Netanyahu, Yemen”e bugün yapılan saldırılar için, “Daha yeni başlıyoruz” dedi
Netanyahu, İsrail”in Kanal 14 televizyonuna verdiği röportajda, Yemen”e yönelik saldırılar başta olmak üzere gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Husilerin İsrail”e saldırmalarına “izin vermeyeceklerini” kaydeden Netanyahu, “Onlarla (Husiler) daha yeni başlıyoruz. Bugün veya başka bir gün İsrail”e saldırmalarına izin vermeyeceğiz.” ifadesini kullandı. Netanyahu, Gazze Şeridi”ndeki esirlerin serbest bırakılması için yürütülen müzakerelere ilişkin İsrailli isimsiz kaynakların yaptığı açıklamaların “Hamas”ı güçlendirmekten başka bir işe yaramadığını” ileri sürdü. Suudi Arabistan ile İsrail arasında normalleşmeye varılması için çalışmaya devam ettiğini söyleyen Netanyahu, 2021″deki seçimden sonra iktidarı kaybettiğine işaret ederek o dönemde başbakan olarak kalmış olsa Tel Aviv ile Riyad arasında bir anlaşmaya varılmış olacağını iddia etti.
Source: Internet Haber
Soykırımcı İsrail, Gazze”de onlarca binayı havaya uçurdu
İşgalci İsrail güçlerinin Gazze Şeridi”nin çeşitli bölgelerine kara, hava ve denizden yürüttüğü saldırılar, ardında ölü ve yaralıların yanı sıra büyük yıkımlar bırakarak 448. gününde sürüyor.İsrail ordusu, hava ve karadan şiddetli saldırılar düzenlediği Gazze Şeridi”nin kuzeyinde onlarca binayı güçlü patlayıcılarla havaya uçurdu.Görgü tanıklarından alınan bilgiye göre, İsrail ordusu başta Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki El-Avde Hastanesi ile Kemal Advan Hastanesi çevresi olmak üzere onlarca binaya şiddetli patlayıcılar yerleştirdi.İsrail askerleri söz konusu binalara ayrıca çok sayıda patlayıcı taşıyan robotları da göndererek havaya uçurdu.İsrail”de yayın yapan Kanal 13 de Gazze”nin kuzeyinde çok güçlü patlayıcılarla havaya uçurulması sırasında çıkan patlama seslerinin Tel Aviv ve çevresinde duyulduğu bilgisini paylaştı.- İSRAİL”İN GAZZE”NİN KUZEYİNİ “YOK ETME” PLANIİsrail ordusu, Gazze Şeridi”nin kuzeyi başta olmak üzere pek çok bölge için sık sık “tahliye emirleri” yayımlayarak bölgedeki Filistinlileri zorla yerinden ediyor. İsrail”in özellikle kuzeyi için yayımladığı tahliye emirleriyle “Generallerin Planı” olarak nitelenen planı uygulamaya çalıştığı yorumları yapılıyor.”Generaller Planı” adını taşıyan bu plan Filistinlileri, Gazze Şeridi”nin kuzeyinden tehcir etmeyi, ardından kuşatılan bölgeye gıda, yakıt ve temiz su girmesine izin verilmemesini öngörüyor.Bu durumda silahlı direnişçilerin “ölüm ya da teslim olma” arasında tercihe zorlanması, bölgeyi terk etmeyen veya terk edemeyen Filistinlilere de “düşman unsur olarak muamele edilmesini” içeriyor.İsrail”in 7 Ekim”den bu yana Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492″si çocuk, 11 bin 979″u kadın olmak üzere 45 bin 399 Filistinli şehit oldu, 107 bin 627 kişi yaralandı.Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.03:32 İsrail ordusu, hava ve karadan şiddetli saldırılar düzenlediği Gazze Şeridi”nin kuzeyinde onlarca binayı güçlü patlayıcılarla havaya uçurdu.02:06 İsrail ordusunun Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki El-Avde Hastanesinin çevresine düzenlediği bombalı saldırılarda, hastane müdürü ile 6 sağlık personeli yaralandı.00:16 İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki çatışmalarda özel birliklerinde görevli 1 binbaşının öldüğünü açıkladı.00:14 İsrail savaş uçaklarının, Gazze Şeridi”ndeki Kemal Advan Hastanesi çevresine düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 5″i sağlık çalışanı olmak üzere 50″ye yükseldiği bildirildi.Hamas”ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, “Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlere yönelik sürekli ihlallere karşılık verme” gerekçesiyle İsrail”e 7 Ekim 2023″te kapsamlı saldırı düzenledi.İsrail, 7 Ekim”deki saldırılarda 1200 İsraillinin öldüğünü, 5 bin 132 kişinin de yaralandığını açıkladı.İsrail”in 7 Ekim”den bu yana Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492″si çocuk, 11 bin 979″u kadın olmak üzere 45 bin 339 Filistinli şehit oldu, 107 bin 764 kişi yaralandı.Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.İsrail ordusu, Gazze Şeridi”ne saldırılarının başladığı 7 Ekim”den bu yana 380″i karadan işgal sürecinde olmak üzere 808 askerinin öldüğünü duyurdu.Çatışmalara 24 Kasım 2023″te 4 günlüğüne verilen ve daha sonra 3 gün daha uzatılan “insani ara”da 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakıldı. Öte yandan İsrail, binlerce Filistinliyi alıkoyup hapsetmeye devam etti.İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs”te de 7 Ekim 2023″ten bu yana İsrail askerleri ile Filistin topraklarını gasbeden İsraillilerin saldırılarında 167″si çocuk 822 Filistinli hayatını kaybetti.
Source: Www.star.com.tr
Panama”dan Trump”a: Konuşacak bir şey yok
Panama Devlet Başkanı José Raúl Mulino, ABD nin 47. Başkanı seçilen Donald Trump ın Panama Kanalı nın kontrolünün ABD ye geçmesi yönündeki ve kanalı Çinli askerlerin görev aldığı iddialarını reddetti. Mulino ayrıca Trump ın Atlantik ve Pasifik Okyanuslarını birbirine bağlayan Panama Kanalı nın kontrolünün Washington a iade edilmesi tehdidine yanıt olarak ABD gemileri için geçiş ücretlerinin düşürülmesi olasılığını da reddetti. KONUŞACAK BİR ŞEY YOK Mulino düzenlediği basın toplantısında Konuşacak bir şey yok dedi ve Kanal Panama ya ait ve Panamalılara ait. Ülkeye kan, ter ve gözyaşına mal olan bu gerçeklik hakkında herhangi bir konuşma başlatma olasılığı yok diye ekledi. 1914 te açılışı yapılan kanal, Amerika Birleşik Devletleri tarafından inşa edildi ancak 31 Aralık 1999 da dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter ve Panamalı milliyetçi lider Omar Torrijos tarafından yirmi yıl önce imzalanan anlaşmalar uyarınca Panama ya devredildi. TRUMP TAN ÇİN ASKERLERİ İMASI Mulino, Trump ın Herkese, özellikle de Panama Kanalı’nı severek ama yasa dışı bir şekilde işleten Çin’in harika askerlerine mutlu Noeller. mesajına da yanıt verdi ve Panama Kanalı ile ilgili hiçbir konuda Çin in kesinlikle hiçbir müdahalesi veya katılımı yok dedi. PANAMA KANALI TARTIŞMASI Trump, 22 Aralık ta Panama yı, Panama Kanalı nın kullanımı için aşırı yüksek ücret istemekle suçlamış, kanalın düzgün şekilde yönetilmemesi durumunda ABD ye geri verilmesini talep edeceklerini söylemişti. Eski ABD Başkanı Jimmy Carter ın, kanalın yönetimini Panama ya devretmesini hata olarak tanımlayan Trump, kanalın başkalarının yararına değil iki ülke arasındaki işbirliğinin simgesi olarak Panama ya verildiğini kaydetmişti.
Source: Habertürk
Türkiye”den Sudan kararı! Temsil genişleyecek
Türkiye”nin Hartum Büyükelçisi Fatih Yıldız, Sudan Dışişleri Bakanı Ali Yusuf ile bir araya geldi. Sudan Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre Yusuf, ülkenin doğusundaki Port Sudan”da bulunan ofisinde Yıldız”ı kabul etti.İki ülke arasındaki ilişkilerin ele alındığı görüşmede, Bakan Yusuf”un Türkiye”ye yapacağı resmi ziyaret de değerlendirildi.Yusuf, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Ziraat Katılım Bankasının Port Sudan”da faaliyete geçmesi ile Türk Hava Yollarının seferlerinin yeniden başlaması için sarf edilen çabaları överek, bütün bu gelişmelerin olumlu olduğunu ifade etti.Büyükelçi Yıldız ise AA muhabirine yaptığı açıklamada, kalkınma konularında çalışmak üzere TİKA”nın ve bankacılık alanında Ziraat Katılım Bankasının Port Sudan”da ofislerinin açılması ile ülkedeki temsillerinin genişleyeceğini söyledi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan”ın 13 Aralık”ta gerçekleştirdikleri telefon görüşmesini hatırlatan Yıldız, ikili ziyaretlerin artırılması konusunda bakanla mutabık kaldığını belirtti.Yıldız, ayrıca, iki ülke arasında kurulan Karma Ekonomik Komisyonun yeniden toplanması konusunda da mutabakat sağladıklarını kaydetti.AKINCI”nın başarısı ses getirdi! Resmen hayran kaldılar: Savaşta paha biçilemezKomşudan gerilimi artıracak adımFırsat oluşturmak istiyorlar
Source: Www.star.com.tr
Kazakistan”da düşen yolcu uçağını Rusya mı vurdu?
Rusya, Kazakistan da Çarşamba günü 38 kişinin ölümüne sebep olan yolcu uçağın düştüğü kazanın nedenine ilişkin hipotezler üretilmesine karşı uyardı. Azerbaycan basını, Kazakistan ın Aktau kenti yakınlarında düşen Azerbaycan Hava Yolları na (AZAL) ait yolcu uçağının Rus Pantsir-S hava savunma sistemi saldırısına maruz kaldığı tespitinde bulunulduğunu bildirmişti. RUSYA: HİPOTEZ KOYMAK YANLIŞ OLUR Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, bu iddialara ilişkin, Soruşturmanın sonuçlarından önce herhangi bir hipotez ortaya koymak yanlış olur. Soruşturma tamamlanana kadar beklememiz gerekiyor. dedi. Kazakistan daki başsavcı soruşturmanın henüz bir sonuca ulaşmadığını söyledi. BBC nin haberine göre, Azerbaycan ve Kazak yetkililerden oluşan soruşturma komitesinin uçağın Rus füzesiyle vurulduğuna dair muhtemelen kanıtları var, ancak önce Rusya nın bunu açıklamasını bekliyorlar. resim#1207438# Bakü-Grozni seferini yapan AZAL a ait Embraer 190 tipi uçağı, Çarşamba günü Kazakistan ın Aktau kenti yakınlarında düşmüştü. AZAL, uçakta 5 kişilik mürettebat ve 62 yolcudan oluşan 67 kişinin bulunduğunu açıklamıştı. Kazada 38 kişinin hayatını kaybettiği, 29 kişinin kurtulduğu bildirilmişti.
Source: Habertürk
İsrail”in Gazze”nin kuzeyini yutma planı! Onlarca binayı patlayıcılarla havaya uçurdular
Görgü tanıklarından alınan bilgiye göre, İsrail ordusu başta Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki El-Avde Hastanesi ile Kemal Advan Hastanesi çevresi olmak üzere onlarca binaya şiddetli patlayıcılar yerleştirdi. İsrail askerleri söz konusu binalara ayrıca çok sayıda patlayıcı taşıyan robotları da göndererek havaya uçurdu. İsrail”de yayın yapan Kanal 13 de Gazze”nin kuzeyinde çok güçlü patlayıcılarla havaya uçurulması sırasında çıkan patlama seslerinin Tel Aviv ve çevresinde duyulduğu bilgisini paylaştı. İsrail”in Gazze”nin kuzeyini “yok etme” planı İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nin kuzeyi başta olmak üzere pek çok bölge için sık sık “tahliye emirleri” yayımlayarak bölgedeki Filistinlileri zorla yerinden ediyor. İsrail’in özellikle kuzeyi için yayımladığı tahliye emirleriyle “Generallerin Planı” olarak nitelenen planı uygulamaya çalıştığı yorumları yapılıyor. “Generaller Planı” adını taşıyan bu plan Filistinlileri, Gazze Şeridi”nin kuzeyinden tehcir etmeyi, ardından kuşatılan bölgeye gıda, yakıt ve temiz su girmesine izin verilmemesini öngörüyor. Bu durumda silahlı direnişçilerin “ölüm ya da teslim olma” arasında tercihe zorlanması, bölgeyi terk etmeyen veya terk edemeyen Filistinlilere de “düşman unsur olarak muamele edilmesini” içeriyor. İsrail”in 7 Ekim”den bu yana Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492″si çocuk, 11 bin 979″u kadın olmak üzere 45 bin 259 Filistinli öldü, 107 bin 627 kişi yaralandı. Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.
Source: Internet Haber
İran, Suriye”yi kan gölüne çevirecek provokasyon: Hepsinin kafasını koparın
Baas rejiminin devrilmesinden sonra Suriye”den kovulan İran, Şiileri tahrik ederek Suriye”yi karıştırmaya çalışıyor. Tahran kışkırttı, Suriye”de devrik rejimin kalıntıları Lazkiye ve Tartus merkezli 17 yerleşim biriminde kan döktü. Sahil şeridinde 30″u aşkın can kaybına neden olan Nusayri kalkışmasında fitne ateşini yakan isim İranlı Şii Molla Lokman Bedirgara oldu. Olaylar Şii mollanın “Bütün Sünnilerin kanı size helal, hepsinin kafasını koparın” çağrısı ile başladı. Bu tahriki Sednaya Hapishanesinin 22 yıllık sorumlusu Tümgeneral Muhammed Kanco Hasan”ın Hırbit Ma”ze”de başlattığı kalkışma takip etti. Olaylar sahil şeridinde 17 farklı yerleşim birimine sıçradı ve büyük çaplı çatışmalar yaşandı. Yeni Şam yönetimi, binlerce askerin bulunduğu konvoyları Lazkiye ve Tartus”a sevk etti. “BÜYÜK İSYAN HAZIRLIĞI YAPILIYOR” Türkiye Gazetesi”nde yer alan habere göre Lazkiye”de konuşan Basel isimli eski Nusayri Albayı “Baas”ın yüzlerce yöneticisi, asker ve istihbaratçı Tartus merkezli bir isyan hazırlığı yapıyor. Binlerce ev cephaneliğe dönüştürüldü. İşledikleri suçların cezasını çekmemek için tüm Nusayri-Alevi kitleyi felakete sürüklüyorlar” dedi. “HER TÜRLÜ SABOTAJI DENEYECEKLER” El-Muhaberat”ta 8 Aralık öncesi yarbay rütbesinde yönetici olan Halit Beyye ise “Suriye”de en az 13 bin Şii militan kaldı. Çoğu eski rejim tarafından kamufle amaçlı Lazkiye-Tartus nüfusuna kaydedildi. Canlı bomba eylemleri dâhil her türden sabotajı deneyecekler. İran; PKK, Dürzi ve Alevi-Nusayri kartını sonuna kadar zorlayacak” diye konuştu. İNTİKAM PEŞİNDELER Saha kaynaklarından edinilen bilgilere göre; timler hâlinde bölgede gizlenen bini aşkın Nusayri milis bulunuyor. Süreci Esad düşerken bölgeye gelen 90″dan fazla üst düzey isim yönetiyor. Lazkiyeli sivillerden Tahsin Hoşkar, Nusayri bozguncuların 50 bini aşkın Türkmen”in yaşadığı Türkmen mahallesi Harıd Ali Cummal”de korkunç bir katliam planı yaptıklarını öne sürdü. Hoşkar “Hedefleri oluk oluk kan akıtmak. Bu korkunç planı da yine Alevi komşularımız gelip anlattı. Bunu devrimin arkasındaki güç olarak gördükleri Türkiye”den intikam almak ve Sünni-Alevi savaşı çıkarmak için planladılar. Sadece Türkmenler değil Tartus ve Lazkiye”de en az 800 bin Sünni Müslüman”ın can güvenliği büyük tehdit altında. Rejim düşerken Nusayri evine silah ve cephane teslim edildi. Türkiye”de sürekli Alevi katliamı yaygarası yapılıyor. Suriye”de iktidar da silah da güç de 60 yıldır Nusayri-Azınlık kitlenin elinde. Sünniler hangi silahla nasıl katliam yapacaklar” diye sordu. ACİL EYLEM PLANI ŞART Lazkiye”de konuyla ilgili konuşan uzmanlardan Ayhan Orli de kalkışma planının işlediğini ve acil olarak tüm Nusayrilerden silahların toplanması gerektiğini ifade etti. Kırdeha, Tartus, Ceble, Lazkiye, Banyas, Hırbit Ma”ze, Basnada, Muzeyra, Safita, Datur, Buka Hamam, Dim Sarho, Zikrin, Mencilya, Fidyo, Dulukiyat, Mişkiyta, Ziraa, Basit, Zizikaniye, Zeytincik, Belluran, Zubar, Behluliye, Cinderiye ve Kadmus gibi yerleşim birimlerine dikkat edilmesi gerektiğini hatırlatan Orli “Bu tehdidin tamamen ortadan kaldırılması için Şam”ın mutlaka bir acil eylem planı hazırlaması gerekiyor. “TÜRK GÜCÜ HAYATİ ROL OYNUYOR” Çatışmasızlığı sağlayacak ve denetleyecek Türk gücünün bölgedeki varlığı hayati rol oynar, fitne odaklarına korku salar. Öte yandan Bayırbucak tamamen mayın tarlası. Türkiye”den gelecek mayın temizleme araç ve görevlileri bölge sakinlerine büyük moral olma yanında geri dönüşleri de hızlandırır. Bazı bölgelerde çatışmalar devam ediyor. Bu tahrikler sürecek. Esadların doğum yeri olan Kırdeha ile Tartus arasını bir tür kurtarılmış bölge olarak görüyorlar. Nusayri nüfusun yoğun olduğu bu bölgedeki yerleşkelerden lojistik sağlayacaklarına inanıyorlar. Ayrıca zaten aylarca kendilerine yetecek silah, cephane ve yiyecek gibi stoklara sahipler. Ana karargâh olarak da dağlarla çevrili Kadmus”u seçtiler. Bu sıra dağlara erişim Irak”taki Kandil”den çok daha zorlu” bilgisini verdi.
Source: Erdem Aksoy
2024 Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülü sahibi Süleyman Mansur: Mücadelemiz Osmanlı”daki gibi bir Filistin için
Filistin modern sanatının önemli temsilcilerinden ressam Süleyman Mansur (77), yarım yüzyılı aşkın süredir Filistinlilerin direnişini modern resim sanatının diliyle dünyaya aktarıyor. Filistin kültüründen, tarihinden ve geleneğinden oluşturduğu sembolleri üstün hayal gücü ve ilhamla resme yansıtan Mansur, Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülü”ne layık görüldü. Akşam Gazetesi Kültür Sanat Editörü Bedir Acar, Mansur ile ödülü, sanatın işlevini ve İslam dünyasının sanatla ilişkisini konuştu.Türkiye”nin yetiştirdiği en önemli şairlerden biri olan Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülü”nün size verilmesini nasıl karşıladınız?Türkiye”den Necip Fazıl adına verilen uluslararası ödülün şahsıma layık görülmesinden onur duydum. Çünkü Türkiye, yalnızca ekonomik, askeri ve bilimsel alanlarda değil, aynı zamanda kültürel anlamda da büyük bir güç, değer ve etki sahibi. Dolayısıyla bu ödül kıvanç duymamı sağladı.Necip Fazıl yaşadığı dönemde tiyatronun, sinemanın önemine inanmış biri olarak oyunlar ve senaryolar kaleme aldı. Bugün Müslüman entelektüellerin sanat ile ilişki kurma düzeyleri yeterli mi sizce?Müslüman entelektüellerin genel olarak sanat ve kültürle olan bağlantılarının yeterli olduğunu düşünmüyorum. Türkçeden diğer dillere, özellikle Arapçaya, çok daha fazla çeviri yapılmalı ve elbette kitaplar ile kültürel materyallerin değişimi artırılmalı. Türkiye”nin harika bir ülke olduğuna inanıyorum ve geçmişte, tarihsel kökler itibarıyla büyük bir etkiye sahip olduğunu düşünüyorum; bunu yaşadığım yer olan Kudüs”te de hissedebiliyorum.Türkiye”nin coğrafyasındaki konumunu siyasi, kültürel ve ekonomik anlamda nasıl görüyorsunuz?Türkiye”nin bölgemizde çok önemli bir rolü var ve siyasi, kültürel ve ekonomik anlamda büyük bir güç. Ayrıca, zengin tarihini öğrenmek ve keşfetmek için en önemli ülkelerden biri.Filistinli bir sanatçı olarak resimlerinizde ön plana çıkarmak istediğiniz mesaj ve konular nelerdir. Filistin”in kültürel hafızasını resim ve sanat yoluyla gelecek kuşaklara aktarmak mümkün mü?İsrailliler ve Batı”daki birçok ülke, Filistin halkının varlığını inkâr ediyor ve Filistinlileri insanlıktan çıkarmaya çalışıyor. Sanatımla, özellikle diasporada doğmuş olan genç nesil Filistinlilere zengin bir kültüre sahip olduklarını ve bununla gurur duymaları gerektiğini anlatmak istiyorum. Dünyaya ise Filistin halkı olarak adil bir barış arayan bir halk olduğumuzu vurgulamayı hedefliyorum. Hürriyet mücadelemizin haklı olduğuna ve uluslararası hukukun yanımızda olduğuna inansam da, dünya insanlarının kalplerine ve duygularına dokunmadan başarılı olamayacağımızı düşünüyorum. Sanat aracılığıyla bunu yapabiliriz ve sanatımda bunu başarmaya çalışıyorum. İslam dünyasının bütün enstrümanları ile kendini doğru ifade etmesi özgür Filistin davasına ve işgalin sona ermesine de katkı verecektir.İsrail”in Gazze ve tüm Filistin”e yayılan vahşetine, soykırım uygulamalarına karşı dünyanın geri kalan ülkelerinin sessizliğini (kimi ülkelerin İsrail”e desteğini) nasıl yorumluyorsunuz?Düşmanlarımızın, İsrail”e tüm dünyada ve bölgemizde destek toplamakta başarılı olan çok etkili güçlerin bir karışımı olduğuna inanıyorum. Ayrıca, Avrupa”daki Yahudilerin tarihi, bazı Avrupa ülkelerinin Filistinliler üzerinden vicdanlarını rahatlatmalarını kolaylaştırıyor. Oysa Filistin”de, özellikle Osmanlı döneminde, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar barış ve uyum içinde yaşadılar. Mücadelemiz, ilişkilerin o duruma geri dönmesini hedefliyor.Filistinlilerin gözünde ve gönlünde Türkiye”nin ve Erdoğan”ın nasıl bir yeri var?Birçok Filistinli, Osmanlı döneminde yaşadığımız güzel günlere özlem duyuyor. Sadece Birinci Dünya Savaşı sırasında insanlar yoksulluk ve zor koşullardan mustarip oldular, ancak diğer tüm dönemlerde Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler uyum içinde yaşıyor ve serbest dolaşım özgürlüğünün tadını çıkarıyorduk. Ancak bazı insanların ne düşündüğünden bağımsız olarak, herkes Türkiye”yi bölgemizde çok önemli bir güç olarak görüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, büyük bir siyasetçi ve karizmatik bir lider olarak algılanıyor ve bölgemizin sorunlarının çözümünde çok yardımcı olabileceği düşünülüyor. Birçok Filistinli tarafından da İslam ve adalet için mücadele eden büyük bir lider olarak görülüyor.
Source: Www.star.com.tr
İsrail”in Gazze”nin kuzeyine 3 ayda düzenlediği saldırılarda 4 bin 800 kişi öldü ya da kayboldu
Gazze”deki hükümetin Medya Ofisi Müdürü İsmail es-Sevabite, AA muhabirine, Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki son duruma ilişkin bilgi verdi.
İsrail ordusunun bölgede yaklaşık 3 aydır “etnik temizlik” yaptığını vurgulayan Sevabite, bu süre zarfında en az 4 bin 800 Filistinlinin öldürüldüğü veya kaybolduğu, 12 bin 500 kişinin de yaralandığını belirtti.
Sevabite, Gazze Şeridi”ne yönelik süren acımasız saldırılarda 1900 kişinin de İsrail askerleri tarafından alıkonulduğunu ifade ederek, uluslararası topluma, Gazze”nin kuzeyinde Filistinlilere karşı uygulanan “soykırımı durdurmak için acil müdahale” çağrısını yineledi.
Özellikle sivil yaşam alanları hedef alınıyor
“İşgal ordusu, Gazze Şeridi”nin kuzeyinde yürüttüğü etnik temizlik suçları çerçevesinde mahalleler, konutlar ve sivil yaşam alanları açıkça ve özellikle hedef alınıyor.” diyen Sevabite, işlenen bu suçların, tüm uluslararası yasa ve normlara aykırı olduğunu; savunmasız sivillere karşı devam eden bu katliamları durdurmak için gerçek ve somut adımlar atamayan uluslararası toplum için de bir utanç teşkil ettiğini vurguladı.
“Uluslararası sessizliğin ve bu suçların sorumluluğunu üstlenmemenin işgalciye örtülü bir destek ve saldırganlığını sürdürmesi için bir teşvik haline geldi.” ifadelerini kullanan Sevabite, İsrail işgalinin Gazze Şeridi”ndeki saldırı hedeflerinin, özellikle de Filistin halkına yönelik zorla yerinden edilme planının başarılı olmayacağının altını çizdi.
İsrail”in Gazze”nin kuzeyindeki Filistinlileri göçe zorlama planı
Cibaliya Mülteci Kampı başta olmak üzere Gazze”nin kuzeyine 5 Ekim”de yoğun hava saldırıları düzenleyen İsrail ordusu, 6 Ekim”de söz konusu bölgelere kara saldırısı başlattı.
Bu adımın, daha önce İsrail basınına yansıyan ve “generallerin planı” olarak bilinen, İsrailliler için yerleşim yeri hazırlığı yapmak amacıyla Filistinlilerin Gazze”nin kuzeyinden tahliye edilmesi adına atıldığı düşünülüyor.
İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, 7 Ekim”de sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Beyt Hanun, Cibaliya ve Beyt Lahiya”daki Filistinlileri tehdit ederek, boşaltılması istenilen bölgelerin haritasını paylaşmıştı.
Filistinlilere Gazze”nin güneyindeki Mevasi bölgesine gitme çağrısı yapan Adraee”nin paylaştığı haritanın, İsrail ordusunda eski Operasyonlar Bölümü Başkanı General Giora Eiland”ın girişimiyle hazırlanıp hükümete sunulan Filistinlilerin zorla göç ettirilmesine ilişkin “generallerin planına” benzerliği dikkati çekmişti.
“Generallerin planı” Filistinlileri, Gazze Şeridi”nin kuzeyinden tehcir etmeyi, ardından bölgenin kuşatılması, gıda, yakıt ve temiz su girmesine izin verilmemesini öngörüyor.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Güney Kore”de siyasi kriz sürüyor
Güney Kore de Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol ün sıkıyönetim ilan ederek parlamentoyu feshetmesi, daha sonra muhalefetin ve halkın tepkisiyle 6 saatin ardından kararı geri çekmek zorunda kalmasının yankıları sürüyor. Güney Kore Parlamentosu, Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol tarafından ilan edilen sıkıyönetim kararları sürecinde payı olduğu gerekçesiyle, Yoon Suk Yeol ün azlinin ardından atanan Vekil Devlet Başkanı Han Duck-soo nun görevden alınması için, parlamentoda çoğunluğu elinde bulunduran muhalefetteki Demokrat Parti nin öncülüğünde oylama yapılacağını duyurdu. Muhalefet partileri 14 Aralık taki oylamada nitelikli çoğunluk sağlayarak Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol ü azletmişti. Yoon, Anayasa Mahkemesinin hakkında vereceği karara dek görevden geçici uzaklaştırılmış, yerine Başbakan Han Duck-soo vekaleten getirilmişti. Anayasa Mahkemesi nin kararı onaması halinde Yoon Suk Yeol kalıcı olarak görevden azledilecek.
Source: Habertürk
Ukrayna yaralı Kuzey Kore askerini esir aldı
Kuzey Kore”nin Ukrayna”ya karşı savaşmak üzere Rusya”ya asker göndermesinin yankıları sürerken, Güney Kore İstihbarat Servisi (NIS) Kuzey Koreli bir askerin Ukrayna birlikleri tarafından ilk kez esir alındığına dair iddiaları doğruladı. İstihbarat servisinden yapılan açıklamada, Rusya”nın Kursk bölgesinde savaşan bir Kuzey Kore askerinin Ukrayna güçleri tarafından yaralı olarak esir alındığına dair haberlere değinilerek, “Dost bir ülkenin istihbarat örgütüyle gerçek zamanlı olarak bilgi paylaşarak yaralı bir Kuzey Kore askerinin yakalandığını doğruladık. Sonraki gelişmeleri detaylı bir şekilde incelemeye devam edeceğiz” ifadeleri kullanıldı. Yaralı olarak esir alındığı belirtilen Kuzey Kore askerinin sağlık durumu ve rütbesine ilişkin bilgi verilmezken, söz konusu askere ait oldu iddia edilen bir fotoğraf da sosyal medya platformu Telegram üzerinden paylaşıldı. Ukrayna merkezli haber platformu Militarnyi, Ukrayna güçlerinin Rusya”nın batı cephesi Kursk bölgesindeki çatışmalar sırasında Kuzey Koreli bir askeri yaralı olarak esir aldığını iddia etmişti. Olayın ne zaman meydana geldiğine dair detaylı bilgi paylaşılmamıştı.
Source: Www.star.com.tr
Özbekistan”dan 100 yaralı Filistinli çocuk ve kadın için vefa örneği
Özbekistan Kahire Büyükelçisi Mansurbek Kiliçev, basına yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev”in talimatı üzerine, aralarında yaralı çocuk ve kadınlar ile refakatçilerinin bulunduğu 100″e yakın Filistinliyi tedavi için Taşkent”e getirdiğini bildirdi. Kiliçev, Özbekistan Sağlık Bakanlığı koordinasyonunda getirilen yaralı ve hasta Filistinlilerin rehabilitasyon merkezlerine ve hastanelere yerleştirildiğini, ülkede bulundukları müddetçe konaklama ve gıda gibi tüm ihtiyaçlarının karşılanacağını, çocukların ise okula gitmelerine olanak sağlanacağını kaydetti.Özbekistan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev, kasım ayında düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) – Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi”nde, kadim ve zengin bir tarihe sahip Filistin halkının, 1967″deki sınırları temel alan ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve özgür bir devlet kurma hakkına sahip olduğunu belirterek bu bağlamda Suudi Arabistan”ın başlattığı İki Devletli Çözüm için Küresel İttifak”ın faaliyetlerini tam olarak desteklediklerini bildirmişti.Mirziyoyev, ayrıca Filistin ve Lübnan topraklarında benzeri görülmemiş bu insani krizi önlemek için yabancı ülkeler ve uluslararası kuruluşların yardımlarının daha da artırılması gerektiğini belirterek “Savaşta yaralanan Filistinli kadın ve çocukları Özbekistan”daki hastanelerde tedavi etmeye hazır olduğumuzu ifade ediyoruz.” ifadelerini kullanmıştı.
Source: Www.star.com.tr
ABD ve Japonya”dan dikkat çeken adım
ABD Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Japonya ile “Genişletilmiş Caydırıcılık Diyaloğu (EDD)” yürütüldüğü hatırlatıldı.Açıklamada, EDD kapsamında “artan stratejik ve nükleer tehdit ortamında” bölgesel istikrarı teşvik etmek ve çatışmaların önlenmesini sağlamak için “Genişletilmiş Caydırıcılık Rehberi” hazırlandığı ifade edildi.İki ülkenin giderek “daha ciddi bir stratejik ve nükleer tehdit ortamıyla” karşı karşıya kaldığı vurgulanan açıklamada, hazırlanan rehberde caydırıcılığı artırmak için stratejik mesajlara yer verildiği belirtildi.Belgenin, ABD ve Japonya”nın genişletilmiş caydırıcılık kapsamında mevcut danışma ve iletişim prosedürlerini güçlendirmeyi amaçladığı kaydedilen açıklamada, belgede ABD”nin genişletilmiş caydırıcılık önlemlerini geliştirmek için alınması gereken tedbirlere yer verildiği bildirildi.Açıklamada, caydırıcılığın güçlü ve güvenilir olmasını sağlamak için çalışmalara devam edileceği vurgulandı.
Source: Www.star.com.tr
Rusya”dan “barış görüşmesi” çıkışı
2022 den beri devam eden ve küresel dengeleri değiştiren Rusya-Ukrayna Savaşı ile ilgili Putin den kritik bir açıklama geldi. ABD Başkanlık Seçimleri ni Trump ın kazanmasıyla savaşın biteceği ihtimalinin artmasının ardından, Avrupa Birliği üyesi Slovakya nın Rusya ile kurduğu yakın ilişkiler de savaşta önemli bir rol oynuyor. Bir sonuca ulaşmaya kararlı olduğunun altını çizen Putin, özel askeri operasyon adını verdiği Rusya-Ukrayna Savaşı nın sona ermesi için, Slovakya nın ev sahipliğinde bir barış görüşmesi düzenlenmesine açık olduğunu duyurdu. Bu hafta Slovakya Başbakanı Robert Fico yu Kremlin de ağırlayan Putin, Avrupa Birliği nin Ukrayna ya verdiği askeri desteğin açık bir muhalifi olan Fico nun ülkesine Rusya ve Ukrayna arasındaki görüşmelere ev sahipliği yapma teklifinde bulunduğunu söyledi. Putin, Slovak yetkililerin tarafsız bir tutum sergilediklerini belirterek, Eğer bu söz konusu olursa biz buna karşı değiliz. Neden olmasın? dedi. Slovakya, Ukrayna ya verilen desteğe şüpheyle yaklaşan ve Rusya ile müzakereleri destekleyen Orta ve Doğu Avrupa daki AB üyesi ülkeler arasında giderek büyüyen grubun bir üyesi olarak görülüyor. Slovakya Dışişleri Bakanı Juraj Blanar, Slovakya nın uzun zamandır çatışmaya barışçıl bir çözüm aradığını ve Putin in yorumlarının savaşın sona ermesi için olumlu bir sinyal olduğunu söyledi. Blanar, Slovak diplomasisi bu şekilde barış sürecine aktif olarak katkıda bulunmaya hazırdır ve bu seçeneği Ukraynalı ortaklarımıza da ilettik dedi. Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenskiy, Ukrayna ile sınır komşusu olan Slovakya yı, Fico nun 2023 teki seçimlerin ardından iktidara gelmesinden bu yana Rusya ya karşı takındığı dostane tavır nedeniyle defalarca eleştirdi.
Source: Habertürk
Yabancı büyükelçilerin gözünden Türkiye”de 2024
Bosna Hersek, Arnavutluk, Sırbistan, Polonya, İtalya, Hollanda, İsveç, Fransa, Finlandiya, Estonya, İrlanda, Sudan, Tayland, Japonya, Endonezya, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Peru, Guatemala ve Maldivler”in Ankara Büyükelçileri, bu yıl Türkiye”de yaşadıkları anıları ve değerlendirmelerini AA ile paylaştı.
Bosna Hersek
Bosna Hersek”in Ankara Büyükelçisi Mirsada Colakovic, Türkiye”ye haziranın sonunda geldiğini belirterek bunun, tüm ülkeyi anlayabilmek için kısa bir süre olduğunu ifade etti.
“(Bu yıl Türkiye”de) En güzel deneyimim Kapadokya seyahatimdi, orada bu pozitif enerjiyi hissettim.” diyen Colakovic, bundan keyif aldığını ve Türk mutfağının ve tarihi yerlerin tadını çıkardığını anlattı.
Arnavutluk”un Ankara Büyükelçisi Blerta Kadzadej, 2024″ün Elçiliği için “çok başarılı bir yıl” olduğunu söyledi.
Ankara”daki görevine başladığını ifade eden Kadzadej, Arnavutluk ile Türkiye arasındaki karşılıklı üst düzey ziyaretlere işaret etti.
Kadzadej, Türkiye”deki gezileri sırasında Mardin, Gaziantep ve Şanlıurfa”yı ziyaretlerinin harika bir deneyim olduğunu dile getirerek burada en sevdiği tatlılardan biri olan katmeri keşfettiği belirtti. Büyükelçi Kadzadej, Türkiye”deki yaşatılan geleneklere övgüde bulundu.
Herkese mutlu ve sağlıklı bir 2025 dileyen Kadzadej, 2025″i Arnavutça kutladı.
Sırbistan”ın Ankara Büyükelçisi Aca Jovanovic de Sırpça yaptığı değerlendirmede, Ankara”daki görevine bu yıl başladığını hatırlatarak kendisini en çok etkileyen yerlerden birinin Anıtkabir olduğunu aktardı.
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk”e, dönemin Sırbistan Kral 1. Aleksandar”dan gelen hediyeleri ve Atatürk”ün sergilenen eşyalarını görmenin çok etkileyici olduğunu vurgulayan Jovanovic, “Atatürk’ün farklı ilgi alanları olduğunu gözlemlemek de son derece etkileyiciydi. Birçok kişisel eşyası, spor kıyafetleri hepsi çok ilginçti. Bu vesileyle tüm Türkiye vatandaşlarının yeni yılını kutlarım, 2025″in sağlık huzur ve barış getirmesini dilerim.” ifadelerini kullandı.
Polonya”nın Ankara Büyükelçisi Maciej Przemyslaw Lang, Türkiye”nin sayısız tarihi eserlerle kadim medeniyetlerin izlerini taşıdığını vurguladı.
Türkiye”de binlerce yıllık geçmişin izleriyle buluşup medeniyetlerin kucaklaşmasına şahit olmanın mümkün olduğuna dikkati çeken Lang, “2024”te Konya”ya yaptığım ziyaret sırasında Mevlana”nın huzurunu; aleni, yakinen müşahede etme fırsatına nail oldum.” dedi.
Lang, Çatalhöyük”te Polonyalı ve Türk arkeologların yaptığı kazıların hem maziye ışık tuttuğunu hem de iki ülke arasında inşa edilen “dostluk köprüsünü” güçlendirdiğini belirtti.
Türkiye”nin her köşesini dolaştıkça “aziz toprakların” en büyük servetinin halkı olduğunu, daha derin bir şekilde idrak ettiğini sözlerine ekledi.
İtalya”nın Ankara Büyükelçisi Giorgio Marrapodi, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni”nin ocak ayında G7 Başkanı olarak ilk yurt dışı ziyaretinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ı ziyaretinin, İtalyan-Türk dostluğu açısından önemine işaret etti.
Marrapodi, Türkiye”de 2024″te geçirdiği güzel anlardan birinin de İtalyan ve Türk arkeologların 50 yılı aşkın süredir birlikte çalıştıkları Denizli”deki Hierapolis Antik Kenti”ni ziyareti olduğunu belirtti.
2024″te oğlunun mezuniyet törenine katıldığını ve bunun kendisi için çok önemli olduğunu söyleyen Marrapodi, “Ankara ile aramızdaki duygusal bağın güçlenmesine büyük katkı sağlayacak olan, ben ve ailem için duygusal bir anıydı.” dedi.
Hollanda”nın Ankara Büyükelçisi Joep Wijnands, 2024″ün iki ülke arasındaki ilişkilerin 100. yıl dönümü ve Türkiye-Hollanda İş Gücü Anlaşması 60. yıl dönümü vesilesiyle “çok özel” olduğunu anlattı.
İki ülkenin çok zengin bir mirası paylaştığını, güçlü dostluk ve ortaklık bağlarının olduğunu söyleyen Wijnands, bunun sadece ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilerin güçlü olmasından kaynaklanmadığını, iki halk arasındaki yoğun ve sıcak ilişkiden kaynaklandığına işaret etti.
Wijnands, “Bu yüzden bu yıl, (yıl dönümlerini) 36 ilde 44 etkinlikle çok özel bir şekilde kutladık.” diyerek düzenlenen etkinliklere değindi.
Büyükelçi Wijnands, Türkçesinin çok iyi olmadığını ancak “Bu güzel dostluğumuz sonsuza kadar sürsün.” dileğini ifade edebilecek kadar yeterli olduğunu söyledi.
İsveç”in Ankara Büyükelçisi Malena Mard da bu yıl kendisi için en önemli anıyı şöyle paylaştı:
“Geçen yıl, yeni yılı ailemle birlikte Kapadokya”da, Göreme”de geçirdim. Çok kar yağıyordu ve bu, bir İsveçli için önemli.”
Mard, Göreme”nin elmas gibi parladığını ve lezzetli yiyeceklerle Türk misafirperverliğinin tadını çıkardığını söyleyerek bu anısını kalbinde taşıyacağını anlattı.
Fransa”nın Ankara Büyükelçisi Isabelle Dumont da “2024”te çok güzel şeyler oldu.” diyerek bu yıl Paris Olimpiyatları ve Paralimpik Oyunlarının çok başarılı geçtiğini anlattı.
“Kısa süre önce, 5 yıl aradan sonra Notre Dame Katedrali kapılarını ziyaretçilere yeniden açtı; bu, olağanüstü bir andı.” diyen Dumont, yıl içerisinde güzel olayların yanı sıra üzücü hadiselerin de yaşandığını belirtti.
Dumont, “Ukrayna”da, Gazze”de ve Lübnan”da dünyanın başka yerlerinde devam eden savaşlar…” diyerek Suriye”de Beşşar Esed rejiminin çökmesiyle daha olumlu bir dönemin başlamasını ümit ettiğini kaydetti.
Büyükelçi Dumont, “Bu umutlarla hepinize çok güzel bir 2025 diliyorum.” dedi.
Finlandiya”nın Ankara Büyükelçisi Pirkko Hamalainen, mesajında, “Dünyanın en mutlu ülkesinden çokça selamlar… Bu yıl Finlandiya”nın Ankara Büyükelçiliği için harika bir yıl oldu.” ifadesini kullandı.
2024″te Türkiye-Finlandiya arasındaki dostluğun 100. yılının kutlandığını hatırlatan Hamalainen, bu yıl yaşanan önemli gelişmelerden birinin, Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb”un Ankara ziyareti olduğunu anlattı.
Hamalainen, “Türk ortaklarımızla işbirliğimizi sürdürmek harika, hepinize mutlu Noeller ve mutlu yıllar diliyorum.” diye konuştu.
Estonya”nın Ankara Büyükelçisi Vaino Reinart da Türkiye ile Estonya”nın iyi ilişkilerine dikkati çekerek iki ülkenin bu yıl diplomatik ilişkilerini kutladığını kaydetti.
İki ülkenin dostluklarındaki en başarılı yıllardan birini geçirdiğini anımsatan Reinart, Türkiye”nin Estonya ile savunma alanındaki işbirliklerine ilişkin bilgi verdi.
İrlanda”nın Ankara Büyükelçisi Clare Brosnan, bu yıl İrlanda”yı temsilen Türkiye”de göreve başlamasının kendisi için büyük anlam ifade ettiğini söyledi.
Brosnan, “Bu süre zarfında turist gözüyle Anıtkabir”i ziyaret etmek çok önemliydi, bu büyük ulusu ve Atatürk”ün katkılarını anlamama yardımcı oldu. Güven mektubu törenimin bir parçası olarak çelengimizi oraya bırakmak, 2024 yılında benim için çok önemli bir olaydı.” ifadelerini kullandı.
Sudan”ın Ankara Büyükelçisi Nadir Yousif Eltayeb, bu yıl Mersin”den Port Sudan”a İHH İnsani Yardım Vakfı ve Kuveyt merkezli Kuwait Society for Relief (KSR) kurumu koordinasyonunda yardım gönderildiğini ve kendisinin de bunun için Mersin’e gittiğini anlattı.
Kara yoluyla ve ilk kez Mersin’e gittiğini belirten Eltayeb, şehrin çok güzel ve halkının da dost canlısı olduğunu dile getirdi.
Eltayeb, halkın destek sağladığını ifade ederek “Gerçekten çok değerli ve dokunaklı bir andı. İnsani yardım gönderdiğimiz için mutluyduk.” dedi.
Çok duygulandığını ve bu anı asla unutamayacağını söyleyen Eltayeb, Mersin halkına ve yardım kuruluşlarına teşekkürlerini iletti.
Eltayeb, Ankara”ya geri dönerken Tarsus ilçesindeki Ashab-ı Kehf Mağarası’nı ziyaret ettiklerini ve çok şaşırdığını anlatarak şunları kaydetti:
“Birçok insan burayı ziyaret ediyordu ve o mağarada Ashab-ı Kehf”in bulunduğu ve gömüldüğüne inanıyorlar. Mağarayı gördük. Mağarada oturduğunuzda güneş gün ortasında geliyor. Bu, Kur”an-ı Kerim”de tasvir edilmiştir. Benim için bu çok ilginçti çünkü daha önce hiç bu insanların aslında Türkiye’den olduğunu duymamıştım.”
Japonya”nın Ankara Büyükelçisi Takahiko Katsumata, 2024″ün Japonya ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerinin 100. yıldönümü olduğunu hatırlatarak, bu özel yıl vesilesiyle 200″e yakın etkinlik düzenlendiğini ifade etti.
“Japonya Büyükelçisi olarak yıl boyunca iki ülke ve iki halk arasındaki güçlü dostluk bağlarının varlığını yeniden keşfetmiş olmak beni çok duygulandırdı.” diyen Katsumata, Japon Veliaht Prens ve Prenses”in Türkiye ziyaretini anlattı.
Katsumata, İstanbul”da Atatürk Kültür Merkezi”nde düzenlenen 100. yıl töreninde sahne alan Türk halk oyunları ve Japon davulunun işbirliğiyle hem dinamik hem uyumlu bir gösteri sergilendiğini belirterek “İki kültürün işbirliğiyle yarattığı fevkalade güzel bir sentezi görmek de beni son derece duygulandırdı.” dedi.
Büyükelçi, herkese iyi seneler diledi.
Tayland”ın Ankara Büyükelçisi Apirat Sugandhabhirom, Türk yemeklerini çok sevdiğini söyledi.
Sugandhabhirom, Türkiye”de 2024″te geçirdiği en güzel anlardan birinin Tayland”dan gelen bir şefin patlıcan ve Antep fıstığı gibi Türk mutfağından malzemelerle Tayland mutfağından yemekler pişirdiği etkinlik olduğunu belirtti.
Yemeklerin çok lezzetli olduğunu vurgulayan Sugandhabhirom, keyif aldığı bir başka anısının da canlı yayında Türk mutfağına ait imam bayıldı yemeğini pişirmeyi denediği zaman olduğunu ifade etti.
Endonezya”nın Ankara Büyükelçisi Achmad Rizal Purnama, 2024″ün Türkiye”de geçirdiği ilk yıl olduğunu ifade ederek “Bu sene odak noktam ikili ilişkilerimizin temellerini güçlendirmekti.” diye konuştu.
Ekonomik işbirliği ve yeni imkanların keşfi için ziyaretlerin önemine değinen Purnama, 2025″te Türkiye-Endonezya diplomatik ilişkilerinin 75. yıl dönümünün kutlanacağını belirtti.
Purnama, “Gelecek yıl 2025″te işbirliğimizin geleceği ve barış, adalet ile refaha dayalı daha iyi bir dünyaya sağlayacağı olumlu etki konusunda iyimser ve eminim.” dedi.
Birleşik Arap Emirlikleri
Birleşik Arap Emirlikleri”nin (BAE) Ankara Büyükelçisi Said Sani ez-Zahiri de bu yıl Türkiye”de en keyif aldığı anısının down sendromlu çocuklarla bir araya gelmek olduğunu söyledi.
Zahiri, bir araya geldiği çocuklarla çekilen fotoğrafını göstererek “Bu güzel fotoğrafı, bu güzel down sendromlu kız çocuğu Meryem ile çekildik.” dedi.
BAE Kültür Haftası kapsamında düzenlenen ve AK Parti Bursa Milletvekili ve TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Varank”ın da bulunduğu “Dostluk ve Spor Gününde” çocuklarla çekilen fotoğrafını gösteren Zahiri, “Bu çocuklar çok güçlü. Maşallah, down sendrom spor alanında altın madalya aldılar.” ifadesini kullandı.
Büyükelçi Zahiri, oğluyla bir fotoğrafını göstererek “Bu da bana bu yıl keyif aldığım harika anları hatırlatan benim güzel oğlum, Sultan. Bu nedenle sizinle 2024″teki keyifli anlarımı paylaşmak istedim. Ayrıca, down sendromlu çocuklara destek olmak için büyük çaba sarf eden tüm ailelere teşekkür etmek istiyorum. Çok teşekkür ederim, mutlu yıllar.” diye konuştu.
Peru”nun Ankara Büyükelçisi Cesar De las Casas, Türkiye”de 2024″te geçirdiği en güzel anlardan birinin “çok güzel bir yer” olarak tanımladığı Şanlıurfa ziyareti olduğunu söyledi.
De las Casas, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde yaptığı ziyarete ilişkin, “O şehirde tarihi hissedebiliyorsunuz. Çok harika bir şehir çünkü kültür açısından çok zengin.” dedi.
Ziyareti sırasında çok güzel zaman geçirdiğini belirten Büyükelçi De las Casas, “Umarım gelecek yıl Türkiye”de bu tür ziyaretleri daha fazla yapma fırsatım olur.” ifadesini kullandı.
Guatemala”nın Ankara Büyükelçisi Eduardo Enrique Hernandez Recinos, 2024″ün kendisi ve ailesi için önemli bir yıl olduğuna işaret ederek “Guatemala”yı Türkiye”de temsil etmek büyük bir onur. Bu fırsat sadece bir ayrıcalık değil, aynı zamanda büyük bir mücadele. Türkiye, insanları, gelenekleri, yemekleri, edebiyatı ve dili hakkında mümkün olduğunca çok şey öğrenme şansım oldu.” değerlendirmesinde bulundu.
Recinos, 2024″te Türkiye”de birçok yeri ziyaret ettiğini ancak bunun kendisi için hala yeterli olmadığını söyleyerek “Listede daha pek çok yer olduğunu bilerek bu yerlere geri dönmeyi ve keşfetmeye devam etmeyi çok isterim.” diye konuştu.
Tokat”ı ziyareti esnasından unutulmaz bir an yaşadığını belirten Recinos, “Tam şehirden ayrılmak üzereyken bizi ağırlayan ev sahibimiz beni durdurdu ve tekrar gelip onları ziyaret etmem için davet etti. Sonra ben ayrılırken bir grup insan veda etmek için arkamdan su dökmeye başladı. Bu bende derin bir etki bırakan güzel bir sembolik jestti.” ifadelerini kullandı.
Recinos, Türkiye”de kendisini evinde gibi hissettiğini dile getirerek “Türk misafirperverliğinin sıcaklığı her yerde kendini gösteriyor ve her seferinde hoş karşılandığımı hissettiriyor.” dedi.
Maldivler”in ilk Ankara Büyükelçisi Abdul Raheem Abdul Latheef, Türkiye”de geçirdiği zaman içinde dikkatini en çok çeken şeyin, Türk halkının nezaketi ve samimiyeti olduğunu söyledi.
Latheef, kendi halkı ve Türk halkının pek çok ortak noktası olduğuna işaret ederek “Türk insanının sıcaklığı, misafirperverliği ve sıcakkanlı doğası, onlarla tanışan herkes üzerinde kesinlikle kalıcı bir etki bırakıyor.” ifadesini kullandı.
Türk halkını ülkesine davet eden Latheef, “Aynı şekilde, siz nasıl bizi kollarınızı açarak karşıladıysanız, biz de bu jeste karşılık vermeyi dört gözle bekliyoruz. Hepinizi, el değmemiş kumsallarımız ve canlı deniz hayatımızla birlikte Maldivler misafirperverliğini deneyimleyebileceğiniz güzel ülkemize bekliyoruz. Hepinizi hayatın güneşli tarafına davet ediyoruz.” diye konuştu.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Türk Akademisi, bu yıl 30″dan fazla projeye imza attı
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ile Türkiye”nin öncülüğünde kurulan ve merkezi Kazakistan”ın başkenti Astana”da bulunan Türk Akademisi, Türk dünyasına yönelik bilimsel araştırmalarla faaliyetini sürdürüyor.
Akademi, bu yıl Türk dünyasında büyük ses getiren “Ortak Türk Alfabesi” başta olmak üzere 30″dan fazla projeyi hayata geçirdi.
Bilimsel yayınların sayısını önemli oranda artıran Akademi, uluslararası düzeyde çok sayıda bilimsel konferans düzenledi. Akademi, Türk tarihine ışık tutacak önemli arkeolojik kazılar da gerçekleştirdi.
Bunun yanı sıra Akademi, Türk devletlerinin ekonomik, eğitim ve bilimsel işbirliği potansiyelleri, gıda ve su güvenliğiyle ilgili araştırma raporlarını da yayımladı.
Türk dünyasının bilim ve araştırma merkezi olarak kurulduğu 2010″dan bu yana Türk dünyasıyla ilgili dil, edebiyat, tarih, arkeoloji, sosyoloji ve folklor alanlarında akademik çalışmalar yürütün Türk Akademisi, böylece projeleriyle Türk devletleri arasındaki ortak kültürel ve tarihsel bağları güçlendiriyor.
Türk Akademisi, bu yıl 34 harften oluşan “Ortak Türk Alfabesi”nin kabul edilmesinde öncü rol üstlenerek Türk dünyasında İsmail Gaspıralı”nın “Dilde, işte, fikirde birlik” idealinin gerçekleşmesi yolunda önemli gelişmeye imza attı.
Bunun yanı sıra “Türk Dünyasının Kutsal Coğrafyası: Mimari ve Arkeolojik Anıtlar”, “Eski Türk Taş Heykelleri Kataloğu”, “19. ve 20. Yüzyılın Başlarında Türk Aydınlanması: Düşünürler ve Fikirleri Hakkında Biyografik Bilgiler”, “Eski Türk Runik Yazıtları Kataloğu”, ekonomi, tıp ve askeri alanda “Türk Dillerinin Terminolojik Sözlükleri”, “Türk Dünyası Çocuk Atlası” gibi projeleri de faaliyete geçirdi.
Türk dünyasının ortak tarihine katkıda bulunanların hikayeleri kitaplaştırıldı
Ayrıca “Türk Dünyasının Büyük Şahsiyetleri” projesiyle özellikle Türk dünyasından gençlere ulaşmayı hedefleyen Akademi, bu kapsamda bu yıl da Türk toplumlarını şekillendiren ve Türk dünyasının ortak tarihine katkıda bulunan şahsiyetlerin hikayelerini kitaplaştırdı.
Akademi, bu yıl Türkoloji alanında araştırma yapan 32 genç Türkoloğu bir araya getiren “Türkoloji Yaz Okulu” ve Türk devletlerinden enerji alanında çalışan genç akademisyenleri bir araya getiren “Yeni Enerji Teknolojileri Yaz Okulu” programlarını gerçekleştirdi.
Türk Akademisi, 2024″te, Türk devletleri akademik kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde bir dizi uluslararası kongre, konferans, sempozyum ve yuvarlak masa toplantıları düzenlendi.
Bu kapsamda Bakü”de “UNESCO Perspektifinden Türk Dünyasının Tarihi ve Kültürel Mirasının Araştırılması ve Korunması Konferansı”, Bişkek”te “Yazılışının 950. Yıl Dönümünde Divanu Lugati”t-Türk: Türk Dünyasının Ortak Değeri” Uluslararası Konferansı, Almatı”da “II. Türk Devletçilik Tarihi Kongresi”, Akademi tarafından düzenlenen önemli bilimsel etkinlikler olarak kayıtlara geçti.
Moğol Bilimler Akademisi ve Moğolistan Arkeoloji Enstitüsü işbirliğinde 2022″de Moğolistan”ın Ötüken bölgesinde yürüttüğü arkeolojik kazı çalışmaları sonucunda Göktürk Devleti”nin hükümdarları Bilge Kağan ve Kül Tigin”in babası İlteriş Kağan”ın külliyesi ile yazıtını keşfeden Akademi, bu kazı faaliyetini 2024″te de devam ettirdi. Bu kazı çalışmalarında ise Nomgon-2 Anıt Külliyesi”nden bitig taşın alt kısmı bulundu.
Akademi, bu yıl ayrıca Kazakistan sınırları içinde yaptığı kazı çalışmaları kapsamında Tarihi İpek Yolu”nun önemli düğüm noktalarından biri olan Mangıstau bölgesindeki Oğuz-Kıpçak dönemine ait tarihi ve kültürel eserlerin keşfedilmesine yönelik “Mangıstau”nun Tarihi Mirası: Oğuz-Kıpçak Dönemi Anıtları” başlıklı geniş katılımlı bilimsel keşif gezisi ve Kızılorda eyaleti Jankent kasabasında bulunan arkeolojik anıt üzerinde keşif çalışmalarına öncülük etti.
Türk Akademisi, 2024″te, Azerbaycan”ın ünlü aydınlarından Abbaskulu Ağa Bakühanov, Kırım-Tatar Türkolog Bekir Çobanzade eserlerini Kazakçaya, Mahmud Kaşğari”nin “Divanu Lugati”t-Türk” eserini Azerbaycan diline, Türk dünyasının önemli tarihçilerinden Prof. Dr. Ziya Bünyadov”un “Orta Asya”daki Eski Türk Yazıtları” eserini Türkçeye, Ahmet Buran”ın ünlü Türkmen şair Mahtumkulu hakkında yazdığı “Sözü Kanatlandıran Şair” eserini Kazakçaya, Azerbaycan”ın önemli fikir ve siyaset önderlerinden Muhammet Emin Resulzade”nin “Azerbaycan Cumhuriyeti” eserini Kazakçaya, Azer Turan”ın Türk dünyasının büyük düşünürü Ali Bey Hüseynzade”nin hayatını, toplumsal-siyasi faaliyetlerini, eserlerini tanıtan “Ali bey Hüseynzade” eserini Kazakça ve Özbekçeye kazandırdı.
Türk Akademisi, bu yıl yeni araştırma alanlarına ekonomi, gıda ve su güvenliği konularını dahil etti. Bu çerçevede Akademiye üye ülkelerin ilgili kuruluşlarının uzmanlarıyla “Türk Ekonomileri 2024 Raporu: Türk Devletleri Arasında Ulaşım ve Enerji Bağlanırlığının Güçlendirilmesi”, “Türk Devletlerinde Gıda Güvenliği”, “Sürdürülebilir Kalkınma”, “Türk Devletlerinde Su Kaynaklarının Sürdürülebilirliğine İlişkin Bölgesel Perspektifler” temasıyla 4 ayrı rapor yayımladı.
Bunun yanı sıra Akademi, Türk devletlerinde temel sosyoekonomik ve kültürel eğilimleri ölçmek amacıyla periyodik olarak yürüttüğü Türk Barometresi araştırma projesi kapsamında “Türk Barometresi 2024” raporunu da yayımlayarak Türk devletleri arasındaki mevcut eğitim ve bilimsel işbirliklerine yönelik güncel yaklaşımlar inceledi.
“Türk dünyasına büyük bir ivme kazandırılacak”
Türk Akademisi Başkanı Prof. Dr. Şahin Mustafayev, Türk dünyasında bilim alanında araştırma, işbirliği ve koordinasyon faaliyetlerini “Türk Dünyası-2040 Vizyon Belgesi”nin hedefleri doğrultusunda sürdürdüklerini söyledi.
Mustafayev, Türk Akademisi çalışmalarının nitelik ve nicelik açısından her geçen gün daha da değer kazandığına dikkati çekti.
Türk devletleri arasında bilimsel işbirliğini geliştirmeye yönelik projelerin ülkeler arasındaki ilişkileri güçlendirme açısından stratejik öneme sahip olduğunu dile getiren Mustafayev, “Akademik çalışmalar ve bilimsel işbirlikleri ekonomik kalkınma, sosyal refah ve kültürel güçlenme açısından Türk dünyasına büyük bir ivme kazandıracaktır.” ifadesini kullandı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Bosna Hersek Savunma Bakanı Helez, Türkiye ile savunma işbirliğini AA”ya değerlendirdi
Helez, ülkesinin savunma alanında Türkiye ile işbirliğini, Bosna Hersek”in Avrupa Birliği (AB) ve NATO üyelik sürecini ile güncel meseleleri AA muhabirine değerlendirdi.
Son aylarda Bosna Hersek Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyonu için çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Helez, 2025″te ülkesinin yeni savunma donanımlarına sahip olacağını belirtti.
Helez, Ukrayna”da kendilerini “dünyanın en iyisi” olarak gösteren Kirpi II zırhlı araçlarından 5 tane almayı planladıklarını kaydederek, “Uzun vadede ise 16 adet almayı planlıyoruz. Buna ilişkin 60 pilota sıkı bir eğitim de veriyoruz.” dedi.
Türkiye”den 2025″te 6 Bayraktar TB2 alımı hususunda da anlaştıklarını ifade eden Helez, “NATO üzerinden teslimatı denedik, olmazsa doğrudan teslimata gideceğiz. Bayraktarları yerleştirebileceğimiz 2 yer var. Rajlovac Kışlasındaki pisti uzatmak durumundayız. Bayraktarlar için 1200 metrelik uzunluğa ihtiyaç var.” diye konuştu.
Helez, ilk etapta 2, daha sonra da 4 Bayraktar TB2″nin teslim edileceğini dile getirerek, Bosna Hersek Silahlı Kuvvetleri mensuplarının Türkiye”de eğitimde olduğunu anlattı.
Türkiye”den yangın söndürmek amacıyla helikopter de alacaklarını bildiren Helez, “Adım adım ilerliyoruz ve savunma alanındaki işbirliklerimiz devam edecek. Daha da güçlenmeye hazırlanıyoruz.” dedi.
“Halk, Sırbistan”a zararı Vucic”in verdiğini görmeye başladı”
Helez, bölgede ciddi bir Rusya etkisinin olduğuna işaret ederek, özellikle Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ve Bosna Hersek”in iki entitesinden biri olan Sırp Cumhuriyeti (RS) Başkanı Milorad Dodik”in bu etkiye katkı sağladığını savundu.
Sırbistan”da son dönemde düzenlenen öğrenci protestolarını değerlendiren Helez, “Bizler yıllardır daha demokratik bir Sırbistan bekliyoruz. Bosna Hersek”te 1992-1995″te yaşanan savaşın ardından Sırbistan”ı yöneten çoğu lider ülkemizin içişlerine karıştı, çirkin mesajlar gönderdi.” yorumunu yaptı.
Helez, “Bu arada şunu da söylemek isterim ki Kosova”nın bağımsızlığı noktasında da kilit isim Vucic”tir. Uluslararası toplum tarafından bunu yapmak için getirildi ve misyonunu tamamladığını düşünüyorum. Halk, Sırbistan”a en büyük zararı Vucic”in verdiğini görmeye başladı.” dedi.
Bosna Hersek”in, AB”nin sınır koruma ajansı Frontex ile işbirliği anlaşmasına paraf attığını söyleyen Helez, ülke güvenliği için büyük bir adım olan bu anlaşmaya imzaların da ocakta atılacağını belirtti.
Silahlı Kuvvetlerinin öncelikleri arasında halka yardım da var
Helez, Bosna Hersek Silahlı Kuvvetlerinin egemenlik, toprak bütünlüğü ve sınırları korumanın dışında sivil halka da yardım etmesi gerektiğini ifade ederek, yangın, sel gibi doğal afetlerde her zaman, tüm imkanlarıyla sivil halkın yanında olduklarını dile getirdi.
Bosna Hersek Savunma Bakanlığının da üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirdiğini vurgulayan Helez, attıkları adımların da NATO standartlarıyla uyumlu olduğunu kaydetti.
Helez, NATO üyeliğine daha da yaklaşmak için faaliyetlerine devam edeceklerini sözlerine ekledi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Tiran Büyükelçisi Atay, Türkiye-Arnavutluk ilişkilerinin 2024 yılı seyrini değerlendirdi
Türkiye”nin Tiran Büyükelçisi Atay, 2024 yılı Türkiye-Arnavutluk ilişkilerini AA muhabirine değerlendirdi.
Türkiye ve Arnavutluk”un diplomatik ilişkilerinin 100. yılının 2023″te kutlandığını anımsatan Atay, 2024″ün de iki ülke ilişkileri açısından yoğun ve verimli olduğunu vurguladı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan”ın 29 Ocak”ta Arnavutluk”u ziyaret ettiğine işaret eden Atay, “İki ülke stratejik ortaklığı 2021″de resmileşmişti. Bu stratejik ortaklığın ana mekanizması olan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi”nin ilk toplantısı Başbakan Edi Rama”nın ziyareti çerçevesinde 20 Şubat”ta Ankara”da yapıldı ve farklı alanlarda 6 anlaşma imzalandı.” diye konuştu.
Atay, 28 Şubat”ta Tiran”da Ukrayna-Güneydoğu Avrupa Zirvesi”nin yapıldığını ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın bu zirveye video mesajı gönderdiğini kaydetti.
“Bu yılın en önemli olumlu gelişmelerinden biri de Namazgah Camii”nin Arnavutluk halkının hizmetine sunulması oldu”
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Dönem Başkanlığının 2024″ün başında Arnavutluk”a devredildiğini, Arnavutluk”un bu 6 aylık dönem başkanlığını haziranda başarıyla tamamladığını anlatan Atay, Karadeniz Ekonomik İşbirliğinin parlamenter asamblesinin Tiran”da toplandığını, Türkiye Büyük Millet Meclisinden de kalabalık bir parlamenter grubunun bu toplantılara iştirak ettiğini hatırlattı.
Atay, 12-15 Eylül”de Uluslararası Kültür Haftaları kapsamında Türk Kültür Haftası”nın gerçekleştirildiğini belirterek, Tiran ve Dıraç”ta “Türk Müziğinin İncileri” ismiyle iki konser düzenlendiğini ifade etti.
Tiran”daki Namazgah Camii”nin açılışının ise 10 Ekim”de Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın teşrifleriyle gerçekleştirildiğinin altını çizen Atay, “Bence bu yılın en önemli olumlu gelişmelerinden biri de Namazgah Camii”nin Arnavutluk halkının hizmetine sunulması oldu.” değerlendirmesinde bulundu.
Atay, Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi”nin ikinci toplantısını da aynı sene Tiran”da yaptıklarına ve burada dört anlaşma imzaladıklarına dikkati çekerek, “Ticaret hacmimiz geçen seneye göre büyük bir artış gösterdi. İlk 9 ayda 787,5 milyon dolarlık ticaret hacmi yakaladık. Bu, sene sonunda yıllık olarak 1 milyar doları aşacağımızı gösteriyor.” ifadelerine yer verdi.
2024″ün Arnavutluk için başarılı geçmiş olmasından memnuniyet duyduklarını dile getiren Atay, Arnavutluk”un Avrupa Birliği (AB) entegrasyonu kapsamında olumlu gelişmelerin yaşandığına işaret etti.
Atay, entegrasyon sürecinin hızlı bir şekilde tamamlanmasını dilediklerini aktardı.
“Arnavutluk”u 8 ayda ziyaret eden Türk turist sayısı da yüzde 83 arttı”
Arnavutluk”un 2024″te turizm alanında da önemli başarılar elde ettiğini vurgulayan Atay, “Arnavutluk”u 8 ayda ziyaret eden Türk turist sayısı yüzde 83 arttı. Türkiye”den Arnavutluk”a ilk 8 ayda 247 bin turist geldi ve bu da bizi mutlu etti.” dedi.
Büyükelçi Atay, gelecek aylarda Başbakan Rama”nın Türkiye”ye ziyaret gerçekleştirmesini beklediklerini, Türk diplomatları olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın önderliğinde Gazze”de yaşanan soykırımı dünya gündemine getirmek için yoğun çaba gösterdiklerini kaydetti.
Filistinlilerin uğradığı mezalimin kendilerini çok üzdüğünü söyleyen Atay, “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ve İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi, nüfusunun çoğu Müslüman olan Arnavutluk”un Gazze”de yaşanan soykırıma olan duyarlılığının da artmasını umuyoruz.” ifadelerini kullandı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Yüzbinler Galata Köprüsü”nde Filistin için buluşuyor! TÜGVA Başkanı Beşinci”den 1 Ocak çağrısı
Beşinci, Türkiye”deki 308 sivil toplum kuruluşunun (STK) bir araya gelerek oluşturduğu Milli İrade Platformunun eylemine ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, etkinliğin çok geniş kitlelere yayılması gerektiğini söyledi.Son dönemde İsrail lehine paylaşımların artmasıyla Filistin konusunun kamuoyunda yeterince yer bulmaması nedeniyle geçen yılki eylemin tekrarlanmasına ihtiyaç duyulduğuna dikkati çeken Beşinci, 21. yüzyılda Gazze”de sivillerin bombalanmaya devam ettiğini ve soykırımın sürdüğünü vurguladı.Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Genel Başkanı İbrahim BeşinciBeşinci, Gazze”ye 16 aylık süreçte 85 bin ton bomba atıldığını, yaklaşık 50 bin kişinin şehit edildiğini kaydetti. Dünyanın gözü önünde bir milletin ve toplumun yok edildiğinin altını çizen Beşinci, “Biz bunu seyredemeyiz, buna seyirci kalamayız. O tarihin akışında nerede olduğunun önemi vardır. Biz olduğumuz yeri gösterip dünyaya güçlü bir mesaj vermek istiyoruz. Bunun için de Galata Köprüsü”nde buluşuyoruz. İddiamız şu ki yeni yıla çocuklar öldürülürken, kadınlar öldürülürken girilemez. Sabahında şehitlerimize rahmet okuyarak camilerde bir araya geliyoruz, dualar ediyoruz, sonra kortejler eşitliğinde Galata Köprüsü”nde buluşuyoruz.” diye konuştu.Beşinci, geçen yılki eyleme yoğun katılımın olduğunu dile getirerek, “Özellikle Galata Köprüsü, 100 yıl önce de yine Batılılara; İngilizlere, Fransızlara, bu zihniyete karşı başkaldırının merkezi olmuştu. Biz de yine aynı zihniyete karşı mücadele verdiğimiz için tekrar bu eylemi Galata Köprüsü”nde planlıyoruz. Aynı zamanda bizim o tarihimizin vermiş olduğu güçle, o manevi iklimle orada insanlarımızla bir araya gelmek istiyoruz. Dünyaya belki de yeni yılın ilk sabahında en güçlü mesajı orada verebileceğimize inanıyoruz.” ifadelerini kullandı.TÜGVA Genel Başkanı Beşinci, bütün vatandaşların akrabalarını, komşularını ve kardeşlerini bu asil duruş için toplayıp 1 Ocak sabahı Galata Köprüsü”ne gelmelerini, Gazze Şeridi”nde topraklarını korumaya çalışan bir avuç milletin yok oluşuna seyirci kalmamak için bu eyleme destek vermelerini istedi. – “HEP BERABER FİLİSTİN HALKININ SESİ OLALIM”Vatandaşların bütün farklılıklarını geride bırakarak Filistin”de yaşananlara güçlü bir ses çıkartmak için eyleme katılması gerektiğine işaret eden Beşinci, şunları kaydetti:”Ben insanlarımıza diyorum ki öfkelerini alsınlar, aynı zamanda vicdanlarını da alsınlar, 1 Ocak sabah saat 08.30″da Galata Köprüsü”nde olsunlar. Hep beraber Filistin halkının sesi olalım. Bu soykırıma güçlü bir tepki gösterelim. İs kokmuş dünyaya iz bırakarak başkaldırmış olalım. Dün Ayasofya açılamazdı, açıldı, zincirler kırıldı. Bugün Emevi (Camii) esaretten kurtuldu. Yarın da Aksa özgürlüğüne kavuşacak. Bundan hiç şüphemiz yok. Vicdanı hür, fikri hür, kalbi hür, bütün vatandaşlarımız bunu çok iyi bilsinler. Mescid-i Aksa ve kadim Filistin sokakları da özgürleşecek. Buna katkı sağlamak için hep beraber “Bir güneş doğuyor.” diyoruz. Bu mottoyla, bu moralle, bu motivasyonla orada hep beraber olmak istiyoruz.”1 Ocak”ta Galata”da eylem düzenlenecek
Source: Www.star.com.tr
Birleşmiş Milletler neden yeni Suriye”de rol almamalı?
Türkiye Araştırmaları Vakfından Ahmet Arda Şensoy, Birleşmiş Milletlerin (BM) Suriye iç savaşı karnesini ve yeni süreçte neden aktif rol almaması gerektiğini AA Analiz için kaleme aldı.
Beşşar Esed”in 8 Aralık”ta Suriye”yi terk etmesiyle birlikte 61 yıllık Baas rejimi devrildi ve bu durum ülkede yeni dönemin kapılarını açtı. Suriye”de oluşturulan geçici hükümetin devlet otoritesini tesis etmesi ve ülkenin 13 yıllık savaşın getirdiği sorunlarına karşı eyleme geçmesi kritik olacaktır. Bu doğrultuda yeni Şam yönetiminin birincil öncelikleri tüm silahlı grupların silah bırakması ve Savunma Bakanlığı bünyesine dahil olması, Esed rejiminden kalan ve silah bırakmayı reddeden ordu unsurlarının elimine edilmesi ve şehirlerde asayişin sağlanması olarak sıralanabilir.
Diğer taraftan yeni yönetimin en acil meselelerinden biri de yerle bir olan şehirlerin yeniden inşası olacaktır. Tüm bu faktörlerin hayata geçirilmesi için işlevsel bir devlet yapısı ve otoritesi gerekiyor. Yeni yönetimin bunu yalnız başına gerçekleştirmesi oldukça zor görünüyor. Suriye”deki devrimi gerçekleştiren grupların çok parçalı yapısı, yönetme tecrübelerinin kısıtlılığı gibi aktör düzeyindeki sorunların yanı sıra Suriye”nin mevcut ekonomik, siyasal ve asayiş sorunları gibi yapısal meseleler de yeni yönetiminin tüm bu süreci tek başına yürümesini zorlaştırıyor. Tüm bu faktörler yeni yönetimin uluslararası aktörlerden destek almasını gerektiriyor.
Suriye”deki yeni yönetimin ihtiyaç duyacağı acil ve kapsamlı yardımları ulaştırma konusunda ilk akla gelen uluslararası yapı Birleşmiş Milletler (BM) olsa da örgütün hem Suriye iç savaşı boyunca hem de son dönemde İsrail”in Filistin”deki soykırım girişimine karşı etkisizliği düşünüldüğünde bu beklenen rolü ne kadar oynayabileceği ve ne kadar oynaması gerektiği tartışmalı bir durumdur.
BM’nin Suriye iç savaşı karnesi
BM’nin 13 yıllık Suriye iç savaşı boyunca karnesi oldukça kötü tecrübelerle dolu. Rejimin 2011″de barışçıl protestoları bastırmak için şiddet kullanması ve bu yüzden krizin bir iç savaşa evrilmesi BM”nin engellemekte başarısız olduğu ilk aşamadır. Bu dönemde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 5 daimi üyesinden Rusya ve Çin”in vetolarıyla Suriye”de siyasi çözüm ve ateşkes üzerine bir karar çıkarılamamış ve BMGK”nın yapısı bir kez daha daimi üyeler tarafından suistimal edilmişti.
2012″de BM Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan”ın hazırladığı Annan Planı, Suriye”nin dostları girişimi ve Cenevre Konferansı gibi girişimler başarısız oldu ve sonraki yıllarda Cenevre 2 ve Cenevre 3 süreçleri de iç savaşta herhangi bir sonuç üretemedi. Tüm bu başarısız barış görüşmeleri ve konferanslardaki temel sorun masada müzakere eden devletlerin barış sürecini kendi Suriye politikaları ekseninde yönlendirmek istemeleri ve BM”nin zor da olsa alınan kararları uygulama mekanizmasından yoksunluğu oldu. Tıpkı günümüzde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İngiltere’nin vetolarıyla İsrail’in katliamlarına karşı bir karar çıkarılamaması gibi Suriye sürecinde de rejimin yakın müttefikleri olan Rusya ve Çin”in rejim aleyhine bir kararın geçmesini her seferinde veto etmeleri ve diğer BMGK üyeleri ve katılımcı devletlerin manipülasyon çabaları tüm süreçleri başarısızlığa uğrattı.
Suriye iç savaşının özellikle 2013 sonrası bölgesel ve küresel aktörlerin müdahalesiyle bir vekalet savaşına dönüşmesi BM”nin Suriye”de etkisiz kalmasının en önemli sebeplerinden biri olarak gösterilebilir. Günümüzde Gazze meselesinde de gördüğümüz gibi BM acil müdahale gerektiren krizlerde oldukça pasif bir pozisyon alıyor.
BM”nin Suriye”de oynadığı tek rol olarak 2015″de BMGK”dan çıkan 2254 sayılı karar örnek gösterilebilir. Bu karara göre iç savaştaki tüm tarafların sivillere yönelik saldırılarını durdurması, üye devletlerin ateşkes çabalarını desteklemesi ve Suriye”de 18 ay içerisinde özgür ve adil seçimlerin yapılması gibi maddelerde anlaşılmıştı. Ancak bu maddelerden hiçbiri uygulanmadığı gibi bu durum BM”nin inandırıcılığına da ciddi darbe vurdu.
Dolayısıyla, BM’nin 13 yıllık Suriye iç savaşı karnesi göz önüne alındığında, yeni Şam yönetimine siyasi geçiş sürecinde bir müdahale ve yönlendirmede bulunması ya sahada hiçbir karşılığı olmayan bir kararlar bütünü olacaktır ya da BMGK daimi üyeleri tarafından yönetimi farklı konularda baskı altına almak ve tavizler koparmak amacıyla bir pazarlık unsuru haline getirilecektir.
İnsani yardım fiyaskoları
Politik ve diplomatik olarak BM’nin rolü bu şekildeyken iç savaş boyunca insani yardım faaliyetleri de benzer başarısızlıklar ve suistimaller içeriyor. ABD ve Avrupa Birliği”nin (AB) yaptırım listesinde bulunan rejim kuruluşları ve derneklere yönlendirilen milyonlarca dolarlık yardımların Suriye”de ihtiyacı olan sivillere ulaştığına dair hiçbir somut kanıt bulunmuyor. Ayrıca Esed rejiminin sabit resmi döviz kuru uygulamasının bir sonucu olarak karaborsadaki döviz kuruyla resmi kur arasındaki fark sebebiyle insani yardım fonlarını suistimal ettiği biliniyor. Öte yandan, BM”nin iç savaş boyunca Esma Esed ve Rami Mahluf gibi isimlerin sahip olduğu vakıflar ve şirketlerle çalışması örgütün güvenirliğinin sorgulanmasını gerektiriyor.
Tüm bunlar sebebiyle BM kurumlarının insani yardım alanında da Suriye’de saygıdeğer bir geçmişi bulunmuyor. Her ne kadar insani yardım fonlarının yeni yönetime teslim edilmesi ve koordineli çalışılması mümkün olsa da bu durumda bile aktarılacak fonların bir siyasi koza ve pazarlık unsuruna dönüştürülme ihtimali düşünüldüğünde Suriye’de BM’nin ana aktör olarak rol oynamasının sakıncaları ortadadır.
Ancak yine de BM’nin Suriye’deki kirli ve başarısız geçmişi, gelecek dönemde Suriye’nin yeniden inşası, insani yardım, kalkınma ve devlet otoritesinin yeniden tesis edilmesi gibi konularda bir rol oynamaması gerektiği anlamına gelmiyor. Burada kritik nokta, BM inisiyatifine bırakılan bir reform sürecinin üye devletler tarafından müdahaleye açık olması ve sürecin Suriye için negatif bir yöne doğru çekilmesi riski olacaktır. Dolayısıyla Türkiye’nin yeni Suriye’de oynayacağı merkezi rol ve diplomatik çabaları sonucunda uluslararası kuruluşların ülkeye sınırlı ve odaklı destekler vereceği bir düzlem oluşturulabilir. Bunun dışındaki bir sistemden, Şam’a siyasi, ekonomik ve dış politika gibi alanlarda belirli dayatmalara sebep olabileceği için kaçınılması gerekir.
BM”nin günümüz uluslararası ilişkilerinde fazla büyümüş bir düşünce kuruluşundan öte bir işleve sahip olmaması ve özellikle BMGK’nın daimi üyelerinin yönlendirmesi ekseninde hareket etmesi sebebiyle Suriye’nin yeni döneminde bir rol oynaması beklenmemelidir. Daimi üyelerin politik koz olarak kullanacağı insani yardımlar ve tanınma süreçleri düşünüldüğünde belki de Suriye’de BM’nin öncü bir rol oynamaması yeni Şam yönetimi ve Suriyeliler için hayırlı bile olacaktır.
[Ahmet Arda Şensoy, Türkiye Araştırmaları Vakfında araştırmacıdır.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
UAD”deki dava, İsrail”in Gazze”deki soykırımının dünya tarihinde uzun süre hatırlanmasını sağlayacak
Sussex Üniversitesinden emekli Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Profesörü Shaw, İsrail”in Gazze”de işlediği soykırımın, tıpkı Holokost ve Nakba gibi insanlık tarihinde kara leke olarak kalacağını ifade etti.
Bunun Batılı bir müttefikin Uluslararası Adalet Mahkemesi (UAD) önünde yargılandığı ilk dava olması nedeniyle “tarihi” nitelik taşıdığını vurgulayan Shaw, 29 Aralık 2023″te başvurusu yapılan davanın üstünden geçen bir yıl boyunca yaşanan gelişmeleri AA muhabirine değerlendirdi.
“Güçlü dava dosyası hazırlandı”
Shaw, “Güney Afrika, davayı son derece kapsamlı hazırladı. Ocak ayındaki duruşmaya geldiklerinde İsrail”in soykırım eylemlerine ve liderlerinin soykırıma yönelik ifadelerine dair büyük miktarda kanıt toplamışlardı. İsrailli yetkililer, çok sayıda konuşma ve açıklamada fiilen soykırım çağrısı yapmıştı.” değerlendirmesinde bulundu.
UAD”nin 26 Ocak”ta Gazze”deki sivillere yönelik Soykırım Sözleşmesi kapsamında “makul bir risk” bulunduğuna hükmettiğini hatırlatan Shaw, şunları kaydetti:
“Mahkeme, kararında önce genel talimatla İsrail”e Soykırım Sözleşmesi”ne aykırı eylemlerden kaçınmasını söyledi ve özellikle insani yardımların Gazze”ye girişini sağlama talimatı verdi ancak İsrail bunlara uymadı. Gelen tüm kanıtlar, İsrail”in sadece bombardıman, yıkım ve sivillere zarar verme açısından durumu kötüleştirmekle kalmadığını, Gazze”ye malzeme akışını daha da kısıtladığını gösteriyordu.”
Soykırım uzmanları ve insan hakları örgütleri arasında İsrail”in Gazze”de soykırım işlediğine dair görüş birliği oluştuğunu vurgulayan Shaw, “Mahkemenin kararları sadece İsrail için değil, İsrail”e destek veren devletler için de sonuçlar doğuruyor. Başta İsrail”e büyük askeri, mali ve siyasi destek veren ABD olmak üzere, İsrail”in silahlarının üçte birini sağlayan Almanya ve kilit silahlar ile hava gözetim desteği sağlayan İngiltere gibi ülkeleri de ilgilendiriyor. ABD, hem UAD hem de Uluslararası Ceza Mahkemesi süreçlerini reddederek uluslararası hukukla tamamen ters düşüyor.” dedi.
“Soykırımının dünya tarihinde uzun süre hatırlanmasını sağlayacak”
Shaw, soykırım gibi felaketlerin tarih boyunca hatırlandığını anlatarak, “Soykırımlar, tüm toplumları etkileyen büyük ölçekli tarihi felaketlerdir ve bu nedenle çok uzun süren etkileri vardır. Yahudi halkı Holokost”u, Filistinliler 1948″deki Nakba”yı unutmadı. Gazze halkı da şimdi başlarına gelen felaketi unutmayacak. Bu dava, Gazze”deki soykırımının dünya tarihinde uzun süre hatırlanmasını sağlayacak.” ifadelerini kullandı.
Gazze”deki soykırım sebebiyle İsrail”in itibarının ciddi zarar gördüğüne dikkati çeken Shaw, “Dünyada çok büyük bir kesimin İsrail hakkında eskisinden çok daha kötü görüşü olacak. İsrail için bunun siyasi, sosyal ve ekonomik sonuçları olacak. İsrail şu anda askeri olarak çok başarılı görünebilir ama orta vadede, belki de çok daha kısa sürede, şu anda yaptıklarının dünya siyasetindeki konumu ve İsrail toplumu için çok olumsuz sonuçları olacak.” diye konuştu.
Shaw, bu davanın diğer soykırım davalarından farklı olduğunu dile getirerek, “İsrail, mahkemenin talimatlarını görmezden geldi ve aylardır Gazze”deki Filistin halkının yaşam koşullarını giderek daha da zorlaştırdı. Gazze”nin kuzeyinden Filistinlileri tamamen çıkarıp onları giderek küçülen kamplarda yoğunlaştırdı ve koşulları ilk tedbir kararı verildiğindeki halden daha da kötüleştirdi.” değerlendirmesinde bulundu.
Uluslararası Af Örgütü”nün Gazze”deki soykırıma ilişkin kısa süre önce yayımladığı raporun önemini vurgulayan Shaw, şunları kaydetti:
“Bu rapor çok önemli çünkü İsrail aleyhindeki kanıtların son derece kapsamlı ve detaylı derlemesini sağlıyor. Güney Afrika”nın ilk davasında ele aldığı hususlardan daha da ileri gidiyor çünkü daha uzun dönemi kapsıyor. Ayrıca hukuki argümanların çok kapsamlı özeti ve soykırım hukukuyla ilgili yaygın yanlış anlamaları çok detaylı şekilde veriyor.”
“Batılı ülkeler de desteğe başladı”
Aralarında Türkiye”nin de bulunduğu çok sayıda ülkenin davaya müdahillik bildiriminde bulunduğunu anlatan Shaw, “Devletler farklı şekillerde müdahil oluyor ancak çoğu Güney Afrika”yı destekliyor. Bu desteğin İrlanda ve Norveç gibi bazı Batı ülkelerine de uzanması öngörülüyor. Bu, işlerin gidişatı açısından önemli gösterge.” dedi.
Shaw, davanın geleceğine ilişkin, “Mahkeme, bir veya iki yıl içinde İsrail”in Gazze”de gerçekten soykırım işleyip işlemediğine karar verdiğinde bunu hukuk temelinde karara bağlayacak. Hakimler siyasi bir ortamda çalışsalar da temelde hukuka göre hareket ediyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.
İsrail”in bu zamana kadar UAD”den verilen tedbir kararlarını ihlal etmesinin davanın geleceğini olumsuz etkileyebileceğini söyleyen Shaw, “İsrail”in kararları görmezden gelip Gazze”deki Filistin halkının yaşam koşullarını aydan aya daha da zorlaştırmaya devam etmesi, İsrail aleyhine çok olumsuz sayılacak.” ifadesini kullandı.
Davanın açılmasının üstünden 1 yıl geçti
Güney Afrika”nın İsrail”in Gazze”deki Filistinlilere yönelik eylemlerinin Soykırım Sözleşmesi”ni ihlal ettiği gerekçesiyle 29 Aralık 2023″te UAD”de açtığı davanın üstünden geçen 1 yılda önemli aşamalar kaydedildi.
Dava başvurusunda Gazze”deki durumun aciliyetine dikkati çeken Güney Afrika”nın talebi üzerine 11-12 Ocak”ta Lahey”deki Barış Sarayı”nda duruşmalar yapıldı.
UAD, 26 Ocak”ta açıkladığı kararlarda İsrail”e 5 temel yükümlülük getirdi. Buna göre İsrail”in, Soykırım Sözleşmesi”nin 2. maddesinde tanımlanan fiillerin işlenmemesi için tüm önlemleri alması, ordusunun bu fiilleri işlemesini engelleyecek tedbirleri ivedilikle uygulaması, soykırım çağrısı yapanları önlemek ve cezalandırmak için harekete geçmesi istendi.
Kararda ayrıca Gazze”deki Filistinlilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için temel hizmetler ve insani yardımın sağlanması ile soykırım suçuna ilişkin delillerin korunması için etkili tedbirler alınması ve bir ay içinde mahkemeye rapor sunulması talep edildi.
Mahkeme, Güney Afrika”nın 6 Mart”taki ek tedbir talebi üzerine 28 Mart”ta İsrail ordusunun insani yardımın ulaşımını engellememesi ve Soykırım Sözleşmesi hükümlerinden doğan yükümlülüklerine uygun davranmasına ilişkin yeni tedbirler belirledi. Güney Afrika”nın 10 Mayıs”taki üçüncü ek tedbir talebi sonrası da 24 Mayıs”ta önceki tedbirleri teyit edip, Refah”ta soykırıma sebep olacak çatışmaların ve saldırıların durdurulması ek tedbirine hükmetti.
İsrail”in bu zamana kadar Divan”ın verdiği tedbir kararlarına uymadığı kaydedilirken, aralık ayında küresel çaptaki insan hakları kuruluşlarından Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Berlin Merkezi Anayasal ve İnsan Hakları Avrupa Merkezi, Gazze”de yaşananların soykırım olduğunu ifade eden raporlar yayımladı.
Davaya, Nikaragua, Kolombiya, Libya, Meksika, Filistin, İspanya, Türkiye, Şili, Maldivler ve Bolivya olmak üzere 10 ülke müdahillik bildiriminde bulundu.
Güney Afrika, Gazze”deki soykırıma ilişkin ekleriyle birlikte 750 sayfalık ana dilekçeyi ve 4 bin sayfayı aşan destekleyici belge, bilgi ve dokümanı 28 Ekim”de UAD”ye sundu.
– Nikaragua”nın Almanya aleyhine açtığı dava
Nikaragua, İsrail”e siyasi, mali ve askeri destek sağlayarak “soykırım işlemesini kolaylaştırdığı” gerekçesiyle Almanya aleyhine 1 Mart 2024″te UAD”de dava açtı.
8 Nisan”da yapılan duruşmalarda Nikaragua, Almanya”nın İsrail”e en çok silah tedarik eden ikinci ülke olduğunu ve bu mühimmatların Gazze”deki soykırımda kullanıldığını bilmemesinin mümkün olmadığını öne sürdü.
Nikaragua ayrıca Almanya”nın, bir yandan Filistinlilere yönelik yardımları keserken, diğer yandan İsrail”e tank mermisi, insansız hava aracı ve savaş gemisi mühimmatı gönderdiğine dikkati çekti.
Almanya ise 9 Nisan”daki duruşmalarda, “İsrail”in Gazze”deki soykırımını desteklediği” iddialarını reddederek, silah ihracatının uluslararası hukuk kurallarına uygun yapıldığını ve ciddi ihracat lisansı incelemesine tabi tutulduğunu savundu.
UAD, 15″e karşı 1 oyla “tedbir kararı vermeyi gerektirecek derece bir aciliyet olmadığına” hükmetti ancak sivillerin gıda ve diğer temel ihtiyaçlardan uzun süreli ve yaygın şekilde mahrum bırakıldığına dikkati çekti.
Divan”ın kararında, “soykırımın ve diğer savaş suçlarının işlendiği bir bölgeye silah sevkiyatı yapan devletlerin, işlenen suçlardan sorumlu tutulabilme ihtimali” olduğu vurgulandı.
UAD”nin ihtiyati tedbir taleplerini reddetmesinin ardından dava, Nikaragua”nın esas iddiaları kesin hükme bağlanana kadar görülmeye devam edecek.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
NATO aradan çıkarılacak! Türkiye”den doğrudan Bayraktar TB2 satın alacaklar
Bosna Hersek Savunma Bakanı Zukan Helez, ülke ordusunun Türkiye”den alacağı Bayraktar TB2 ve Kirpi II zırhlı araçlarıyla daha da güçlenmeye hazırlandığını söyledi.Helez, ülkesinin savunma alanında Türkiye ile işbirliğini, Bosna Hersek”in Avrupa Birliği (AB) ve NATO üyelik sürecini ile güncel meseleleri AA muhabirine değerlendirdi.Son aylarda Bosna Hersek Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyonu için çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Helez, 2025″te ülkesinin yeni savunma donanımlarına sahip olacağını belirtti.Helez, Ukrayna”da kendilerini “dünyanın en iyisi” olarak gösteren Kirpi II zırhlı araçlarından 5 tane almayı planladıklarını kaydederek, “Uzun vadede ise 16 adet almayı planlıyoruz. Buna ilişkin 60 pilota sıkı bir eğitim de veriyoruz.” dedi.TÜRKİYE”DEN DOĞRUDAN BAYRAKTAR TB2 SATIN ALACAKLARTürkiye”den 2025″te 6 Bayraktar TB2 alımı hususunda da anlaştıklarını ifade eden Helez, “NATO üzerinden teslimatı denedik, olmazsa doğrudan teslimata gideceğiz. Bayraktarları yerleştirebileceğimiz 2 yer var. Rajlovac Kışlasındaki pisti uzatmak durumundayız. Bayraktarlar için 1200 metrelik uzunluğa ihtiyaç var.” diye konuştu.Helez, ilk etapta 2, daha sonra da 4 Bayraktar TB2″nin teslim edileceğini dile getirerek, Bosna Hersek Silahlı Kuvvetleri mensuplarının Türkiye”de eğitimde olduğunu anlattı.Türkiye”den yangın söndürmek amacıyla helikopter de alacaklarını bildiren Helez, “Adım adım ilerliyoruz ve savunma alanındaki işbirliklerimiz devam edecek. Daha da güçlenmeye hazırlanıyoruz.” dedi.- “HALK, SIRBİSTAN”A ZARARI VUCİC”İN VERDİĞİNİ GÖRMEYE BAŞLADI”Helez, bölgede ciddi bir Rusya etkisinin olduğuna işaret ederek, özellikle Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ve Bosna Hersek”in iki entitesinden biri olan Sırp Cumhuriyeti (RS) Başkanı Milorad Dodik”in bu etkiye katkı sağladığını savundu.Gökçe ve Gözde damgası! Fransa”dan Türkiye itirafıSırbistan”da son dönemde düzenlenen öğrenci protestolarını değerlendiren Helez, “Bizler yıllardır daha demokratik bir Sırbistan bekliyoruz. Bosna Hersek”te 1992-1995″te yaşanan savaşın ardından Sırbistan”ı yöneten çoğu lider ülkemizin içişlerine karıştı, çirkin mesajlar gönderdi.” yorumunu yaptı.Helez, “Bu arada şunu da söylemek isterim ki Kosova”nın bağımsızlığı noktasında da kilit isim Vucic”tir. Uluslararası toplum tarafından bunu yapmak için getirildi ve misyonunu tamamladığını düşünüyorum. Halk, Sırbistan”a en büyük zararı Vucic”in verdiğini görmeye başladı.” dedi.Çareyi Bayraktar TB2″de buldular! Yok böyle rakam: 43 adet satın alacaklarBosna Hersek”in, AB”nin sınır koruma ajansı Frontex ile işbirliği anlaşmasına paraf attığını söyleyen Helez, ülke güvenliği için büyük bir adım olan bu anlaşmaya imzaların da ocakta atılacağını belirtti.- SİLAHLI KUVVETLERİNİN ÖNCELİKLERİ ARASINDA HALKA YARDIM DA VARHelez, Bosna Hersek Silahlı Kuvvetlerinin egemenlik, toprak bütünlüğü ve sınırları korumanın dışında sivil halka da yardım etmesi gerektiğini ifade ederek, yangın, sel gibi doğal afetlerde her zaman, tüm imkanlarıyla sivil halkın yanında olduklarını dile getirdi.Bosna Hersek Savunma Bakanlığının da üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirdiğini vurgulayan Helez, attıkları adımların da NATO standartlarıyla uyumlu olduğunu kaydetti.Helez, NATO üyeliğine daha da yaklaşmak için faaliyetlerine devam edeceklerini sözlerine ekledi.Tarih verildi! Uzay yolculuğu başlıyorTB2 alan ülkeden yeni hamleKomşuda Bayraktar TB2 korkusu! Herkes telefonlarına sarıldı
Source: Www.star.com.tr
Terör örgütü PKK/YPG’nin Batı”ya DEAŞ şantajı
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Levant Çalışmaları Koordinatörü Dr. Oytun Orhan, terör örgütü PKK/YPG”nin DEAŞ’ı Batı’ya karşı şantaj olarak kullanmasını ve Suriye”deki yeni sürecin terör örgütleriyle mücadelede önemini AA Analiz için kaleme aldı.
Batı’nın Suriye’de terör örgütü PKK/YPG ile ortaklığı DEAŞ ile mücadele üzerinden başladı. Bu ortaklık terör örgütü PKK/YPG’ye Suriye’de geniş fırsatlar sundu. Örgüt, Amerika Birleşik Devletleri”nin (ABD) askeri desteği altında terör örgütü DEAŞ aleyhine kontrol ettiği toprakları genişletti ve Avrupa’nın maddi desteği ile bu bölgelerde kalıcı hale geldi.
DEAŞ’ın Suriye’deki alan kontrolü, Mart 2019’da Bağuz kentinin alınması ile sonlandırıldı. Terör örgütü PKK/YPG’nin bu yeni aşamada, Batı’dan destek almayı sürdürebilmek ve kendisine dönük ilgiyi canlı tutmak için yeni argümanlara ihtiyacı vardı. Örgüt, DEAŞ kartını farklı şekillerde kullanmaya devam etti.
Terör örgütü PKK/YPG, DEAŞ’ın bölgede alan kontrolü sona erse de halen stratejik bir tehdit olduğunu savundu ve her an yeniden güçlenebileceğini iddia etti. Örgüt bu düşünceyi güçlendirmek adına zaman zaman güvenlik açıkları yaratarak DEAŞ’ın canlı olduğunu göstermeye çalıştı. İkinci olarak, terör örgütü PKK/YPG yakalanan DEAŞ’lı militanlar üzerinden kendisine alan açmaya çalıştı. PKK/YPG denetimindeki hapishanelerde tutulan DEAŞ’lılar örgüte 3 açıdan fırsat sundu.
DEAŞ”ın varlığı PKK/YPG”ye nasıl fırsatlar sundu?
Yakalanan DEAŞ’lılar arasında 50’den fazla ülkeden gelen militanlar yer alıyordu ve bu durum ilgili ülkelerin kendi vatandaşı olan DEAŞ’lı militanların durumu ve teslim edilmesi gibi konular için PKK/YPG ile irtibat kurmasına neden oluyordu. Örgüt bunu uluslararası alanda tanınırlık ve meşruiyet elde etme çabasını destekleyen bir durum olarak gördü.
Terör örgütü PKK/YPG ikinci olarak kendi vatandaşı DEAŞ’lı militanları ve ailelerini geri almak istemeyen ülkeler açısından gardiyan rolü üstlendi ve Batılı ülkeler nezdinde işlevsellik kazanmaya çalıştı. Örgüt son olarak, Suriye’de 24 farklı kamp ve hapishanede DEAŞ militanları ve ailelerini gözetim altında tutarak DEAŞ tehdidinin bölgede güçlenmesini önlemenin ya da gerekirse güçlendirmenin anahtarının kendi elinde olduğunu göstermeye çalıştı.
Normal şartlarda herhangi sorumlu ve meşru bir aktörün ele geçirdiği teröristleri yargılaması ve tutuklaması asli görevlerinden biri iken bu görev başka bir terör örgütü olan PKK/YPG’ye verildiği zaman bir şantaj aracına dönüştü. Bunlara ek olarak, PKK/YPG, DEAŞ’lı militanların tutulduğu hapishaneler ve ailelerinin kaldığı kampların güvenliğini de gerçek anlamda sağlayamıyor.
DEAŞ, Ocak 2022’de Haseke ilinde yer alan Sina hapishanesine bir operasyon düzenleyerek aralarında üst düzey DEAŞ’lıların da bulunduğu 100’e yakın militanı hapishaneden kaçırdı. Bu olay, terör örgütü PKK/YPG’nin hapishane güvenliğini sağlama kapasitesinin olmadığı ya da DEAŞ tehdidini canlı tutabilmek için bilinçli bir şekilde güvenlik açığı yarattığı şeklinde açıklanabilir.
Kampların güvenliğinden sorumlu PKK/YPG militanlarının ise deradikalizasyon ve rehabilitasyon gibi süreçler konusunda hiçbir tecrübesi ve çabası yok. Yani genel anlamda bu kampların profesyonel anlamda idare edilemediği, DEAŞ sorunun sadece ötelendiği, terör örgütü PKK/YPG’ye verilen gardiyanlık rolü ile sorunun şimdilik kontrol altında tutulmaya çalışıldığı görülüyor. Hatta kamplardaki zor koşulların DEAŞ militanlarının ailelerini daha fazla radikalleşmeye yönlendirdiği dahi söylenebilir.
Batılı ülkeler Suriye’de kendi vatandaşı olan DEAŞ’lı militanları ve ailelerini geri almak istemiyor. Hapishanelerdeki DEAŞ militanlarının yüzde 90’ınına yakını Suriyeli ve Iraklılardan oluşuyor. Kalan yüzde 10’luk kesim ise Batılı ve diğer ülke vatandaşı DEAŞ’lılardan oluşuyor. Her ülkenin kendi vatandaşlarını geri alması halinde PKK/YPG’nin bu meseleyi bir pazarlık aracı olarak kullanma imkanı elinden alınacaktır.
DEAŞ ile mücadelede meşru aktörlerle işbirliğinin önemi
Suriye’de yapılan devrim ile DEAŞ kampları ve hapishanelerin idaresi konusunda bir fırsat penceresi açıldı. Suriye’de artık kriz sona erdi ve yeni hükümet kendi ülkesindeki sorumluluğu üstlenmek istiyor. Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed Şara da Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile gerçekleştirdiği ortak basın toplantısında söz konusu kamp ve hapishanelerin güvenliği ile yönetimini üstleneceklerini belirtti.
Hatta HTŞ’nin bu anlamda İdlib’den kalma önemli bir tecrübesinin olduğu söylenebilir. HTŞ İdlib’de uzun yıllar DEAŞ ve El-Kaide hücreleri ile mücadele etti ve bunları büyük oranda ortadan kaldırdı. Hatta daha ilginci HTŞ, İdlib’de tutukladığı radikal militanlara yönelik “ideolojik rehabilitasyon” olarak adlandırdığı bir program uyguladı ve bu program militanları katı tutumlarından vazgeçirmeye çalıştı.
Bunun yanı sıra, terör örgütü PKK/YPG militanlarının rüşvet karşılığında DEAŞ”lı aileleri gizlice serbest bıraktığı bilgisi uluslararası raporlara yansıdı ve bu ailelerin başlıca durağı İdlib oldu. HTŞ, çocukları normal okullara yönlendirirken kadınların da rehabilitasyon programına tabi tuttuktan sonra normal hayatlarına dönmelerine izin verdi. Devamında, bu kadınların takibi yapılarak 2 yılda bir güvenlik birimleri ile mülakat yapmaları zorunlu kılındı. HTŞ yakın geçmişte terör örgütü PKK/YPG’nin DEAŞ’lı aileler konusundaki politikasının savunulamaz olduğunu belirterek bu ailelerin rehabilitasyonu için uluslararası yardım kuruluşlarından veya hükümetlerden dış yardım talep etti. HTŞ’nin bu tecrübe ve yaklaşımının üzerine şimdi Suriye hükümeti olarak daha fazla imkanı ve sorumluluğu söz konusudur.
Türkiye’nin Suriye’de terörle mücadelesinde başarı şartlarından biri de terör örgütü PKK/YPG’nin DEAŞ’lı militan ve aileler üzerinden Batı’ya yönelik şantajına son verilmesidir. Terör örgütü, Batı’ya sürekli olarak “Türkiye’ye operasyonlarını durdurması için baskı yapmasını, aksi takdirde DEAŞ ile etkili bir şekilde mücadele edemeyeceğini” söylüyor. Hatta daha kötüsü örgüt, “bir operasyon halinde kamplar ve hapishanelerin kontrolünü sağlayamayacağını iddia ediyor” yani DEAŞ militanlarını ve ailelerini salıvermek ile tehdit ediyor.
PKK/YPG’nin bu yaklaşımı bir terör örgütü olduğu gerçeğinden hareketle sürpriz değildir. Ancak esas sorun Batı’nın son derece haklı olan DEAŞ kaygısı konusunda başka bir terör örgütü ile ortaklık yapabileceğini düşünmesidir. PKK/YPG’nin DEAŞ’lıları salıverme şantajı Batı’da gerçek ve anlaşılabilir bir risk algısı yaratıyor. Ancak bu kaygının kalıcı çözümü, meşru, niyetleri konusunda samimi ve kurumsal kapasiteye sahip aktörler ile işbirliği yapılmasından geçiyor. Suriye”deki yeni yönetim bu açıdan önemli bir ortak olabilir. Türkiye ise Suriye”deki yeni yönetime bu konuda her türlü desteği verecektir. Suriye”ye verilecek bu destek yalnızca terör örgütü PKK/YPG ile mücadele kapsamında değil, DEAŞ ile mücadele için de verilecektir.
[Dr. Oytun Orhan, ORSAM Levant Çalışmaları Koordinatörüdür.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
“Önceliğimiz Türkiye”… Verilen siyasi desteğe övgüde bulundu
Filistin İş Adamları Derneği Başkanı Kamil Mücahid, Türkiye ve Filistin arasındaki ticaret hacminin artmasının önemine işaret ederek, “Türkiye”den ağırlıklı olarak tahıl, çelik ve gübreye ihtiyacımız var. Çelikle ilgili olarak Filistin için her yıl ihtiyaç duyulan tahmini miktarın en az 1 milyon ton olduğunu düşünüyorum.” dedi.Türkiye-Filistin Ekonomik İşbirliği Konseyi 2. Dönem Toplantısı, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Filistin Ulusal Ekonomi Bakanı Muhammed el-Amur, Türk ve Filistinli iş insanlarının katılımıyla İstanbul”da gerçekleştirildi.Toplantının ardından Türkiye-Filistin Ekonomik İşbirliği Konseyi 2. Dönem Toplantısı Mutabakat Zaptı imzalandı.Filistin İş Adamları Derneği Başkanı Kamil Mücahid, toplantıdan sonra AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Filistin-Türk İşbirliği Konseyi olarak büyük delegasyonla Türkiye”de bulunduklarını, iki ülkenin özel sektör temsilcilerinin bir araya geldiğini ifade etti.Yaptıkları görüşmelerde birçok konunun ele alındığını aktaran Mücahid, “En önemli konu, Türkiye ve Filistin arasındaki ticaret. Türkiye, Filistin”e çok yakın bir ülke. İki ülke arasında iyi irtibat var. Türk mallarının Filistin”de iyi marka değeri var.” dedi.Mücahid, toplantı kapsamında yaptıkları görüşmelerde Filistin özel sektörünün ihtiyaçlarının da ele alındığını belirterek, Türkiye”den Filistin”e yapılan demir, çelik ve çelik türevlerinin ihracatının önemine işaret etti.Filistin”de Gazze”de savaşın yakın zamanda bitmesini umduklarını ifade eden Mücahid, özellikle Filistin”in kuzeyinde yer alan Cenin sanayi bölgesinde büyük yatırımlar yapmak için nasıl işbirliği yapabilecekleri konusunda görüş alışverişinde bulunduklarını dile getirdi.Mücahid, toplantıda ikili ticaretin karşılaştığı sorunların ele alındığını aktararak, dünyada çok iyi üne sahip Filistin hurmalarının kotasının artırılması ve 41 tarım ürününün gümrükten muafiyete dahil edilmesinin önemini vurguladı.Türkiye ve Filistin arasındaki ticaretin artmasının önemine işaret eden Mücahid, “Türkiye”den ağırlıklı olarak tahıl, çelik ve gübreye ihtiyacımız var. Çelikle ilgili olarak Filistin için her yıl ihtiyaç duyulan tahmini miktarın en az 1 milyon ton olduğunu düşünüyorum. Tahıllar için yılda 700 bin tona ihtiyacımız var. Bunlardan bir tanesi buğday.” dedi.Mücahid, Filistinliler için önceliğin Türkiye olduğunu ifade ederek, “Her şeyden önce Türkiye hükümetinin ve halkının siyasi desteğini takdir ediyoruz.” şeklinde konuştu.- “İKİ ÜLKE ARASINDAKİ TİCARET HACMİNİN ARTMASINI ARZU EDİYORUZ”Filistin Müteahhitler Birliği Başkanı Ahmed Halil İbrahim Kadi de Türkiye”nin Filistin için önemli ticaret partneri olduğunu söyledi.Türk ürünlerinin Filistin pazarında önemli yere ve büyüklüğe sahip olduğunu aktaran Kadi, “Özellikle inşaat alanında Türkiye”den aldığımız mallar Filistin”deki sektör ve inşaat sektörü için çok önemli kaynak.” ifadesini kullandı.Kadi, Türkiye”den Filistin tarafına ihraç edilen Türk çeliği, Türk ürünleri ve inşaat sektöründe yer alan malzemelerin önemine işaret ederek, iki ülke arasındaki ticaret hacmi ve Türkiye”nin Filistin halkına desteğinin artmasını arzu ettiklerini dile getirdi.Ekonomi Konseyi aracılığıyla verimli yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirdiklerini kaydeden Kadi, Türk halkı ve Türk hükümetinin Filistin”in yeniden imarı konusunda inşaat endüstrisi alanında büyük yardımlarda bulunduğunu da bildirdi.Kadi, toplantı kapsamında bugün imzalanan protokollerin Türk ihracatçılarına, Filistin ve Türk iş dünyasına fayda sağlayacağını sözlerine ekledi.
Source: Www.star.com.tr
Suriye”de yeni yönetimi köşeye sıkıştırmaya çalışan İran”a soğuk duş! Petrol planı ters tepti
Suriye”de 61 yıllık Baas rejiminin sona ermesinin ardından, İran”ın Şam”a yönelik ham petrol sevkiyatını durdurma kararı, ülkedeki enerji krizini daha da derinleştirirken, Suriye”yi enerjide alternatif kaynak ve tedarikçi arayışına yönlendirdi.Suriye”de 15 yılı aşkın süredir devam eden iç savaş, bilgi şeffaflığını büyük ölçüde ortadan kaldırmış olsa da uluslararası kaynaklar, devrik lider Beşşar Esed döneminde ülkenin petrol ihtiyacının yaklaşık yüzde 90″ının İran”dan sağlandığını belirtiyor. Kaynaklar, geri kalan yüzde 10″luk kısmın ise Suriye”nin kendi petrol sahalarından elde edildiğini ifade ediyor. İran”ın o dönemde Suriye”ye günlük 60 ila 70 bin varil ham petrol tedarik ettiği değerlendiriliyor. İç savaşın başladığı 2011″den itibaren Batılı ülkelerin, Şam ile diplomatik ilişkilerini kesmesi ve enerji sektörüne yönelik kısıtlayıcı politikalar uygulaması, Suriye”yi yakıt tedarikinde tamamen İran”a bağımlı hale getirdi. Ancak İran”ın geçtiğimiz günlerde petrol sevkiyatını durdurması, Suriye”nin en büyük petrol işleme tesisi olan Baniyas”da üretimi durma noktasına getirdi.İran”ın petrol kesintisi sonrası Suudi Arabistan ve Katar”ın Suriye”ye yönelik enerji desteği sağlayabileceği ihtimali gündeme geldi. Suudi Arabistan”ın Suriye”ye petrol tedarik etme olasılığı, bölgesel enerji dengelerini yeniden şekillendirebilecek stratejik bir hamle olarak değerlendiriliyor.Öte yandan, Katar Devlet Bakanı Muhammed bin Abdülaziz Al-Khulaifi”nin beraberindeki heyetle Şam”ı ziyaret etmesi ve Suriye yönetiminin başındaki Ahmed Şara ile görüşmesi dikkati çekti. Bu görüşmenin ardından Katar”ın, enerji sektörüne yönelik yatırımlar gerçekleştirme ihtimali konuşulmaya başlandı.Özellikle, Katar”ın elektrik santralleri ve enerji altyapısına yönelik destek planları, bölgedeki enerji iş birliği politikalarıyla uyumlu bir adım olarak görülüyor.Suudi Arabistan ve Katar”ın enerji sektörüne yönelik olası hamleleri, yalnızca Suriye”nin enerji krizine çözüm sunmakla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda bölgedeki enerji dengelerini yeniden şekillendirme potansiyeline sahip. İran”ın azalan etkisi sonrası Körfez ülkelerinin artan nüfuzu, Suriye”nin enerji tedarikinde daha geniş işbirliğine olanak sağlayabilir.Henüz resmi bir açıklama olmasa da bu gelişmeler uzmanlar tarafından Suriye”nin bölgesel enerji ilişkilerinde yeni bir dönemi başlatabilecek stratejik adımlar olarak değerlendiriliyor.- “SUUDİ ARABİSTAN VE KATAR”IN HAMLELERİ BÖLGESEL DİNAMİKLERİ DEĞİŞTİREBİLİR”ORSAM Körfez Çalışmaları Koordinatörü Gökhan Ereli AA muhabirine, Suudi Arabistan”ın Suriye”ye petrol desteği sağlayacağına ilişkin iddiaları değerlendirerek, bu durumun bölgedeki enerji dengeleri açısından stratejik bir hamle olabileceğini söyledi.Ereli, İran”ın Suriye”ye yönelik uzun yıllardır sağladığı ücretsiz petrol sevkiyatını durdurmasının ardından, Suudi Arabistan”ın bu boşluğu doldurabileceğinin altını çizerek, “İran”ın Suriye”nin yeni yönetiminden 30-50 milyar dolar arasında bir ödeme talep ettiği bir dönemde, Suudi Arabistan”ın Suriye”nin enerji krizine müdahil olması, bölgesel güç dengesinin yeniden şekillenmesinde önemli bir adım olabilir. Bu hamle, Suriye”nin İran”a olan enerji bağımlılığını azaltma çabalarının bir parçası olarak değerlendirilebilir.” dedi.Suudi Arabistan”ın Suriye”nin petrol ihtiyacını karşılamaya başlayacağına dair çeşitli mecralarda dile getirilen iddialar olduğunu aktaran Ereli, “20 Aralık itibarıyla Suudi Arabistan medyasına yakın kaynaklar, Suudi Arabistan”ın Suriye”nin petrole erişimi sıkıntısında sorumluluk alacağını ve bunun İran”ın Suriye”ye gönderdiği petrolü kesmesi sebebiyle olacağını ifade ediyor. Suudi Arabistan”ın bu adımı sadece enerji arzı sağlamakla sınırlı kalmayıp, Suriye”nin yeni yönetimiyle Körfez ülkeleri arasındaki diplomatik ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayabilecek.” değerlendirmesinde bulundu.Ereli, Suudi Arabistan ve Katar”ın Suriye”ye petrol tedarikine yönelik olası hamlelerinin, bölgesel dinamikleri değiştirebileceğini belirtti.Bu hamlelerin, Esad sonrası Suriye”de İran”ın etkisini dengelemeyi ve siyasi-ekonomik düzende nüfuz sağlamayı amaçladığını ifade eden Ereli, “Suudi Arabistan”ın Suriye”ye olası petrol sevkiyatı, Suriye”nin istikrarını desteklemek ve ekonomik kalkınmasına yardımcı olmak amacıyla gerçekleştirilse de İran”ın buradaki rolünün azaltılması da önemli bir jeopolitik hamledir.” diye konuştu.Katar”ın enerji sektöründe gerçekleştirmeyi planladığı desteklerin de önemli olduğunu anlatan Ereli, “Katar”ın elektrik santralleri ve enerji altyapısına yönelik yatırımları, Körfez ülkelerinin bölge ülkeleriyle enerji entegrasyonunu artırmayı amaçlayan politikalarına uygun bir adımdır. Suriye”de Katar”ın enerji sektörüne dahil olması, bölgedeki nüfuzunu güçlendirme stratejisine katkı sağlayacaktır.”şeklinde konuştu.- “ENERJİ ALANINDA SAĞLANACAK DESTEKLER KRİTİK ÖNEME SAHİP”Gulf State Analytics Üst Yöneticisi Giorgio Cafiero da Körfez ülkelerinin büyük ölçüde Suriye”nin istikrar kazanması, toprak bütünlüğünün korunması ve küresel terör örgütlerinin yerleşik bir varlık gösteremediği bir ülke haline gelmesi konularında ortak çıkarları paylaştığını dile getirdi.Cafiero, enerji alanında sağlanacak desteklerin, Suriye”nin Esad sonrası dönemde istikrarını sağlaması sürecinde kritik bir rol oynayabileceğinin altını çizerek, “Türkiye”nin de bu bakışı paylaşması, Ankara ile Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin “Yeni Suriye” konusunda iş birliği ve koordinasyon için geniş bir fırsat alanı sunduğunu göstermektedir.” ifadelerini kullandı.Körfez ülkelerinin Suriye”nin geleceğiyle ilgili meşru endişeler taşıdığını vurgulayan Cafiero, özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri”nin (BAE), Beşar Esad rejiminin devrilmesini İran”ın Levant”taki etkisinin azalması için önemli bir jeopolitik fırsat olarak gördüğünü aktardı.Cafiero, “Bu hassas ve deneysel geçiş sürecinde Körfez”den Suriye”ye sağlanan destek, KİK ülkelerinin “Yeni Suriye” üzerinde nüfuz kazanma ve Şam”ı diğer Sünni Arap devletlerinin etkisi altına geri döndürme kararlılığını açıkça ortaya koyuyor.” değerlendirmesinde bulundu.Katar-Türkiye arasında 2000″li yıllarda önerilen doğal gaz boru hattı projesinin, Suriye”nin istikrarı sağlaması durumunda yeniden gündeme gelebileceğine vurgu yapan Cafiero, “Suriye üzerinden geçmesi planlanan bu boru hattı, gerçekleşmesi durumunda yalnızca bölgesel enerji işbirliğini güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda Suriye”nin savaşla harap olmuş ekonomisinin yeniden inşasına da önemli katkılar sağlar. Suriye”nin gelecekteki enerji entegrasyonunda ve yeniden yapılanma sürecinde kilit bir rol oynayabilir.” ifadelerine yer verdi.Türkiye”den Suriye için eylem planı! Bakan Yumaklı: 14 kişilik ekip gönderdikSinyal verildi! Türkiye”nin öncü olduğu dev projede Suriye sürpriziTürkiye”den petrol keşfi
Source: Www.star.com.tr
Ukrayna”dan Suriye”ye yardım eli
Zelenski, X hesabından yaptığı açıklamada, Suriye halkına destek amacıyla bu ülkeye un yardımında bulunduklarını belirtti.Zelenski, “Dünya Gıda Programı (WFP) ile işbirliği içerisinde yürüttüğümüz “Ukrayna”dan Tahıl” insani yardım programımız kapsamında 500 ton Ukrayna unu, Suriye”ye doğru yola çıktı.” ifadesini kullandı.İnsani yardımın gelecek haftalarda 33 bin 250 aileden 167 bin kişiye ulaştırılacağını bildiren Zelenski, Suriye ile halkına güvenlik ve istikrar diledi.
Source: Www.star.com.tr
İşgalci İsrail”in Dışişleri Bakanı Saar Suriye”deki yeni yönetimi hedef aldı
Jerusalem Post gazetesine konuşan Saar, Suriye”deki yeni yönetime ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ahmed Şara liderliğindeki yönetimi “aşırılıkçı” şeklinde suçlayan Saar, yeni yönetimden şüphe duyduklarını ve bunun için “sebepler olduğunu” öne sürdü. “Batı”nın kandırıldığını biliyoruz.” ifadelerini kullanan Saar, birçok ülke yetkilisinin Suriye”deki yönetimle görüşmek için Şam”a gittiğine işaret etti. Diğer devletlerin İsrail”e, Şam ile ilişki kurmayı önerip önermediği şeklindeki soruyu da cevaplayan Saar, “Bunun (İsrailli yetkililerin Şam”ı ziyaret ettiğini) olduğunu görmek isteyenler var.” değerlendirmesinde bulundu.
Source: Internet Haber
İran”ın petrol sevkiyatını durdurması Suriye”yi bölgesel işbirliğine yönlendiriyor
Suriye”de 15 yılı aşkın süredir devam eden iç savaş, bilgi şeffaflığını büyük ölçüde ortadan kaldırmış olsa da uluslararası kaynaklar, devrik lider Beşşar Esed döneminde ülkenin petrol ihtiyacının yaklaşık yüzde 90″ının İran”dan sağlandığını belirtiyor. Kaynaklar, geri kalan yüzde 10″luk kısmın ise Suriye”nin kendi petrol sahalarından elde edildiğini ifade ediyor. İran”ın o dönemde Suriye”ye günlük 60 ila 70 bin varil ham petrol tedarik ettiği değerlendiriliyor.
İç savaşın başladığı 2011″den itibaren Batılı ülkelerin, Şam ile diplomatik ilişkilerini kesmesi ve enerji sektörüne yönelik kısıtlayıcı politikalar uygulaması, Suriye”yi yakıt tedarikinde tamamen İran”a bağımlı hale getirdi. Ancak İran”ın geçtiğimiz günlerde petrol sevkiyatını durdurması, Suriye”nin en büyük petrol işleme tesisi olan Baniyas”da üretimi durma noktasına getirdi.
İran”ın petrol kesintisi sonrası Suudi Arabistan ve Katar”ın Suriye”ye yönelik enerji desteği sağlayabileceği ihtimali gündeme geldi. Suudi Arabistan”ın Suriye”ye petrol tedarik etme olasılığı, bölgesel enerji dengelerini yeniden şekillendirebilecek stratejik bir hamle olarak değerlendiriliyor.
Öte yandan, Katar Devlet Bakanı Muhammed bin Abdülaziz Al-Khulaifi”nin beraberindeki heyetle Şam”ı ziyaret etmesi ve Suriye yönetiminin başındaki Ahmed Şara ile görüşmesi dikkati çekti. Bu görüşmenin ardından Katar”ın, enerji sektörüne yönelik yatırımlar gerçekleştirme ihtimali konuşulmaya başlandı.
Özellikle, Katar”ın elektrik santralleri ve enerji altyapısına yönelik destek planları, bölgedeki enerji işbirliği politikalarıyla uyumlu bir adım olarak görülüyor.
Suudi Arabistan ve Katar”ın enerji sektörüne yönelik olası hamleleri, yalnızca Suriye”nin enerji krizine çözüm sunmakla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda bölgedeki enerji dengelerini yeniden şekillendirme potansiyeline sahip. İran”ın azalan etkisi sonrası Körfez ülkelerinin artan nüfuzu, Suriye”nin enerji tedarikinde daha geniş işbirliğine olanak sağlayabilir.
Henüz resmi bir açıklama olmasa da bu gelişmeler uzmanlar tarafından Suriye”nin bölgesel enerji ilişkilerinde yeni bir dönemi başlatabilecek stratejik adımlar olarak değerlendiriliyor.
“Suudi Arabistan ve Katar”ın hamleleri bölgesel dinamikleri değiştirebilir”
ORSAM Körfez Çalışmaları Koordinatörü Gökhan Ereli AA muhabirine, Suudi Arabistan”ın Suriye”ye petrol desteği sağlayacağına ilişkin iddiaları değerlendirerek, bu durumun bölgedeki enerji dengeleri açısından stratejik bir hamle olabileceğini söyledi.
Ereli, İran”ın Suriye”ye yönelik uzun yıllardır sağladığı ücretsiz petrol sevkiyatını durdurmasının ardından, Suudi Arabistan”ın bu boşluğu doldurabileceğinin altını çizerek, “İran”ın Suriye”nin yeni yönetiminden 30-50 milyar dolar arasında bir ödeme talep ettiği bir dönemde, Suudi Arabistan”ın Suriye”nin enerji krizine müdahil olması, bölgesel güç dengesinin yeniden şekillenmesinde önemli bir adım olabilir. Bu hamle, Suriye”nin İran”a olan enerji bağımlılığını azaltma çabalarının bir parçası olarak değerlendirilebilir.” dedi.
Suudi Arabistan”ın Suriye”nin petrol ihtiyacını karşılamaya başlayacağına dair çeşitli mecralarda dile getirilen iddialar olduğunu aktaran Ereli, “20 Aralık itibarıyla Suudi Arabistan medyasına yakın kaynaklar, Suudi Arabistan”ın Suriye”nin petrole erişimi sıkıntısında sorumluluk alacağını ve bunun İran”ın Suriye”ye gönderdiği petrolü kesmesi sebebiyle olacağını ifade ediyor. Suudi Arabistan”ın bu adımı sadece enerji arzı sağlamakla sınırlı kalmayıp, Suriye”nin yeni yönetimiyle Körfez ülkeleri arasındaki diplomatik ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayabilecek.” değerlendirmesinde bulundu.
Ereli, Suudi Arabistan ve Katar”ın Suriye”ye petrol tedarikine yönelik olası hamlelerinin, bölgesel dinamikleri değiştirebileceğini belirtti.
Bu hamlelerin, Esad sonrası Suriye”de İran”ın etkisini dengelemeyi ve siyasi-ekonomik düzende nüfuz sağlamayı amaçladığını ifade eden Ereli, “Suudi Arabistan”ın Suriye”ye olası petrol sevkiyatı, Suriye”nin istikrarını desteklemek ve ekonomik kalkınmasına yardımcı olmak amacıyla gerçekleştirilse de İran”ın buradaki rolünün azaltılması da önemli bir jeopolitik hamledir.” diye konuştu.
Katar”ın enerji sektöründe gerçekleştirmeyi planladığı desteklerin de önemli olduğunu anlatan Ereli, “Katar”ın elektrik santralleri ve enerji altyapısına yönelik yatırımları, Körfez ülkelerinin bölge ülkeleriyle enerji entegrasyonunu artırmayı amaçlayan politikalarına uygun bir adımdır. Suriye”de Katar”ın enerji sektörüne dahil olması, bölgedeki nüfuzunu güçlendirme stratejisine katkı sağlayacaktır.”şeklinde konuştu.
“Enerji alanında sağlanacak destekler kritik öneme sahip”
Gulf State Analytics Üst Yöneticisi Giorgio Cafiero da Körfez ülkelerinin büyük ölçüde Suriye”nin istikrar kazanması, toprak bütünlüğünün korunması ve küresel terör örgütlerinin yerleşik bir varlık gösteremediği bir ülke haline gelmesi konularında ortak çıkarları paylaştığını dile getirdi.
Cafiero, enerji alanında sağlanacak desteklerin, Suriye”nin Esad sonrası dönemde istikrarını sağlaması sürecinde kritik bir rol oynayabileceğinin altını çizerek, “Türkiye”nin de bu bakışı paylaşması, Ankara ile Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin “Yeni Suriye” konusunda işbirliği ve koordinasyon için geniş bir fırsat alanı sunduğunu göstermektedir.” ifadelerini kullandı.
Körfez ülkelerinin Suriye”nin geleceğiyle ilgili meşru endişeler taşıdığını vurgulayan Cafiero, özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri”nin (BAE), Beşar Esad rejiminin devrilmesini İran”ın Levant”taki etkisinin azalması için önemli bir jeopolitik fırsat olarak gördüğünü aktardı.
Cafiero, “Bu hassas ve deneysel geçiş sürecinde Körfez”den Suriye”ye sağlanan destek, KİK ülkelerinin “Yeni Suriye” üzerinde nüfuz kazanma ve Şam”ı diğer Sünni Arap devletlerinin etkisi altına geri döndürme kararlılığını açıkça ortaya koyuyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Katar-Türkiye arasında 2000″li yıllarda önerilen doğal gaz boru hattı projesinin, Suriye”nin istikrarı sağlaması durumunda yeniden gündeme gelebileceğine vurgu yapan Cafiero, “Suriye üzerinden geçmesi planlanan bu boru hattı, gerçekleşmesi durumunda yalnızca bölgesel enerji işbirliğini güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda Suriye”nin savaşla harap olmuş ekonomisinin yeniden inşasına da önemli katkılar sağlar. Suriye”nin gelecekteki enerji entegrasyonunda ve yeniden yapılanma sürecinde kilit bir rol oynayabilir.” ifadelerine yer verdi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
İşgalci İsrail, Suriye ile Lübnan arasındaki sınır kapısını vurdu
Ordudan yapılan yazılı açıklamada, sabah erken saatlerde İsrail Hava Kuvvetlerince Suriye ile Lübnan arasındaki Canga Sınır Kapısı”nın altyapısına hava saldırısı düzenlendiği belirtildi.Vurulan sınır kapısının “Hizbullah tarafından Suriye”den Lübnan”a silah geçirmek için kullanıldığı” iddia edildi.İsrail ordusu, eylül ayından itibaren Hizbullah”ın silah geçirmek için kullandığı iddiasıyla Suriye ile Lübnan arasındaki çok sayıda sınır kapısına hava saldırıları düzenlemişti.İsrail ordusu son olarak 6 Aralık”ta benzer iddialarla Suriye ile Lübnan arasındaki bazı sınır kapılarına hava saldırısı gerçekleştirmişti.
Source: Www.star.com.tr
Yemen İsrail”i hipersonik füzelerle vurdu birçok bölgede sirenler çaldı
Husilerin Askeri Sözcüsü Yahya Seri, yaptığı açıklamada, Uluslararası Ben Gurion Havalimanı ve İsrail”in orta kesimindeki Yafa kentini hedef aldıklarını belirtti. Uluslararası Ben Gurion Havalimanı”nı süpersonik füzeyle hedef aldıklarını aktaran Seri, füzenin havalimanına ulaştığını ve uçuşları aksattığını öne sürdü. Yafa”daki bir hedefe de insansız hava aracıyla (İHA) saldırdıklarını aktaran Seri, Yafa”daki noktanın da “başarıyla” vurulduğunu kaydetti. Ayrıca Arap Denizi”nde “Santa Ursula” isimli bir gemiye İHA”larla saldırı düzenlediklerini belirten Seri, söz konusu geminin, İsrail limanlarıyla çalışan bir firmaya ait olduğu için hedef alındığını ifade etti. İsrail ordusu, füzenin imha edildiğini bildirdi Öte yandan İsrail ordusu, Yemen”den atılan füze nedeniyle İsrail”in birçok bölgesinde sirenlerin çaldığını bildirdi. Yemen”den atılan füzenin İsrail sınırlarına ulaşmadan havada imha edildiği belirtildi. İsrail”in Yemen”e saldırıları İsrail dün akşam saatlerinde Husilerin kontrolündeki başkent Sana ve Kızıldeniz kıyısındaki Hudeyde kentine hava saldırıları düzenlemişti. Saldırılarda ilk belirlemelere göre, 6 kişinin hayatını kaybettiği, 40 kişinin de yaralandığı belirtilmişti. İsrail ordusunun açıklamasında ise Başbakan Binyamin Netanyahu, Savunma Bakanı Yisrael Katz ve Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi”nin Yemen”de İran destekli Husilere yönelik saldırı planına onay verdiği kaydedilmişti. Planın onaylanmasının ardından İsrail ordusuna ait savaş uçaklarının Yemen”de “Husilere ait askeri hedeflere” hava saldırıları düzenlediği duyurulmuştu.
Source: Internet Haber