Araştırma ve İnovasyon Gelişmeleri – 22 Aralık 2024

Bilişim sözcüklerini Türkçeye kazandıran Prof. Aydın Köksal… ‘Computer’i ‘bilgisayar’ yapan hoca

Adını duymadıysanız bile hayatımıza kattığı sözcükleri günlük hayatta mutlaka kullanıyorsunuzdur; bilgisayar, bilişim, donanım, yazılım, veri tabanı, çevrimiçi, iletişim… Prof. Aydın Köksal, Türkiye’nin ilk elektronik mühendislerinden, Hacettepe Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nün kurucusu ve bugün ‘bilgisayar’ sözcüğü de dahil olmak üzere 2 bin 500’ü aşkın bilişim terimini Türkçeye kazandırmış, UYAP gibi bugün kullandığımız bilişim sistemlerimize imza atmış bir bilim insanı.Aydın Köksal 1985’te kurduğu Bilişim AŞ’nin yönetim kurulu başkanı. Yayınlanmış 18 kitabı, 340 makalesi var. Piyano çalıyor, resim yapıyor.Aydın Hoca’nın kendi beyni de ‘bilgisayar’ gibi çalışıyor; onunla konuşurken bir arama motoruna sorar gibi elektronik cihazların çalışma usullerinden insanlık tarihine, edebiyattan müziğe, resme, spora her konuda bilgiye ulaşabiliyorsunuz; konuşurken gözünün önünde denklemler, formüller belirdiğini hissedebiliyorsunuz.SENE 1966 – İşe başladığı günlerdeKERPETEN PARMAKLI ÇOCUKKöksal, Cumhuriyet’in ilk yüksek mimar-mühendislerinden Enver Köksal ile Kız Sanat Enstitüsü mezunu Semahat Hanım’ın iki çocuğundan ilki olarak dünyaya geliyor. Meraklı, girişken bir çocuk. Babasından etkilenerek sık sık evdeki saatleri açıp mekanizmaları anlamaya çalışıyor. Elinde hep çekiç ve tornavidalarla gezdiği için ailesi ona ‘kerpeten parmaklı çocuk’ diyor. Henüz 10-11 yaşlarında kartonlardan otomobil kaportası tasarlıyor. Tek eksiği motoru; “Onu da büyüyünce yaparım!” diye belleğe atıyor.SENE 1945 – Ailesiyle Taksim’de bir gezideANNEMİN ÖRGÜLERİNDEN ESİNLENDİMİlkokulda büyük aşkıyla tanışıyor; matematik. Zorlu problemleri çözmek için teknikler geliştiriyor. Kendisinden dinleyelim: “Annem kazak örerken ilmik sayısını bulabilmek için beni ölçerdi. Örgü sistemi bana ilham verdi. Dikdörtgenin kenarlarının uzunluğunu toplayabilirsiniz ama bir yüzeyi hesaplamak için çarpma yapmak gerektiğini anladım. Sokaktaki dükkânların sıralamasına bakıp matematik problemlerini kolayca çözmeme yol açan yöntemler bulurdum.”SENE 2000’ler – Diz üstü bilgisayarlaBİR SÜMER ÖZDEYİŞİÖğrenimine Galatasaray Lisesi’nde devam ediyor. Matematikteki başarısına atletizm alanındaki dereceleri ekleniyor. Bu arada bir başka ‘çözülmesi gereken engel’le karşılaşıyor: Fransızca. Dillerin de annesinin örgü ilmiği sistemindeki gibi bir matematiksel örüntüden oluştuğunu fark ediyor. Arkadaşlarına da yardım ediyor. Köksal: “Dört bin yıllık Hititçe tabletleri okuyan Muazzez İlmiye Çığ’dan, antik çağdan bize kalan şu Sümer özdeyişini öğrendim: ‘Madem biliyorsun, neden öğretmiyorsun’” diyor.SENE 1970’ler – Hacettepe’de B-3500 Ana Bilgisayar Sitemi başındaELEKTRONİK DE NE OLA KİYüksek öğrenim için endüstrinin Avrupa’daki merkezlerinden Lyon’u tercih ediyor. Köksal, “Lyon, elektrik akımına adını veren Ampère, balonu uçuran Montgolfier kardeşler ve ilk sinemayı yapan Lumière kardeşlerin şehridir” diye anlatıyor: “Matematik, teknik çizim ve el işine yatkınlığımla ilk yıl çok başarılı olunca okulun danışmanlık ofisi bana geleceğin dünyada en aranan mesleği olması beklenen Elektronik Mühendisliği’nde de başarı kazanabileceğimi söyledi. Çevreme sordum; ne babam, ne de arkadaşları ‘elektronik’ sözcüğünü duymamışlardı bile! Zor olduğu söyleniyordu. Özgüvenim yüksekti. Öneriyi benimsedim. Sonunda en başarılı öğrencilerden biri oldum.”SENE 1980’ler – Eşi Prof. Dr. Gülden Köksal ile: “Hayatı birlikte öğrendik.”BEŞ YIL GECİKEN YANARBundan sonra neler olacak? Köksal: “Bugün yaptığımız işlerin hepsi, donanım ve iletişim altyapısı bakımından kat kat ucuzlayacak. Bana ‘Bilgisayarları üretemedikten kelli ne işe yarar ki yazılım?’ diye soruyorlar ama hayır! Yazılımın değeri dünya ticaretinde donanımın 10-20 katı oldu. Bill Gates ve Elon Musk gibi yazılımcılar bugün petrolcülerden bile daha zengin. Günümüzde yapay zekâ yatırımının yüzde 70’lik aslan payı Japonya, Çin, ABD, Güney Kore ve Almanya’da. Bilimde değil bin yıl, beş yıl geride kalan yanar; geçen hafta bulunan yeniliği öğrenmek zorundasınız.”SENE 1996 – TBD’den ‘Ömür Boyu Hizmet Ödülü’ alırken92 YERDEN GERİ ÇEVRİLDİMKöksal, 1964’te Türkiye’ye döndükten sonra iş aramaya koyuluyor: “Başvurduğum 92 yerin hiçbirinde elektronik mühendisi için iş yoktu. Bazıları ‘Niye Amerika’ya gitmiyorsunuz?’ dedi. Ben Türkiye’yi kalkındırmak istiyordum. Başvurduğum 93’üncü yer, bilgisayar alanında çalışan dört şirketten biri olan UNIVAC’ın Türkiye Temsilcisi’ydi. O dönem Türkiye’de 30 adet UNIVAC 1004 bilgisayar vardı. Bir yıl sonra Prof. Dr. İhsan Doğramacı aradı. Bana ‘Hacettepe’de yeni bir bölüm kuruyoruz. Amerikalılar ‘computer’ denilen yeni bir makineyle olağanüstü işler yapmayı planlıyorlar. Bize katıl, onlardan önce biz yapalım’ dedi. Kabul ettim.”SENE 1950’ler – Galatasaray Lisesi yılları hem sporda hem sanatta aktifASLINDA BİR TÜR ‘MUHASEBECİ’Neydi bu ‘computer’? Nasıl ortaya çıkmıştı? Hocadan kısa bir bilişim tarihçesi alalım: “Computer denince yüzyıllardır gemilerde kaç ton su, kaç ton kömür var, limanlarda ne kadar ticaret yapılmış gibi hesapları tutan kişi anlaşılırdı. Bir tür muhasebeci; Fransızca ‘compter’, saymak demek. İlk sayısal bilgisayarın adı ENIAC’tı; 1945’te ABD’de gerçekleştirildi. Amaç savaş’ta hızlı hesap yaparak atmosfer durumu değişmeden uygun top atışı yapabilmekti. Bu kocaman bir makineydi. 25 bin toplama-çarpma-bölmeyi bir saniyede yapıyordu. Günlerce çalışsa yorulmuyor, tek yanlış yapmıyor; yemek içmek, dinlenmek istemiyordu.”TÜRKİYE YAZILIMDA İLERİ BİR ÜLKETürkiye’nin bilişim toplumunda yeri neresi? Yanıtı: “Türkiye bilişim/yazılımda bugün ileri bir ülke. UYAP projemiz 2009’da Avrupa’da ödüllendirildi. Üçüncü dünya savaşı bir yazılım savaşı olacak. Tabii yazılımı içine koyacak uçağınızın da olması gerekiyor. TUSAŞ’ta, Havelsan’da, Aselsan’da ve özel yazılım evlerimizde çok önemli birikime sahibiz.”ATATÜRK TELGRAFI İNTERNET GİBİ KULLANDIBugün Türkiye’de bilişim kesiminde çalışanların sayısı 850 bine ulaştı. Köksal, muazzam gelişmelerin kendisini hiç şaşırtmadığını söylüyor: “Yapay zekâ dahil bugünkü gelişmeleri 1960’lı yıllardan beri bekliyorduk. Ben 26 yaşındayken bütün dünyaya telefon edilebiliyordu. Hatlar, geçen yüzyılda okyanus altından döşendi. Atatürk gittiği her yere telgraf teli çektiriyordu. Atatürk’ün telgrafı bugünkü interneti kullanır gibi kullandığı söylenir. Nitekim, bilgisayarla ilk karşılaşmamızdan sonra çok geçmeden uzaydan yayın yapılacağını biliyordum. Artık bütün bilgisayarlarımız, cep telefonlarımız küresel ölçekte çevrimiçi ortamda birbirine bağlı. Bu, uygarlığın yeni bir aşaması. Adı bilişim toplumu.”EMOJİLER DUYGULARI ANLATAMAZBilişim çağının yeni bir dili de var: Emojiler. Aydın Hoca buna mesafeli: “Karmaşık yaşamları bir imgeye indirgeyemezsiniz. Duygular ancak derin anlatımlarla aktarılabilir. Kedi de isteklerini miyavlayarak dile getirir ama ses telleri olmadığından konuşamaz. Konuşma ve gülümseme yeteneği olmasa insanlık uygarlık kuramazdı. Türümüz Homo Sapiens de evrime uğruyor; ‘Homo sapiens sapiens’e dönüşüyoruz; yani ‘bildiğini bilen’ insan…”‘BİLGİSAYAR’ SÖZCÜĞÜNÜN 58. YILIKöksal, ‘computer’ üzerinde çalışırken 2 bin 500’ü aşkın yeni sözcüğü içeren bir ‘Bilişim Terimleri Sözlüğü’ oluşturuyor: “Bilimi kendi dilimizde öğrenmek önemli. Bu yıl, ‘sayısal bilgisayar’ sözcüğünü dilimizde kullanmaya başlayışımızın 58. yılı. ‘Yazılım’ kavramının adını da 1966’da kendi anadilinde koyan ilk ulus biz olduk.”

Source: Zeynep Bi̇lgehan


Arjantin”de hükümet, “Arjantin Nükleer Planı” adında yeni bir girişim başlatacak

Ulusal basında yer alan habere göre, bu yeni plan, Arjantin”in yerel teknolojisiyle geliştirilecek ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının (IAEA/OIEA) desteğiyle yürütülecek.Hükümet, nükleer enerji kapasitesini artırmayı ve bu alanda ülkenin bağımsız teknolojik yeteneklerini güçlendirmeyi hedefliyor. Ayrıca plan, enerji güvenliğini sağlamayı ve nükleer teknolojiyi uluslararası standartlara uygun şekilde, tamamen barışçıl kullanmayı amaçlıyor.Planın detayları hakkında konuşan Devlet Başkanı Milei”nin başdanışmanı ve proje sorumlusu Demian Reidal, iddialı bir vizyon ortaya koyduklarını belirterek, “Onlarca yıllık gerilemenin ardından nükleer enerji muzaffer bir dönüş yapacak. Biz sadece bu yarışta geride kalmayacağız; aynı zamanda öncü olmayı hedefliyoruz.” dedi.Reidal, Arjantinli nükleer mühendislerin sürecin merkezinde yer alacağını vurgulayarak, “Bu, Arjantin”in ve dünyanın enerji geleceğinde nükleer enerjinin temel taşlarından biri olacağını simgeleyen iddialı bir plandır.” ifadesini kullandı.Halihazırda Arjantin”de Atucha I, Atucha II ve Embalse olmak üzere üç aktif nükleer enerji santrali bulunuyor.

Source: Www.star.com.tr


Su kalitesini belirlemek için geliştirilen indeks patent aldı

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi (NEVÜ) akademisyenleri tarafından, Türkiye”de su kalitesini belirlemek amacıyla geliştirilen “EurAsian Fish Index” (EAFI 1.0), Türk Patent ve Marka Kurumunca (TÜRKPATENT) tescillendi.

NEVÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. Erdoğan Çiçek ve Doç. Dr. Sevil Sungur ile Hacıbektaş Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğretim görevlileri Alper Görgün ve Orçun Bağra tarafından üzerinde 2017 yılından beri çalışılan hesaplama sistemi, TÜRKPATENT tarafından “buluş” kategorisinde patent almaya hak kazandı.

Prof. Dr. Çiçek başkanlığındaki ekibin, 2014 yılından beri ülke genelinde su havzalarını ve içerisinde yaşayan canlı türlerini inceleyerek elde ettikleri dijital veriler, tüm halkın kullanımına da sunuldu.

Prof. Dr. Çiçek, AA muhabirine, AB uyum süreci kapsamındaki yükümlülüklerden birinin de “AB Su Çerçeve Direktifi”ne uyum sağlamak olduğunu, bu kapsamda gerekli biyotik indekslerin geliştirilmesi ve kullanılması amacıyla sürdürdükleri çalışmayı hayata geçirdiklerini belirtti.

Sistem kamu ve özel sektörün kullanımına sunuldu

Yıllarca emek verdikleri çalışmaların sonucunda ortaya çıkan sistemin, önemi her geçen yıl artan su rezervlerinin korunmasında hayati role sahip olabileceğini aktaran Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Geliştirdiğimiz bu yöntemi web sunular aracılığıyla herkese açtık. Herhangi bir kişi herhangi bir bölgede rastlamış olduğu balık türlerini ve sayısını girerek o suyun kalitesini tahmin etmek amacıyla kullanabilir. Yazılımını hazırladık ve tüm halkın kullanıma açtık. Çevre açısından baktığımızda su, evrensel bir kaynak olup suyun belirli bir kalitede olması gerekiyor. Çalışmamız, sularımızın kalitesinin belirlenmesi açısından oldukça önemli. Suyun ne düzeyde kirli olduğu hakkında da bilgi edinmiş oluyoruz. Dolayısıyla herhangi bir çevre kirliliğinin bu yöntemle belirlenmesi durumunda müdahale etmeye veya ilgili kurumları uyarmak adına da bu sistem kullanılabilir. Örneğin herhangi bir suda alabalığa rastlıyorsak “bu su iyi kalitededir” diyebiliyoruz. Ancak alabalığın yaşaması gereken suda sadece sazangillere rastlıyorsak bu suyun yüksek kalitede olmadığına karar verebiliyoruz. Geliştirilen indeks, bilim insanlarının yanı sıra su ile ilgili devlet kurumları ve özel sektör kuruluşları tarafından da kullanılabilir.”

Yaptıkları araştırmalar sonucunda değerli veriler elde ettiklerini ifade eden Çiçek, “Ülkemiz balık türü bakımından oldukça zengin. Türkiye”de 431 tatlı su balık türü var, bunun 221″i sadece ülkemizde bulunan endemik türlerden oluşmakta. Avrupa”da yaklaşık 600 tür var ve endemik tür sayısı bizimkinden daha düşük. Böylece Türkiye”nin büyük bir biyoçeşitliliğe sahip olduğunu görüyoruz.” diye konuştu.

Doç. Dr. Sevil Sungur ise Türkiye”ye özgü geliştirilen ve balıkları biyolojik unsur olarak kullanan bir indeksi ortaya çıkardıklarını kaydederek, “Suyun kalitesi ve sürdürülebilirlik kullanımına yönelik belirlemeler yapmış oluyoruz. Bu, hem ülkemiz hem de revize edilerek diğer ülkelerin de uygulayacağı şekilde kaynak olarak kullanıma sunuldu.” ifadesini kullandı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source: