Erdemsizlik
Miletoslu antik Yunan filozofları Tales, Anaksimandros ve Anaksimenes , evrenin özü ve temeli anlamına gelen “arkhe” kavramına ve “Arkhe nedir?” sorusuna odaklandılar. Bu filozoflar bunu yaparken de, doğaüstü ve metafizik güçlere başvurmadan, doğanın ve aklın sınırları içerisinde kaldılar ve böylece “mitos” tan “logos” a, yani söylenceden akıl yürütmeye doğru devrimci bir adım attılar. Atina’da felsefi araştırmalar içerisine giren antik Yunan filozofları Sokrates, Platon ve Aristoteles ise bu süreci yine “logos” üzerinden daha da ileriye taşıdılar ve yaşamın temel amacı anlamına gelen “telos” kavramına ve “Telos nedir?” sorusuna da odaklandılar. Bu aynı zamanda, evreni önceleyen bir bakış açısından, evrenle birlikte insanı da önceleyen bir bakış açısına geçilmesi açısından, yine devrimci bir aşamaydı. Bu soru aynı zamanda, ahlak felsefesinin ve siyaset felsefesinin temellerinin atılmasıyla sonuçlandı. Sokrates, Platon ve Aristoteles, “Yaşamın temel amacı nedir?” sorusuna özetle şöyle yanıt verdiler: “Yaşamın amacı iyi bir insan olmaktır, iyi bir ruha ve karaktere sahip olmaktır. İyi bir ruha ve karaktere sahip olmak da, erdemli olmakla olanaklıdır. Yaşamın temel amacı erdemli olmaktır.” Sokrates, Platon ve Aristoteles, adaleti, cesareti, dostluğu, ölçülülüğü birçok erdem arasında saydılar ve adaleti de özel olarak daha ayrıntılı bir biçimde ele aldılar. Sokrates’in, Platon’un, Aristoteles’in ahlak felsefesi ve siyaset felsefesi alanında açtığı yol sayesinde, daha sonraki yüzyıllarda, John Locke, David Hume, Jean-Jacques Rousseau, Immanuel Kant, Karl Marx gibi filozoflar, insanlığa yol göstermek amacıyla, erdem, adalet, özgürlük, eşitlik konusundaki araştırmaları ve çalışmaları, değişen koşulları da dikkate alarak, daha da genişlettiler ve geliştirdiler. *** Aradan geçen yaklaşık 2400 yılda, insanlığın, adalet konusunda, dünyanın belli başlı bölgelerinde belli bir ölçüde ilerleme sağlamış olmasına rağmen, dünyanın çoğu bölgesinde hâlâ çok fazla bir ilerleme sağlayamamış olması, trajiktir. Türkiye de ne yazık ki bu bölgelerin içindedir. Antik çağda Tales, Anaksimandros, Anaksimenes, Herakleitos , Anaksagoras , Aristoteles, Kleanthes , Krisipos , Diogenes gibi önemli filozofların Anadolu’da da yaşadığı ve birçoğunun Anadolulu olduğu dikkate alınacak olursa, bu gerçek daha da trajik hale gelmektedir. Önce Bizans İmparatorluğu’nun, arkasından da Osmanlı İmparatorluğu’nun Anadolu’ya yerleştirdiği teokratik, monarşik, despotik, dogmatik yapılanma ve onun günümüzdeki uzantıları, Anadolu’daki gerilemenin en önemli nedenleri arasında yer almaktadır. *** Neo Osmanlıcı ve Cumhuriyet karşıtı AKP iktidarı, Türkiye’yi, erdem ve adalet açısından, tarihinin en geri noktasına sürüklemiştir. İktidarı eleştiren öğrencilerin, gençlerin, gazetecilerin, yazarların, karikatüristlerin, siyasetçilerin, vatandaşların; halk tarafından seçilen belediye başkanlarının; cumhurbaşkanı adayı olmak için mücadele eden bir belediye başkanının hapishaneye atılmaları; yaşanan erdemsizliğin sonucudur. Zeytinliklerin, ormanların, yeşil alanların, deniz kıyılarının, göllerin, derelerin, rant ve kişisel çıkar peşinde koşan sermaye odakları tarafından talan edilmesi, yok edilmesi, yaşanan erdemsizliğin sonucudur. Gelir dağılımındaki dengesizlik ve işsizlik, halkın ekonomik açıdan ezilmesi, ekonomik ve sosyal adaletsizlik, yaşanan erdemsizliğin sonucudur. Yasama, yürütme, yargı arasındaki güçler ayrılığının; yargı bağımsızlığının; düşünceyi ifade, yayınlama, medya, örgütlenme özgürlüğünün; özgür ve serbest seçimlerin; halk egemenliğinin; laikliğin ortadan kaldırılmış olması, yaşanan erdemsizliğin sonucudur. Vatandaşlara nitelikli ve ücretsiz eğitim ve sağlık hizmetlerinin sağlanamamış olması, yaşanan erdemsizliğin sonucudur. Oligarşik güçlerin ülkenin üzerine bir karabasan gibi çökmesi, yaşanan erdemsizliğin sonucudur. Erdeme ve ona bağlı değerlere ve ilkelere ulaşılmadıkça, erdemin egemenliği kurulmadıkça, Türkiye’nin sorunları çözülemez.
Source: Örsan K. Öymen