Nostaljik yıldızların yapımcısı Hakan Eren naftalinli şarkıları sandıktan çıkarıyor
1- Müzik yapımcısı Hakan Eren’le beraberiz. 20 yıl Radyo D’de ‘Bir Zamanlar’ ve ‘Bahar Mimozaları’ adlı programları hazırlayan Eren, müzik dünyasında ‘popun arkeoloğu’ olarak tanınıyor. Son 30 yılını unutulmaya yüz tutmuş şarkıları kurtarmaya, nostalji albümleri yapmaya, hikâyeleri yeniden seslendirmeye adamış. Nostaljik yıldızların kayıp eserlerini bulup kayıt altına alıyor, albümler yapıyor.DİYARBAKIR’DAN AKSARAY’IN IŞILTILARINAEren, 1963 yılında Diyarbakır’da oto tamircisi bir baba ile ev hanımı bir annenin beş çocuğundan en küçüğü olarak dünyaya geliyor. Annesi, o henüz yedi yaşındayken hayatını kaybediyor. On yaşındayken ailece İstanbul’a taşınıyorlar. İlk adresleri Aksaray. Sene 1973… Pikapta dinlediği sanatçıların isimleri afişlerde; Neşe Karaböcek, Emel Sayın… Anlatıyor: “Babamın okuma yazması yoktu. Bize gazete okuturdu. Sürekli fırça yerdim çünkü gazetede haberden çok gazino ilanlarını okurdum. Kim hangi gazinoda çıkıyor, İstanbul’daki bütün müzikholleri kadrolarıyla bilirdim. İmkân olmadığından sadece bir sefer Çakır Gazinosu’nun uygun fiyatlı ‘Duhuliye’ denilen kısmına gitmiştik. Orada izlediğim Zeki Müren’i ömrüm boyunca unutmadım.SENE 1970 – Diyarbakır’da ilesiyle…AKLI SANATTA KENDİ MÜHENDİSLİKTESanatla ilgili bir iş yapmayı koyuyor aklına. Ancak maddi durumları kötü. Aileyi taksi şoförlüğü yapan iki ağabey geçindiriyor. Baba da en küçük oğlunun doktor veya mühendis olmasını istiyor. Eren, Pertevniyal Lisesi’ni bitirdikten sonra sınava giriyor. Birkaç deneme sonunda Yıldız Teknik Üniversitesi İzmit Elektrik Mühendisliği’ni kazanıyor.SENE 1989 – Mühendislik yıllarıNOSTALJİYİ NEDEN SEVERİZ“Fikret Hanım, ‘Anlamazdın’ şarkısı patlayınca ‘Benim 1974’te yaptığım şarkı nasıl bu kadar meşhur oldu?’ diye şaşırmıştı. Hasan Saltık, Türk halk müziğinde taş plaklarla büyük işler yaptı. Ben de 25 yıldır Türk popunu canlandırmak için çalışıyorum.” Peki nostaljinin tılsımı nedir? Eren’in yanıtı: “Herkes çocukluğunda dinlediğini arıyor…”İLK BÜYÜK SÜPERSTAR EROL BÜYÜKBURÇ’TU“Türkiye’deki ilk büyük süperstar Erol Büyükburç’tur. İkincisi Zeki Müren, üçüncüsü Ajda Pekkan. Sonuncusu da Tarkan. Güzel ses, iyi ses ve alımla birlikte‘sahneye yakışmak’ diye bir şey var.”DİJİTAL PLATFORM RADYOYU ÖLDÜRDÜEren: “Özel radyolar bugüne kadar şarkı patlatabiliyordu çünkü 2000’lere kadar DJ’ler istedikleri şarkıyı çalabiliyordu. Müzik listelerinin otomasyona geçmesiyle bu azaldı. Müzik piyasası dijital platforma döndü, bu da müzik kültürünü biraz öldürdü. TRT de çok etkili ve öğreticiydi. Maalesef Türkiye’de duayen sanatçıların hepsine değer verilmiyor. Ancak öldüklerinde isimleri hatırlanıyor.”SENE 2011 – Neşe Karaböcek ile ‘Gazino Show’ gecesinden.ÖNCE ALİYE SONRA ISSIZ ADAM…Beklenen nostalji patlamasının ayak sesleri önce Aliye dizisinde Ayten Alpman’ın ‘Ben Varım’ şarkısıyla geldi. Sonra Çağan Irmak’ın yönettiği ‘Issız Adam’ filmiyle zirveye ulaştı. Eren: “Müzik danışmanlığını yaptığım Issız Adam’la nostalji nihayet popüler oldu. Hâlâ ortaya çıkaramadığım, Türk popunda kaybolmuş dünya kadar şarkı var elimde; Ayten Alpman, Gönül Yazar, Hümeyra…SENE 2019 – Gönül Yazar ile sahnede.SENE 2005AJDA ‘KİMLER GELDİ’Yİ ZORLA OKUMUŞTU“Fikret Şeneş, ‘Kimler Geldi Kimler Geçti’yi Ajda Pekkan’a zorla okutmuş. Ayten Alpman ‘Memleketim’i, Asu Maralman ‘Bal Gibi Olur’u, Yeliz ‘Bu Ne Dünya Kardeşim’i okumamak için stüdyodan kaçmış!” 2- MÜZİĞİN DÖRT YAPRAKLI YONCASIEren, “İzmit’te okul başlayınca sanat hayatım bitti” diye anlatıyor: “Sanatçıların şaşalı yaşamı çok hoşuma gidiyordu. Televizyon hayatımıza yeni girmişti. Sene 1970’ler. O dönem büyük bir Ajda Pekkan-Nükhet Duru rekabeti vardı. Herkes Ajda Pekkan’ın peşinde koşarken Nükhet Duru’nun buğulu sesi, yaptığı kaliteli şarkılar çok etkileyiciydi. O dönem Nükhet Duru, Ajda Pekkan, Sezen Aksu ve Nilüfer müziğin dört yapraklı yoncası, kare asıydı. Onlara sonra Zerrin Özer eklendi.”SENE 2012 – Ajda Pekkan ve Fikret Şeneş ile…3- KASET VE CD ÇIKINCA PLAKLAR FRİZBİ OLDUBabasına verdiği sözü tutup mühendislik diplomasını alıyor. Mühendislik işleriyle maddi durumu düzeldikçe müzik aşkı bendine sığmaz oluyor: “Saraçhane’de bir koli plakla karşılaştım; Sevda Karacan ve 1970’lerin yıldızları. O dönem plaklar artık frizbi olarak kullanılacak kadar demodeydi. Bit pazarlarını gezip plakları toplardım. 1995’te şarkıları pikaplardan kaset ve CD’lere doldurup nostalji albümleri yapmaya başladım. O zamanlar 1990’lar patlamıştı ve ‘Delisin Delisin’ler gibi 1970’ler hitleriyle kimse ilgilenmiyordu. Bir gün Radyo D’de nostalji programı yapılacağını duydum. Arşiv desteğinde bulunabileceğimi söyledim. Beni davet ettiler.”4- POP MÜZİĞİN ARKEOLOĞUYanında numune bir Ajda Pekkan bir de Ayla Dikmen CD’si götürüyor. Bu görüşmeden, neredeyse 30 yıl devam edecek ‘Bir Zamanlar’ radyo programıyla çıkıyor: “Bu arada Seyyal Taner, Ayten Alpman gibi eski sanatçılarla tanışmaya başladım. Onlara bazen kendilerinin bile hatırlamadığı, ‘Şu gazinoda bunu giymiştin’ gibi detaylar anlatınca şaşıyorlardı. Zafer-Banu-Hülya üçlüsünü ilk ben birleştirdim. Ajda 1960’lı yıllarını ilk benim programımda anlattı, Mavi Işıklar ilk defa benim programımda yeniden bir araya geldi. Kaybolan sanatçıları çıkardım. Hikâyelerini anlattırdım. O yüzden piyasadaki lakabım; müzik arkeoloğu oldu.”SENE 2000’LER – Yeliz – Nil Burak – Seyyal Taner5- BAK BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞDevamı: “Ancak 1970’leri hâlâ kimse umursamıyordu. Fikret Şeneş beni müzik sektörüne ittirdi. Türkiye’nin köklü plak firmalarından Odeon’la tanıştım. Nostalji albümleri yaptık. Sene 2000; ‘Bak Bir Varmış Bir Yokmuş’ serisi, Türk Pop tarihi diye bir proje hazırladık. 2005 yılında kendi yapım şirketim Ossi Müzik’i kurdum. Bir ayda altı albüm hazırladım; Seyyal Taner, Atilla Atasoy, Neco, Işıl Yücesoy… Bütün sanatçılar, söz yazarları, bestecilerin desteğiyle nostaljik Türk popunu ayaklandırdık.”SENE 2021 – “Herkes Nükhet Duru hayranlığımı bilir.”
Source: Zeynep Bi̇lgehan
Z Frekansı”nda haftanın konuğu Canay Doğan!
Güncel müziğin tınısını takip eden, genç müzisyenlerin platformu Z Frekansı, bu hafta yeni dönem Türkçe müziğin en kendine has duruşu ve karakteristik seslerinden Canay Doğan ı konuk etti. resim#1208001# Canay hep müziğe ilgi duymuş, ailesinin müziğe olan yatkınlığını profesyonel bir alana taşımış ve hayatını buna göre şekillendirmiş bir müzisyen. Birçok tarzda şarkıları var ve bizi şaşırtmaya devam edeceğini şimdiden söylüyor. Aslında bir tarzın içine sıkışma değil de, biraz müzikal arayışın içinde. Genel olarak alternatif diyebiliriz müziğine, ama yakın bir zamanda reggie tarzında şarkısı da gelecek. Heyecanla bekliyoruz. Güzel Sanatlar Lisesi nde okuyan Canay, konservatuvara giriyor ancak son sınıfta bırakıyor. Caz bölümü okuyan Canay ın enstrümanı davul. Ancak pandeminin yarattığı izolasyon, seyahat kısıtlamaları gibi olumsuzluklar davulcuları da ciddi şekilde etkiliyor. Davul evde odanda çalınabilecek bir enstrüman değil haliyle. İşte bu dönemde Canay ın müzik yolculuğunda bir yol ayrımına şahit oluyoruz. Canay davuldan biraz daha kendi bestelerine, biraz daha solo performanslara geçiş yapıyor. Canay ın ses tellerindeki nodülden kiste kusursuz bir geçiş, Canay a karakteristik bir ses kazandırıyor. Bence insanın kendine haksızlık etmeden ciddi derecede eleştirel yaklaşması, o insanı ilerletir, büyütür. Canay henüz müzikal olgunluğa erişemediği yorumunu getiriyor kendisine. Çünkü her yaptığı şey başka. Zaman içinde bunun dengesini bulacağına eminim. Müzik her ne kadar hissiyatların tınılara dökülmüş hali olsa da, bu bir meslek. Bir yanda her zaman gelir yaratma kaygısı var. Sanırım bir sanatçının en olmasını umacağı şey, tamamen öznel duygularla yarattığı şarkıların geniş kitlelere yayılması ve maddiyat sorununun ortadan kalkması. Ancak tabii ki terazinin tamamen öznelliğe kaydığı senaryolar her zaman olası değil. Bir denge yaratmak gerekiyor. Canay da bu dengeyi kurması gerektiğinin farkında. Hem kendi içine sinen müzik türünü hem de hayata daha güvenli bakacağı bir dinleyici kitlesini oluşturacağı yolun içinde. Canay çok sıcakkanlı, harika enerjili, işinde kesinlikle ciddi ve şarkı söylemeye başlayınca kendisinden başka bir şeyle ilgilenmeye fırsat vermeyecek ölçüde etkileyici bir tınıya sahip biri. Programa davet etmeden önce şarkılarını dinliyordum, Çöl adlı şarkısı için gayri ihtiyari tekrar tuşuna basınca davet etmeye karar verdim. Bu yetenekli müzisyen herkes gibi bazen kendini çöllerde hissedebilir ancak kaliteli müziğinin denizlerin serinliğinde biteceğine eminim…
Source: Habertürk
“Bu şarkılar ortak hikâyemiz”
Sıla, İstanbul daki bir mekânda sevenleriyle bir araya geldi. Ünlü şarkıcı, kendi yazdığı ve sevenlerinin hep bir ağızdan söylediği şarkılarının yanı sıra gazino sahnesine özel repertuvar hazırladı. Firuze , Dilek Taşı ve İspanyol Meyhanesi gibi Türk müziğinin klasikleşmiş eserlerini seslendiren Sıla, Bu şarkılar hepimizin ortak hikâyesi diyerek, müziğin birleştirici gücüne vurgu yaptı.
Source: Habertürk