Yapay zeka hakem de olsa Süper Lig’de mutlu olmaz
Yapay zeka hakem; bir boks maçı yönetti. Ringde dövüşen iki devin ortasında, hiçbir insana bulaşmadan puanlama yapan bir algoritma düşünün. Bunu yıllar önce söyleseydiniz; “Olmaz…” derdik. Ama gerçeğe dönüşünce anladık ki; başka bir dünyaya uyanmışız.Ve anladık ki, yapay zeka yumruklardan korkmuyormuş.Türkiye Süper Lig’inde hakem kararlarının tartışılmadığı bir hafta var mı? Yok. VAR sistemi geldi, tartışmalar ikiye katlandı. Şimdi bir de yapay zeka hakem olsa… Haydi, hep birlikte düşünelim. Yapay zeka hakem Süper Lig’e gelseydi ne olurdu?Muhtemelen bir hafta bile dayanamazdı! Çünkü bizim ligimizde kararları insana bırakmazsan, taraftarlar algoritmaya hücum eder.Önce şu soruyu soralım.Yapay zeka hakem, kime torpil geçecek? Bir Beşiktaş-Galatasaray maçında, 90+5’te bir penaltı çalsa… Algoritma mı suçlanır, yoksa “Bu yazılım kesin Galatasaraylı” diye bağıran taraftarlar mı olur?Belki de Fenerbahçeliler, “Yapay zeka bile sahadaki gerçekleri görmüyor” diye protesto eder. Trabzonsporlular ise, “Bu algoritma bizim Karadeniz rüzgarını tanımıyor” diye Google’a dava açar.Ve en komiği… Yapay zeka bir karar verse, futbolcular hemen kameraların önüne çıkıp, “Bu yapay zeka kesin 3 büyüklerin lobisine çalışıyor” diyebilir.Düşünsenize, bir Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde yapay zeka bir ofsayt kararı verse… İki saat içinde Twitter’daki TT listesinin yarısı “Yapay zeka, Google Translate ile ofsayt çizmiş” olur.Ama olay burada bitmez. Sosyal medyada “Yapay zeka hakem hangi yazılımcı tarafından eğitildi?” diye komplo teorileri yayılır. Bir grup taraftar, algoritmanın kodlarına ulaşmaya çalışır. Diğer grup ise Google’ın merkez binasının önünde “Hakem hata yaptı” pankartlarıyla toplanır.Düşünün, yapay zeka hakem, bir futbolcunun itirazına kırmızı kart verse… Ya da hakeme sürekli bağıran bir oyuncuya sarı kart değil de, “Öfke yönetimi dersi öneriliyor” mesajı verir mi?Hatta Emre Belözoğlu’nun saha kenarındaki enerjisini algılayıp, “Lütfen sakinleşin. Enerji verimliliği için sesinizi kısın” diyebilir mi?Belki de Süper Lig’in o klasik “Şampiyonlar son haftada belirlenir” geleneği sona ererdi. Çünkü yapay zeka, şike söylentilerini ortadan kaldırırdı. Ama bir dakika… O zaman Süper Lig’in ruhu da kaybolmaz mıydı?Kim şampiyon olurdu derseniz, açıkçası o algoritmayı yapan mühendis bile çözemezdi. Çünkü algoritmanın favorisi yoktur, sadece istatistik vardır.Yapay zeka hakem olsa bile Süper Lig’de kimse mutlu olmaz. Çünkü burada mesele kararın doğruluğu değil, tartışma keyfidir. Taraftarlar tribünde bağırırken, algoritmanın mantıklı kararlarını dinler mi? Hiç sanmıyorum.Yapay zeka hakem Süper Lig’e gelseydi, biz yine tartışırdık. Ama bu kez, “Yapay zekayı kim yazdı?” diye kavga ederdik. Ve kabul edelim, Süper Lig’in büyüsü tam da burada. Futbol da adalet arıyorsaŞaka bir yana…Süper Lig’de öyle maçlar var ki; gerçekten de yapay zeka hakem bile olsa işin içinden çıkamaz.Öyle tartışmalı kararlar veriliyor ki, gerçekten sonuçları etkiliyor, şampiyonluk yarışında zirveyi değiştiriyor.Adalet istekleri boşuna değil.Gerçekten de adalet sadece günlük hayatımız için değil; sporda, Türkiye’de futbol için de geçerli…Ve bazı şeyler değişinceye, her şey yerli yerine oturuncaya kadar yabancı hakem meselesine ben de sıcak bakıyorum.Çünkü olmuyor, hiçbir şey değişmiyor.Ve giderek dengeleri bozuyor.Türkiye’de futbol sistematik olarak bir adalet krizine dönüşmüş durumda. “Hakemler de insan, hata yapar” demek işin kolay yolu. Fakat hatalar sadece bir, iki maçla sınırlı kalsa kabul edilebilir belki. Ama öyle maçlar izliyoruz ki, hatalar şampiyonluk yarışını değiştiriyor. Lig dengeleri altüst oluyor.Ve daha kötüsü… Bu durum artık alışkanlık haline geldi. Tartışmalar yıllardır bitmiyor, hiçbir şey düzelmiyor. Hakem performanslarının, her sezon başında umutla başlayan takımları nasıl çöküşe götürdüğünü izlemek sıkıcı bir tekrara dönüştü. Çin işi Japon işibunu yapan üç kişiDünyada işler değişiyor. Hem de ne değişmek… Eskiden rekabetin göbeğinde birbirine “O tamponu fazla uzatma” diyen üç Japon otomotiv devi, bugün aynı masada oturup “Biz bu işi birlikte yaparız” diyor. Nissan, Honda ve Mitsubishi, otomotiv dünyasının en şaşırtıcı manevralarından birine hazırlanıyor. Üç dev, tek bir çatı altında birleşmeyi planlıyor.Bu üç marka, bir zamanlar birbirinin gölgesine bile tahammül edemezken, şimdi tek bir ailenin çocukları olmaya karar verdi. Hani şu Japonların “birlikten güç doğar” felsefesine hep hayran kalırız ya, işte bu tam da onun küresel versiyonu.Daha birleşme olmadı, şimdilik “Biz bir konuşalım, bir çay içelim, bakalım anlaşabilecek miyiz?” modundalar. Ama şimdiden hayalleri büyük. Eğer bu birliktelik gerçekleşirse, yıllık 8 milyon araç satışıyla Toyota ve Volkswagen’in ardından dünyanın en büyük üçüncü otomobil üreticisi olacaklar.Bu ittifakın asıl hedefi ise geleceğin dünyasında yer edinmek. Elektrikli araçlar, yazılımlar, karbon nötr üretim… Tesla ve BYD gibi devlerle başa çıkmak kolay değil ama Japonlar teknolojiyi bir sanat gibi görür, bunu da herkes bilir. Elektrikli araç pazarında “Japon işi” bir kalite yaratacaklarına şüphe yok. Körfez sadece İzmir’indeğil Türkiye’nin meselesiSiyaset özellikle yerel siyaset karşılıklı konuşmalar, atışmalar, suçlamalar, eleştiriler üzerinden yapılıyor. Ve genellikle de bir siyasinin yayınladığı sosyal medya mesajı veya basın bültenine cevap vererek, karşılıklı olarak bu konu uzatılarak devam ediyor.Gittiğim toplantılarda bu konuşmalar, bu açıklamalar elbette konuşuluyor, değerlendiriliyor.Siyasetçiler girdikleri bu kısır döngünün içinde çıkamadıkları gibi böyle bir girdabın içinde olduklarını da anlamıyorlar.Oysa siyaset bir çözüm üretme sanatıdır.Örneğin İzmir körfezinin temizliğiyle ilgili tartışmaları izliyorsunuz.Hep yazıyorum.Körfezin temizlenmesi, derinleştirilmesi ve dolayısıyla limanın işletilmesinden körfezin daha verimli kullanılmasına kadar birçok konu hem merkezi hükümetin, hem yerel yönetimin işidir.Ve hatta sadece İzmir’in değil; bütün Ege’nin meselesidir.Çünkü yapısal bir değişiklik ve çözüm isteniyorsa; Çanakkale’den Antalya’ya kadar uzanan bu geniş coğrafyanın da İzmir körfezini düşünmesi ve çözüm pratiklerinde ortak olması gerekir.Gelelim İzmir Körfezi’nin hikayesine… Körfezin temizliğiyle ilgili tartışmaları izliyorsunuz, değil mi? İşte tam da bu dediğim durumu yaşıyoruz. Bir taraf, “Biz planladık ama onlar izin vermiyor” diyor. Diğer taraf, “Biz yapacaktık ama siz başlatmadınız” diye cevap veriyor.Siyaset bir çözüm üretme sanatıysa, lütfen artık bunu hatırlayın. Yoksa körfez, siyasetçilerin laf yarışına kurban giden bir başka değerimiz olmaya devam edecek. Ve biz de toplantılarda aynı cümleleri duymaya devam edeceğiz: “Biz demiştik, onlar yapmamıştı.”
Source: Deniz Si̇pahi̇
Düzce”de jeotermal kaynak arama sahaları ihaleye çıkıyor
Düzce”nin Çilimli ve Kaynaşlı ilçelerinde bulunan 3 jeotermal kaynak ve 1 doğal mineralli su arama sahasına ruhsat verilmesi amacıyla açık teklif usulüyle ihaleye çıkılacak. Alanları 795-4 bin 508 hektar arasında değişen, muhammen bedelleri 390 bin lira, geçici teminat bedelleri ise 11 bin 700 lira olan sahaların ihalesi, 16 Ocak”ta 11.00-11.15 saatlerinde Düzce İl Özel İdaresi Encümen Toplantı Salonu”nda yapılacak. İstekliler gerekli belgeleri ihale günü saat 10.45″e kadar dilekçeyle birlikte Düzce İl Özel İdaresi Encümen Başkanlığı”na verecek.
Source: Dünya Gazetesi
Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli”yle 8 yılda 2,5 milyar lira tasarruf sağlandı
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, yazılı açıklamasında, söz konusu tüneli 26 Aralık 2016″da hizmete açtıklarını anımsattı.
Tünelin, 8 yıldır, İç Anadolu ile Batı Karadeniz”i birbirine bağlayan Ilgaz Dağı”nda hızlı ve güvenli bir ulaşım sağladığına işaret eden Uraloğlu, şu bilgileri paylaştı:
“Tünel Türkiye”de hayata geçirilen en önemli ulaştırma projelerinden biri. Ilgaz Dağı”nda inşa ettiğimiz 5 bin 488 metre ve 5 bin 480 metrelik çift tüplü tünelle daha önce 34 dakika süren 17 kilometrelik Ilgaz Dağı geçişini 5,6 kilometre kısaltarak 8 dakikaya, 2,5 saat süren Kastamonu-Çankırı arasını da 1,5 saate düşürdük. Ülkemizin ulaşım ağının kritik noktalarında yer alan güzergahta hizmete aldığımız Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli”ni, 2024 yılında 1 milyon 473 bin, açıldığı tarihten bugüne kadar ise 10 milyon 19 bin araç kullandı.”
Ilgaz Dağı sürücülerin korkulu rüyası olmaktan çıktı
Uraloğlu, özellikle kış aylarında trafik kazalarıyla gündeme gelen 1875 metre yükseklikteki Ilgaz Dağı”nın tünel sayesinde sürücülerin korkulu rüyası olmaktan çıktığına dikkati çekerek, tünelin hizmete girmesinden önce sürücülerin bu güzergahta yaşadığı zorlukların tarihe karıştığını vurguladı.
Uraloğlu, 1850 metre olan eski yol kotunu 1390 metreye indirerek yüksek standartlı ve güvenli ulaşım imkanını sağladıklarını belirtti.
Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli ile çevreye zarar veren karbon emisyonunu 37 bin ton azalttıklarının altını çizen Uraloğlu, “Tünelle, 8 yılda, akaryakıttan ve zamandan toplamda 2,5 milyar lira tasarruf sağladık.” ifadesini kullandı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Sürücülerin korkulu rüyası olmaktan çıktı! Dev projeden 2,5 milyar lira tasarruf
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli”ni açıldığı tarihten bugüne kadar 10 milyon 19 bin aracın kullandığını açıkladı. Bakan Uraloğlu, tünelle, 8 yılda, akaryakıttan ve zamandan toplamda 2,5 milyar lira tasarruf sağlandığını bildirdi. Uraloğlu, yazılı açıklamasında, söz konusu tüneli 26 Aralık 2016″da hizmete açtıklarını anımsattı.Tünelin, 8 yıldır, İç Anadolu ile Batı Karadeniz”i birbirine bağlayan Ilgaz Dağı”nda hızlı ve güvenli bir ulaşım sağladığına işaret eden Uraloğlu, şu bilgileri paylaştı:”Tünel Türkiye”de hayata geçirilen en önemli ulaştırma projelerinden biri. Ilgaz Dağı”nda inşa ettiğimiz 5 bin 488 metre ve 5 bin 480 metrelik çift tüplü tünelle daha önce 34 dakika süren 17 kilometrelik Ilgaz Dağı geçişini 5,6 kilometre kısaltarak 8 dakikaya, 2,5 saat süren Kastamonu-Çankırı arasını da 1,5 saate düşürdük. Ülkemizin ulaşım ağının kritik noktalarında yer alan güzergahta hizmete aldığımız Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli”ni, 2024 yılında 1 milyon 473 bin, açıldığı tarihten bugüne kadar ise 10 milyon 19 bin araç kullandı.”ILGAZ DAĞI SÜRÜCÜLERİN KORKULU RÜYASI OLMAKTAN ÇIKTIUraloğlu, özellikle kış aylarında trafik kazalarıyla gündeme gelen 1875 metre yükseklikteki Ilgaz Dağı”nın tünel sayesinde sürücülerin korkulu rüyası olmaktan çıktığına dikkati çekerek, tünelin hizmete girmesinden önce sürücülerin bu güzergahta yaşadığı zorlukların tarihe karıştığını vurguladı.Uraloğlu, 1850 metre olan eski yol kotunu 1390 metreye indirerek yüksek standartlı ve güvenli ulaşım imkanını sağladıklarını belirtti.Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli ile çevreye zarar veren karbon emisyonunu 37 bin ton azalttıklarının altını çizen Uraloğlu, “Tünelle, 8 yılda, akaryakıttan ve zamandan toplamda 2,5 milyar lira tasarruf sağladık.” ifadesini kullandı.
Source: Www.star.com.tr
Müsilaj bilim kurulu toplandı
Toplantıda atık su arıtma tesislerinin yetersizliğinden kaynaklanan kirliliğin Marmara Denizi’ni olumsuz etkilediği belirtildi. Denize kıyısı olan belediyelerin bir önceki eylem planında belirtilen ileri biyolojik arıtma tesisi kurma zorunluluğunu yerine getirmediği vurgulanarak mevcut atık su arıtma tesislerini ileri biyolojik atık su arıtma tesislerine dönüştürmelerinin aciliyetine dikkat çekildi. Bakan Yardımcısı Varank, “Belediyeler ileri biyolojik atık su arıtma tesislerini yapmadığı için Marmara Denizi’nin kirlilik yükü azaltılamadı. Gelinen süreçte, ileri arıtmaya dönüşüm oranının bugüne kadar sınırlı (%0.7) bir artış gösterdiği gözlendi” dedi. Marmara Denizi’nde ortaya çıkan müsilaj sonrası, 8 Haziran 2021 tarihinden itibaren 7/24 esasıyla, müsilajın temizlenmesine yönelik çalışmalar başlatıldı ve 7 Temmuz 2021 itibarıyla müsilaj temizlendi. Bakanlık koordinasyonunda ilgili kurum ve kuruluşlar ile üniversitelerin katılımıyla hazırlanan 22 maddelik “Marmara Denizi Eylem Planı” kapsamında yapılacak her türlü çalışmanın bilimsel olarak değerlendirilmesi amacıyla Bilim ve Teknik Kurulu oluşturuldu. HAFTA BAŞINDA YEREL YÖNETİMLERLE DE TOPLANTI YAPILDI Bu yıl 27 Haziran’da İstanbul’da toplanan Marmara Denizi Eylem Planı Koordinasyon Kurulu’nda, atık su arıtma tesislerini ileri biyolojik atık su arıtma tesislerine dönüştürmesi gereken belediyelerle toplantılar yapılması kararı alınmıştı. Alınan karar gereği belediyelerce yürütülen çalışmaların değerlendirildiği çalışma toplantıları yapıldı. İlk olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile 14 Ağustos’ta bir toplantı gerçekleştirildi. Müsilaj Bilim ve Teknik Kurulu toplantısı öncesi Marmara Denizi Havzası’nda bulunan diğer illerdeki yerel yönetimlerle de 23 Aralık Pazartesi günü Bakanlık binasında toplantı gerçekleştirildi. MÜSİLAJ İHBARLARI DEĞERLENDİRİLDİ Son günlerde, Marmara Denizi’nde müsilaj emarelerinin ortaya çıkması üzerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın ilgili birimleri ile Müsilaj Bilim ve Teknik Kurulu bir kez daha bir araya geldi. Bilim kurulu üyesi akademisyenler Bakan Yardımcısı Fatma Varank başkanlığında toplandı. “MÜSİLAJ 3 TEMEL NEDENE DAYANIYOR” Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren Bakan Yardımcısı Varank, müsilaj oluşumunun üç temel nedene dayandığını belirtti: Denizdeki sıcaklığın yükselişi, denizin durağanlığı ve artan kirlilik, özellikle azot ve fosfor artışı ile müsilaj oluşuyor. İlk iki madde bütünüyle iklim değişikliğine bağlı ve bununla doğrudan mücadele etme şansımız bulunmuyor. Ancak uyum sağlayabiliriz. Üçüncü maddede ise özellikle kentsel, endüstriyel ve tarımsal kaynaklı kirlilik baskısı sonucunda müsilaj oluşuyor. “AZOT-FOSFOR KİRLİLİK YÜKÜNDE ÇOK SINIRLI AZALMA SAĞLANDI” Bakanlık olarak yılda 2 kez Marmara Denizi Eylem Planı içerisinde yer alan faaliyetlerin gerçekleşme durumlarını takip ettiklerini söyleyen Varank, son günlerde Marmara Denizi”nin genelinde, deniz yüzeyinden 5 ila 25 metre arasında değişen derinliklerde müsilaj oluşumuna dair, bilim insanları ve balıkçılar tarafından Bakanlığa ihbarlar geldiğine dikkat çekti. BELEDİYELER İLERİ BİYOLOJİK ATIK SU ARITMA TESİSLERİNİ YAPMADI Bakan Yardımcısı Varank, “Belediyeler ileri biyolojik atık su arıtma tesislerini yapmadığı için Marmara Denizi’nin kirlilik yükü azaltılamadı. Gelinen süreçte, ileri arıtmaya dönüşüm oranının bugüne kadar sınırlı (%0.7) bir artış gösterdiği gözlendi. Marmara Denizi’ne deşarj edilen azot-fosfor kirlilik yükünde çok sınırlı azalma sağlanabilmiş, ayrıca yayılı kaynak kirliliğini önlemeye yönelik olarak yapılması gereken yapay sulak alanlar da fiziki imkansızlıklar nedeniyle yapılamamıştır. 2021 yılında yaşanmış olan müsilaj afetinin tekrar yaşanmaması adına gelinen nokta göz önünde bulundurularak acil alınması gereken tedbirleri ele aldık” dedi. 3 ÖNEMLİ EYLEM TAMAMLANMADI Toplantıda ilgili belediyelerin atık su arıtma tesislerinin son durumlarına ilişkin veriler Bilim Kurulu’na aktarıldı. Çevre Yönetimi Genel Müdürü Fatih Turan, 22 maddeden oluşan Marmara Denizi Eylem Planının 19 maddesinin tamamlandığını, 3 eylemin ise tamamlanamadığını belirtti, tamamlanamayan 5. maddede atık su arıtma tesislerinin ileri biyolojik atık su artıma tesisine dönüştürülme oranın çok düşük olduğuna dikkat çekti. Toplantıda, Marmara Denizi’nin mevcut durumu ve çözüm önerileri bilim insanları tarafından detaylı bir şekilde ele alındı. MARMOD ve DEN-İZ projelerinin analiz bulguları paylaşıldı. Prof. Dr. Barış Salihoğlu ve Prof. Dr. Burcu Özsoy, denizdeki çevresel kalite kriterlerinin yıllara göre değişimin anlatıldığı sunum yaptı. Ayrıca; Doç. Dr. Ahsen Yüksek, Prof. Dr. Gülşen Altuğ, Doç. Dr. Ayşegül Akpınar da Bilim ve Teknik Kurulu’nda sunum gerçekleştirdi. GÖRÜŞ VE ÖNERİLER SUNULDU Yapılan sunumlardan sonra bilim ve teknik kurulu üyelerine tek tek söz verilerek görüş ve önerileri alındı. * Bilim ve teknik kurulu üyeleri müsilajla mücadele için öncelikle arıtma tesislerinin ileri biyolojik olarak yapılması ve mevcut arıtmalarında uygun işletilmesi gerektiği, * Başta Susurluk Havzası olmak üzere derelerde uygun yerlerde fitoremidasyon çalışmasının uygulanabileceği, * Ekosistem temelli balık avcılığının yapılmasının önemi ve gereği vurgulandı. * Biyolojik mücadelenin önemine dikkat çekilerek yerli bakteri ile çalışmaların yapılabileceği önerildi. 13 ÜNİVERSİTEDEN AKADEMİSYEN BULUNUYOR Toplantıya Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Başkanı, Marmara Araştırma Merkezi Başkanı, Bursa Teknik Üniversitesi, Bursa Uludağ Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Piri Reis Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Kocaeli üniversitelerinden oluşan bilim kurulu üyeleri, konuya ilişkin çalışması olan akademisyenler ve Marmara Belediyeler Birliği katıldı.
Source: Internet Haber
Kurul Marmara Denizi için toplandı
Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, toplantıda atık su arıtma tesislerinin yetersizliğinden kaynaklanan kirliliğin Marmara Denizi”ni olumsuz etkilediği, denize kıyısı olan belediyelerin bir önceki eylem planında belirtilen ileri biyolojik arıtma tesisi kurma zorunluluğunu yerine getirmediği belirlendi.Mevcut atık su arıtma tesislerini ileri biyolojik atık su arıtma tesislerine dönüştürmelerinin aciliyetine dikkat çekilen toplantıda, Bakan Yardımcısı Varank, belediyelerin ileri biyolojik atık su arıtma tesislerini yapmadığı için Marmara Denizi”nde kirlilik yükünün azaltılamadığını, gelinen süreçte ileri arıtmaya dönüşüm oranının bugüne kadar sınırlı bir artış gösterdiğinin gözlendiğini bildirdi.Müsilaj oluşumunun üç temel nedene dayandığını belirten Varank, denizdeki sıcaklığın yükselişinin, denizin durağanlığının ve kirliliğin özellikle azot ve fosfor artışıyla müsilaj oluştuğunu kaydetti.İlk 2 maddenin bütünüyle iklim değişikliğine bağlı olduğunu, bununla doğrudan mücadele etme şansının bulunmadığını vurgulayan Varank, “Ancak uyum sağlayabiliriz. Üçüncü maddede ise özellikle kentsel, endüstriyel ve tarımsal kaynaklı kirlilik baskısı sonucunda müsilaj oluşuyor.” ifadesini kullandı.Toplantıda, Bilim ve Teknik Kurulu üyelerinden görüş ve önerileri de alındı.Müsilajla mücadele için öncelikle arıtma tesislerinin ileri biyolojik olarak yapılması ve mevcut arıtmaların da uygun işletilmesi gerektiği, başta Susurluk Havzası olmak üzere derelerde uygun yerlerde fitoremidasyon çalışmasının uygulanabileceği, ekosistem temelli balık avcılığının yapılmasının önemi ve gereğinin vurgulandığı toplantıda, biyolojik mücadelenin önemine dikkat çekilerek yerli bakteriyle çalışmaların yapılabileceği kaydedildi.
Source: Www.star.com.tr
Edirne”de istihdamı artıracak adım
Vali Sezer, Fatih Mahallesi”nde düzenlenen vatandaş buluşmasında, sanayi bölgelerinin kalkınma açısından önem arz ettiğini belirtti. Uzunköprü, Keşan ve İpsala”ya kurulan OSB”lerde çalışmaların hızlı şekilde sürdüğünü anlatan Sezer, “Uzunköprü OSB”nin altyapı ihaleleri yapılıyor, bir taraftan da firmaların taleplerini alıyoruz. Keşan OSB için de çalışmalar sürüyor. Oraya bir firmaya 550 milyon dolarlık yatırım yaptırıyoruz. Yer tahsisi yapıldı, çok büyük bir alüminyum firması geliyor. Keşan OSB”nin yüzde 60″ının bitirdik. İpsala OSB tamamlandı, Tarım Kredi Kooperatifleri oraya Türkiye”nin en büyük fabrikasını kuruyor, Balkanlar”a da hitap edecek şekilde.” diye konuştu.Sezer, OSB”lerin çevreye duyarlı olacağını vurguladı.Doğa dostu ve katma değeri yüksek OSB”lerin istihdam olanaklarını artıracağını anlatan Sezer, şunları kaydetti:”İlk olarak yeşil sanayiye önem veriyoruz. Kesinlikle çevreye zarar verecek hiçbir fabrikaya izin vermiyoruz. İkincisi yenilebilir olacak yani atık üretmeyecek. Üçüncü olarak da katma değer üretecek. Özellikle beyaz yakalıların da yoğunlukta çalışacağı fabrikalar olacak. Çünkü teknik sınıflarda mezun olan evlatlarımız çalışmak için İstanbul”a gidiyor. Onlar da burada memleketlerinde kalsınlar ve buraya fayda sağlasınlar diye çalışmalar devam ediyor. Gelecek sene çalışmaların tamamlanmasıyla en az 3 bin kişinin istihdam edileceği bir alan oluşacak.”Sezer, Süloğlu ilçesindeki Edirne OSB”nin de genişletme çalışmasının tamamlandığını dile getirdi.
Source: Www.star.com.tr
ABD”de kuş gribi vakası: 20 büyük kedi öldü
ABD”nin Washington eyaletindeki bir hayvan barınağında, son haftalarda kuş gribinden etkilenen 20 büyük kedinin hayatını kaybettiği belirtildi. Barınağın direktörü Mark Mathews, hayvanların kasım sonu ile aralık ortası arasında öldüğünü söyledi. Mathews, “Daha önce böyle bir şey yaşamadık; genelde yaşlılıktan ölürlerdi” dedi.Barınağın, virüsün yayılmasını önlemek amacıyla karantina altına alındığı ve halka kapatıldığı bildirildi.
Source: Www.star.com.tr
Girdaptan kurtulan dünyanın en büyük buz dağı bir ay içinde parçalanabilir
Dünyanın en büyük buz dağı olarak bilinen A23a, Ağustos 1986″da Antarktika”daki Filchner-Ronne Buz Sahanlığı”ndan koptu. Bu kopuşun ardından yaklaşık 34 yıl boyunca sabit kalan buz dağı, 2020 yılında okyanus akıntılarıyla harekete geçerek Weddell Denizi”nin batı kısmına doğru ilerlemeye başladı.
Yolculuk sırasında bir girdaba kapılan buz dağı, ocak ayından aralık ayının ortalarına kadar girdabın etrafında döndü. Kapıldığı girdaptan kurtulan A23a, Antarktika’nın kuzeyine doğru sürükleniyor.
İngiliz Antarktika Araştırmaları Enstitüsü (BAS) Kutup Okyanusları Bölümü Bilim Lideri Yardımcısı Dr. Andrew Meijers A23a buzulunun yeni yolculuğuna dair detayları AA muhabiri ile paylaştı.
A23a”nın girdaptan çıkmasında etkili olan herhangi bir dış etmen gözlemlemediklerini, bölgedeki güçlü akıntılar ve rüzgarların bu durumda etkili olmuş olabileceğini belirten Meijers, buz dağının şu anda net bir şekilde Antarktik Kutup Çevresi Akıntısı içinde olduğunu, kuzeydoğu yönünde hareketini sürdürerek Güney Georgia’ya gideceğini kaydetti.
Buzulun tamamen erimesinin, bulunduğu konuma bağlı olduğunu bildiren Meijers, Antarktik Kutup Çevresi Akıntısı’nın çok güçlü akıntılara sahip olduğuna, bunun okyanus sıcaklıklarını etkilediğine ve kuzeye gidildikçe sıcaklığın arttığına dikkati çekti.
Buz dağının 1 ay sonra parçalanmaya başlaması bekleniyor
Uydudan takip ettikleri A23a”nın yaklaşık iki hafta öncesine göre daha sıcak sulara giriş yaptığını aktaran Meijers, “Güney yarım kürenin yaza girmesiyle okyanus yüzey sularının ısınması, buz dağının erime hızını kayda değer şekilde artıracak. Daha önceki mega buz dağları kabaca Güney Georgia yakınlarında parçalanmıştı, A23a”nın da bir ay kadar sonra bu bölgeye ulaşması bekleniyor. Buz dağlarının daha uzağa gidebildiği henüz bilinmiyor ancak eğer hızlı bir okyanus akıntısına kapılırsa Güney Afrika kıyılarına yaklaşabilir.” diye konuştu.
A23a’nın bulunduğu bölgenin ekosistemine çeşitli katkıları olabileceğine işaret eden Meijers, buz dağının çok derin olması dolayısıyla okyanusun derinlerindeki demir, çinko ve mikro besinler yönünden zengin suları yüzeye çıkardığını, bu durumun fitoplankton çoğalmasını teşvik edebildiğini ve böylece krill ve yırtıcıların da bundan faydalanabildiğini anlattı.
Diğer yandan buz dağının Güney Georgia yakınlarında çökmesi halinde bölgedeki ekosistemi olumsuz etkileyebileceği uyarısında da bulunan Meijers, “A23a, bölgedeki penguen ve fok kolonilerinin hayatını zorlaştırma potansiyeline sahip. Eğer beslenme alanlarına erişimi engellerse, bu hayvanlar yiyecek almak için çok daha fazla yüzmek zorunda kalacak ve bu da onları stres altına sokacaktır.” dedi.
Bölgeye ulaşan önceki buz dağlarının, çoğu yavru olmak üzere birçok deniz canlısının ölümüne neden olduğu bilgisini paylaşan Meijers, bölgedeki kırık buz dağı parçalarının sayısının artmasının da hareket alanını kısıtlayarak ticari balıkçılık faaliyetlerini zora sokacağını dile getirdi.
Küresel ısınma etkisi
Buz dağlarının oluşma süreçlerinin tamamen doğal olduğundan bahseden Meijers, Antarktika’da son yıllarda buzul kopmalarında belirgin bir artış olduğunu ifade etti.
Gelinen noktanın iklim kriziyle bağlantılı olduğunu belirten Meijers, şunları söyledi:
“Buzul kopmalarındaki artışın temel nedeni, artan okyanus sıcaklıkları sonucu denizin altındaki buz sahanlıklarındaki erimelerin artması. Okyanus sıcaklığı artışının kesin nedeni hala aktif olarak araştırılıyor ancak insan kaynaklı iklim değişikliği en güçlü seçenek gibi görünüyor. Ayrıca, Antarktika Yarımadası”nın doğu yakasında, özellikle de Larson A ve B buz sahanlıklarında çökmeler yaşandı. Yalnızca birkaç hafta önce, Doğu Antarktika”daki Conger-Glenzer Buz Sahanlığı, on yıl süren bir sürecin ardından nihayet çöktü. Bu buz tabakalarının çökmesinde insan kaynaklı iklim değişikliğinin de etkili olduğu söylenebilir.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Türk Telekom, 5G akıllı tarım projesini Çorum”da başlattı
Şirket, Çorum”da kullanıma sunduğu ticari 5G şebekesinde ZTE”nin veri hızını artıran yeni nesil kablosuz ürünlerini entegre etti. Şirketin Türkiye”de 5G altyapısını güçlendirme ve dijital dönüşümü hızlandırma vizyonunu destekleyen bu iş birliği ile aynı zamanda enerji verimliliği yüksek, çevre dostu ve gelişmiş bir 5G ağı kurarak hem operasyonel verimliliğin artırılması hem de kullanıcılara daha hızlı ve kesintisiz bir dijital deneyim sunulması hedefleniyor. Çorum”da hayata geçirilen pilot projede enerji tüketiminde yüksek oranda azalma, kullanıcı hızlarında ve güç verimliliğinde belirgin oranda artış görüldü.ORHAN: TARIMI TEKNOLOJİYLE GÜÇLENDİRİYORUZTürk Telekom Network Genel Müdür Yardımcısı Zafer Orhan, “Türkiye”nin dijital dönüşümünün lideri olarak, ülkemizi yeni nesil teknolojilerle buluşturmak için çalışmalarımızı hız kesmeden sürdürüyoruz. Çorum”da ZTE iş birliği ile hayata geçirdiğimiz bu öncü proje aracılığıyla, yalnızca teknolojik yeteneklerimizi güçlendirmekle kalmıyor, iş hedeflerimizin merkezine yerleştirdiğimiz sürdürülebilirlik konusunda güçlü bir adım daha atarken, aynı zamanda tarımı teknolojiyle güçlendirme, yaşam standartlarını iyileştirme ve sosyo-ekonomik kalkınmayı destekleme vizyonumuzu ortaya koyuyoruz” dedi.PENG: TÜRKİYE”NİN DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜNDE YENİ BİR KİLOMETRE TAŞI OLUYORUZZTE Corporation Avrupa ve Amerika Bölge Başkanı ve Netaş Yönetim Kurulu Başkanı Aiguang Peng, “Türk Telekom ve ZTE arasındaki bu stratejik iş birliği, 5G teknolojisinin minimum gecikme süresi ve yüksek güvenilirlik gibi ileri düzey özellikleriyle Türkiye”nin dijital dönüşümünde yeni bir kilometre taşı olurken, aynı zamanda küresel telekomünikasyon endüstrisi için ileri bir standart oluşturma potansiyeli taşımaktadır. ZTE olarak, Türk Telekom ile olan ortaklıklarımızı güçlendirerek, kullanıcı deneyimini çok daha iyileştiren, verimliliği artıran ve akıllı çözümler sunan yenilikçi uygulamaları hayata geçirmeyi, böylece küresel dijital dönüşüm sürecine katkı sağlamayı hedefliyoruz” diye konuştu.DAHA FAZLA BÖLGEYE YAYILMASI HEDEFLENİYORTürk Telekom ve ZTE proje kapsamında, bölgede yüksek hızlı, düşük gecikmeli bir 5G ağı kurarken, bu ağı drone”lar ve akıllı tarım makineleri gibi teknolojilerle entegre etti. 5G ağının sunduğu bağlantı ile, yerel drone”lar otomatik pestisit ve gübre püskürtme, verimli su kullanımı sağlamak için hassas sulama gibi görevleri yerine getiriyor. Ayrıca, otonom sürüş teknolojisini benimseyen çiftçilerin, özellikle yoğun tarım sezonlarında ekim ve hasat süreçlerini otomatikleştirmeleri sağlandı. 5G akıllı tarım teknolojilerinin daha fazla bölgeye yayılması planlanırken, tarımda verimlilik ve kaynak tasarrufu hedefleniyor.
Source: Www.star.com.tr
Görece az gelişmiş iller 3 aşamalı stratejiyle kalkındırılacak
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 2024-2028 yıllarını kapsayan “Bölgesel Gelişme ve Ulusal Stratejisi” kapsamında illerin potansiyelini tespit etti.
AA muhabirinin belgeden yaptığı derlemeye göre, “bölgesel merkezler”, “gelişen yerel ekonomiler” ve “öncelikli dönüşüm illeri” olmak üzere 3 alt kategoriden oluşan yakınsama boyutundaki iller belirlendi. Bahse konu illerin görece az gelişmiş ve ülke GSYH”sine katkısı nispeten düşük, diğer illerle sosyoekonomik ilişkilerinin zayıf olduğu görülerek ekonomik canlılıklarının artırılmasına karar verildi.
Bu kapsamda “öncelikli dönüşüm illeri” arasında yer alan Kilis, Gümüşhane, Bayburt, Bingöl, Muş, Bitlis, Siirt, Şırnak, Hakkari, Ağrı, Iğdır, Kars ve Ardahan”ın sosyoekonomik gelişmişlik açısından ülke ortalamasına yükselmesi sağlanacak. Bu doğrultuda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi”nin doğusunda kümelenen, sosyoekonomik gelişmişlik açısından ülke ortalamasının altında seyreden illerin, hem sosyal hem de ekonomik anlamda yapısal sorunlarının giderilmesi ve gelişmişlik seviyelerinin artırılması için tedbirler alınacak.
Gelir getirici faaliyetler artırılacak
Bu illerin çevrelerindeki gelişmiş bölgesel merkezlere ulaşım bağlantıları güçlendirilecek. Gelir getirici faaliyetlerin artırılması amacıyla tarım, hayvancılık ve madencilik sektörlerinde verimlilik ve katma değer yükseltilecek.
Söz konusu illerde kamu hizmetlerine erişim güçlendirilecek, göç önlenecek ve nitelikli iş gücü yetersizliği azaltılacak. Ayrıca temel teknik ve sosyal altyapı eksikliklerinin ortadan kaldırılması, eğitim ve sağlık altyapısının iyileştirilmesi, yaşam kalitesinin artırılması ve beşeri sermayenin illerin öncelikleri doğrultusunda geliştirilmesi hedefleniyor.
Yerel koşullara uygun yüksek verimli ve dayanıklı tarım ürünleri ve hayvan ırkları geliştirilerek, tarımda verimlilik ve gelir artırılacak. Coğrafi işaret ve organik tarım uygulamalarıyla tarımda markalaşma faaliyetleri teşvik edilecek, süt ve süt ürünleriyle apiterapi ürünleri (bal, polen, propolis, arı sütü, arı zehri gibi) üretimine ağırlık verilecek.
Ayrıca, bu illerin yer altı kaynakları işlenerek endüstriye kazandırılacak, katma değer ve ürün çeşitliliği artırılacak. Bu çerçevede, Hakkari”de çinko ve kurşun, Bitlis”te ponza, perlit ve mermer, Gümüşhane”de bazalt ve feldspat, Şırnak”ta bazalt potansiyeli değerlendirilecek.
Kırsal-kentsel entegrasyonu sağlanacak
Faaliyetler kapsamında, tarıma dayalı sanayinin desteklenmesi için Siirt”te Antep fıstığı lisanslı depoculuk, Şırnak”ın Silopi bölgesinde yer fıstığı depolama ve tohum işleme, Bayburt”ta tahıl ve yem bitkisiyle lisanslı depolama, Bingöl”de süt hayvancılığı çiftliğiyle süt üretimi, kaba yem üretim ve tarım makineleri, Kars ve Ardahan”da et ve et ürünleriyle süt ve süt ürünleri işleme, Kilis”te zeytinyağı işleme, Iğdır ve Kars”ta meyve ve sebze işleme ve Şırnak”ta fıstık işleme faaliyetleri önceliklendirilecek.
Tekstil imalatına girdi olacak ham maddelerin geliştirilmesi için Ağrı”da deri işleme ve bu ürünleri dönüştürme, Iğdır”da koyun yünü işleme ve koyun yününden yalıtım malzemesi üretimi, Ağrı ve Iğdır”da yün iplik üretimi, Kars ve Ardahan”da kaz tüyü tekstil ürünlerinin üretimi alanlarına odaklanılacak.
Turizmin katkısı artırılacak
Yerel destinasyonlar oluşturularak yerel halkın turizm faaliyetlerine dahil edilmesi ve turizm ekonomisinden faydalanması sağlanacak. Kars kültür turizmi destinasyonu, tanıtımı ve markalaşma faaliyetleri teşvik edilecek. Bu illerdeki tarihi ve kültürel değerlerle geleneksel olarak üretilen ürünlerin turizmdeki potansiyeli değerlendirilecek. Yöresel ürünler (Siirt battaniyesi, şal şepik kumaşı, Ardahan Damal bebeği, Kars el halısı, Hakkari kilimi, Bingöl balı, Gümüşhane pestili ve kömesi gibi) markalaşması, bölge merkezleri ve turizm destinasyonlarında pazarlanacak.
Sınır ötesi illerle işbirlikleri geliştirilecek
Türkiye”nin doğusu ve güneyindeki komşu ülkelerle sınırlarının önemli bir bölümüne sahip öncelikli geliştirilecek illerin, coğrafi konum potansiyellerini değerlendirmek amacıyla bu ülkelerle ticari faaliyetleri geliştirilecek, ulaştırma altyapısı ve sınır kapıları iyileştirilecek, gümrük işlemleri kolaylaştırılacak ve sınır ötesi işbirliklerini geliştirmeye yönelik programlar uygulanacak. Bu kapsamda, Zengezur Koridoru”nun açılmasıyla Orta Asya ile ekonomik işbirliklerinin güçlendirilmesi, Kalkınma Yolu altyapı ve lojistik yatırımları, Iğdır Antrepo Projesi ve Habur Lojistik Merkezi yatırımları uygulamaya alınacak.
Öncelikli dönüşüm illerinin erişilebilirliklerinin artırılması ve önemli merkezlerle sosyoekonomik ilişkilerinin geliştirilmesi amacıyla ulaştırma altyapısı da güçlendirilecek. Bu kapsamda Gümüşhane Havalimanı”nın, Gerede-Merzifon-Gürbulak, Trabzon-Şırnak, Şırnak-Mardin otoyol hattı ve Erzincan- Erzurum-Kars-Iğdır hızlı tren hattı projelerinin hayata geçirilmesiyle öncelikli dönüşüm illerinin gelişmiş merkezlerle bağlantısı artırılacak ve ticari ilişkilerin güçlendirilmesi sağlanacak.
Öncelikli dönüşüm illerinde temiz içme suyuna erişim, kanalizasyon sistemi, çöp toplama gibi altyapı faaliyetleri, sağlık hizmetleri ve gençlere yönelik sosyal donatılarla kırsal ve kentsel yaşam kalitesi artırılacak.
81 ilin potansiyeli belirlendi
Böylece, Bölgesel Gelişme ve Ulusal Stratejisi ile 81 ilin potansiyeli belirlenmiş oldu.
Stratejiye göre, Van, Erzurum, Diyarbakır, Şanlıurfa, Malatya, Trabzon, Samsun “bölgesel merkezler”, Artvin, Erzincan, Tunceli, Sinop, Bartın, Çankırı, Kırıkkale, Yozgat, Amasya Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Burdur “gelişen ekonomiler” olarak belirlendi.
Tekirdağ, Balıkesir, Manisa, Aydın, Muğla, Denizli, Sakarya, Eskişehir, Konya, Mersin, Adana, Kayseri, Kahramanmaraş, Hatay ve Gaziantep “rekabetçi iller”, Kırklareli, Çanakkale, Kütahya, Afyonkarahisar, Isparta, Düzce, Zonguldak, Bolu, Çorum, Sivas, Yalova, Elazığ ve Mardin “potansiyel rekabetçi iller”, Edirne, Uşak, Bilecik, Karabük, Kastamonu, Aksaray, Karaman, Tokat, Ordu, Giresun, Rize, Osmaniye, Adıyaman ve Batman “rekabet nüvesi taşıyan iller” olarak sıralandı.
Türkiye”de “küresel iller” sınıfındaki tek il İstanbul olurken Ankara, Antalya, Bursa, İzmir ve Kocaeli”nin de bu potansiyeli taşıdığı belirlendi.
Ayrıca, depremden en çok etkilenen Malatya, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman ve Hatay, “Afet Sonrası İhya İlleri” olarak belirlendi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Bakan Yumaklı: Artık üreticilerimiz internet sayfamızdan sadece bir tıkla nasıl bir destek alacağını görecek
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Devlet Su İşleri (DSİ) Bölge Müdürlüğü Sosyal Tesisleri”nde, dijital medya yayın yönetmenlerinin katıldığı, 2024 Değerlendirmesi 2025 Hedefleri Toplantısı”nda konuştu.
Bakanlık olarak, bitkisel üretimden hayvancılığa, güvenilir gıdaya erişimden suya, ormancılıktan doğa korumaya kadar çok geniş bir yelpazede çalışmalar sürdürdüklerini dile getiren Yumaklı, ana görevlerinden birisinin, ülkenin gıda arz güvenliğini sağlamak olduğuna işaret etti.
Yumaklı, “Bu görevi sürdürülebilir, kaliteli ve verimli üretimle, kendimize yeterliliğimizin de ötesine geçip, yeni ihracat fırsatlarıyla ülkemiz ekonomisine katkıda bulunarak gerçekleştiriyoruz. Sadece tarımda ihtiyaç olan suyu değil, içme suyu ve enerji üretiminde gerekli olan suyu sağlamak Bakanlığımızın bir diğer ana görevi.” diye konuştu.
Yumaklı, ormanların güçlendirilmesi, çoğaltılması ve yangınlardan korunmasının da bir diğer asli görevleri olduğunun altını çizdi.
Bu yıl suyu merkeze alan, verimli ve kaliteli üretimi artırmayı amaçlayan üretim planlamasını hayata geçirdiklerini belirten Yumaklı, 13 stratejik ürün ve yem bitkileri ürün grubunu üretim planlaması kapsamına aldıklarını ve planlamaya uygun üretim yapanlara ilave destekler vereceklerini söyledi.
Yumaklı, üretim planlamasıyla uyumlu “yeni destek modeli”ni hayata geçirdiklerini hatırlatarak, ilk defa destek tutarlarını üretim döneminden önce ve 3 yıllık olarak açıkladıklarını vurguladı.
Bitkisel üretimde üreticilerin artık hangi ilçede, hangi ürüne, ne kadar destek alacaklarını bileceklerini ve ona göre ekim yapacaklarını belirten Yumaklı, “5 yıllık bir yol haritası da belirledik, gençler ve kadınlara ilk kez destekler planladık, aile işletmelerinde de yine ilave destekler vermeye başladık.” ifadelerini kullandı.
Yumaklı, “Hayvancılıkta Üretimi Geliştirme Projesi”yle, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) çiftliklerini damızlık merkezi haline getirdiklerinin altını çizerek, “Bununla ilgili oldukça büyük bir mesafe katettik. Burada üretilmiş olan hayvanları da üreticilerimizin uygun maliyette almalarını sağlayacağız. Bunun da etkisi elbette tüketicilerimizin yine herhangi bir tedarik noktasından alacakları ürünlerin daha uygun fiyatlı olmasını sağlamış olacak.” değerlendirmesinde bulundu.
Bu yıl doğrudan üretim desteklerinin toplam rakamının 91 milyar liraya ulaştığına işaret eden Yumaklı, şunları kaydetti:
“Destek ödemeleriyle ilgili sahada özellikle sohbet ettiğimizde üreticilerimizden “Nerede ne ekersem ne kadar destek alırım?” sorusunu çok sıklıkla duyuyorduk. Buna dair “üreticilerimize bir kolaylık sağlayalım” dedik ve yeni bir uygulamayı bugün itibarıyla hizmete almış olacağız. Artık üreticilerimiz internet sayfamızdan sadece bir tıkla bitkisel üretim, hayvancılık ve su ürünlerinde hangi ürünü, hangi lokasyonda ne ölçüde ekerse bunlarla ilgili nasıl bir destek alacağını görmüş olacak. Üreticilerimiz, destekhesaplama.tarimorman.gov.tr. adresinde bu soruların cevabını bulmuş olacak. Bitkisel üretimde yer, yani lokasyon, ürün, sulama durumu ve alan bilgisini girerek ne kadar destek alabileceklerini kolay bir şekilde hesaplayabilecekler. Aynı şekilde hayvancılık ve balıkçılıkta da gerekli bilgileri girerek ne kadar destek alabileceğini görecek. Bütün bunların hepsi tarımsal üretim planlamamızın birer unsuru olacak, Tarım Cebimde uygulamasının da bir parçası olacak. Buraya da entegre edilmiş olacak. Üreticilerimize şimdiden hayırlı olmasını diliyorum.”
– 11 OTB”de üretim başladı
Yumaklı, şu ana kadar 14 organize tarım bölgesinin (OTB) altyapı inşaatlarının tamamlayıp yatırımcıların hizmetine sunduklarını belirterek, bunların 11″inde üretimin başladığını söyledi.
Üst üste iki yıl işlenmeyen tarım arazilerinin tarımsal amaçlı kiraya verilmesi için çalışmalara başladıklarını anlatan Yumaklı, şunları kaydetti:
“Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) kapsamında, devlet olarak 10,5 milyar lira prim desteği sağladık ve üreticilerimize 12 milyar lira hasar tazminatı ödedik. Şeker pancarıyla ilgili bizim maalesef yerli ve milli tohumumuz yoktu. Ancak “Türk Şeker 2023” ve “Türk Şeker 2053″ adında iki yerli ve milli tohumu ki hakikaten çok iyi sonuçlar verdi. Bunların da hasadını yapmış olduk. 2025 yılında tohumluk olarak üreticilerimiz bunları kullanmaya başlayacaklar.”
Tohumları “gelenekten geleceğe bir emanet” olarak gördüklerini ve koruduklarını vurgulayan Yumaklı, bu kapsamda tohum gen bankalarında 121 bin 515 tohumu muhafaza ettiklerini belirtti.
Yumaklı, denizlerde bu yıl 181 bin denetim yaptıklarına dikkati çekerek, 374 binden fazla balon balığını avlatarak denizlerdeki biyoçeşitliliği koruduklarını söyledi.
Tarımsal sulama, içme suyu ve enerji üretimi amaçlı su yatırımlarına devam ettiklerine işaret eden Yumaklı, toplam 115 milyar liralık yatırımla 577 su ve sulama tesisini hizmete aldıklarını anlattı.
Yumaklı, deprem konutlarının içme ve kullanma suyu teminine yönelik 15,5 milyar lira harcama yaptıklarını belirterek, iki yıl içinde 30 milyar liralık daha yatırım yapacaklarını bildirdi.
– “Bu yıl 1,3 milyon denetim gerçekleştirdik”
Bakan Yumaklı, vatandaşların güvenilir gıdaya ulaşmaları için denetimleri artırdıklarını vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:
“Bu yıl 1,3 milyon denetim gerçekleştirdik. 1,4 milyar liraya yakın para cezası uyguladık. 570 adet, savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Sağlığı tehlikeye düşüren ya da etiketteki belirlenmiş olan veya açıklanmış bilgilerin ürün içerisinde yer alıp almamasına bağlı olarak taklit, hileli ürünleri, firma ve marka isimleriyle anlık olarak yayınladığımız yeni bir sistemi devreye aldık. Bunun dışında tüketicilerimizin herhangi bir ürün satış ya da toplu tüketim yerleri ya da farklı bir gıda ile ilgili olan tesiste oranın denetimiyle alakalı ne durumda olduğunu görmeleri, takip etmeleri amacıyla da karekod uygulama sistemini başlattık. 2024 yılı içerisinde bu sistem gönüllülük esasına göre uygulandı. Ancak 2025 yılından itibaren her bir vatandaşımızın cep telefonlarında indirecekleri Tarım Cebimde uygulamasının bir sekmesinde gittikleri işletmenin barkodunu okutarak o işletmenin denetlenip denetlenmediğini ve ne zaman denetlendiği görme imkanı olmuş olacak.”
Avrupa Birliği”nden (AB) geri dönen ürünlere uygulanan resmi kontrole ilişkin değişiklikle, geri dönen ürünlerin iç gümrüklere doğrudan geçişine izin vermediklerinin altını çizen Yumaklı, şu değerlendirmede bulundu:
“Uygunsuz ürünleri ülke girişine izin vermeden imha ediyoruz. Pestisit denetimlerimizi artırdık. Hasat öncesi üretim alanlarında, hasat sonrası gıda işletmelerinde ve ihracat öncesinde tüm gıda zincirinde 250 bine yakın numune aldık. Denetimlerde olumsuzluk tespit edilenleri imha ediyoruz. Özellikle Karadeniz Havzası”nda kahverengi kokarca, Akdeniz Havzası”nda da Akdeniz meyve sineği ve farklı zararlılar etkili olmaya başladı. Biz de bunlarla ilgili eylem planlarını uygulamaya aldık.”
Yumaklı, şap hastalığı vaka sayısını yüzde 85 azalttıklarını vurgulayarak, sahte alkol nedeniyle yaşanan kayıpları ve kayıt dışılığı önlemek için alkol ticaretini elektronik takip sistemiyle takip ettiklerini, bu kapsamda 18 etil alkol üretim, 15 suma üretim tesisine teknik cihazlar yerleştirdiklerini söyledi.
Bu yıl iki milli park, üç tabiat parkı, bir tabiat anıtı ve 7 mahalli önemi haiz sulak alan ilanı gerçekleştirdiklerini belirten Yumaklı, 2024″te korunan alanların 66 milyon ziyaretçiyi ağırladığını bildirdi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Çin, Tibet”te dünyanın en büyük barajını inşa edecek
Çin ajansı Xinhua”nın haberine göre, Himalayalar”ın doğusunda, Yarlung Tsangpo Nehri”nin aşağı boylarında inşa edilmesi planlanan barajın yapımına onay verildi.
Tibet Platosu üzerinde Çin”den Hindistan”a, 50 kilometrede 2 bin metreden fazla irtifa değişiminin olduğu bölgede derin bir kanyon oluşturarak akan nehir üzerinde inşa edilecek barajın, dünyanın en büyüğü olacağı öngörülüyor.
Yılda yaklaşık 300 milyar kilovatsaat elektrik üretmesi beklenen baraj, halen Çin”in ve dünyanın en büyük hidroelektrik santrali olan, yılda 88,2 milyar kilovatsaat elektrik üretebilen Hubey eyaletindeki Üç Vadi Barajı”nın üç katından fazla kurulu kapasiteye sahip olacak.
Dünyanın en pahalı altyapı projesi
Yapımının 1 trilyon yuana (yaklaşık 137 milyar dolar) mal olacağı hesaplanan baraj, açık arayla dünyanın en pahalı altyapı projesi olması bekleniyor.
Dağlık ve engebeli arazide inşa edilecek barajın yapımının, mühendislik açısından zorlu sınamalar getirmesi bekleniyor.
Barajın inşası için Namcha Barwa Dağı”na 20 kilometre uzunluğunda 4 ila 5 tünelin açılması planlanıyor. Öte yandan tektonik bir plaka üzerinde yer alan bölgede inşa edilecek barajın deprem riskine karşı da sağlamlaştırılması gerekiyor.
Xinhua”nın haberinde, barajın hidroelektrik üretiminin yanı sıra yakın çevresinde rüzgar ve güneş enerjisi kaynaklarının geliştirilmesini de teşvik ederek bölgenin temiz enerji potansiyeline ve Çin”in yeşil ve düşük karbon dönüşümüne katkı sağlayacağı vurgulandı.
Haberde barajın tam olarak nerede yapılacağı ve inşaatın ne zaman yapılacağına dair bilgi verilmedi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
BIST 30 şirketlerinin “iklim karnesi” açıklandı
Borsa İstanbul”da işlem gören, hacim ve piyasa değeri en yüksek 30 şirketin oluşturduğu BIST 30″daki bankacılık harici 26 şirketin, iklim değişikliğiyle mücadelede yeterli çaba göstermediği tespit edildi.
İklim İçin 350 Derneği ile Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA), “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Araştırması: BIST 30 Şirketlerinin 2023 Yılı Görünümü” başlıklı raporunun üçüncüsünü yayımladı.
BIST 30″daki bankacılık harici 26 şirketin iklim değişikliği ve sürdürülebilirliğe yaklaşımı, fosil yakıt varlıkları veya yatırımlarıyla etkileşim seviyesi, “net sıfır” için hedef tarihi, karbon ayak izi ve “karbon nötr” için hedef tarihi, temiz enerji yatırımları ve enerji verimliliği uygulamaları, çevresel, sosyal, yönetişimsel (ESG) ve benzer derecelendirmeler olmak üzere 5 kriterde değerlendirildi.
Rapora göre, söz konusu şirketlerin 2022″de yüksek ve ciddi yüksek riskli şirket oranı yüzde 38 olan ESG raporlaması, 2023″te yüzde 46 olarak gerçekleşti. Düşük riskli şirket oranı ise 2022″de yüzde 19 iken 2023″te yüzde 12 oldu.
Geçen yıl 15 şirket bir önceki yıla kıyasla ESG skorlarını korudu.
Bu kapsamda, 2022″de orta ESG risk skoru alan Tofaş 2023″te düşük riskli, 2022″de yüksek ESG risk grubunda yer alan Tüpraş 2023″te orta riskli ve yine 2022″de ciddi ESG riski alanında kalan Koç Holding 2023″te ESG performans iyileştirmeleri neticesinde yüksek riskli olarak değerlendirildi.
BİM ise 2023″te ESG puanı kötüleşen tek şirket olarak yüksek riskli kategoriye dahil oldu. Şirket, 2022″de ESG performansı açısından orta riskli kategoride yer almıştı.
Söz konusu şirketlerden Alarko Holding, Borusan, Doğuş Otomotiv, Enka İnşaat, Kontrolmatik ve Oyak Çimento olmak üzere toplam 6 şirketin ise ESG skoruna ulaşılamadı.
Endekse bu yıl dahil olan Astor Enerji ise Sustainalytics ESG raporlaması yapmadı.
– “Net sıfır” hedefi belirleyen şirket sayısı 12″ye yükseldi
Bu dönemde, Erdemir, Petkim ve Tofaş “net sıfır” hedefi tarihini açıklayan 3 şirket arasında yer aldı.
Böylece, tamamı 2050 için olmak üzere “net sıfır” hedefi belirleyen şirket sayısı 12″ye yükseldi.
En erken 2030″da olmak üzere “karbon nötr” hedefi ortaya koyan şirket sayısı ise 11″de kaldı.
Geçen yıl Karbon Saydamlık Projesi (CDP) kapsamında 6 şirket iklim değişikliği, 4 şirket su güvenliği skorlarını yukarıya taşırken, 1 şirketin su güvenliği raporlaması neticesinde puanı düştü.
Ayrıca, Tüpraş da iklim değişikliği ve su güvenliği alanında CDP raporlamasına ilk defa yanıt verirken, Kontrolmatik iklim değişikliği alanında, Pegasus ise su güvenliği alanında 2023″te ilk kez raporlama yaptı.
2023″te yıllık emisyonlarını açıklayan şirketlerden 5 şirket 2022″ye göre Kapsam 1 emisyon salımını artırırken, 13 şirket ise azalttı. Bu dönemde 7 şirket ise emisyon raporlamadı.
– “Şirketlerin daha güçlü taahhütlerde bulunması şart”
İklim İçin 350 Derneği Finans Kampanyaları Sorumlusu Selen Baykara, rapora ilişkin değerlendirmesinde, söz konusu şirketlerin iklim kriziyle mücadelede yetersiz kaldığını kaydetti.
Baykara, net sıfır ve karbon nötr hedefleri açıklayan şirketlerin sayısındaki artış olumlu olsa da bu hedeflere ulaşmak için somut ve hızlandırılmış adımlar atılması gerektiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Şirketlerin, karbon emisyonlarını azaltma, iklim ve çevre dostu teknolojilere yatırım yapma ve iklim risklerini önceliklendirerek stratejik kararlarını bu doğrultuda şekillendirme konularında daha güçlü taahhütlerde bulunması şart. İklim krizi, ekonomik büyümeden ayrı tutulamayacak kadar kritik bir mesele. Bu nedenle özel sektörün, sürdürülebilirlik stratejilerini genişleterek daha şeffaf ve hesap verebilir bir yapıya kavuşması büyük önem taşıyor.”
SEFiA Analisti Evrim Özyorulmaz Akcura da borsaların, hisse senedi ve borç sermaye piyasalarında işlem gören şirketler arasında ESG açıklamaları çerçevesinde kurumsal performanslarının iyileştirilmesinin teşvik edilmesinde, özellikle net sıfır ve karbon nötr hedefleri doğrultusunda kritik bir rol üstlendiğini vurguladı.
Akcura, rapora ilişkin, “Bu karşılaştırmalı analiz, Türkiye”nin borsaya kote en büyük şirketlerinin sürdürülebilirlik yönetişimi eksenindeki çabalarını ortaya koymakla birlikte iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında hala atılması gereken adımlar olduğunu ortaya koymaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Yapı müteahhitleri ile ilgili yönetmelik güncellendi! Müteahhit yeterlik kriterleri sıkılaştırıldı
Resmi Gazete’de yayımlanan güncellemeye göre müteahhitlerin mali yeterlik kıstasları (mali bilanço yeterliliği) yüzde 50 oranında artırılacak. Bu sayede müteahhitlerin ekonomik gücüne göre tamamlayabilecekleri düzeyde işleri almaları disipline bağlanmış olacak. Yeni müteahhitliğe başlayacakların üstlenebilecekleri iş büyüklüğünde de yüzde 15 civarında azaltmaya gidilecek. Böylece iş alabilme kriterlerinde ‘tecrübeye göre iş’ anlayışının benimsenmesi sağlanacak. Yine bu düzenleme ile ulusal yeşil bina sertifikası alan projeleri hayata geçiren müteahhitlere yüzde 5 ek puan verilerek, yeşil dönüşüm teşvik edilecek. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, yapı müteahhitliği hizmetlerinde kalitenin artırılması ve güvenli yapılaşmaya katkı sağlanması amacıyla 2012 yılında “Yetki Belgesi Numarası” uygulamasını başlattı. Özellikle yap-sat sektöründeki yapı müteahhitlerinden teknik ve finansal kapasitesi yeterli olmayan ve ayıplı iş yapan, mesleğin itibarını zedeleyen ve bu işi layıkıyla yapanlara karşı haksız rekabete sebep olan firmaların sektörden ayıklanmasına olanak sağlayacak yasal zemin hazırlanarak 2019 yılında “Yetki Belgesi Sistemi” hayata geçirildi. Yeterlik standartları yükseltildi Çağın gerekleri ve denetim çalışmaları doğrultusunda Bakanlığa bağlı Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü müteahhitlik yeterlik kıstaslarında düzenlemeler yaptı. Özel sektörde iş yapabilecek müteahhitlerin yerine getirmesi gereken kriterler güncellendi. Hazırlanan ‘Yapı Müteahhitlerinin Sınıflandırılması ve Kayıtlarının Tutulması Hakkında Yönetmelik Değişikliği’ bugün Resmi Gazete”de yayımlandı. Yeni müteahhitlere ‘tecrübeye göre iş’ kriteri Değişiklik ile sektörde rekabet gücü yüksek firmaların gelişmesine katkı sağlanacak. Müteahhitlerin mali yeterlik kıstasları (kısa ve uzun vadeli borç ödeme gücü) ile ilgili oranlar yüzde 50 artırılacak. Bu sayede müteahhitlerin bilançolarına göre tamamlayabilecekleri düzeyde işleri almaları disipline bağlanmış olacak. Yeni müteahhitliğe başlayacakların üstlenebilecekleri iş büyüklüğünde de yüzde 15 civarında azaltmaya gidilecek. Daha önce daha büyük metrekarelik işleri alabilen müteahhitler artık daha küçük oranda projeleri alarak mesleki tecrübesini artırabilecek. Böylece iş alabilme kriterlerinde ‘tecrübeye göre iş’ anlayışının yaygınlaşması sağlanacak. Yeşil sertifikalı bina yapana yüzde 5 ek puan Bakanlık, 2022 yılında “Binalar ile Yerleşmeler için Yeşil Sertifika Yönetmeliği”ni yayımlamıştı. Yine bu düzenleme ile ulusal yeşil bina sertifikası bulunan projeleri hayata geçiren müteahhitlere yüzde 5 ek puan verilerek, yeşil dönüşüm teşvik edilecek. Bina sektöründe çevresel etkileri azaltılmış sürdürülebilir projelerin artırılması sağlanacak.
Source: Internet Haber
Adana”da ortaokul öğrencileri, okullarında sebze yetiştirip tavuk besliyor
Sarıçam ilçesi kırsalında Hocallı Mahallesi”nde 102 öğrencinin eğitim gördüğü okulda, 2 yıl önce İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce “Hayvan Dostu Okul” projesi hayata geçirildi.
Bu kapsamda, okulun bahçesinde kullanılmayan atıl binalarda kümes ve kuluçkahane kuruldu, tavuk ve bıldırcın yetiştirilmeye başlandı.
Öğrencilerin okul bahçesindeki kümes hayvanlarının bakımını yapması, hayvansal ve bitkisel üretimi öğrenmesi amacıyla da Tarım ve Orman ile Milli Eğitim bakanlıklarının işbirliğiyle yürütülen “Okuldaki Çiftlik” projesi uygulamaya konuldu.
“Mucize Görmek İstiyorsan Bir Tohum Ek” sloganıyla mayısta hayata geçirilen proje kapsamında, okuldaki kümese 100 tavuk desteği sağlandı.
Bahçesine 40 sert çekirdekli meyve fidanı dikilen okuldaki öğrenciler, aynı zamanda 60 metrekare alanda kurulan seraya, öğretmenlerinin gözetiminde marul, brokoli, çilek, kabak, biber ve salatalık fidesi dikti.
Hayvansal ve bitkisel üretim yapılan okulda öğrenciler, gönüllü öğretmenler gözetiminde dersten arta kalan zamanlarda tavuk ve bıldırcınların yumurtalarını toplayıp kuluçkahaneye götürüyor.
Hayvanları besleyip, kümesin ve kuluçkahanenin de temizliğini yapan öğrenciler, öğretmenleri eşliğinde seradaki yabani otları topluyor, bitkileri inceleyip hem hayvansal hem de bitkisel üretim hakkında bilgi sahibi oluyor.
Kümesten elde edilen civcivlerin, yem karşılığı veya bedelsiz olarak isteyenlere verildiği okulda, yeni kurulan seradan elde edilecek ürünler de İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından düzenlenecek kermesle satışa sunulacak.
“Çocuklarımızın tarımsal üretimin içinde olmasını istiyoruz”
Adana İl Tarım ve Orman Müdürü Mehmet Nuri Kökçüoğlu, AA muhabirine, projeyle, çocukların bitkisel üretim ve hayvancılıkla birebir uğraşarak tarımla bütünleşmelerini sağlamaya çalıştıklarını söyledi.
Gelecek nesillerin tarımdan kopmamasını, tarımla iç içe yaşayıp bitkisel ve hayvansal üretimin nasıl yapıldığını öğrenmelerini istediklerini anlatan Kökçüoğlu, şöyle konuştu:
“Sürdürülebilir tarımın en önemli ayaklarından biri, kırsaldaki nüfusun tarımsal üretimin içinde olmasını sağlamaktan geçiyor. Bunun için de bu çocukların, tarımsal üretimi öğrenerek, tarımla barışık, tarımdan zevk alıp nasıl yapıldığını bilerek yaşamalarını istiyoruz. Gelecekte de çocuklarımızın tarımsal üretimin içinde olmasını, kırsaldaki nüfusun devam ederek gelecek kuşakların sürdürülebilir gıdaya kavuşmasını sağlamak istiyoruz.”
“Biz üretime destek olmak istiyoruz”
Okul müdürü Bülent Olgun da kümes ve kuluçkahaneye sahip okulda, “Okuldaki Çiftlik” projesiyle de öğrencilerle güzel çalışmalar yaptıklarını dile getirdi.
Üretime destek olmak istediklerini belirten Olgun, şu ifadeleri kullandı:
“Çocuklara öğretmek istiyoruz. Köyden şehre göçü ne kadar engellersek o kadar faydalı olacağına inanıyoruz. Cumhurbaşkanı”mız bize “üretin” diyor. Biz de elimizden geldiği kadar kendi okulumuzda, bir köy okulunda ne yapılabilirse onları yapmaya çalışıyoruz. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nde yaparak, yaşayarak öğrenme unsuru bulunuyor. Okulumuzda bunu en iyi şekilde yaptığımıza inanıyoruz. Ayrıca çocuklar üretimin hazzını yaşıyor, mutlu oluyor. Onların gözlerindeki bu mutluluğu görünce biz de mutlu oluyoruz. Hepsi çok meraklı, çok hevesli.”
Olgun, serada tamamen doğal üretim yaptıklarını, hayvansal gübre kullandıklarını belirtti.
Serada ilk ürünleri kısa süre sonra alacaklarına değinen Olgun, “Bundan sonra ata tohumu kullanıp kendi fidelerimizi üretmek istiyoruz. Bunun için tohum topluyoruz. İnşallah onları çimlendirip bundan sonra kendi tohumlarımızı buraya ekeceğiz.” dedi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source: