle malulen emeklilik hakkı verilmez. Malulen Emeklilik Hangi Hastalıkları Kapsıyor? SGK mevzuatına göre malulen emekliliğe konu olabilecek hastalıklar belirli başlıklar altında toplanmıştır. Ancak her vaka bireysel olarak değerlendirilir ve karar SGK Sağlık Kurulu tarafından verilir. Malullük kapsamına alınabilecek başlıca hastalık grupları şunlardır: Kanser türleri (tedaviye rağmen yaşamı ve çalışma gücünü ciddi şekilde etkileyenler) Kas ve sinir sistemi hastalıkları (MS, ALS, distrofiler, Parkinson gibi ilerleyici nörolojik rahatsızlıklar) Zihinsel ve ruhsal bozukluklar (şizofreni, bipolar bozukluk, ağır depresyon, otizm gibi sürekli tedavi gerektiren durumlar) Kalp hastalıkları (ileri evre kalp yetmezliği, kalp nakli gibi ciddi durumlar) Organ yetmezlikleri (böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği, akciğer nakli gerektiren durumlar) Epilepsi (kontrol altına alınamayan, sürekli nöbet geçiren durumlar) Görme veya işitme kayıpları (ileri derecede kayıplar) Ortopedik engeller (omurilik felci, ampute durumlar) HIV/AIDS ve bazı nadir bulaşıcı hastalıklar Hastalığın türü tek başına yeterli değildir; önemli olan hastalığın kişinin çalışma gücünü %60 ve üzeri oranda etkilemesidir. Malulen Emeklilik Başvurusu Nasıl Yapılır? SGK’ya Yazılı Başvuru Yapılır Sigortalı kişi ya da yakını, bağlı bulunduğu SGK müdürlüğüne malulen emeklilik başvurusu yapar. Yetkili Hastaneye Sevk Verilir SGK, kişiyi sağlık kurulu raporu alınması için yetkili bir hastaneye sevk eder. Sağlık Kurulu Raporu Alınır Hastanede yapılan detaylı muayene ve tetkikler sonrası çalışma gücündeki kayıp oranı belirlenir. SGK Sağlık Kurulu İncelemesi Rapor, SGK Sağlık Kurulu tarafından değerlendirilir. Kurulun onayı ile malullük tespiti yapılır. Aylık Bağlama İşlemleri Malullük uygun görülürse emekli aylığı bağlanır. Aksi durumda itiraz yolu açıktır. Malulen Emeklilikte Aylık Nasıl Hesaplanır? Aylık miktarı, prim gün sayısı, sigorta başlangıç tarihi, kazanç düzeyi ve sigortalının bağlı olduğu statüye göre hesaplanır. Malulen emeklilikte aylıklar, yaşlılık emekliliğine göre genellikle daha düşük olur. Ancak emekli aylığına ek olarak bazı sosyal yardımlar ve sağlık güvenceleri de devam eder. Malulen Emeklilik ile Engelli Emekliliği Arasındaki Fark Nedir? Malulen emeklilikte çalışma gücü sonradan kaybedilir ve %60 oran aranır. Engelli emekliliğinde ise doğuştan ya da sigortalılıktan önceki engel durumu baz alınır ve farklı oranlar geçerlidir. Ayrıca engelli emekliliğinde sigortalı kişi çalışmaya devam edebilirken, malulen emekli olan kişi SGK’lı olarak çalışamaz. Malulen emeklilik, sağlık sorunları nedeniyle çalışamayacak duruma gelen sigortalıların sosyal güvenliğini sağlayan önemli bir haktır. Bu haktan yararlanmak için en az 10 yıl sigortalılık süresi, 1800 prim günü ve %60 oranında iş gücü kaybı şartları sağlanmalıdır. Hangi hastalıkların bu kapsamda değerlendirileceği, bireysel sağlık durumuna göre SGK tarafından belirlenir. Başvuru sürecinde doğru yönlendirme ve sağlık raporlarının eksiksiz hazırlanması büyük önem taşır.

Source: Habertürk


Su tüketimi ruh halini dengelemeye ve stresi azaltmaya yardımcı oluyor

Yaz aylarının başlamasıyla birlikte artan sıcaklıklar, vücudun su ihtiyacını önemli ölçüde etkiliyor.

Artan terleme ve vücut ısısı regülasyonu, yaz aylarında su ihtiyacının başlıca artış nedenleri arasında yer alıyor.

Fiziksel faydalarının yanı sıra ruhsal açıdan da olumlu etkileri olan su tüketimiyle ilgili uzmanlar, AA muhabirine değerlendirmede bulundu.

Özellikle yaz aylarında susamayı beklemenin doğru olmadığını belirten İstanbul Aydın Üniversitesi VM Medical Park Florya Hastanesi Nefroloji Bölümü Uzm. Dr. Merve Aktar, susama hissi ortaya çıkmadan düzenli aralıklarla su içmenin dehidrasyonu (Vücut suyu eksikliği) önlemenin en etkili yolu olduğunu vurguladı.

Yetişkinler için ideal su miktarının günde 2,5 ila 3,5 litre arasında değiştiğini dile getiren Aktar, su ihtiyacının yaşa, aktivite düzeyine ve özel durumlara göre farklılık gösterdiğini kaydetti.

Aktar, çay, kahve gibi içeceklerin su yerine geçmeyeceğine değinerek, “Kafein içeren içecekler, vücudun su kaybetmesine neden olabilir. Kafein, her 100 miligram için vücuttan 150 mililitre su atılımına neden olur. Bu nedenle, 1 fincan Türk kahvesi sonrası 2 bardak su içilmesi önerilir. Su yerine geçmezler, aksine vücudu daha fazla suya ihtiyaç duyabilirler.” ifadelerini kullandı.

Vücudun susuz kaldığını anlatan belirtiler

Suyun genel sağlığa faydalarıyla ilgili değerlendirmede bulunan Aktar, “Eklem ağrılarını önler ve hareket kabiliyetini artırır. Vitamin ve minerallerin hücrelere ulaşmasına yardımcı olur. Böbreklerin ve karaciğerin toksinleri temizlemesine destek olur. Cildin daha genç ve canlı görünmesini sağlar. Kabızlığı önler ve sindirim sisteminin düzenli çalışmasına katkıda bulunur.” dedi.

Aktar, vücudun susuz kaldığını gösteren bazı erken belirtiler olduğunu söyleyerek, “Konsantrasyon bozukluğu, baş ağrısı, kas krampları, koyu sarı idrar, ağız kokusu, kabızlık, ani ruh hali değişimleri gibi işaretleri fark ettiğinizde hemen su tüketiminizi artırmalısınız.” diye konuştu.

Uzun süreli ve yetersiz su tüketiminin böbrek hastalığı riskinde artış ve taş oluşumuna, kardiyovasküler problemlerde potansiyel artışına, genel morbidite ve mortaliye riski gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini aktaran Aktar, su ve zihinsel performans ilişkisiyle ilgili şunları kaydetti:

“Su eksikliği zihinsel performansı doğrudan etkileyebilir. Yayınlanan son çalışmalar, hafif dehidrasyonun bile bilişsel fonksiyonlar üzerinde belirgin etkileri olduğunu ortaya koymuştur. Dikkat ve konsantrasyon düşüşü, hafıza ve öğrenme süreçlerinde potansiyel etki, ruh hali ve bilişsel esneklik üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.”

Aktar, su tüketiminin ruhsal sağlık için de önemine dikkati çekerek, “Kronik dehidrasyon, anksiyete riskinde yüzde 30 artışa neden olabilir. Depresyon belirtilerinde yüzde 25 şiddetlenme görülebilir. Uyku kalitesinde yüzde 40 düşüşe yol açabilir. Yeterli su, ruh halini dengelemeye ve stresi azaltmaya yardımcı olur.” dedi

Su içmeyi unutanlara ipuçları

Aktar, yoğun iş temposunda su içmeyi unutmanın yaygın bir durum olduğunu belirterek, “Ofis çalışanları her e-posta bildiriminde 3 yudum su içebilir, toplantı başlangıçlarında su molası verebilir ya da bilgisayar ekranına su damlaları etiketi yapıştırabilir. Bunları hatırlatıcı görevi görebilir. Teknolojiden ve yaratıcılıktan faydalanarak su tüketimini artırmak mümkündür. Akıllı bilekliklerle titreşimli uyarılar ayarlamak, her su içişte sanal bitkilerin büyüdüğü bitki yetiştirme uygulamalarını kullanmak, renk değiştiren termostatlı bardakları kullanmak, su içtikçe açılan kilitli telefon uygulamaları denemek de tüketimi destekleyebilir.” ifadelerini kullandı.

Yeterli su alımı mental yorgunluğu azaltır

Liv Hospital Vadistanbul Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Diyetisyen Safiye Keskin de, susama hissine bağlı kalmanın doğru olmadığını, planlı su tüketimini önerdiğini, saat başı 1 bardak su içme alışkanlığının geliştirilmesi gerektiğini söyledi.

Uzun süreli susuzluğun vücuda etkilerine ilişkin Keskin, “Kronik yetersiz sıvı alımı böbrek taşı, kronik böbrek hastalığı riskini artırır. Dışkı yumuşaklığı azalır ve kabızlığa neden olur. Su, cilt hücrelerinin elastikiyetini ve nemini korur. Dehidrasyon, cildi mat, kuru ve solgun gösterir. Beynin yaklaşık yüzde 75″i sudan oluşur. Yeterli su alımı mental yorgunluğu azaltır, algılama, karar verme, dikkat süresi gibi bilişsel fonksiyonları optimize eder. Yeterli su tüketilemediğinde reaksiyon süresi uzar, bellek kapasitesi düşer, zihinsel yorgunluk artar. Ofis ortamında çalışanlar veya öğrenciler için çalışma masasında su bulundurmak, molalarda su içmek hidrasyonun sürdürülebilirliğini sağlar.” ifadelerini kullandı.

Su hatırlatıcı uygulamalar, görsel hatırlatıcılar ve suyu limon, çubuk tarçın ya da meyve dilimleriyle lezzetlendirmenin su içmekte zorlananlara yardımcı olacağını söyleyen Keskin, 1,5-2 litrelik su şişelerini gün boyunca bitirmeyi hedeflemenin de önemli olduğunu belirtti.

Keskin, serinlemek amacıyla çok soğuk su tüketimine ilişkin, “Ilık ya da oda sıcaklığında su tercih edilmelidir. Aşırı soğuk su, hızlı içildiğinde mide krampları ortaya çıkabilir ve hassas kişilerde migreni tetikleyebilir. Boğaz enfeksiyonları riski artabilir.” dedi.

Suyun, ruhsal sağlıktaki önemine de dikkati çeken Keskin, “Dehidrasyon, anksiyete, stres toleransı düşüklüğü ve huzursuzluk gibi psikolojik semptomlarla ilişkilidir. Su içmek, özellikle farkındalıkla yapıldığında meditatif bir etki yaratabilir.” diye konuştu.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Merdivenleri inip çıkamayan Bengisu evinin balkonuna yapılan asansörle engelleri aşıyor

Kentteki Arslanlı Mahallesi”nde ailesiyle yaşayan Bengisu”nun, merdivenleri kullanamadığı için evinden dışarı çıkamadığını öğrenen gönüllüler, genç kıza destek olmak için çalışma yürüttü.

Gönüllü Gençler Derneğinin girişimi ve hayırseverlerin desteğiyle genç kızın 1. kattaki evine balkon asansörü yaptıran gönüllüler, Bengisu”yu özgürlüğüne kavuşturdu.

Artık hiçbir yardım almadan evinden çıkabilen genç kız, asansör desteğiyle büyük sevinç yaşadı.

İrem Bengisu Kavut, AA muhabirine, doğuştan yürüme engelli olduğunu ve tek başına dışarıya çıkamadığını söyledi.

Asansörün yapımında emeği geçenlere teşekkür eden Kavut, “Bir işim olduğu zaman dışarıya gidemiyordum. Şimdi kendim inip çıkabiliyorum, kimseye ihtiyaç duymuyorum. Artık kendi başıma dışarıya çıkıp, işimi halledip tek başıma eve gelebiliyorum. Aileme zorluk çıkarmıyorum artık. İşimizi çok kolaylaştırdı bu asansör.” ifadesini kullandı.

Anne Saadet Kavut ise kızının rahat bir şekilde dışarı çıkamamasından büyük üzüntü duyduklarını ifade etti.

Bel fıtığının olması nedeniyle kızına her zaman yardım edemediğini dile getiren Kavut, “Gönüllü Gençler Derneğine ve hayırseverlere teşekkür ediyorum. Tek başıma zorlanıyordum. Artık Bengisu tek başına dışarıya çıkıp eve gelebiliyor.” dedi.

Gönüllü Gençler Derneği üyesi Ümmi Tutar da 3 Aralık Dünya Engelliler Günü”nde yaptıkları ziyaret sonucu Bengisu”nun asansör talebi olduğunu öğrendiklerini ve çalışmalara başladıklarını anlattı.

Tutar, sosyal medyada paylaşımda bulunduktan sonra Bengisu’nun durumunu gören bir hayırseverin asansörün yapımına katkı sunduğunu belirterek, “Bugün asansörün yapımını tamamlamış bulunduk. Bengisu çok sevindi, çok mutlu oldu. Artık tek başına dışarıya, evine, gezmeye çıkabilecek. Bu yüzden bizlere ve hayırseverlere teşekkürlerini sundu.” diye konuştu.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Soluk borusuna karides kaçan müşteriyi kurtardı

Olay, 28 Haziran”da, merkez Çukurova ilçesi Karslılar Mahallesi”ndeki bir restoranda meydana geldi. Yediği karidesin soluk borusuna kaçması sonucu nefes alamayan ve yere yığılan müşteriye, işletme sahibi Bertuğ Aksüt Heimlich manevrasıyla müdahale ederek hayatını kurtardı. O anlar, iş yerinin güvenlik kamerasına yansıdı. O ANI ANLATTI Müşterisinin hayatını kurtaran Aksüt, “Müşterimiz burada ailesiyle birlikte yemek yerken rahatsızlandı. Ayağa kalktıktan sonra birkaç adım attı ve aniden yere yığıldı. Daha önce çalışanlarımıza verdiğimiz iş sağlığı ve güvenliği eğitimi sırasında öğrendiğim bilgiler aklıma geldi. Boğazına bütün bir karidesin takıldığını fark ettim ve öğrendiğim ilk yardım yöntemlerini uygulayarak beyefendiyi kurtardım” dedi. “İNSANİ BİR SORUMLULUKTUR” İyi ki Heimlich eğitimini aldığını belirten Aksüt: “Bir hayat kurtarmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördüm. Herkese bu eğitimi almalarını tavsiye ediyorum, çünkü hiç beklemediğiniz bir anda bir hayat kurtarabilirsiniz. Özellikle ilk yardım eğitimi herkesin alması gereken bir bilgi. Olayın ardından müşterimiz kendine geldi ve bize defalarca teşekkür etti. Aldığımız eğitimler bizim için sadece bir zorunluluk değil, aynı zamanda insani bir sorumluluktur” diye konuştu.

Source: Ziya Ramoğlu