Küresel Siyaset Gelişmeleri – 22 Aralık 2024

Paranoyak olmayalım ama uyanık olalım

ABD’ye ilaç gibi gelecek.*Durum böyle olduğu için hepimiz gözlerimizi kısıp beklemeye başladık bir DEAŞ saldırısını.İşte tam böyle bir anda…Almanya’da adamın biri, Noel pazarındaki kalabalığa arabayla dalıverdi.*Hepimiz hemen başladık mırıldanmaya:“Hah! İşte geldi ABD’nin elini rahatlatacak saldırı. Kesin DEAŞ çıkacaktır bunun arkasından.”*Ancak çok geçmeden hepimiz ters köşe olduk.Çünkü saldırıyı gerçekleştiren adamın profili, Hürriyet Yayın Koordinatörü Emre Oral’ın dediği gibi tam “beyin yakan” cinsten bir profil.*Şu profile bir bakın:Suudi Arabistan doğumlu. / Siyonizm destekçisi. / Almanya devletine “Müslümanlara çok pas veriyor” diye ateş püskürüyor. / Aşırı sağcı İslam karşıtı partinin savunucusu / Elon Musk hayranı.*Saldırının zamanlaması: Tam ABD’nin hoşuna gidecek bir zamanlama.Saldırının biçimi: Tam ABD’nin istediği tipte, yani DEAŞ tipi bir saldırı biçimi.*Fakat gelin görün ki…Saldırganın profili, ABD’nin istediği profile uygun değil.*Almanya’daki terör eyleminden DEAŞ’ın çıkmaması…Bundan sonra DEAŞ tipi terör eylemlerinin kurgulanmayacağı anlamına gelmez.Tamam, paranoyak olmayalım ama uyanık olmayı da ihmal etmeyelim.ÖZLEM GÜRSES VAKASI ÖZLEM Gürses’in gaflar tarihine geçen bir gafı var.Bakınız: Gülnaz Şırınga Vakası.Yani hiç gaf yapmayan bir isim değil Özlem Gürses.*Gözaltına alınmasına neden olan sözlerini dinledim.“IŞİD yapısı” sözü, tam anlamıyla bir gaf. Bilinçsizce söylenmiş bir söz. Türk Silahlı Kuvvetleri ile IŞİD’i özdeşleştirme maksadı yok.Ayrıca ekranda olabilir böyle şeyler. Keşke yayın sırasında fark edip hemen bir düzeltme yapsaydı.*Ayrıca ilk ifadesinde Özlem Gürses de olayın bir “dil sürçmesi” olduğunu söylemiş.*Ankara’da otelde gözaltına alınması, İstanbul’a getirilmesi, en sonunda da ev hapsi verilmesi falan…Hepsi çok gereksiz, hepsi çok abartılı.Davet edersin, sorarsın, “maksadın nedir” diye…O da bunun bir “dil sürçmesi” olduğunu ifade eder. Ve olay biter.*Bazı şeyleri gereksiz büyütmede üstümüze yok.ARAMIZDAKİ BAZI TİPLERHTŞ bir zorbalık yapsa…Acayip sevinecek tipler var aramızda.*Suriye’de bir iç çatışma başlasa…Düğün bayram edecek tipler var aramızda.*YPG, Suriye’deki varlığını sürdürmeye devam etse…“Yuppi” diye haykıracak tipler var aramızda.*ABD, YPG’ye verdiği desteği sürdürse…Çok rahatlayacak tipler var aramızda.*Trump başa geçince sözünden dönse…Dans ederek kutlayacak tipler var aramızda.*Bu hastalıklı, bu anormal, bu tuhaf, bu sorunlu beklentilerin kaynağında şu iki şey var:- BİR: İktidar düşmanlığından gözlerin dönmesi.- İKİ: İktidara yarayacaksa Türkiye’ye de yaramasın yaklaşımı.

Source: Ahmet Hakan


Türkiye’nin enerjisi Suriye’yi aydınlatacak

Suriye”de 61 yıllık Bass rejiminin devrilmesinin ardından ülkeyi yeniden ayağa kaldırmak ve yaşanabilir kılmak için Türkiye kritik bir rol üstlenecek. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, bu kapsamda ülkenin mevcut durumdaki en büyük ihtiyacı olan enerji sorununun çözümü noktasında hazırlıklarına başladı. Türkiye-Suriye arasında mevcut Birecik-Halep Enterkonneksiyon elektrik hattı bulunuyor. Suriye”ye azami 300 megavata kadar elektrik sağlayabilecek hattın onarımı için kollar sıvandı. Hattın tam kapasite çalışması ve elektrik ihracına başlanması halinde Suriye”de 150 bine yakın hanenin elektrik ihtiyacı Türkiye tarafından karşılanacak. Suriye”de Bass rejiminin sona ermesinin ardından ülkenin ayağa kaldırılması ve farklı ülkelerde yaşayan Suriyelilerin evlerine dönüşünü hızlandırmak için kesintisiz enerji ve arz güvenliği kritik rol oynuyor. İDLİB VE AFRİN”E ELEKTRİK Bu kapsamda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da Suriye”nin enerji ihtiyacının karşılanması ve hayatın en kısa sürede normale dönüşü için bölgedeki 400 Kv (Şanlıurfa) Birecik-Halep Enterkonneksiyon elektrik hattının kapasite kullanımını artırmak için harekete geçti. Türkiye halihazırda İdlib ve Afrin”e elektrik ihraç ederken, elektrik ihtiyacının daha fazla karşılanabilmesi için hasar gören noktalardaki hatlar yeniden onarılacak. Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) verilerine göre, mevcutta 43 kilometre uzunluğa sahip Reyhanlı-Afrin elektrik hattında 40 megavat, 6.15 kilometre uzunluğundaki Reyhanlı-Harem elektrik hattında 100 megavat, 10.8 kilometre uzunluğundaki Elbeyli-Çobanbey hattında ise 45 megavat olmak üzere 185 megavatlık emre amade ihraç kapasitesi bulunuyor. Enterkonnekte elektrik hatlarının Türkiye tarafında hatların bakımı muntazam şekilde sürekli olarak yapılıyor. Hatların Suriye tarafında bakım ve onarım çalışmalarının koordineli şekilde yürütülmesi için de görüşmelerin yapıldığı belirtildi. Suriye”nin istikrara kavuşması ile birlikte bu ülkeye yapılan elektrik ihracatının kademeli olarak artırılmasının planlandığı öğrenildi. Birecik-Halep Enterkonneksiyon elektrik hattının tam kapasite olan 300 megavata ulaşması ile birlikte bölgede yaklaşık 150 bin haneye yetecek kadar elektrik verilebilecek. KATAR-TÜRKİYE DOĞALGAZ BORU HATTI PROJESİ Öte yandan 2009 yılında gündeme gelen ancak daha sonra Suriye”nin hattın kendi topraklarından geçmesine izin vermemesi üzerine rafa kaldırılan Katar- Türkiye Doğalgaz Boru Hattı projesi yeniden masaya gelecek. Daha önce bin 500 kilometre olarak planlanan hat Katar- Suudi Arabistan-Ürdün, Suriye ve ardından Gaziantep”ten Türkiye”ye giriş yaparak Bulgaristan”dan Avrupa”ya çıkacak. Kapasitesinin en az 30 milyar metreküp olması planlanan doğalgaz boru hattı eğer hayata geçerse Türkiye”nin bölgedeki enerji üssü olma hedefinde kritik eşik de aşılmış olacak. Katar, 25 trilyon metreküple dünyanın en büyük üçüncü doğalgaz rezervlerine sahip ülkesi. BAYRAKTAR: ELEKTRİK ÇOK BÜYÜK BİR İHTİYAÇ Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Suriye”nin enerji ihtiyacı ve yapılabileceklere ilişkin geçtiğimiz günlerde yaptığı değerlendirmede, halihazırda Türkiye tarafından İdlib ve Afrin”e elektrik verildiğini anlatarak, “Elektrik çok büyük bir ihtiyaç. Altyapı her şey ne ararsan o yok. Dolayısıyla bu ihtiyaçların karşılanması için acaba enerjiyi bir araç haline dönüştürüp bunları nasıl yaparız ona bakmamız lazım. Hazırlıklarımız var” demişti. Bayraktar, Suriye”deki bu yeni durumdan sonra Katar-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı projesinin yeniden gündeme gelip gelmeyeceğine ilişkin ise, “Bütünlüğünü sağlamış, istikrarına kavuşmuş bir Suriye için niye olmasın. Olursa o hattın güvenli olması lazım. Dolayısıyla inşallah öyle olur, temennimiz o. Öyle olursa üretecek çok proje var” değerlendirmesinde bulunmuştu.

Source: Bariş Şi̇mşek


Suriye”de Kadın İşleri Ofisi Başkanlığına Ayşe el-Dibs atandı

Suriye Siyasi İşleri İdaresinden yapılan açıklamada, Kadın İşleri Ofisi Başkanlığına Dibs”in getirildiği belirtildi. Dibs, Baas rejiminin yıkılmasının ardından ülkede kurulan yeni yönetimde seçilen üst düzey ilk kadın yetkili oldu. Daha önce insani yardım alanında çalışmaları olan Dibs, sosyal medya hesabında, kendisini “kadınları ve insani çalışmaları geliştirme konularına yoğunlaşmış bir aktivist” olarak tanımlıyor.

Source: Internet Haber


Emevî Camii, “Suriye”nin Ayasofya”sı”dır!

Suriye”nin, Nusayrî diktatörlüğünden kurtulduğu 8 Aralık”tan hemen sonra, MİT Başkanı İbrahim Kalın”ın, Şam Fatihi Ahmed Eş-Şara ile birlikte Emevî Camii”nde kıldığı namaz, bütün dünyanın dikkatini çekmişti.Çünkü burası, herhangi bir cami değildir.Nitekim “Bağımsız Suriye”nin sembolü haline gelen Emevî Camii, her gün binlerce yerli-yabancı Müslüman tarafından ziyaret edilmektedir.Çünkü Şam; Suriye”nin “İstanbul”u, Emevî Camii ise “Ayasofya”sıdır!Çünkü…Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi vesellem) iki büyük sahabesi Halid bin Velid ve Ebu Ubeyde bin Cerrah (radıyallahü anhüma), 635 yılında Şam”ı fethettiklerinde, şehrin en büyük kilisesi olan “St. John Katedrali”ni; “kılıç hakkı” olarak camiye çevirmişlerdi.Hatta şöyle ilginç ve anlamlı bir ayrıntı da vardı:İki kumandan ve askerleri, şehrin farklı yönlerinden St. John Katedrali”ne yönelmişlerdi. Hazret-i Halid çarpışarak ilerlemiş, Ebu Ubeyde ise hiçbir engelle karşılaşmamıştı!Kiliseye farklı kapılarından giren iki sahabi, ortada buluşmuştu. Halid bin Velid”in, “Kılıç zoruyla alınan yerdeki en büyük kilise; İslâm şehrinin sembolü olarak camiye çevrilir” kuralı gereğince buranın cami yapılmasını istemişti.Ebu Ubeyde Hazretlerinin, “Ya Hâlid, bilmez misin; sulhla alınan şehrin kiliselerine dokunulmaz” uyarısına, Hazret-i Halid “Fakat biz kılıç kullanarak geldik” cevabı vermişti. Bunun üzerine yarısı cami yapılmış; yarısı da kilise olarak bırakılmıştı.[1]Bu kadar da değildi!İlerleyen yıllarda caminin yetersiz kalması üzerine, Emevî Halifesi Velid bin Abdülmelik, büyük bir kilise inşa etme karşılığında, Hristiyanlara ait bölümü de camiye dahil etmişti. O zaman buna rıza gösteren Hristiyanlar, 717 yılında Halife olan Ömer bin Abdülaziz Hazretlerine müracaatta bulunmuş ve “Caminin yarısı tekrar size iade edilecek” tavizini koparmışlardı![1]Ahmet Demirbaş, İnsanlık şimdi bu adaleti arıyor, Türkiye, 14 Aralık 2024.Aynı olayı, İngiliz asıllı araştırmacı Thomas Arnold da, kendi zaviyesinden şöyle aktarmaktadır:”Müslümanlar, Şam”ın fethinden sonra Hristiyanların rızasıyla St. John Katedrali”nin bir tarafında ibadete başlamışlardı. Bu ortak kullanım 80 yıl devam etmişti. Sonrasında, Hristiyanlar ilahi okuma bahanesiyle işi müzik vaveylasına dökünce, Müslümanlar rahatsız olmuştu…”[2]FETÖ”YÜ TASFİYE EDEMESEYDİK; SURİYE”YE GİDEMESEYDİK!İşte bu yüzden, Emevî Camii; tam anlamıyla “Suriye”nin Ayasofya”sı”dır. Yine bu yüzden, henüz kimsenin Şam”da bayrak gösteremediği günlerde sergilenen o görüntü, o günlerde herkesin kafasını kemiren “Baas rejimi nasıl yıkıldı” sorusuna “cevap” vermektedir!Hâlâ anlamak istemeyip “namaz müfettişliği”ne soyunanlar ise, Ankara”nın ve Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın ilgi odağı haline gelmesiyle suspus olmuşlardır!Yani Erdoğan, içerideki “vesayet zincirleri”ni kırmakla kalmamış; 2011″de Türkiye”yi yakmak için Suriye”de tutuşturulan ve 13 yıldır; içeriden dışarıdan körüklenen yangını da söndürmüştür!Bir an düşünün… O “ateş”e Türkiye müdahale etmeseydi ve Suriye”deki durum, Haçlı Siyonist plân çerçevesinde ilerleseydi…Yani…Gezi Kalkışmasıyla sersemletilen Türkiye, doğrudan Başbakan Erdoğan”ı hedefleyen 17/25 FETÖ operasyonuyla siyasî istikrarını kaybetseydi ve FETÖ”ye “hoşgörü” besleyen; “Suriye”de ne işimiz var” diyen bir zihniyet Türkiye”yi yönetseydi…Hadi bunu atlattık, 15 Temmuz Haçlı Siyonist işgal teşebbüsü hedefine ulaşsaydı! Türkiye”yi, yıllardır Erdoğan”ı, “Suriye bataklıktır; girersek çıkamayız” diye engelleyenler yönetseydi…Her iki durumda da, “Büyük İsrail”in müteahhidi; Haçlı Siyonist İttifakın lideri; emperyalist ABD”nin, ucuz PKK/YPG amelelerini kullanarak Akdeniz”e kadar uzanan “Kürt Devleti” adı altında bir “Teröristan”ı şimdiye kadar çoktan inşa edeceğinden şüphe duyan var mı?[2] Thomas W. Arnold, The Preaching of Islam, Shirkat-I-Qualam, Lahor-1956, s. 50.Yani Türkiye, terör örgütlerinin “yolgeçen hanı” olacak; Suriye ise, bir daha asla bütünleşmeyecek şekilde bölünecekti!ŞAM”DA MİT BAŞKANI DEĞİL; MOSSAD ELEBAŞI OLACAKTI!Yani Türkiye, FETÖ hipnotizmasından kurtulduktan sonra başlatabildiği harekâtlarla Haçlı Siyonist plânı delik deşik edemeseydi, bugün Suriye Esad”dan kurtulsa bile İsrail”in eline düşecek; Gazze”ye dönecekti! Şam”da ise; MİT Başkanı İbrahim Kalın namaz kılamayacak; MOSSAD elebaşı David Barnea boy gösterecekti. Bekli Emevî Camii de aslına(!) dönecekti!Yani Türkiye önce kendi vesayet zincirlerini kırmış; Ayasofya Camii”ni bu sayede açmıştır. Sonra da, insanî bakımdan bölünmez parçamız olan Suriye”yi; hem parçalanmaktan; hem de Baas zulmünden kurtarmıştır. İşte bunun tescili de “Suriye Ayasofya”sı”nın özgürleşmesidir!Aslında bu kadar söze de gerek yoktur. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye”nin toprak bütünlüğüne yönelik en büyük tehdit olan ABD”nin kullandığı “PKK/YPG maşası”nın mutlaka tasfiye edileceğini söylemiş, sonrası hakkında ise, “Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan Şam”a gidecek. Yeni yapılanmayı birlikte yapacaklar” diyerek, “İstiklâl Mücadelesi”ni başarıyla tamamlayan Suriyelilerin, “vesayetsiz Suriye”yi inşa edeceğini müjdelemiştir.Hem de, bizim gibi bir asır beklemeden!

Source: Nuh Albayrak


Suriye Türkiye”nin dış değil, iç meselesidir!

Bütün dünya Suriye”deki kanlı rejimi kınarken Türkiye”deki sol/seküler kesimin hâlâ Esed”i savunuyor olması, sol/seküler bilincin ne kadar kör olduğunu göstermesi açısından anlamlıdır.Bu anlayış sahipleri görmediklerini yok sayma hastalığına müptela olmuşlardır.ABD, AB ve tüm dünya, Suriye”nin yeni yönetimiyle diplomatik temas kurma yarışına girmişken, içimizdeki kendini entelektüel sayan bakar körler, bu saate kadar eleştirilecek hiçbir söylem ve eyleme teşebbüs etmemiş yeni yöneticiler için cihatçı dinci gibi kendilerince aşağılayıcı ifadeler kullanmaya devam ediyorlar.Ortada şöyle bir gerçek var, (Ebu Süleyman Colani)Ahmed eş-Şara bugün Suriye”nin fili devlet başkanıdır ve yarın büyük ihtimalle resmi devlet başkanı olacak.ABD bile heyet gönderip hakkındaki on milyon dolar ödülünü iptal ederken ve HTŞ”nin terör listesinden çıkarılması tartışılırken, içimizdeki bakar körlerin dine karşı duydukları nefretlerinin tezahürü olarak hâlâ çağ dışı kalmış kanlı Baas rejimi hakkında antiemperyalist olduğu şeklindeki güzellemeleri bu kesimin neden bir arpa boyu ilerlemediklerini çok güzel anlatıyor.Hadi bu kendini entelektüel zanneden bakar körler çağdışı kalmış ideolojilerine ağıtlar yaka dursunlar, ya milletten oy alarak iktidar olma umudu taşıyan CHP yönetim kadrosuna ne demeli?!31 Mart”ta iktidarın kimi politikalarına karşı oluşan rüzgârın etkisiyle oy artıran CHP yönetimi, ne iç politika ne de dış politikada sadra şifa bir öneri getiremememin ve politika üretememenin dağınıklığıyla savruldukça savruluyor.Avrupalı yetkililerin Başkan Erdoğan”la görüşmesine itiraz eden CHP Genel Başkanının, icranın başı olan “Cumhurbaşkanıyla görüşerek iş tutamayacağını” söylemesi ne kadar komik değil mi?!Bu kafa ile ülkeyi yönetmeye talipler.Millet bunları gördüğü için icrayı onlara teslim etmedi!Bütün dünya Suriye”deki son gelişmelerden sonra Türkiye”yi takdir ederken, Trump bile “Suriye”nin anahtarının Türkiye”de olduğunu” söylerken, İsrail dahi son durumdan Türkiye”nin kazançlı çıktığını ve İsrail”i tehdit eder hale geldiğinden yakınırken, CHP genel başkanının, “Suriye”de kazanan ABD ve İsrail. Erdoğan kazanmadı. Siyasi illüzyon yapılıyor. CHP 13 yıl sonra haklı çıktı” gibi saçma sapan açıklamalar yapması siyaset üretme kabiliyetlerinin ne kadar zayıf olduğunu göstermiyor mu?Bir başka gerçek ise 911 km uzunluğumdaki sınırı ile Suriye Türkiye”nin dış değil iç meselesi olduğudur.Türkiye”nin kol kanat germe mecburiyetinde kaldığı içerdeki ve kuzey Suriye”deki milyonlarca Suriyeli bu gerçeğin en bariz tezahürüdür!O sebeple Suriye ile yakından ilgilenmek Türkiye için bir tercih değil bir mecburiyettir.Tarih ve coğrafya Suriye ile ilgilenmeyi dayatmaktadır, Türkiye bundan kaçamaz kaçsa da kurtulamaz.İktidar bu bilincin farkında olarak başından beri tarihin doğru yerinde durmuş ve bugün de muhalefetin saçmalamalarına rağmen doğru yerde durmaktadır.Başkan Erdoğan”ın Mısır dönüşü yaptığı açıklamalar Suriye”yi emperyalist güçlerin eline bırakmayacağını gösteriyor.Bunun anlamı elbette ki kimi art niyetlilerin iddia ettiği gibi Suriye”yi işgal değil Suriye ile dayanışma içinde olmaktır.Suriye”nin toprak bütünlüğüne olan hassasiyeti, dolayısıyla PKK DAİŞ gibi terör örgütlerine karşı mücadelede kararlılığı Suriye”nin iç meselemiz olduğu bilincinin yansıması olarak fevkalade isabetlidir.Çünkü Suriye”nin istikrarı Türkiye”nin istikrarı sayılır, orada vuku bulan her olay Türkiye”yi doğrudan etkilemektedir.Başkan Erdoğan”ın Suriye”nin yeni anayasal sürecine, imar ve kalkınmasına, enerji ve barınma sorunlarının çözümüne verdiği ehemmiyet de aslında Türkiye”nin çıkarlarını da koruma altına almayı içermektedir.Suriye”ye bu şekilde uzatılan dost elinin diğer bölge ülkelerine de sıcak mesajlar verdiği ayrı bir gerçektir.CHP Genel başkanı “Erdoğan kazanmadı” diyerek söylenedursun; İsrail Jerusalem Post “Zaman Türklerin lehine çalışıyor.” diye yazması; Lübnan Başbakanı Mikati”nin “Önce Allah”a sonra Türkiye”ye güveniyoruz.” cümlesi Türk dış politikasının ne denli müspet enerji yaydığını göstermektedir.Etiyopya ile Somali arasındaki ihtilafları kapı komşuları olan Mısır”ın çözememesi, ABD”nin etkisiz kalması BM”nin devre dışı kalarak Türkiye”nin çözmüş olması, kimin kazandığını gösteren ama güneşten rahatsız olanların göremeyeceği aydınlık bir gerçektir.Ne demiş Ziya Paşa:”Erbâb-ı kemâlî çekemez nâkıs olanlar, rencîde olur dîde-i huffâş ziyâdan!”.

Source: Resul Tosun


Esad rejiminin borçları yeni hükümeti zorluyor

Esad rejiminin devrilmesiyle birlikte, rejimin neden olduğu insan hakları ihlalleri ve yolsuzlukların yanı sıra devasa dış borç yükü de yeni hükümetin önünde önemli bir engel olarak duruyor. Habertürk ün ulaştığı kaynaklara göre, rejim döneminde alınan dış borçların büyük bir kısmı, savaşın finansmanı, halkı bastırmaya yönelik askeri harcamalar ve Esad ailesinin kişisel servetini artırmak için kullanıldı. Bu borçların büyük bir kısmının “kirli borç” olarak tanımlandığı belirtiliyor. Suriyeli ekonomist Mohammed Hasan, İran ve Rusya’nın Esad rejiminin en büyük alacaklıları olduğunu ve bu borçların 100 milyar doları aştığını tahmin ediyor. Hasan, yeni hükümetin bu borçların uluslararası mahkemelerde tartışılmasını sağlaması gerektiğini belirtiyor. “Bu borçlar, halkın zararına ve kişisel zenginleşme amacıyla kullanıldı. İran ve Rusya’nın borçlarını tahsil etmek için harekete geçmesi, Suriye’nin yeni dönemdeki ekonomik toparlanma çabalarını baltalayabilir,” diyor. İRAN VE RUSYA NIN TALEPLERİ İran Dışişleri Bakanlığı, geçtiğimiz hafta yaptığı bir açıklamada, Esad rejiminden kalan borçların yeni geçiş hükümeti tarafından ödenmesi gerektiğini duyurdu. İran Dışişleri Sözcüsü İsmail Bakaei, borçların uluslararası hukukta “devletin halefiyeti” ilkesi gereği geçerli olduğunu belirtti. Ancak İran’ın alacaklarının 50 milyar dolar olduğu iddialarını “abartılı” olarak nitelendirdi ve gerçek rakamı açıklamaktan kaçındı. Rusya ise Suriye üzerindeki ekonomik ve askeri etkisini devam ettirmek için daha stratejik bir yol izliyor. Habertürk’ün ulaştığı kaynaklara göre, Moskova, Tartus Limanı’ndaki varlığını korumak ve enerji anlaşmalarını yeniden müzakere etmek için Suriye’ye ekonomik baskı yapmayı planlıyor. Rusya, aynı zamanda yeni hükümetin bu anlaşmaları geçersiz sayma girişimlerine karşı uluslararası platformlarda harekete geçmeye hazırlanıyor. YENİDEN İNŞA İÇİN GEREKLİ KAYNAKLAR Habertürk’ün edindiği bilgilere göre, rejim döneminden bu yana Planlama Bakanlığı’nda görev yapan bürokratlar, geçici geçiş hükümetine verdikleri ön raporda, ülkenin askeri, altyapı, telekomünikasyon, havalimanları ve sosyal konut projeleri dahil olmak üzere toparlanabilmesi için en az 80 milyar dolar kaynağa ihtiyaç olduğunu belirtti. Raporda, özellikle Deirizor, Halep, İdlib, Şam, Hama ve Humus gibi şehirlerdeki sanayi işletmelerinin yeniden faaliyete geçirilmesi için ciddi teşviklere ihtiyaç duyulduğu ifade ediliyor. Bu şehirlerdeki sanayi kuruluşlarının yeniden ayağa kaldırılmasının, Suriye ekonomisinin canlanmasında kilit rol oynayacağı belirtiliyor. Tarım ve turizm sektörlerinin yeniden yapılandırılması için de bir komisyon kurulması öneriliyor. Habertürk’e konuşan uzmanlar, tarım sektörünün canlandırılmasının kırsal bölgelerde istihdam yaratacağını ve gıda güvenliğini sağlayacağını, turizmin ise döviz girdisi sağlayarak ekonomiyi destekleyeceğini belirtiyor. GÖÇ VE DİASPORA POLİTİKALARI Habertürk’e bilgi veren Suriyeli siyasi kaynaklara göre, yeni hükümet Ocak ayının sonuna kadar Suriye’nin dış politikasına ve göç stratejilerine yönelik bir ön rapor hazırlayacak. Bu raporun, Suriye’nin yurtdışındaki temsilcilikleri, uluslararası kurumlardaki konumu ve komşu ülkelerdeki Suriyelilere yönelik politikaları içermesi bekleniyor. Ayrıca, yurtdışında yaşayan milyonlarca Suriyeliyi yeniden ülkeye çekmek ve diaspora ile güçlü bağlar kurmak amacıyla bir Diaspora Bakanlığı kurulması planlanıyor. Bu bakanlık, yurtdışındaki Suriyelilerin yeniden yapılanma sürecine dahil edilmesi ve ekonomik katkı sağlaması için çalışmalar yürütecek. ULUSLARARASI HUKUK MÜCADELESİ Habertürk’e konuşan Suriyeli hukukçu Hadi Mustafa, yeni hükümetin Esad rejiminin borçlarının iptali için uluslararası hukuk mekanizmalarını devreye sokması gerektiğini vurguluyor. Mustafa, “Bu borçların büyük bir kısmı halkın zararına kullanıldı ve kirli borç olarak nitelendirilmeli. Yeni hükümet, İran ve Rusya gibi alacaklıların borçlarını tahsil etmeye yönelik girişimlerine karşı uluslararası mahkemelerde güçlü bir savunma yapmalı,” diyor. Mustafa’ya göre, İran ve Rusya’nın savaşta Esad rejimiyle iş birliği yaptığı ve yıkımın bir parçası olduğu gerçeği, yeni hükümetin uluslararası alanda elini güçlendirebilir. ŞEFFAFLIK VE ULUSLARARASI İŞ BİRLİĞİ Habertürk kaynakları, yeniden yapılanma sürecinde şeffaflığın hayati önem taşıdığına dikkat çekiyor. Özellikle uluslararası yardımlar ve yatırımların şeffaf bir şekilde denetlenmesi gerektiği belirtiliyor. Bu süreçte yapılacak hataların, yeni hükümetin uluslararası itibarını zedeleyebileceği uyarısında bulunuluyor. SONUÇ: ZORLU BİR GELECEK, BÜYÜK BEKLENTİLER Suriye’nin yeniden inşa süreci, harap olmuş bir ülkenin toparlanması için büyük kaynaklar ve güçlü bir liderlik gerektiriyor. Ancak Habertürk’e konuşan uzmanlar, uluslararası iş birliği, şeffaflık ve halkın güvenini kazanan bir yönetim anlayışı olmadan bu sürecin başarılı olamayacağını ifade ediyor. Esad rejiminin mirası olan borç yükü ve yıkım, yeni hükümetin önündeki en büyük zorluklardan biri olarak duruyor. Ancak doğru politikalar, etkili stratejiler ve uluslararası destekle Suriye’nin yeniden ayağa kalkması mümkün olabilir.

Source: Habertürk