Kassam Tugayları: Gazze”de İsrailli subay öldürüldü
Kassam Tugaylarından yapılan yazılı açıklamada, kuzeydeki Cibaliya Mülteci Kampı nın ortasındaki Ebu el-Ayş Caddesi nde İsrailli bir subayın öldürüldüğü belirtildi. AA nın haberine göre; açıklamada, İsrail ordusu subayının keskin nişancı ateşiyle vurulduğu bilgisine yer verildi. İsrail ordusu, konuya ilişkin henüz açıklamada bulunmadı. KASSAM TUGAYLARI: GAZZE NİN KUZEYİNDE BAZI İSRAİL ASKERLERİ ÖLDÜRÜLDÜ Kassam Tugayları, Gazze nin kuzeyinde girilen çatışmada bazı İsrail askerlerini öldürdüklerini ve yaraladıklarını bildirdi. Kassam Tugaylarının Telegram hesabından yapılan açıklamada, mensuplarının, Cibaliya Mülteci Kampı nın batısında bir evde mevzilenen 9 kişilik İsrail gücünün TBG füzesiyle hedef aldığı, saldırı sonucunda ölü ve yaralılar olduğu belirtildi. Açıklamada, Cibaliya nın ortasındaki Alimi bölgesinde 3 zırhlı askeri nakliye aracının patlayıcıyla imha edildiği ve Beyt Hanun’da da benzer saldırılar düzenlendiği aktarıldı. Kassam Tugayları, 21 Aralık Cumartesi günü de Cibaliya Mülteci Kampı nda girilen çatışmada 5 İsrail askerinin öldürüldüğünü duyurmuştu. İSRAİL İN GAZZE NİN KUZEYİNİ YOK ETME PLANI İsrail ordusu, Gazze Şeridi nin kuzeyi başta olmak üzere pek çok bölge için sık sık tahliye emirleri yayımlayarak, bölgedeki Filistinlileri zorla yerinden ediyor. İsrail’in özellikle kuzeyi için yayımladığı tahliye emirleriyle Generallerin Planı olarak nitelenen planı uygulamaya çalıştığı yorumları yapılıyor. Generaller Planı adını taşıyan bu plan, Filistinlileri, Gazze Şeridi nin kuzeyinden tehcir etmeyi, ardından bölgenin kuşatılmasını ve bölgeye gıda, yakıt ve temiz su girmesine izin verilmemesini öngörüyor. Plan ayrıca, silahlı direnişçilerin ölüm ya da teslim olma arasında tercihe zorlanması, bölgeyi terk etmeyen veya terk edemeyen Filistinlilere de düşman unsur olarak muamele edilmesini içeriyor. İsrail in 7 Ekim den bu yana Gazze Şeridi ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492 si çocuk, 11 bin 979 u kadın olmak üzere 45 bin 259 Filistinli öldü, 107 bin 627 kişi yaralandı. Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor. *Haberin fotoğrafı AA tarafından servis edilmiştir.
Source: Habertürk
Esed kaçarken Putin İsrail’e hangi mesajı gönderdi
Esed ailesinin ve rejiminin önde gelen isimlerinin kaçışıyla ilgili haberler ise ilgi görmeye devam ediyor.8 Aralık’ta Şam, Suriyeli muhaliflerin eline geçti. Esed kaçtı, BAAS rejimi çöktü. Ancak Esed’in kaçışıyla ilgili sürecin ise 1 gün önce başladığı anlaşılıyor.BİLETİ DOHA’DA KESİLDİMuhaliflerin Şam’ı ele geçirmek üzere olduğu 7 Aralık günü Katar’ın başkenti Doha’da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ve İran Dışişleri Bakanı Arakçi’nin katıldığı Suriye konulu toplantı yapıldı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Esed’in kaçışıyla ilgili kararın verildiği anı şöyle anlatmıştı: “Doha’da hem Ruslarla hem İranlılarla bir araya geldik ve bazı konuları konuştuk. Yani burada bir şey konuşmak istemiyorum ama bir noktadan sonra onlar da artık telefon ettiler, o akşam da Esed gitti.”ESED KAÇIŞINI NASIL ANLATTIBeşşar Esed de günler sonra ülkesini terk edip sığındığı Moskova’da Suriye’den kaçışıyla ilgili yazılı açıklama yaptı. Esed, “Rusların talebi üzerine Suriye’yi terk ettim” dedi. 8 Aralık sabahına kadar Şam’da olduğunu anlatan Beşşar Esed, muhaliflerin Şam’ı ele geçirmesi üzerine Rusya’nın koordinasyonuyla Lazkiye’e doğru harekete geçtiğini söyledi. Esed, kaçışıyla ilgili süreci ise şöyle anlattı:“O sabah Hmeymim Hava Üssü’ne vardığımda kuvvetlerimizin cephe hatlarından tamamen çekildiği ve mevzilerin düştüğü de görüldü. Bölgedeki saha durumu kötüleşmeye devam ederken Rus askeri üssü de yoğun insansız hava saldırılarına maruz kaldı. Rusların talebi üzerine Suriye’yi terk ettim.”KAÇIŞ NASIL ORGANİZE EDİLDİŞu ana kadar elde edilen bilgilere göre Esed’in kaçışıyla ilgili süreç tamamen Rusya tarafından organize edildi. 7 Aralık’ta Doha’daki toplantı bittikten sonra Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un başkan Putin’i arayarak, Esed’in Suriye’yi terk etmesi gerektiğini söylediği ifade ediliyor. Bunun üzerine Esed, 7 Aralık Cumartesi gecesini 8 Aralık Pazar’a bağlayan gece Ruslara ait zırhlı bir araçla Şam’dan alınıp Lazkiye’ye, Rus Hava Üssü Hmeymim’e götürülüyor. Kaçışını en yakınlarından dahi gizleyen Esed’in çevresine, “Ruslar yardıma gelecek” dediği söyleniyor.TV’YE ÇIKACAĞIM TAKTİĞİBu arada Esed’in kaçışı sırasında ilginç bir taktik kullanıldığı ortaya çıktı. Hatırlarsanız 7 Aralık Cumartesi günü muhalifler Şam’ın kapısına dayandığı sırada Esed’in televizyona çıkıp açıklama yapacağı duyuruldu. Bu açıklamanın saati değişti. En son saat 20.00 olarak ilan edildi. Ama o saat geldi Esed, televizyona çıkmadı.Daha sonra bunun Esed’in kaçışını organize eden Rusya’nın bir planı olduğu ortaya çıktı. Esed’in, TV’ye çıkıp açıklama yapacağı haberlerinin yayıldığı sırada Rusların, Suriye’de kaçışı planladığı öğrenildi.HMEYMİM ÜSSÜ’NDE 4 SAATRus zırhlısı ile Hmeymim Üssü’ne getirilen Esed’in burada 4 saat süreyle tutulduğu, bu sırada sığınma talebinde bulunmasının sağlandığı ve işlemlerinin tamamlandıktan sonra Moskova’nın onay vermesi üzerine uçuş hazırlıklarına başlandığı söyleniyor.ADAMIMI ALIYORUMEsed’i Moskova’ya götürecek uçak havalanmadan önce Putin’in, İsrail’le haberleştikleri özel kanaldan, “Adamımı alıyorum” diye mesaj gönderdiği ortaya çıktı. Putin’in ayrıca “Adamımı alıyorum. Havadayken vurmayın” diye güvence istediği öğrenildi. Esed’in ise kaçışı sırasında uçağının İsrail tarafından düşürülmemesi için Suriye’ye ait silah depoları, füze rampaları ve savaş uçaklarının bulunduğu koordinatları İsrail’e verdiği öne sürülmüştü.Suriye’yi ağır bir şekilde bombalayan İsrail’in, Esed’in kaçtığı 8 Aralık günü o bölgede uçuş yapmadığı tespit edildi. Bu arada Esed’i kaçıran uçağın transponder’ı kapalı bir şekilde ve radar seviyesinin altında uçtuğu söyleniyor.PUTİN’İN SİTEMİRusya Devlet Başkanı Putin, Esed’le henüz görüşmediğini ama görüşebileceğini söylemişti. Putin’in bu sözlerinde bir sitem hissediliyor. Çünkü Suriye’deki gelişmelerden dolayı Esed’i sorumlu tutuyormuş. Zaten Moskova’ya ulaştığında Esed’e “Liderlik yapamadın” denilmiş. “Muhaliflerle görüşmedin. Suriye’de kucaklayıcı olmadın. Erdoğan’ın görüşme talebini geri çevirdin. Liderlik yapamadın” denildiği ifade ediliyor.Birileri Suriye’deki değişimden dolayı Türkiye ile Rusya’nın arasının açılması için çaba gösteriyor. Ama Moskova’daki hava öyle değil. Rusya, Suriye’de BAAS rejimininçökmesinden Esed’in sorumlu olduğu kanaatinde. Zaten, “Liderlik yapamadın” diye yüzüne karşı söylenmiş.UKRAYNA’DAKİ KAZANIMLARIRusya, Ukrayna’da önemli kazanımlar elde ediyor. Trump gelene kadar cephedeki kazanımlarını koruyarak masaya oturmak istiyor. Rusya, Suriye’deki karışıklıkları ise kendisine yönelik kurulmuş bir tuzak olarak gördü. Suriye ile uğraşıp, Ukrayna’daki kazanımlarını kaybetmek istemedi. Suriye’yi değil, Ukrayna’daki kazanımlarını tercih etti.ESED’İ DEĞİL ERDOĞAN’IRusya, Esed’in kaybettiğini gördü. Putin’in, Esed’i telefonla aradığı, Erdoğan’la görüşmesi için ikna etmeye çalıştığı, ancak başarılı olamayınca Esed’e “Moskova’ya gel görüşelim” dediği ortaya çıktı. Esed, eşinin kanser tedavisini gerekçe göstererek Moskova’ya gitmişti. Ancak buradaki görüşmede de Esed’in Erdoğan’la görüşmeye ikna edilemediği ortaya çıktı.Suriye’de muhaliflerin Şam’ı ele geçirmesi üzerine Putin’in, Erdoğan mı yoksa Esed mi diye değerlendirme yaptığı ve kaybeden Esed’i değil, kazanan Erdoğan’ı tercih ettiği ortaya çıktı.Putin, Erdoğan’ın, Rusya-Ukrayna savaşının sona ermesi ve barış masasının kurulması için aracı olması ihtimalini gözardı etmiyor.ERDOĞAN-PUTİN GÖRÜŞMESİAyrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhaliflerin Halep’i ele geçirmesinden sonra Rusya Devlet Başkanı Putin’le bir telefon görüşmesi yapmıştı.Suriye’de muhaliflerin Halep’e yönelik harekâtı 27 Kasım’da başlamıştı. Halep ele geçirildikten sonra Hama ve Humus’un ardından ise Şam kurtarılmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhaliflerin ilerleyişi hızla devam ederken 3 Aralık Salı günü Putin’le görüşmüştü.ERDOĞAN’IN VERDİĞİ MESAJErdoğan’ın görüşmede Putin’e, “Sizinle Ukrayna konusunda aynı düşünmüyoruz ama diyaloğumuzu sürdürüyoruz. Suriye politikalarımız farklı ama aramızda irtibat devam ediyor. Bu harekâtı da biz yapmıyoruz. Ama takip ediyoruz. Bu harekât size karşı değil” dediği ifade ediliyor. Putin’in de diyalog kurulmasından dolayı memnuniyetini ifade ettiği, “Birliklerimizin geri çekilişi sırasında sizden destek isteyebiliriz” diye karşılık verdiği söyleniyor. Putin’in, bu süreçte Türk ve Rus makamlarının irtibat halinde olmasını istediği öğrenildi. Suriye’deki Rus birliklerinin geri çekilişi sırasında herhangi bir olumsuzluk yaşanmaması için Türkiye’nin koordinasyon sağladığı ortaya çıktı.
Source: Abdulkadir Selvi̇
FETÖ’nün zararı -7-
ABD, İngiliz ve İsrail projesi olan bu fitne ile ülkeler, batı emperyalizmine ‘gönüllü’ köle yapılmaktadır. Zira mankurtlaştırılan mahut beyinlerin tümü celladına âşık olarak yetiştirilmiştir.FETÖ’cülerdeki ‘takiye’ (kendini gizleme) özelliği, Müslümanlar arasındaki samimiyeti ve güveni ortadan kaldırdığı gibi herkesi birbirinden şüphe eder bir hale getirmiştir.Bu durum ise, ihlas ve güven esasına dayalı İslamiyet’in temellerine dinamit koymaktır.Halbuki Müslümanlar birbirlerine karşı açık, mert, dürüst ve samimi hareket ederlerken, düşmanı karşı, fitneye sebep olmamak için ‘mudara’ yaparlar, iyi geçinmeye gayret ederler.FETÖ fitnesinden sonra Müslümanların da birbirlerine güveni kalmadı ve onlar da birbirlerini idare etmek (müdara) zorunda kaldılar.Müslümanlar kendi mabetleri olan camilerde günde beş kez toplanır, saf tutar kenetlenir ve yek vücut, yek kalp, yek cihet olarak Allah’a yönelirler. Bu durum, Müslümanlığın ‘Tevhit-Birlik’ şiarının en güzel yansımasıdır.İşte FETÖ, camilerdeki bu gönül birliğini ortadan kaldırmış, aynı saftaki yan yana duran Müslümanları da birbirlerinden şüphe eder hale getirmiştir.FETÖ marifetiyle dinin ve dindarın; ölüm halindeyken bile suyu içmeyip birbirlerine ikram eden o üstün ahlak anlayışından nereye, hangi derekeye (aşağı aşama) evrildiğini görüyor musunuz?Görüldüğü üzere; FETÖ hareketi İslamiyet’i kendi içinden, hem de asli hüviyeti olan ‘Tevhit-Birlik’ parçalayıp imha eden, tüm asırların en korkunç projesi olarak karşımıza çıkmaktadır.FETÖ, dindar gözüküp dini içinden tahrip etme kepazeliğini sergilerken hiç zorlanmadı, zira özellikle dinin alt yapısı (temel bilgileri) konusunda meydanı boş bulmuştu.Dini yönden bu bilgisizlik, bir kısım insanımızı şeytanın maskarası yaptı.İslamiyet’in en büyük silahı bilgidir; bilginin olduğu yerde İslamiyet vardır, bilginin olmadığı yerde İslamiyet yoktur. Dolayısıyla İslamiyet’in en büyük düşmanı cehalettir.Müslümanlar dinlerini bilselerdi, bu şarlatanın yalan söylediğini, söylediklerinin din dışı olduğunu fark eder ve bu soytarının peşinden gitmezlerdi.Ne hazindir ki, sözde ilahiyat profesörleri bile bu şeytanın peşinden gidiyordu. Sözde profesör geçinen o zavallı tiplerin de de denli din cahili oldukları, bu şekilde anlaşılmış oldu.Din adına televizyonlara çıkıp birbirlerini yalanlayan, her birinin kendi kafasından bir din uydurduğu bu güruh mu, millete dinini diyanetini öğretecek? Bunların rezil hallerini görenler, dinden çıkıyor ve bunun sonucunda da ya deist ya da ateist oluyorlar.Dolayısıyla da meydan yeri, bu şarlatan ve benzerlerine kalıyor!Ne acı!
Source: Fuat Bol
Ve dünyanın huzurunda kravatlı Colani
BİRİNCİ AŞAMA: Savaş bölgesi lideri gibi haki giysiler giydi.- İKİNCİ AŞAMA: Yavaşça gömlek ve cekete geçti.- ÜÇÜNCÜ AŞAMA: Tak diye kravatla görüldü.*Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, dün ilk kez Şam’a gitti ve Colani’yle buluştu.Kravatlı Colani görüntüsü de ilk kez işte bu görüşmede ortaya çıktı.*Fidan / Colani buluşmasının görüntülerini izledim.Eşi benzeri görülmemiş bir sıcaklık vardı bu buluşmada.*Yeni Suriye yönetiminin gözünde Türkiye’nin yerini merak ediyorsanız…Colani / Fidan buluşmasının videolarını mutlaka izleyin.O videolar, yeni Suriye yönetimi ile Türkiye’nin nasıl bir etkileşim içinde olacağını çok net biçimde ortaya koyuyor.ÖNEMLİ OLAN KRAVAT DEĞİL Kravatı kendine yakıştırmasını bilmiş Colani.Ama tabii ki kravat falan değildir önemli olan.*Önemli olan şunlardır:Suriye gibi savaş yorgunu, çok parçalı bir ülkeyi bütünlük içinde tutabilmektir. Bütün kesimlerin katıldığı bir yönetimi kurabilmektir. Farklı inançların özgürce yaşayabildiği bir ülkeyi ortaya çıkarmaktır.Kravattan ziyade bunlara bakmak gerekir.DÜRZİ LİDER DE COLANİ’YLE Lübnan’ın efsanevi Dürzi Lideri Velid Canbolat da Colani’yle bir araya geldi.*Bu buluşma Suriye toplumundaki Dürzilerin dışlanmayacağı mesajı içermesi açısından önemli.*Nusayriler, Aleviler, Dürziler, Hıristiyanlar, farklı yaşam ve anlayış tarzlarına sahip Müslümanlar… Umarım hiçbiri dışlanmaz.HAKAN FİDAN’IN RÖPORTAJLARI Uluslararası medyaya röportajlar veriyor Hakan Fidan. Saymadım ama son on gün içinde en az 5 röportaj vermiştir.Fidan, bütün röportajlarda aynı temaların üzerinde duruyor:- Türkiye’nin yeni Suriye’ye yaklaşımı.- Esad’ın devrilmesinin öyküsü.- YPG konusundaki kırmızı çizgiler.*En fazla vurguladığı husus ise şu: “Suriye’de hiç kimse tahakküm peşinde koşmasın. Ne Türkiye tahakkümü, ne ABD tahakkümü, ne İran tahakkümü, ne Rusya tahakkümü. Hiçbiri olmasın.”*Ben bu röportajların Türkiye’nin kendisini dünyaya doğru dürüst anlatması açısından çok önemli ve çok faydalı olduğunu düşünüyorum.*Sadece şöyle bir tavsiyede bulunabilirim:Fidan’ın Türk medyasının da sorularını yanıtlaması, iç kamuoyunun bilgilendirilmesi açısından çok faydalı olabilir.TERÖR APARATLARINA GAZETECİ DENİR Mİ Teşrin Barajı, şu anda SMO ile YPG güçleri arasındaki çatışmaların devam ettiği bir yer.Bu bölgede bir SİHA saldırısı gerçekleştirilmiş, saldırıda iki kişi hayatını kaybetmiş:Cihan Bilgin ve Nazım Daştan.*PKK’ya yakın ne kadar yapı varsa hepsi birden şöyle diyor:*“Cihan Bilgin ve Nazım Daştan gazetecidir. Bölgede görevlerini yaparken öldürüldüler.”*Bu büyük bir yalan.Her iki isimle ilgili minnacık bir araştırma yapanlar, anında şunları fark edeceklerdir ki…- İkisi de terör örgütünün propaganda elemanı.- İkisi de terör örgütünün sesini duyurmaya çalışıyor.- İkisi de sahadaki savaşın bir parçası.*Bu iki isme “habercilik dışında hiçbir amaç taşımayan gerçeğin peşindeki gazeteciler” muamelesi yapmak, kamuoyuyla alay etmektir.DİSK’ten İstanbul Barosu’na kadar ülkemizdeki bazı kurumlar, resmen ve alenen bunu yaptılar ve bu kurumlar aleyhinde soruşturmalar açıldı.*Bu soruşturmaların açılmasını hiç kimse yadırgamasın.İngiltere’de, Fransa’da, ABD’de falan gazeteciliği teröre maske olarak kullanmaya kalkanları savunanlara neler yapıldığı ya da yapılacağı düşünülürse…Ortada yadırganacak pek bir şey olmadığı anlaşılır.KARIŞMAYIN MİLLETİN YILBAŞISINA Yılbaşı kutlamak, Cumhuriyet’le birlikte başlamadı bizde.Osmanlı’nın son dönemlerinden beridir bu kutlama yapılıyor.Ve tabii artık bir gelenek haline de geldi.*Bu arada bir geleneğimiz daha oluştu: Yılbaşı kutlamalarına karşı çıkma geleneği. Bu da yıllardır sürdürülen bir şey.*Halbuki bu dünyadaki en mutlu kişi, başkasının neyi kutlayıp kutlamadığına karışmayan kişidir.Hadi o zaman şarkımızı söyleyelim: Bütün dünya buna inansa / Bir inansa / Hayat bayram olsa / İnsanlar el ele tutuşsa / Uzansak sonsuza falan.
Source: Ahmet Hakan
İsrail Eurovision’dan çıkarılsın
Avrupa ülkesi Slovenya, İsrail”in Eurovision Şarkı Yarışması”ndan çıkarılması için Avrupa Yayın Birliği”ne (EBU) resmi başvuru yaptı. Slovenya, İsrail”in 7 Ekim 2023″ten bu yana Gazze Şeridi”ne yönelik saldırılarını sürdürmesi nedeniyle İsrail”in dışlanmasını talep etti. GEREKİRSE ÇEKİLİRİZ Slovenya, taleplerinin kabul edilmemesi durumunda protesto amacıyla yarışmadan çekilmeyi değerlendireceğini belirtti. Slovenya Cumhurbaşkanı Natasa Pirc Musar ise İsrail”in tıpkı Rusya gibi BM Şartı”nı ihlal ettiğini hatta bunu çok daha geniş bir ölçekte yaptığını vurguladı. “İŞGAL MİDEMİ BULANDIRIYOR” Game Of Thrones dizisindeki Davos Seaworth rolüyle tanınan 63 yaşındaki İrlandalı aktör Liam Cunningham, işgalci İsrail”e tepki gösterdi: “Susmak gibi bir seçeneğim yok. Ortada bir adaletsizlik var, üzerlerine tonlarca kiloluk bomba atılan insanlar var!” Ünlü oyuncu, ülkesi İrlanda”nın da 700 yılı aşkın süredir İngiliz kontrolü altında yaşadığına işaret ederek, “İşte bu yüzden işgal benim midemi bulandırıyor. Çünkü işgal, ırk ayrımcılığı, insanlığa karşı suçlar ve şu anda (Gazze”de) gördüğümüz gibi soykırım içeriyor” dedi.
Source: Sabah
Soykırımcı İsrail çadırları bombaladı: 32 ölü
Katil İsrail ordusu 7 Ekim 2023″ten bu yana Gazze Şeridi”nde defalarca kez yerinden ettiği masum sivilleri sığındıkları derme çatma çadırlarda katlediyor. Her türlü insanı yardımın girişini engelleyen, bombalardan kurtulan Filistinlileri açlığa, salgın hastalıklara ve zorlu kış şartlarına mahkûm eden İsrail ordusu dün de yine okul ve hastaneleri hedef aldı. Son 24 saatte Gazze Şeridi”nin çeşitli bölgelerine düzenlenen saldırılarda en az 32 Filistinli öldürüldü. İsrail ordusu, Gazze kentinin orta kesimindeki Derec Mahallesi”nde yerinden edilen Filistinlilerin kaldığı Musa bin Nuseyr Okulu”nu vurdu. Okulun bahçesindeki çadırların hedef alınması sonucu yangın çıktı. Birçok çadır yandı. Çocukların da bulunduğu 8 Filistinli yaşamını yitirdi. BİR ARADA DURANLARI VURDULAR Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Cibaliya Mülteci Kampı”nda sivillerin bir arada olduğu topluluğu bombaladılar. 4″ü çocuk 5 kişi hayatını kaybetti, 5 kişi de ağır yaralandı. Gazze Şeridi”nin orta kesimindeki Deyr el-Belah kentinde Ebu Samra ailesinin evini hedef aldılar. Kadın ve çocukların olduğu 11 Filistinli hayatını kaybetti. Ev tamamen yıkıldı. HASTANEYE YOĞUN SALDIRI Kuşatma altındaki Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Kemal Advan Hastanesi”ni tank mermileri ve kurşunlarla hedef aldılar. Hastane müdürü, “Bu saldırılar, duvarları delip çocuk ve yenidoğan servisleri dâhil olmak üzere birçok bölümü ciddi şekilde tahrip etti” dedi. Ayrıca İsrail ordusu, hastanenin derhal boşaltılmasını istedi. Filistin Ulusal Konseyi İsrail”in hastanede katliam yapabileceği uyarısında bulundu. KIŞ TRAJEDİSİ DERİNLEŞİYOR İsrail”in saldırıları nedeniyle yerinden olan Gazzelilerin kış soğuklarıyla ince çadırlardaki trajedisi katlanarak büyüyor. Futbol sahasının çadırlarla dolu bir kampa dönüştüğü geçici barınakta, binlerce Filistinli aile yaşıyor. Çamurlu zemine sahip ilkel kampta, çocuklar çaresizce hareket ederek vücutlarını ısıtmaya çalışıyor İsrail”in 14 aydır Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda yaşamını yitirenlerin sayısı 45 bin 259″a, yaralı sayısı da 107 bin 627″ye yükseldi. HIRSIZLAR LÜBNAN”I GASP EDİYOR Fanatik bazı İsrailliler, “Lübnan”ın güneyinde yerleşim bölgeleri oluşturmak amacıyla” çadırlar kurdu. Lübnan”ın güneyinin işgal edilmesi çağrısı yapılan bir konferansta kurulan “Uri Tsafon” örgütü mensupları, girdikleri Marun er-Ras bölgesinde çadırlar kurdu ve sedir ağaçları dikti. “Israel Hayom” gazetesi de 8 Aralık”ta çok sayıda İsraillinin Lübnan”ın güneyine girdiğini aktardı. İsrail onlarca yıldır Filistin, Suriye ve Lübnan”daki toprakları işgal ediyor.
Source: Sabah
Kassam Tugayları, Gazze”nin kuzeyinde bazı İsrail askerlerinin öldürüldüğünü duyurdu
Kassam Tugaylarının Telegram hesabından yapılan açıklamada, mensuplarının, Cibaliya Mülteci Kampı”nın batısında bir evde mevzilenen 9 kişilik İsrail gücünün TBG füzesiyle hedef aldığı, saldırı sonucunda ölü ve yaralılar olduğu belirtildi. Açıklamada, Cibaliya”nın ortasındaki Alimi bölgesinde 3 zırhlı askeri nakliye aracının patlayıcıyla imha edildiği ve Beyt Hanun’da da benzer saldırılar düzenlendiği aktarıldı. Kassam Tugayları, Cibaliya Mülteci Kampı”nın ortasındaki Ebu el-Ayş Caddesi”nde dün İsrailli bir subayın keskin nişancı tarafından vurulduğunu bildirmişti. Ayrıca, 21 Aralık Cumartesi günü de Cibaliya Mülteci Kampı”nda girilen çatışmada 5 İsrail askerinin öldürüldüğü duyurulmuştu. İsrail”in Gazze”nin kuzeyini “yok etme” planı İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nin kuzeyi başta olmak üzere pek çok bölge için sık sık “tahliye emirleri” yayımlayarak, bölgedeki Filistinlileri zorla yerinden ediyor. İsrail’in özellikle kuzeyi için yayımladığı tahliye emirleriyle “Generallerin Planı” olarak nitelenen planı uygulamaya çalıştığı yorumları yapılıyor. “Generaller Planı” adını taşıyan bu plan, Filistinlileri, Gazze Şeridi”nin kuzeyinden tehcir etmeyi, ardından bölgenin kuşatılmasını ve bölgeye gıda, yakıt ve temiz su girmesine izin verilmemesini öngörüyor. Plan ayrıca, silahlı direnişçilerin “ölüm ya da teslim olma” arasında tercihe zorlanması, bölgeyi terk etmeyen veya terk edemeyen Filistinlilere de “düşman unsur olarak muamele edilmesini” içeriyor. İsrail”in 7 Ekim”den bu yana Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492″si çocuk, 11 bin 979″u kadın olmak üzere 45 bin 259 Filistinli öldü, 107 bin 627 kişi yaralandı. Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.
Source: Internet Haber
Kassam Tugayları”nda İsrail ordusuna darbe! Ölü ve yaralılar var
İşgalci İsrail güçlerinin Gazze Şeridi”nin çeşitli bölgelerine kara, hava ve denizden yürüttüğü saldırılar, ardında ölü ve yaralıların yanı sıra büyük yıkımlar bırakarak 444. gününde sürüyor.Hamas”ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze”nin kuzeyinde girilen çatışmada bazı İsrail askerlerini öldürdüklerini ve yaraladıklarını bildirdi.Kassam Tugaylarının Telegram hesabından yapılan açıklamada, mensuplarının, Cibaliya Mülteci Kampı”nın batısında bir evde mevzilenen 9 kişilik İsrail gücünün TBG füzesiyle hedef aldığı, saldırı sonucunda ölü ve yaralılar olduğu belirtildi.Açıklamada, Cibaliya”nın ortasındaki Alimi bölgesinde 3 zırhlı askeri nakliye aracının patlayıcıyla imha edildiği ve Beyt Hanun”da da benzer saldırılar düzenlendiği aktarıldı.Kassam Tugayları, Cibaliya Mülteci Kampı”nın ortasındaki Ebu el-Ayş Caddesi”nde dün İsrailli bir subayın keskin nişancı tarafından vurulduğunu bildirmişti.Ayrıca, 21 Aralık Cumartesi günü de Cibaliya Mülteci Kampı”nda girilen çatışmada 5 İsrail askerinin öldürüldüğü duyurulmuştu.- İSRAİL”İN GAZZE”NİN KUZEYİNİ “YOK ETME” PLANIİsrail ordusu, Gazze Şeridi”nin kuzeyi başta olmak üzere pek çok bölge için sık sık “tahliye emirleri” yayımlayarak, bölgedeki Filistinlileri zorla yerinden ediyor. İsrail”in özellikle kuzeyi için yayımladığı tahliye emirleriyle “Generallerin Planı” olarak nitelenen planı uygulamaya çalıştığı yorumları yapılıyor.”Generaller Planı” adını taşıyan bu plan, Filistinlileri, Gazze Şeridi”nin kuzeyinden tehcir etmeyi, ardından bölgenin kuşatılmasını ve bölgeye gıda, yakıt ve temiz su girmesine izin verilmemesini öngörüyor.Plan ayrıca, silahlı direnişçilerin “ölüm ya da teslim olma” arasında tercihe zorlanması, bölgeyi terk etmeyen veya terk edemeyen Filistinlilere de “düşman unsur olarak muamele edilmesini” içeriyor.İsrail”in 7 Ekim”den bu yana Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492″si çocuk, 11 bin 979″u kadın olmak üzere 45 bin 259 Filistinli öldü, 107 bin 627 kişi yaralandı.Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.03:34 Hamas”ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze”nin kuzeyinde girilen çatışmada bazı İsrail askerlerini öldürdüklerini ve yaraladıklarını bildirdi.03:13 Hamas, İsrail”in Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki devam eden saldırıları ve Kemal Advan Hastanesinin hedef alınmasını “eşi görülmemiş insanlık suçu” olarak tanımladı.02:15 İsrail ordusunun, Gazze Şeridi”nin güneyinde “güvenli olduğunu” ilan ettiği bölgede çadırlara düzenlediği saldırılarda, 2″si çocuk 7 Filistinlinin yaşamını yitirdiği bildirildi.00:20 Hamas”ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze Şeridi”nin kuzeyinde İsrailli bir subayın keskin nişancı ateşiyle vurularak öldürüldüğünü açıkladı.00:10 Filistin yönetimi, İsrail”in Gazze”ye yönelik soykırımında uluslararası sistemin etkisiz kaldığını ve yetersiz kalmasının “suç ortaklığı noktasına ulaştığını” belirtti.00:05 Birleşmiş Milletler Yakın Doğu”daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, İsrail saldırıları altındaki Gazze Şeridi”nde tüm savaş kurallarının ihlal edildiğini belirtti.Hamas”ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, “Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlere yönelik sürekli ihlallere karşılık verme” gerekçesiyle İsrail”e 7 Ekim 2023″te kapsamlı saldırı düzenledi.İsrail, 7 Ekim”deki saldırılarda 1200 İsraillinin öldüğünü, 5 bin 132 kişinin de yaralandığını açıkladı.İsrail”in 7 Ekim”den bu yana Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492″si çocuk, 11 bin 979″u kadın olmak üzere 45 bin 259 Filistinli şehit oldu, 107 bin 627 kişi yaralandı.Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.İsrail ordusu, Gazze Şeridi”ne saldırılarının başladığı 7 Ekim”den bu yana 380″i karadan işgal sürecinde olmak üzere 808 askerinin öldüğünü duyurdu.Çatışmalara 24 Kasım 2023″te 4 günlüğüne verilen ve daha sonra 3 gün daha uzatılan “insani ara”da 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakıldı. Öte yandan İsrail, binlerce Filistinliyi alıkoyup hapsetmeye devam etti.
Source: Www.star.com.tr
Trump”a cevap verdi: Panama Kanalı Panama”ya ait ve öyle kalacak
Mulino, Trump”ın, Panama”yı kanalın kullanımı için aşırı yüksek ücret talep etmekle suçladığı ve kanalın düzgün şekilde yönetilmediği takdirde ABD”ye geri verilmesini isteyebileceği yönündeki sözlerine yanıt verdi.Devlet Başkanı Mulino, “Vatandaşlarım, başkan olarak şunu kesin bir dille ifade etmek isterim ki, Panama Kanalı ve ona bağlı tüm alanlar, her metrekaresiyle Panama”ya aittir. Ülkemizin egemenliği ve bağımsızlığı pazarlık konusu değildir. Panama Kanalı Panama”ya ait ve öyle kalacak.” ifadesini kullandı.Kanalın, açık kurallar çerçevesinde işletildiğini vurgulayan Mulino, bakım ve yönetim süreçlerinin güvenli, sürdürülebilir ve profesyonelce yürütüldüğünü belirtti.Mulino, “Tarifeler keyfi bir şekilde belirlenmez. Bu ücretler, piyasa koşulları, uluslararası rekabet, işletme maliyetleri ve kanalın bakım ve modernizasyon ihtiyaçları göz önünde bulundurularak kamuya açık bir şekilde belirlenmektedir.” diye konuştu.Mulino, Panama Kanalı”nın doğrudan ya da dolaylı olarak Çin, Avrupa Birliği, ABD veya başka herhangi bir güç tarafından kontrol edilmediğinin altını çizdi.Panama”nın tüm uluslara saygı duyduğunu vurgulayan Mulino, şöyle devam etti:”Panama diğer uluslara saygı duyuyor ve aynı saygının bize de gösterilmesini talep ediyor. Bir Panamalı olarak, bu gerçeği yanlış yansıtan her türlü söylemi şiddetle reddediyorum. Kanal, ulusumuzun devredilemez bir mirasıdır. Anayasa ve Tarafsızlık Antlaşması”nda belirtildiği üzere, kanalın tüm ulusların gemilerine barışçıl ve kesintisiz geçişi garanti edilerek Panamalıların elinde kalacağı teminat altına alınmıştır.” değerlendirmesinde bulundu.- “BU MESELE ASLA PAZARLIK KONUSU OLAMAZ”Trump yönetimiyle iyi ilişkiler kurmak istediklerini ifade eden Mulino, “Yasa dışı göç, uyuşturucu kaçakçılığı ve organize suç gibi öncelikli konularımız var. Diyaloğa her zaman açık bir ülkeyiz. Ancak, vatan her şeyden önce gelir ve bu mesele asla pazarlık konusu olamaz.” dedi.ABD tarafından 1914 yılında inşa edilen Panama Kanalı, 7 Eylül 1977″de Washington”da dönemin Panama lideri Omar Torrijos ve ABD Başkanı Jimmy Carter tarafından imzalanan Torrijos-Carter Antlaşmaları kapsamında, 31 Aralık 1999″da Panama”ya devredilmişti.
Source: Www.star.com.tr
İsrail, Yemen”deki Husilere karşı harekat başlatıyor
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail Güvenlik Kabinesi”nin ülkenin kuzeyindeki Safed kentinde yapılan toplantısının ardından yayımladığı videoda, Yemen”deki Husilere ilişkin açıklamalarda bulundu.Netanyahu, Yemen”de Husilere “şiddetli bir harekat” başlatacaklarını söyleyerek, “İran”ın bölgedeki vekil güçlerine karşı harekete geçtikleri gibi Husiler”e karşı da harekete geçeceğiz” dedi. “DÜNYA DÜZENİ İÇİN BÜYÜK BİR TEHDİT” Binyamin Netanyahu, “ABD ve bizim gibi diğer ülkeler de Husileri yalnızca uluslararası deniz taşımacılığı için değil, aynı zamanda dünya düzeni için bir tehdit olarak görüyor” ifadesini kullandı. İSRAİL HEDEFLERİNİ BALİSTİK FÜZELERLE VURDULAR Yemen”deki İran destekli Husiler, 19 Aralık”ta İsrail”in Yafa kentindeki iki askeri hedefin “Filistin 2” tipi balistik füzelerle vurulduğunu duyurmuştu. SAVAŞ UÇAKLARIYLA MİSİLLEME İsrail ordu radyosu, Husilerin Yafa”ya füze saldırısı sonrası İsrail ordusunun, Yemen”deki 5 hedefe 14 savaş uçağıyla çok sayıda bombalı saldırı düzenlediğini aktarmıştı. İsrail ordusundan yapılan açıklamada ise Husilerin düzenlediği saldırıda, Tel Aviv yakınlarındaki Ramat Gan kentinde bulunan bir okulun zarar gördüğü belirtilmişti.
Source: Burak Dağ
Terör örgütü PKK/YPG”ye ültimatom: Suriye”de yeriniz yok
Suriye geçici hükümetinin Savunma Bakanı Marhaf Ebu Kasra oldu. Ebu Hasan el Hamavi ismiyle bilinen Ebu Kasra, bu ay Esed”i deviren askeri operasyonlara liderlik eden Heyet Tahrir Şam (HTŞ) grubunun üst düzey isimlerinden biri. İlk röportajını veren Kasra, PKK/YPG/SDG terör yapılanmasına adeta ültimatom verdi. “Biz Kürt halkı ile SDG arasında ayrım yapıyoruz. Kürt halkı, Suriye halkının diğer tüm bileşenleri gibi tam haklarını alacaktır. Ancak, basitçe söylemek gerekirse, bölünme, federalizm veya benzeri projeler olmayacak. Suriye bir olarak birleşik kalacaktır” ifadelerini kullandı. Bakan Fidan ve Şera”dan keyif çayıSuriye”de terörle mücadelede net mesaj: Müsamaha yok!”Suriye bunu unutmayacak
Source: Www.star.com.tr
Panama”dan Trump”a “kanal” cevabı: Asla pazarlık konusu olamaz
ABD”de başkanlık koltuğuna oturmak için gün sayan Trump, kendi sosyal medya ağı Truth Social”dan, Panama Kanalı”ndaki ücret tarifesine tepki gösterdi.
Geri almakla tehdit etti
“Tam anlamıyla soygun, derhal sona ermeli” diyen Trump, “Eğer bu cömert jestin hem ahlaki hem de yasal ilkelerine uyulmazsa, o zaman Panama Kanalı”nın bize tam olarak ve hiçbir itiraz olmaksızın geri verilmesini talep edeceğiz” ifadelerini kullandı.
ABD tarafından 1914 yılında inşa edilen Panama Kanalı”nın yönetimi, eski ABD Başkanı Jimmy Carter döneminde Panama”ya devredilmişti.
“Panama Kanalı, Panama”ya ait ve öyle kalacak”
Panama Devlet Başkanı Jose Raul Mulino ise Trump”ın açıklamalarına sert tepki gösterdi, “Panama Kanalı ve ona bağlı tüm alanlar, her metrekaresiyle Panama”ya aittir. Ülkemizin egemenliği ve bağımsızlığı pazarlık konusu değildir. Panama Kanalı Panama”ya ait ve öyle kalacak” dedi.
“Tarifeler kamuya açık bir şekilde belirlenmekte”
Mulino, “Tarifeler keyfi bir şekilde belirlenmez. Bu ücretler, piyasa koşulları, uluslararası rekabet, işletme maliyetleri ve kanalın bakım ve modernizasyon ihtiyaçları göz önünde bulundurularak kamuya açık bir şekilde belirlenmektedir” diye konuştu.
Mulino, 25 yıldır yönetimini devraldıkları Panama Kanalı”nın doğrudan ya da dolaylı olarak Çin, Avrupa Birliği, ABD veya başka herhangi bir güç tarafından kontrol edilmediğinin altını çizdi.
“Bu mesele asla pazarlık konusu olamaz”
Trump yönetimiyle iyi ilişkiler kurmak istediklerini ifade eden Mulino, “Yasa dışı göç, uyuşturucu kaçakçılığı ve organize suç gibi öncelikli konularımız var. Diyaloğa her zaman açık bir ülkeyiz. Ancak, vatan her şeyden önce gelir ve bu mesele asla pazarlık konusu olamaz” dedi.
Trump”tan “Panama Kanalı” tehdidi: Geri verilmesini isteyeceğizDünya
Source: Dünya Gazetesi
Hakan Fidan ve Suriye”nin yeni ideri Ahmed eş-Şera Kasun Dağı”nda beraber çay içti
Fidan ile Şera, düzenledikleri ortak basın toplantısın ardından akşam saatlerinde, Şam”da bulunan Kasyun Dağı”na giderek çay eşliğinde şehri seyretti. Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz da X sosyal medya hesabından ikilinin Kasyun Dağı”ndaki fotoğrafını paylaştı. Başkent Şam”ın merkezinde kentin büyük bölümüne hakim bir yükselti olan Kasyun Dağı, Suriye”de 2011 yılında özgürlük talepleriyle başlayan halk hareketlerini rejimin şiddet yoluyla bastırmak istemesiyle patlak veren iç savaşta büyük önem kazanmıştı. Devrik rejim, sivil unsurların çıkmasını yasakladığı dağa, Beşşar Esed”in kardeşi Mahir Esed”e bağlı 4. Tümen askerleri başta olmak üzere yoğun bir konuşlanma yapmıştı. Aynı zamanda kentin manzarasının en iyi izlenebileceği yer olan Kasyun Dağı, başkentin savunulmasında halen stratejik önem arz ediyor.
Source: Internet Haber
Filistin: Gazze soykırımında uluslararası sistemin yetersizliği “suç ortaklığı noktasına” ulaştı
Filistin Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, İsrail”in Gazze”ye saldırıları karşısında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi”nin (BMGK) sorumlu olduğu ifade edildi.
Gazze”nin kuzeyindeki “son kale” Kemal Advan Hastanesi, İsrail saldırılarına direniyorİsrail”in 443 gündür saldırılarını sürdürdüğü Gazze”de can kaybı 45 bin 259″a yükseldiFilistin Ulusal Konseyinden İsrail”in Kemal Advan Hastanesinde katliam yapabileceği uyarısıGazze”de Filistinlilere yemek dağıtıldıPapa, İsrail”in Gazze”ye yönelik saldırılarını “büyük zalimlik” olarak nitelendirdi
Açıklamada, BMGK, İsrail”in Gazze Şeridi”ndeki Filistin halkına karşı yürüttüğü soykırım ve tehcir savaşını durdurmakta başarısız olmakla suçlandı.
Gazze”de yaşananların, “uluslararası toplumun yanı sıra dünya kamuoyu ve uluslararası yargıya karşı saygısızlık” olarak nitelendirildiği açıklamada, “Uluslararası alanda bu kararlara saygı gösterilmesi ve uygulanması konusundaki yetersizlik ve utandıran başarısızlık, şüpheli suç ortaklığı noktasına ulaştı.” denildi.
İsrail”in Filistinlilere yönelik 443 gündür “soykırım ve yerinden etme savaşını sürdürdüğü” vurgulanan açıklamada, “sivillere yönelik katliamların ve Gazze”nin kuzeyini tamamen boşaltıp yok etmeye yönelik saldırıların devam ettiği” ifadelerine yer verildi.
İsrail”in Gazze”nin kuzeyini “yok etme” planı
İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nin kuzeyi başta olmak üzere pek çok bölge için sık sık “tahliye emirleri” yayımlayarak bölgedeki Filistinlileri zorla yerinden ediyor. İsrail’in özellikle kuzeyi için yayımladığı tahliye emirleriyle “Generallerin Planı” olarak nitelenen planı uygulamaya çalıştığı yorumları yapılıyor.
“Generaller Planı” adını taşıyan bu plan, Filistinlileri, Gazze Şeridi”nin kuzeyinden tehcir etmeyi, ardından bölgenin kuşatılması, gıda, yakıt ve temiz su girmesine izin verilmemesini öngörüyor.
Bu durumda silahlı direnişçilerin “ölüm ya da teslim olma” arasında tercihe zorlanması, bölgeyi terk etmeyen veya terk edemeyen Filistinlilere de “düşman unsur olarak muamele edilmesini” içeriyor.
İsrail”in 7 Ekim”den bu yana Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492″si çocuk, 11 bin 979″u kadın olmak üzere 45 bin 259 Filistinli öldü, 107 bin 627 kişi yaralandı.
Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Hamas, Gazze”nin kuzeyindeki Kemal Advan Hastanesinin hedef alınmasını “insanlığa karşı suç” olarak nitelendirdi
Hamas”tan yapılan yazılı açıklamada, Gazze”nin kuzeyinin sürekli bombalandığı, Kemal Advan Hastanesinin de siyonist saldırılarla hedef alındığı belirtildi.
Gazze”nin kuzeyindeki “son kale” Kemal Advan Hastanesi, İsrail saldırılarına direniyorİsrail”in 443 gündür saldırılarını sürdürdüğü Gazze”de can kaybı 45 bin 259″a yükseldiFilistin Ulusal Konseyinden İsrail”in Kemal Advan Hastanesinde katliam yapabileceği uyarısıGazze”de Filistinlilere yemek dağıtıldıPapa, İsrail”in Gazze”ye yönelik saldırılarını “büyük zalimlik” olarak nitelendirdi
Saldırıların “insanlığa karşı eşi benzeri görülmemiş suçlar” olarak nitelendirildiği açıklamada, “İşgal ordusu, özellikle Cibaliya Mülteci Kampı ve Beyt Lahiya bölgelerine odaklanarak Gazze”nin kuzeyindeki yerleşim yerlerini acımasızca bombalamaya ve sistematik bir şekilde yıkıma devam ediyor. Saldırılarını barınma merkezleri, okullar ve özellikle Kemal Advan Hastanesi üzerinde yoğunlaştırıyor.” ifadesi kullanıldı.
Hastanenin hasta, yaralı ve sığınmacılardan boşaltılması yönünde tehditler savrulduğu aktarılan açıklamada, bunun “uluslararası sessizlik ve acizliğin gölgesinde, benzeri görülmemiş bir etnik temizlik ve zorla yerinden etme suçu” olduğu vurgulandı.
Açıklamada, Arap ve İslam dünyası ile tüm özgür halklara, hükümetlere, güçlere ve yapılara, “her türlü yöntemle Filistin halkını desteklemek, kutsallarını ve topraklarını işgalden kurtarma hakkına destek olmak için harekete geçme” çağrısında bulundu.
Kemal Advan Hastanesi Müdürü Husam Ebu Safiyye, İsrail”in saldırılarının cumartesi gününden bu yana aralıksız devam ettiğini aktarmıştı.
Ebu Safiyye, hastanenin kadın doğum ve yenidoğan bölümlerinin İsrail ordusu tarafından saldırıya uğradığını ifade etmişti.
Hastanenin “açıkça hedef alındığını” vurgulayan Ebu Safiyye, “Tüm dünya bizi duyuyor, fakat ne yazık ki çağrılarımız cevapsız kalıyor.” şeklinde konuşmuştu.
Gazze”nin kuzeyinde kalan tek sağlık merkezi
Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki en büyük hastane olan ve ismini 1973″te suikasta uğrayan Fetih Merkezi Komite Üyesi Kemal Advan”dan alan hastane, saldırılardan önce 400 binden fazla kişiye sağlık hizmeti veriyordu.
Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Beyt Lahiya beldesinin merkezinde yer alan Kemal Advan Hastanesine, ekim ayının ilk haftasından bu yana uygulanan saldırıların yanı sıra askeri kuşatma altında füze ve ateşli silahlarla onlarca kez saldırıldı.
Hastanede şu anda iki doktor ile az sayıda hemşireden oluşan sağlık personeli her şeye rağmen insani görevlerini yerine getirmeye devam ediyor.
Hastane yetkilileri, İsrail”in sağlık merkezine artık bir “askeri hedef” gibi muamele ettiği değerlendirmesinde bulundu.
İsrail”in 7 Ekim”den bu yana Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492″si çocuk, 11 bin 979″u kadın olmak üzere 45 bin 259 Filistinli öldü, 107 bin 627 kişi yaralandı.
Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
ABD”nin eski Ankara Büyükelçisi Jeffrey: PKK/YPG Suriye”de devlet içinde devlet olarak kalamaz, bu Ankara için sorun
Esed devrildi Suriye özgürleşti. ABD”nin eski Ankara Büyükelçisi ve Suriye ekibinin kıdemli bürokratı James Jeffrey TRT Haber”e, sürece dair değerlendirmede bulundu.Jeffrey, “Suriye”deki gelişmelerin esas kahramanı, Esed rejiminin ve destekçileri İran ve Rusya”nın zulmüne karşı direnişi asla bırakmayan Suriye halkı. İkincisi, Türkiye”nin rolü çok önemli. Türkiye, 3 milyondan fazla mülteciyi kabul etti, direnişi destekledi. ABD ve İsrail”in İran”a baskısı, Rusya”nın Ukrayna”da bağlı kalması önemliydi. BM”nin yürüttüğü süreç de çatışmayı dondurdu.” dedi.”TÜRKİYE KİLİT ROLDE”ABD”nin DEAŞ ile Mücadele ve Suriye Angajmanı eski temsilcisi Büyükelçi James Jeffrey Türkiye”nin kilit rolüne dikkati çekti: Türkiye kilit rolde. Hatta ABD ile en önemli dış aktör. Türkiye”nin Suriye sınırında kritik güvenlik kaygıları var ve bu, Suriye”yi yönetecek herkesin dikkate alması gereken bir konu. Türkiye, hem sınırlarını güvence altına almak hem de Suriye muhalefetinin düşüncesini etkilemek açısından büyük bir rol oynuyor.Jeffrey YPG”nin Türkiye için sorun olduğunu ancak merkezi hükümetin ülkenin tümünde kontrolü sağladığında sorunun ortadan kalkacağını belirtti.”SDG/YPG”nin devlet içinde devlet gibi kalması Ankara için sorun. Ancak bu durum geçici. Bu yapı, devlet içinde devlet olarak ve askeri güç olarak kalamaz. Tüm ülkede kontrol sağlayabilecek ve güçleri seferber edebilecek geçici hükümet var. Suriye”nin kuzeydoğusunda ateşkes ve bazı SDG güçlerinin sınırdan çekilmesi için Türkiye ile ABD çalışıyor.”TRUMP DÖNEMİNDE “İŞ BİRLİĞİ ARTACAK” MESAJIEmekli Büyükelçi Jeffrey, ikinci Trump döneminde Suriye politikasının devam etmesini beklediğini, Türkiye-ABD iş birliğinin artacağını söyledi.Jeffrey, “Başkan Trump, onunla çalıştığım dönemde, Suriye”nin kuzeydoğusunda bir Kürt devletini desteklemedi. Trump bu politikayı devam ettirecektir. Ancak askerleri çekip çekmeyeceği konusunda bir şey söyleyemem. Ankara ile Washington arasında birçok alanda olağanüstü bir iş birliği var. Trump yönetiminin bu ilişkiyi daha da yakınlaştıracağını düşünüyorum. Bunun nedeni, Trump”ın belirttiği gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yakın ilişkisi ve ona duyduğu hayranlık.” diye konuştu.Terör örgütü PKK/YPG”ye ültimatomBakan Fidan”ın Şam ziyareti değerlendirmesi: Umut dolu bir dönemin ilk adımı”Suriye bunu unutmayacak
Source: Www.star.com.tr
Suriye”nin yeni Savunma Bakanı Kasra”dan terör örgütü YPG”ye ültimatom
Suriye geçici hükümetinin Savunma Bakanı Marhaf Ebu Kasra oldu. Ebu Hasan el Hamavi ismiyle bilinen Ebu Kasra, bu ay Esad”i deviren askeri operasyonlara liderlik eden Tahriru”ş Şam Heyeti (HTŞ) grubunun üst düzey isimlerinden biri. “BÖLÜNME, FEDERALİZM GİBİ PROJELER OLMAYACAK” İlk röportajını veren Kasra, PKK/YPG/SDG terör yapılanmasına adeta ültimatom verdi. “Biz Kürt halkı ile SDG arasında ayrım yapıyoruz. Kürt halkı, Suriye halkının diğer tüm bileşenleri gibi tam haklarını alacaktır. Ancak, basitçe söylemek gerekirse, bölünme, federalizm veya benzeri projeler olmayacak. Suriye bir olarak birleşik kalacaktır” ifadelerini kullandı. SURİYE”DEKİ ASKERİ KURUM MASAYA YATIRILDI Suriye devlet haber ajansı SANA”nın haberine göre yeni Suriye yönetiminin fiili lideri Ahmed el-Şara cumartesi günü silahlı gruplarla yaptığı toplantıda yeni Suriye”de askeri kurumun nasıl şekilleneceğini tartıştı. Yeni Suriye yönetimi Başbakanı Muhammed el Beşir bu hafta yaptığı açıklamada savunma bakanlığının eski gruplar ve Esad”ın ordusundan ayrılan subaylar kullanılarak yeniden yapılandırılacağını ifade etmişti.
Source: Erdem Aksoy
Esad ülkesinden kaçmadan önce neler yaşandı?
Suriye de 61 yıllık Baas, 53 yıllık Esad rejimi ve 13 yıllık iç savaş, muhaliflerin 12 günlük ilerleyişi sonucu 8 Aralık günü Şam da kontrolü ele geçirmesiyle son buldu. Suriye nin devrik lideri Beşar Esad o gün Moskova ya kaçtı, bugünlerde ise Suriye Ahmed eş-Şara liderliğinde yeni bir yönetime hazırlanıyor. ESAD KİMSEYİ ENDİŞELENDİRMEDİ New York Times ın Beşar Esad ın ülkesinden kaçmadan önce neler yaşandığına dair hazırladığı haberine göre, Esad kimseyi endişelendirmedi; hatta son ana kadar iç savaşın barışçıl bir şekilde sona ermesi için Başkanlık Sarayı nda konuşma hazırlığı yapıyordu. Başkanlık Ofisi nde çalışan bazı isimler NYT ye yaptığı açıklamada, Esad ın personeli hiç endişelendirmediğini söyledi. ÜLKEYİ O KADAR GİZLİCE TERK ETTİ Kİ… Hükümete yakın bir kaynağın söylediğine göre, Beşar Esad ülkesini o kadar gizlice terk etti ki, yardımcılarından bazıları saraydan ayrıldıktan saatler sonra bile, asla gelmeyen bir konuşmayı bekleyerek sarayda kaldılar. Gece yarısından sonra başkanın gittiği haberi geldi ve panik içinde kaçtılar, birkaç saat sonra içeri girecek muhalifler için saray kapılarını ardına kadar açık bıraktılar. New York Times ın incelediği gizli raporlara göre, iktidardaki son günlerinde Esad, ordusunun kendi istihbarat servisi güçlerinin çöküşünü belgelediği için Rusya, İran ve Irak tan yabancı askeri yardım talep etti ancak bu çabalar sonuçsuz kaldı. Görüşmelere katılan dört bölge yetkilisine göre, çok sayıda diplomat, Şam ı kanlı bir savaştan bir kurtarmak için onu barışçıl bir şekilde iktidardan uzaklaştırmanın yolunu aradı. PUTİN TELEFONLARINA CEVAP VERMEYİ BIRAKTI NYT ye konuşan bir yetkili, Halep, muhaliflerin kontrolüne geçtikten sonra Esad, Rusya Devlet Başkanı Putin ile ilişkilerinde ani bir soğukluk hissetti. Rus lider telefonlarına cevap vermeyi bıraktı. dedi. Halep i aldıktan sonra muhalifler güneye doğru ilerlemeye devam etti ve Esad ın kalesi Hama yı ele geçirdi. NYT tarafından incelenen Suriye askeri istihbarat raporları, Esad güçlerinin karşı koyamayacağı ülke çapındaki drone saldırılarını anlattı. Dört İranlı yetkili, muhaliflerin İran dini lideri Hamaney in yardım edemeyeceği kadar hızlı ilerlediğini söyledi. Rusya ve İran dan beklediği desteği bulamayan Esad, dışişleri bakanını Bağdat a gönderdi. Ancak Irak tan da beklediği desteği alamadı. MUHALİFLER CUMARTESİ GÜNÜ ŞAM A VARACAK NYT nin incelediği raporda, Bize muhaliflerin cumartesi günü Şam a varacaklarını ve savaşma planlarının olmadığını söylediler. Suriye halkı ve ordu başka bir savaşa hazır değil. Bitti. yazıyordu. NYT nin 6 ve 7 Aralık ta incelediği onlarca askeri istihbarat raporuna göre, ordunun içinde Esad ın güçlerinin başarısız olduğu açıkça görülüyordu. Bir raporda, askerlerin muhaliflerin talep ettiği zırhlı araçları ve silahları geride bıraktığı belirtiliyordu. Başka bir raporda, Tüm güney bölgesini kontrol etmeyi ve ardından başkente gitmeyi planlıyorlar. Bu birkaç saat içinde gerçekleşecek. yazıyordu. Başkanlık Sarayı dan biri isim ise tüm bunlar yaşanırken, sarayda bir panik olmadığını söyledi. Esad ve ekibinin ofisinde olduğunu, olayın ciddiyetini kavrayamadıklarını söyledi. Saray personeli, Esad ın kaydetmesi gereken konuşmayı bekleyerek gün geçirdi ve bunun bir şekilde muhaliflerin ilerlemesini durduracağını umdu. HUMUS DÜŞTÜKTEN SONRA HER ŞEY ÇOK GERGİNLEŞTİ O akşam muhalifler Humus a girdi ve Şam ın sıradaki şehir olduğuna dair korkuları daha da artırdı. Bir yetkili, Humus düştükten sonra her şey çok gerginleşti ve ne sarayda ne de sarayın dışında kimse hiçbir şey bilmiyordu dedi. Ve o gece sabaha karşı Esad ülkesinden sessiz kaçtı. Başkanlık ofisi çalışanlarından biri, Esad ın yardımcıların konuşma yapması saatlerce beklediğini söyledi. Kaçtığı fikri hiç aklına gelmedi dedi. Gece yarısından sonra, başkanın kaçtığını bildiren bir telefon aldıklarını söyledi, daha sonra Esad a yakın isimler de teker teker kaçtı.
Source: Habertürk
Şamil Tayyar”dan Hakan Fidan”ın Suriye ziyareti yorumu: Senaryo çöpe atıldı
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan”ın Şam ziyareti ses getirdi. Suriye”nin başkenti Şam”da Suriye”deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ile görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Fidan”ın açıklamaları gündem oldu. Şera”nın kullandığı araçla gitti Ortak basın toplantısının bitmesinin ardından Dışişleri Bakanı Fidan, Suriye yönetiminin yeni lideri Şera”nın kullandığı araçla Şam”daki Devlet Başkanlığı Sarayı”ndan ayrıldı. Fidan ve Şera, Şam”ı gören Kasyun Dağı”na çıkarak beraber çay içip sohbet etti. “Stratejik bir hamledir” Fidan”ın Suriye ziyaretini AK Parti eski MKYK üyesi ve milletvekili Şamil Tayyar, sosyal medya hesasında değerlendirdi. “Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan’ın, Şam’daki Ahmet eş/Şara görüşmesi, bir dizi mesajı içinde barındıran stratejik bir hamledir. Zirvedeki kararlar ise yeni Suriye’nin inşasında Türkiye’nin tarihi rolününün bir kez daha tescilidir. ABD ve İsrail’in, Suriye’yi en az 3 parçaya ayırarak bölgeyi istikrarsızlaştırma senaryosunun çöpe atılmasıdır. Terör örgütü PKK/YPG’nin tasfiyesine başlanmasıdır. Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına yönelik iradenin ifadesidir. Rabbim işlerinizi kolaylaştırsın”
Source: Internet Haber
İsrail”in Gazze”de sivilleri hedef aldığı saldırılarda en az 5 kişi öldü
Filistin resmi haber ajansı WAFA”da yer alan haberde, İsrail”in gece boyunca Gazze Şeridi”nin farklı bölgelerini bombalamaya devam ettiği belirtildi.
İsrail ordusuna ait insansız hava araçlarının (İHA) Gazze”nin güneyinde yer alan Refah kenti yakınlarındaki el-Mevasi bölgesinde toplanan bir grup vatandaşı hedef aldığı aktarılan haberde, saldırıda 2 kişinin öldüğü, bazıları ağır olmak üzere 19 kişinin yaralandığı bilgisi paylaşıldı.
İsrail”in el-Mevasi bölgesinde sivil bir aracı bombaladığı, araçta bulunan 2 Filistinlinin hayatını kaybettiği ve bazı kişilerin yaralandığı ifade edildi.
Kuzeydeki Gazze kentinde de el-Cundi ailesine ait evin bombalandığı aktarılan haberde, saldırıda ilk belirlemelere göre 1 kişinin öldüğü kaydedildi.
İsrail ordusunun ayrıca, kuzeydeki Beyt Lahiya bölgesi ve Cibaliya Mültec Kampı”nda evleri patlayıcılarla havaya uçururken Gazze kentine yönelik topçu atışlarını sürdürdüğü belirtildi.
İsrail”in Gazze”nin kuzeyini “yok etme” planı
İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nin kuzeyi başta olmak üzere pek çok bölge için sık sık “tahliye emirleri” yayımlayarak bölgedeki Filistinlileri zorla yerinden ediyor. İsrail’in özellikle kuzeyi için yayımladığı tahliye emirleriyle “Generallerin Planı” olarak nitelenen planı uygulamaya çalıştığı yorumları yapılıyor.
“Generaller Planı” adını taşıyan bu plan, Filistinlileri, Gazze Şeridi”nin kuzeyinden tehcir etmeyi, ardından bölgenin kuşatılması, gıda, yakıt ve temiz su girmesine izin verilmemesini öngörüyor.
Bu durumda silahlı direnişçilerin “ölüm ya da teslim olma” arasında tercihe zorlanması, bölgeyi terk etmeyen veya terk edemeyen Filistinlilere de “düşman unsur olarak muamele edilmesini” içeriyor.
İsrail”in 7 Ekim”den bu yana Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492″si çocuk, 11 bin 979″u kadın olmak üzere 45 bin 259 Filistinli öldü, 107 bin 627 kişi yaralandı.
Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Rus enerji devi Gazprom duyurdu: Çin’e doğal gaz akışında tarihi zirve!
Rus enerji devi Gazprom, 20 Aralık tarihinde Çin’e Sibirya’nın Gücü boru hattı üzerinden yaptığı günlük doğal gaz sevkiyatında yeni bir rekor kırıldığını açıkladı. Şirket, rekor seviyedeki akış miktarını net bir şekilde paylaşmasa da, tedariklerin China National Petroleum Corp. (CNPC) ile yapılan sözleşme yükümlülüklerini aştığını belirtti. Daha önceki rekor geçildi Gazprom, Telegram hesabından yaptığı açıklamada, 7 Aralık’ta ulaşılan önceki rekor seviyenin geride bırakıldığını duyurdu. Şirket ayrıca, bu ayın başlarında günlük 38 milyar metreküplük tasarım kapasitesine eşdeğer seviyede sevkiyat yapıldığını ifade etti. Çin ve Rusya arasında büyüyen enerji iş birliği Bloomberg’in Çin’in gümrük verileri ve Rusya Ekonomi Bakanlığı’nın fiyat tahminlerine dayanan hesaplamalarına göre, Rusya 2024 yılının Ocak-Kasım döneminde Çin’e yaklaşık 29 milyar metreküp boru hattı gazı tedarik etti. Bu rakam, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 40’lık bir artışı temsil ediyor. Aynı dönemde Gazprom’un Avrupalı müşterilere yaptığı boru hattı gaz teslimatları ise yaklaşık yüzde 14 artış göstererek 28 milyar metreküpe ulaştı. Ukrayna ve Türk Akımı boru hatları üzerinden gerçekleştirilen bu teslimatlar, Avrupa ile enerji ticaretinin de istikrarlı şekilde devam ettiğini gösteriyor. Sibirya’nın gücü: Bölgesel enerji dengelerini değiştiriyor Sibirya’nın Gücü boru hattı, Çin ile Rusya arasındaki enerji iş birliğinin en önemli sembollerinden biri olarak dikkat çekiyor. Günlük sevkiyat kapasitesini giderek artıran bu boru hattı, Çin’in artan enerji ihtiyacını karşılamada kilit bir rol oynarken, Rusya için de Asya pazarına erişimi güçlendiriyor. Enerji ilişkileri derinleşiyor Rusya ve Çin arasındaki enerji iş birliği, bölgesel ve küresel enerji dengelerini etkileyerek stratejik bir önem kazanıyor. Uzmanlar, Gazprom’un Sibirya’nın Gücü boru hattı aracılığıyla gerçekleştirdiği bu rekor tedarikin, iki ülke arasındaki uzun vadeli enerji ilişkilerini daha da pekiştirdiğini vurguluyor.
Source: Dünya Gazetesi
Yakup Köse yazdı: Suriye”de devrim kucaklaşması
Özgür Suriye”ye doğru yola çıkarken tarifi imkânsız bir mutluluk her bir hücremi kapladı. 28 Şubat darbesinde zindanda beraber kaldığımız Milat Gazetesi yazarı Tayyar Tercan”la birlikte Suriye”ye giderken geçen 13 yılda Suriyeli kardeşlerimizin neler yaşadıklarını konuştuk.Bugünleri görmek, bazıların dediği gibi kolay olmamıştı. Bugün terör devleti İsrail Filistin”de ne melanet yapıyorsa Suriye”de de Beşşar Esed/İran-Hizbullah/Rusya şer cephesi aynılarını yaptı…Arabamızla Karkamış Sınırı”na geldiğimizde Suriye”ye dönmek için işlemlerinin bitmesini bekleyen Suriyelileri gördük. Suriye”de devrim yeni olmasına rağmen Türkiye”de yaşayan Suriyeliler gruplar halinde dönmeye başladılar. Onlar için devrim ani bir gelişme olduğundan ülkelerine dönmeleri hemen olmuyor. Çocuğunun çocuğu Türkiye”deki okullarda okuyor. Ayrıca Türkiye”de kurdukları düzeni birkaç günde bozmaları da mümkün değil. Bunların yanında dönüşün gecikmesine sebep olabilecek birçok husus var. Konuştuğum Suriyeliler yaz aylarında dönüşün daha yoğun olacağını söylüyorlarCerablus, Münbiç ve El Bab… Daha önce de Tayyar Tercan”la buralara gelmiştik. O dönem sadece Münbiç”e girememiştik. Çünkü PKK”nın elindeydi. Türkiye”den her gidenin söylediği şeyi bizler de yaşadık, Türk olduğumuzu söylediğimizde ayrı bir sevgi ve saygı gördük. Türkiye buralarda düzeni sağlamış. İnsanlar güven ve huzur içerisindeHalep”de devrim kutlamaları sürüyor. Halkın dilinde Başkan Recep Tayyip Erdoğan”ın adı eksik olmuyor. Halep, Hama ve Humus”ta yıkım büyük. Beşşar Esed/İran-Hizbullah/Rusya şer cephesi özellikle bu üç şehirde büyük katliamlar gerçekleştirdiler. Halkta şehirlerini yeniden kuracaklarına dair umut ve azim çok büyük… Türkiye”nin desteğiyle vatanlarını yeniden kuracaklarını söylüyorlarHumuslu bir mühendis, Humus”un yeniden imar edilmesinin üç ila dört yıl sürebileceğini söylüyor.Şam”a yaklaştıkça heyecanımız daha da artıyor. Ve Şam”dayız. İnsanlar devrimin sevincini doyasıya yaşıyorlar. Devrime sahip çıkıyorlar. Her şeyin yeni başladığının farkındalar. Önlerinde yorucu günler var ama bu onlar için tatlı yorgunluk olacak.Emevi Camii”nde şükür secdesine kapanıyoruz. Alnımızı secdeden bir ömür boyu kaldırmasak bu nimetin şükrünü eda edemeyiz.Humus”da Halid bin Velid Hazretleri”ni (Radıyallahu anh) ziyaret etmiştik. Şam”da da Bilâl-i Habeşî Hazretleri”ni (Radıyallahu anh) ziyaret ettik.Kasyun Dağı”na çıkıp Şam”ı seyrettik. Aynı gün Suriye”ye gelen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Suriye devrim lideri Ahmed eş-Şera da Kasyun”a çıkıp çay içerek Şam”ı izlediler.Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan”ın Suriye”ye geldiği haberi Şam sokaklarını heyecanlandırdı. Halk, “Erdoğan baba ne zaman gelecek” diye soruyor.Suriye halkı her şeyin farkında… Zulüm ve acı ile geçen 13 yılda kimin dost kimin düşman olduğunu anladılar. Onlar için büyük bir tecrübe de oldu. Elbette her şey bir anda düzelecek değil. Şer cephesi onları rahat bırakmayacak. Nitekim İran”ın lanetli sesi Hamaney şimdiden Suriye”deki işbirlikçilerine ayaklanma çağrısı yaptı. Lakin rüzgar artık Müslümanlardan yana esiyor. Bu rüzgar inşallah Kudüs”ü de özgürleştirecek.
Source: Yakup Köse
Halime Kökce yazdı: Bombalanan evinin altında kalarak ölmek de iyidir!
Günlerdir Sednaya Hapishanesiyle ilgili görüntüleri izliyoruz. O cehennemde işkenceye uğrayanların anlattıklarını dinliyoruz.Aklın alması zor, yüreğin kaldırması imkansız şeyler…Nasıl dayanmışlar, nasıl insan kalabilmişler dedirten korkunç işkenceler.Ancak Esed şebbihalarının aklına gelebilecek, ancak insanlıktan çıkmışların yapabileceği şeyler…Devrimden sonra hapishane boşaltılmış. Muhabir arkadaşların konuştukları kişiler ise çok daha önce o cehennemde kalanlar. Aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen travmaları devam ediyor. Yeni çıkanların konuşacak durumda olmadıklarını tahmin etmek güç değil.*Acının katmerlendiği, yürekleri dağladığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Bir tarafta İsrail”in bombalarla katlettiği çocukların gülerken ölen yüzleri…Annelerin çığlıkları arşa ulaştı, yetim ve öksüz kalan çocukların hıçkırıkları içlerine akıyor artık. Gazze kasabı, Filistinlilerin kanını içmeye doymuyor. İçine çöken ABD merkezli dünya sistemi Netanyahu”yu tüm gücüyle desteklemeye devam ediyor. Başınızı ne yana çevirseniz yabancılık çekmeyeceğiniz bir manzara. Ha babam Müslüman kanı dökülüyor.13 yıldır Esed”in zulmü altındaki Suriye halkı kurtuluş mücadelesi verdi. Esed”in işkencehanelerinden, bombalarından kaçıp sığındıkları ülkelerde de aşağılandılar üstelik.Şam”ın gece külüplerinden haber yapanlar “Ne işleri var Türkiye”de? Suriye”de hayat normal” diyorlardı.Sednaya”yı gördüklerinde, orada yapılan işkenceleri duyduklarında, toplu mezarları öğrendiklerinde kafalarını çeviriyorlar. Olmamış, yokmuş, duymamış gibi davranıyorlar.*Filistinli Şair Mourid Barghouti”nin “O da iyidir” şiiri geldi aklıma. Diyor ya hani;”Yataklarımızda ölmek de iyidirtemiz bir yastıktave arkadaşlarımızın arasında.Bir kez olsunellerimiz göğsümüze kapanmış,boş ve solgun,çiziksiz, zincirsiz, bantsızve belgesiz ölmek iyidir.Temiz bir ölümle ölmek iyidir,gömleğimizde deliksizve kaburgalarımızda delilsiz.Yanağımızın altında kaldırım taşı değil, beyaz bir yastıkla,ellerimiz sevdiklerimizin elleri arasında,çaresiz doktorlar ve hemşireler etrafımızda,arkamızda zarif bir vedadan başka hiçbir şey bırakmadan,tarihe aldırmadan,dünyayı öylece bırakarak,bir gün bir başkası onu değiştirir diye umarakölmek iyidir.”Sednaya cehenneminde yaşananları düşünün bir de!İçine biriktirdiğin hayallerinin hiçbirini gerçekleştirmeden, bir savaş uçağının bombaladığı okulunda, belki top oynarken, hatta bir hastanede yeni doğan bir bebek olarak ölmek iyidir!Hatta bombardıman altında kalmış evinin enkazından, toz toprak içinde de olsa, çocuğunu bulabilmek, kefenleyip ona sımsıkı sarılabilmek iyidir!Evladının cenaze namazını kıldıran bir baba olabilmek, 10 evladın varsa 10″unun da şehadetine şahit olmak iyidir!Yıllardır akıbetini bilmeden evladını bekleyenlerin yanında, evladına son nefesinde şahadet getirten Gazzeli bir kadın olmak iyidir, vallahi de billahi de daha iyidir.Sednaya cehenneminde şebbiha içkencelerinin hangisine maruz kalacağını beklemektense gömleği delikli, yanağının altında kaldırım taşı, bombalanmış bir şehrin sokaklarında ölmek iyidir.Hücrenin kapısı her açıldığında tecavüze uğrayacağının korkusuyla yaşamaktansa, kurşunlanarak kimliksiz, belgesiz, bir toplu mezara atılmak daha iyidir…Sednaya cehennemini de yazacak bir şair çıkacaktır illa ki.Kardeşlerimize acılardan acı beğenmek, ölümlerden ölüm beğenmek düşüyor.Bize ise buna şahit olmanın ağır yükü…Allah en güzel şahit ve en adil intikam alıcıdır.
Source: Halime Kökce
M. Yalçın Yılmaz yazdı: Devlet Bahçeli ne söylüyor?
Ankara”nın Suriye sürecinde yaşadığı sorunlar uzun süren bir mücadele ile aşıldı. Bu süreçte Ankara”nın Suriyeli muhaliflerle ilişkileri yönetme biçimi ve jeopolitik dengedeki değişimler belirleyici oldu. 2011 Suriye krizinin başladığı tarihti. 2024 Aralık ayına gelene kadar bölgede yaşananlar koşulları Ankara”nın lehine değiştirdi. Libya, Karabağ, Ukrayna ve son olarak Gazze sahalarında yaşananlar, küresel kutuplaşmada Türkiye”nin pozisyonunu güçlendirdi. Ankara-Moskova İlişkileri Koptu Mu?Ankara”nın Suriye”de Rusya ve İran”la yürüttüğü Astana süreci Erdoğan”ın elini güçlendirdi. Muhaliflerin hastaları ve yaralıları Türkiye tarafından tedavi edildi. Bölgedeki sağlık, eğitim, insani yardım faaliyetleri muhalifler üzerinde Türk nüfuzunu artırdı. Suriye krizi boyunca Rusya ve İran ise sahada insani destek bulamadı. Suriyelilerin sempatisini kazanamayan iki aktör yalnızca Şam yönetiminin varlığı ile meşruiyetini sürdürebildi. Suriyeli sığınmacılar içerde bazı partilerin varlık sebebi olmuşken Türk dış politikası için önemli bir dayanak haline geldi. Sığınmacı Suriyeliler hem AB nezdinde hem de İslam dünyasında Ankara”nın insani dış politikasını güçlendiren önemli bir argüman oldu. Bu köşede krizin çözülmesinde jeopolitik dönüşümün seslerini duyurmaya çalıştık. Stratejik analizlerde veriye dayalı öngörü yapmak önemlidir. Ankara”nın Suriye krizini çözeceği 2024 ilkbaharında ortaya çıkmıştı. Ankara-Şam ilişkilerinin geçiş hükümeti ve anayasa üzerindeki etkilerini birlikte takip edeceğiz. Ancak bu gelişmeler zannedildiği gibi Ankara-Moskova arasındaki ipleri koparmadı. İki ülkenin ilişkileri çok boyutlu ve Erdoğan-Putin için Suriye krizi masadaki dosyalardan yalnızca biri. Küresel boyutta ABD-Rusya arasında yaşanan gerginlik malum ancak iki ülkenin istihbarat birimlerinin en önemli casus takasının Ankara”da yapıldığı unutulmamalı. Basına yansıdığı kadarıyla bu tarihi takasta 26 casus iadesi gerçekleşmişti. Bu operasyonun Ankara”da yapılması Ukrayna-Suriye hattındaki gerilimde Türkiye”nin önemini gösteriyor. Suriye”nin uluslararası sisteme katılması için çoklu ittifakın olduğunu ve başat gücün Ankara olduğunu söylemeliyiz. Şimdi masada hangi dosyalar var diye eğildiğimizde Lübnan karşımıza çıkıyor. Lübnan”ın İsrail saldırılarından kurtularak dünya finans ve ticaret sistemine katılması için hem ABD hem de AB çözüm arayışlarını destekleyecektir. Trump”ın dünürü Orta Doğu danışmanı Lübnan asıllı işadamı Massad Boulos kendi ülkesinin yeniden Orta Doğu”nun cazibe merkezi olmasını isteyecektir. Bahçeli Ne Söylüyor?Suriye”de merkezi otoritenin tesisi silahlı grupların tasfiyesini zorunlu kılıyor. Suriye”de yaşanacak gelişmeleri Ankara”da çok az kişi biliyordu. Ancak 9 Eylül 2024″te bu köşede yazdıklarımız önemli ipuçları veriyordu. Devlet Bahçeli, 1 Ekim”de (Efkan Ala ile) DEM Parti sıralarına yürümüş, 22 Ekim 2024″de ise Öcalan formülünü öne sürmüştü. Bahçeli”nin konuşması ne iktidar elitlerinde ne de muhalif cephede anlaşılamadı. Takip ettiğim PKK çevreleri de altüst olmuştu. Erdoğan ve Bahçeli arasındaki ahretlik hukuku anlamayan twitter yıldızları o günlerde “ittifak dağılıyor analizi” yapmışlardı. Bahçeli”nin çağrısından sonra İmralı”daki Öcalan, Suriye”deki örgütün Rojava”daki yöneticilerine silah bıraktırabilecek mi? Bu sorunun cevabını arıyoruz. Aksi halde Suriye”de yaşanacak çatışmalarda Ankara”nın bir vebali olmayacak. Erdoğan”ın, Bahçeli”nin ve Dışişleri Bakanı Fidan”ın açıklamalarını dikkatle incelediğimizde Suriye”de terör örgütünün hiçbir ağır silahının bırakılmayacağını, örgüt yöneticilerinin geldikleri ülkelere döneceklerini anlıyoruz. Devlet Bahçeli dün partisinin siyaset okulu mezuniyet töreninde özenle hazırlanmış bir konuşma yaptı. Bilginin önemini vurguladığı konuşmada Yakup Kadri”nin Hüküm Gecesi romanındaki Ahmet Kerim karakteri, Tanpınar”ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanındaki Hayri İrdal karakteri ve Hegel”in gönderme yaptığı Minerva”nın Baykuşu metaforu çarpıcı örneklerdi. Bahçeli çokça sorgulanan devlet aklı kavramını da satır arasında tarif etti: Biz olayların peşinden sürüklenen değil, olayların rotasını belirleyen kuvvetli fikir ve düşünce sistematiğine sahibiz.
Source: M. Yalçın Yilmaz
Hasan Hüseyin Öz yazdı: Mutlak güç efsanesi çökerken
Batı bloku korkunç bir düşüş yaşıyor.Peki bir alternatif var mı?Asıl soru bu…Türkiye”nin Suriye”de becerdiği şeyi anlamak istiyorsak, buraya biraz eğilmek gerekiyor.Bir kere, sık sık altını çizdiğim gibi, yeni gelişen olayları çözümlemek için Batı”ya mutlak güç atfeden eski ezberleri bir kenara bırakmak şart. Çünkü dediğim gibi “Batı düşüyor” ve düşerken herkesi yutacak bir obruk açıyor.Soru açık ve net… BRICS, bir alternatif mi?Eğer konuyu ekonomik büyümeleri merkeze alarak değerlendirirsek, en azından, G-7″ye karşı yükselen bir dünya var diyebiliriz.Uluslararası Para Fonu”nun 2024 yılı için hazırladığı rapora bir bakalım…Bu yıl ABD”deki ekonomik büyüme %2.8.Rusya”daki beklenti daha yüksek… BRICS”in diğer iki büyük ülkesi olan Çin”de %4.8, Hindistan”da ise %7.Almanya resesyonda. İngiltere de aynı akıbeti paylaşıyor.Bu durum ciddi bir panik oluşturuyor Batı”da.Öte yandan Batı, Ukrayna”da bataklıktan çıkamıyor. 300 milyar dolar, Ukrayna”da boşa gitti. Ukrayna, ABD”nin başını çektiği G7 ülkeleri için bir hesap hatasıydı. Rusya, ekonomik yaptırımlarla diz çöktürülecekti. Ama istenen olmadı ve Rusya, süreçten daha güçlenerek çıktı.Tabi hemen şunu da söyleyelim… Batı bloku Rusya ilişkilerini Suriye”deki son gelişmelerin akabinde yeniden ve çok cepheli değerlendirmek gerekiyorsa da Ukrayna savaşı çerçevesinde ekonomik parametreler üzerinden yaptığımız analiz hala geçerliliğini korumakta.Bu arada Ukrayna ile ilgili çok ilginç bir konu daha var. Biliyorsunuz savaşın en önemli sorunlarından biri mühimmat.Geçenlerde Güney Kore”de çok tuhaf bir olağanüstü hadise yaşanmıştı, hatırlar mısınız? Konunun mühimmat meselesiyle dolayısıyla Ukrayna ile alakası olduğunu söylesem…Ülkemizde sadece “yolsuzluk” üzerinden okundu ama Güney Kore”de sıkıyönetime kadar giden sürecin temelinde aslında 155 milimetrelik top mermisi vardı. Amerika, uzun zamandır Güney Kore”ye Ukrayna”ya mühimmat gönderilmesi için baskı yapıyordu. Meclis bu konuda direndi. Devlet başkanı Yoon, 3 Aralık gecesi televizyonda yaptığı konuşmayla, “muhalefetin devlet karşıtı aktivitelere karışması” gerekçesiyle sıkıyönetim ilan etti. Ama sıkıyönetim altı saat sürebildi ancak.Batı bloğunun Asya”daki uzantılarından biri olan Güney Kore”deki bu darbe girişiminin püskürtülmesi, başka bir düşüş hikayesi aslında.Bu kadar ayrıntıya girmemin sebebi şu…Bazen olayları yalıtıyoruz ve dolayısıyla doğru okuyamıyoruz. Ukrayna”daki mühimmat krizini Güney Kore”deki tuhaf sıkıyönetim olayıyla bağlayamazsak ve sadece bu iki olayı bile merkeze alarak batının düşüşünü doğru kodlayamazsak, Suriye”de “mutlak güç” üzerinden yanlış okumalar yapmaya devam ederiz.Hülasa…Amerika ekonomik üstünlüğünü kaybetti. İyi bir konumda değil. Ukrayna”da Rusya”ya karşı ekonomik savaşı kullanmaya çalıştı, ama dediğim gibi sonuç alamıyor. Yani mutlak güç efsanesi çöktü.
Source: Hasan Hüseyin Öz
Filiz Katman yazdı: Bundan iyisi
Bekle gör zamanı değildir”Hakan Fidan, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri BakanıHerkesin gözü, kulağı bugün Şam”dan gelecek haberlerdeydi. Zamanın “hızlı” aktığı Orta Doğu coğrafyasında daha da hızlanmanın gerektiği Suriye”nin başkenti Şam”da bir araya gelen Sayın Hakan Fidan ve Ahmet el-Şara tarafından verilecek mesajlar hayatiydi çünkü.Neydi verilen mesajlar gelin bakalım.”Harekete geçmeliyiz.Toprak bütünlüğü tartışılamaz.İsrail”in Suriye topraklarını gaspına müsaade edilemez.PKK/YPG”ye Suriye”de yer olmadığını bir kez daha ifade etmek istiyoruz.PKK/YPG”ye asla yer yoktur. Bu konuda Suriye yönetimi ile tamamen mutabık olduk.Bugün Türkiye olarak tarihin doğru tarafında yer almış olmanın haklı gururunu yaşıyoruz.”Mesajlar net, mesajlar derin, mesajlar “adrese teslim”En vurucu olan hangisi diye seçim yapmaya çalışsak aralarında, zorlanırız.Suriye”nin geleceği içinse şu ifade hayatiyet taşıyor: “Türkiye olarak Suriye devletini yeniden yapılandırmaya hazırız”Neden sorusuna cevabense hep vurguladığımız o mevzuya gelip dayanıyor mesele: Sürdürülebilirlik.Yani her şey daha yeni başlıyor; asıl bundan sonra destek hiç olmadığı kadar elzem Suriye”de.Ve bu konuda bir takım paketler” açıklansa da Batı ve Körfez ülkelerince “yaraya merhem” olmaktan çok “yara bandı” olma riski taşıyor demek.Çünkü “Bazı ülkelerin sizi yalnız bırakıp gittiği günleri de unutamam” ifadesinde olduğu gibi geçmiş öyle geçip gitmedi, hala hafızalarda tazeliğini koruyor.Ve asıl tarih burdan sonra başlıyor: “Yeni Suriye için beraberce çaba göstereceğiz”.Bu, hiç olmadığı kadar gerekli, elzem, zorunlu.Çünkü “Dost ülke Türkiye, devrimin başından beri Suriye halkının yanında durdu”.Ve “Türk halkı, Türk devleti ve Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan (Suriye) sizlerin her zaman yanında olacaktır. Bugün Suriye”nin toprak bütünlüğünün sağlanması, ekonomisinin güçlendirilmesi, terörün sona ermesi ve Suriyelilerin geri dönmesi mümkündür”.
Source: Filiz Katman
Filistin topraklarını gasbeden İsrailliler, Batı Şeria”da 7 yeni “kaçak yerleşim birimi” kurdu
İsrailli sivil toplum kuruluşu Peace Now”dan (Şimdi Barış) yapılan yazılı açıklamada, Batı Şeria”nın “B” bölgesinde yeni kaçak yerleşim birimlerinin inşa edildiğine işaret edildi.
Filistin topraklarını gasbeden İsraillilerin son 6 ayda Batı Şeria”da inşa ettiği kaçak yerleşim birimi sayısının 7″ye ulaştığı aktarılan açıklamada, söz konusu yerleşim birimlerinden 5 tanesinin Beytullahim kentinin doğu ve güneydoğusunda geniş alanlara inşa edildiği belirtildi.
İnşa edilen kaçak yerleşim birimlerinden birinin de Batı Şeria”nın orta kesimlerinde yer alan “Ofer” yerleşim birimi yakınlarında kurulduğu vurgulanan açıklamada, her iki yerleşim biriminin de Filistin”in “Ayn Yebrud” köyü topraklarında inşa edildiği ifade edildi.
Açıklamada, geriye kalan diğer yerleşim biriminin ise Batı Şeria”nın kuzeyinde yer alan bir köyün sınırlarında inşa edildiği kaydedildi.
Filistinli vatandaşların İsrailli yerleşimcilerin saldırıları korkusuyla yerlerini terk etmek zorunda kaldığı belirtilen açıklamada, İsraillilerin daha sonra söz konusu Filistinlilerin evlerini gasp ettiği bilgisi paylaşıldı.
1995 yılına ait “Oslo 2” anlaşmasına göre Batı Şeria toprakları 3 bölgeye ayrıldı. A bölgesi tamamen Filistin kontrolünde. “B” bölgesi İsrail”in güvenlik kontrolü altında ve sivil ve idari olarak Filistin kontrolünde.
C bölgesi ise tamamen İsrail”in sivil, idari ve güvenlik kontrolü altında, 2002″de Batı Şeria”nın yeniden işgal edilmesinin ardından Filistin yönetiminin bu bölgelerde fiili olarak kontrolü kalmadı.
C bölgesinin yüzde 80″inden fazlası İsrail”in kontrolü altında, bunlar arasında daha önce doğal koruma alanı olarak sınıflandırılan ve bu statüsü kaldırılarak C bölgesine dönüştürülen yüzde 3″lük alan da var ve (İsrailliler) bu bölgede binaların yıkılmasına dair emirler vermeye başladılar.
Kaçak yerleşim birimleri
İsrail yönetimi, Batı Şeria”da Filistinlilerin toprakları üzerine kurulan kaçak yerleşim birimlerini “yasal” kabul etmese de destek veriyor.
Genelde baraka ve konteynerlerden oluşan bu yerleşim noktaları büyük oranda Batı Şeria”daki tepelere fanatik Yahudilerce inşa ediliyor.
Bu kaçak yerleşimlerin büyük bir bölümü, belli bir süre sonra yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerine dönüştürülüyor.
Peace Now”a göre, İsrail yönetimi 2023″te yaklaşık 15 kaçak yerleşim biriminde “geriye dönük yasallaştırma” sürecini başlattı.
İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te yaklaşık 700 bin Yahudi yerleşimci yaşıyor. Uluslararası hukuka göre Batı Şeria ve Doğu Kudüs”teki Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı sayılıyor.
Bu yerlerde ikamet eden Yahudi yerleşimciler, Batı Şeria”da işgal altında yaşayan Filistinliler için hayatı daha da zorlaştırıyor.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Dışişleri Bakanlığı”ndan Gagauz Türkleri mesajı
Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Gagauz Özerk Yeri”nin Özel Hukuki Statüsü”ne Dair Yasa”nın Moldova Cumhuriyeti Parlamentosu tarafından 23 Aralık 1994 tarihinde kabulünün 30. yıl dönümü dolayısıyla Moldova halkını ve Gagauz Türklerini kutladı. Bakanlık tarafından yapılan yazılı açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Özerkliğin kuruluşu, Gagauz Türklerinin hak ve menfaatlerinin muhafazasını teminat altına almış, Moldova”nın huzur ve istikrarını pekiştirmiş ve Türkiye ile Moldova arasında müstesna bir dostluk köprüsü tesis etmiştir. Ülkemiz, Moldova”nın ayrılmaz unsuru olan Gagauz Türklerine ve Gagauzya”ya destek olmayı sürdürecektir.
Source: Www.star.com.tr
Yemen İsrail”e füzelerle vurdu Mossad İran”a saldırı çağrısı yaptı
İsrail basınında yer alan haberde, Barnea”nın üst düzey isimlerin katıldığı kapalı toplantıda Husilerin füze ve İHA saldırılarına ilişkin değerlendirmelerde bulunduğu belirtildi. Barnea”nın Husilerin füze ve İHA saldırılarına “yanıt olarak” Yemen yerine İran”a saldırı düzenlenmesi önerisinde bulunduğu ifade edildi. Yemen”deki İran destekli Husilerin İsrail”e yönelik füze ve İHA saldırıları sürüyor. Husilerin 21 Aralık”ta attığı füze İsrail”e ait hava savunma sistemleri tarafından engellenememiş ve Tel Aviv”e düşmüştü. Saldırıda 16 İsrail yaralanırken İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Husilere yanıt vermeye devam edeceklerini söylemişti.
Source: Internet Haber
Dış politika ve savunmada kritik dönemeç
“Avrupa”nın birlik projesini zorlayan noktalar” başlıklı dosya haberin ilk bölümünde AA muhabirleri, AB”nin dış ilişkiler ve savunma alanında karşılaştığı zorlukları uzman görüşleriyle analiz etti.
2. Dünya Savaşı sonrasında kıta genelinde siyasi ve ekonomik entegrasyon hedefiyle başlayan ve bu yolda oldukça mesafe alan AB projesi, son yıllarda yeni atılımlar yapamadığı gibi mevcut entegrasyon alanlarında da zorlanmaya başladı.
Bu alanlar arasında ortak dış politika ve güvenlik politikası yapımı, 27 üyeli AB için her dönem zorluk teşkil etse de 2022″de Ukrayna”da başlayan savaş, bu iki alanda dönüm noktası oldu.
AB”nin üst düzey yetkililerinin sık sık “2. Dünya Savaşı”nın ardından savaşın kıtaya geri döndüğü” söylemiyle, “varoluşsal bir tehdit” olarak tanımladığı savaş, hem Birliğin kendini savunma kabiliyetindeki eksikliğini hem de dış ilişkiler konularında ortak karar alma kapasitesindeki zayıflığı net biçimde gözler önüne serdi.
Savaş, 1000 gününü aşıp 3. kışına girerken AB, halen Ukrayna”ya 2024 başına kadar vermeyi taahhüt ettiği 1 milyar top mermisi sözünü dahi karşılayamadı.
AB, Ukrayna”nın talep ettiği mali yardım fonlarında kolayca uzlaşamadı, AB liderleri zirvelerden eli boş çıktı.
Yıllardır süregelen, AB”nin ABD”den bağımsız, özerk bir savunma yapısı geliştirmesi tartışmaları alevlendi, Brüksel”den kimi zaman NATO”ya alternatif sesler yükseldi.
Böyle bir konjonktürde Beyaz Saray”ın yeni sahibinin bir kez daha Donald Trump olmasıyla, AB”nin kabusu gerçeğe dönüştü.
Ocak 2025″te ABD”de yönetimi devralacak Donald Trump”ın Ukrayna”ya desteği keseceği, savunmaya yatırım yapmayan müttefikleri korumayacağı yönündeki açıklamaları, seçimin sonuçlanmasından önce AB yöneticilerinin söylemlerine “AB”ye stratejik özerkliğini acilen geliştirmesi, savunmasına yatırım yapması gerektiği” şeklinde yansıdı.
Bunun somut bir ifadesi olarak AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, 1 Aralık”ta başlayan yeni döneminde ilk defa savunmadan sorumlu bir Komisyon üyesi atadı.
Hem Trump dönemine hazırlık hem NATO”nun benimsediği yeni yaklaşım hem de ihtiyaçların gösterdiği doğrultuda Avrupa, savunma sanayisi üretimini artırmayı odak noktası haline getirdi.
Diğer yandan kıta içi sorunlara odaklanmak isteyen AB”nin yeni Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Şefi Kaja Kallas, Ukrayna”nın öncelik olduğunu vurgularken Orta Doğu”da meydana gelen gelişmeler de AB”yi son 1 yıldır dış ilişkiler konusunda zorluyor.
AB, 7 Ekim 2023″den bu yana Gazze”de yaşanan gelişmeler karşısında halen tek sesle konuşamadı.
İsrail”in Gazze”nin ardından Lübnan”a yoğunlaştırdığı saldırılarına nispeten daha hızlı cevap vermeye çalışarak ateşkes çağrısında bulunan AB, Suriye”de rejimin düşmesiyle “sahada aktif rol oynayan bir aktör” olma niyetini beyan etti.
Odağını kıtada tutmaya çalışan AB”nin güney komşularından Suriye”de baş gösteren yeni gerçekliğe nasıl yanıt vereceği merak konusuydu.
19 Aralık”ta düzenlenen AB zirvesinde liderler, Suriye”ye yönelik benimsenecek yaklaşım üzerinde anlaştı. AB Konseyi Başkanı Antonio Costa, başkent Şam”daki diplomatik varlığın artırılacağını söyledi.
Costa, “Benimseyeceğimiz yaklaşımın temel ilkeleri ve hedefleri üzerinde mutabakata vardık. Barışçıl ve kapsayıcı bir geçişi garanti altına almak, toprak bütünlüğünü korumak, kadın hakları da dahil olmak üzere insan haklarına saygıyı güvence altına almak, dini ve etnik azınlıkları korumak istiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Zirvede benimsenen ortak yaklaşımın yaptırımların kalkması gibi somut konularda ne derece uyumla uygulanabileceği tartışılıyor. Üye ülkelerin farklı pozisyonlarda olduğu biliniyor.
– “Avrupa”nın odak noktası Ukrayna ve Rusya”yla çatışma olmaya devam edecek”
Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Wilfried Martens Avrupa Çalışmaları Merkezi Direktörü Dr. Peter Hefele, AA muhabirine AB”nin içinde olduğu dış ilişkiler ve savunma zorluklarıyla ilgili değerlendirmede bulundu.
Hefele, “AB için Ukrayna”daki savaş karşısında Avrupa”da barış düzenini yeniden tesis etmek kesinlikle hayati önem taşıyor.” dedi.
Rusya başta olmak üzere siber saldırılar, dezenformasyon, altyapılara yönelik müdahaleler gibi “hibrit” olarak tanımlanan tehditlerin de Avrupa için risk oluşturduğuna dikkati çeken Hefele, “Avrupa”nın bunu anlayıp buna göre tepki vermesi için daha katetmesi gereken uzun bir yol var.” ifadelerini kullandı.
Hefele, “Biz Avrupalılar, çok uzun süredir ABD”nin güvenlik şemsiyesine güveniyorduk. Artık kendi güvenliğimizi savunabilmeli ve buna istekli olmalıyız.” değerlendirmesini yaptı.
Avrupa”nın savunmasını, kendi endüstriyel ve araştırma yeteneklerini güçlendirmesi gerekliliğinin açık olduğunu vurgulayan Hefele, “Ancak ABD ve İngiltere önümüzdeki on yıl boyunca Avrupa savunma sektörünün gereksinimlerini karşılamak için önemli olmaya devam edecek.” öngörüsünü paylaştı.
Hefele, dış politika sınamalarıyla ilgili “Avrupa”nın odak noktası Ukrayna ve Rusya”yla çatışma olmaya devam edecek. İnsani destek dışında Avrupalıların Suriye ve Gazze”nin yeniden inşasında önemli bir rol oynayacağından şüpheliyim.” diye konuştu.
Avrupa için yeni bir odak noktasının Akdeniz ve Karadeniz bölgeleri olması gerektiğini vurgulayan Hefele, “Bu, Türkiye, Mısır ve Fas gibi kilit oyuncularla farklı ve çok daha sofistike bir şekilde etkileşim kurmak anlamına geliyor.” değerlendirmesini yaptı.
– “Üye ülkeler isteksiz”
Brüksel”deki Avrupa Politika Merkezi (EPC) analistlerinden Juraj Majcin de “Avrupa’nın savunulmasında birincil sorumluluğun NATO’da olduğuna” işaret ederek, yeni AB Komisyonundaki savunma üyesi portföyünün görev tanımının savunma sanayisi ve teknolojisinin üretim kapasitesini artırmak ve savunma sanayisini tek parçalı hale getirmekle sınırlı olacağını kaydetti.
Bahsi geçen Komisyon üyesi Andrius Kubilius’un zorluklarla karşılaşacağını ifade eden Majcin, “Özellikle de üye devletlerin savunma kabiliyetleri ve savunma sanayilerinin durumuna ilişkin bilgileri AB Komisyonu ile paylaşma konusunda hala isteksiz olmaları söz konusu.” dedi.
– “Avrupa kendi dış politikasını belirleyemiyor”
Amerikalı yazar, gazeteci ve uluslararası ilişkiler analisti Patrick Henningsen de Pesco ve Avrupa kolektif savunmasının 2022″deki Ukrayna savaşına kadar ivmeyle ilerlediğini anımsatarak, “Ukrayna”daki savaş, Pesco ve Avrupa savunmasını kalıcı olarak geri plana attı ve o zamandan beri her şey NATO ile ilgili oldu. Birdenbire NATO, Avrupa”nın yönünü ve kaderini belirleyen baskın bir kurum haline geldi. Eğer NATO Avrupa ekonomisine, güvenliğine ve enerji politikasına yön veren baskın bir kurumsa tek bir sorun var. NATO”nun tepesinde kim oturuyor? Herhangi bir Avrupa ülkesi değil. ABD ve İngiltere.” yorumunu yaptı.
Henningsen, şöyle devam etti:
“İnsanlar, Avrupa”nın bağımsız olduğunu düşünmekten hoşlanıyorlar. Almanya”nın bağımsız bir aktör olduğunu ve Avrupa”ya liderlik ettiğini düşünmek istiyorlar. Durum böyle değil. Avrupa”da hiçbir ülke kendi enerji anlaşmalarını istedikleri kişiyle imzalayamıyor. Avrupa, kendi dış politikasını belirleyemiyor.
Avrupa ekonomik olarak yokuş aşağı gidiyor, tıpkı İkinci Dünya Savaşı”ndan sonra Büyük Buhran”a girdiği gibi, ABD tekrar gelip onu kurtarmayı, sermaye vermeyi, enerji satmayı vadediyor. Bu, yeni bir Marshall Planı gibi bir şey. Sadece daha fazla sorun görüyorum çünkü hesaplar tutmuyor.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Suriye ekonomisi yaptırımların yükü altında
Suriye”deki iç savaş, sivillere yönelik şiddet, insan hakları ihlalleri, savaş suçları ve terör örgütlerinin desteklenmesi gibi nedenlerle Baas rejimine karşı alınan çeşitli yaptırım kararları, ülkedeki rejimin şiddeti durdurmasını ve reform sürecine yönelmesini amaçlamaktaydı.
Esed rejimini zayıflatmayı ve insan hakları ihlallerini cezalandırmayı amaçlayan bu yaptırımlar, aynı zamanda Suriye halkı üzerinde de büyük bir yük yarattı.
Batı ülkelerinin Suriye”ye uyguladıkları çeşitli kısıtlayıcı tedbirler, Esed rejiminin çöküşünün ardından anlamını da yitirmiş oldu.
Çok sayıda ülke ve uluslararası kuruluşlar tarafından alınan tedbirler, Suriye”nin ekonomik ve siyasi durumunu ciddi ölçüde etkilerken ülkenin yeniden kalkınması ve toparlanmasını da zorlaştırıyor.
Esed”in düşmesiyle yaptırımların geleceği üzerine tartışmalar yoğunlaşıyor.
Suriye, 1979″dan bu yana ABD”nin “teröre destek veren devletler listesi”nde
AA muhabirinin ABD Dışişleri Bakanlığı ve Hazine Bakanlığından derlediği bilgilere göre, ABD”nin Suriye”ye yönelik yaptırımları, Aralık 1979″da ülkenin “teröre destek veren devlet” ilan edilmesiyle başladı.
Bu durum, savunma ihracatı ve satışlarına yasağı, hem sivil hem de askeri olmak üzere çift kullanımlı ürünlerin ihracatına yönelik belirli kontrolleri ve çeşitli finansal kısıtlamaları beraberinde getirdi.
Mayıs 2004″te Suriye Hesap Verebilirlik ve Lübnan Egemenliğini Yeniden Tesis Etme Yasası”nı uygulayan ve Uluslararası Acil Ekonomik Güçler Yasası uyarınca ek önlemler içeren 13338 sayılı Başkanlık Kararnamesi”nin yayımlanmasıyla ek ithalat ve ihracat kontrolleri uygulamaya konuldu.
Suriye”de 2011″de iç savaşın patlak vermesiyle yaptırımlar çok daha kapsamlı hale geldi. Esed rejimine gelir sağlayan enerji ve finans sektörlerine yönelik ticaret yasakları, üst düzey yetkililerin mal varlıklarının dondurulması ve Amerikan şirketlerinin Suriye ile iş yapmasının engellenmesi, bu yaptırımların başlıca unsurları oldu.
Sezar Yasası ile yaptırımlar daha da genişledi
Eski ABD Başkanı Donald Trump tarafından Aralık 2019″da imzalanan ve Haziran 2020″de yürürlüğe giren “Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası” (Caesar Syria Civilian Protection Act) ya da kısa adıyla “Sezar Yasası” yaptırımları daha da genişletti.
İsmini, 2014″te Esed rejiminin muhalifleri tuttuğu hapishanelerde işkenceyle öldürülen 11 bin tutukluya ait 55 bin fotoğrafı dünya basınına sızdıran askeri polisin kod adından alan yasa, sadece Esed rejimini değil yabancı kişi ve kuruluşları da hedefledi.
Esed rejimine daha fazla yüklenilmesi ve dünya sisteminden dışlanması, yasanın asıl hedefini oluşturdu.
ABD”nin Suriye yaptırımları, dünyanın en kapsamlı ekonomik kısıtlamaları arasında yer alıyor
ABD”nin Suriye”ye yönelik uyguladığı güncel yaptırımlar, silah ambargosu, varlık dondurma ve seyahat yasaklarını içeren 13894 Sayılı Başkanlık Emri kapsamında düzenleniyor.
Özellikle inşaat ve enerji sektörlerine uygulanan yaptırımlar, rejimin ekonomik olarak ayakta kalmasını daha da zorlaştırmayı amaçladı.
Esed rejiminin finansman kabiliyetini engellemek amacıyla hükümete uygulanan yaptırımların hedefinde Suriye Merkez Bankası da yer aldı.
Bugün ABD”nin Suriye”ye uyguladığı yaptırımlar, dünyanın en kapsamlı ekonomik kısıtlamaları arasında bulunuyor.
Ekonomik kısıtlamalar, mal varlığı dondurmaları, sektör hedefli yaptırımlar, yabancı kişi ve kuruluşlara yaptırımlar, ABD”nin Suriye”ye uyguladığı yaptırımların temel unsurlarını oluşturuyor.
Rejimin gelir kaynaklarının kesilmesi amacıyla enerji, inşaat ve bankacılık sektörlerine yönelik yaptırımlar, Sezar Yasası kapsamında yabancı bireyler ve şirketlere yönelik yaptırımlar bunların arasında yer alıyor.
Suriye”ye AB yaptırımları
AB ülkeleri de Baas rejiminin sivillere yönelik şiddet uygulamasını sonlandırmak, rejimi reform konusunda harekete geçirmek, insan hakları ihlallerini durdurmak ve barışçıl bir siyasi geçiş sürecini teşvik etmek için çok sayıda kısıtlayıcı tedbiri yürürlüğe koydu.
AB, Suriye”de şiddetin tırmanması ve “kabul edilemez” seviyedeki insan hakları ihlallerinin ardından Mayıs 2011″de Suriye’deki hükümet ve destekçileriyle tüm ikili işbirliklerini askıya aldı ve yaptırımlara başladı.
Suriye”ye yönelik çeşitli ekonomik yaptırımları hayata geçiren AB, silah ambargosunu uygulamaya koydu.
Suriye”den ham petrol ve petrol ürünleri ithalatı da yasaklanırken ülkenin petrol endüstrisine ve elektrik üretimindeki şirketlere yatırım yasağı getirildi.
Suriye Merkez Bankasının AB”deki varlıkları donduruldu.
AB, Esed rejiminin baskı için kullanabileceği ekipman ve teknolojiler ile internet veya telefon iletişimlerinin takibi veya dinlenmesine yönelik teknolojilere ihracat kısıtlamaları uyguladı.
Suriye”nin kültürel mirasının parçası sayılabilecek ürünlerin ticareti yasaklanırken ülkeyle altın, kıymetli metaller ve elmas ticareti de yasak kapsamına alındı.
Ayrıca, Suriye’deki finans kuruluşlarının AB”de şube veya yan kuruluş açmasına izin verilmedi.
Baas rejimi üzerinde baskı oluşturmayı ve ülkede değişiklik sağlamayı amaçlayan bu yaptırımların uzatılması kararı, en son 28 Mayıs 2024’te alındı. Her yıl yenilenen AB’nin Suriye yaptırımları, yeni bir karar alınmaması durumunda 1 Haziran 2025″te sona eriyor.
Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM), 2005 yılında Lübnan”ın Beyrut şehrinde 14 Şubat 2005″te gerçekleşen ve eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri”nin öldüğü terör saldırısına karıştığından şüphelenilen kişilere seyahat yasağı ve mal varlıklarını dondurma yaptırımları getirdi. Suriye, bu saldırıyla bağlantısının olduğu tespit edildiği için BM yaptırımlarının hedefinde yer aldı.
AB”deki yaptırım tartışmaları
Suriye”de Baas rejiminin çöküşünden bu yana AB”de rejimi hedef alan yaptırımların kaldırılıp kaldırılmayacağı tartışmaları da yapılıyor.
Henüz net bir tutum belirleyemeyen AB ülkeleri, Şam”daki yeni yönetimden ülkedeki İran ve Rusya nüfuzunu sona erdirmesini bekliyor.
Açıkça zikredilmese de yaptırımları kaldırmanın bir koşulunun da bu olduğu değerlendiriliyor. AB, ayrıca Suriye’de kapsayıcı bir hükümet kurulmasını, ülkenin toprak bütünlüğüne ve azınlık haklarına saygı gösterilmesini talep ediyor.
Bu çerçevede AB, yaptırımların kalkmasında “adım adım” bir yaklaşımı benimsiyor.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de bu hafta Avrupa Parlamentosunda yaptığı konuşmada, Suriye”de yeni liderliğin attığı ilk adımlardan bazılarını cesaret verici olarak nitelendirmişti.
Von der Leyen, kapsayıcı bir hükümetin kurulması, azınlıkların korunması, terör örgütü DEAŞ”la mücadelenin devam etmesi gibi konuların gelecek süreçte önemli olacağını belirterek, “Desteği sürdüreceğiz ancak bunu erken iyileşme ve yeniden yapılanmaya yönelik yeni bir odaklanmayla yapacağız. Elektrik, su, temel altyapı ve daha fazlasından bahsediyoruz ancak bunun için adım adım bir yaklaşım izlenmesi gerekecek. Şam”daki yeni liderlik, eylemlerinin sözleriyle uyuştuğunu kanıtlamalı. Bu bağlamda, yeniden yapılanmayı kolaylaştırmak için sektörel yaptırımlarımızı da yeniden gözden geçirmeliyiz.” ifadelerini kullanmıştı.
Yaptırımların temel amacı rejimi zayıflatmak olsa da Suriye halkı üzerindeki etkileri daha derin
Suriye”ye yönelik yaptırımlarda gıda, ilaç ve insanı yardımlara yönelik bazı muafiyetler tanınsa da bu yardımların ulaştırılmasındaki bürokratik zorluklar, Suriye halkı üzerindeki etkilerin hafifletilmesini engelliyor.
Yaptırımların temel amacı rejimi zayıflatmak olsa da Suriye halkının üzerindeki etkilerinin çok daha derin olduğu görülüyor.
Enflasyonun kontrolden çıktığı, paranın değerinin hızla düştüğü ve işsizliğin tavan yaptığı ülkede temel ihtiyaçlara erişim, büyük ölçüde sınırlı olduğu dikkati çekiyor. Tıbbi malzeme ve gıda temini gibi konularda ciddi sıkıntılar yaşanıyor.
Uzmanlar, yaptırımların Suriye vatandaşlarına ağır yük bindirdiğini savunuyor.
Yaptırımların kaldırılması, Suriye”nin ekonomik toparlanmasını hızlandıracak
Esed”in devrilmesinin ardından Suriye”nin yeniden inşası uluslararası yardım gerektirirken bu noktada yaptırımlar konusundaki kararın yeniden gözden geçirilmesi gerektiği belirtiliyor.
Suriye”ye uygulanan yaptırımların kalkmasının ülkeye çeşitli faydalarının olması bekleniyor. Yaptırımların kaldırılmasının Suriye”nin ekonomik toparlanmasını hızlandıracağına ve kalkınmasına yardımcı olacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Ayrıca, kısıtlayıcı tedbirlerin kaldırılması, insani yardımların daha kolay ulaştırılmasını sağlamakla birlikte, sivil halkın yaşam koşullarının iyileşmesine ve geri dönüşlerin hızlanmasına da katkı sunacağı belirtiliyor.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Büyükelçi Kılıç, Arafta Sorular”a konuştu: Kürtlerin en çok çektiği terör örgütü PKK”dır
24 TV”nin her bölümü merakla beklenen programı Arafta Sorular”ın bu haftaki konuğu Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç oldu.”KÜRTLERİN EN ÇOK ÇEKTİĞİ TERÖR ÖRGÜTÜ PKK”DIR””Amerika”da, Avrupa”nın çeşitli ülkelerinde ortaya konulan bir takım cılız seslerle yanlış tabirler kullanılıyor. Ve deniyor ki “Kürtler bizim orta ortağımız” hayır. Sizin ortağınız PKK terör örgütü ve onun uzantıları. Kürtlerin en çok çektiği terör örgütü PKK”dır.””Neyin ne olduğunu biliyoruz ve buna göre hareket edeceğiz. Artık bu noktada ilerleyişimizin durdurulamayacağını herkes biliyor. Amerika”da, Avrupa”nın çeşitli ülkelerinde ortaya konulan bir takım cılız seslerle yanlış tabirler kullanılıyor. Ve deniyor ki “Kürtler bizim orta ortağımız” hayır. Sizin ortağınız PKK terör örgütü ve onun uzantıları. Kürtlerin en çok çektiği terör örgütü PKK”dır. Kürt vatandaşlarımızın da Suriye”de yaşayan, Irak”ta yaşayan Kürtlerin de PKK”yla bir işi yok. Onlar PKK falan istemiyor. Bazılarının kendi kendilerine uydurduğu bir şey yok.””BEDEL ÖDEMEKSE BEDEL DE ÖDEDİ””Siyasi anlamda da zorluklar çıktı ama Cumhurbaşkanımız hiçbir şekilde duruşundan bir santim ödün vermedi. Ve aynı duruşuyla yürümeye devam etti. (Cumhurbaşkanı Erdoğan) Bedel ödemekse bedel de ödedi.””Bütün bu yaşananlar içerisinde Türkiye”nin Suriye özelinde rolüne baktığımız zaman, bugün Dışişleri Bakanımız Hakan Bey Şam”daydı. Orada bir basın toplantısında aslında bütün konuları özetledi. Önceki görevi ile alakalı olarak orada çok emeği var. 2011″de oradaki iç savaş patlak verdiğinde, insanlar haklarını aramak için mücadeleye başladığında, daha sonra gelişen olaylarda Esad rejiminin zalimliğinden, mezaliminden, ölüm korkusuyla kaçan insanlara biz nasıl Türkiye”de kucak açtık? Cumhurbaşkanımız bakın, burada dedim ya biz hani siyaseti de yıllarca yaptık ama bakın en son seçimlerde Cumhurbaşkanımızın aleyhine en çok kullanılan argümanlardan bir tanesi neydi? Türkiye”de bulunan yabancı uyruklar, ama özellikle Suriyeli göçmenler, sığınmacılardı. Bunun üzerine bir siyaset kampanyası yapıldı. Bunun içerisinde maalesef çok öne çıkan ırkçı söylemler oldu. Irkçı söylemlerden oluşturulan, sosyal medyada farklı yaklaşımların sonucunda bazı sıkıntılı durumlar oluşmaya başladı. Siyasi anlamda da zorluklar çıktı ama Cumhurbaşkanımız hiçbir şekilde duruşundan bir santim ödün vermedi. Ve aynı duruşuyla yürümeye devam etti. Bedel ödemekse bedel de ödedi. Yani bu anlamda hem kullanılan siyasi dil hem kendisine, şahsına yapılan saldırılar, siyasi anlamdaki saldırılar, kendisiyle ilgili siyasi yaklaşımıyla ilgili ortaya konan çabalardaki kullanılan yöntemler, bir takım medya kuruluşlarının kendisine karşı takındığı tavır, bunun etkisi altında birçoğunun duygusal anlamda verilen tepkiler olduğunu düşündüğüm bir takım tepkiler. Ama bütün bunun içerisinde hiçbir şekilde değişmeksizin aynı duruşu koydu ortaya. Onlar şu anda muhtaç, ölümle karşı karşıyalar ve oradaki zalimden kaçtılar. Onlar bizim ülkemizde ve bizim milletimizin alicenap olduğunu biliyorum, misafir edecek, sahip çıkacak. Günü geldiği zaman, ortam uygun olduğu zaman dönmek isteyen, gitmek isteyen ülkesine dönecek. Ait olduğu topraklara kim gitmek istemez?””NERESİNDEN BAKARSANIZ BAKIN BU BİZİM AÇIMIZDAN BİR TERÖR SALDIRISIDIR””Ben açıkçası Suriye”deki olaylarla bunun çok bağlantılı olduğunu düşünmüyorum. Almanya”nın içerisindeki yaşanan bir durum gibi geliyor bana. Neresinden bakarsanız bakın bu bizim açımızdan bir terör saldırısıdır.””Bunu bir terör eylemi olarak biz görüyoruz. Aralarında bizim vatandaşlarımızdan yaralananlar oldu. Çok şükür şu an durumları iyi ama ölenler oldu. Ölenler için başsağlığı diliyor, yaralananlar için geçmiş olsun diyoruz. Her terör saldırısı nerede ve ne sebeple olursa olsun bizim kabul etmeyeceğimiz bir şey. Alman makamları araştıracaktır, inceleyeceklerdir. Orada gelen bir sorunu tam doğru zamanda değerlendirememe, önlemini alamama gibi bir durum mevzubahis gibi. Bana biraz 2016″yı çağrıştıran unsurları var. Hani bizim de Türkiye”den iade ettiğimiz teröristlerle alakalı olarak yaptığımız uyarılar dikkate alınmamıştı ve maalesef ondan sonra intihar saldırısıyla çok insanın hayatını kaybettiği saldırılar gerçekleşmişti. Suudi Arabistan vatandaşıymış. Ben açıkçası Suriye”deki olaylarla bunun çok bağlantılı olduğunu düşünmüyorum. Almanya”nın içerisindeki yaşanan bir durum gibi geliyor bana. Neresinden bakarsanız bakın bu bizim açımızdan bir terör saldırısıdır. Ümit ediyorum ki bir an önce aydınlanır. Ve tekrar olmaz.
Source: Www.star.com.tr
Ülkelerden Türkiye”ye talep yağıyor! “Aktif iletişim halindeyiz”
Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) Genel Müdürü Ekrem Arıkan, “Yıl Sonu Söyleşileri” kapsamında AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, 2024 yılını MKK olarak birçok proje ve yeni hizmetle geride bıraktıklarını ifade etti.MKK olarak 2024″ü iletişim yılı olarak gördüklerini belirten Arıkan, şunları söyledi:”Yeni halka arz olan şirketlerden milyonlarca yatırımcıya sunduğumuz hizmetlere, Risk Eğilim Endeksi (REKS) lansmanından üyelerimizle iletişimi daha etkin yürütmek üzere geliştirdiğimiz MİM 360 İletişim Merkezine, uluslararası işbirliklerimizden e-YATIRIMCI ürünümüzdeki yeniliklere, ve en önemlisi başkanlığını yürüttüğümüz Avrasya Merkezi Saklama Kuruluşları Birliği (AECSD) ile Afrika ve Ortadoğu Saklama Kuruluşları Birliği”nin (AMEDA) İstanbul Finans Merkezi”nde düzenlediğimiz AECSD & AMEDA İstanbul Summit 2024 organizasyonumuza kadar yoğun ve verimli bir yılı geri bırakıyoruz. Sermaye piyasalarımızın gelişimi için öz kaynaklarımızla ve deneyimli çalışanlarımızla birçok başarılı iş gerçekleştirdik ve aynı heyecanla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”Ekrem Arıkan, AECSD & AMEDA İstanbul Summit 2024″ün 40″tan fazla ülkenin sermaye piyasalarını İstanbul Finans Merkezi”nde (İFM) buluşturduğunu ve yalnızca Avrasya, Orta Doğu ve Afrika bölgeleri için değil, uluslararası sermaye piyasaları açısından da önemli çıktılar sağladığını vurguladı.Bu çıktıları anlatan Arıkan, “Finansal teknoloji ve altyapı hizmetlerimizle ortaya koyduğumuz merkezi saklama rolümüzle, Türkiye olarak bölgesel merkez olabileceğimiz yönünde yorumlar dikkat çekici geri bildirimlerden oldu. Gelişmiş altyapımız, ürün ve hizmet çeşitliliğimizle merkezi saklama kuruluşları arasında öncü ve farklı bir yerde olduğumuzun açıkça ifade edilmesini önemsiyoruz. Zirvede, Fas Merkezi Saklama Kuruluşu ile mutabakat zaptı imzaladık. Aynı zamanda dönem başkanlığını yürüttüğümüz AECSD ile yönetim kurulunda bulunduğumuz AMEDA birlikleri arasında işbirliğini güçlendirecek mutabakat zaptına imza attık. Bu protokollerle iki bölgenin üye ülkeleri arasında bilgi ve deneyim paylaşımı hedefliyoruz. Türkiye olarak köprü görevi üstlenmemiz ise mutluluk verici. Yeni işbirliklerinin önünü açan bu adımlar, MKK olarak kuruluşumuzun ve ülkemizin güçlü altyapısını ortaya koymamızı sağlıyor.” diye konuştu.- “ÇEŞİTLİ ÜLKELERDEN ÜRÜN VE HİZMETLERİMİZE DAİR TALEPLER ALIYORUZ”MKK Genel Müdürü, Elektronik Yönetim Kurulu Sisteminin (e-YKS) 20 kadar bankanın içinde bulunduğu, 200″den fazla şirket ve önemli holding grupları tarafından kullanıldığını anlattı.Elektronik Genel Kurul Sisteminin ise (e-GKS) 2024″te 600″e yakın şirketin genel kurul toplantısına ve 20 bine yakın katılımcının elektronik ortamda iştirakine aracılık ettiğini bildiren Arıkan, yabancı yatırımcıların e-GKS kullanımının gittikçe arttığını vurguladı.Arıkan, e-GKS”nin Endonezya için uyarlanan versiyonunun 2020″den bu yana aktif olarak Endonezya sermaye piyasalarında pay senedi ihraç eden şirketler tarafından başarıyla kullanıldığına işaret ederek, şunları kaydetti:”Endonezya”da borçlanma araçları genel kurullarının eASY.KSEI üzerinden yapılacağı projemiz de tamamlandı ve canlıya alma çalışmalarımız sürüyor. Sri Lanka, Fas, Kenya ve çeşitli ülkelerden ürün ve hizmetlerimize dair çeşitli talepler alıyoruz. Bugünlerde Sri Lanka ile devam eden bir süreç var, yakında olumlu şekilde somutlaştığında duyurmak uygun olacaktır. Finansal altyapı kuruluşu olarak ürün ve hizmetlerimiz genellikle yasal düzenlemeye dayandığından, ülkelerin ilgili mevzuatında çalışma yapılması gerekebiliyor ve süreç uzayabiliyor. Zirve, bu konuda iletişim ve bilgi paylaşımını hızlandırdı. Taleplerin zamanla daha somutlaşmasını bekliyoruz.”- “ADIMIZDA YER ALDIĞI GİBİ PİYASALARIMIZ İÇİN “MERKEZİ” BİR KONUMDAYIZ”MKK Genel Müdürü, finansal okuryazarlığa sundukları katkıya da değindi.Kamuyu Aydınlatma Platformu (KAP) ve Veri Analiz Platformunda (VAP) düzenli olarak finansal piyasalardaki gelişmeleri ve verileri paylaştıklarını hatırlatan Arıkan, yatırımcıların uyruk, bireysel ve kurumsal dağılımları, bölgesel, yaş aralığı ve portföy dilimleri gibi kırılımların yanı sıra pay piyasasında risk eğilimlerini ölçen Risk Eğilim Endeksi (REKS) gibi pek çok ilgi çekici veri ve analizin de yayınlandığını ifade etti.”Adımızda yer aldığı gibi piyasalarımız için “merkezi” bir konumdayız.” diyen Arıkan, “Bu kapsamda sosyal medya paylaşımlarımız ve basınla kurduğumuz iletişimimizle özellikle güvenilir ve doğru verinin paylaşılması yönünde finansal okuryazarlığın artırılması için çalışıyoruz. Sermaye Piyasası Kurulumuza bu yönde başlattığı çalışma doğrultusunda veri paylaşımı gerçekleştiriyoruz. Sıkça altını çizerek “ölçmediğinizi yönetemezsiniz” diyoruz ve piyasaların ölçülerek yönetilebilmesi için imkanlarımızı tüm piyasa aktörlerine sunmak için çalışıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.Ekrem Arıkan, finansal okuryazarlığın artırılmasına yönelik 2024″te “Sektör Kampüste” programı kapsamında 4 ayrı dersi 5 farklı üniversitede verdiklerini ve finansal okuryazarlığı toplum nezdinde artırmak için ilerleyen dönemde de çalışmalara devam edeceklerini belirtti.Gayrimenkule Dayalı ve Gelişen Finansal Araçlar Bilgi Sistemi (GEFAS) ile de yatırımcıların sermaye piyasası araçları yoluyla gayrimenkule yatırım seçeneklerini çeşitlendirebilmesi için borsada işlem gören yatırım araçlarının verilerini paylaştıklarını dile getiren Arıkan, kullanıcıların, İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) üyesi ülkelerin sermaye piyasalarında işlem gören yatırım araçlarına ilişkin verilere GEFAS üzerinden erişebildiğini hatırlattı.- “SAKLANAN MENKUL KIYMETLERİN TOPLAM PİYASA DEĞERİ 20 TRİLYON LİRAYI ÇOK RAHAT AŞACAK”Ekrem Arıkan, yatırımcıların profesyoneller tarafından yönetilen yatırım fonlarını daha fazla tercih etmeye başlamasının Türkiye”de yatırım kültürü gelişiminin göstergesi olduğuna dikkati çekti.Arıkan, yatırımcı gelişimi konusunda şu bilgileri paylaştı:”Pay senetlerine doğrudan yatırım yapan sayı zaman zaman dalgalanıp, halka arzların azaldığı dönemlerde düşüşler gösterirken, yatırım fonu yatırımcı sayısının sürekli ve istikrarlı bir artışla bugün 5,5 milyona geldiğini görmek son derece olumlu ve sevindirici. Yatırımcılara sunduğumuz güven, Takasbank”ın TEFAS ve MKK”nın KAP hizmetleri üzerinden yatırım fonlarına ilişkin her türlü detaylı bilgiye ve karşılaştırmaya kolaylıkla erişilebilmesi ve güçlü teknolojik altyapının da bu gelişmelerde elbette büyük katkısı var.”MKK”da saklanan menkul kıymetlerin toplam piyasa değerinin 20 trilyon liraya oldukça yakın olduğunu aktaran Arıkan, önümüzdeki günlerde pay senetleri değerlerinde yukarı doğru hareketle bu tutarın çok rahat 20 trilyon lirayı aşacağını vurguladı.Arıkan, pay piyasasında yatırımcı sayısının son halka arzlarla 7 milyon seviyesini tekrar aştığına işaret ederek, bakiyeli toplam yatırımcı sayısının 10,8 milyon civarında seyrettiğini ifade etti.Kripto varlıklara ilişkin yapılacakların 2025 ajandasında önemli bir proje olarak yer aldığını anlatan Arıkan, sözlerini şöyle sürdürdü:”Kuracağımız Kripto Varlıklar Merkezi Kayıt Sistemi hizmetimize dair gerekli altyapı için hazırlıklarımızı ilgili paydaşlarımızla koordineli olarak yürütüyoruz. Detaylı sorumluluklar ve işlevler, Sermaye Piyasası Kurulumuzun düzenlemeleri ile şekillenecek ve nihai halini alacak. Platformlar ve saklamacı bankalarla kuracağımız entegrasyonlarla güvenli bir kayıt ve raporlama altyapısı kuracağız, oluşturulacak kontrol mekanizmaları ile 2025 yılında sistemin güvenli olarak hayata geçmesi için çalışacağız.”- “KAZAKİSTAN VE TACİKİSTAN İLE DE OMNİBUS ÜYELİKLERİ İÇİN ÇALIŞMALARIMIZ SÜRÜYOR”Ekrem Arıkan, 2020 yılında Euroclear gibi global saklama alanında en büyük kuruluşlardan birinin üyeleri olmasının ardından, devlet iç borçlanma senetleri için omnibus altyapısını hayata geçirdiklerini ve yurt dışından havuz hesaplar aracılığıyla borçlanma araçlarına yatırımcı erişimini sağladıklarını belirtti. Bu altyapının bugün büyük bir hacimle aktif olarak çalıştığını vurgulayan Arıkan, 2025 yılında ise diğer büyük global saklama kuruluşu Clearstream ile benzer bir çalışmayı tamamlamak üzere yakın zamanda görüştüklerini ve bu yapının 2025 içinde hayata geçmesini planladıklarını ifade etti.MKK Genel Müdürü Ekrem Arıkan, uluslararası birçok işbirliği ve ilişki ağı geliştirdiklerini, ürün ve hizmet ihracatında yeni ülkelerle artış kaydedeceklerine inandıklarını belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:”Özellikle Türk Devletler Teşkilatı bünyesinde ve gelişmekte olan yakın coğrafyamızdaki ülkelere yönelik entegrasyon ve altyapı geliştirme çalışmalarında yeni ve önemli projelerimiz var. Azerbaycan sonrasında Kazakistan ve Tacikistan ile de omnibus üyelikleri için çalışmalarımız sürüyor. Ayrıca Fas ve Kenya gibi ülkelerle işbirliklerini somutlaştırmak üzere aktif iletişim halindeyiz. Çeşitli altyapı dönüşümlerimiz piyasaya yansımamakla birlikte oldukça önemli ve kritik geçişler. Özellikle KAP ve e-GKS sistemlerimizin altyapılarında çok önemli dönüşümleri yakın zamanda tamamlayacağız, bunlar altyapımızı daha esnek ve güçlü kılacak. Veri hizmetlerini geliştirmeyi ve finansal okuryazarlığın artırılmasını önemsiyoruz. Bu yöndeki çalışmalarımız katlanarak devam edecek. VAP ve diğer ürünlerimizde piyasalara ilişkin sunduğumuz veri ve istatistikleri daha da zenginleştirmeyi hedefliyoruz. Sermaye Piyasası Risk Merkezi geliştirmeleri, PUSULA Risk modülü, e-YATIRIMCI İhraççı Şirketler modülü, şirketlere API portal açılması ve daha birçok projeyi de önümüzdeki yıl gerçekleştirmek üzere çalışacağız.”
Source: Www.star.com.tr
Yeni dönemde Suriye’de Arap ülkelerinden ne bekleniyor?
Mardin Artuklu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Rakipoğlu, Suriye’deki yeni dönemde Türkiye ve Arap ülkeleri işbirliğinin önemini AA Analiz için kaleme aldı.
Suriye’de 2011’de barışçıl protestolarla başlayan ve daha sonra rejimin sert tepkileriyle iç savaşa dönüşen süreç, bölge ülkeleri için güvenlik, insani yardım ve siyasi istikrar açısından önemli sonuçlar doğurdu. 27 Kasım 2024″te başlayan ve 8 Aralık’ta rejimin düşmesi ve Şam’ın özgürleşmesi ile sonuçlanan yeni süreç ise başta mülteci meselesi olmak üzere ortaya çıkan krizlerin çözümü adına fırsatlar ortaya çıkardı.
Bu noktada, Türkiye ve Arap ülkelerinin ortaklığı yeni bir dönemin kapısını aralayarak Suriye’nin yeniden inşasında önemli bir rol oynayabilir. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Katar merkezli Al Jazeera kanalına verdiği röportajda işaret ettiği üzere bu işbirliği, Suriye’de istikrarın ve iç barışın sağlanması, ülkenin uluslararası sisteme yeniden entegrasyonu açısından kritik bir öneme sahiptir.
Yeniden inşa ve kalkınma
Suriye’nin yeniden inşası ve ekonomik kalkınması adına Katar ve Kuveyt başta olmak üzere Körfez ülkeleri Türkiye ile işbirliği yaparak bölgede önemli roller üstlenebilir. Katar, savaş sürecinde Türkiye ile işbirliği yaparak hem siyasi hem de istihbarı alanda Suriye’nin özgürleşmesinde kritik destek sağladı. Suriye’nin yeniden kalkınması için maddi kaynak sağlama noktasında öncü rol oynayabilecek olan Katar, Halep gibi şehirlerin altyapısının yeniden inşasında etkili bir aktör olarak öne çıkabilir. Ayrıca 2009’da rafa kaldırılan Katar-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı da yeniden gündeme geldi. Bu anlamda gerek Türk şirketlerinin başta Halep olmak üzere Suriye’nin muhtelif şehirlerine yapacağı yatırımlar gerekse Katar’ın yeniden inşa ve kalkındırma adına yapacağı yatırımlar Suriye’nin istikrarına katkı sağlayabilir. Ayrıca, Kuveyt’in insani yardım alanındaki geçmiş deneyimleri ve uluslararası platformlarda bu alanda aldığı ödüller, bu ülkenin Suriye’nin kalkınma sürecine doğrudan katkı sunabileceğini gösteriyor.
Katar ve Türkiye’nin, Suriye’nin uluslararası sisteme entegrasyonu için kuracağı çok boyutlu ilişkiler, bu süreçte öncü rol oynayabilir. Bu işbirliği, maddi kaynak üretiminin yanı sıra diplomatik kanalların açılması, Suriye’nin yeniden inşası ve kalkınması için gerekli uluslararası desteğin sağlanmasında kilit bir işlev görebilir. Bu anlamda Türkiye’nin ve Katar’ın diplomatik temsil atamalarını başlatması ve Bakan Fidan’ın Şam ziyareti Ankara-Doha ortaklığında Suriye’deki yeni yönetimin tanınma sürecini hızlandırabilir.
Körfez’deki diğer küçük devletlerin, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) politikalarını takip ettiği göz önüne alındığında, bu iki aktörle işbirliği yapılması da stratejik bir önem taşıyor. Suudi Arabistan ve BAE’nin bölgesel istikrar ve ticaret noktasında çıkar elde etme arzusu, Suriye’nin yeniden inşasında bu ülkeleri Türkiye ile ortak hareket etmeye teşvik edebilir. Öte yandan iki ülkenin de İran’ın nüfuzunu dengeleme adına Suriye’deki etkinliklerini artırma projelerini hayata geçirmeleri beklenebilir. Örneğin İran’ın rejimin düşmesi sonrası petrol sevkiyatını kesme hamlesine karşı Suudi Arabistan’ın bu boşluğu doldurma yönünde adımlar attığı görülüyor. BAE ve Suudi Arabistan’ın Türkiye ile son dönemde yakaladığı normalleşme ve ilişkilerin konsolidasyon süreci, iki ülkenin Suriye’deki yeni yönetimle sınırlı da olsa angaje olmalarını sağlayabilir.
Türkiye’nin Suriye sürecinde işbirliği yapabileceği diğer önemli aktörler arasında Lübnan, Ürdün ve Irak bulunuyor. Lübnan Başbakanı Necib Mikati’nin Türkiye’ye yaptığı son ziyarette olumlu mesajlar vermesi, Lübnan’ın Türkiye’nin Suriye’deki varlığından memnuniyet duyduğuna işaret etmesi açısından oldukça önemlidir. Özellikle Lübnan ve Ürdün, Suriyeli mültecilerin gönüllü, onurlu ve güvenli bir şekilde geri dönüşü için Türkiye ile ortak hareket edebilir. Bu ülkeler, mültecilerin dönüşü için gerekli altyapının sağlanması, istihdam imkanlarının oluşturulması, güvenliğin temin edilmesi ve ortak göç politikalarının belirlenmesi gibi konularda Türkiye ile işbirliği yapabilir.
Irak da hem coğrafi yakınlığı hem de tarihi bağları dolayısıyla Suriye’nin istikrarına katkı sunacak potansiyel bir aktör olarak dikkat çekiyor. Nitekim Suriye’deki istikrarsızlığın doğrudan güvenlik ve göç krizine dönüşüp yansıdığı ülkelerin başında Irak geliyor. Bağdat yönetimi, Türkiye’nin yapıcı rolüne dahil olarak Suriye’nin yeni dönemine katkı sunabilir.
Türkiye ve Arap ülkeleri ortaklığı
Türkiye ve Arap ülkelerinin Suriye’deki ortaklığı, bölgenin uzun süredir karşı karşıya olduğu jeopolitik ve insani krizlerin çözümüne yönelik önemli fırsatlar sunuyor. Bölgesel çatışma alanlarına yerel çözümler üretmek aynı zamanda dış aktörlerin krizlere müdahil olmalarına da ket vuruyor. Filistin dosyasında Türkiye ile işbirliği yapan Mısır ve Ürdün gibi ülkelerin Suriye sürecinde aktif rol üstlenmek istemesi, bu ortaklığın bölgesel barış ve istikrara yönelik katkısını artırabilir. Özellikle Mısır ve Ürdün, iç kamuoylarındaki dönüşüm taleplerini bastırmak ve uluslararası toplumda barış sürecine katkı sunan aktörler olarak tanınmak istiyorlar.
Türkiye’nin Arap ülkeleriyle işbirliği yaparken belirttiği temel ilkeler arasında PKK/PYD ve DAEŞ gibi terör örgütleriyle mücadele, komşu ülkelere tehdit oluşturulmaması, azınlıklara yönelik yapıcı yaklaşımlar ve kapsayıcı bir yönetim anlayışı yer alıyor. Bu ilkeler, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve siyasi birliğinin sağlanması açısından kritik öneme sahiptir.
Sonuç olarak, Türkiye ve Arap ülkelerinin Suriye’nin yeni döneminde kuracağı ortaklık, bölgenin yeniden inşası ve uluslararası sisteme entegrasyonu açısından hayati bir öneme sahiptir. Katar ve Kuveyt gibi Körfez ülkelerinin kalkınma desteği, Suudi Arabistan ve BAE’nin ekonomik katkıları, Lübnan ve Ürdün gibi komşu ülkelerin mülteci sorunlarının çözümüne yönelik işbirliği, Suriye’nin geleceğini şekillendirebilecek temel unsurlardır. Türkiye’nin bu süreçte hem bölgesel hem de uluslararası aktörlerle kuracağı dengeli ve yapıcı ilişkiler, Suriye’nin istikrara kavuşmasında kritik bir rol oynayacaktır. Bu ortaklık, yalnızca Suriye için değil, bölgenin tamamı için barış, istikrar ve refah getirebilecek bir model sunuyor.
[Dr. Mehmet Rakipoğlu, Mardin Artuklu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesidir.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Suriye”deki yeni manzara Batı”nın iddiasını yerle bir etti!
Milli İstihbarat Akademisi (MİA) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Yenal Göksun, AA muhabirine Suriye”deki son duruma ilişkin açıklamalarda bulundu.Suriye”deki muhalif gruplar içerisinde “radikal” grupların da bulunduğuna dair iddialara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Göksun, “Muhalif gruplar arasında radikallerin olduğuna ilişkin yargıların biz daha çok Batı medyasını ve Batı siyasal söyleminin Suriye krizini ta en başından beri destekleyen açıklamalarından görüyoruz. O yüzden bu radikal unsurlar söylemlerine biraz daha temkinli yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum.” şeklinde konuştu.Göksun, kimin radikal olup olmadığına karar verecek mekanizmaların siyasal söylemlerden oluştuğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:”Suriye”de Baas rejiminin çöküşüyle birlikte ortaya çıkan yeni idarenin tam olarak Suriye halkı nezdinde nasıl algılandığına bakmamız önemli. Suriye halkının tepkisine baktığımızda başkent Şam”da, Hama”da, Humus”ta, Halep”te meydanlarda sevinç gösterileri düzenleyen Suriyelilerin aslında her ideolojiden, her mezhepten, her dinden Suriyeliler olduğunu görüyoruz. Bu şu demek; Türkiye”den ya da Batı merkezi söylem yönetim merkezlerinden bu grupların “radikal” olduğuna ilişkin inşa edilen söylem Suriye”de tam olarak öyle anlaşılmıyor.”- “MUHALİF GRUPLARIN AÇIKLAMALARI SURİYE HALKIYLA UYUMLU”Suriyelilerin yeni yönetimin nasıl bir yönetim olacağına ilişkin tepkisine bakıldığında “radikal” algısına sahip olunmadığının görüldüğünü ifade eden Göksun, “Her toplumun, her kültürün kendine özgü bir bağlamı var, bir inanç sistemi var, bir ilişkiler ağı var. Bizim gördüğümüz ve medyaya da yansıyan görüntüler ve bu muhalif grupların yaptığı açıklamalara baktığımızda aslında Suriye halkının kültürel ve toplumsal bağlamıyla uyum içerisinde olduğunu görüyoruz.” diye konuştu.Göksun, Suriyeli muhalif grupların farklı ideolojik bakış açılarına sahip olduklarını ve farklı toplumsal gruplardan geldiklerini belirterek, şunları anlattı:”Şunu söyleyebiliriz ki bütün bu muhalif grupların tek bir hedefi var, Baas rejiminin ortadan kalkması. Bu başlı başına Suriye halkını ve muhalif grupları bir araya getirecek ve kenetleyebilecek çok güçlü bir olgu. Çünkü biz yine Suriye halkının refleksine, tepkilerine baktığımızda, Baas rejiminin düşmesinden sonra bütün alanlarda bir özgürleşme hissiyatını ve deneyimini yaşadıklarını ifade ediyorlar. Dolayısıyla muhalif gruplar arasında çeşitli görüş ayrılıkları, ideolojik farklılıklar olabilir. Kaldı ki bu tür ayrılıklar kimse kusura bakmasın her ülkede, her toplumda olması gerekir, bu zaruridir. Herkesin aynı düşünmesini bekleyemezsiniz.”Suriye”deki yeni yönetimin ilk hedefinin, Suriye”nin geleceğini Suriye halkıyla birlikte inşa edebilecekleri bir yapıyı, güven ve huzur içerisinde, çatışmaya girmeden tesis edebilecekleri bir sistem kurmak olduğunu belirten Göksun, “Suriye”nin karşısındaki en büyük meydan okuma şu anda radikal gruplar diye adlandırılan şeyler değil ya da Suriyeli muhalif grupların farklı ideolojilere sahip olması değil.” ifadesini kullandı.- “MEŞRUİYET TABANI AYAĞININ ALTINDAN ÇEKİLMİŞ OLDU”MİA Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Göksun, Suriye”de yeni bir sayfa açıldığını ve bunun Suriye tarihindeki ilk sayfa olmadığını vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu:”Suriye halkının bu yeni açtığı sayfa Suriye”nin toprak bütünlüğünü temin etmek ve Suriye halkının tek bir devlet çatısı altında yaşamasını amaçladığını gösteriyor. Bu yeni açılan sayfanın yarattığı rüzgarda SDG/YPG/PKK gibi terör oluşumlarının meşruiyet kaynaklarının ortadan kalktığını görüyoruz. Çünkü biraz da Batı söyleminin desteklemesiyle terör örgütü PKK/YPG orada DAEŞ terör örgütüne karşı mücadelenin asli unsuru olarak öne sürülmüştü, bu yolla meşruiyet kazanmıştı ve orada askeri, ekonomik ve diğer idari yapılanmalar çerçevesinde kurumsallaşma çabalarına gitmişti. Şimdi bu meşruiyet tabanı ayağının altından çekilmiş oldu.”Batı”nın, terör örgütü PKK/YPG”nin, “Suriye”de DEAŞ ile mücadele ettiğine” ilişkin meşruiyet zemini oluşturma çabalarının anlamsız kaldığına ve bu durumun sadece Batı değil, Suriye içerisinde de karşılık bulmadığına dikkati çeken Göksun, “Yeni kurulan hükümet daha geniş bir mutabakata hitap ediyor. Suriye halkının daha geniş bir kesimini kapsayan, onları da yönetimin bir parçası haline getiren bir yönetim öneriyor. Dolayısıyla böyle bir siyasal ortamda zaten SDG”nin (terör örgütü YPG/PKK) dayandığı siyasal meşruiyet ayakları da kırılmış oluyor.” dedi.Göksun, terör örgütü PKK/YPG/SDG”nin artık sadece dış yardımlar üzerine kurgulanmış, Batı tarafından öne sürülen meşruiyet zeminini yitirmiş ve sürdürülebilir olmayan silahlı bir yapılanmaya dönüştüğüne dikkati çekerek, “Hem yeni Suriye yönetimi hem de Türkiye”nin resmi kurumları tarafından yapılan açıklamalarda Fırat”ın doğusunda da artık böyle bir oluşumun istenmediği çok net bir şekilde ortaya konuldu. Dolayısıyla bu süreç çok büyük ihtimalle kan dökülmeden müzakere yoluyla, silahların bırakılması yoluyla ve o toprakların yine Suriye halkına, burada Kürt, Sünni, Arap, Türkmen ayırmadan söylüyoruz bunu, Suriye halkına yani esas sahiplerine geri verilmesiyle neticeleneceğini söyleyebiliriz.” ifadelerini kullandı.Suriye”deki yeni yönetimin de Türkiye”nin de Fırat”ın doğusunda bir “terör varlığı” olmamasına ilişkin ortak açıklamalarda bulunduğunu hatırlatan Göksun, terör örgütü YPG/PKK/SDG”nin silah bırakmaması halinde bir askeri operasyonun da gerçekleşme ihtimalinin bulunduğunu dile getirdi.
Source: Www.star.com.tr
İran”dan Suriye açıklaması: Doğrudan bağlantımız bulunmuyor
İran”ın resmi haber ajansı IRNA”ya göre, Bekayi, haftalık basın toplantısında gündeme dair soruları yanıtladı.Ülkesinin Suriye politikasına ilişkin açıklamalarda bulunan Bekayi, İran”ın önceden Suriye”ye müdahalesinin “terörizmle mücadele” amacıyla olduğunu öne sürerek, “Geçmişte bazı gruplarla iletişimdeydik. Ancak, Suriye”deki mevcut yönetimle doğrudan bir bağlantımız bulunmamaktadır.” dedi.Türkiye ile Suriye konusunda fikir alış verişinde bulunduklarını dile getiren Bekayi, “Bölge ve Suriye”deki gelişmelere dahil olan her aktör ve taraf, olaylara ilişkin kendi özel anlatılarına sahip. Ancak, bu anlatıların tamamı bizim tarafımızdan kabul edilmek zorunda değildir.” ifadelerini kullandı.Son gelişmelerden sonra Suriye”de hiç bir İran vatandaşının bulunmadığını belirten Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, “Suriye”deki belirsizlikten dolayı, vatandaşlarımızın Suriye”ye gitmesini tavsiye etmiyoruz. Diplomat ve askeri danışmanlarımız Suriye”den çıktı. Şu an Suriye”de İran vatandaşı bulunduğunu sanmıyorum.” açıklamasında bulundu.
Source: Www.star.com.tr