İlginç gelenek! Camdan fırlattılar
Şişli Kurtuluş Mahallesi nde her yıl tekrarlanan yeni yıl kutlamaları bu sene de coşkuyla gerçekleşti. habericionecikanlar#100#left# Bu sırada ellerine tencere ve tavalarını alan kişiler de ritim tuttu. YENİ YILDAN HUZUR VE MUTLULUK BEKLİYORUM Mahalle sakinlerinden Halil Boğaz, “Tüm Türkiye nin yeni yılı kutlu olsun, sağlıklı mutlu bir sene olsun. Onlarda bir gelenek sanırım. Her sene cam, tabak, çanak ne varsa atıyorlar, atsınlar, herkes eğlencesine baksın. İsteyen atsın, isteyen atmasın. Burada kimse kimseye karışmaz zaten. Güzel bir semt. Atanları izlemek keyifli. Uğursuzluğun gittiğine inanan olabilir. Huzur bekliyorum, mutluluk bekliyorum, inşallah Türkiye daha güzel günleri görür diye konuştu. Kurtuluş ta büyüdüğünü belirten Cem Yılmaz, eski günlerin daha güzel olduğunu ifade ederek, “Yılbaşı bizim geleneğimiz değil ama saygı duyuyoruz dedi ve herkesin yeni yılını kutladı.
Source: Habertürk
En güzel yılın ilk günü mesajları
Yeni yılın ilk günü, yeni başlangıçların, umutların ve hayallerin tazelenme zamanıdır. Geçmişin yorgunluklarını ve zorluklarını geride bırakırken, geleceğe dair yepyeni bir sayfa açmanın ilk adımıdır. İşte, bu günde hem sosyal medya hesaplarınızda paylaşabileceğiniz hem de sevdiklerinize gönderebileceğiniz en güzel yeni yıl ve yılın ilk günü mesajlarını derlerdik. İşte, en güzel yılın ilk günü mesajları…YENİ YILIN İLK GÜNÜ MESAJLARI Yılın ilk gününden herkese sağlık, mutluluk ve başarı dolu bir yıl diliyorum! Yeni yılın ilk günü, umut ve sevgiyle dolsun. Mutlu yıllar! Yeni yılın ilk günü, yepyeni bir başlangıç için harika bir fırsat. Bugünden itibaren tüm hayallerine bir adım daha yaklaşmanı, sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir yıl geçirmeni dilerim. 2025 senin yılın olsun! Bugün, yeni umutların ve güzel başlangıçların ilk adımı. Geçmişin tüm yorgunluğunu geride bırakıp, kendine yeni bir yol çizmenin tam zamanı. Yeni yılın ilk gününde kalbin sevgiyle, hayatın mutlulukla dolsun.HOŞ GELDİN 2025 MESAJLARI Bugün, güzel bir yılın ilk adımı. Her günün keyif ve huzurla geçsin! Yılın ilk gününde dilerim ki mutluluk hep seninle olsun! Yeni yılın ilk sabahında doğan güneş, hayatına umut ve ışık getirsin. Her yeni gün, seni daha güçlü, daha mutlu ve daha huzurlu bir geleceğe taşısın. 2025 te her şey gönlünce olsun! Yılın ilk günü, yeni fırsatların kapısını aralayan bir anahtar gibidir. Bu yeni başlangıcı, hayatındaki tüm güzellikleri artırmak için bir fırsata dönüştür. Tüm hayallerine kavuşacağın, unutulmaz bir yıl dilerim! Yepyeni bir yılın ilk sabahında tüm güzellikler kapını çalsın! Bugün, harika bir yılın başlangıcı olsun. Mutlu yıllar! Yeni yılın ilk gününde hayata pozitif bir başlangıç yap! Huzurlu yıllar dilerim.YILBAŞI MESAJLARI Yılın ilk sabahında, yeni umutlar ve güzel dileklerle güne merhaba! 1 Ocak, yeni bir yılın, yeni umutların ve yepyeni bir maceranın ilk sayfasıdır. Bu sayfayı sevgi, mutluluk ve başarıyla doldurman dileğiyle. 2025, sana istediğin her şeyi getirsin! 365 yeni günün ilkinde, sağlık ve mutluluk dolu bir yıl seni bekliyor! Yılın ilk günü, hayallerine doğru atacağın ilk adım olsun. Mutlu yıllar! Bugün yeni bir yılın ve yeni fırsatların başlangıcı. Harika bir yıl dilerim!İlk gün umut, huzur ve mutlulukla başlasın, tüm yıl böyle devam etsin! Yılın ilk sabahında kalbine mutluluk, hayatına bereket dolsun! Yeni yılın ilk günü, tüm güzelliklerin habercisi olsun. İyi yıllar! Bugün, yeni bir maceranın başlangıcı. Tüm yıl boyunca şans seninle olsun!İlk günün enerjisiyle harika bir yıl seni bekliyor. Mutlu yıllar! Yılın ilk sabahı, yeni umutların ve güzel başlangıçların habercisi olsun. 1 Ocak ta, kalbinin huzurla dolduğu bir yıl başlasın. Mutlu yıllar! Bugün dilediğin tüm güzel şeylerin başlangıcı olsun. Harika bir yıl dilerim! Yeni yılın ilk günü, hayatında unutulmaz güzelliklere açılan bir kapı olsun.Bugün, yeni bir yılın ve hayatında yepyeni bir dönemin başlangıcı olsun. 2025 te kalbinin istediği tüm güzellikler seni bulsun, hayatına anlam ve neşe katsın. Mutlu yıllar! Yeni yılın ilk günü, geçmişin hatalarından ders alıp, geleceğe umutla bakmak için harika bir zamandır. Bugün, hayatına mutluluk, başarı ve huzur getirecek yeni kararlar al. 2025 senin yılın olsun! 2025 in ilk gününde, kendine bir söz ver: Bu yıl, kendine daha çok inanacak, hayallerin için daha cesur adımlar atacaksın. Her yeni gün, sana mutluluk, başarı ve sevgi getirsin. Harika bir yıl dilerim!Yılın ilk günü, geçmişin izlerini bırakıp geleceğe odaklanmak için mükemmel bir zaman. Bugünden başlayarak, kendin için en iyi olanı seç ve hayatına değer katacak adımlar at. Yeni yıl sana bol şans ve mutluluk getirsin! Yeni yılın ilk sabahı, tıpkı temiz bir deftere ilk satırı yazmak gibidir. Bu yıl, defterin her sayfasını başarı, sevgi ve huzurla doldurmanı dilerim. Her şey gönlünce olsun!
Source: Habertürk
Edirne”de tarihi ve kültürel yapıların ihyası sürüyor
Vali Yunus Sezer, gazetecilere yaptığı açıklamada, Edirne”nin tarihi bir başkent olduğunu belirtti.
Roma, Bizans ve Osmanlı medeniyetine ev sahipliği yapan kentin kadim kültürünün çok değerli olduğunu ifade eden Sezer, “Edirne”miz 1500″e yakın tarihi ve kültürel yapıya ev sahipliği yapıyor.” dedi.
Kültürel eserlerin ihyası ve fonksiyon kazandırılmasında pek çok çalışma yürütüldüğüne dikkati çeken Vali Sezer, destekleri için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ilgili bakanlara teşekkür etti.
Kentte Roma mirasından, ecdat yadigarlarına pek çok eser ve yapıda ihyaların sürdüğünü ifade eden Sezer, şunları kaydetti:
“Makedon Kulesi”nde çalışmalar sürüyor, eski Edirne dediğimiz alanlardaki konaklarla ilgili çalışmalar devam ediyor. 60″a yakın tarihi konakta restorasyon çalışması sürüyor. Saraçlar Caddesi ana merkez olmak üzere pek çok cadde ve sokakta sağlıklaştırma işleri devam ediyor. Muradiye Cami ile Selimiye Camisi arasında Muradiye Yolu Projesi çalışması sürdürülüyor. Mevlevihanenin ihyasını gerçekleştiriyoruz.
Osmanlı padişahlarının saraydan kayıkla geldikleri Tunca kenarındaki Yalı Camisi restore ediliyor. Osmanlı”nın kuruluş döneminde büyük hizmetlerde bulunmuş akıncı ailesi Mihaloğulları”ndan Gazi Mihal Bey tarafından 1422 yılında inşa ettirilen Gazi Mihal Hamamı”nda ihya çalışmaları devam ediyor. Kadirhane Tekkesi ayağa kaldırılacak, tarihi çeşmelerde çalışmalar sürüyor. Edirne”de kültürel ve tarihi yapılarda dokunulmayan yer kalmayacak. “
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
2024 Türkiye”de sanatın yılı oldu! Dr. Batuhan Mumcu: Sanatta reformlar meyvesini veriyor
Türkiye, 2024 yılında kültür ve sanat alanında önemli bir dönemi geride bıraktı. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken, “Türkiye Yüzyılı” vizyonu doğrultusunda sanat ve kültüre yapılan yatırımlar, halkın büyük ilgisiyle karşılandı. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Dr. Batuhan Mumcu, 2024 yılını “Sanatın Yılı” olarak tanımlarken, sanat alanında yapılan reformlar ve gerçekleştirilen projelerin meyve vermeye başladığını belirtti. Binlerce etkinlik ve yüzbinlerce izleyici İstanbul Atatürk Kültür Merkezi (AKM), 2024 yılı boyunca 55 opera, 31 bale, 130 tiyatro, 178 konser, 825 sinema seansı, 1.194 çocuk atölyesi, 20 sergi ve 142 farklı etkinlikle toplam 2.575 etkinliğe ev sahipliği yaptı. Bu etkinlikler, 672.042 kişilik izleyici kitlesiyle büyük bir başarıya ulaştı. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, Sayın Cumhurbaşkanımızın #TürkiyeYüzyılı vizyonu ve Sayın Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy’un büyük gayretleriyle kültür-sanat alanında yaptığımız kapsamlı reformların ve yenilikçi projelerin meyvelerini almaya başladık. 2024 yılı, sanatın her… pic.twitter.com/vU06bujQtA — Dr. Batuhan Mumcu (@BatuhanMUMCU) December 31, 2024 Başkent Ankara’da bulunan CSO Ada Ankara’da ise düzenlenen 340 konser ve etkinlik, 187.714 sanatseveri ağırladı. Etkinlikler kapsamında dünyaca ünlü sanatçılar ve orkestralar Türkiye’ye konuk oldu. Londra Filarmoni Orkestrası, Münih Filarmoni Solistleri, Avishai Cohen ve Omar Faruk Tekbilek gibi isimler sahne aldı. “Genç nesiller sanatla buluştu” Sanatın yeni nesillere ulaşması için okullarda ve kültür merkezlerinde düzenlenen atölye ve eğitim programları, gençlerin sanatla hem izleyici hem de yaratıcı olarak buluşmasını sağladı. Özellikle çocuk etkinlikleri ve atölyeleri, çocukların sanata olan ilgisini artırarak geleceğin sanatsever kitlesini oluşturdu. Uluslararası festivallerle Türkiye dünya sahnesinde 2024 yılında Türkiye, ulusal ve uluslararası çapta birçok önemli festivale ev sahipliği yaptı. İstanbul Kültür Yolu Festivali, Uluslararası Halk Müzikleri Festivali, İstanbul Müzik Festivali ve Boğaziçi Film Festivali gibi organizasyonlarla Türkiye, sanatın merkezi haline geldi. Bakan Yardımcısı Mumcu’dan teşekkür mesajı Dr. Batuhan Mumcu, 2024 yılını değerlendirirken, “Sanatın halkla buluştuğu bu gurur tablosu, izleyicilerimizin yoğun ilgisiyle taçlandı. Halkımızın teveccühü ve desteğiyle sanatı daha ileri taşıyacağız” ifadelerini kullandı.
Source: Dünya Gazetesi
“Önemli olan sağlık ve huzur”
Habertürk ten Çetin Kan ın haberine göre; Yeni yıla Kıbrıs taki bir otelde sevenleriyle birlikte giren Volkan Konak, konser öncesinde basın mensuplarıyla bir araya geldi. Volkan Konak, Buraya gelen siz değerli fedakâr basın emekçilerine teşekkür ediyorum. Her sene yılbaşında iyi dilekler sunuluyor ama önemli olan sağlık ve huzur. Umarım yeni yıl 2024 ten daha iyi geçer. 2024 bizim için sancılı geçti, bizi biraz üzdü. 2025 in çok daha güzel geçmesini diliyorum dedi. BASİT VE YALIN YAŞIYORUM Volkan Konak, gazetecilerin, 2024 te geride bırakmak istediğiniz bir küskünlük ya da kırgınlığınız var mı? sorusuna; Ben çok basit ve yalın yaşıyorum. Eğer böyle yaşar ve hayatındaki trafiği azaltırsan, çok fazla kırgınlığın da olmuyor. Kimseyle bir sorunum yok, herkesin yolu açık olsun yanıtını verdi. UÇAK FOBİMİ YENDİM Öte yandan Kıbrıs a uçakla mı yoksa karavanla mı geldiniz? sorusuna da yanıt veren Konak; Kıbrıs benim aşkım. Son 20 yıldır en çok gelenlerden biriyim. Kıbrıs a gidip gelerek uçak fobimi yendim dedi.
Source: Habertürk
Gittiği dükkandan kovulmasıyla başladığı dericilikte Türkiye”nin sayılı kadın ustalarından oldu
İnsanlık tarihinin en eski el sanatlarından biri olan ve tarih boyunca hem zanaat hem de sanat olarak kabul edilen dericilik, yapımı esnasında ağır fiziksel iş gücü gerektirmesi nedeniyle çoğunlukla erkek ustaların tercih ettiği bir alan olmasıyla biliniyor.
Erkek ustalar, deri işleme, tabaklama ve ağır üretim süreçlerinde ön planda yer alırken, kadın deri ustaları ise genellikle derinin daha ince işçilik gerektiren, estetik ve tasarım yönüyle ilgileniyor.
Son yıllarda dericiliğin hem tasarım hem teknik yönlerinde kadınların varlığı artarken, modern tekniklerin yanı sıra geleneksel yöntemlerle de bu el sanatı yaşatılıyor. Farklı kültürlerin zengin mirasından ilham alınan özgün tasarımlar, kadın deri ustaları tarafından ortaya konuyor.
İstanbul Eminönü”nde bulunan tarihi Kuveloğlu Han”daki atölyesinde deriyi ilmek ilmek işleyen Vildan Akbay da Türkiye”deki sayılı kadın deri ustalarından biri olmanın gururunu taşıyor.
Yaklaşık 8 yıldır deri alanında faaliyet gösteren ve aldığı siparişler üzerine kişiye özel çanta, cüzdan, kemer gibi ürünler tasarlayan Akbay, ülkenin farklı illerine ve yurt dışına sipariş gönderiyor.
“Hikayem, o ustanın beni kovmasıyla başladı. İyi ki kovmuş”
Vildan Akbay, AA muhabirine, neyzenlik yaptığı dönemde ihtiyaç duyduğu ney çantasını yaptırmak üzere gittiği ustanın kendisini kovduğunu ve çantayı yapmayı istemediğini belirterek, “O çantaya çok ihtiyacım vardı, ben de kendim yapmaya karar verdim. Deri hikayem, kendime enstrüman çantası yapmamla başladı. Çantamı gören diğer neyzenler, çantamdan istemeye başladılar ve derici oldum. Hikayem, o ustanın beni kovmasıyla başladı. İyi ki kovmuş.” dedi.
Tasarımlarını kişiye özel yaptığını ve fason çalışmadığını aktaran Akbay, modern tasarımları sırasında ilkel dokunuşlardan vazgeçmediğini anlattı.
Akbay, tespih çantasından enstrüman çantasına, günlük kadın çantasından bilgisayar kılıfına kadar birçok tasarımı aşkla, heyecanla yaptığını ifade etti.
Deri alanında çalışan ve üretim yapan kadın gücüne dikkati çeken Akbay, “Çok azınlığız kadın olarak deri hususunda. Deri zor ama çok zevkli bir şey. Estetik açısından kadının daha farklı bakış açısı olduğu için burada ayrışıyoruz aslında. Tabii ki çok güzel deri ustaları var ama başka mantıkla ilerleniyor. Kadın başka, erkek başka gözle görüyor. O yüzden tasarım aşamasında kadın biraz daha farklı yol çiziyor.” diye konuştu.
Akbay, bugünlerde deri alanında çalışan ustaların azaldığını, çırak bulmakta zorlandıklarını kaydetti.
“İnsan ürettikçe var oluyor”
Eminönü”ndeki tarihi Kuveloğlu Han”daki atölyesine aşk duyduğunu, mesleğe burada başladığını ve bulunduğu mekanın ona ilham olduğunu söyleyen Akbay, “Herkesin bir şey yapması, üretmesi gerek. İnsan ürettikçe var oluyor. Üreteceğiz, tüketeceğiz ve bu denge olacak. Üretmeden tükettiğinizde sorun başlıyor. Ben limon satsam dahi onu çok keyifle ve güzellikle satabilirim.” ifadelerini kullandı.
Akbay, dericiliğe başladığında tek başına olduğunu, arkasında kimse olmadığını ve yalnızca eyleme geçmek adına üretmeye başladığını belirterek, yapılan işin aşkla yapılması gerektiğini vurguladı.
Dericiliğin zorluğuna dikkati çeken Akbay, şunları kaydetti:
“Erkek daha matematiksel bakıyor, daha mantıkla bakıyor ve o iş tabii ki kusursuz çıkıyor. Biz kadınlar daha duygusal ve farklı gözle baktığımız için çok başka bir hal çıkıyor. Belki onlar kadar kusursuz yapamıyoruz. Yani deride çalışmak zor, bir erkek gücü gerekiyor orada ama belki o duyguyu verdiğimiz kısımda, kadından daha farklı iş çıkıyor. Bunu kendimde ve diğer kadın deri sanatçılarında gözlemliyorum. Yani onu bir kadının yaptığı hemen belli oluyor.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Efes Antik Kenti”nde yeni rota heyecanı
Antik dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı”na ev sahipliği yapan Efes, tarih öncesinden başlayarak Helenistik, Roma, Bizans, Beylikler ve Osmanlı dönemlerine ait izleriyle Anadolu”nun zengin tarihini sergiliyor.
UNESCO Dünya Miras Listesi”nde yer alan Efes Antik Kenti”nde kazı ve restorasyon çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığının “Geleceğe Miras Sonsuz Efes” projesi kapsamında yıl boyunca sürüyor.
Geçmişin en büyük turizm, ticaret ve liman kentlerinden biri olan Efes, 161 yıldır devam eden kazı çalışmalarıyla arkeoloji dünyasına katkı sağlıyor.
Antik kent, henüz tamamı ortaya çıkarılmamasına rağmen geçmişin izlerini bugüne taşıyan önemli bir merkez olarak ilgi görüyor.
Ören yerinde gezi rotası değişecek
Kültür ve Turizm Bakanlığının “Geleceğe Miras Sonsuz Efes” projesi kapsamında ören yerinde düzenlemeler yapılıyor.
Yeni ziyaret alanları ve gezi rotası değişimi içeren çalışmaların Kasım 2025″te tamamlanması planlanıyor.
Vedius Gimnazyumu”ndan başlayacak yeni rota, ziyaretçilere Efes Ören Yeri”ni daha önce hiç deneyimlemedikleri bir şekilde keşfetme fırsatı sunacak.
Stadyum Caddesi”nden yürüyerek stadyumu görebilecek olan ziyaretçiler, kentin merkezi olan antik tiyatrodan Liman Caddesi”nin görkemli sütunları arasından ilerleyecek, Liman Hamamı gibi önemli kompleks yapıları yakından inceleyebilecek.
“Geleceğe Miras Sonsuz Efes” projesi koordinatörü Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serdar Aybek, AA muhabirine, yeni rotayla ziyaretçilere bambaşka bir deneyim sunulacağını söyledi.
Aybek, çalışmaların Stadyum Caddesi”nde yoğunlaştığını anlatarak, “Daha önce Efes”i ziyaret eden bir turist, artık çok daha farklı ve zengin bir gezi rotasıyla karşılaşacak.” dedi.
Bu rota sayesinde Efes”te daha önce çok bilinmeyen yeni bir alanın ziyaretçilere açılacağını ifade eden Aybek, “Stadyum Caddesi”ndeki sütunlar ve zemin kaplamaları dönemindeki dokusuyla gün yüzüne çıkarıldı. Yeni planlanan giriş noktasından kentin kalbine, antik tiyatro ve Liman Caddesi ile kesişen çok önemli bir destinasyon oluşturduk. Caddenin kot düzenlemeleri ve devrik haldeki sütunların ayağa kaldırılmasıyla bu alan daha da zenginleşecek.” diye konuştu.
Roma hamamı teknesi bulundu
Çalışmalar sırasında, Roma hamamlarında kullanılan ve “labrum” olarak adlandırılan anıtsal bir tekne bulundu.
Eserin, Efes”teki büyük hamamlardan birinde kullanıldığı ve sonradan bölgeye taşındığı değerlendiriliyor.
Aybek, esere ilişkin şu bilgileri aktardı:
“Labrum, özellikle Roma döneminde hamamların süs havuzu olarak kullanıyordu. En güzel örneklerinden biri olan İmparator Nero”nun kullandığı labrum Roma”daki Vatikan Müzesi”nde sergileniyor. Efes”teki bu eser, büyük ihtimalle kendi özgün yerinde değil, çünkü kaidesi ve oturtulduğu zemine baktığımızda buraya sonradan taşındığını anlıyoruz. Uzmanların üzerinde yapacağı çalışmalarla bunu ilerleyen zaman içinde netleştirmeyi ümit ediyoruz. Restorasyon çalışmaları tamamlandıktan sonra eseri ziyaretçilerimize sunmayı planlıyoruz.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
“2025 hepimize çok iyi davransın”
Habertürk ten Çetin Kan ın haberine göre; Gülşen, yeni yılı Kıbrıs taki bir otelde sahne alarak karşıladı.Şarkıcının sarı ve gümüş renklerinin hakim olduğu, payetli, mayo tarzında iddialı bir kostüm giymeyi tercih ettiği görüldü. UMARIM İNSANLIK İÇİN ÇOK GÜZEL BİR YIL OLUR Gülşen, konser sırasında yeni yıl mesajını da paylaştı ve 2025 umarım hepimize çok iyi davranır. İnsanlık için çok güzel bir yıl olur. Hayatımızda güzel olan ne varsa kat ve kat artmasını, başta sağlık, mutluluk ve sevinç olmak üzere dilediğiniz her şeyin gerçek olmasını temenni ediyorum dedi.
Source: Habertürk
“Sokaklar Unutmuyor”, Esenler”in büyüme ve değişim sürecine, halkın ve sokağın gözünden bakıyor
Cihan Aktaş, Esenler”in bir köyden ilçeye dönüşüm sürecini, bölge sakinlerinin bakış açısıyla anlattığı çalışması “Sokaklar Unutmuyor” ile Esenler”in serüvenini kayıt altına aldı.
Esenler Belediyesi bünyesinde faaliyet gösteren, Prof. Dr. Sadettin Ökten Şehir Düşünce Merkezi Yayınları tarafından okuyucuya sunulan çalışma, Esenler”in sorunlarının çözülmesi yönündeki çabaları ele alırken, mekansal dönüşümlerden halkın gündelik hayatına kadar birçok ayrıntıya odaklanıyor.
Çalışmanın temel nedeninin, tarihi derinliği olan bir semti yakından tanımak olduğunu kaydeden Aktaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, mimarlık eğitimi gördüğünü ve bu çalışmayla mimarlık mesleğine borcunu bir nebze ödemeyi umduğunu aktardı.
“Kabuğunu kırmaya çalışan, devinim içinde bir yerleşimi yakından tanıma fırsatı benim için çok değerliydi”
Aktaş, çalışmanın ortaya çıkmasında Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu”nun önemli bir rolü olduğunu vurgulayarak, “Tevfik Bey, Şehir Tutulması isimli kitabımı okumuş ve “Cihan Aktaş”a Esenler”in hikayesini yazdıralım.” diye düşünmüş. Esenler iyi tanıdığım bir ilçe değildi. Bununla birlikte çeşitli sorunları olan ve karmaşık nüfusa sahip bir yapısı olduğunu da biliyordum. Kabuğunu kırmaya çalışan, devinim içinde bir yerleşimi yakından tanıma fırsatı benim için çok değerliydi. Üstelik fikri bağımsızlığımı koruyabileceğim bir ortam vardı. Şehircilik bağlamında kitaplar yazma fikrine sıcak baktım ve bu teklifi kabul ettim.” dedi.
2017″den bu yana Esenler Prof. Dr. Saadettin Ökten Şehir Düşünce Merkezi”nin çatısı altında sürdürülen çeşitli faaliyetlere katıldığını aktaran Aktaş, şu bilgileri verdi:
“İlk kitabım, 2018″de yayımlanan Rüzgarla İyi Geçinmek”te halkla ve kamusal aktörlerle konuşarak, çeşitli kaynaklardan yararlanarak Esenler”in uzun tarihini ele aldım. Esenler, o dönemde hala, mevcut varoş algısına karşılık, derin bir tarihe sahip, bunu gösteren eserlerle bezeli, mübadil, muhacir ya da Anadolu göçmeni olsun, çeşitli diyarlardan Osmanlı ahalisini bir araya getiren, ancak yoğun göçlerle kötü bir yapılaşmaya maruz kalmış bir yerleşimdi. Bu ilginç yerleşimi bugünlere getiren hikayeler eşliğinde tanımak ve birlikte ortaya koydukları varlığı keşfetmek istedim. Evinin planını kendi yapan bir Satı Kadın varmış. Ben ona ulaşmalıydım. Kolera yüzünden üstü kapatılan bir Mimar Sinan köprüsü varmış, Çinçin Deresi üstünde, onu bulmalıydım. Yıkık bir kilise binasından uyarlanan Dijital Kütüphane çok eskiden kervansaraymış. Bu değişimin de izini sürmeliydim.”
Cihan Aktaş, şehir tarihi üzerine yazmanın uzun zamana yayılan, yorucu bir çalışma olduğuna dikkati çekerek, “Böylesi bir çalışma ancak bir çatı altında gerçekleştirilebilir. Esenler Belediyesinden böyle bir teklif almasaydım yine şehir üzerine yazardım ama bu tür bir çalışma, istesem de mümkün olmazdı. Sayısız minör unsuru dikkate alan çalışmalar, her şeyden önce, şehirde olup bitenlerin bir süreklilik içindeki anlamının farkını göstermesi bakımından önemlidir. Ancak çok yönlü ve yorucu bir çalışma talep ettiklerinden, sırf araştırmacının gösterdiği çabayla nadiren derinleşebilirler.” ifadelerini kullandı.
“Esenler”in arkasında derin bir tarihi olan Litros ve Avas köyleri var”
Araştırma için görüşülen semt sakinlerine ulaşmada Şehir Düşünce Merkezinin önemli katkı sunduğunun altını çizen Aktaş, şunları kaydetti:
“Bu çalışma için 2017″den 2020″ye kadar Küçükyalı”dan, daha sonra ise Kartal”dan, haftada iki kez Esenler”e gittim. Aradığım kitapları Şehir ve Düşünce Merkezi vasıtasıyla temin edebildim. Ayrıca hep iyi editörlerle çalıştım. Şehir Düşünce Merkezinden Cihan Dinar”ın metne katkısı büyük. Asım Öz, 2008″den bu yana bütün kitaplarıma editör olarak büyük emek verdi ve bundan dolayı çok şanslıyım. Esenler varoş muamelesi görmeye alışmış bir semtti. 1990″lardan önce, göçe açık olduğu halde, belediye hizmetlerinden yoksunluğu yüzünden çamur problemi yaşıyordu ve bu çamur kuşakların bilincinde, “hizmet almaya değer olan veya olmayan” şeklindeki bir ayrımın göstergesi olarak yer etmişti. Genç kuşakların, yaşadıkları semti, anne ve babalarından duydukları çamurlu mazinin ötesine geçen yönleriyle öğrendikten sonra daha bir benimsediklerini fark ediyorum. Esenler”in arkasında derin bir tarihi olan “Litros” ve “Avas” köyleri var. Bu köy isimleri 1939″da “Esenler” ve “Atışalanı” şeklinde değiştirildi. “Litros”, Yunan çağında kralların sayfiyesiydi. Osmanlı çağında, Suyolcu ve Sürsat vergisine tabi bir köy olduğu için özel bir konuma sahipti. Zaten Davutpaşa Kışlası hemen yanı başında yer almaktadır.”
Yazar Aktaş, 1960″lardan itibaren sanayileşme planına bağlı olarak göçün teşvik edildiğinin altını çizerek, söz konusu göçle birlikte, tası tarağı toplayıp şehre gelen taşralının kendi haline terk edildiğini aktardı.
Prof. Dr. Çağlar Keyder”in İstanbul başta olmak üzere Anadolu”dan büyük şehirlere yapılan göçlere ilişkin “himayeci aldırmazlık” tanımlamasını kullandığını aktaran Aktaş, “Esenler, etrafındaki komşu ilçeler gibi sanayileşme planına dahil edilmedi. Oysa göçe öylesine açıktı ki Bayrampaşa arazisinde yer alan “Büyük İstanbul Otogarı” onun adıyla çağrılmaktaydı. Göçler, Esenler”in yine himayeci aldırmazlık kapsamında değerlendirebileceğimiz bodrum kat atölyelerine yönelmesi sonucunu doğurdu. Bu, kervanı yolda düzene sokma alışkanlığı kadar bile olamayan umursamazlık nedeniyle de hazine arazilerine gecekondu furyası başladı. Bir sonraki dönemde söz konusu gecekondular kalfalar eliyle palas pandıras apartmana çevrildi. Rahmetli Turgut Cansever, yetkililerin bu çarpık yapılaşmaya göz yummasının ranttan sonraki sebebinin “suçluluk psikolojisi”ni dengelemek olduğunu düşünüyordu: “İnşa sürecinde suç işlemesine göz yumulan vatandaş, ömür boyu devlete hesap soramaz hale gelir. Çünkü kendisi de suç işlemiştir.” dedi.
Aktaş, Esenler”de yaşayanların, gecekonduları bir dayanışma halinde, birlikte yaptığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Gündüz işe gitmiş, akşamları ve hafta sonları çalışmışlar. İlçenin yerlileri mübadiller de Anadolu göçmenlerini, yurtlarını terk edip gelme tecrübesinin olgunluğuyla karşılamış. Orada, evini kendi elleriyle yapan, ustayı “Ev benim, temeli sağlam olsun.” diye uyaran kadınlar tanıdım. Belediyenin öylece getirip yola bıraktığı su borularını yerleştirmek için kanal kazan kadınlarla tanıştım. Yürüyerek gittikleri komşu semtlerdeki okullarda çamurlu pantolonlarıyla alay edilmesin diye, yollarda rastladıkları çeşmelerin buz gibi sularında paçalarını temizlemeye çalışmış, bu gidip gelmelerle baş edemeyip okulu bırakmış yaşlı adamlarla konuştum. Esenler, 15 yaşında okumak için evden kaçıp işçilik hayatının ağır merhalelerinden geçip iş kadını, iş adamı konumu kazanan erkekler ve kadınlara kucağını açmış bir semt. Sular akmamış, çöpler dağ gibi yığılmış, çamur, çevredeki okullara giden çocukları canından bezdirmiş. İnsanlar el birliğiyle sorunlarını çözümlemeye çalışmış. Belediyeli dönemlerde, yıllar akıp giderken karşımıza bambaşka bir manzara çıkıyor: Hizmet almaya alışkın halk, her işi belediyeden bekler hale geliyor. Semti için çaba gösteren, sorumluluk alan şehirli bilincine sahip ilçeliler azınlıkta kalıyor.”
“Anadolu şehirlerinin geri göçle nüfus kazanması için acil planlama yapılmalı”
Yaşanan göçlerin temel sebebinin şehirler arasındaki farktan kaynaklandığının altını çizen Aktaş, “İstanbul”un şartları Anadolu”ya götürülmediği için Anadolu İstanbul”a geliyor. Her yer İstanbullaştırılıyor, dahası bir metropol parçası olmaya zorlanıyor. Böylelikle hasıl olan vahşi yığılma hem Anadolu”ya hem de İstanbul”a yapılan bir haksızlık. Ne Anadolu şehirleri kıymetsiz, ne İstanbul, sonsuzca taşıma kapasitesine sahip. İstanbul”a yönelik yığılma, İstanbul halkının da enerjisini tüketiyor. Bu gidişat ise işsizlik ve gizli işsizliğe yol açıyor. İrili ufaklı bütün sektörlerin İstanbul”da toplanmasının mantıklı bir yanı yok. Anadolu şehirlerinin boşalmaması, dahası geri göçle nüfus kazanması için acilen planlamalar yapılmalı.” diye konuştu.
Aktaş, Esenler”in tarihi derinliğini temsil eden unsurların ilçede yeterince bulunmadığını vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti:
“1950”lerin başında mübadil kökenli, dul bir kadın olan Emine Sunal, iki katlı evini erkek pantolonu giyen kızlarıyla inşa etmişti. O ahşap evi son dönemlerinde gidip gördüm. Ne yazık ki müze yapılacak yerde, arsası istimlak edildiği için yıkıldı. Maziye bu kadar az kıymet veriyoruz. Mazi tahripkarlığı, yüksek modernizmin alameti farikasıydı. “Yüksek modernizm”in sembol ismi La Corbusier bile yeni bir İstanbul planı için davet edildiğinde, bu daveti şehrin kadim dokusunun korunması konusundaki hassasiyet nedeniyle kabul etmemişti. Yazı hayatımın başladığı 1990″larda mütedeyyin ve muhafazakar kesimler, keskin betonlaşma eleştirileri yapardı. Oturmuş dokuların barındırdığı hatıralar artık kimsenin umurunda değil. Oysa köklü bir mazisi olan yerleşimlerde yapılacak önemli değişiklikler, hatıra alanları korunacak şekilde gerçekleştirilmeli. Bu yapılmadığı takdirde bütün semtler birbirine benziyor. Değerler eğitimi dersliklerde değil hayatın akışında verilir. Kendi tecrübeleri ve birikimlerine karşı bu denli tahripkar davrananların, evlatlarına vefa, sadakat ve komşuluk gibi değer ve kavramları öğretmesi hiç kolay değil. Küreselleşmenin şiarları tüketim, güvenlik, yenilikti. Ne yazık ki oturmuş dokular, beton kulelerin gölgesinde solmaya başladı. İnsanlar türdeşleriyle yüksek duvarların arkasına çekiliyor. Toplumsal sağırlık, duvarların bu tarafında kalanları birer tehdit olarak gösteriyor.”
Esenler”deki çalışmanın 7 yıl sürdüğünü söyleyen Aktaş, bu süreçte farklı deneyimlere sahip insanlarla temas ettiğini sözlerine ekledi.
Aktaş, insanın varlığının biricik olduğuna ve buna karşı gösterilecek ihtiramın önemine dikkati çekerek, “İnsan haysiyetinin korunmasına yönelik bir sorumluluk hissi taşımadığınızda, ondaki mevcut cevherleri de fark edemezsiniz. Kendi varlığına gerçek bir değer vermek de ötekine yönelik bir anlama, dinleme çabası, bir kavrayışı geliştiriyor. Sokaktaki kalabalığa karışmak, ayak bastığımız mekanlarda insanlarla bağ kurmaya çalışmak, kısacası selam hitabının hakkını gözetmek, metropol uğultusu içinde sorunlarımıza şifa olabilir.” değerlendirmesinde bulundu.
“Sıradan insanların mucizelerine inanmasaydım, birçok konuda umudumu yitirirdim”
Bölgenin mübadiller, Balkan muhacirleri, Anadolu göçmenleri, Romanlar ve Suriyeli sığınmacılardan oluşan bir nüfusa sahip olduğunu ve bu durumun güçlü bir devinime yol açtığını kaydeden Aktaş, şunları söyledi:
“Beni bu çalışmaya çeken ilk sebeplerden biri devinimin sergilediği ilham verici olay ve durumlardı. Şüphesiz göç ve yerleşme, bir peri masalı havasında okunacak ışıltılı bir süreç değil. İnsanlar, belde zamanlarında ev yaparken de ev ararken de itilip kakıldı, merkeze özgü hizmetlerin dışında tutuldu. Su kuyruklarında beklediler kış günlerinde. Kendilerini evlerinde hissetmek için ellerinde avuçlarında olanı bir araya getirerek yaptırdıkları camiler bazen mimarisi bazen ismi nedeniyle hor görüldü, engellerle karşılandı. İmece ruhuyla, komşu dayanışmasıyla zorlukları aştılar. Yıllar akıp giderken hikayeleri bambaşka bir yön kazandı. Sonraki kuşaklar, hizmete alışkın kentli tavrı içinde ne yazık ki. Oysa kentler giderek daha çok bakım ve özen istiyor.”
Cihan Aktaş, taşralıların şehri tanınmaz hale getirdiğini düşünen kentlilerin, taşralıların kentleşmesi yönünde de en küçük bir sorumluluk almadığını dile getirdi.
Bu tavrın şehirli olmanın önündeki engellerin başında geldiğini sözlerine ekleyen Aktaş, “İşte, böyle şehirli de medeni de olunmuyor. Fakat giderek yerleşen göçmenlerin çocukları da benzeri bir sorumsuzluk sergiliyor. Bu da sivil hayatın can çekiştiği izlenimine yol açıyor. Her şey devletten beklenemez. Esasında devleti eksik hizmetler konusunda yönlendiren de kamunun bilinçli talepleridir. Daha fazla iletişime ve açık yürekli, süreklilik arz eden muhasebelere ihtiyacımız var. Farklıklarımız olsa da bu ülke hepimizin, şehirler de öyle.” dedi.
Yaptığı çalışmanın kendisi için önemli dersler taşıdığına da işaret eden Aktaş, sözlerini şöyle tamamladı:
“Sıradan insanların mucizelerine inanmasaydım, birçok konuda umudumu yitirirdim. Bu, sanat ve edebiyatın sağladığı umut için de öyle. Bazen hayat sanatlaşır veya hayat öne çıktığında sanat geri çekilir. Esenler dersleri: Eşi işsiz kalınca, kayınpederinden öğrendiği bıçakçılık işiyle evi geçindirmeyi bir çare bilen Ebru Altın”ı, Fatih Mahallesi”nde yaşadığı apartmandaki komşuları teras çatıda atölye açması için teşvik etti. Kendi halinde genç bir ev kadını, kızının elinden tutarak, çantasındaki bıçakları satmak için dolaştığı sokaklarda anlayış buldu, destek gördü. Nene Hatun Mahallesi sakini Mehmet Ali Kazan, dar gelirli bir emekli olduğu halde 100 metrekarelik dükkanını hasta kedi ve köpeklerin bakımına tahsis etti. İnsanlık ölmüş müdür gerçekten? Esenler, pek çok ilçemizde de olduğu şekilde, benzeri sayısız hikaye barındırıyor. Esenler ötekileştirme konusunda olumlu tecrübeler edinmesini sağlayan bir nüfus çeşitliliğine sahip. Kaynaşma, komşuluğun tesisi, iyi geçimi getiriyor. Yalıtım ise şüpheleri besleyip huzursuzluğa kapı açıyor.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Antalya”da kapanan köy okulu bakır müzesine dönüştürüldü
Akseki ilçesinde Toros Dağları”nın yamacına kurulu Kuyucak Mahallesi”ndeki ilkokul, ailelerin turizme ilgi duyup şehre göç etmesiyle öğrenci bulamaması nedeniyle kapatıldı.
Kaderine terk edilen okul binası yıllarca atıl bir şekilde bekledi. Bu sırada emekli olduktan sonra köyüne dönen 62 yaşındaki Taylan Özer, baba ocağındaki bakır eşyaları evinin bodrum katında sergilemeye başladı.
Köylerini turizme kazandırmak ve köyden şehre göçü engellemek isteyen mahalle muhtarı Şeref Erdoğan ve Kuyucak Yardımlaşma Derneği Başkanı Muzaffer Yüzyıl, Özer”in bakır koleksiyonunu kişisel müzeye çevirmek için kolları sıvadı.
Atıl durumdaki okul binası temizlenip, düzenlendikten sonra müzeye çevrildi.
Özer”e ait bakır eşyaların yanı sıra mahalle sakinleri de evlerindeki eski bakır eşyaları müzeye bağışladı.
Yaklaşık 3 yıl önce açılışı yapılan Kuyucak Köyü Bakır Eşyalar Etnografya Müzesi”nde sergilenen 1500 parça bakır tabak, tencere, ibrik, kazan, tas, tepsi, sürahi, güğüm ve eski tarım aleti, ziyaretçileri geçmişe yolculuğa çıkartıyor.
Müze kurucularından Taylan Özer, AA muhabirine, çocukluk yıllarının köyde geçtiğini ancak iş nedeniyle yıllarca Manavgat”ta çalıştığını söyledi.
Emekli olduktan sonra doğduğu topraklara geri döndüğünü anlatan Özer, “Atalarıma ait tarihi eşyaları saklayıp sergilemeye başladım. Müze fikri ortaya çıktı. Köylülerle el ele vererek müzeyi oluşturduk. Her geçen gün yeni bağışlarla müze envanteri genişliyor.” dedi.
Müzenin tanınırlığının her geçen gün arttığını belirten Özer, “Türkiye”nin her yerinden ziyaretçiler müzeyi görmeye geliyor. Küçük bir mahallede böyle bir müzenin olmasının şaşkınlığını yaşıyorlar. Yöre halkının kültürel bir zenginliğe sahip çıktığını görenler mutlu oluyor.” diye konuştu.
Müzeyi gezen 8 yaşındaki Duru Polat da müzedeki bakır eşyaları çok beğendiğini ifade etti.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
TİKA, Afganistan”da Mahtumkulu Firaki ve Fuat Sezgin anısına iki kitap yayımladı
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı Herat Ofisinden yapılan açıklamada, doğum günlerinde Mahtumkulu Firaki ve Fuat Sezgin”in unutulmadığı kaydedildi.
Her iki şahsiyetin tanıtılması ve anılması amacıyla “Mahtumkulu Firaki”yi Anma” ve “Fuat Sezgin”i Anlamak” adlı iki kitabın yayımlandığı belirtilen açıklamada şunlar kaydedildi:
“Bilim tarihinde İslam medeniyetini bize ve gelecek kuşaklara etkili bir şekilde aktaran Fuat Sezgin”i tanıdıkları için memnuniyetlerini ifade eden misafirlere, Fuat Sezgin”in hayatı ile çalışmalarını anlatan makalelerden oluşan kitap hediye edildi. Mahtumkulu Firaki”yi Anma kitabında ise şairin hayatı, yaşadığı dönem, düşünceleri, Türkmenlerle ilgili bilgiler Farsça yer alırken, seçki şiirleri de Latin ve Arap alfabeli olarak Türkmence yer aldığı gibi Türkiye Türkçesine, Farsçaya ve Peştucaya da çevrildi.”
Kitapların tanıtımı için TİKA Herat Ofisi”nde düzenlenen programlara, Türkiye”nin Herat Başkonsolosu Sinan İlhan ile Herat”taki Türk kurumlarının temsilcileri, Herat Yazarlar Birliği, Herat Kadın Sanayi ve Ticaret Odası ve Herat Valiliğine bağlı kurumların temsilcileri ve çok sayıda kitapsever katıldı.
Programlarda, her iki düşünürün hayatı, eserleri, kültür ve bilim alanındaki katkıları anlatıldı.
Mahtumkulu Firaki programında konuşan TİKA Herat Ofisi Koordinatörü Arafat Deniz, bu düşünürleri daha geniş kitlelere tanıtmayı hedeflediklerini aktardı.
Deniz, “Firaki”nin şiirleri ilk defa Peştucaya çevrilmiş oldu. Bu kitap, Mahtumkulu Firaki”nin sadece bir şair olmadığını Suriye, Irak, İran, Türkmenistan, Tacikistan ve Afganistan”da yaşayan Türkmenler için bir sufi, arif ve kahraman olduğunu ortaya çıkarıyor. Dönemin şartlarına ve halkın sorunlarına da değinen Firaki”yi anlatan eseri, başta Afganistan halkına, kitapseverlere ve kültür insanlarına takdim ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
Açıklamada, 2024″ün, TÜRKSOY tarafından 300″üncü doğum yıl dönümü münasebetiyle “Mahtumkulu Firaki”yi Anma Yılı”, UNESCO tarafından da 100″üncü doğum yıl dönümü dolayısıyla “Fuat Sezgin”i Anma Yılı” kabul edildiği hatırlatıldı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Tarihi çarşının maskotu Rafa
Süleymapaşa daki tarihi çarşının esnafı, 10 gün önce dükkanlarının önüne gelmeye başlayan saksağanı beslemeye başladı. Bir süre sonra iş yerlerinin içine giren saksağan, esnafın elinden beslenmeye alıştı. habericionecikanlar#100#left# Çarşıda bıçakçılık yapan Murat Bıçakçı, dükkanına gelen saksağan ile dostluk kurduklarını söyledi. Saksağanın korkusuzca dükkanına girdiğini belirten Bıçakçı, İçeriye girdi, karnını doyurup suyunu verdik. Bir haftadır beraberiz onunla, aramızda bir yakınlık oluştu. Sürekli gidip geliyor, dışarıda geziyor. Daha sonra karnı acıktığında geliyor dedi. Bıçakçı, insanlara yakınlığı nedeniyle görenlerin saksağana hayran kaldığını dile getirdi. KAPI KAPALIYSA CAMI TIKLATIYOR Saksağanın geldiğini cama vurmasından anladığını ifade eden Bıçakçı, Havalar soğuk ve dükkanın kapısı kapalıysa geldiği zaman kendisini belli ediyor. Camı tıklatıyor. Kapıyı açıyoruz ve içeriye giriyor. Görenlerin tepkisi çok güzel. Bir saksağanın insana alışmasını herkes hayretle karşılıyor. Zor olacak bir şey ama bir dostluğumuz onunla oluştu diye konuştu. Zaman zaman saksağanla birlikte gezdiklerini aktaran Bıçakçı, şunları kaydetti: Omzumda gezmeye başladı. Bıçakçılık yapıyoruz. Bıçak bilerken omzuma geliyor. Bu dostluğumuzu 10 güne kadar daha da ilerleteceğiz herhalde. Çocuklar muhabbet kuşlarına alışmış, ilk gördüklerinde biraz çekiniyorlar ama ondan sonra hemen alışmaya başlıyorlar. BİZE YENİ YIL SÜRPRİZİ GİBİ GELDİ Esnaf Hakkı Işıksal da Rafa nın esnafın maskotu haline geldiğini ifade etti. Saksağan Rafa nın, sosyal medyada da adını duyurduğunu ifade eden Işıksal, Bu güzel kuşumuz buralara alıştı. Sanki evde beslenip doğaya salınmış gibi bir hali var. Bir sabah baktık buralarda geziyor. Dükkanlar açık içerilere girip, çıkıyor. Murat la güzel bir dostluk kurdular. Buranın sembolü oldu. Bize yeni yıl sürprizi gibi geldi. İnşallah uğurlu gelir ve bize şans getirir. Çok tatlı ve insancıl. Korkmuyor ve herkesin yanına gidiyor. Sosyal medyada görenler sırf onu seyretmeye ve arkadaşımızla olan ilişkisini izlemeye geliyorlar ifadelerini kullandı.
Source: Habertürk