Gazze”de İsrailli binbaşı öldürüldü
İsrail ordusundan yapılan yazılı açıklamada, Gazze nin kuzeyindeki çatışmalarda 1 askerin daha öldüğü belirtildi. Ölen askerin özel birliklerde görevli binbaşı olduğu ifade edildi. AA nın haberine göre; kara saldırısının başladığı 27 Ekim 2023 ten bu yana Gazze deki çatışmalarda ölen İsrail askeri sayısı 391 oldu. İsrail in 7 Ekim 2023 ten bu yana Gazze Şeridi ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492 si çocuk, 11 bin 979 u kadın olmak üzere 45 bin 361 Filistinli öldü, 107 bin 803 kişi yaralandı. Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor. *Haberde AA nın arşiv fotoğrafı kullanılmıştır.
Source: Habertürk
Soykırımcı İsrail, Gazze”de onlarca binayı havaya uçurdu
İşgalci İsrail güçlerinin Gazze Şeridi”nin çeşitli bölgelerine kara, hava ve denizden yürüttüğü saldırılar, ardında ölü ve yaralıların yanı sıra büyük yıkımlar bırakarak 448. gününde sürüyor.İsrail ordusu, hava ve karadan şiddetli saldırılar düzenlediği Gazze Şeridi”nin kuzeyinde onlarca binayı güçlü patlayıcılarla havaya uçurdu.Görgü tanıklarından alınan bilgiye göre, İsrail ordusu başta Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki El-Avde Hastanesi ile Kemal Advan Hastanesi çevresi olmak üzere onlarca binaya şiddetli patlayıcılar yerleştirdi.İsrail askerleri söz konusu binalara ayrıca çok sayıda patlayıcı taşıyan robotları da göndererek havaya uçurdu.İsrail”de yayın yapan Kanal 13 de Gazze”nin kuzeyinde çok güçlü patlayıcılarla havaya uçurulması sırasında çıkan patlama seslerinin Tel Aviv ve çevresinde duyulduğu bilgisini paylaştı.- İSRAİL”İN GAZZE”NİN KUZEYİNİ “YOK ETME” PLANIİsrail ordusu, Gazze Şeridi”nin kuzeyi başta olmak üzere pek çok bölge için sık sık “tahliye emirleri” yayımlayarak bölgedeki Filistinlileri zorla yerinden ediyor. İsrail”in özellikle kuzeyi için yayımladığı tahliye emirleriyle “Generallerin Planı” olarak nitelenen planı uygulamaya çalıştığı yorumları yapılıyor.”Generaller Planı” adını taşıyan bu plan Filistinlileri, Gazze Şeridi”nin kuzeyinden tehcir etmeyi, ardından kuşatılan bölgeye gıda, yakıt ve temiz su girmesine izin verilmemesini öngörüyor.Bu durumda silahlı direnişçilerin “ölüm ya da teslim olma” arasında tercihe zorlanması, bölgeyi terk etmeyen veya terk edemeyen Filistinlilere de “düşman unsur olarak muamele edilmesini” içeriyor.İsrail”in 7 Ekim”den bu yana Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492″si çocuk, 11 bin 979″u kadın olmak üzere 45 bin 399 Filistinli şehit oldu, 107 bin 627 kişi yaralandı.Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.03:32 İsrail ordusu, hava ve karadan şiddetli saldırılar düzenlediği Gazze Şeridi”nin kuzeyinde onlarca binayı güçlü patlayıcılarla havaya uçurdu.02:06 İsrail ordusunun Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki El-Avde Hastanesinin çevresine düzenlediği bombalı saldırılarda, hastane müdürü ile 6 sağlık personeli yaralandı.00:16 İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki çatışmalarda özel birliklerinde görevli 1 binbaşının öldüğünü açıkladı.00:14 İsrail savaş uçaklarının, Gazze Şeridi”ndeki Kemal Advan Hastanesi çevresine düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 5″i sağlık çalışanı olmak üzere 50″ye yükseldiği bildirildi.Hamas”ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, “Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlere yönelik sürekli ihlallere karşılık verme” gerekçesiyle İsrail”e 7 Ekim 2023″te kapsamlı saldırı düzenledi.İsrail, 7 Ekim”deki saldırılarda 1200 İsraillinin öldüğünü, 5 bin 132 kişinin de yaralandığını açıkladı.İsrail”in 7 Ekim”den bu yana Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492″si çocuk, 11 bin 979″u kadın olmak üzere 45 bin 339 Filistinli şehit oldu, 107 bin 764 kişi yaralandı.Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.İsrail ordusu, Gazze Şeridi”ne saldırılarının başladığı 7 Ekim”den bu yana 380″i karadan işgal sürecinde olmak üzere 808 askerinin öldüğünü duyurdu.Çatışmalara 24 Kasım 2023″te 4 günlüğüne verilen ve daha sonra 3 gün daha uzatılan “insani ara”da 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakıldı. Öte yandan İsrail, binlerce Filistinliyi alıkoyup hapsetmeye devam etti.İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs”te de 7 Ekim 2023″ten bu yana İsrail askerleri ile Filistin topraklarını gasbeden İsraillilerin saldırılarında 167″si çocuk 822 Filistinli hayatını kaybetti.
Source: Www.star.com.tr
Kilosu 200 liraya ecel
Türkiye’nin en tanınmış armatör ailelerinden birine mensup. Genç falan değil, 59 yaşında. Rivayet o ki vefat etmeden 1 gün önce Ortaköy’de 6 bin lira karşılığında 30 litre votka almış. 30 litre votkayı bir seferde alan insan… Belli ki içkiye, tadına, kıvamına vs. yabancı değil. Yine de anlayamamış ne içtiğini. Her şey görme kaybıyla başlamış, sonra Koç Üniversitesi Hastanesi’nde son bulmuş.Kendi içkisini kendi yapan çok. Kimi zevk için yapıyor bunu. Hani evde kendi ekmeğini yapmak gibi. Bira, viski, çeşit çeşit mamuller üretiyorlar. Ama asıl önemli kesim, ekonomik nedenlerden dolayı bunu tercih edenler. Ya kendileri yapıyor ya da hazır yapılmışını satın alıyorlar. İşte o zaman da satanların insafına kalıyorlar. Daha 1 hafta önce sahte içkiden 37 kişi hayatını kaybetti. 6 bin liraya 30 litre… Demek ki Rıza Kalkavan’ın aldığı sahte içkinin kilosu 200 liraya gelmiş. 200 liraya ecelini satın aldığını bilememiş işte.Bu işler en çok da yılbaşı öncesi oluyor her sene. Yine o dönemdeyiz. Aman dikkat, bandrolsüz hiçbir şey tüketmeyin.Üşüdüm, üstümü örtsene anneChelsea’nin genç yıldızı Cole Palmer’in üşüme şeklindeki gol sevincine denk gelmişsinizdir belki. Hatta GS’li Barış Alper yapıyordu bu “üşüdüm üstümü örtsene anne” hareketini. Artık yassah hemşerim! Palmer bu hareketin telif hakkını almış, bundan böyle onun izni olmadan kimse yapamayacakmış. Bizde başka kim gol sevincini tescilletebilir diye düşündüm, herkes gibi benim de aklıma Icardi’nin ellerini kulaklarının arkasına koyarak yaptığı “dinleme” hareketi geldi. Icardi de başvursun, hareketin telif hakkını alsın diyeceğim… Vazgeçtim. Icardi medeni haklarını savunamıyor ki sıra buna gelsin.Kim o kahraman pilotlar?Kardeş Azerbaycan halkına başsağlığı dileriz: Bir Azeri uçağı Kazakistan’da düştü, 38 kişi hayatını kaybetti. Aynı zamanda geçmiş olsun; çünkü düşen uçaktan 32 kişi de sağ kurtuldu. İnanılmaz görüntülerde sağ kalan yolcular düşen uçaktan yürüyerek dışarı çıkıyorlar. Üstelik büyük bir patlamanın ardından. “Rus füzesi isabet etti” diyen de var, “Uçağa kuş çarptı” diyen de. Bütün bunlar zaman içinde ortaya çıkacaktır elbette. Benim asıl merak ettiğim, 32 kişinin kurtulacağı şekilde uçağı boş alana indiren pilotların kim olduğu. Kendileri hayatlarını kaybetti ama 32 kişinin de canını kurtardılar yaptıkları son dakika manevralarla. Aklıma 2009’da yine kuş çarpması nedeniyle New York’taki Hudson Nehri’ne iniş yapmak zorunda kalan uçak ve onun kahraman pilotu Chesley Sullenberger geldi. 150 yolcunun hayatını kurtaran pilot, Tom Hanks’in oynadığı “Sully” filmine konu olmuştu. Şehit pilotlar da en az Sullinberger kadar havacılık tarihine not düşülmeyi hak ediyor bence.
Source: Savaş Özbey
Kazakistan”da düşen yolcu uçağını Rusya mı vurdu?
Rusya, Kazakistan da Çarşamba günü 38 kişinin ölümüne sebep olan yolcu uçağın düştüğü kazanın nedenine ilişkin hipotezler üretilmesine karşı uyardı. Azerbaycan basını, Kazakistan ın Aktau kenti yakınlarında düşen Azerbaycan Hava Yolları na (AZAL) ait yolcu uçağının Rus Pantsir-S hava savunma sistemi saldırısına maruz kaldığı tespitinde bulunulduğunu bildirmişti. RUSYA: HİPOTEZ KOYMAK YANLIŞ OLUR Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, bu iddialara ilişkin, Soruşturmanın sonuçlarından önce herhangi bir hipotez ortaya koymak yanlış olur. Soruşturma tamamlanana kadar beklememiz gerekiyor. dedi. Kazakistan daki başsavcı soruşturmanın henüz bir sonuca ulaşmadığını söyledi. BBC nin haberine göre, Azerbaycan ve Kazak yetkililerden oluşan soruşturma komitesinin uçağın Rus füzesiyle vurulduğuna dair muhtemelen kanıtları var, ancak önce Rusya nın bunu açıklamasını bekliyorlar. resim#1207438# Bakü-Grozni seferini yapan AZAL a ait Embraer 190 tipi uçağı, Çarşamba günü Kazakistan ın Aktau kenti yakınlarında düşmüştü. AZAL, uçakta 5 kişilik mürettebat ve 62 yolcudan oluşan 67 kişinin bulunduğunu açıklamıştı. Kazada 38 kişinin hayatını kaybettiği, 29 kişinin kurtulduğu bildirilmişti.
Source: Habertürk
İsrail”in Gazze”nin kuzeyini yutma planı! Onlarca binayı patlayıcılarla havaya uçurdular
Görgü tanıklarından alınan bilgiye göre, İsrail ordusu başta Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki El-Avde Hastanesi ile Kemal Advan Hastanesi çevresi olmak üzere onlarca binaya şiddetli patlayıcılar yerleştirdi. İsrail askerleri söz konusu binalara ayrıca çok sayıda patlayıcı taşıyan robotları da göndererek havaya uçurdu. İsrail”de yayın yapan Kanal 13 de Gazze”nin kuzeyinde çok güçlü patlayıcılarla havaya uçurulması sırasında çıkan patlama seslerinin Tel Aviv ve çevresinde duyulduğu bilgisini paylaştı. İsrail”in Gazze”nin kuzeyini “yok etme” planı İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nin kuzeyi başta olmak üzere pek çok bölge için sık sık “tahliye emirleri” yayımlayarak bölgedeki Filistinlileri zorla yerinden ediyor. İsrail’in özellikle kuzeyi için yayımladığı tahliye emirleriyle “Generallerin Planı” olarak nitelenen planı uygulamaya çalıştığı yorumları yapılıyor. “Generaller Planı” adını taşıyan bu plan Filistinlileri, Gazze Şeridi”nin kuzeyinden tehcir etmeyi, ardından kuşatılan bölgeye gıda, yakıt ve temiz su girmesine izin verilmemesini öngörüyor. Bu durumda silahlı direnişçilerin “ölüm ya da teslim olma” arasında tercihe zorlanması, bölgeyi terk etmeyen veya terk edemeyen Filistinlilere de “düşman unsur olarak muamele edilmesini” içeriyor. İsrail”in 7 Ekim”den bu yana Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492″si çocuk, 11 bin 979″u kadın olmak üzere 45 bin 259 Filistinli öldü, 107 bin 627 kişi yaralandı. Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.
Source: Internet Haber
İran, Suriye”yi kan gölüne çevirecek provokasyon: Hepsinin kafasını koparın
Baas rejiminin devrilmesinden sonra Suriye”den kovulan İran, Şiileri tahrik ederek Suriye”yi karıştırmaya çalışıyor. Tahran kışkırttı, Suriye”de devrik rejimin kalıntıları Lazkiye ve Tartus merkezli 17 yerleşim biriminde kan döktü. Sahil şeridinde 30″u aşkın can kaybına neden olan Nusayri kalkışmasında fitne ateşini yakan isim İranlı Şii Molla Lokman Bedirgara oldu. Olaylar Şii mollanın “Bütün Sünnilerin kanı size helal, hepsinin kafasını koparın” çağrısı ile başladı. Bu tahriki Sednaya Hapishanesinin 22 yıllık sorumlusu Tümgeneral Muhammed Kanco Hasan”ın Hırbit Ma”ze”de başlattığı kalkışma takip etti. Olaylar sahil şeridinde 17 farklı yerleşim birimine sıçradı ve büyük çaplı çatışmalar yaşandı. Yeni Şam yönetimi, binlerce askerin bulunduğu konvoyları Lazkiye ve Tartus”a sevk etti. “BÜYÜK İSYAN HAZIRLIĞI YAPILIYOR” Türkiye Gazetesi”nde yer alan habere göre Lazkiye”de konuşan Basel isimli eski Nusayri Albayı “Baas”ın yüzlerce yöneticisi, asker ve istihbaratçı Tartus merkezli bir isyan hazırlığı yapıyor. Binlerce ev cephaneliğe dönüştürüldü. İşledikleri suçların cezasını çekmemek için tüm Nusayri-Alevi kitleyi felakete sürüklüyorlar” dedi. “HER TÜRLÜ SABOTAJI DENEYECEKLER” El-Muhaberat”ta 8 Aralık öncesi yarbay rütbesinde yönetici olan Halit Beyye ise “Suriye”de en az 13 bin Şii militan kaldı. Çoğu eski rejim tarafından kamufle amaçlı Lazkiye-Tartus nüfusuna kaydedildi. Canlı bomba eylemleri dâhil her türden sabotajı deneyecekler. İran; PKK, Dürzi ve Alevi-Nusayri kartını sonuna kadar zorlayacak” diye konuştu. İNTİKAM PEŞİNDELER Saha kaynaklarından edinilen bilgilere göre; timler hâlinde bölgede gizlenen bini aşkın Nusayri milis bulunuyor. Süreci Esad düşerken bölgeye gelen 90″dan fazla üst düzey isim yönetiyor. Lazkiyeli sivillerden Tahsin Hoşkar, Nusayri bozguncuların 50 bini aşkın Türkmen”in yaşadığı Türkmen mahallesi Harıd Ali Cummal”de korkunç bir katliam planı yaptıklarını öne sürdü. Hoşkar “Hedefleri oluk oluk kan akıtmak. Bu korkunç planı da yine Alevi komşularımız gelip anlattı. Bunu devrimin arkasındaki güç olarak gördükleri Türkiye”den intikam almak ve Sünni-Alevi savaşı çıkarmak için planladılar. Sadece Türkmenler değil Tartus ve Lazkiye”de en az 800 bin Sünni Müslüman”ın can güvenliği büyük tehdit altında. Rejim düşerken Nusayri evine silah ve cephane teslim edildi. Türkiye”de sürekli Alevi katliamı yaygarası yapılıyor. Suriye”de iktidar da silah da güç de 60 yıldır Nusayri-Azınlık kitlenin elinde. Sünniler hangi silahla nasıl katliam yapacaklar” diye sordu. ACİL EYLEM PLANI ŞART Lazkiye”de konuyla ilgili konuşan uzmanlardan Ayhan Orli de kalkışma planının işlediğini ve acil olarak tüm Nusayrilerden silahların toplanması gerektiğini ifade etti. Kırdeha, Tartus, Ceble, Lazkiye, Banyas, Hırbit Ma”ze, Basnada, Muzeyra, Safita, Datur, Buka Hamam, Dim Sarho, Zikrin, Mencilya, Fidyo, Dulukiyat, Mişkiyta, Ziraa, Basit, Zizikaniye, Zeytincik, Belluran, Zubar, Behluliye, Cinderiye ve Kadmus gibi yerleşim birimlerine dikkat edilmesi gerektiğini hatırlatan Orli “Bu tehdidin tamamen ortadan kaldırılması için Şam”ın mutlaka bir acil eylem planı hazırlaması gerekiyor. “TÜRK GÜCÜ HAYATİ ROL OYNUYOR” Çatışmasızlığı sağlayacak ve denetleyecek Türk gücünün bölgedeki varlığı hayati rol oynar, fitne odaklarına korku salar. Öte yandan Bayırbucak tamamen mayın tarlası. Türkiye”den gelecek mayın temizleme araç ve görevlileri bölge sakinlerine büyük moral olma yanında geri dönüşleri de hızlandırır. Bazı bölgelerde çatışmalar devam ediyor. Bu tahrikler sürecek. Esadların doğum yeri olan Kırdeha ile Tartus arasını bir tür kurtarılmış bölge olarak görüyorlar. Nusayri nüfusun yoğun olduğu bu bölgedeki yerleşkelerden lojistik sağlayacaklarına inanıyorlar. Ayrıca zaten aylarca kendilerine yetecek silah, cephane ve yiyecek gibi stoklara sahipler. Ana karargâh olarak da dağlarla çevrili Kadmus”u seçtiler. Bu sıra dağlara erişim Irak”taki Kandil”den çok daha zorlu” bilgisini verdi.
Source: Erdem Aksoy
Yakup Köse yazdı: İran Suriye”nin sevincine saldırdı
Beklenildiği gibi oldu ve İran”ın kışkırttığı unsurlar Suriye halkının devrim sevincine saldırdılar.Malumunuz Suriye”de 13 yıl süren vahşetin müsebbibi, mezhepçi İran”dır. İran, “Kutsal yerlerimize saldırı var” diyerek girdiği Suriye”de şimdi de eski bir türbe yakma vidosunu servis ederek tekrar bir iç savaş çıkarmaya çalışıyor.Hatırlarsınız geçen hafta İran dini lideri Ali Hamaney, “Suriyeli gencin kaybedecek bir şeyi yok; üniversitesi, okulu, evi ve hayatı güvence altında değildir. Peki, ne yapacak? Güvenliğin yok olmasına neden olan bu durumu planlayan ve uygulayan bu kimseler karşısında güçlü bir irade ile durmalıdır. İnşallah onlara galip geleceklerdir” diyerek Suriye”deki Nusayri gençleri ayaklanmaya çağırmıştı.Mezhep üzerinden kışkırtmaya, Nusayriler de dahil pek yüz veren yok. Halk Esad/İran zulmünden kurtulmanın mutluluğunu bir kere tattı. Devrimcilerin halka yumuşak davranmaları, halkın sorunlarını çözmek için çaba göstermeleri de halka kendini değerli hissettiriyor. Suriye sokaklarında dolaşırken insanların mutluluklarını yüzlerinden okuyabildim.Tabiî ki Esad”a ve İran”a bağlı askerlerin arasında halkın mutluluğunu bozmaya çalışanlar olacaktır. Onlar Suriye halkının mutluluğuna düşmanlar. Sednaya hapishanesini gezerken bu düşmanlığın hangi boyutta olduğu görülebiliyor; Anlatmakla izah edilecek gibi değil…Devrimciler, Suriye halkının mutluluğuna düşman Esad/İran unsurlarına yönelik yaptıkları operasyonlarla etkisiz hale getirmeye başladılar. Operasyonlara halkın da desteği büyük. Suriye yönetiminin Esad/İran unsurlarına “Silahlarınızı teslim edin” çağrısı iyi niyetli bir çağrıydı. Bu saatten sonra silahlarını halka döndüren Esad/İran unsurlarına merhamet Suriye halkına zulüm olur.Suriye”de sokakta kiminle konuşsam tekrar eski rejime dönme endişesi taşıyor. Bu endişe devrimcilere desteği daha da arttırıyor.Suriye”yi karıştırmaya yönelik “Alevileri katlediyorlar” yalanı aynı anda Türkiye”de de yayılmaya başlandı. Evvela şu hususa dikkat çekeyim: Suriye”deki Nusayriler ile Türkiye”deki Aleviler farklı. Zaten onlar kendilerine “Alevi” demezler. Bu noktada yapılmak istenen kahpelik, Suriye üzerinden yaydıkları yalanlarla Türkiye”deki Alevileri de kışkırtmak. Tarihin her safhasında olduğu gibi İran yine büyük bir fitnenin peşinde.İran”a yönelik en ufak eleştiri yapanı bile “Mezhepçilik yapmayın” diye susturmaya çalışan Türkiye”deki İrancılar, İran”ın mezhepler üzerinden yakmaya çalıştığı fitne ateşine karşı suspuslar. Muhtemelen ellerinde benzin İran”dan gelecek “Ateşin üzerine dökün” talimatını bekliyorlardır!İnşaallah Suriyeli kardeşlerimizle birlikte el ele omuz omuza bu zorlu eşiği de aşacağız. Ellerinde benzin bidonu İran”dan gelecek “Dökün” talimatını bekleyen içimizdeki İrancılar, dikkat edin de benzin üzerinize dökülmesin; Söndüreniz de olmaz!..
Source: Yakup Köse
Filiz Katman yazdı: Mevzu derin
Suriye yönetimi ile deniz yetki alanı anlaşması yapacağız”Abdulkadir Uraloğlu, Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma ve Altyapı BakanıGeçtiğimiz hafta Suriye”nin başkenti Şam”a giderek Ahmed eş-Şara ile görüşmesinde “Suriye”nin geleceği hakkında önemli mesajlar veren Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan”ı Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız Abdulkadir Uraloğlu”nun mesajları takip etti.”Suriye yönetimi ile deniz yetki alanı anlaşması yapacağız.”İşte bölge ve bölge dışı güçleri tabiri caizse “hop oturtup hop kaldıran” o açıklama bu oldu.Türkiye”nin geçtiğimiz yıllarda Libya ile yaptığı ve bölgedeki tüm “paradigmayı” kökten değiştiren o hamlenin bir diğeri Suriye ile de gelir mi diye herkesin sorduğu o soruya cevabı da vermiş oldu Sayın Bakan.Bu kadar mı?Tabii ki hayır.2011 yılından beri “ezber ettiğimiz” o M4 ve M5 karayolu hakkında da konuştu Sayın Bakan.Ne de olsa bütün mevzu bu ikisiydi; yani: Mevzu Derin.”M4 ve M5 karayolunda iyileştirme yapıyoruz. Yıkılan köprüleri yapıyoruz.”Ve tabii bir diğer “paradigma” değiştirici hamle: Kalkınma Yolu.”Kalkınma Yolu projesi çerçevesinde Irak”ın Fav Limanı bu yıl açılacak. Bu yol 1.200 km”lik bir yoldur. Irak yönetimi ile Kuzey Irak yönetimi arasında bir görüş ayrılığı var. “Kalkınma Yolu projesi Suriye”den geçebilir olmalı.”Türkiye”nin Suriye”nin kalkınmasına yönelik hamleleri bunlarla da sınırlı değil. Tüm kurumlarıyla mevzunun içinde olacağını aşağıdaki cümleden anlıyoruz:”TİKA ve AFAD aracılığıyla altyapı yatırımları yapılacak.””Suriye”de hava, demiryolu, karayolları ve iletişim hizmetlerini içeren acil eylem planı” belki içlerinde en elzem olanı çünkü bu ana mevzularda ilerlenmeden diğer mevzularda merhale kat etmek doğaldır ki pek mümkün değil.”Haberleşme açısından Türkiye”nin 20-30 yıl gerisinde” bir ülke düşünün; iletişimin her şeyin “temeli” olduğu 21. Yüzyılda bu tabii kabul edile bir şey değil.Ve tabii, işin “bam teli” yani para mevzuu:”Suriye”nin parasını Rusya basıyor. Böyle ülke yönetimi olur mu? Türkiye olarak bu konuya da el atacağız.”Hepimizin hafızalarında yer etmiş o konuya da geliyor sıra: Hicaz Demiryolu.”Orada Türkiye”den çıkıp Hicaz”a kadar giden demir yollarının parçaları var. Oralarda belli bir bütünün parçaları olarak uzun zamandır çalıştırılmadığını biliyoruz. Hızlıca tespiti yapıp demir yolu bütünlüğünü yine Şam”a kadar ilk etapta sağlama ile ilgili bir vaziyet alacağız. 2009-2010″larda oraya yolcu trenlerini uğurlamışız, bir yolculuk yapmışız. Orada bir altyapı var. Bazı bölgelerde, mesela Irak”ta, demir yollarının raylarını sıfırdan demir olarak çalınıp satıldığını biliyoruz Suriye”de de bununla karşılaşabiliriz.”Ne çok mevzu varmış diyor insan; dahası da var, “arkası yarın” değil “sonraki yazı” diyelim.
Source: Filiz Katman
İzmir”de terör propagandası iddiasıyla 5 şüpheli yakalandı
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde, İl Jandarma Komutanlığı Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, terör örgütleri DHKP/C, THKP/C, THKO ve TKP/ML”nin sosyal medyadan propagandasını yaptığı tespit edilen 5 şüphelinin yakalanması için operasyon düzenledi. Gerçekleştirilen operasyonla zanlıların tamamı yakalandı.
Source: Internet Haber
İsrail”in Gazze”nin kuzeyine 3 ayda düzenlediği saldırılarda 4 bin 800 kişi öldü ya da kayboldu
Gazze”deki hükümetin Medya Ofisi Müdürü İsmail es-Sevabite, AA muhabirine, Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki son duruma ilişkin bilgi verdi.
İsrail ordusunun bölgede yaklaşık 3 aydır “etnik temizlik” yaptığını vurgulayan Sevabite, bu süre zarfında en az 4 bin 800 Filistinlinin öldürüldüğü veya kaybolduğu, 12 bin 500 kişinin de yaralandığını belirtti.
Sevabite, Gazze Şeridi”ne yönelik süren acımasız saldırılarda 1900 kişinin de İsrail askerleri tarafından alıkonulduğunu ifade ederek, uluslararası topluma, Gazze”nin kuzeyinde Filistinlilere karşı uygulanan “soykırımı durdurmak için acil müdahale” çağrısını yineledi.
Özellikle sivil yaşam alanları hedef alınıyor
“İşgal ordusu, Gazze Şeridi”nin kuzeyinde yürüttüğü etnik temizlik suçları çerçevesinde mahalleler, konutlar ve sivil yaşam alanları açıkça ve özellikle hedef alınıyor.” diyen Sevabite, işlenen bu suçların, tüm uluslararası yasa ve normlara aykırı olduğunu; savunmasız sivillere karşı devam eden bu katliamları durdurmak için gerçek ve somut adımlar atamayan uluslararası toplum için de bir utanç teşkil ettiğini vurguladı.
“Uluslararası sessizliğin ve bu suçların sorumluluğunu üstlenmemenin işgalciye örtülü bir destek ve saldırganlığını sürdürmesi için bir teşvik haline geldi.” ifadelerini kullanan Sevabite, İsrail işgalinin Gazze Şeridi”ndeki saldırı hedeflerinin, özellikle de Filistin halkına yönelik zorla yerinden edilme planının başarılı olmayacağının altını çizdi.
İsrail”in Gazze”nin kuzeyindeki Filistinlileri göçe zorlama planı
Cibaliya Mülteci Kampı başta olmak üzere Gazze”nin kuzeyine 5 Ekim”de yoğun hava saldırıları düzenleyen İsrail ordusu, 6 Ekim”de söz konusu bölgelere kara saldırısı başlattı.
Bu adımın, daha önce İsrail basınına yansıyan ve “generallerin planı” olarak bilinen, İsrailliler için yerleşim yeri hazırlığı yapmak amacıyla Filistinlilerin Gazze”nin kuzeyinden tahliye edilmesi adına atıldığı düşünülüyor.
İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, 7 Ekim”de sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Beyt Hanun, Cibaliya ve Beyt Lahiya”daki Filistinlileri tehdit ederek, boşaltılması istenilen bölgelerin haritasını paylaşmıştı.
Filistinlilere Gazze”nin güneyindeki Mevasi bölgesine gitme çağrısı yapan Adraee”nin paylaştığı haritanın, İsrail ordusunda eski Operasyonlar Bölümü Başkanı General Giora Eiland”ın girişimiyle hazırlanıp hükümete sunulan Filistinlilerin zorla göç ettirilmesine ilişkin “generallerin planına” benzerliği dikkati çekmişti.
“Generallerin planı” Filistinlileri, Gazze Şeridi”nin kuzeyinden tehcir etmeyi, ardından bölgenin kuşatılması, gıda, yakıt ve temiz su girmesine izin verilmemesini öngörüyor.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Azerbaycan uçağını kim düşürdü? Rusya”dan iddialara ilk yanıt
Azerbaycan”ın başkenti Bakü”den Çeçenistan”ın başkenti Grozni”ye giden Azerbaycan Havayolları”na (AZAL) ait yolcu uçağı çarşamba günü Kazakistan”ın Aktau şehri yakınlarında düştü. Meydana gelen faciada 38 kişi hayatını kaybetti, 29 kişi kurtuldu. “UÇAĞI RUS FÜZESİ DÜŞÜRDÜ” İDDİASI Olayla ilgili spekülasyonlar devam ederken, dikkat çeken bir iddia ortaya atıldı. AZAL uçağının Rus “Pantsir-S” hava savunma sistemi tarafından saldırıya uğradığı öne sürüldü. Euronews”e konuşan Azerbaycan hükümet kaynakları, kazaya karadan fırlatılan bir Rus füzesinin neden olduğunu doğruladı. Kaynaklara göre füze, Grozni üzerindeki bir drone hava faaliyeti sırasında 8432 sefer sayılı uçağa ateşlendi ve uçağın yanında patlayan şarapneller yolcuları ve kabin ekibini vurdu. RUSYA”DAN İDDİALARA İLK YANIT Uçağı düşürdükleri iddiasıyla ilgili Rusya”dan ilk açıklama geldi. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov iddialara ilişkin “Soruşturmanın sonuçlarından önce herhangi bir hipotez ortaya atmak yanlış olur. Elbette bunu yapmayacağız. Kimse yapmamalı. Soruşturma tamamlanana kadar beklememiz gerekiyor” dedi. KAZAKİSTAN DÜŞEN UÇAĞA İLİŞKİN KRONOLOJİYİ PAYLAŞTI Kazak yetkililer, Aktau kentinde uçak kazası ile ilgili basına brifing verdi. Kazakistan Ulaştırma Bakanı Marat Karabayev, burada Bakü-Grozni seferini yapan Azerbaycan Havayolu Şirketi AZAL”a ait Embraer 190 tipi uçağın ülkenin Aktau kenti yakınlarında düşmesi nedeniyle kazanın kronolojisini paylaştı.İlk sinyali Kazakistan saati ile 10.43″te Rusya”nın Rostov hava kontrol merkezi memurları tarafından aldıklarını belirten Karabayev, bu sinyalde Mahaçkale ve Bakü”deki hava durumu nedeniyle mürettebatın Kazakistan”ın Aktau kentine uçmaya karar verdiğinin belirtildiğini söyledi.Karabayev, Kazakistan hava sahasına girmeden önce uçağın kontrol sistemlerini kaybettiğini belirterek “Saat 10.53″te Rostov uçuş müdürü, Aktau”daki uçuş müdürüne uçağın yolcu kabinindeki oksijen tüpünün patladığı, yolcuların bilinç kaybı yaşadığı ve inişte sağlık müdahalesi talebinde bulunulduğu yönünde ek bilgi verdi.” dedi.Bundan sonra hemen Aktau havaalanında acil ekiplerin hazır hale getirildiğini aktaran Karabayev, “Saat 11.02″de uçak pilotları, Aktau havaalanı kulesi hava trafik memuruyla irtibat kurdu. Memur, uçağın havaalanına indirilmesi için gerekli tüm işlemleri sağladı. Uçağın pistle görsel teması sağlanması amacıyla pist ışıkları açıldı.” ifadesini kullandı.Karabayev, mürettebatın piste inmek için 2 girişimde bulunduğu ancak bu sırada irtifa kaybı ve rotasında dengesizlik gözlemlendiği ve saat 11.28″de mürettebatla irtibatın kesildiği, uçağın yere çarptığı bilgilerini verdi. UÇAĞIN 2 KARA KUTUSU BULUNDU Aktau Bölgesel Ulaşım Savcısı Abılaybek Ordabayev de olay yeri incelemelerinin sürdüğünü bildirdi. Olay yeri inceleme çalışmalarını Azerbaycan ile işbirliği içinde yürüttüklerini kaydeden Ordabayev, uçakta kurtulanların ve kazaya tanık olanların ifadelerine başvurulduğunu, uçağın enkazı dahil delil toplama çalışmalarının devam ettiğini belirtti. Olay yerinin 4 bin metrekarelik geniş bir alan olduğunu ve güvenliğin sağlanması için çevrelendiğini aktaran Ordabayev, uçağın 2 kara kutusunun da bulunduğunu kaydetti. Ordabayev, uçak kazasında hayatını kaybeden 38 kişiden 9″unun kimliklerinin tespit edildiğini de sözlerine ekledi. NE OLMUŞTU? Bakü-Grozni seferini yapan AZAL”a ait Embraer 190 tipi uçak, 25 Aralık”ta, Kazakistan”ın Aktau kenti yakınlarında düşmüştü. AZAL, uçakta 5 kişilik mürettebat ve 62 yolcudan oluşan 67 kişinin bulunduğunu açıklamıştı. Kazada 38 kişinin hayatını kaybettiği, 29 kişinin kurtulduğu bildirilmişti.Kaynak: AA-DHA
Source: Haberler
Düşen uçağın kronolojisini paylaştılar! Karabayev o anları tek tek anlattı
Kazakistan Ulaştırma Bakanı Marat Karabayev, Aktau kenti yakınlarında düşen Azerbaycan uçağının kontrol sisteminin Kazakistan hava sahasına girmeden önce kaybedildiğini bildirdi.Kazak yetkililer, Aktau kentinde uçak kazası ile ilgili basına brifing verdi. Kazakistan Ulaştırma Bakanı Karabayev, burada Bakü-Grozni seferini yapan Azerbaycan Havayolu Şirketi AZAL”a ait Embraer 190 tipi uçağın ülkenin Aktau kenti yakınlarında düşmesi nedeniyle kazanın kronolojisini paylaştı.İlk sinyali Kazakistan saati ile 10.43″te Rusya”nın Rostov hava kontrol merkezi memurları tarafından aldıklarını belirten Karabayev, bu sinyalde Mahaçkale ve Bakü”deki hava durumu nedeniyle mürettebatın Kazakistan”ın Aktau kentine uçmaya karar verdiğinin belirtildiğini söyledi.Karabayev, Kazakistan hava sahasına girmeden önce uçağın kontrol sistemlerini kaybettiğini belirterek “Saat 10.53″te Rostov uçuş müdürü, Aktau”daki uçuş müdürüne uçağın yolcu kabinindeki oksijen tüpünün patladığı, yolcuların bilinç kaybı yaşadığı ve inişte sağlık müdahalesi talebinde bulunulduğu yönünde ek bilgi verdi.” dedi.Bundan sonra hemen Aktau havaalanında acil ekiplerin hazır hale getirildiğini aktaran Karabayev, “Saat 11.02″de uçak pilotları, Aktau havaalanı kulesi hava trafik memuruyla irtibat kurdu. Memur, uçağın havaalanına indirilmesi için gerekli tüm işlemleri sağladı. Uçağın pistle görsel teması sağlanması amacıyla pist ışıkları açıldı.” ifadesini kullandı.Karabayev, mürettebatın piste inmek için 2 girişimde bulunduğu ancak bu sırada irtifa kaybı ve rotasında dengesizlik gözlemlendiği ve saat 11.28″de mürettebatla irtibatın kesildiği, uçağın yere çarptığı bilgilerini verdi.- UÇAĞIN 2 KARA KUTUSU BULUNDUAktau Bölgesel Ulaşım Savcısı Abılaybek Ordabayev de olay yeri incelemelerinin sürdüğünü bildirdi.Olay yeri inceleme çalışmalarını Azerbaycan ile işbirliği içinde yürüttüklerini kaydeden Ordabayev, uçakta kurtulanların ve kazaya tanık olanların ifadelerine başvurulduğunu, uçağın enkazı dahil delil toplama çalışmalarının devam ettiğini belirtti.Olay yerinin 4 bin metrekarelik geniş bir alan olduğunu ve güvenliğin sağlanması için çevrelendiğini aktaran Ordabayev, uçağın 2 kara kutusunun da bulunduğunu kaydetti.Ordabayev, uçak kazasında hayatını kaybeden 38 kişiden 9″unun kimliklerinin tespit edildiğini de sözlerine ekledi.- AZERBAYCAN UÇAĞININ KAZAKİSTAN”DA DÜŞMESİBakü-Grozni seferini yapan AZAL”a ait Embraer 190 tipi uçak, 25 Aralık”ta, Kazakistan”ın Aktau kenti yakınlarında düşmüştü.AZAL, uçakta 5 kişilik mürettebat ve 62 yolcudan oluşan 67 kişinin bulunduğunu açıklamıştı.Kazada 38 kişinin hayatını kaybettiği, 29 kişinin kurtulduğu bildirilmişti.AA”ya konuşan Azerbaycanlı yetkililer, uçağın Rus “Pantsir-S” hava savunma sistemi saldırısına maruz kaldığı iddiasını doğrulamıştı.Düşen uçaktaki sır aydınlandıDüşen uçakta korkunç şüpheUkrayna”ya göre Azerbaycan uçağı Rus hava savunma sistemi tarafından düşürüldü
Source: Www.star.com.tr
Rus silahları Azerbaycan uçağını vurmuştu: Kremlin”den olaya ilişkin ilk açıklama
Azerbaycan”ın başkenti Bakü”den Rusya”ya bağlı Çeçenistan”ın Grozni kentine gitmek üzere havalanan Azerbaycan Hava Yolları”na ait “Embraer 190” tipi yolcu uçağı, Kazakistan”ın Aktau kenti yakınlarında düştü. Uçakta 5″i mürettebat 62″si yolcu olmak üzere toplam 67 kişi bulunuyordu. Yolculardan 37″sinin Azerbaycan, 6″sının Kazakistan, 3″ünün Kırgızistan ve 16″sının Rusya vatandaşı olduğu açıklandı. Kazada 38 kişi hayatını kaybetti, 29 kişi ise kurtarıldı. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov uçağın Rus hava savunma sistemi tarafından düşürüldüğü iddiaları üzerine yaptığı açıklamada, “Soruşturmanın sonuçlarından önce herhangi bir hipotez ortaya atmak yanlış olur. Elbette bunu yapmayacağız. Kimse yapmamalı. Soruşturma tamamlanana kadar beklememiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Source: Www.star.com.tr
Ukrayna yaralı Kuzey Kore askerini esir aldı
Kuzey Kore”nin Ukrayna”ya karşı savaşmak üzere Rusya”ya asker göndermesinin yankıları sürerken, Güney Kore İstihbarat Servisi (NIS) Kuzey Koreli bir askerin Ukrayna birlikleri tarafından ilk kez esir alındığına dair iddiaları doğruladı. İstihbarat servisinden yapılan açıklamada, Rusya”nın Kursk bölgesinde savaşan bir Kuzey Kore askerinin Ukrayna güçleri tarafından yaralı olarak esir alındığına dair haberlere değinilerek, “Dost bir ülkenin istihbarat örgütüyle gerçek zamanlı olarak bilgi paylaşarak yaralı bir Kuzey Kore askerinin yakalandığını doğruladık. Sonraki gelişmeleri detaylı bir şekilde incelemeye devam edeceğiz” ifadeleri kullanıldı. Yaralı olarak esir alındığı belirtilen Kuzey Kore askerinin sağlık durumu ve rütbesine ilişkin bilgi verilmezken, söz konusu askere ait oldu iddia edilen bir fotoğraf da sosyal medya platformu Telegram üzerinden paylaşıldı. Ukrayna merkezli haber platformu Militarnyi, Ukrayna güçlerinin Rusya”nın batı cephesi Kursk bölgesindeki çatışmalar sırasında Kuzey Koreli bir askeri yaralı olarak esir aldığını iddia etmişti. Olayın ne zaman meydana geldiğine dair detaylı bilgi paylaşılmamıştı.
Source: Www.star.com.tr
ABD ve Japonya”dan dikkat çeken adım
ABD Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Japonya ile “Genişletilmiş Caydırıcılık Diyaloğu (EDD)” yürütüldüğü hatırlatıldı.Açıklamada, EDD kapsamında “artan stratejik ve nükleer tehdit ortamında” bölgesel istikrarı teşvik etmek ve çatışmaların önlenmesini sağlamak için “Genişletilmiş Caydırıcılık Rehberi” hazırlandığı ifade edildi.İki ülkenin giderek “daha ciddi bir stratejik ve nükleer tehdit ortamıyla” karşı karşıya kaldığı vurgulanan açıklamada, hazırlanan rehberde caydırıcılığı artırmak için stratejik mesajlara yer verildiği belirtildi.Belgenin, ABD ve Japonya”nın genişletilmiş caydırıcılık kapsamında mevcut danışma ve iletişim prosedürlerini güçlendirmeyi amaçladığı kaydedilen açıklamada, belgede ABD”nin genişletilmiş caydırıcılık önlemlerini geliştirmek için alınması gereken tedbirlere yer verildiği bildirildi.Açıklamada, caydırıcılığın güçlü ve güvenilir olmasını sağlamak için çalışmalara devam edileceği vurgulandı.
Source: Www.star.com.tr
Türkiye mezunu 16 binden fazla Suriyeli yeni Suriye”nin inşasında aktif rol alacak
Eren, YTB”nin Suriyelilere yönelik çalışmaları ve Suriyeli mezunlara ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Suriye halkının uzun yıllara dayanan mücadelesi sonrasında gerçek sahiplerine kavuştuğunu ve Suriye”de geçici bir yönetimin olduğunu hatırlatan Eren, “Bundan büyük memnuniyet duyuyoruz. Buradaki istikrarın devam etmesini umuyoruz. Suriye”deki bu geçici yönetimin de inşallah meşruiyetinin tüm dünya tarafından kabul edileceğine inanıyoruz. Bugüne kadar da çok önemli işler, çok kalıcı işler yapma gayretinde oldular.” ifadelerini kullandı.
“16 bin civarında Türkiye”den mezun olmuş Suriyeli üniversite mezunu var”
Eren, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın talimatıyla Suriye”de devletin yeniden inşası ve ülkenin tüm altyapı, üstyapı, insan kaynağı açısından Türkiye tarafından desteklenmesine yönelik çalışmalarda yer almak istediklerini belirterek şunları kaydetti:
“16 bin civarında Türkiye”den mezun olmuş Suriyeli üniversite mezunu var. Bunların büyük bir kısmı da Türkiye Burslarıyla eğitimlerini aldılar. Dolayısıyla çok büyük bir insan kaynağı var elimizde. Bu mezunlarla iletişim kurmaya başladık. Bilgilerini çıkarmaya başladık.”
Eren, Türkiye”de eğitim almış bu kadroların, Suriye”de insan kaynağı anlamında kurumları tekrardan ihya edeceğini, tekrardan çalıştıracağını söyledi.
Suriyeli mezunların, Türkiye”deki teknik tecrübeyi Suriye”ye taşırken oralarda bunun icrasını yapmalarının kendilerini çok mutlu ettiğini aktaran Eren, “16 binden fazla Türkiye mezunu Suriyelinin, yeni Suriye”nin inşasında kritik ve önemli görevler üstleneceğine inanıyoruz.” ifadesini kullandı.
Eren, üniversite eğitimini Türkiye”de almış binlerce Suriyelinin Suriye”nin geleceğine ve kalkınmasına da katkı sağlayacağını vurgulayarak “Bu anlamda biz de Türkiye mezunları çalışmamızda bu Suriyeli kardeşlerimizin tespit edilmesi ve bunların bölümlerine göre ayrılması ve bunlardan maksimum derecede faydalanılmasıyla alakalı da görüşlerimizi bildireceğiz.” diye konuştu.
Türkiye mezunu Şeybani, Dışişleri Bakanı olarak atanmıştı
Suriye”de yeni dönemde İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi mezunu Esaad Hasan Şeybani, Suriye geçici hükümetinde Dışişleri Bakanı ve Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu Azzam Garib ise Halep Valisi olarak atanmıştı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Bir duvar yazısıyla Suriye devrimini ateşleyen gençler, “Doktor kaçtı” yazısıyla hikayelerini tamamladı
Deralı gençler, Şubat 2011″de okullarının duvarına “Ey doktor (Beşşar Esed) şimdi sıra sende” yazarak, yaklaşık 14 yıl sürecek halk devriminin kıvılcımını ateşleyen isimler oldu.
O dönem çocuk yaşta 1,5 ay rejimin güvenlik birimlerinde tutulan gençlerin salıverilmemesinin ardından başlayan rejim karşıtı gösteriler, kısa sürede ülke geneline yayıldı.
Hapisten çıkan gençler iç savaşta, çöken Esed rejimi güçlerinin yoğun saldırıları nedeniyle İdlib”e göç etmek zorunda kaldı.
8 Aralık”ta Baas rejiminin devrilmesinin ardından evlerine dönen Deralı gençler, “Ey doktor şimdi sıra sende” yazdıkları okulun duvarına bu kez “Doktor kaçtı.. 8/12/2024” yazarak, Beşşar Esed”in kaçışını tarihe kazıdı.
AA ekibi o anları görüntüleyerek gençlerle konuştu.
“Rejim güvenliği “çocuklarınızı unutun, unutmazsanız kadınlarınızı bize getirin” dedi”
28 yaşındaki Muaviye Sayasna, Dera”da duvarına “Ey doktor şimdi sıra sende” yazdıkları okulun önünde yaklaşık 14 yıl önce yaşananları anlattı.
Sayasna, “Suriye devriminin fitilini ateşleyen çocuklardan birisiyim. Ben, Semir Sayasna ve Ahmet…. ile okulun duvarına (Mart 2011″de) “Ey doktor sıra sende” yazdık. Bunu yazmadan önce, rejim her sokağa bir polis kulübesi yerleştirmişti. Giriş ve çıkışları tutuyorlardı, bize baskı yapıyorlardı. Semir ve Ahmet ile bu ibareleri yazdık ve ertesi gün Siyasi Güvenlik Şubesi öğrendi ve çocukları alıkoymaya başladılar.” dedi.
Olaydan bir gün sonra arkadaşlarıyla rejimin güvenlik güçlerince alıkonulduklarını belirten Sayasna, “Siyasi Güvenlik Şubesi”nde 45 gün kaldık. Gördüğümüz işkence yöntemleri anlatılabilir gibi değildi. Elektrik, duvara asma, falaka, yani birden fazla yöntemleri vardı.” ifadesini kullandı.
Sayasna, ailelerinin o dönem serbest bırakılmaları için büyük çaba sarf ettiğini ancak çok iğrenç sözlere maruz kaldıklarını aktararak, “Ailelere “çocuklarınızı unutun, eğer unutmazsanız kadınlarınızı bize getirin çocuk nasıl getirilir size öğretilim” demişler.” diye konuştu.
Bu hadise üzerine Dera”da gösterilerin başladığını vurgulayan Sayasna, “Hapisten çıktık, herkes çocukları bekliyordu. Sonrasında biz de gösterilere katıldık. İnsanlar gösterilerde zeytin dalı taşıyordu. İnsanlara ateş açtılar.” dedi.
“Asla pişman değiliz, katil bir rejimi bitirdik”
Çöken rejim güçlerinin gösteriler sırasında çok sayıda kişiyi alıkoyduğunu ifade eden Sayasna, “Şehitlerimiz oldu. Sonrasında ordu Dera”ya girdi. Özgür Suriye Ordusu kuruldu ancak sayıları azdı. Gösterilere devam ettik.” diye konuştu.
Esed rejimi ve destekçilerinin yoğun saldırıları sonrası Dera”yı terk etmek zorunda kaldıklarını dile getiren Sayasna, “Aradan 14 yıl geçti, katil rejim düştü. Eskiden insanlar “Duvarların kulağı var” diyerek siyaset konuşamazdı. Biz ne yaptıysak bununla iftihar ediyoruz, asla pişman değiliz, katil bir rejimi bitirdik.” ifadelerini kullandı.
“Halen aileler çocuklarının cesetlerini arıyor”
Baas rejiminin yıkılmasının ardından Sednaya Hapishanesi”ndeki yaşananlara değinen Sayasna, şunları kaydetti:
“Binlerce tutsak nerede? Kimseyi bulamadık. Hepsi kesilip üzerine asfalt dökülüyordu. Halen aileler çocuklarının cesetlerini arıyor. Rejim katil, asit pres makinesi kullanmış. Vatandaşlarımız nerede? Sednaya”daki 70 bin kişi nerede? Hepsini kesti, katil bir rejim. Biz yaptığımızdan gurur duyuyoruz, ailelerimiz de zamanında aynısını yapmalıydı. Çocuktuk biz, dayak yedik, işkenceler gördük.”
Sayasna, “Allah”a çok şükürler olsun, yaklaşık 14 yıl sonra kazandık. Yaptığımızla gurur duyuyoruz. Suriye”yi inşallah yeniden imar edeceğiz. Katil rejimin o günlerinden daha iyi olacak inşallah. Suriye tüm Suriyelilerin. Suriye özgürdür.” ifadelerini kullandı.
Özgürlük için büyük bedel ödendiğini vurgulayan Sayasna, “İnsanlar çok korkuyordu, zaferin bedelini kanlarımızla ödedik. Çok sayıda kişiyi kaybettik ama rejim düşene kadar pes etmedik.” şeklinde konuştu.
“2011”de sorguya alındığım ofiste şimdi özgürce oturduğuma inanamıyorum”
Devrim fitilini ateşleyen gençlerden Semir Sayasna ise Askeri Güvenlik Şubesi”nde ilk kez Mart 2011″de sorguya alındığı odada AA”nın sorularını yanıtladı.
29 yaşındaki Sayasna, “”Ey doktor sıra sende” ifadesini yazan çocuklardan birisiyim. Biz o yazıyı 15 Şubat 2011″de yazdık. Ertesi günü bizi tutukladılar. Sabah 06.30″da bizi bu güvenlik birimine getirdiler. Burası getirildiğimiz ilk güvenlik şubesiydi.” dedi.
Röportajın yapıldığı odada, yıllar önceki sorguda gördüğü işkenceleri anlatan Sayasna, “Askeri Güvenlik Şubesi”ndeki işkenceler anlatılmazdı. Buraya ilk geldiğimizde fotoğrafımızı çektiler. Bize bir numara verdiler. Sonrasında sorguya aldılar. Şu an bulunduğumuz ofiste sorguya alınırdık. Masada güvenlik yetkilisi otururdu, yanında da işkenceci unsurlar vardı.” şeklinde konuştu.
Sayasna, sorgu sırasında kendilerine “Neden duvara yazdınız? Size bunu kim yazdırdı? Kime bağlısınız?” soruları yöneltildiğini ancak kendilerinin bunu öylesine yazdıklarını söylediklerini aktardı.
Serbest kaldıktan sonra halk ayaklanmasında yer aldığını kaydeden Sayasna, “Barışçıl gösterilerdi, zeytin dallarıyla yer alırdık. Sonrasında göstericileri korumak için 10-15 kişilik gruplar oluşturuldu. 2012″de yaralandım Ürdün”de tedavi gördüm.” ifadesini kullandı.
Sayasna, “2011”de sorguya alındığım ofiste şimdi özgürce oturduğuma inanamıyorum. 15 Şubat”ta 2011″de Beşşar için, “Ey doktor sıra sende”, 8 Aralık”ta ise “Doktor kaçtı” yazdık. Biz ona “Sıra sana geldi” dediğimizde şaka sandı, inanmadı. Allah”a şükürler olsun kazandık. Suriye”nin kuzeyine göç ettirildik. Şu an çocuklarımla geri döndük.” ifadeleriyle sevincini dile getirdi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Bosna Hersek Savunma Bakanı Helez, Türkiye ile savunma işbirliğini AA”ya değerlendirdi
Helez, ülkesinin savunma alanında Türkiye ile işbirliğini, Bosna Hersek”in Avrupa Birliği (AB) ve NATO üyelik sürecini ile güncel meseleleri AA muhabirine değerlendirdi.
Son aylarda Bosna Hersek Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyonu için çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Helez, 2025″te ülkesinin yeni savunma donanımlarına sahip olacağını belirtti.
Helez, Ukrayna”da kendilerini “dünyanın en iyisi” olarak gösteren Kirpi II zırhlı araçlarından 5 tane almayı planladıklarını kaydederek, “Uzun vadede ise 16 adet almayı planlıyoruz. Buna ilişkin 60 pilota sıkı bir eğitim de veriyoruz.” dedi.
Türkiye”den 2025″te 6 Bayraktar TB2 alımı hususunda da anlaştıklarını ifade eden Helez, “NATO üzerinden teslimatı denedik, olmazsa doğrudan teslimata gideceğiz. Bayraktarları yerleştirebileceğimiz 2 yer var. Rajlovac Kışlasındaki pisti uzatmak durumundayız. Bayraktarlar için 1200 metrelik uzunluğa ihtiyaç var.” diye konuştu.
Helez, ilk etapta 2, daha sonra da 4 Bayraktar TB2″nin teslim edileceğini dile getirerek, Bosna Hersek Silahlı Kuvvetleri mensuplarının Türkiye”de eğitimde olduğunu anlattı.
Türkiye”den yangın söndürmek amacıyla helikopter de alacaklarını bildiren Helez, “Adım adım ilerliyoruz ve savunma alanındaki işbirliklerimiz devam edecek. Daha da güçlenmeye hazırlanıyoruz.” dedi.
“Halk, Sırbistan”a zararı Vucic”in verdiğini görmeye başladı”
Helez, bölgede ciddi bir Rusya etkisinin olduğuna işaret ederek, özellikle Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ve Bosna Hersek”in iki entitesinden biri olan Sırp Cumhuriyeti (RS) Başkanı Milorad Dodik”in bu etkiye katkı sağladığını savundu.
Sırbistan”da son dönemde düzenlenen öğrenci protestolarını değerlendiren Helez, “Bizler yıllardır daha demokratik bir Sırbistan bekliyoruz. Bosna Hersek”te 1992-1995″te yaşanan savaşın ardından Sırbistan”ı yöneten çoğu lider ülkemizin içişlerine karıştı, çirkin mesajlar gönderdi.” yorumunu yaptı.
Helez, “Bu arada şunu da söylemek isterim ki Kosova”nın bağımsızlığı noktasında da kilit isim Vucic”tir. Uluslararası toplum tarafından bunu yapmak için getirildi ve misyonunu tamamladığını düşünüyorum. Halk, Sırbistan”a en büyük zararı Vucic”in verdiğini görmeye başladı.” dedi.
Bosna Hersek”in, AB”nin sınır koruma ajansı Frontex ile işbirliği anlaşmasına paraf attığını söyleyen Helez, ülke güvenliği için büyük bir adım olan bu anlaşmaya imzaların da ocakta atılacağını belirtti.
Silahlı Kuvvetlerinin öncelikleri arasında halka yardım da var
Helez, Bosna Hersek Silahlı Kuvvetlerinin egemenlik, toprak bütünlüğü ve sınırları korumanın dışında sivil halka da yardım etmesi gerektiğini ifade ederek, yangın, sel gibi doğal afetlerde her zaman, tüm imkanlarıyla sivil halkın yanında olduklarını dile getirdi.
Bosna Hersek Savunma Bakanlığının da üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirdiğini vurgulayan Helez, attıkları adımların da NATO standartlarıyla uyumlu olduğunu kaydetti.
Helez, NATO üyeliğine daha da yaklaşmak için faaliyetlerine devam edeceklerini sözlerine ekledi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Birleşmiş Milletler neden yeni Suriye”de rol almamalı?
Türkiye Araştırmaları Vakfından Ahmet Arda Şensoy, Birleşmiş Milletlerin (BM) Suriye iç savaşı karnesini ve yeni süreçte neden aktif rol almaması gerektiğini AA Analiz için kaleme aldı.
Beşşar Esed”in 8 Aralık”ta Suriye”yi terk etmesiyle birlikte 61 yıllık Baas rejimi devrildi ve bu durum ülkede yeni dönemin kapılarını açtı. Suriye”de oluşturulan geçici hükümetin devlet otoritesini tesis etmesi ve ülkenin 13 yıllık savaşın getirdiği sorunlarına karşı eyleme geçmesi kritik olacaktır. Bu doğrultuda yeni Şam yönetiminin birincil öncelikleri tüm silahlı grupların silah bırakması ve Savunma Bakanlığı bünyesine dahil olması, Esed rejiminden kalan ve silah bırakmayı reddeden ordu unsurlarının elimine edilmesi ve şehirlerde asayişin sağlanması olarak sıralanabilir.
Diğer taraftan yeni yönetimin en acil meselelerinden biri de yerle bir olan şehirlerin yeniden inşası olacaktır. Tüm bu faktörlerin hayata geçirilmesi için işlevsel bir devlet yapısı ve otoritesi gerekiyor. Yeni yönetimin bunu yalnız başına gerçekleştirmesi oldukça zor görünüyor. Suriye”deki devrimi gerçekleştiren grupların çok parçalı yapısı, yönetme tecrübelerinin kısıtlılığı gibi aktör düzeyindeki sorunların yanı sıra Suriye”nin mevcut ekonomik, siyasal ve asayiş sorunları gibi yapısal meseleler de yeni yönetiminin tüm bu süreci tek başına yürümesini zorlaştırıyor. Tüm bu faktörler yeni yönetimin uluslararası aktörlerden destek almasını gerektiriyor.
Suriye”deki yeni yönetimin ihtiyaç duyacağı acil ve kapsamlı yardımları ulaştırma konusunda ilk akla gelen uluslararası yapı Birleşmiş Milletler (BM) olsa da örgütün hem Suriye iç savaşı boyunca hem de son dönemde İsrail”in Filistin”deki soykırım girişimine karşı etkisizliği düşünüldüğünde bu beklenen rolü ne kadar oynayabileceği ve ne kadar oynaması gerektiği tartışmalı bir durumdur.
BM’nin Suriye iç savaşı karnesi
BM’nin 13 yıllık Suriye iç savaşı boyunca karnesi oldukça kötü tecrübelerle dolu. Rejimin 2011″de barışçıl protestoları bastırmak için şiddet kullanması ve bu yüzden krizin bir iç savaşa evrilmesi BM”nin engellemekte başarısız olduğu ilk aşamadır. Bu dönemde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 5 daimi üyesinden Rusya ve Çin”in vetolarıyla Suriye”de siyasi çözüm ve ateşkes üzerine bir karar çıkarılamamış ve BMGK”nın yapısı bir kez daha daimi üyeler tarafından suistimal edilmişti.
2012″de BM Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan”ın hazırladığı Annan Planı, Suriye”nin dostları girişimi ve Cenevre Konferansı gibi girişimler başarısız oldu ve sonraki yıllarda Cenevre 2 ve Cenevre 3 süreçleri de iç savaşta herhangi bir sonuç üretemedi. Tüm bu başarısız barış görüşmeleri ve konferanslardaki temel sorun masada müzakere eden devletlerin barış sürecini kendi Suriye politikaları ekseninde yönlendirmek istemeleri ve BM”nin zor da olsa alınan kararları uygulama mekanizmasından yoksunluğu oldu. Tıpkı günümüzde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İngiltere’nin vetolarıyla İsrail’in katliamlarına karşı bir karar çıkarılamaması gibi Suriye sürecinde de rejimin yakın müttefikleri olan Rusya ve Çin”in rejim aleyhine bir kararın geçmesini her seferinde veto etmeleri ve diğer BMGK üyeleri ve katılımcı devletlerin manipülasyon çabaları tüm süreçleri başarısızlığa uğrattı.
Suriye iç savaşının özellikle 2013 sonrası bölgesel ve küresel aktörlerin müdahalesiyle bir vekalet savaşına dönüşmesi BM”nin Suriye”de etkisiz kalmasının en önemli sebeplerinden biri olarak gösterilebilir. Günümüzde Gazze meselesinde de gördüğümüz gibi BM acil müdahale gerektiren krizlerde oldukça pasif bir pozisyon alıyor.
BM”nin Suriye”de oynadığı tek rol olarak 2015″de BMGK”dan çıkan 2254 sayılı karar örnek gösterilebilir. Bu karara göre iç savaştaki tüm tarafların sivillere yönelik saldırılarını durdurması, üye devletlerin ateşkes çabalarını desteklemesi ve Suriye”de 18 ay içerisinde özgür ve adil seçimlerin yapılması gibi maddelerde anlaşılmıştı. Ancak bu maddelerden hiçbiri uygulanmadığı gibi bu durum BM”nin inandırıcılığına da ciddi darbe vurdu.
Dolayısıyla, BM’nin 13 yıllık Suriye iç savaşı karnesi göz önüne alındığında, yeni Şam yönetimine siyasi geçiş sürecinde bir müdahale ve yönlendirmede bulunması ya sahada hiçbir karşılığı olmayan bir kararlar bütünü olacaktır ya da BMGK daimi üyeleri tarafından yönetimi farklı konularda baskı altına almak ve tavizler koparmak amacıyla bir pazarlık unsuru haline getirilecektir.
İnsani yardım fiyaskoları
Politik ve diplomatik olarak BM’nin rolü bu şekildeyken iç savaş boyunca insani yardım faaliyetleri de benzer başarısızlıklar ve suistimaller içeriyor. ABD ve Avrupa Birliği”nin (AB) yaptırım listesinde bulunan rejim kuruluşları ve derneklere yönlendirilen milyonlarca dolarlık yardımların Suriye”de ihtiyacı olan sivillere ulaştığına dair hiçbir somut kanıt bulunmuyor. Ayrıca Esed rejiminin sabit resmi döviz kuru uygulamasının bir sonucu olarak karaborsadaki döviz kuruyla resmi kur arasındaki fark sebebiyle insani yardım fonlarını suistimal ettiği biliniyor. Öte yandan, BM”nin iç savaş boyunca Esma Esed ve Rami Mahluf gibi isimlerin sahip olduğu vakıflar ve şirketlerle çalışması örgütün güvenirliğinin sorgulanmasını gerektiriyor.
Tüm bunlar sebebiyle BM kurumlarının insani yardım alanında da Suriye’de saygıdeğer bir geçmişi bulunmuyor. Her ne kadar insani yardım fonlarının yeni yönetime teslim edilmesi ve koordineli çalışılması mümkün olsa da bu durumda bile aktarılacak fonların bir siyasi koza ve pazarlık unsuruna dönüştürülme ihtimali düşünüldüğünde Suriye’de BM’nin ana aktör olarak rol oynamasının sakıncaları ortadadır.
Ancak yine de BM’nin Suriye’deki kirli ve başarısız geçmişi, gelecek dönemde Suriye’nin yeniden inşası, insani yardım, kalkınma ve devlet otoritesinin yeniden tesis edilmesi gibi konularda bir rol oynamaması gerektiği anlamına gelmiyor. Burada kritik nokta, BM inisiyatifine bırakılan bir reform sürecinin üye devletler tarafından müdahaleye açık olması ve sürecin Suriye için negatif bir yöne doğru çekilmesi riski olacaktır. Dolayısıyla Türkiye’nin yeni Suriye’de oynayacağı merkezi rol ve diplomatik çabaları sonucunda uluslararası kuruluşların ülkeye sınırlı ve odaklı destekler vereceği bir düzlem oluşturulabilir. Bunun dışındaki bir sistemden, Şam’a siyasi, ekonomik ve dış politika gibi alanlarda belirli dayatmalara sebep olabileceği için kaçınılması gerekir.
BM”nin günümüz uluslararası ilişkilerinde fazla büyümüş bir düşünce kuruluşundan öte bir işleve sahip olmaması ve özellikle BMGK’nın daimi üyelerinin yönlendirmesi ekseninde hareket etmesi sebebiyle Suriye’nin yeni döneminde bir rol oynaması beklenmemelidir. Daimi üyelerin politik koz olarak kullanacağı insani yardımlar ve tanınma süreçleri düşünüldüğünde belki de Suriye’de BM’nin öncü bir rol oynamaması yeni Şam yönetimi ve Suriyeliler için hayırlı bile olacaktır.
[Ahmet Arda Şensoy, Türkiye Araştırmaları Vakfında araştırmacıdır.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
UAD”deki dava, İsrail”in Gazze”deki soykırımının dünya tarihinde uzun süre hatırlanmasını sağlayacak
Sussex Üniversitesinden emekli Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Profesörü Shaw, İsrail”in Gazze”de işlediği soykırımın, tıpkı Holokost ve Nakba gibi insanlık tarihinde kara leke olarak kalacağını ifade etti.
Bunun Batılı bir müttefikin Uluslararası Adalet Mahkemesi (UAD) önünde yargılandığı ilk dava olması nedeniyle “tarihi” nitelik taşıdığını vurgulayan Shaw, 29 Aralık 2023″te başvurusu yapılan davanın üstünden geçen bir yıl boyunca yaşanan gelişmeleri AA muhabirine değerlendirdi.
“Güçlü dava dosyası hazırlandı”
Shaw, “Güney Afrika, davayı son derece kapsamlı hazırladı. Ocak ayındaki duruşmaya geldiklerinde İsrail”in soykırım eylemlerine ve liderlerinin soykırıma yönelik ifadelerine dair büyük miktarda kanıt toplamışlardı. İsrailli yetkililer, çok sayıda konuşma ve açıklamada fiilen soykırım çağrısı yapmıştı.” değerlendirmesinde bulundu.
UAD”nin 26 Ocak”ta Gazze”deki sivillere yönelik Soykırım Sözleşmesi kapsamında “makul bir risk” bulunduğuna hükmettiğini hatırlatan Shaw, şunları kaydetti:
“Mahkeme, kararında önce genel talimatla İsrail”e Soykırım Sözleşmesi”ne aykırı eylemlerden kaçınmasını söyledi ve özellikle insani yardımların Gazze”ye girişini sağlama talimatı verdi ancak İsrail bunlara uymadı. Gelen tüm kanıtlar, İsrail”in sadece bombardıman, yıkım ve sivillere zarar verme açısından durumu kötüleştirmekle kalmadığını, Gazze”ye malzeme akışını daha da kısıtladığını gösteriyordu.”
Soykırım uzmanları ve insan hakları örgütleri arasında İsrail”in Gazze”de soykırım işlediğine dair görüş birliği oluştuğunu vurgulayan Shaw, “Mahkemenin kararları sadece İsrail için değil, İsrail”e destek veren devletler için de sonuçlar doğuruyor. Başta İsrail”e büyük askeri, mali ve siyasi destek veren ABD olmak üzere, İsrail”in silahlarının üçte birini sağlayan Almanya ve kilit silahlar ile hava gözetim desteği sağlayan İngiltere gibi ülkeleri de ilgilendiriyor. ABD, hem UAD hem de Uluslararası Ceza Mahkemesi süreçlerini reddederek uluslararası hukukla tamamen ters düşüyor.” dedi.
“Soykırımının dünya tarihinde uzun süre hatırlanmasını sağlayacak”
Shaw, soykırım gibi felaketlerin tarih boyunca hatırlandığını anlatarak, “Soykırımlar, tüm toplumları etkileyen büyük ölçekli tarihi felaketlerdir ve bu nedenle çok uzun süren etkileri vardır. Yahudi halkı Holokost”u, Filistinliler 1948″deki Nakba”yı unutmadı. Gazze halkı da şimdi başlarına gelen felaketi unutmayacak. Bu dava, Gazze”deki soykırımının dünya tarihinde uzun süre hatırlanmasını sağlayacak.” ifadelerini kullandı.
Gazze”deki soykırım sebebiyle İsrail”in itibarının ciddi zarar gördüğüne dikkati çeken Shaw, “Dünyada çok büyük bir kesimin İsrail hakkında eskisinden çok daha kötü görüşü olacak. İsrail için bunun siyasi, sosyal ve ekonomik sonuçları olacak. İsrail şu anda askeri olarak çok başarılı görünebilir ama orta vadede, belki de çok daha kısa sürede, şu anda yaptıklarının dünya siyasetindeki konumu ve İsrail toplumu için çok olumsuz sonuçları olacak.” diye konuştu.
Shaw, bu davanın diğer soykırım davalarından farklı olduğunu dile getirerek, “İsrail, mahkemenin talimatlarını görmezden geldi ve aylardır Gazze”deki Filistin halkının yaşam koşullarını giderek daha da zorlaştırdı. Gazze”nin kuzeyinden Filistinlileri tamamen çıkarıp onları giderek küçülen kamplarda yoğunlaştırdı ve koşulları ilk tedbir kararı verildiğindeki halden daha da kötüleştirdi.” değerlendirmesinde bulundu.
Uluslararası Af Örgütü”nün Gazze”deki soykırıma ilişkin kısa süre önce yayımladığı raporun önemini vurgulayan Shaw, şunları kaydetti:
“Bu rapor çok önemli çünkü İsrail aleyhindeki kanıtların son derece kapsamlı ve detaylı derlemesini sağlıyor. Güney Afrika”nın ilk davasında ele aldığı hususlardan daha da ileri gidiyor çünkü daha uzun dönemi kapsıyor. Ayrıca hukuki argümanların çok kapsamlı özeti ve soykırım hukukuyla ilgili yaygın yanlış anlamaları çok detaylı şekilde veriyor.”
“Batılı ülkeler de desteğe başladı”
Aralarında Türkiye”nin de bulunduğu çok sayıda ülkenin davaya müdahillik bildiriminde bulunduğunu anlatan Shaw, “Devletler farklı şekillerde müdahil oluyor ancak çoğu Güney Afrika”yı destekliyor. Bu desteğin İrlanda ve Norveç gibi bazı Batı ülkelerine de uzanması öngörülüyor. Bu, işlerin gidişatı açısından önemli gösterge.” dedi.
Shaw, davanın geleceğine ilişkin, “Mahkeme, bir veya iki yıl içinde İsrail”in Gazze”de gerçekten soykırım işleyip işlemediğine karar verdiğinde bunu hukuk temelinde karara bağlayacak. Hakimler siyasi bir ortamda çalışsalar da temelde hukuka göre hareket ediyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.
İsrail”in bu zamana kadar UAD”den verilen tedbir kararlarını ihlal etmesinin davanın geleceğini olumsuz etkileyebileceğini söyleyen Shaw, “İsrail”in kararları görmezden gelip Gazze”deki Filistin halkının yaşam koşullarını aydan aya daha da zorlaştırmaya devam etmesi, İsrail aleyhine çok olumsuz sayılacak.” ifadesini kullandı.
Davanın açılmasının üstünden 1 yıl geçti
Güney Afrika”nın İsrail”in Gazze”deki Filistinlilere yönelik eylemlerinin Soykırım Sözleşmesi”ni ihlal ettiği gerekçesiyle 29 Aralık 2023″te UAD”de açtığı davanın üstünden geçen 1 yılda önemli aşamalar kaydedildi.
Dava başvurusunda Gazze”deki durumun aciliyetine dikkati çeken Güney Afrika”nın talebi üzerine 11-12 Ocak”ta Lahey”deki Barış Sarayı”nda duruşmalar yapıldı.
UAD, 26 Ocak”ta açıkladığı kararlarda İsrail”e 5 temel yükümlülük getirdi. Buna göre İsrail”in, Soykırım Sözleşmesi”nin 2. maddesinde tanımlanan fiillerin işlenmemesi için tüm önlemleri alması, ordusunun bu fiilleri işlemesini engelleyecek tedbirleri ivedilikle uygulaması, soykırım çağrısı yapanları önlemek ve cezalandırmak için harekete geçmesi istendi.
Kararda ayrıca Gazze”deki Filistinlilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için temel hizmetler ve insani yardımın sağlanması ile soykırım suçuna ilişkin delillerin korunması için etkili tedbirler alınması ve bir ay içinde mahkemeye rapor sunulması talep edildi.
Mahkeme, Güney Afrika”nın 6 Mart”taki ek tedbir talebi üzerine 28 Mart”ta İsrail ordusunun insani yardımın ulaşımını engellememesi ve Soykırım Sözleşmesi hükümlerinden doğan yükümlülüklerine uygun davranmasına ilişkin yeni tedbirler belirledi. Güney Afrika”nın 10 Mayıs”taki üçüncü ek tedbir talebi sonrası da 24 Mayıs”ta önceki tedbirleri teyit edip, Refah”ta soykırıma sebep olacak çatışmaların ve saldırıların durdurulması ek tedbirine hükmetti.
İsrail”in bu zamana kadar Divan”ın verdiği tedbir kararlarına uymadığı kaydedilirken, aralık ayında küresel çaptaki insan hakları kuruluşlarından Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Berlin Merkezi Anayasal ve İnsan Hakları Avrupa Merkezi, Gazze”de yaşananların soykırım olduğunu ifade eden raporlar yayımladı.
Davaya, Nikaragua, Kolombiya, Libya, Meksika, Filistin, İspanya, Türkiye, Şili, Maldivler ve Bolivya olmak üzere 10 ülke müdahillik bildiriminde bulundu.
Güney Afrika, Gazze”deki soykırıma ilişkin ekleriyle birlikte 750 sayfalık ana dilekçeyi ve 4 bin sayfayı aşan destekleyici belge, bilgi ve dokümanı 28 Ekim”de UAD”ye sundu.
– Nikaragua”nın Almanya aleyhine açtığı dava
Nikaragua, İsrail”e siyasi, mali ve askeri destek sağlayarak “soykırım işlemesini kolaylaştırdığı” gerekçesiyle Almanya aleyhine 1 Mart 2024″te UAD”de dava açtı.
8 Nisan”da yapılan duruşmalarda Nikaragua, Almanya”nın İsrail”e en çok silah tedarik eden ikinci ülke olduğunu ve bu mühimmatların Gazze”deki soykırımda kullanıldığını bilmemesinin mümkün olmadığını öne sürdü.
Nikaragua ayrıca Almanya”nın, bir yandan Filistinlilere yönelik yardımları keserken, diğer yandan İsrail”e tank mermisi, insansız hava aracı ve savaş gemisi mühimmatı gönderdiğine dikkati çekti.
Almanya ise 9 Nisan”daki duruşmalarda, “İsrail”in Gazze”deki soykırımını desteklediği” iddialarını reddederek, silah ihracatının uluslararası hukuk kurallarına uygun yapıldığını ve ciddi ihracat lisansı incelemesine tabi tutulduğunu savundu.
UAD, 15″e karşı 1 oyla “tedbir kararı vermeyi gerektirecek derece bir aciliyet olmadığına” hükmetti ancak sivillerin gıda ve diğer temel ihtiyaçlardan uzun süreli ve yaygın şekilde mahrum bırakıldığına dikkati çekti.
Divan”ın kararında, “soykırımın ve diğer savaş suçlarının işlendiği bir bölgeye silah sevkiyatı yapan devletlerin, işlenen suçlardan sorumlu tutulabilme ihtimali” olduğu vurgulandı.
UAD”nin ihtiyati tedbir taleplerini reddetmesinin ardından dava, Nikaragua”nın esas iddiaları kesin hükme bağlanana kadar görülmeye devam edecek.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
NATO aradan çıkarılacak! Türkiye”den doğrudan Bayraktar TB2 satın alacaklar
Bosna Hersek Savunma Bakanı Zukan Helez, ülke ordusunun Türkiye”den alacağı Bayraktar TB2 ve Kirpi II zırhlı araçlarıyla daha da güçlenmeye hazırlandığını söyledi.Helez, ülkesinin savunma alanında Türkiye ile işbirliğini, Bosna Hersek”in Avrupa Birliği (AB) ve NATO üyelik sürecini ile güncel meseleleri AA muhabirine değerlendirdi.Son aylarda Bosna Hersek Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyonu için çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Helez, 2025″te ülkesinin yeni savunma donanımlarına sahip olacağını belirtti.Helez, Ukrayna”da kendilerini “dünyanın en iyisi” olarak gösteren Kirpi II zırhlı araçlarından 5 tane almayı planladıklarını kaydederek, “Uzun vadede ise 16 adet almayı planlıyoruz. Buna ilişkin 60 pilota sıkı bir eğitim de veriyoruz.” dedi.TÜRKİYE”DEN DOĞRUDAN BAYRAKTAR TB2 SATIN ALACAKLARTürkiye”den 2025″te 6 Bayraktar TB2 alımı hususunda da anlaştıklarını ifade eden Helez, “NATO üzerinden teslimatı denedik, olmazsa doğrudan teslimata gideceğiz. Bayraktarları yerleştirebileceğimiz 2 yer var. Rajlovac Kışlasındaki pisti uzatmak durumundayız. Bayraktarlar için 1200 metrelik uzunluğa ihtiyaç var.” diye konuştu.Helez, ilk etapta 2, daha sonra da 4 Bayraktar TB2″nin teslim edileceğini dile getirerek, Bosna Hersek Silahlı Kuvvetleri mensuplarının Türkiye”de eğitimde olduğunu anlattı.Türkiye”den yangın söndürmek amacıyla helikopter de alacaklarını bildiren Helez, “Adım adım ilerliyoruz ve savunma alanındaki işbirliklerimiz devam edecek. Daha da güçlenmeye hazırlanıyoruz.” dedi.- “HALK, SIRBİSTAN”A ZARARI VUCİC”İN VERDİĞİNİ GÖRMEYE BAŞLADI”Helez, bölgede ciddi bir Rusya etkisinin olduğuna işaret ederek, özellikle Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ve Bosna Hersek”in iki entitesinden biri olan Sırp Cumhuriyeti (RS) Başkanı Milorad Dodik”in bu etkiye katkı sağladığını savundu.Gökçe ve Gözde damgası! Fransa”dan Türkiye itirafıSırbistan”da son dönemde düzenlenen öğrenci protestolarını değerlendiren Helez, “Bizler yıllardır daha demokratik bir Sırbistan bekliyoruz. Bosna Hersek”te 1992-1995″te yaşanan savaşın ardından Sırbistan”ı yöneten çoğu lider ülkemizin içişlerine karıştı, çirkin mesajlar gönderdi.” yorumunu yaptı.Helez, “Bu arada şunu da söylemek isterim ki Kosova”nın bağımsızlığı noktasında da kilit isim Vucic”tir. Uluslararası toplum tarafından bunu yapmak için getirildi ve misyonunu tamamladığını düşünüyorum. Halk, Sırbistan”a en büyük zararı Vucic”in verdiğini görmeye başladı.” dedi.Çareyi Bayraktar TB2″de buldular! Yok böyle rakam: 43 adet satın alacaklarBosna Hersek”in, AB”nin sınır koruma ajansı Frontex ile işbirliği anlaşmasına paraf attığını söyleyen Helez, ülke güvenliği için büyük bir adım olan bu anlaşmaya imzaların da ocakta atılacağını belirtti.- SİLAHLI KUVVETLERİNİN ÖNCELİKLERİ ARASINDA HALKA YARDIM DA VARHelez, Bosna Hersek Silahlı Kuvvetlerinin egemenlik, toprak bütünlüğü ve sınırları korumanın dışında sivil halka da yardım etmesi gerektiğini ifade ederek, yangın, sel gibi doğal afetlerde her zaman, tüm imkanlarıyla sivil halkın yanında olduklarını dile getirdi.Bosna Hersek Savunma Bakanlığının da üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirdiğini vurgulayan Helez, attıkları adımların da NATO standartlarıyla uyumlu olduğunu kaydetti.Helez, NATO üyeliğine daha da yaklaşmak için faaliyetlerine devam edeceklerini sözlerine ekledi.Tarih verildi! Uzay yolculuğu başlıyorTB2 alan ülkeden yeni hamleKomşuda Bayraktar TB2 korkusu! Herkes telefonlarına sarıldı
Source: Www.star.com.tr
Irak”ın kuzeyinde PKK”ya ağır darbe! MSB açıkladı
Bakanlıktan yapılan açıklamada, “Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, milletimizden aldığı güçle terörist temizliğine güçlü şekilde devam ediyor. Irak”ın kuzeyindeki Hakurk ile Gara ve Metina bölgelerinde tespit edilen 14 PKK”lı terörist etkisiz hale getirildi. Terörü kaynağında yok etmeye azimliyiz, kararlıyız.” ifadeleri kullanıldı.
Source: Internet Haber
MSB: 14 PKK”lı terörist etkisiz hâle getirildi
MSB: Irak”ın kuzeyindeki Hakurk ile Gara ve Metina bölgelerinde tespit edilen 14 PKK”lı terörist etkisiz hâle getirildi. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, milletimizden aldığı güçle terörist temizliğine güçlü şekilde devam ediyor. Irak”ın kuzeyindeki Hakurk ile Gara ve Metina bölgelerinde tespit edilen 14 PKK”lı terörist etkisiz hâle getirildi. Terörü kaynağında yok etmeye azimliyiz, kararlıyız!… pic.twitter.com/aNEnp8w0nx— T.C. Millî Savunma Bakanlığı (@tcsavunma) December 27, 2024
Source: Www.star.com.tr
Terör örgütü PKK/YPG’nin Batı”ya DEAŞ şantajı
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Levant Çalışmaları Koordinatörü Dr. Oytun Orhan, terör örgütü PKK/YPG”nin DEAŞ’ı Batı’ya karşı şantaj olarak kullanmasını ve Suriye”deki yeni sürecin terör örgütleriyle mücadelede önemini AA Analiz için kaleme aldı.
Batı’nın Suriye’de terör örgütü PKK/YPG ile ortaklığı DEAŞ ile mücadele üzerinden başladı. Bu ortaklık terör örgütü PKK/YPG’ye Suriye’de geniş fırsatlar sundu. Örgüt, Amerika Birleşik Devletleri”nin (ABD) askeri desteği altında terör örgütü DEAŞ aleyhine kontrol ettiği toprakları genişletti ve Avrupa’nın maddi desteği ile bu bölgelerde kalıcı hale geldi.
DEAŞ’ın Suriye’deki alan kontrolü, Mart 2019’da Bağuz kentinin alınması ile sonlandırıldı. Terör örgütü PKK/YPG’nin bu yeni aşamada, Batı’dan destek almayı sürdürebilmek ve kendisine dönük ilgiyi canlı tutmak için yeni argümanlara ihtiyacı vardı. Örgüt, DEAŞ kartını farklı şekillerde kullanmaya devam etti.
Terör örgütü PKK/YPG, DEAŞ’ın bölgede alan kontrolü sona erse de halen stratejik bir tehdit olduğunu savundu ve her an yeniden güçlenebileceğini iddia etti. Örgüt bu düşünceyi güçlendirmek adına zaman zaman güvenlik açıkları yaratarak DEAŞ’ın canlı olduğunu göstermeye çalıştı. İkinci olarak, terör örgütü PKK/YPG yakalanan DEAŞ’lı militanlar üzerinden kendisine alan açmaya çalıştı. PKK/YPG denetimindeki hapishanelerde tutulan DEAŞ’lılar örgüte 3 açıdan fırsat sundu.
DEAŞ”ın varlığı PKK/YPG”ye nasıl fırsatlar sundu?
Yakalanan DEAŞ’lılar arasında 50’den fazla ülkeden gelen militanlar yer alıyordu ve bu durum ilgili ülkelerin kendi vatandaşı olan DEAŞ’lı militanların durumu ve teslim edilmesi gibi konular için PKK/YPG ile irtibat kurmasına neden oluyordu. Örgüt bunu uluslararası alanda tanınırlık ve meşruiyet elde etme çabasını destekleyen bir durum olarak gördü.
Terör örgütü PKK/YPG ikinci olarak kendi vatandaşı DEAŞ’lı militanları ve ailelerini geri almak istemeyen ülkeler açısından gardiyan rolü üstlendi ve Batılı ülkeler nezdinde işlevsellik kazanmaya çalıştı. Örgüt son olarak, Suriye’de 24 farklı kamp ve hapishanede DEAŞ militanları ve ailelerini gözetim altında tutarak DEAŞ tehdidinin bölgede güçlenmesini önlemenin ya da gerekirse güçlendirmenin anahtarının kendi elinde olduğunu göstermeye çalıştı.
Normal şartlarda herhangi sorumlu ve meşru bir aktörün ele geçirdiği teröristleri yargılaması ve tutuklaması asli görevlerinden biri iken bu görev başka bir terör örgütü olan PKK/YPG’ye verildiği zaman bir şantaj aracına dönüştü. Bunlara ek olarak, PKK/YPG, DEAŞ’lı militanların tutulduğu hapishaneler ve ailelerinin kaldığı kampların güvenliğini de gerçek anlamda sağlayamıyor.
DEAŞ, Ocak 2022’de Haseke ilinde yer alan Sina hapishanesine bir operasyon düzenleyerek aralarında üst düzey DEAŞ’lıların da bulunduğu 100’e yakın militanı hapishaneden kaçırdı. Bu olay, terör örgütü PKK/YPG’nin hapishane güvenliğini sağlama kapasitesinin olmadığı ya da DEAŞ tehdidini canlı tutabilmek için bilinçli bir şekilde güvenlik açığı yarattığı şeklinde açıklanabilir.
Kampların güvenliğinden sorumlu PKK/YPG militanlarının ise deradikalizasyon ve rehabilitasyon gibi süreçler konusunda hiçbir tecrübesi ve çabası yok. Yani genel anlamda bu kampların profesyonel anlamda idare edilemediği, DEAŞ sorunun sadece ötelendiği, terör örgütü PKK/YPG’ye verilen gardiyanlık rolü ile sorunun şimdilik kontrol altında tutulmaya çalışıldığı görülüyor. Hatta kamplardaki zor koşulların DEAŞ militanlarının ailelerini daha fazla radikalleşmeye yönlendirdiği dahi söylenebilir.
Batılı ülkeler Suriye’de kendi vatandaşı olan DEAŞ’lı militanları ve ailelerini geri almak istemiyor. Hapishanelerdeki DEAŞ militanlarının yüzde 90’ınına yakını Suriyeli ve Iraklılardan oluşuyor. Kalan yüzde 10’luk kesim ise Batılı ve diğer ülke vatandaşı DEAŞ’lılardan oluşuyor. Her ülkenin kendi vatandaşlarını geri alması halinde PKK/YPG’nin bu meseleyi bir pazarlık aracı olarak kullanma imkanı elinden alınacaktır.
DEAŞ ile mücadelede meşru aktörlerle işbirliğinin önemi
Suriye’de yapılan devrim ile DEAŞ kampları ve hapishanelerin idaresi konusunda bir fırsat penceresi açıldı. Suriye’de artık kriz sona erdi ve yeni hükümet kendi ülkesindeki sorumluluğu üstlenmek istiyor. Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed Şara da Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile gerçekleştirdiği ortak basın toplantısında söz konusu kamp ve hapishanelerin güvenliği ile yönetimini üstleneceklerini belirtti.
Hatta HTŞ’nin bu anlamda İdlib’den kalma önemli bir tecrübesinin olduğu söylenebilir. HTŞ İdlib’de uzun yıllar DEAŞ ve El-Kaide hücreleri ile mücadele etti ve bunları büyük oranda ortadan kaldırdı. Hatta daha ilginci HTŞ, İdlib’de tutukladığı radikal militanlara yönelik “ideolojik rehabilitasyon” olarak adlandırdığı bir program uyguladı ve bu program militanları katı tutumlarından vazgeçirmeye çalıştı.
Bunun yanı sıra, terör örgütü PKK/YPG militanlarının rüşvet karşılığında DEAŞ”lı aileleri gizlice serbest bıraktığı bilgisi uluslararası raporlara yansıdı ve bu ailelerin başlıca durağı İdlib oldu. HTŞ, çocukları normal okullara yönlendirirken kadınların da rehabilitasyon programına tabi tuttuktan sonra normal hayatlarına dönmelerine izin verdi. Devamında, bu kadınların takibi yapılarak 2 yılda bir güvenlik birimleri ile mülakat yapmaları zorunlu kılındı. HTŞ yakın geçmişte terör örgütü PKK/YPG’nin DEAŞ’lı aileler konusundaki politikasının savunulamaz olduğunu belirterek bu ailelerin rehabilitasyonu için uluslararası yardım kuruluşlarından veya hükümetlerden dış yardım talep etti. HTŞ’nin bu tecrübe ve yaklaşımının üzerine şimdi Suriye hükümeti olarak daha fazla imkanı ve sorumluluğu söz konusudur.
Türkiye’nin Suriye’de terörle mücadelesinde başarı şartlarından biri de terör örgütü PKK/YPG’nin DEAŞ’lı militan ve aileler üzerinden Batı’ya yönelik şantajına son verilmesidir. Terör örgütü, Batı’ya sürekli olarak “Türkiye’ye operasyonlarını durdurması için baskı yapmasını, aksi takdirde DEAŞ ile etkili bir şekilde mücadele edemeyeceğini” söylüyor. Hatta daha kötüsü örgüt, “bir operasyon halinde kamplar ve hapishanelerin kontrolünü sağlayamayacağını iddia ediyor” yani DEAŞ militanlarını ve ailelerini salıvermek ile tehdit ediyor.
PKK/YPG’nin bu yaklaşımı bir terör örgütü olduğu gerçeğinden hareketle sürpriz değildir. Ancak esas sorun Batı’nın son derece haklı olan DEAŞ kaygısı konusunda başka bir terör örgütü ile ortaklık yapabileceğini düşünmesidir. PKK/YPG’nin DEAŞ’lıları salıverme şantajı Batı’da gerçek ve anlaşılabilir bir risk algısı yaratıyor. Ancak bu kaygının kalıcı çözümü, meşru, niyetleri konusunda samimi ve kurumsal kapasiteye sahip aktörler ile işbirliği yapılmasından geçiyor. Suriye”deki yeni yönetim bu açıdan önemli bir ortak olabilir. Türkiye ise Suriye”deki yeni yönetime bu konuda her türlü desteği verecektir. Suriye”ye verilecek bu destek yalnızca terör örgütü PKK/YPG ile mücadele kapsamında değil, DEAŞ ile mücadele için de verilecektir.
[Dr. Oytun Orhan, ORSAM Levant Çalışmaları Koordinatörüdür.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
MÜSİAD: “Yerli üretim artırılmalı ve dışa bağımlılık azaltılmalı”
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Savunma Sanayi Sektör Kurulu, Türkiye Savunma Sanayi 2024 Raporu”nu yayımladı.
MÜSİAD”dan yapılan açıklamaya göre raporda, yerli savunma sanayisinin mevcut durumu ve geleceğe yönelik projeksiyonları ele alınırken, savunma sanayisinde yerli üretim kapasite artışının yüzde 70 seviyelerine çıkarak stratejik ürünlerde önemli başarılar elde edildiği belirtildi.
Ayrıca, MÜSİAD Savunma Sanayi Kurulu”nun, motor ve güç aktarma sistemlerindeki dışa bağımlılığın azaltılması gerektiği belirtildi.
“Yerli üretim artırılmalı” vurgusu
Açıklamada görüşlerine yer verilen MÜSİAD Savunma Sanayi Kurulu Başkanı Fatih Altunbaş, ileri malzeme teknolojilerinde AR-GE çalışmalarının artırılmasının önem taşıdığını belirterek, “Kompozit malzemeler, grafen, nano malzemeler, karbon fiber gibi ileri teknoloji alanlarında yerli üretim artırılmalı ve dışa bağımlılık azaltılmalı.” dedi.
“Devlet-üniversite-sanayi iş birliği güçlendirilmeli”
Türk savunma sanayisinde yarı iletkenler ve mikroişlemciler gibi bileşenlerde dışa bağımlılığın sürdüğünü aktaran Altunbaş, Türkiye”nin bu alandaki yatırımlarının hız kazanması gerektiğini ifade etti.
Altunbaş, sektörde nitelikli insan kaynağının artırılması için eğitim programlarının geliştirilmesi ve devlet-üniversite-sanayi iş birliğinin güçlendirilmesinin sektörün sürdürülebilirliği açısından kritik önem taşıdığını vurguladı.
“Milli çözümler geliştirilmeli”
Türkiye Savunma Sanayi 2024 Raporu”nda, şu ifadelere yer verildi:
“Havacılık ve uzay sistemlerinde Milli Muharip Uçak ve Göktürk projeleri ile dışa bağımlılığın azaltılması hedefleniyor. Jet motoru ve uydu teknolojilerinde çalışmalar devam ediyor. Algılayıcı ve sensör teknolojilerinde kızılötesi, kuantum algılama ve diğer ileri algılayıcılarda milli çözümler geliştirilmesine ihtiyaç bulunuyor. Hibrit ve elektrikli tahrik sistemlerinde içten yanmalı motorların yerine hibrit ve elektrikli tahrik sistemlerine geçiş, ALTAY tankı gibi projelerde stratejik bir öncelik olarak belirlenmiş durumda. Ayrıca barut gibi kritik malzemelerin yerli üretimi ve tedarik zincirinin güçlendirilmesi, bağımsız savunma sanayi hedefleri için stratejik önem taşıyor.”
Source: Dünya Gazetesi
Rusya hava sahasını kapattı! Azerbaycan uçağı geri döndü
Azerbaycan Hava Yollarından (AZAL) yapılan açıklamaya göre, şirkete ait “J2-8717” sefer sayılı uçak, Mineralnıye Vodı”ya gitmek için havalandı.Ancak kaptan pilot, Mahaçkale”de hava sahasının kapalı olduğu bilgisini aldıktan sonra döndü. Uçak, yerel saatle 10.13″te Haydar Aliyev Uluslararası Havalimanı”na başarılı iniş gerçekleştirdi.Rusya”ya uçuşlarla ilgili genel bilgilerin yakında açıklanacağı kaydedildi.Bazı medya kaynakları ve sosyal medya hesaplarında, uçağın Rusya”ya yapılan dron saldırıları nedeniyle döndüğü öne sürüldü.
Source: Www.star.com.tr
Tümüyle bağımsız olarak tasarlandı: Amfibi savaş gemisi resmen envantere girdi
Çin ajansı Xinhua”nın haberine göre, ülkenin güneybatısındaki Sıçuan eyaletinin adı verilen gemi, Şanghay şehrindeki Hudong-Conghua Tersanesi”nden çıkarıldı.”Tip 076″ sınıfı 40 bin tonluk savaş gemisi, bayrak töreni ve ulusal marşın okunmasının ardından suya indirildi.TÜMÜYLE BAĞIMSIZ OLARAK TASARLANDITümüyle bağımsız olarak tasarlanan yeni nesil amfibi savaş gemisi, düz güvertesi üzerindeki elektromanyetik katapultu sayesinde sabit kanatlı uçakların ve helikopterleri ve amfibi araçları taşıyabiliyor.Geminin Çin donanmasının amfibi muharebe ve açık denizlerdeki harp kabiliyetini artıracağı öngörülüyor.Suya indirilen gemi, donanmaya katılmadan önce donanım işleme, demirleme ve seyir testlerine tabi tutulacak.Çin, “Tip 075” sınıfındaki önceki nesil amfibi savaş gemilerinin ilki “Haynan”ı 2019″da suya indirmiş, gemi Nisan 2021″de hizmete girmişti. Haynan”ın ardından aynı sınıftan “Guangşi” ve “Anhui” gemileri donanmaya katılmıştı.Çin donanmasında ayrıca “Liaoning”, “Şandong” ve “Fucien” adlarında 3 uçak gemisi bulunuyor.
Source: Www.star.com.tr
İşgalci İsrail, Suriye ile Lübnan arasındaki sınır kapısını vurdu
Ordudan yapılan yazılı açıklamada, sabah erken saatlerde İsrail Hava Kuvvetlerince Suriye ile Lübnan arasındaki Canga Sınır Kapısı”nın altyapısına hava saldırısı düzenlendiği belirtildi.Vurulan sınır kapısının “Hizbullah tarafından Suriye”den Lübnan”a silah geçirmek için kullanıldığı” iddia edildi.İsrail ordusu, eylül ayından itibaren Hizbullah”ın silah geçirmek için kullandığı iddiasıyla Suriye ile Lübnan arasındaki çok sayıda sınır kapısına hava saldırıları düzenlemişti.İsrail ordusu son olarak 6 Aralık”ta benzer iddialarla Suriye ile Lübnan arasındaki bazı sınır kapılarına hava saldırısı gerçekleştirmişti.
Source: Www.star.com.tr
İsrail Suriye-Lübnan sınır kapısına saldırı düzenledi
İsrail ordusu, Suriye ile Lübnan arasındaki sınır kapısına hava saldırısı düzenlediğini duyurdu. Ordudan yapılan yazılı açıklamada, sabah erken saatlerde İsrail Hava Kuvvetlerince Suriye ile Lübnan arasındaki Canga Sınır Kapısı nın altyapısına hava saldırısı düzenlendiği belirtildi. Vurulan sınır kapısının Hizbullah tarafından Suriye den Lübnan a silah geçirmek için kullanıldığı iddia edildi. İsrail ordusu, eylül ayından itibaren Hizbullah ın silah geçirmek için kullandığı iddiasıyla Suriye ile Lübnan arasındaki çok sayıda sınır kapısına hava saldırıları düzenlemişti. İsrail ordusu son olarak 6 Aralık ta benzer iddialarla Suriye ile Lübnan arasındaki bazı sınır kapılarına hava saldırısı gerçekleştirmişti.
Source: Habertürk
Kazakistan”da düşen uçağın bulunduğu bölgede olay yeri incelemeleri sürüyor
AA, Aktau yakınlarında düşen uçağın enkazındaki çalışmaları görüntüledi.
Kazakistan, Aktau kenti yakınlarında düşen uçağa ilişkin kronolojiyi paylaştıAA”ya konuşan Azerbaycanlı yetkililer, Kazakistan”da düşen uçağın Rus füzesiyle vurulduğu iddialarını doğruladı
Güvenlik güçleri tarafından sıkı önlemlerle korunan bölgede, uçağın ikiye bölünmüş enkazı hala duruyor.
Uçağın kuyruk kısmının 250 metre ilerisinde bulunan gövde kısmının tamamen yandığı görülüyor.
Yerel kaynaklardan alınan bilgiye göre, olay yerinde delil toplama çalışmaları sürüyor.
Bölgede Kazakistan”ın yanı sıra Azerbaycan”dan ve diğer ülkelerden uzmanların da çalıştığı belirtiliyor.
Uçağın ikinci kara kutusunun dün bulunduğu ve her iki kara kutunun delil kapsamına alındığı ifade edildi.
Uçağın üretildiği Brezilya”dan ve Embraer şirketinden temsilcilerin yanı sıra Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı uzmanlarının bugün olay yerine gitmesi bekleniyor.
Ölen 9 kişinin kimlikleri belirlendi
Bu arada, Aktau”daki hastanede, kazadan kurtulan 6 kişinin tedavisi ile hayatını kaybedenlerin kimlik tespit etme çalışmaları devam ediyor. Hayatını kaybeden 38 kişiden 9″unun kimlikleri belirlendi.
Öte yandan Azerbaycan ajansı APA”nın hükümet kaynaklarına dayandırdığı haberine göre, Rusya ve Kazakistan, uçağın düşmesini Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) Uluslararası Havacılık Komitesi tarafından araştırılmasını önerdi. Azerbaycan ise bu öneriyi reddederek, olayın bağımsız uzmanlar ve Embraer uzmanları tarafından araştırılmasını talep etti.
Azerbaycan uçağının Kazakistan”da düşmesi
Bakü-Grozni seferini yapan AZAL”a ait Embraer 190 tipi uçak, 25 Aralık”ta, Kazakistan”ın Aktau kenti yakınlarında düşmüştü.
AZAL, uçakta 5 mürettebat ve 62 yolcudan oluşan 67 kişinin bulunduğunu açıklamıştı.
Kazada 38 kişinin hayatını kaybettiği, 29 kişinin kurtulduğu bildirilmişti.
AA”ya konuşan Azerbaycanlı yetkililer, uçağın Rus “Pantsir-S” hava savunma sistemi saldırısına maruz kaldığı iddiasını doğrulamıştı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Yemen İsrail”i hipersonik füzelerle vurdu birçok bölgede sirenler çaldı
Husilerin Askeri Sözcüsü Yahya Seri, yaptığı açıklamada, Uluslararası Ben Gurion Havalimanı ve İsrail”in orta kesimindeki Yafa kentini hedef aldıklarını belirtti. Uluslararası Ben Gurion Havalimanı”nı süpersonik füzeyle hedef aldıklarını aktaran Seri, füzenin havalimanına ulaştığını ve uçuşları aksattığını öne sürdü. Yafa”daki bir hedefe de insansız hava aracıyla (İHA) saldırdıklarını aktaran Seri, Yafa”daki noktanın da “başarıyla” vurulduğunu kaydetti. Ayrıca Arap Denizi”nde “Santa Ursula” isimli bir gemiye İHA”larla saldırı düzenlediklerini belirten Seri, söz konusu geminin, İsrail limanlarıyla çalışan bir firmaya ait olduğu için hedef alındığını ifade etti. İsrail ordusu, füzenin imha edildiğini bildirdi Öte yandan İsrail ordusu, Yemen”den atılan füze nedeniyle İsrail”in birçok bölgesinde sirenlerin çaldığını bildirdi. Yemen”den atılan füzenin İsrail sınırlarına ulaşmadan havada imha edildiği belirtildi. İsrail”in Yemen”e saldırıları İsrail dün akşam saatlerinde Husilerin kontrolündeki başkent Sana ve Kızıldeniz kıyısındaki Hudeyde kentine hava saldırıları düzenlemişti. Saldırılarda ilk belirlemelere göre, 6 kişinin hayatını kaybettiği, 40 kişinin de yaralandığı belirtilmişti. İsrail ordusunun açıklamasında ise Başbakan Binyamin Netanyahu, Savunma Bakanı Yisrael Katz ve Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi”nin Yemen”de İran destekli Husilere yönelik saldırı planına onay verdiği kaydedilmişti. Planın onaylanmasının ardından İsrail ordusuna ait savaş uçaklarının Yemen”de “Husilere ait askeri hedeflere” hava saldırıları düzenlediği duyurulmuştu.
Source: Internet Haber
Azerbaycan, Rusya”nın yedi şehrine uçuşları durdurdu!
25 Aralık”ta Kazakistan”nın Aktau şehri yakınlarında Azerbaycan Havayolları”na (AZAL) ait Embraer 190 tipi Bakü-Grozni seferini yapan yolcu uçağının düşmesi ve 38 kişinin hayatını kaybetmesiyle ilgili soruşturma devam ediyor. Kazaya Rusya”nın sebep olduğuna dair iddialar devam ederken AZAL, Rusya”nın Mineralnıye Vodı, Soçi, Volgograd, Ufa, Samara, Grozni ve Mahaçkale kentlerine uçuşlarını durdurduğunu açıkladı. AZAL, kazayla ilgili ön soruşturmanın sonuçları ve uçuş güvenliğini dikkate alarak böyle bir karar verdiklerini duyurdu. Moskova”ya uçuşlar devam ediyor Moskova, St. Petersburg, Yekaterinburg, Astrahan, Kazan ve Novosibirsk istikametindeki uçuşlar ise uçuş güvenliği kuralları göz önünde bulundurularak sürdürülecek. İlk incelemenin sonuçları geldi Öte yandan kazayla ilgili yapılan ilk incelemenin sonuçlarına göre, uçağın Grozni kentine yaklaşırken Rus “Pantsir-S” hava savunma sistemi tarafından saldırıya uğradığı iddia edildi. Füze, Grozni üzerindeki bir drone hava faaliyeti sırasında 8432 sefer sayılı uçağa ateşlendi. Uçağın yanında patlayan şarapnel yolcuları ve kabin ekibini vurdu. Euronews”e konuşan Azerbaycan hükümet kaynakları, pilotların acil iniş istemelerine rağmen uçağın herhangi bir Rus havaalanına inmesine izin verilmediğini belirtmişti. Kaynaklar, uçağın Hazar Denizi üzerinden Kazakistan”daki Aktau”ya doğru uçmasının emredildiğini ifade etti. Uçağın GPS navigasyon sistemlerinin deniz üzerindeki uçuş yolu boyunca sıkıştığı vurgulandı. Ukrayna da Rus hava savunma sisteminin Azerbaycan uçağını düşürdüğünü öne sürmüştü. Kremlin: Beklememiz gerekiyor Konuyla ilgili Rusya”dan da bir açıklama gelmişti. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, “Soruşturmanın sonuçlarından önce herhangi bir hipotez ortaya atmak yanlış olur. Elbette bunu yapmayacağız. Kimse yapmamalı. Soruşturma tamamlanana kadar beklememiz gerekiyor” demişti. Ne olmuştu? Bakü-Grozni seferini yapan AZAL”a ait Embraer 190 tipi uçak, Kazakistan”ın Aktau kenti yakınlarında düşmüştü. AZAL, uçakta 5 kişilik mürettebat ve 62 yolcudan oluşan 67 kişinin bulunduğunu açıklamıştı. Kazada 38 kişinin hayatını kaybettiği, 29 kişinin kurtulduğu bildirilmişti. Öte yadan Aktau Bölgesel Ulaşım Savcısı Abılaybek Ordabayev, 4 bin metrekarelik bir alana yayılan enkazın güvenlik çemberine alındığını ve iki kara kutunun bulunduğunu aktarmıştı. 38 kişi hayatını kaybetmişti! Azerbaycan uçağını Rusya mı düşürdü?Dünya
Source: Dünya Gazetesi
Azerbaycan yardım tekliflerini reddetti: Özür dilenmesini ve tazminat talep ediyoruz
Çeçenistan lideri Ramazan Kadirov, Bakü-Grozni seferini yapan Azerbaycan Hava Yolları”na (AZAL) ait yolcu uçağının düşmesi sonucu hayatını kaybedenlere ve yaralananların ailelerine maddi yardımda bulunmaya hazır olduklarını açıklamıştı. Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı”ndan yapılan açıklamada, Azerbaycan”ın herhangi bir yardıma ihtiyacı olmadığı ve gerekli yardımların sağlandığı belirtilerek, “Gerçeğin kabul edilmesini, özür dilenmesini ve gerekli tazminatın ödenmesini talep ediyoruz” denildi. Azerbaycan yetkilileri, kazanın nedenlerini araştırmak üzere Kazakistanlı yetkililerle iş birliği içinde olduklarını duyurdu. KAZAKİSTAN”DA DÜŞEN UÇAĞIN BULUNDUĞU BÖLGEDE OLAY YERİ İNCELEMELERİ SÜRÜYORAA, Aktau yakınlarında düşen uçağın enkazındaki çalışmaları görüntüledi.Güvenlik güçleri tarafından sıkı önlemlerle korunan bölgede, uçağın ikiye bölünmüş enkazı hala duruyor.Uçağın kuyruk kısmının 250 metre ilerisinde bulunan gövde kısmının tamamen yandığı görülüyor.Yerel kaynaklardan alınan bilgiye göre, olay yerinde delil toplama çalışmaları sürüyor.Bölgede Kazakistan”ın yanı sıra Azerbaycan”dan ve diğer ülkelerden uzmanların da çalıştığı belirtiliyor.Uçağın ikinci kara kutusunun dün bulunduğu ve her iki kara kutunun delil kapsamına alındığı ifade edildi.Uçağın üretildiği Brezilya”dan ve Embraer şirketinden temsilcilerin yanı sıra Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı uzmanlarının bugün olay yerine gitmesi bekleniyor.- ÖLEN 9 KİŞİNİN KİMLİKLERİ BELİRLENDİBu arada, Aktau”daki hastanede, kazadan kurtulan 6 kişinin tedavisi ile hayatını kaybedenlerin kimlik tespit etme çalışmaları devam ediyor. Hayatını kaybeden 38 kişiden 9″unun kimlikleri belirlendi.Öte yandan Azerbaycan ajansı APA”nın hükümet kaynaklarına dayandırdığı haberine göre, Rusya ve Kazakistan, uçağın düşmesini Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) Uluslararası Havacılık Komitesi tarafından araştırılmasını önerdi. Azerbaycan ise bu öneriyi reddederek, olayın bağımsız uzmanlar ve Embraer uzmanları tarafından araştırılmasını talep etti.AZERBAYCAN HAVA YOLLARI, RUSYA”NIN 7 ŞEHRİNE UÇUŞLARI DURDURDUAZAL”dan yapılan açıklamaya göre, Kazakistan”da düşen uçakla ilgili ön soruşturmanın sonuçları ve uçuş güvenliği dikkate alınarak, nihai soruşturma tamamlanana kadar Mineralnıye Vodı, Soçi, Volgograd, Ufa, Samara, Grozni ve Mahaçkale”ye uçuş gerçekleştirilmeyecek.Moskova, St. Petersburg, Yekaterinburg, Astrahan, Kazan ve Novosibirsk istikametindeki uçuşlar ise uçuş güvenliği kuralları göz önünde bulundurularak sürdürülecek.- AZERBAYCAN UÇAĞININ KAZAKİSTAN”DA DÜŞMESİBakü-Grozni seferini yapan AZAL”a ait Embraer 190 tipi uçak, 25 Aralık”ta, Kazakistan”ın Aktau kenti yakınlarında düşmüştü.AZAL, uçakta 5 mürettebat ve 62 yolcudan oluşan 67 kişinin bulunduğunu açıklamıştı.Kazada 38 kişinin hayatını kaybettiği, 29 kişinin kurtulduğu bildirilmişti.AA”ya konuşan Azerbaycanlı yetkililer, uçağın Rus “Pantsir-S” hava savunma sistemi saldırısına maruz kaldığı iddiasını doğrulamıştı.
Source: Www.star.com.tr
Elektromanyetik kalkanlama ve radar emme özelliğine sahip endüstriyel boya üretildi
Mühendislik Temel Bilimleri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Muhammet Fatih Kılıçaslan ve araştırma görevlisi Bekir Akgül”ün, “Camsı (Amorf) veya Nanokristalin Yumuşak Manyetik Malzemelerle Katkılanmış Elektromanyetik Kalkanlama Özelliğine Sahip Endüstriyel Boya ve Boyanın Üretim Yönetimi” projesi, yaklaşık 2 yıl süren incelemenin ardından Türk Patent ve Marka Kurumunca “buluş” kategorisinde tescillendi.
Elektromanyetik kalkanlama özelliğine sahip endüstriyel boya, zararlı radyasyonların içeriye girmesini engellemesinin yanı sıra kaplama malzemesi olarak kullanıldığında radar emme özelliği taşıyor.
Prof. Dr. Kılıçaslan, AA muhabirine, Hızlı Katılaştırma Laboratuvarı”nda çeşitli manyetik malzemeleri geliştirmeye yönelik çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Çeşitli malzemelerden şerit ve toz formu elde ettiklerini anlatan Kılıçaslan, üretilen tozu çeşitli yüzeylerde boya katkı maddesi olarak kaplamada kullandıklarını dile getirdi.
Geliştirdikleri malzemeler üzerinde testler yaptıklarını belirten Kılıçaslan, “Yaptığımız çalışmalarda bunların bir kısmını uluslararası literatürde yayımladık. Aldığımız patent de endüstriyel ve evsel uygulamalarda kullanılabilecek bir elektromanyetik kalkanlama özelliği olan boya.” dedi.
Oda kaplamasında da kullanılabilecek
Kılıçaslan, patent alınan ürünün kullanım alanı hakkında şu bilgileri verdi:
“Baz istasyonlarından, Wi-Fi antenlerinden ya da cep telefonlarından kaynaklı zararlı radyasyonların içeriye girmesini, nüfuz etmesini istemediğimiz bir odanın kaplanmasında bunu kullanabiliriz. Ebeveynler bebeklerini bu tarz zararlı radyasyondan korumakta bayağı istekli, radyasyondan endişe duyuyorlar. Bir bebek odasının bu tarz bir boyayla kaplanabileceğini düşünüyoruz. Ayrıca sadece sivil amaçlı değil, birçok askeri amaçlı uygulamaları da olabilir. Çünkü bazı test çalışmalarını 8-12 gigahertz aralığında frekanslarda yaptık. Bu bant aralığında gerçekten çok ciddi elektromanyetik kalkanlama kabiliyeti gösterdi. Aynı zamanda dikkate değer ölçüde radar emme kabiliyeti de gösterdi. Dolayısıyla bu malzeme, askeri ya da savunma sanayisi uygulamalarında veya endüstriyel çeşitli elektromanyetik kalkanlama istenen alanlarda kullanılabilecek. Daha geniş veya alçak frekanslarda çalışmalar yapılabilir. Bunları da planlamamıza aldık ve bu çalışmaları da yapacağız. Üniversitemizde milli imkanlarla bu alanda gerçekten gelecek vadeden bir malzemeyi geliştirdiğimize inanıyoruz.”
“Savunma sanayisi alanında da kullanımı konusunda umutluyuz”
Savunma sanayisinin ülkenin gözbebeği olduğunu vurgulayan Kılıçaslan, “Geliştirdiğimiz malzemelerin, özellikle kobalt esaslı olanların, savunma sanayisinde kullanılabilir olduğuna inanıyoruz. Testlerde bunların radar emici ve etkin bir elektromanyetik kalkanlama özelliğine sahip malzemeler olduğunun işaretlerini görüyoruz. Dolayısıyla savunma sanayisinde kullanımından gerçekten umutluyuz. İHA ve SİHA”lar, gemiler, uçaklar gibi askeri araçlarda kaplama malzemesi olarak kullanıldığında elektromanyetik kalkanlama ve radar emici malzeme olarak çalışacağına inanıyoruz.” diye konuştu.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source: