Faşizm ve kültür-II
Siyasal İslamın AKP rejimi, siyasi, ekonomik bir iktidardan öte, toplumu yeniden şekillendirmeye dönük kapsamlı bir kültürel mühendislik sürecidir. Bu, eğitimi, medyayı, sanat politikalarını, tarih anlatılarını, mimariyi, hatta gündelik yaşamın ritimlerini dönüştürerek yeni bir insan tipi, yeni bir hafıza, yeni bir ahlak yaratma sürecine karşı direniş, çoğunlukla ekonomik sorunlara odaklı, kültür savaşlarından kaçınan bir hatta kaldı. İşsizlik, yolsuzluk, hayat pahalılığı gibi elbette çok ciddi meseleleri öne çıkaran bu muhalefet dili, ne yazık ki kitlelerin gündelik yaşamında karşılık bulan kültürel anlam evrenlerini ihmal etti, belki de küçümsedi. Oysa kültür, içinde ekonomik taleplerin de anlam kazandığı bir alandı. KÜLTÜR MADDESELDİR Kültür, somut pratiklerle, nesnelerle, bedenlerle, mekânlarla, teknolojilerle iç içe geçtiği için maddeseldir . Kültürün maddeselliği, onun yalnızca anlam dünyasında değil, aynı zamanda gündelik yaşamın, nesnelerin, bedenlerin, teknolojilerin ve mekânların içinde kurulduğunu söyler. Raymond Williams ’ın ifadesiyle kültür, “Bir yaşam biçimidir” ; insanların konuşmalarının, giyinmelerinin, kederlerinin, sevinçlerinin, kutsallarının anlamlarına ilişkindir. Kültür, geçmişin kalıntısı değil, bugün yaşayan bir çatışma alanıdır; yalnızca estetik ya da sembolik bir alan değil, ahlaki anlamların üretildiği yerdir. Ve insanlar sadece aç kaldıkları için değil, adaletsizliğe uğradıklarını düşündüklerinde sokağa çıkarlar. Diğer bir deyişle, insanlar yalnızca biyolojik varlıklar değil, anlam arayan, kimlik kuran, değerlerle hareket eden varlıklardır. Biyolojik ihtiyaçlarına öncelik veren hayvanlardan farklı olarak insanlar, “doğru”, “yanlış”, “hak”, “adalet”, “onur” gibi kavramlar üzerinden tepki verirler. Geçim derdi , onurla yaşamak, emeğinin karşılığını almak, torpilsiz hak kazanmak gibi ahlaki-siyasal taleplerle iç içedir. Ekonomik bir kriz ancak bu kavramlarla anlamlandığında siyasallaşır. Primatolog, sinirbilimci, Robert Sapolsky ’nin, “Kültür, değerlerin, tarzların, davranışların bir sonraki kuşağa genetik olmayan yollarla aktarımıdır” biçimindeki tanımı da kültürün geleceği belirlediğine, ancak değiştirilebilirliğine , siyasal mücadeleyle şekillendirilebileceğine işaret eder. KÜLTÜR GELECEĞİ ŞEKİLLENDİRİR Walter Benjamin ’e atfedilen “Her faşist zaferin arkasında bastırılmış bir devrim vardır” sözleri, faşizmin, toplumsal hafızayı silme, tarihi yeniden yazma, kayıp devrimin içindeki gelecek umudunu unutturma çabasının mantığını da açıklar. Faşist rejim, yalnızca zorla değil, kültür savaşlarıyla ayakta kalmanın ötesinde, geleceğini güvenceye almayı amaçlar; bugünü de ona göre biçimlendirir. İşte bu yüzden, kültür savaşları bu kadar önemlidir. Türkiye’de siyasal İslamcı rejim, işte bu hafıza rejimini ısrarla kurmaktadır: 15 Temmuz anıtları, Osmanlı nostaljisi, Cumhuriyet nefreti, militarist dizi evrenleri, kamusal alandan kadın bedeninin silinmesi, sürekli yinelenen “yerli ve milli değerler” söylemi, hakaret davaları, Diyanet’in bütçesinin, bir ruhban sınıfına eklemlenmiş kadrosunun biteviye büyüme eğilimi bu stratejinin parçalarıdır. Kültür, bu iktidarın en etkili silahıdır. Bu yüzden muhalefet yalnızca daha iyi ekonomik koşullar vaat etmekle yetinemez; farklı bir kültürel tahayyül inşa etmelidir. Bu tahayyül, yalnızca laiklik savunusuyla sınırlı olmamalı; çoğulculuğu, kadın, LGBTQ+ haklarını, hafızayı, özgürlüğü, emeği koruyacak, adaleti, ortak demokratik bir yaşamı yeniden kuracak bir kültürel “evren” yaratmalıdır. Çünkü bu geleceği tahayyül etmenin de aracıdır. “Kültürsüz” bir siyaset, yönsüz bir teknokratik iddianın ötesine geçemez. Nitekim, CHP’nin ( Özgür Özel ’e kadar) ve solun (hâlâ), halkın sıkıntılarını yalnızca geçim derdine indirgerken rejimin kültürel mühendisliğine kayıtsız kalma eğilimi, siyasal İslamın rejim inşa sürecini kolaylaştırmıştır. Hangi yaşamın yaşanmaya değer sayıldığı, hangi hayatların yasının tutulduğu, kimlerin sesinin meşru kabul edildiği, geleceğin nasıl şekilleneceği kültür içinde belirlenir. Bugün Türkiye’de değişim isteyen her ilerici hareketin, “mükemmel bir ekonomi programı” aramadan önce kültürün maddeselliğini kavraması gerekiyor.
Source: Ergin Yıldızoğlu