Adlandırma siyasetleri – Av. Mehmet Durakoğlu
T ürk siyasal tarihinin son 40 y ılının en temel uğraşısı konumundaki “K ürt sorunu”; zaman içinde Suriye’deki geli şmeler bağlamında, ulusal niteliğinin ötesine geçince, emperyalizmin uluslararas ı siyasetteki b üyüklü ğ ünün etki alan ı i çine girdi. Türkiye bu sorunu çözmekte gecikip, Suriye’de ya şananların m üdahili de olunca, ABD’den silahla yüklenen TIR’lar yeni sahiplerini, dün oldu ğundan farklı bir konuma getirmişti. Şimdi bu sorunun çözümü ba ğlamındaki gelişmeleri, ABD/İsrail eksenindeki yeni Ortadoğu siyasetlerinin uzantısı olarak ve oradan empoze edilen siyasetler gereğince değerlendirmeliyiz. ABD/İsrail ortaklığının Suriye i çin öngördü ğ ü “gelecek modeli” bizim kadim sorunumuzun çözümü ile ili şkilidir. Dikkatimizin Suriye’ye d önük oldu ğu bir aşamada, ter ör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ ın TBMM’ye “davet” edildiği ve onun “kurucu önderli ğinden” bahsedildiği bir şaşkınlığı da yaşamaya başladık. Şaşkınlığımızın k ökeninde, davetin sahibi ve o davete icabeti beklenen Öcalan’ ın “takdir” hisleriyle karşılanan mesajları vardı. Abdullah Öcalan’ ın mesajının “hazır” olmasından, vasat bir aklın bile ç ıkarabileceği sonu ç, her şeyin önceden kotar ılmış olduğuydu. Öyle anla şılıyordu ki ABD/İsrail ortaklığının Suriye i çin kararla ştırdığı model, bizim de “yeni bakış a ç ıları” geliştirmemizi gereksindirmekteydi. Nitekim, kısa s üre sonra hangi sicile kaydedildi ği me çhul olan ve ancak davet konusu edilen “PKK la ğvı” da ger çekle şti ve silahların “sembolik” teslimine değin gelindi. Kimlerin, nerede, kiminle, hangi koşullarda, nasıl ve neyi kotardığına dair sorular bir s üre daha sorulmaya devam edecektir. Bu sorulara spekülasyon içerikli oldu ğunu bilerek yanıt vermek, komplo teorileri üretmek ve hatta durdu ğunuz yerden baktığınız yere kadar olan mesafeden yanıt vermek olası ise de, karşı karşıya olduğumuz sorunun onlarca boyutunu tahlil ederken siyaset biliminden yararlanmak, b öylece gelece ği doğru g örmek; tahayyül etmekten, tahmin etmekten ve giderek temenni etmekten ötede bir özellik ta şıyacaktır. Bu yazı, onlarca boyuttan birisinin analizi olup, kaynağı siyaset bilimidir. Ama bu analizin diğer boyutları da etkilediği anlatılmaktadır. ‘TER ÖRSÜZ TÜRK İYE’ Bug ün, PKK’nin kendisini la ğv etmesi suretiyle çözmeyi dü ş ündü ğ ümüz sorunu adland ırmaya dair yıllara sari pek çok tercihlerimiz oldu. Kimimiz “Kürt sorunu” derken kimimiz “terör sorunu” dedik. Bazen “Güneydo ğu sorunu” olarak da nitelendirdik. Siyaset bilimindeki “adlandırma siyasetleri”, toplumsal sorunların adlandırmasındaki tercihin çözümdeki tercihini de bar ındırır. Sorunun adını “K ürt sorunu” koyarsan ız, çözümün siyasal çerçevede “demokratikle şme” olması gerektiğini d ü ş ündü ğ ünüz sonucu ç ıkar. Soruna “G üneydo ğu sorunu” olarak yaklaşıyorsanız ekonomik, “ter ör sorunu” olarak yakla şıyorsanız “g üvenlik” ba ğlamlı çözümler öngördü ğ ünüz anla şılacaktır. Bu tespit, i çinde bulundu ğumuz aşamada yaşamsal bir önem ta şıyor. Çünkü, sorunun çözümüne yönelik iyi niyetli yakla şımlar, Abdullah Öcalan’a “umut hakk ı”nın konuşulduğu bir evrede, Selahattin Demirtaş, Can Atalay, Ekrem İmamoğlu gibi nicelerinin kişiklerinde, demokrasi ikliminin geleceği beklentisine odaklıdır. Ancak anımsanmalıdır ki sorunun g ündeme oturmas ından kısa bir s üre önce, çözücü konumundaki en yetkili a ğızlardan “Bu ülkede Kürt sorunu yoktur” denerek noktalanan çok net bir tespit yap ılmıştır. Yaşanan s ürece bir türlü adland ırma yapıl(a)maması ve nihayet sonunda “ter örsüz Türkiye” şeklindeki bir adlandırmanın tercih edilmesi, -başarılı olursa- bu projenin t ümüyle “güvenlikçi siyasetlerin” uzant ısında şekilleneceğini anlatmaya yeterlidir. Mefhumu muhalifinden hareket ederek başka bir h üküm cümlesi de kurulabilir: Çözüm “demokratikle şme” suretiyle şekillenmeyecektir. Bu tespiti haklı kılan en önemli geli şme, davet-icabet-g örü şme trafiği vs. gelişmelerine karşın, “kayyum siyasetinin” aynı zaman diliminde ısrarla ve b üsbütün geni şletilerek devam ettirilmekte olmasıdır. Önceki sürecin çiçekleri erkenden açt ıran bahar havasının, “hendek savaşlarına” evrilmesinden dolayı şimdi verilen mesaj, – çeli şkili g örünse de- bu uygulamalar ın, ger çek bahara kadar devam edece ğini anlatmaktadır. S ÜREÇ BA ŞARILIRSA BAHAR GELECEK Mİ? Onlarca boyutun her biri i çin t ırnak i çine al ınması gereken “başarı” s özcü ğ ünün siyasal tarih ve milletleraras ı hukuk bakımından doğuracağı sonu çlar ın özenle hesaplanmas ı gereğine çekinceli kay ıt koyarak vurgulamak gerekir ki tırnak i çindeki ba şarı bile bu ülkede demokratikle şmenin önünü açmayacakt ır. Başarıyı tırnağın i çinden ç ıkarsanız da yargısı bağımsız ve tarafsız, AİHM kararlarının uygulandığı, korkmadan ifade özgürlü ğ ünün kullan ıldığı, kumpasların kurulmadığı bir T ürkiye’ye kavu şacak değiliz. Erkler birliği, ayrılığa d önü şmeyecektir yani… Bu satırların yazarı gibi, yaşamında soldaki pencereyi kullananlar a ç ısından, bu gelecek öngörüsünün önemli oldu ğu d ü ş ünülmelidir. Bizim demokrasi alg ımızın bi çimlendirdi ği heyecanlarımızın giderek iyi niyetli temennilerimizden oluşan beklentilerimizi de tetiklediğini ve bunun da “koşulsuz destek” anlamına geldiğini okumak olasıdır. “Destek” evet… Ama “T ürkiye bu sorunu ne pahas ına olursa olsun çözmelidir”e hay ır… T ürkiye bu sorunu “pahas ını d ü ş ünerek” çözmelidir. Ulus devlet, anayasan ın 1, 2, 3, 4 ile 24 ve 66. maddeleri ve belki de hepsinden daha önemlisi, uluslararas ı hukuk bağlamında -şimdi olmasa da- tarihsel s ürecin herhangi bir evresinde gündeme gelebilecek hukuksal formüllerin dayat ılması… Bu sorun bağlamında “ çözüm” olacak sonuç, sadece bugünün de ğil, yarınların da nasıl şekilleneceğinin işareti olacaktır. O nedenle çok özel bir “öngörü” gereksinimi vard ır. Yaşamına Irak ve Suriye’de yaşananların tanıklığını sığdıran bir bireyin, ülkesi için duydu ğu gelecek kaygısı, karabasan örgülüdür. Kimlerin, nerede, kiminle, hangi ko şullarda, nasıl ve neyi kotarmış olabileceğini d ü ş ündükçe, çekinceli kay ıtlar da ço ğalıyor. Hi çbir şey bilmiyoruz. Şeffaf davranılırsa sağlanacak toplumsal mutabakat, y üklenen gizemle ku şkuya d önü şt ükçe yaln ızca kaygıları besliyor. Eski İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu
Source: Olaylar Ve Görüşler
Bu topraklarda artık silah değil sevgi konuşsun
Kuzey Irak”ın Süleymaniye kentinde PKK”nın silahlarını yakarak bırakması ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın sürece dair açıklamaları Güneydoğu”da barış umutlarını en yüksek seviyeye çıkardı. Örgütün 47 yıl sonra silah bırakmaya başlamasıyla birlikte terörsüz Türkiye sürecinde yeni bir sayfa açılırken, Güneydoğu halkı artık annelerin ağlamadığı bir yaşam istiyor. Diyarbakır”da esnaflık yapan 39 yaşındaki Süleyman Peker, uzun bir aradan sonra bölgede huzur ve güven ortamının hüküm sürdüğüne dikkat çekerek, “Artık insanların ölmesini istemiyoruz. PKK”nın silah bırakması ve ardından Cumhurbaşkanımızın açıklamaları biz bölge halkının umutlarını arttırdı. Terörsüz Türkiye ile birlikte Güneydoğu”nun gelişimiyle paralel olarak ülkemizde daha da büyüyüp gelişerek, her alanda güçlü bir Türkiye olacağı inancındayım” ifadelerini kullandı. Mardinli şehit yakını esnaf Şirin Akçay süreci desteklediklerini belirterek, “İnşallah silahlar bırakıldı, Allah”tan temenni ediyoruz ki, devletimiz bir daha böyle bir problemle, böyle bir sorunla karşılaşmaz. Devletimizin büyümesini istiyoruz, milletimizin güvenliğini istiyoruz. Artık kan dökülmesini istemiyoruz. Devletimizin attığı bu adım çok büyük bir adımdır. İnşallah bunun neticesi alınacak” dedi. Siverek”te serbest meslek sahibi olan 34 yaşındaki Metin Ay, “”Terörsüz Türkiye ile birlikte başlatılan süreci olumlu buluyorum, gözyaşlarının dinmesi özellikle annelerimizin artık acılarının dinmesi tek temennimizdir. Bu anlamda başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan nezdinde emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunuyorum”” dedi. Şırnak Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Heşar Haşimoğlu, “Bu coğrafya artık silahların değil, barışın ve kalkınmanın diliyle anılmalı. Binlerce can kaybı, yüzbinlerce yerinden edilen insan, ertelenen kalkınma projeleri ve kayıp nesiller. Güneydoğu, bu çatışmalardan en fazla etkilenen bölge oldu. Silahların susmasıyla birlikte Güneydoğu gerçek potansiyeline kavuşabilir. Bu barış süreci sadece bir güvenlik meselesi değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve kültürel kalkınmanın da anahtarıdır” ifadelerini kullandı. HUZUR DOLU BİR YAŞAMIN KAPILARI ARALANDI Hakkâri”nin Şemdinli ilçesinde esnaflık yapan Fikri Algül, sokağı ve vatanı dert edinen, bu uğurda gece gündüz çalışan tüm devlet büyüklerine sonsuz minnettar olduklarını ifade ederek, “Bu süreç, Hakkâri”nin Şemdinli”sinde ve ülkemizin dört bir yanında insanımıza huzur dolu bir yaşamın kapılarını araladı. Terörsüz bir Türkiye, bu memleketin her bir vatandaşına daha aydınlık, daha umut dolu bir geleceğin davetiyesidir” dedi. Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Federasyonu Başkanı İsmail Şehitoğlu, “Türkiye artık terörsüz bir geleceğe, kardeşliğin, huzurun ve kalkınmanın damga vuracağı bir döneme adım atmaktadır. Temennimiz, bir daha bu topraklarda hiçbir annenin yüreği yanmasın, hiçbir evladın geleceği kararmasın. Bu topraklarda artık silah değil, sevgi konuşsun. Milletimizin birlik ve beraberliği daim olsun” dedi. ORTAK GELECEĞE YÜRÜYÜŞÜN GÜNÜDÜR Tunceli Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Hıdır Belice, silahların teslim edilmesi, barış ve kardeşlik umudunun yeniden doğduğu tarihi bir gün olduğunu belirterek, “Ülkemizde ve bölgemizde olduğu gibi, ilimizde bu süreçten en fazla yara alan illerden biri olmuştur. Bugün, birliğin, beraberliğin ve dayanışmanın sağlanmaya çalışıldığı bu topraklarda yeni bir başlangıcın, ortak geleceğe yürüyüşün günüdür. Emeği geçen herkese teşekkür eder, bu tarihi fırsatın ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ederim” dedi. Van Organize Sanayi Başkanı (OSB) Mehmet Aslan “Terörsüz Türkiye süreci ülkemiz için bölgemiz için ciddi bir gelişim ve kalkınmaya hamle olacaktır. Yatırımlarımıza önemli katkısı olacak” dedi. ŞEHİT OĞLUNDAN DUYGUSAL AÇIKLAMA Yüksekova Şehit Aileleri ve Gaziler Dayanışma Derneği Başkanı olan şehit oğlu Sami Keskin, terörsüz bir Türkiye hayaline kavuşmanın mutluluğunu yaşadıklarını belirtti. Keskin, “Terörsüz bir Türkiye hayaliyle binlerce şehit verdik. Bu hayalimize kavuşmanın tarifsiz mutluluğunu yaşıyoruz. Bu büyük başarı; devletimizin sarsılmaz iradesi, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan”ın güçlü liderliği ve bilge lider Devlet Bahçeli”nin kararlı duruşuyla mümkün olmuştur. Ben Kahraman Şehit Azizhan Keskin”in oğluyum. Babam, terörsüz bir Türkiye hayaliyle canını feda etti. Babamı çok seviyorum ama vatanımı babamdan daha çok seviyorum” dedi. TRABZON”DAN DA SÜRECE DESTEK Terörsüz Türkiye sürecine Trabzon”un Of ilçesinden de destek geldi. Of Belediye Başkanı Salim Salih Sarıalioğlu, “Vatanımıza, milletimize, huzurumuza kasteden hiçbir oluşuma izin vermeyiz. Cumhurbaşkanımız terörle mücadelede kararlılık mesajı verirken, Türkiye”nin geleceğine dair umut dolu sözler sarf etti. Tüm Ofluları evlerini ve iş yerlerini ay yıldızlı bayraklarla donatmaya davet ediyorum. Ülkemizin güvenliği, milletimizin huzuru ve bölgemizde kalıcı barışın tesisi için bu kutlu yolda birlikte yürüyeceğiz” dedi. Hüseyin KAÇAR – Sekvan KÜDEN – Ahmet KAVAK – Ercan TOPAÇ – Lütfü YALGI – Mehmet NAYIFOĞLU – Nazlı TİMUR – Davut AĞAH – Özgür ÖZDEMİR / SABAH
Source: Sabah
Sabah buluşmasına katıldı! Erbaş’tan 15 Temmuz şehitlerine dua!
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü vesilesiyle Hacı Bayram Veli Camii’nde düzenlenen sabah namazı buluşmasına katıldı.FETÖ’nün darbe girişiminin 9’uncu yılında düzenlenen programda Ali Erbaş 15 Temmuz şehitleri için Kur’an-ı Kerim tilaveti gerçekleştirdi. Erbaş’ın kıldırdığı sabah namazının ardından dualar edildi. Erbaş duasında 15 Temmuz şehitlerine yer verdi.Erbaş, sabah namazını kıldırmasının ardından şehitler için ettiği duada, mekanlarının cennet olmasını temenni ederek, şunları söyledi:”Ya Rabbi, o gece tankların önünde durarak, devletimizi, milletimizi, vatanımızı, ezanımızı, bayrağımızı, ırzımızı, namusumuzu korumak için mücadele eden ve yaralanan, gazi mertebesine ulaşan kardeşlerimiz oldu. Cümle gazilerimize şifalar, hayırlı ve uzun ömürler nasip eyle. Şehitlerimizin yakınlarına sabrı cemil ihsan eyle Ya Rabbi. Devletimize düşmanlık yapan dahili ve harici hainleri kahru perişan eyle. Milletimizi, devletimizi ilelebet payidar, birliğimizi, dirliğimizi daim eyle Ya Rabbi. Aramıza haset, fesat sokmak isteyen cümle kötülere, şerlilere fırsat verme.”Erbaş duasını Gazze’ye düzenlenen saldırılarda ölenlere rahmet, yaralananlara ise şifa dileyerek bitirdi. Duanın ardından Başkan Erbaş cemaat ile selamlaştı.
Source: Mehmet Küçükkahveci
FETÖ artıkları için yolun sonu! ABD”deki gelecekleri artık karanlık
Türkiye”deki FETÖ”nün 2016 darbe girişiminin üzerinden tam dokuz yıl geçti. Türkiye”de milyonlar meydanlarda demokrasiye sahip çıkarken, Pensilvanya”nın Saylorsburg kasabasında yer alan ve uzun yıllar FETÖ lideri Fethullah Gülen”in ikametgâhı olarak bilinen Chestnut Retreat Center hâlâ gizemini ve stratejik önemini koruyor. FETÖ, yıllarca sadece Türkiye”yi değil, Orta Asya”dan Afrika”ya kadar yüzlerce okul, vakıf ve medya aracılığıyla faaliyet gösteren küresel bir yapı olarak varlığını sürdürdü. Ancak asıl ilginç olan, bu yapının ABD derin devleti ve istihbarat servisleriyle iç içe geçmiş olmasıydı.ÖRGÜT İÇİNDE 3 KLİK2024 yılında Fethullah Gülen”in Pensilvanya”daki merkezde yaşamını yitirmesinin ardından, örgüt içinde ciddi bir güç boşluğu doğdu. Politico”ya göre, Gülen sonrası liderlik için üç ayrı klik oluştu:1. ABD”deki finansal yapıları kontrol eden “Bekir Baz grubu”2. Avrupa merkezli lobi ve medya yapılanması3. Türkiye içindeki mahrem imamların yönettiği ideolojik çekirdekBu bölünme ile birlikte özellikle Afrika ve Balkanlardaki okullarda merkezden kopuşlar başladı. ABD basınında 2025 yılı başında yayınlanan bir haberde “Gülen sonrası FETÖ, merkezsiz bir diaspora hareketine dönüşüyor” yorumu yapıldı.TRUMP İLE YENİ HESAPLAŞMAABD Başkanı Donald Trump, ikinci başkanlık dönemine derin devletle mücadele sloganıyla geri dönerken, gözler bu kez ABD istihbarat kurumlarının FETÖ ile olan örtülü iş birliklerine çevrilmiş durumda. Özellikle Heritage Foundation tarafından desteklenen “Project 2025” isimli yönetim reform planında, CIA, FBI ve DOJ gibi kurumlarda yapısal temizlik öngörülüyor.Axios haber sitesine göre, Trump”ın 2025 planı kapsamında:CIA”nin dış operasyon kabiliyeti kısıtlanacakFBI içindeki siyasi kadrolar tasfiye edilecekDOJ, yani Adalet Bakanlığı, geçmişte kapatılmış olan FETÖ dosyalarını yeniden gündeme alabilecek.Aynı zamanda IRS (Gelir İdaresi) aracılığıyla FETÖ”ye ait paravan vakıflar, okullar ve STK”lar da vergi kaçakçılığı ve kara para aklama iddialarıyla hedef alınabilir.ERDOĞAN-TRUMP DİYALOĞUTrump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında geçmişte gelişen olumlu ilişkiler, FETÖ konusunda yeni bir iş birliği kapısı aralayabilir. Hatırlanacağı üzere, Trump 2019 yılında Fox News”a verdiği bir röportajda Erdoğan için “O zor bir adam ama ülkesini seven biri. Biz onu anlıyoruz” ifadelerini kullanmıştı. Washington Examiner”a göre, Ankara ile Washington arasında yeni bir “terörle mücadele mutabakatı” gündeme gelebilir. Türkiye, elindeki yeni delilleri Trump yönetimine sunarak Gülen yapılanmasına karşı ortak operasyonlara zemin hazırlayabilir.FETÖ”NÜN ABD”DEKİ GELECEĞİ KARANLIKSabah”ın haberine göre, FETÖ, Gülen”in ölümüyle birlikte sadece liderini değil, aynı zamanda Washington”daki görünmez koruyucularını da yavaş yavaş kaybediyor. Trump”ın Project 2025 kapsamında CIA ve FBI üzerindeki kontrolü ele geçirmesi halinde, FETÖ ABD”de ilk kez gerçek anlamda yargı ve mali denetime tabi tutulabilir. İlk kez, hem Türkiye hem de ABD”de FETÖ”ye yönelik bir politik irade aynı çizgide buluşmuş durumda. Sorulması gereken soru artık şu: Trump, gerçekten derin devletle hesaplaşacaksa, Pensilvanya”daki karanlık gölgeye de ışık tutacak mı?FBI YILLARCA HİÇ DOKUNMADIABD içerisinde FETÖ, başta charter okul sistemi olmak üzere çok güçlü bir finansal yapı kurdu. CNN”in 2018 yılında yayınladığı bir özel habere göre, FETÖ”ye bağlı en az 140 okul, ABD federal eğitim fonlarından yılda ortalama 700 milyon dolar destek aldı. Bu okullarda yapılan “usulsüz ihaleler”, “Türk öğretmenler üzerinden maaş geri toplama” ve “green card ticareti” iddialarına rağmen, FBI bu yapılarla ilgili ciddi hiçbir operasyon başlatmadı. 2016″dan bu yana bazı iç denetim raporlarının hazırlandığı ortaya çıksa da, bu belgeler kamuoyuna açıklanmadı. Wall Street Journal, 2021 tarihli bir haberinde bu raporların “devlet sırrı” kapsamına alınarak sınıflandırıldığını yazmıştı.CIA – FETÖ İLİŞKİSİ SESSİZ BİR ORTAKLIKFETÖ”nün lideri Gülen, 1999 yılında Amerika”ya geldiğinde, CIA”ya yakınlığıyla bilinen eski Ortadoğu uzmanı Graham Fuller, Ulusal İstihbarat Konseyi üyesi George Fidas ve diplomat Morton Abramowitz tarafından destek mektupları ile korunmuştu. Bu bilgiler ilk kez The New York Times tarafından 2010 yılında kamuoyuna duyuruldu. ABD”nin Soğuk Savaş sonrası Orta Asya”daki etkinliğini artırma stratejisinde FETÖ”nün okulları ve yapıları, “ılımlı model” olarak istihbarat çevrelerinin hizmetine sunuldu. Özellikle CIA destekli “Greater Central Asia” projesi kapsamında FETÖ okulları Kırgızistan, Kazakistan, Tacikistan, Azerbaycan gibi ülkelerde bir tür “sosyolojik istihbarat laboratuvarı” işlevi gördü. Stratfor tarafından yayınlanan 2012 tarihli bir analizde, FETÖ”nün bu bölgelerde yalnızca eğitim değil, aynı zamanda yerel siyasi elitlere nüfuz etme misyonu da taşıdığı belirtilmişti.Amerikan rüyası kabusa dönmek üzere! PKK”nın feshini FETÖ”nün çöküşü takip edebilir
Source: Www.star.com.tr
Emperyalizmin elinden Kürt kartı alınıyor
Kavga çok büyük.
Bu büyük kavgayı anlamak, olup bitenlere sokaktan derlenmiş sosyal medya sözüm ona kültürü ile bakmak yetmez.
Elinden alfabesi alındığı için ve yanlış tarihi bilgiler verildiği için çarpıtılmış bir zihin yapısı ile bakmak da yetmez.
Altı asır dünyaya hükmetmiş bir devin söz hakkı bile tanımadığı emperyal güçler ile, o devin darmadağın edilmiş merkezinden yeniden ayağa kalkmaya çalışan genç Türkiye Cumhuriyeti arasındaki kavga büyük.
Kavga birçoğumuzun aklı, dimağı, havsalası almayacağı kadar çok köklü, çok derin ve büyük.
Türkiye yeniden dünya sahnesine çıkmak, Osmanlı’da olduğu gibi Kürt, Türk, Arap hep birlikte tekrar zalim emperyalizmin karşısına dikilip Gazze’nin ve tüm mazlumların koruyucusu olmak üzere yola çıkma savaşı veriyor.
Türkiye, Hak tarafında yer alarak batıla karşı savaş vermenin tarihi sorumluluğu ile ayağa kalkmak üzere; üç ırkın kardeşliği ile kurulan büyük Osmanlı devini parçalayarak medeniyetimizin üç temeli ve anasırı olan kavimleri birbirine düşman ettiği gibi daha küçük parçalara ayırmaya çalışan emperyal güçlerle savaşıyor.
Kavga çok büyük.
Şimdi daha iyi anlaşılıyor ki; savaş en başta kardeş ırkları bölüp, parçalayarak ve ekonomik olarak başlatılmıştı.
Bugün ise Türkiye işte bu tarihi rövanşın yokuşunu çıkıyor, zorlu merdiven basamaklarını tırmanmaya çalışıyor.
Lozan görüşmelerinde İngilizlere, Kürtlerin ayrılmak istemediklerini, Türklerle kardeş olduklarını haykıran kaleme alan Selahaddin Eyyubi’nin torunları asıllarını hatırlamaya, iğdiş edilmiş hafızalarını tazelemeye çabalıyorlar.
KÜRT KARTI ABD’NİN VE DİĞER EMPERYALİSTLERİN ELİNDEN ALINIYOR
Bu çabaya Türkler omuz veriyor; birlikte Şam’dan, Diyarbekir’den, Bağdat’tan ve İstanbul’dan yola çıkmaya çalışıyorlar.
Yepyeni bir devrin kapıları açılmaya çalışılıyor, üç anasır, birlikte yeniden yenilmez olmanın temelini örgütlüyorlar.
Kürt kartı emperyalist güçlerin elinden alınıyor.
Eğer barış olmasa; Emperyal güçler, yeni bir Osmanlı kurulmasın diye bu bölünmeyi yapmaktan vaz geçmeyecekler.
Doğrusu suhulettir, hep birlikte tarihteki kardeşliği hatırlamaktır.
Birlik olduğumuzda iri ve yenilemez olduğumuzu bilmektir.
Çünkü aramızdaki bunca husumeti çıkaran; Osmanlıyı ırklara bölüp parçalayan emperyalist batılılardır.
Onlara bu fırsatı veren, PKK’yı üretenler ise; Kürt kimliğini, varlığını, dilini inkâr eden, Kürdün dağlarına varıncaya kadar reddin, baskının ve inkarın mührünü basan, emperyalistlerin kılıcı ile “bize karşı” savaşan içimizdeki CHP zihniyetidir.
Bu zihniyetin meydanlarda sürekli dillendirdiği 150 yıl öncesinden başlattıkları harekâtı devam ettirecekleri şeklindeki konuşmaları da bunun kanıtıdır.
Çünkü ihanet 1860’lı yıllarda başlamış, ilk Jön Türk temsilcileri Paris’in sokaklarına taşan kahvehanelerinde, Edouard Manet’nin başlattığı pespaye akımın içinde yer almış, yan masanın sandalyelerinde sığıntı gibi oturmaya başlamış, Fransa’nın ikinci sınıf şair, yazar ve eleştirmenlerinden hem Fransızca öğrenmiş hem de Osmanlıyı nasıl parçalayacaklarını planlamışlardır.
Birkaç yıl içinde Avrupa”nın çeşitli kentlerinde buluşmaya başlayan ihanetin beşinci kol zabitleri, ilk Jön Türk Gazetesini “Hurriet” adıyla 1864 yılında Londra’da, sinsi İngiliz’in kucağında, Türk olduğu şüpheli olan ve Rıfat adıyla anılan bir şahsın yönetiminde çıkarmışlardı.
Kısa bir süre sonra bu derginin etrafında Jön Türk ihanetinin ileri gelenleri toplandı ve içerideki azınlıklarla irtibata geçip, iş birliği yapmaya başladılar.
Daha sonraki süreçte siyasallaşma ve özellikle Selanik, Paris, Londra ve İstanbul arasında yoğun bir Osmanlı Devleti”ni ortadan kaldırma faaliyetlerini başlatmışlardı.
Muhtemeldir ki, Özgür Özel’in meydanlarda 150 yıl öncesinden başladığını söylediği kavga 1873’te N. Kemal’in “Vatan Yahut Silistre” adlı melodramın İstanbul’da oynatıldığı tarih olmalı.
Çünkü 150 yıl öncesi o tarihlere denk gelmektedir.
Ayrıca dikkat etmek lazım; Sultan Abdülhamid’i Selanik’ten gelerek tahttan indiren Hareket Ordusu bu melodramın metnini ordu içinde gizlice elde ele dolaştırarak okumuştu.
Yaklaşık yarım asırlık bir süre içerisinde mayalanan Jön Türk Hareketi, İttihat Terakki Fırkası adı ile partileşerek Osmanlı Devleti”ne son vermiştir.
Bugün CHP işte bu Avrupa’dan filizlenen Jön Türk ve Selanik’te kurulan İttihat Terakki’nin devamıdır.
PKK BAYRAK AÇAMADI BUNU GÖRMÜYOR MUSUNUZ?
Öyle anlaşılıyor ki Türkiye güçleniyor ve bu güçle ürettiği enerjiyi, farklı bir faz üzerinden aktararak, yeniden mazlumun hamisi, zalimin hasmı olacak.
Görülen o ki, hedef budur, yani, Kızıl Elma budur.
Ve bence de tam zamanıdır.
Eğer ABD’nin başındaki bu “tuhaf” adam varken iç cephemizi güçlendirip, birliğimizi ve beraberliğimizi sağlayamazsak, ileride daha zor, belki de imkânsız olabilir.
Muhalefetin başı başta olmak üzere bazı çevreler Terörsüz Türkiye için atılan adımları göremeyenler gerçeklerden, tarihten, bilgiden ve medeniyet hafızasından haberi olmayanlardır.
Diyorlar ki; PKK otuz kişi ile göstermelik ve sembolik olarak silah bıraktı.
Bunu söyleyen gafiller şu gerçeği göremiyorlar:
PKK’nın tepesindeki isim, “Artık eskisi gibi değil, eskiden Türk Ordusu vurup geri dönüyordu ve biz yine bulunduğumuz bölgeleri, mağaraları koruyorduk, şimdi İHA’lardan, SİHA’lardan dolayı başımızı çıkaramıyoruz hem de vurdukları bölgede kalıcı oluyorlar, adım adım ilerliyor, geri gitmiyorlar”. Demesini duymuyor, anlamıyorlar.
PKK’nın Türkiye içinde nerdeyse tamamen bitirildiğini göremiyorlar.
Zira bakınız, ahmaklık yapmayın, PKK silahlarını gömmedi, silahlarını yaktı ve daha önce olduğu gibi bir bayrak falan da açamadı.
Bakıp ta görmek istemeyenlerin de iyice bu konuyu anlamaları için altını çizerek, terörün bitirilmesi, annelerin ağlamaması için emeği olanların tarihi şeref madalyası hak edenlerin isimlerini, tarihe not düşmek istiyorum:
PKK’NIN BİTİRİLMESİNDE EMEĞİ GEÇENLERİN ŞEREF LİSTESİ
Benim yakından tanık olduğum ve sebebi CHP zihniyeti, destekçisi emperyalist güçler olan yaklaşık yarım asırlık PKK’nın bitirilmesi için gizli veya açıktan mücadele veren isim ve kurumların şeref listesi aşağıdaki isimlerden oluşmaktadır, vefat edenlere rahmet, hayatta olanlara sağlıklı, bereketli ve huzurlu bir ömür diliyorum.
1- Başta Eşref Bitlis Paşa olmak üzere 10 bin civarında şehid Askerimiz ve Türkiye Güvenlik korucuları. Yine bu çerçevede öğretmenler, Kara yolları İşçileri başta olmak üzere, ayrıca Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da PKK’ya karşı direnç gösterdikleri için şehadeti göze alan, bu uğurda evini, barkını, çocuklarını terk eden, canlarını feda eden 40 bin dolayında sivil vatandaşımız.
2- Türkiye Cumhuriyeti”nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal.
3- Türkiye Cumhuriyeti”nin 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
4- Milliyetçi Hareket Partisinin (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli
5- Türkiye Cumhuriyeti”nde iş adamı Özdemir Bayraktar, eşi Canan
Hanımefendi, iki evlatları Haluk ve Selçuk Bayraktar.
6- Diyarbekir Anneleri; PKK tarafından dağa kaçırılan çocuklarına kavuşma ümidiyle 3 Eylül 2019 tarihinde Hacire Akar adlı anne tarafından başlatılan ve Diyarbekir HDP il binası önünde oturma eylemi yapan bir grup anne. Bu anneler çok sayıda konferans ve panele konu olmuş, Türkiye ve dünya kamuoyunda ses getirmiş, PKK ve çevresinde etkili olmuş, bir kısmı da evlatlarına kavuşmuştur.
7- Türkiye Cumhuriyeti Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) Önceki Başkanı Hakan Fidan ve Şimdiki Başkanı İbrahim Kalın.
8- Millî İstihbarat Teşkilâtı içerisinde sahada faaliyet gösterirken FETÖ Terör Örgütü mensubu subaylar tarafından isimleri ihbar edilen ve PKK tarafından infaz edilen onlarca MİT mensubu şehit.
9- DEM Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM Başkan Vekili olarak görev yaparken 03 Nisan 2025’te aramızdan ayrılan Sırrı Süreyya Önder.
10- Yurt içinde ve yurt dışında resmi ya da gayri resmi, asker-sivil olarak görev yapan, izinleri olmadığı için isimlerini yazamadığım, çok sayıda memleket ve millet sevdalısı, yürekleri birlik ve beraberlik aşkı ile dolu değerli zevat.
Ferman Karaçam
YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
Source: Ferman Kara