“Toplumsal Sorunlar Gündemi – Okuma Alışkanlıkları ve İşçi Anlaşmazlıkları”

Az okuyoruz

Televizyon, internet, telefon çoğunluğun okuma eyleminin yerini alıyor. Bazı alışkanlıkları anlayamıyorum. Kimileri, ‘Ben telefondan okuyorum’ diyor. Bir kitap satırların altı çizilmeden, not alınmadan nasıl okunur anlayamıyorum.Kitap okuma alışkanlığının kazanıldığı iki yer vardır; biri aile, diğeri okul. Bugün ünlü birçok edebiyatçı öğretmenlerinin yönlendirmesiyle yazar olmuşlardır. Aile evinde kitaplık yoksa çocuk bir okuma isteğine sahip olamaz.Hiç kuşkusuz okuma denilince sadece edebiyat eserlerinden söz etmiyoruz. Okuma geniş bir kavramdır, elbet ükenizin ve dünyanın sayılı edebiyatçılarının eserlerini okumadıkça ne yaşadığınız ülkeyi ne dünyayı anlayamazsınız. Eski yıllarda kütüphanelerden yararlanmak mümkün değildi. Çünkü sabah dokuzda kapılarını açar, akşam yedide kapılarını kapatırlardı. Çalışan bir insanın kütüphaneden yararlanması mümkün değildi. Şimdi birçok semtte kütüphane var; üstelik çoğu 24 saat açık, yiyecek ikram ediyorlar okurlara.Kitap fuarlarının okur sayısının artmasında yararı olduğuna inanıyorum. TÜYAP’ın rakamları kimi zaman beni umutlandırıyor. Çocukluktan kitap sevgisini aşılamak gerek, şimdi çocuk kitaplarının içleri kadar dışları da çekici. Fuarlarda her yıl çocuk kitaplarının standları büyüyor.Sevgili Onat Kutlar, Paris’ten döndükten sonra geceleri de seyyar kitapçıların yokluğundan yakınıyordu. Bu isteği ne yazık ki korsan baskı sergileri karşıladı, şimdi geç saatlere kadar açık olan AVM’deki kitapçılar karşılıyor. Bilmiyorum o yerlere kitap ısmarlanıyor mu? İnternetten alınan kitapların sayısı ne kadar, yayınevi yetkilileri bu konuda ne der bilmiyorum.Kitap almak kadar yazarla görüşmek, tanımak, ona sorular yöneltmek de ayrı bir okur zevki. Ünlü tanıdığım edebiyat hocalarında okuyanlar bugün tanınmış birer yazar.Örnek vereyim: Behçet Necatigil, Rauf Mutluay, Salim Rıza Kırkpınar.Kitap oku denince tavsiyelerimiz edebiyat eserleri içinde kalır. Oysa merakımız, mesleğimiz bizi daha geniş alanların eserlerine yönlendiriyor.Yaşadığınız kenti, oturduğunuz mahalleyi, tarihini merak etmez misiniz? İyi bir dinleyiciyseniz müzik kitaplarını okumayı ihmal etmeyin. Dinlediğiniz bestecinin, icracının yaşamını merak etmiyor musunuz? Daha derinine zevk alırız.Son zamanların arkeolojik çalışmaları çoğumuzun ilgisini çekiyor. Göbeklitepe’yi ziyaret edenlerin kaçı onunla ilgili makale, kitap okudu? İnternet çıkalı sözlüklere masanızda yer bırakmadınız, oysa ansiklopedilerin çoğu başvuru kaynaklarıdır.Edebiyat yayınları konusunda bazı hukuk aksaklıklarına da değinmeliyim.Telif hakları kanunu çıkmadıkça bu devam edecek.Kimse bir edebiyat sözlüğü yapamıyor, bir antoloji düzenleyemiyor. Genç kuşaktan biri Divan Edebiyatı’nı nereden öğrenecek?Bir başka konuya da değinelim. Elbet internet başvuru süremizi kolaylaştırdı ama yazılı kaynağa başvuruyu ihmal etmeyin.Bizim edebiyat ödüllerimizi de okuyun, edebiyatın güncel içeriğini öğrenin.Önemli dış ödüllerle de ilgilenmeliyiz.Acaba eskiden yabancı ödüllere ilgi daha mı fazlaydı? İki yıldır Nobel için bu konuda kuşkuluyum…Kitap alışlarda fiyatı öne sürenler de var. Ayrıca devlete, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na da kütüphanelere kitap almasını öneriyorum.Kitaplı günlerde buluşmak üzere.

Source: Doğan Hizlan


Karabağlar’da ipler koptu

İzmir Karabağlar Belediyesinde belediye ile belediyede örgütlü sendika arasındaki ipler koptu. Karabağlar Belediyesi”ne bağlı KARBEL şirketinde örgütlü DİSK”e bağlı Genel-İş Sendikası İzmir 5 No”lu şube ile işverenin yetkilendirdiği Sodem-Sen arasında bir süredir devam eden ve yaklaşık 1000 işçiyi kapsayan toplu iş sözleşmesi görüşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlandı. Sodem-Sen 2025 yılı için yüzde 12 zam teklifinde bulununca sendika görüşme masasından kalktı. Yaşanan şok gelişme sonrası Genel-İş Sendikası İzmir 5 No”lu Şubeye üye Karbel İşçileri, belediye binasına grev ilanı astı. Karabağlar Belediyesi Ana Hizmet Binası önünde toplanan yüzlerce işçi, yanlarında getirdikleri meşalelerle belediye yönetimini protesto etti. Sık sık “KARBEL işçisi direnişin simgesi” ve “İş ekmek yoksa barış da yok” sloganları atan işçilere, DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı ve şube yöneticileri de destek verdi. İşçiler adına açıklama yapan Genel İş Sendikası İzmir 5 No”lu Şube Başkanı Savaş Aras, işvren adına toplu iş sözleşmesi görüşmelerini yürüten Sodem Sen”in işçi taleplerini göz ardı ettiğini, görmezden geldiğini söyledi. TİS görüşmeleri sırasında Sodem-Sen”in uzlaşmadan uzak bir tavır sergilediğine dikkat çeken Aras, işveren tarafından teklif edilen yüzde 12″lik maaş artışını ekonomik gerçekleden uzak, emekçileri yok sayan bir teklif olarak gördüklerini söyledi. “Sefalet ücretine teslim olmayacağız” diyen Aras uzlaşma olmaması halinde 23 Ocak”ta greve gideceklerini açıkladı. HAYAT DURACAK Grev ilanının asılması ile birlikte 60 günlük yasal süreçte başlamış oldu. Eğer taraflar arasında uzlaşma olmazsa 23 Ocak”ta belediye binasına “Bu işyerinde grev var” yazısı asıp iş bırakacak. İşçilerin iş bırakması ile birlikte yüzbinlerce İzmirlinin yaşadığı ilçedeki temel belediyecilik hizmetleri verilmeyecek, çöpler toplanmayacak.

Source: Ertan Gürcaner


M. Yalçın Yılmaz yazdı: Rojava rüyasına kim inanır?

Suriye”de 2011″de başlayan çatışmalar Şam yönetimi tarafından önlenememiş ve ülkenin kuzey doğusunda PYD”ye bağlı silahlı yapılar (YPG) Avrupa medyasında öne çıkmıştı. Obama döneminde desteklenen DEAŞ”a karşı savaşan özgür kadınlar Batı medyasında parlatılıyordu.Arin Çiya, Marksist Teori”deki makalesinde şu satırları yazmıştı “Rojava devrimi pek çok bakımdan Paris Komünü ile benzerlik taşır. Paris Komünü de oluşan iktidar boşluğunun öncü inisiyatifi ile doldurulmasının ürünüdür. Her iki devrim de yeni bir toplumsal düzen kurmaya girişmiştir. Komün, Rojava devriminden daha ileri bir toplumsal düzen kurmayı hedefledi, ama bunun çok azını yerine getirme fırsatı buldu.”PYD”nin ideolojik temelleri Öcalan”a dayanıyor. İmralı Notları”nda itiraf ettiği gibi Şam”da geçirdiği yıllar boyunca Hafız Esad hiç yolunu kesmemişti. O yıllarda yetiştirdiği örgüt mensupları 2011 sonrası Suriye sürecinde PYD/YPG/SDG yapılanmalarının öne çıkan aktörleri oldu. Suriye”de kurgulanan bu düzen! toplumsal karşılığı olmayan 3 sac ayağı üzerine oturdu: 1.Demokratik Ekolojik Kadın Özgürlükçü Paradigma 2.Demokratik Sosyalizm İdeolojisi 3.Özyönetimci Konfederal Modele Dayalı Demokratik UlusABD ve Fransa destekli bu Marksist yapılanma Avrupa”daki yeşil/sol partilerin desteğiyle popüler hale getirildi. Lafarge gizli tünellere hazır beton verirken örgüt yöneticileri Brüksel”de ve Vaşington”da boy göstermeye başladı. Graham Fuller Orta Doğu”da Arap Baharı”nı tetiklerken 2012″deki bir röportajında “Türkiye”de sol hareketlere ihtiyaç var” diyordu. Amerikalıların Suriye”de sahip çıktığı Demokratik Sosyalizm modeli giderek Suriyeli Kürtlere silahlı propaganda yöntemiyle baskı yapmaya başladı.Suriyeli Kürtlerin 1 Milyonu aşan nüfusu YPG/SDG yapılanmasına çocuklarını militan vermediği için ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Suriyeli Kürtlerin bir kısmı Irak”ta Erbil ve çevresine giderken bir kısmı Türkiye”ye bir kısmı da Avrupa”ya göç etti. Akdeniz ve Ege”de boğulanları, Yunan hücum botlarının saldırısına uğrayanları ne yazık ki bilmiyoruz. Atina ve Selanik”te bizzat görüştüğüm Suriyeli Kürtlerin anlattıklarına göre Rojava denilen ütopik komünün ne demokrasiyle ne de sosyalizmle bir alakası vardı.ÖCALAN TOPU TACA MI ATIYOR?Ankara”da siyasetin yüksek katları küresel gerilimi ve Suriye”de yaşanacak gelişmeleri dikkatle takip etti. İsrail”in İran”la kavgasını bölgesel bir savaşa çevirme çabası 7 Ekim 2023″te dikkatleri buraya toplamıştı. Arap Ligi Suriye”yi yanlarına çekmeye çalışırken Erdoğan da son çağrısını yapıyordu Esad”a.Doğru cevapları hemen veremeyebiliriz ancak doğru soruları sorabiliriz. Suriye”deki Kürtleri İran”a karşı öncü milis yapmak isteyenlere Ankara-Bağdat-Şam nasıl bir tutum sergileyecek? Rojavalılara Rojhilat rüyası izleten Avrupa diasporası ateşle oynuyor ve bunun bedelini tarih önünde verecek. YPG/SDG yapılanmasına İsrail/ABD tarafından yüklenen misyonun bedelini Suriye Kürtleri ödeyebilir.Öcalan bu gidişatı durdurabilir mi? DEM Parti yönetimiyle yaptığı görüşme büyüyü bozacaktır. İmralı eğer silah bırakma çağrısı yapmıyor ve aylara yayılacak bir heyet trafiği istiyorsa aslında gücünün olmadığı, örgütün ipinin tamamen uluslararası aktörlere geçtiği ortaya çıkacaktır. Yüksek egosuna rağmen bu riski alıp silah bırakma çağrısı yapabilir mi? Yakında göreceğiz.Bölgesel risklere karşı Ankara”nın çabası çok net. Suriyeli sığınmacıların güvenle yurtlarına dönmesi ve yeni Suriye”nin inşasında rol almaları hedefleniyor. Suriye”de herkesin temsil edildiği güçlü bir merkezi hükümet bölgeyi risklerden koruyacaktır.Suriye”yi Lübnan”laştırmak isteyenlere karşı Ankara diplomasiyi çalıştırarak uluslararası toplumu harekete geçirmek için kolları sıvadı. İç cephe ise daha sıkı tutulmalı.

Source: M. Yalçın Yilmaz


Faik Tanrıkulu yazdı: İran Suriye”de ne yapmak istiyor?

Baas rejiminin devrilmesinden sonra Suriye”den çekilmek zorunda kalan İran, ülkedeki Şii toplulukları harekete geçirerek bölgedeki istikrarı bozma girişimlerinde bulunuyor. Tahran”ın bu kışkırtıcı politikaları, devrik rejimin unsurlarını Lazkiye ve Tartus merkezli 17 yerleşim bölgesinde şiddet olaylarına sürükledi. Sahil şeridinde meydana gelen bu olaylar, 30″dan fazla kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı. Bu durum, İran”ın bölgede yalnızca nüfuz kaybını telafi etmeye çalışmadığını, aynı zamanda mezhep temelli gerilimleri derinleştirerek kaosu stratejik bir araç olarak kullandığını da gösteriyor.Peki, İran”ın Suriye”de bu kadar yoğun bir şekilde varlık göstermek istemesinin nedenleri neler?TARİHSEL MÜTTEFİKLİKTEN STRATEJİK ORTAKLIĞAİran ile Suriye arasındaki ilişkiler, 1980″lere kadar uzanan bir geçmişe dayanıyor. İran İslam Devrimi sonrası İran, Suriye ile stratejik bir ittifak kurarak Lübnan”daki Hizbullah”a destek sağlamak ve İsrail”e karşı caydırıcılığını artırmak için bu ülkeyi bir köprü olarak kullandı. İç savaşla birlikte ise bu ittifak, varoluşsal bir ilişkiye dönüştü. İran, Esad rejiminin ayakta kalması için milyarlarca dolarlık yardım yaptı, Şii milisleri sahaya sürdü ve doğrudan askeri müdahalede bulundu. Esed yönetimi, İran”ın Lübnan”daki faaliyetlerini desteklemekle kalmadı, aynı zamanda Hizbullah”a sağlanan silah ve mühimmat transferinde hayati bir köprü görevi gördü. 2006 yılında İsrail ile Hizbullah arasında yaşanan Temmuz Savaşı”nda (33 Gün Savaşı) İran ve Suriye”nin Hizbullah”a sağladığı destek, iki ülke arasındaki ittifakın derinliğini bir kez daha gösterdi. Savaş boyunca İran, Hizbullah”a milyonlarca dolar değerinde füze ve silah sağlarken, Suriye lojistik destek sunmuştu.MEZHEPSEL DİNAMİKLER Mİ, REALPOLİTİK Mİ?İran”ın Suriye”deki stratejisi genellikle mezhepçi bir bakış açısıyla değerlendiriliyor. Şii Hilali olarak adlandırılan İran-Irak-Suriye-Lübnan hattı, İran”ın bölgede Şii nüfuzunu genişletme politikasının bir parçası olarak görülüyor. Ancak bu perspektif, İran”ın stratejisinin yalnızca bir boyutunu yansıtıyor. İran”ın Suriye”deki varlığı aynı zamanda tamamen realpolitik bir zemine oturuyor. Örneğin, Suriye”deki askeri üsler ve lojistik koridorlar, İran”ın Doğu Akdeniz”deki jeopolitik etkisini artırmayı hedefliyordu.Şii milis grupları (örneğin, Iraklı Haşdi Şabi, Afgan Fatimiyyun Tugayı ve Pakistanlı Zeynebiyyun Tugayı) İran tarafından örgütlenerek Suriye”de savaştırıldı. İran, Esed rejiminin mezhepsel kimliğini vurgulayarak Şii ve Nusayri toplulukları arasında dayanışma oluşturdu. Şam ve çevresindeki kutsal mekanların korunmasını, Şii nüfusu mobilize etmek için kullandı. Özellikle Zeynep Türbesi”nin korunması, İran propagandasında önemli bir yer tuttu. İranlı şirketler, Suriye”deki fosfat madenlerini işletme hakkını kazandı ve Tartus limanı gibi stratejik noktalarda kontrol sağlamıştı.İran”ın lider kadrosu, Suriye”yi “direniş ekseninin kalbi” olarak tanımladı. Eski Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani, Suriye”nin İran için “Batı Asya”da savunma hattı” olduğunu vurgulamıştı. İran dini lideri Ali Hamaney ise Suriye”deki çatışmayı “İslam”ın varlık mücadelesi” olarak nitelendirdi.İran, “Kutsal mekanlarımız tehdit altında” söylemiyle müdahil olduğu Suriye”de, bu kez eski bir türbenin yakıldığına dair bir video yayımlayarak ülkede yeni bir iç savaş başlatma çabası içinde. Geçtiğimiz hafta İran dini lideri Ali Hamaney, “Suriyeli gençlerin kaybedecek bir şeyi yok. Bu durumun sorumlularına karşı güçlü bir iradeyle durmalılar” diyerek Nusayri gençleri açıkça ayaklanmaya teşvik etmişti. Benzer şekilde, İran destekli “din adamları” da tehditler savurarak kitleleri yeni yönetime karşı savaşmaya çağıran gösteriler düzenliyor.Bir diğer yandan İran hem Lübnan”da hem de Suriye”de kaybettiği nüfuzunu farklı senaryolar ve provokasyonlarla geri kazanmaya çalışıyor. Ağır yaptırımlar ve ekonomik krizle mücadele eden İran, Suriye”deki kayıplarını mezhepsel tahrik yoluyla telafi etme arayışında.

Source: Faik Tanrıkulu


İbrahim Güneş yazdı: Kimlerin kuyruğuna bastık!

Türkiye Yüzyılı”nı inşa süreci aynı zamanda birçok ülke ve güce karşı da bir meydan okuma…Öncelikle ülke içindeki “istemezük, yaptırmazuk” muhalefeti ile “bizden bir şey olmaz” zihniyetini yıkmanız gerekiyor.Allah”a şükür bu konuda epey mesafe almayı başardık.Artık dünyada adından söz ettiren,”Batı ne yapacak?” diye bakan değil,”Bizim stratejimiz ne olacak?” diye kafa yoran bir kurmay akıl var memlekette.Batı”nın Orta Doğu diye yaftaladığı bizim yakın coğrafyamız hatta komşularımız üstüne oynanan oyunları bozabilen, elini tutanların elini bırakmayan ve kendisine güvenenleri yolda bırakmayan bir Türkiye var.Elbette tüm bunlar aynı zamanda bazı güçlerin, ülkelerin de kuyruğuna basmak anlamına geliyor.Örneğin Libya”da Fransa”nın Yunanistan”ın kuyruğuna basıyorsunuz. Ermenistan”ın işgaline karşı mücadele ederken karşınıza yine Fransa, ABD gibi güçler çıkıyor.Suriye”de örneğin iki buçuk ülke her daim iş başında oluyor.ABD, İngiltere ve Fransa…Aynı Fransa”yı KKTC üstünde korsan uçuş yaparken görüyoruz mesela… Rumlar sırtını Batı cephesine yaslayan şımarık bir çocuk gibi “Kıbrıs”ın sahibi biziz” hezeyanı ile Fransa üstünden bizi kışkırtmaya çalışıyor. ABD ile savunma anlaşmaları imzalıyor.Limanlar inşa ettiriyor. En son ABD Denizaltıları Rum Kesimi”nde boy gösterirken görüntülendi. Rumlar bununla da yetinmedi, KKTC”nin bölgesinde kalan 5. Parselde doğalgaz arama yapacağını duyurdu. Bakalım cesaret edebilecekler mi?Geçmişte Türkiye Atina”nın ve Rum Kesimi”nin bu hamlelerine karşı dirayetli durdu. Deyim yerindeyse burunlarını sürttü.Türkiye”nin Kıbrıs”ta iki devletli çözüm önerisi kimyalarını bozduAma enseyi de karartmamak lazım, 2025 yeni sınamalarla ve fırsatlarla geldi… Suriye”deki geçici yönetimin bakanları Türkiye ile ülkenin ihyası, altyapı, üstyapı ve ulaşım ağlarının ayağa kaldırılması, yönetilmesi için iş birliği mesajları vermeye başladı bile. Irak bize güveniyor. Lübnan sırtını bize yaslamak istiyor. Yani Türkiye için yeni fırsat pencereleri sonuna kadar açılıyor.Şimdi baktığınızda en eski komşularımızdan birisi, Fars siyaseti, Acem oyunları diye ünlenmiş bir ülke İran.Ancak son dönemdeki hamlelerine baktığınızda “acaba bir akıl tutulması mı var?” Diye düşünmeden edemiyor insan.Zira Türkiye”ye karşı geçmişte de saman altından su yürütme operasyonları yaparlardı ama Suriye”deki yenilginin hırsıyla gözünü kin bürümüş gibi davranıyorlar.Örneğin, 23 Ağustos 1514″teki Çaldıran Savaşı akıllarına geliyor. Yazın yapılan Yavuz Sultan Selim”in, Şah İsmail”e karşı ezici bir şekilde kazandığı savaşın anmasını kış ortasında yapıyorlar. Üstüne İran televizyonlarında canlı yayınladıkları anma töreninde meddahlar çıkıyor. Azerbaycan ve Türkiye”yi doğrudan hedef alan saçma sapan ifadeler kullanıyorlar. Yani Türkler 5 asırdır bizim düşmanımız mesajı veriliyor. Tahran yönetimi içini böyle soğutuyor. İranlıları bu şekilde rejimin arkasında topladığını düşünüyor olabilir. Ama aslında ciddi zemin kaybediyorlar.Sonra İranlı yöneticiler çıkıyor. Şii Hilali hezeyanı ile bölgedeki döktükleri kan yetmezmiş gibi yeni isyan çağrıları yapıyor. Suriye gençlerini sokağa dökmeye çalışıyor. Hala Irak”taki Talabani aşireti üstünden DEM Parti ve PKK/YPG üstünden bir hamle yapabilir miyim hesapları içine giriyor.Oysa Türkiye ve Suriye ile uğraşmak yerine yaklaşan tehlikeye odaklanmaları gerekiyor. ABD”nin seçilmiş Başkanı Trump açık açık kendi döneminde İran”ın hedef tahtasında olacağını açıkladı. Aynı şekilde İsrail Başbakanı Netanyahu da “İran”da rejimi devirmek için çalışacağız” mesajları verdi. Yani İran”ı çok zor sınamalar bekliyor. Ve bu süreçte Türkiye tüm bu yaşananlara, Tahran yönetiminin akıl tutulması içeren stratejisine rağmen elini uzatıyor. Dışişleri Bakanı Fidan”ın “İran yaşananlardan ders çıkarmalı. Biz de komşumuza yardımcı olmalıyız” açıklaması çok dikkat çekici. Hatırlarsanız Cumhurbaşkanı Erdoğan da yazın Esed”e benzer uyarılarda bulunmuş. Elini uzatmıştı. Esed”in kibirli cevapları ve şu andaki durumu ortada… Bu yüzden Tahran yönetimi ateşle oynuyor. Yangına körükle gidiyor. Ama bu ateş kendisini de yakabilir. Irak, Lübnan, Suriye gibi ülkeleri kaybeden İran”ın Türkiye”nin uzattığı eli tutma konusunda bir kez daha derin derin düşünmesinde fayda var gibi görünüyor.Şimdi sözü hiç uzatmadan bir liste halinde hafızamızdaki söylemleri buraya yazayım. Siz takdir edin.”Libya”da BM ambargosunu deliyoruz””Ne işimiz var Libya”da””Irak ve Suriye”den asker çekelim””PYD bize mi saldıracak””Somali tezkeresine hayır””Bu hükümet dünyanın en iyi işini de yapsa biz alkışlayacak değiliz””Maalesef Azerbaycan”a silah yardımı yapıyoruz””Esed af çıkardı, Suriyeliler aftan yararlanıp dönsün”Sizce de CHP”nin artık muhalefet anlayışını değiştirmesi gerekmiyor mu? Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın “Sadece dışarıdan gelen saldırıları değil aynı zamanda içerdeki gaflet, dalalet hatta ihanet odaklarıyla da uğraştık.” İfadesinin adresinin CHP olması yürek acıtıcı değil mi?Bu yüzden 2025″te umarız CHP de Batı başkentlerinde ikbal aramayı bırakıp, yerli ve milli siyasetle sırtını millete yaslar… Zira şimdilik aradığımız CHP”ye ulaşılamıyor…İnsan Galata Köprüsü”ne akın edenleri gördükçe milletiyle gurur duyuyor. Zira zalime karşı her daim mazlumun yanında olduk, olmaya da devam ediyoruz. İnsanlığın İsrail”in Gazze”deki soykırım saldırılarına karşı toplu çarpan yürekleriyle oluşturduğu ses dalgası tüm dünyayı dolaşıyor. Filistin bayrağını artık çocuklar bile ezbere biliyor. Netanyahu hakkındaki tutuklama kararı sebebiyle İsrail”den dışarı çıkmaktan korkar hale geldi. Yeni yıla İsrail bombaları altında giren Gazzeliler açlıktan, soğuktan bebeklerini kaybediyor.Bu yüzden herkesin karınca misali safını belli etmesi gerekiyor.Ve son bir not: Boykot meselesini hafife almayın, bir yaşam biçimi haline getirmeye çalışın lütfen.

Source: İbrahim Güneş


Trump: “ABD tüm dünyanın alay konusu haline geldi”

2025″e saldırı olaylarıyla giriş yapan ABD”nin seçilmiş başkanı Donald Trump, Truth Social sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, ABD”nin tüm dünyanın alay konusu haline geldiğine dikkat çekti. Saldırıların sınır sorunundan ve zayıf liderlikten kaynaklandığının altını çizen Trump, “Ülkemiz bir felaket, tüm dünyada alay konusu. Açık sınırlarla, etkisiz ve neredeyse yok denecek kadar zayıf bir liderlik olduğunda olacak olan budur. Demokratlar, ülkemizde bunların yaşanmasına izin verdikleri için utanmalılar.” ifadelerine yer vererek, Başkan Joe Biden yönetimini suçladı. Saldırılar arasında bağlantı var mı? Tesla”nın sahibi ABD”li iş insanı Elon Musk, sosyal medya hesabından, New Orleans”taki saldırıda kullanılan araç ile Trump”ın otelinin önünde alev alan Tesla”nın aynı yerden kiralandığına işaret ederek, olaylar arasında bağlantı olabileceğini iddia etmişti.

Source: Dünya Gazetesi


Trump: Tüm dünya ABD ile alay ediyor

Trump, Truth Social sosyal medya hesabından ABD deki saldırılara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. habericionecikanlar#100#left# Trump, Demokratlar, ülkemizde bunların yaşanmasına izin verdikleri için utanmalılar. ifadelerine yer vererek, Başkan Joe Biden yönetimini suçladı.

Source: Habertürk


Trump, Biden yönetimini topa tuttu: Tüm dünyada alay konusu olduk

Trump, “Truth Social” sosyal medya hesabından ABD”deki saldırılara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.Demokratları ve yetkilileri görevlerini yerine getirmemekle suçlayan Trump, “Ülkemiz bir felaket, tüm dünyada alay konusu. Açık sınırlarla, etkisiz ve neredeyse yok denecek kadar zayıf bir liderlik olduğunda olacak olan budur.” ifadesini kullandı.Trump, “Demokratlar, ülkemizde bunların yaşanmasına izin verdikleri için utanmalılar.” ifadelerine yer vererek, Başkan Joe Biden yönetimini suçladı.- ABD, YENİ YILA SALDIRIYLA GİRDİNew Orleans”ın Bourbon Caddesi”nde yeni yılın ilk saatlerinde aracın hızla kalabalığın arasına dalması sonucu ilk belirlemelere göre 10 kişinin öldüğü, en az 35 kişinin yaralandığı bildirilmişti.Saldırgan, olay yerinde polisle girdiği silahlı çatışmada öldürülmüştü.Amerikalı yetkililer, saldırganın Texas eyaletinden 42 yaşındaki “Shamsud Din Jabbar” adlı ABD vatandaşı ve eski asker olduğunu açıklamıştı.Yeni yılın ilk günü Las Vegas”taki Trump otelinin önünde de Tesla marka bir araç patlayarak yanmış, olayda 1 kişinin hayatını kaybettiği, 7 kişinin de yaralandığı belirtilmişti.Tesla”nın sahibi ABD”li iş insanı Elon Musk, sosyal medya hesabından, New Orleans”taki saldırıda kullanılan araç ile Trump”ın otelinin önünde alev alan Tesla”nın aynı yerden kiralandığına işaret ederek, olaylar arasında bağlantı olabileceğini iddia etmişti.

Source: Www.star.com.tr


Sadakat Cihan”a kuma getirdi izleyicilerden “yeter artık Sadakat” isyanı

Uzak Şehir”in 8. bölümünde hanım ağa Sadakat, yine ortalığı karıştırmaya devam ediyor. Sadakat”ın Cihan”dan hamile kalması için eve kuma getirmesi pes dedirtti. Kuma sahnesine izleyicilerden tepki yağarken Sadakat hanım hedefteydi. Yorumlarda “Sadakat”tan gına geldiği bölümdü”, “tüm tuşlara bastı”, “Sadakat yeter bir dur artık”, “Sadakat yüzünden final yapar bu dizi bu şekilde devam ederse soğumam yakın”, “Sadakat yeter ya bı rahat bırak şu güzelim çifti sal ya” dikkat çekti.

Source: Internet Haber


Emine Erdoğan”dan Regaip Kandili mesajı

Emine Erdoğan”ın yaptığı paylaşım şöyle:Regaip Gecesi, yüreklerin arındığı, umutların tazelendiği rahmet gecesidir.Bu kutlu gecede, dualarımız mazlumlar için adalete, çaresizler için umuda dönüşsün. İnsanlığa barış, kalplerimize huzur, dünyamıza iyilikler nasip olsun.Ülkemizin, milletimiz ile tüm İslam âleminin Regaip Gecesi’ni ve üç aylarını tebrik ediyorum.

Source: Hurriyet.com.tr


SON DAKİKA! Gözler o saate çevrildi! DEM Parti heyeti Bahçeli ile görüşecek

Son dakika haberleri: Teröristbaşı Abdullah Öcalan ile görüşen DEM Parti milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, daha önce açıkladıkları üzere Meclisteki siyasi partilerle görüşme turuna başlıyor. Heyet, İmralı ziyareti sonrasında ilk olarak DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan”ı gelişmeler konusunda bilgilendirdi. Ahmet Türk”ün de dahil olacağı heyet, bugün saat 13.30″da TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş”la, saat 15.00″te ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşecek. Buldan, Önder ve Türk”ten oluşan heyet, Meclisteki siyasi parti ziyaretlerini tamamladıktan sonra STK”lar, sendikalar, emek ve meslek örgütleri dahil olmak üzere çeşitli toplumsal çevreleri de ziyaret edecek. İmralı”daki görüşmeler konusunda bilgilendirmenin yapılacağı, görüş ve önerilerin alınacağı ziyaretleri tamamladıktan sonra heyetin kamuoyuna geniş bir açıklama yapacağı öğrenildi. NE OLMUŞTU? MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 1 Ekim”de yasama yılı açılışında DEM Parti Başkanları”yla el sıkışmış ve sonraki günlerde teröristbaşı Öcalan”ın terör örgütü PKK”ya silah bırakması çağrısı yapmasını istemişti. Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada “Teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti Grup Toplantısı”nda konuşsun, terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın.” ifadelerini kullanmıştı. Bahçeli”nin çağrısının ardından DEM Milletvekili Ömer Öcalan adaya giderek amcasıyla görüşmüştü. Bahçeli, daha sonra DEM Partili yetkililer ile Öcalan arasında temas kurulmasını istemişti. “TÜRK-KÜRT KARDEŞLİĞİNİ GÜÇLENDİRMEK TARİHİ BİR SORUMLULUKTUR” İmralı”da gerçekleşen görüşmenin ardından DEM Parti heyetinden yapılan ilk açıklamada, “Türk-Kürt kardeşliğini güçlendirmek tarihi bir sorumluluktur.” denildi. Açıklamada teröristbaşı Öcalan”ın “Sürecin başarısı için en önemli zemin TBMM. Gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım.” dediği aktarıldı. MHP lideri Bahçeli”den DEM Parti-İmralı görüşmesi sonrası ilk mesaj: Çözüm veya açılım süreci yoktur Son dakika: DEM Parti”den İmralı görüşmesi sonrası ilk açıklama! “Türk-Kürt kardeşliği” vurgusu

Source:


“Deli raporum var, bana bir şey olmaz” diyerek tehdit ettiği eşini vahşice katletti

Katiller caydırıcı cezalar almadıkça kadın cinayetleri boyut değiştirerek devam ediyor. Vahşetin adresi bu kez Van oldu. EŞİNİ VAHŞİCE KATLETTİ Çaldıran ilçesinde 26 Aralık 2024″te 17.30 sıralarında bir aile apartmanında iddiaya göre, Reşat Çakırbeyli, eşi F.Ç”yi (28) darbettikten sonra bıçaklayarak ölüme terk etti. CİNAYET ESNASINDA ÇOCUKLAR ALT KATTAYDI Cinayet esnasında çiftin iki çocuğunun alt katta olduğu öğrenildi. Güvenlik kameraları görüntüleri sayesinde yakalanan zanlı Reşat Çakırbeyli, tutuklanarak cezaevine gönderildi. “DELİ RAPORUM VAR, BANA BİR ŞEY OLMAZ” TEHDİDİ Zanlının ifadesinde olay anını hatırlamadığını söylediği öğrenildi. Reşat Çakırbeyli”nin daha önce eşini “Deli raporum var, bana bir şey olmaz.” diyerek defalarca tehdit ettiği iddia edildi. ÇOCUKLARI İÇİN ŞİDDETE KATLANMIŞ F.Ç”nin cenazesi, Kuzey Irak”ta görev yapan kardeşi Hüseyin Şapcı tarafından Yukarıkaşıkara köyüne getirilerek 29 Aralık 2024″te köy mezarlığında defnedildi. Ailesi, F.Ç”nin yazın köyü ziyaret ettiğinde babaannesine, eşinden gördüğü tehdit ve şiddeti anlattığını, ancak çocukları için geri dönmek zorunda kaldığını dile getirdi. “EN AĞIR ŞEKİLDE CEZALANDIRILSIN” F.Ç”nin kardeşi Hüseyin Şapcı, mezarı başında yaptığı açıklamada, “Ablam çok güler yüzlü, çevresine mutluluk saçan bir insandı. Bu korkunç olay hepimizi derinden etkiledi. Ablam, çocukları için şiddete rağmen ayrılmayı düşünmedi. Devletimizden failin en ağır şekilde cezalandırılmasını talep ediyoruz.” dedi. “İKİ YETİM ÇOCUK GERİDE KALDI” Merhumun halası Ayşe Arslan, “Yeğenim hiçbir suçu yokken vahşice öldürüldü. İki yetim çocuk geride kaldı. Devletimizden adaletin yerini bulmasını istiyoruz.” ifadelerini kullanırken, kuzeni Mihriban Akkaya, “Ablam gençliğinin baharındaydı. Mekanı cennet olsun. Failin cezasını çekmesini istiyoruz.” diyerek gözyaşlarına boğuldu. KADIN AVUKATLAR GÖNÜLLÜ OLDU F.Ç”nin davası, dört kadın avukat tarafından gönüllü olarak üstlenildi. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor.

Source: Haberler


Bahşiş alan kuryeden anlamlı hareket

Sosyal medyada yürekleri ısıtan bir görüntü paylaşıldı. Bir kurye, sipariş götürdüğü adreste bulunan küçük bir çocuktan 20 lira bahşiş aldı. Parayı alan kuryenin paylaştığı video, kısa sürede sosyal medyada viral oldu. “SENİ YETİŞTİREN AİLEYE KURBAN OLAYIM” Bahşişi alan kurye o anları şu sözlerle anlattı: “Seni yetiştiren aileye kurban olayım. 10-12 yaşında çocuk çıkardı 20 lira bahşiş verdi. O mütevazilik, hoş görü, öğrenmiş olduğu medeniyet yeter. Kapıda veriyor, “Ağabey hakkını helal et, o kadar badireler atlatarak geliyorsunuz” diyor. “Elimde bu var” deyip cebindeki parayı veriyor. Bize de bunu ihtiyaç sahibi birine vermek yakışır.” PARAYI KIZ ÇOCUKLARINA VERDİ Paylaşılan görüntülerde motoruna binen kuryenin, kırmızı ışıklarda su satan iki küçük kıza denk geldiği görülüyor. Kızlara “Şuradan geçen bir ağabey gönderdi. Beraber bölüşün tamam mı?” diyerek parayı veren kurye, sonrasında yoluna devam ediyor.O anlara sosyal medyada çok sayıda kullanıcıdan “Helal olsun sana” yorumları yapıldı.

Source: Haberler


“Mansur Yavaş nasıl önde olur?” diyen İmamoğlu anket yaptırdı! İşte çıkan sonuç

Erken seçim tartışmaları devam ederken CHP içerisinde de kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı da uzun süredir kamuoyunu meşgul eden konulardan biri… Yapılan anketlerde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş”ın önde çıkması üzerine harekete geçen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, danışmanı aracılığıyla kendilerine özel bir anket çalışmaları yaptırdı. Ancak yapılan bu ankette de sonuç değişmemiş. DİKKAT ÇEKEN RAPOR Yapılan anketten CHP lideri Özgür Özel”le ilgili veriler İmamoğlu”nun dikkatini çekti. Anket firmasından bu yönde bir rapor istedi. Hazırlanan rapordan Özgür Özel”in Ekrem İmamoğlu”nun oylarını aşağıya çektiği yönünde bir sonuç çıktı. Bu gelişme üzerine harekete geçen İmamoğlu”nun ekibi, sosyal medya paylaşımlarında ve İmamoğlu”yla ilgili haberlerde Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı sıfatını kullanma kararı aldı. Böylece kendisine Özgür Özel”den bağımsız bir kimlik oluşturmayı hedefliyor. Öte yandan ASAL Araştırma, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir çalışmada katılımcılara “Türkiye”de en çok beğendiğiniz siyasetçi kimdir?” sorusunu sormuştu. Bu ankette Cumhurbaşkanı Erdoğan yüzde 20.2 ile birinci sırada, Mansur Yavaş yüzde 16.5 ile ikinci sırada, Ekrem İmamoğlu ise yüzde 12.0 ile üçüncü sırada yer almıştı.

Source: Haberler


Hadise”nin Narin için söylediği şarkıya tepki yağdı! Ahmet Hakan: Tam bir duyar kasma süper samimiyetsiz…

Hadise, Diyarbakır”da katledilen minik Narin Güran için “Sıfır Tolerans” şarkısını söyledi. Sahneye çıkan Hadise “”Narinlerimiz için söylüyorum bu şarkıyı. Umarım yeni yılda böyle haberlerle karşı karşıya kalmayız. Narinlerimizi kaybetmeyiz.”” dedi. Hadise”nin bu parçayı Narin”e ithaf ederek söylemesi tepki çekti. Hadise”ye tepki gösteren isimlerden biri de Ahmet Hakan oldu. Hakan “Hadise’nin bu yaptığı, tam bir duyar kasma.Süper samimiyetsiz.” dedi ve yazısında şunları kaydetti: “Yılbaşı gecesi.Hadise ekranda.Şarkısını söyleyecek.Ama önce bir sosyal mesaj.“Narin’ler ölmesin, şeker de yiyebilsin” falan edebiyatı. Hadise’nin bu yaptığı, tam bir duyar kasma. Süper samimiyetsiz. Nereden mi biliyorum? Şuradan: Samimi olsa… Eski sevgiliye fırça atma şarkısı olan “Sıfır Tolerans” isimli şarkısını “Narin’ler için söylüyorum” diye takdim etmezdi. Nasıl ve neden öldürüldüğü bile belli olmayan minicik bir kız çocuğunun ardından söylenecek şarkı değildir o. Hadise’nin bunu yaparken Narin için milim empati geliştirmediğine hem yemin edebilirim hem de iddiaya girebilirim.” Yazının tamamını okumak için tıklayın

Source: Internet Haber


AA, çatışmalardan kaçan Sudanlıların yaşam mücadelesi verdiği kampı havadan görüntüledi

Başkent Hartum”un kuzeyindeki Şendi şehrinde bulunan Goz el-Hac Kampı”na sığınan binlerce Sudanlı, yaklaşık iki aydır soğuk hava ve gıda sorunuyla mücadele ediyor.

Doğu Afrika ülkesi Sudan’da Nisan 2023’ten bu yana ordu ile HDK arasındaki çatışmalar sürüyor.

Ülkedeki çatışmalar sebebiyle altyapı, ekonomi, eğitim ve sağlık gibi alanlarda ciddi yıkım yaşanırken halk, türlü zorluklarla karşı karşıya kalıyor.

Ordu ile bir zamanlar ona bağlı HDK arasında askeri reform ve entegrasyon gibi konulardaki anlaşmazlıklar nedeniyle süren çatışmaların sona ermesi için başlatılan tüm çözüm girişimleri sonuçsuz kaldı.

Birleşmiş Milletlere (BM) göre, çatışmalar sonucu 20 binden fazla kişi hayatını kaybetti, ülkeden ayrılanların sayısı 3 milyonu geçti, 9 milyona yakın kişi ülke içinde yerinden edildi, 25 milyondan fazla kişi ise insani yardıma muhtaç durumda.

Başkent Hartum”un yaklaşık 200 kilometre kuzeyindeki Goz el-Hac Kampı”na sığınan yaklaşık 8 bin Sudanlı, 300″e yakın çadırın bulunduğu kampta yaklaşık iki aydır zor şartlar altında yaşam mücadelesi veriyor.

Anadolu Ajansının (AA) havadan görüntülediği kamptaki Sudanlılar, evlerinden ayrılmak zorunda kaldıkları süreçleri ve yaşam mücadelelerini anlattı.

“Hayatta kalacak kadar yemek yiyebiliyoruz”

Kampa sığınan eczacı Favvaz Abdulbaki, “HDK milisleri, köyümüze geldikten sonra cehennemde gibiydik. Tarifi imkansız ve acı dolu günlerdi.” dedi.

Kendilerine insan değillermiş gibi davranıldığını belirten Abdulbaki, evlerini terk etmek zorunda kaldıklarını söyledi.

Abdulbaki, “Kalan her şeyimizi arkamızda bıraktık. Her şeyi kaybettik. Paramızı, evimizi kaybettik. Evimize dönmek istiyoruz.” şeklinde konuştu.

Kamptaki zor şartlara değinen Abdulbaki, “Burada çok sorun yaşıyoruz. Yemek ve battaniyede sorun var ancak hayatta kalacak kadar yemek yiyebiliyoruz. Bazı yardım kuruluşları ve hayırseverler yardım ediyor ama bu yeterli değil. Uluslararası örgütlere mesajım: Bize yardım edin, insanlar burada acı çekiyor.” ifadelerini kullandı.

Sudanlı öğretmen Halid Muhammed Cafer, HDK üyelerinin köylerine girmesi üzerine Cezira eyaletinin doğusundaki Branku köyünden kampa geldiğini belirtti.

Cafer, “HDK, köyümüze her yerden girdi ve bizimle birlikte oldukları süre boyunca olağanüstü acılar çektik. HDK milisleri, evlerde bizimle yaşadılar, bizi dövüyorlar, bizden altın, silah, cep telefonu istiyorlardı hatta namusumuza göz dikmeye başladılar.” dedi.

Yaklaşık iki ay önce tüm Branku halkıyla sabah ezanında yaya olarak yola çıktıklarını anlatan Cafer, yanlarındaki hasta, yaşlı ve çocuklarla susuzluk ve gıda sıkıntısı gibi zor şartlarda yürüyerek köyden ayrıldıklarını söyledi.

Yolda doğum yapanlar, yılan sokmasından ölenler

Cafer, “Yolda ağaçların altında doğum yapan kadınlar da vardı. Yaklaşık 35 ila 50 kilometre uzunluğundaki yol boyunca çok sayıda insan hayatını kaybetti. Küçük çocukların bacakları şişti ve birkaçı kampa vardıktan sonra öldü hatta yolun zorluğu ve mesafenin uzun olması nedeniyle kampa ulaştıktan sonra annem vefat etti.” ifadelerini kullandı.

Kampta gıda sıkıntısı, soğuk ve hastalıklarla mücadele ettiklerini belirten Cafer, akrep ve yılan sokması gibi vakaların da görüldüğünü ve birkaç gün önce iki kardeşin yılan sokması sonucu hayatını kaybettiğini sözlerine ekledi.

Ravda et-Tayyib Muhammed Ahmed de “Erkeklerimiz ölümden korktukları için değil namuslarını ve ırzlarını korumak için köyden çıktık. Hiçbir insan, namusunun gözü önünde çiğnenmesini kabul etmez.” diye konuştu.

Köydeki bütün hayvanlarının, arabalarının ve diğer eşyasının alındığını anlatan Ahmet, milislerin halka kötü muamele ettiklerini söyledi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


BM Suriye Özel Temsilcisi Pedersen: “Suriye”nin toprak bütünlüğü tam anlamıyla yeniden tesis edilmeli”

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Suriye ziyaretine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Beşşar Esed rejiminin çöküşüyle 50 yıldan fazla süredir maruz kaldıkları baskıcı ve otoriter rejimden kurtulan Suriye halkının tarihi bir dönüm noktasında bulunduğuna işaret eden Pedersen, Suriye”nin, yönetimsel değişimler, gelişen askeri dinamikler ve ekonomik krizin şekillendirdiği derin bir değişim sürecine girdiğini kaydetti.

Pedersen, Suriyelilerin, gelecek dönemde karşılaşacakları zorluklara rağmen daha güzel ve parlak bir gelecek için umut dolu olduğunun, toplumun her kesiminde ülkeyi yeniden inşa etme ve demokrasi ile kapsayıcılık temelinde şekillendirme konusunda ortak bir sorumluluk duygusunun hakim olduğunun altını çizdi.

– “Suriyeliler, umutlarını hiçbir zaman kaybetmedi”

Pedersen, Suriye ziyaretine ilişkin, “Hayal edilemez zorluklara rağmen, Suriyeliler umutlarını ve heveslerini hiçbir zaman kaybetmedi. Daha güzel yarınlar için besledikleri bu umut oldukça ilham verici. Bu nitelikler, yakın zamanda yaptığım ziyaret esnasında bende derin bir etki bıraktı.” ifadelerini kullandı.

Ülkedeki değişim sürecinin kolay olmadığını fakat süreç boyunca umut vadeden anların yaşandığını belirten Pedersen, buna örnek olarak, yıllarca ayrı düşmüş ailelerin nihayet yeniden bir araya gelerek bir zamanlar sonsuza dek kaybettiklerine inandıkları evlerine geri dönmesini gösterdi.

Pedersen, rejimin devrilmesiyle Sednaya Hapishanesi”nde tutulanların ve ailelerin maruz kaldığı dehşetin gözler önüne serildiğini söyleyerek, “En önemli anlardan biri de Esed rejiminin hapishanelerinde hayal bile edilemeyecek şartlarda kalan binlerce masum sivilin serbest bırakılmasıydı. Bu adeta bir mucize.” dedi.

Kayıp on binlerce kişinin akıbetinin ise hala bilinmediğini vurgulayan Pedersen, sayısız ailenin, kayıp sevdiklerinden herhangi bir haber beklerken acı çekmeye devam ettiğini söyledi.

– “Tüm saldırganlık eylemleri derhal durdurulmalı”

Pedersen, Suriye”deki durumun son derece kırılgan olduğuna dikkati çekerek, aralarında Şam”ın da bulunduğu bazı bölgelerde hayatın nispeten sakin ve istikrarlı ilerlediğini, ülkenin kuzeydoğusu dahil bazı bölgelerinde ise çatışmaların sürdüğünü aktardı.

Sivillerin korunmasının ülkedeki acil önceliklerden biri olmaya devam ettiğini söyleyen Pedersen, “Suriye”nin egemenliği, toprak bütünlüğü ve birliği tam anlamıyla yeniden tesis edilmeli. İsrail”inkiler de dahil olmak üzere tüm saldırganlık eylemleri, hem Suriye hem de bölgede daha güvenli ve istikrarlı bir geleceğin sağlanması için derhal durdurulmalı.” şeklinde konuştu.

– Suriye”deki yeni süreçte kapsayıcılık vurgusu

Pedersen, rejimin devrilmesiyle başlayan sürecin, uluslararası toplumun güçlü desteğiyle, Suriyeliler tarafından şekillenmesi gerektiğini kaydetti.

Süreç boyunca özellikle insan haklarıyla kadın haklarının korunması ve bunlara saygı gösterilmesine önem verilmesi gerektiğinin altını çizen Pedersen, “Siyasi geçiş süreci, Suriye halkının öncülüğünde, kapsayıcı ve güvenilir olmalı, toplumun her kesiminin tam anlamıyla temsil edilmesini ve barışçıl bir Suriye”ye entegre edilmesini sağlamalıdır.” diye konuştu.

Pedersen, kadınların Suriye”nin geleceğini şekillendirme aşamasına aktif katılımının sağlanması gerektiğini belirtti.

Uluslararası standartlar doğrultusunda, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 2254 sayılı kararında öngörüldüğü üzere özgür ve adil seçimlerin düzenlenmesiyle yeni bir anayasal çerçevenin oluşturulmasının kritik önem taşıdığını ifade eden Pedersen, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu adımlar, sadece hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi için değil, aynı zamanda sosyal uyumun teşvik edilmesi ve kalıcı barışın sağlanması için de gerekli. BM”nin rolü, bu çabaları desteklemek, teknik yardım sunmak, diyaloğu kolaylaştırmak ve uluslararası normlara uyulmasını sağlamak açısından kritik olacaktır.”

Pedersen, Suriye”de uzun zamandır dünyadaki en büyük insani krizlerden birinin yaşandığına işaret ederek, BM ve ortaklarının, sahadaki durumu değerlendirmek, müdahalelerini halkın değişen ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde farklılaştırmak ve toparlanma çabalarını desteklemek için kararlılıkla çalışmayı sürdüreceğinin altını çizdi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


FETÖ’nün Almanya kalesi sarsıntıda

Almanya, 15 Temmuz başarısız darbe girişimi öncesi ve sonrasında FETÖ için en güvenli ülkelerden biri konumunda yer alıyor. FETÖ”nün 1990″ların başlarından itibaren Almanya”da önemli örgütsel yatırımları bulunuyor. Örgütün, elebaşı Fetullah Gülen”den sonra en önemli yöneticilerinden olan Avrupa kıtasındaki örgüt yapısının sözde sorumlusu Abdullah Aymaz da Almanya”da yaşıyor. Aymaz, örgüt ile ilgili tüm faaliyetlerini yine Avrupa”nın en büyük ekonomisine sahip Almanya”dan yürütüyor. FETÖ”nün en önemli isimlerinden Aymaz gibi birçok FETÖ”cü de yine Almanya”da ikamet ediyor. Türkiye”den firar eden FETÖ mensuplarının yaklaşık dörtte biri de yaşamak için Almanya”yı seçiyor. Almanya”nın FETÖ”cülere kucak açmasının altında işgücünün yanı sıra politik nedenler de bulunuyor. 15 Temmuz başarısız darbe girişiminin planlayıcılarından Adil Öksüz”ün de Türkiye”den kaçtığı ve son görüldüğü yerin Almanya olduğu biliniyor. FETÖ “MAHREM” TAKTİĞİNE ALMANYA”DA DEVAM EDİYOR Başarısız darbe girişimi sonrasında Türkiye”den firar eden FETÖ”cü askerlerin birçoğu Almanya”ya kaçtı. Ayrıca, NATO görevindeyken Türkiye”ye çağrılmalarına rağmen firar edip Almanya”da yaşamaya başlayan FETÖ”cü askerlerin sayısı da oldukça fazla. Avrupa Birliği”nin en güçlü ülkelerinin başında yer alan Almanya, FETÖ”nün mahrem yapılanmalarının en canlı olduğu ülkelerden biri. Örgüt, Türkiye”de kurduğu çarkı Almanya”da da aynı şekilde sürdürüyor. Burada kontrolü ellerinde tutmaya çalışan “mahrem abiler”, özellikle firari askerler üzerinde etkilerine devam ediyor. Firari askerler diğer FETÖ”cüler ile görüştürülmüyor. İş, ev ve ailelerinin ihtiyaçları da örgüt tarafından karşılanıyor. Örgüt, Almanya”daki FETÖ mensuplarından,özellikle de Türkiye”de ihraç edilen asker ve polislerden vatandaşlık almalarını çok önemsiyor. Örgüt, FETÖ”cü ihraç asker ve polislerin Almanya”da topluma entegre olmalarını ve Almanya”da kamu kurumlarında kendi iş kollarındaki kadrolara sızmalarını istiyor. Örgütün son beş senedir bu konuda ciddi bir planlama içinde olduğu, program ve yatırım yaptığı, bu sayede kademeli olarak Almanya kurumlarına sızarak gücünü Almanya bürokrasisinde de sürdürmeyi hedeflediği biliniyor. FETÖ”NÜN ALMANYA KALESİ SARSINTIDA Almanya”nın Magdeburg kentinde 21 Aralık”ta Noel Pazarı”nda gerçekleşen saldırı, ülkede yaşayan tüm göçmenler için tehlike çanlarının çalmasına neden oldu. Saldırının failinin uzun süredir Almanya”da yaşayan Suudi Arabistan kökenli bir göçmen olması nedeni ile ülke genelinde göçmenlere karşı protestolar başladı. Göçmenlere karşı başlamış bu protestolar ise en çok FETÖ”cüleri etkiledi. Örgütün yatırım yaptığı Almanya planı bozulamaya başladı. Şubat 2025″te yapılacak seçimlerde aşırı sağın güçlenmesi ile göçmen karşıtlığı yönündeki seçmen baskısının, vatandaşlık işlemlerinin engellemesinden endişe duyuluyor. Bu nedenle özellikle firari FETÖ”cü asker ve kamu görevlileri vatandaşlık işlemlerini hızlandırma telaşına girdi. FETÖ”cülerin bir diğer endişesi de Suriye”de yaşanan gelişmeler sonrasında Avrupa ülkelerinin Suriyeli göçmenleri ülkelerine geri göndermek için yollar araması oldu. Suriyelilerin ülkelerine gönderilmesi ile sıranın kendilerine gelecek olması telaşı FETÖ”cüleri derinden sarstı.

Source: Halit Turan


Vefa döner muhatabını bulur

Yap�lan anketlerde iktidar partisine oy vermeyenler dahi �lkedeki yap�sal sorunlara kal�c� ��z�mler i�in ayn� lideri adres g�steriyor. Burada hikmeti, o lideri lider yapan vefada yani toplumla b�t�nle�mesinde, milletinin gelece�i i�in defalarca kendi istikbalini tehlikeye atan cesaretinde aramak gerekiyor. Muhalefet partileri bir oy daha fazla al�r�z diye m�lteci av�na ��karken, �Suriyeliler �l�me de�il g�venli ve onurlu bir �ekilde �lkelerine gidene kadar ensar olaca��z� deme iradesinde oldu�u gibi�

Engin �zekinci/ Yazar

Vefa g�n�m�zde, �o�unlukla sitem c�mlelerimize misafir olsa da tasavvufta, divan edebiyat�nda d�nyan�n ge�icili�ini anlatmak, ebedi olan�n yerine faniye ba�lanman�n yersizli�ini vurgulamak i�in kullan�lm��t�r.

�yle ki “Bir vefad�r d�r-� d�nya, kimseyi ��d eylemez.” deyi�i tasavvufta farkl� �ekillerde s�k�a i�lenmi�tir.

Evet; Fuzuli”den Bizim Yunus”a, �eyh Galipten Nefi”ye kadar d�nyaya vefa, insan ruhunun sefaleti olarak g�r�lm�� lakin a�k�n da bir ni�anesi kabul edilmi�tir.

Tenakuz gibi g�r�nen bu duruma biraz daha yak�ndan bakacak olursak �unu rahatl�kla s�yleyebiliriz: �nsan�n hali vefas�z bir yerde yani d�nyada vefa aramakt�r.

Burada z�t g�r�nen iki olguyu uzla�t�ran �ey, insan�n d�nyay� anlamland�rmak i�in de vefaya ihtiya� duymas�d�r.

�nsan bu fani, vefas�z d�nyada g�venmek, kendisini emniyette hissetmek ister. Yapt��� iyiliklerin kar��l���n� alamasa bile iyili�e olan inanc�n� yitirmek istemez.

Dedik ya insan bu; ge�ici oldu�unu bilse dahi d�nyay� anlaml� k�lmak, d�nyayla kal�c� bir ba� kurmak ister. Bunu da anlams�zl�k deryas�nda kaybolmamak i�in, evvela kendisi i�in yapar.

Ba� kurma �abas�

Zaten vefa kelimesi etimolojik olarak �tekiyle ba� kurma ve kendisini anlaml� k�lma �abas�na i�aret etmektedir. Arap�a k�kenli kelimenin bir anlam� da “tamamlamakt�r.” �nsan d�nyadaki kimsesizli�ini �teki ile tamamlamaya �al���r. Bunun i�in de sadakate s���n�r, ahde ba�l�l��� arar ve buna dair her �eyi erdem sayar.

�nsan�n toplumsalla�mas� bu k���c�k kelime etraf�nda �ekillenir dersek m�bala�a etmi� olmay�z. Ebeveynler hay�rl� evlat duas� ederken, t�ccar kendisine verilen s�zlerin tutulmas�n� isterken, memur amirinden tevecc�h dilerken, a��k ma�ukundan muhabbet dilenirken aran�lan hep vefa olmu�tur.

Ama gelin g�r�n ki; vefas�z d�nyada vefay� aramak bir vaka iken, vefas�zl��� ola�an g�rmek de insanl���n en derin zaaflar�ndan biridir.

Hele ki reel politi�in i�erisinde ��kar�n tek hedef oldu�u, gelece�i kurmak yerine g�n� kurtarman�n tercih edildi�i bir ortamda, vefay� aramak bile adeta kabahat say�l�r. Maddi ��kar�n� hayat�n�n merkezine koymayan, topluma iyili�i kendi menfaatlerinin �st�nde tutan insanlar i�in hep “D�nyadad�r ama bu d�nyadan de�ildir” ifadesi kullan�l�r.

Bu d�nyan�n adam� diye s�ylenenler ise i�ini bilen, tekeden s�t sa�an, sivrisinekten ya� ��karan her devrin adamlar� olarak kabul edilir.

Bu minvalde, vefa eksikli�inin yo�unla�t��� alanlara daha yak�ndan bakmak elbette faydal� olabilir.

Mesela siyaset, vefas�zl���n ola�an g�r�ld��� ve hatta me�ru kabul edildi�i bir mecra gibi anlat�lmaktad�r.

Bu mant��� biraz de�ti�imizde alt�ndan amaca giden yolda her �eyin mubah say�ld��� Makyavelizmin ��kt���n� g�r�r�z.

Bu d���nceye �yle ya da b�yle s�rt�n� yaslayanlar, teori ve pratik aras�na bir u�urum koyarlar. Teoride vefas�z olmak ola�an g�r�l�rken, pratikte vefa yine aranmaya devam eder.

��te tam da burada derin bir �eli�kiyle kar��la��r�z. Zira siyasette �o�unlukla g�rd���m�z gibi herkes kendisinin vefal� oldu�undan dem vururken, di�erlerini de vefas�zl�k su�uyla damgalar.

VEFANIN �L��S� OLUR MU?

Tam da bu noktada ��yle durup bir d���nmek gerekir. Herkesin su�lu oldu�u bir ortamda su�tan bahsetmek m�mk�n m�d�r? Ortada bir kabahat varsa yani bir ba�ka deyi�le siyasette vefaya bir �l�� konulacaksa bu ne olmal�d�r?

Olaya �lkemizde 23 y�ld�r bir markaya d�n��en iktidar�n siyaseti �zerinden bakal�m. Sa�, muhafazak�r, m�tedeyyin bir siyasi harekete indirgenmeye �al���lsa da asl�nda toplumla b�t�nle�mi�, onun de�erleriyle yo�rulmu�, erdemli ve bu y�n�yle vefa kelimesine ruh veren “tamamlanm��” bir hareketten bahsediyoruz. Bu hareketin i�erisinde �ok yaprak d�k�mleri ya�and�. Ancak hala g��l� bir g�vde varl���n� korumaya devam ediyor.

Bu hareketin �z�, ormanda yosun ba�lam�� ya�l� a�a�lar�n kaybolanlara pusula olmas� gibi hala siyasete y�n vermeye devam ediyor. ��nk� vefay� rehber edinen bu hareket, milletin ba�r�ndan ��km��, milletin de�erleriyle, k�lt�r�yle ve inanc�yla b�t�nle�mi�tir.

Dahas� vefay� bireysel bir haslet olman�n �tesine ta��yarak vefan�n toplumsalla�mas�n�n da �n�n� a�m��t�r. Zira sevgi gibi, a�k gibi taklidi imk�ns�z olan vefa, toplumla siyaset aras�nda g��l� ve hakiki bir ba� tesis etmi�tir.

Toplumlar kendisine olan sevgiyi ve muhabbeti nas�l hissedebiliyorsa vefay� da ayn� �ekilde hissederler. Milletle kurulan ba� sahih olunca darg�nl�k olsa da bu k�kten herhangi bir kopu� olmaz, k�sl�k olsa da umut asla eksilmez.

Bu y�zden de bug�n t�m ele�tirilere ra�men, �lkenin sorunlar�n� ��zmek i�in, tek g��l� adres olarak ayn� lider g�sterilmeye devam ediyor.

“Milletin adam�” payesi

Yap�lan anketlerde iktidar partisine oy vermeyenler dahi �lkedeki yap�sal sorunlara kal�c� ��z�mler i�in ayn� lideri adres g�steriyor. Burada hikmeti sadece bir lidere ba�lamak tabii ki eksik kal�r. Hikmeti, o lideri lider yapan vefada yani toplumla b�t�nle�mesinde, milletinin gelece�i i�in defalarca kendi istikbalini tehlikeye atan cesaretinde aramak gerekiyor.

��te bu, siyasette vefan�n �l��s� nedir sorusunun da as�l cevab�d�r. Cefa olmadan vefa do�maz ve bedel �demeyi g�ze almayan bir y�re�in sesi de ne tarihte ne toplumda yank�lan�r.

Neredeyse �eyrek as�rd�r bu hareket defalarca bedel �dedi. “Minareler s�ng�, kubbeler mi�fer” s�zleri 23 y�ll�k iktidar�n hesab� yap�larak de�il, b�y�k bir bedel g�ze al�narak s�ylendi. Bedel �deme cesareti g�n oldu t�m muhalefet partileri bir oy daha fazla al�r�z diye m�lteci av�na ��karken, Suriyeliler �l�me de�il g�venli ve onurlu bir �ekilde �lkelerine d�n�nceye kadar ensar olaca��z deme iradesiyle ortaya ��kt�. ��nk� cefa da vefa da d�ner yine muhatab�n� bulur.

Bu y�zden vefa halen siyaseti anlaml� k�lacak �ok �nemli bir de�erdir. Bu millet kendi g�nl�ne giren, istikbalini kendi ikbalinin �n�ne koyan her adama “milletin adam�” payesini hakk�yla vermeye devam eder.

Bu payeyi verenle kavga edenlere, milletle kurulan ba��n de�erini d���rmek isteyenlere en g�zel cevab� Cemil Meri� veriyor:

“Anlamak istemiyorlar ki hi�bir zafer bedava kazan�lmaz.”

Source:


Narin davasında dikkat çeken açıklama! “DNA”lar o geceden kaldı”

Diyarbakır”ın Bağlar ilçesinde Tavşantepe Mahallesi”nde 8 yaşındaki Narin Güran”ın öldürülmesine ilişkin davada tutuklu yargılanan 3 sanığa ağırlaştırılmış müebbet, Nevzat Bahtiyar”a ise 4 yıl 6 ay hapis cezası verilmişti. Mahkemenin kararının ardından Nevzat Bahtiyar”ın avukatı Ali Eryılmaz”ın sosyal medya paylaşımları dikkat çekti. Avukat Eryılmaz, CNN TÜRK yayınında soruları cevapladı.Nevzat Bahtiyar”ın avukatı Ali Eryılmaz, şu ifadeleri kullandı:”Aslında daha önce bir açıklama yapmıştım. Diğer sanık avukatı cinayeti 45 adımla çözebileceğini ifade etmişti. Hatırlarsanız, Salim Güran”ın müdafisi. Ben o zaman demiştim ki bu ancak roman ismi olabilir. “45 adımda cinayet” diye bir roman ismi olabilir, başka bir şey ifade etmiyor benim için demiştim. Aslında bu paylaştığım şeyler bir nebze olsun “45 adımda cinayet” romanından alıntılardır diyebiliriz. Nasıl alıntılardır? Duruşmada bahsedilmeyen, konuşulmayan konularda yapılan alıntılardı.”4. GÖLGE KİMİN?”Aslında ben orada bir alegori yapmaya çalıştım. Nevzat Bahtiyar, 1 tane taş koyduğunu söylemişti ama biliyorsunuz cenaze üzerinden 3 tane taş çıktı. Demek ki daha sonradan 2 taş daha koymuşlar üstüne. Aslında gizli tanık o 2 taştı. Diğer 4 gölge de yine dava sırasında pek konuşulmadı aslında, biliyorsunuz Salim Güran”ın kullanmış olduğu 47 plakalı aracın içinde 4 kişinin daha DNA”sı çıkmıştı. Bunlardan birisi Devran Güran, Kurtuluş Güran, Muhammed Kaya ve Salim Güran”ın kendi DNA”ları çıkmıştı. Benim iddiam her zaman şu olmuştu. Bunlar 4 kişi arabaya binerek akşam dere kenarına gittiler. Ve üzerine bir taş konmuş olan Narin”in üzerine diğer 2 taşı koyup çalılarla çırpılarla örterek kamufle etmek amacıyla gittiler. Kalan DNA”ların o geceden kaldığını düşünüyorum.”CİNAYETİN NEDENİNİ KAMUFLE ETMEYE ÇALIŞTILAR”Sıradan bir cinayet davası olmuş olsaydı bütün bir aile bütün bir köy bu katili saklamakla uğraşmazlardı. Burada saklanmak istenen aslında ben katilden ziyade cinayetin işlenme sebebi olduğunu düşünüyorum. Bu onlar için çok daha ciddi bir tehlikeydi. Ben savunmamı yaparken ne zaman “namus” vurgusu yapsam aile bireyleri hemen celallenmeye başladı. Birdenbire çığırından çıkıyorlar. İyice hırçınlaşıyorlar. O cinayetin sebebi onlar için çok önemli. Dolayısıyla bunu kamufle etmeye çalıştılar onlar. Cinayetin sebebi bu sanıklar için çok çok önemliydi.”Narin Güran davasında karar! Katillerin cezası belli olduNarin”in annesinden itirafçıya tehdit

Source: Www.star.com.tr


Özel, Erdoğan ile Ecevit”i kıyasladı: Çeyrek altın örneği verdi

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bugün Manisa”da Şehzadeler Belediyesi”nin yaptırdığı Spil Çocuk Evi”nin açılışına katıldı. Özel, CHP”nin ülke genelinde 680 kreş açtığını söyledi. CHP liderinin gündemin asgari ücretin yüzde 30 zamla 22 bin 104 liraya çıkarılması vardı. Özel, nüfusun yüzde 57″sinin asgari ücretli olduğunu dile getirdi. Özel, asgari ücretin altın karşısında nasıl eridiğini şu sözlerle örneklendirdi: “Bir yıl boyunca bir kuruş zam görmeyen asgari ücret geçen sene verildiğinde 5 çeyrek altın alıyordu. AK Parti gelmeden önce o çok eleştirilen ve hep en kötüsü diye gösterilen Ecevit”in koalisyon hükümetinde 7 çeyrek altın satın alabiliyordu. Bugün verilen asgari ücret bugünkü altın fiyatıyla 4,5 çeyrek altın alıyor.” “2025 yılında geçim yoksa seçim var” CHP lideri, en düşük emekli aylığının da 12 bin 500 liradan 14 bin liraya çıkarılacağını savunarak “Sayın Erdoğan”a bir kez daha sesleniyorum… Ne bu emekli maaşıyla, ne bu asgari ücretle ne de ürünlere verdiğiniz bu fiyatlarla geçim oluyor. 2025 yılında geçim yoksa seçim var diyoruz.”

Source: Dünya Gazetesi


CHP lideri Özgür Özel: 2025 yılında geçim yoksa seçim var

Ülke genelinde CHP”li belediyelerin 680 kreş açtığını ifade eden Özel, “Protein, ısınamayanlar için doğal gaz desteklerine kadar Cumhuriyet Halk Partisinin Türkiye”nin dört bir yanında yaptığı yoksulu gözeten, sosyal adaletsizliklere meydan okuyan, halkı merkeze alan ve gelecekteki iktidarında kimden yana bir iktidar olacağını gösteren bir anlayışıyla, adım adım önümüzdeki seçimlere doğru gidiyoruz.” ifadelerini kullandı. “Tarihte ilk kez asgari ücretlilerin cebine para koymadı” Asgari ücret artış oranını eleştiren Özel, ülke nüfusunun yüzde 57″sinin asgari ücretli olduğunu belirterek, “Erdoğan öyle bir asgari ücret verdi ki, tarihte ilk kez asgari ücretlilerin cebine para koymadı, yılbaşında cebinden para aldı. Bir yıl boyunca bir kuruş zam görmeyen asgari ücret geçen sene verildiğinde 5 çeyrek altın alıyordu. AK Parti gelmeden önce o çok eleştirilen ve hep en kötüsü diye gösterilen Ecevit”in koalisyon hükümetinde 7 çeyrek altın satın alabiliyordu. Bugün verilen asgari ücret bugünkü altın fiyatıyla 4,5 çeyrek altın alıyor.” diye konuştu. “2025 yılında geçim yoksa seçim var diyoruz.” Özel, hükümetin en düşük emekli maaşını 14 bin lira yapmayı düşündüğünü söyleyerek, şöyle devam etti: “Sonra da emekliye “bu fiyatlarla, 14 bin maaşla temmuz ayına kadar geçin” demeye hazırlanıyorlar. Buradan hem asgari ücretliler hem emekliler adına hem hakkını vermedikleri üzüm, buğday, darı, pamuk, zeytin üreticisinin isyanını dile getirerek hem de çiftçinin, emeklinin, emekçinin parasını harcayacağı bu Manisa esnafının durumunu da düşünerek Sayın Erdoğan”a bir kez daha sesleniyorum. Ne bu emekli maaşıyla, ne bu asgari ücretle ne de ürünlere verdiğiniz bu fiyatlarla geçim oluyor. 2025 yılında geçim yoksa seçim var diyoruz.”

Source: Internet Haber


Suriye”nin ilk kadın valisi belli oldu

Suriye”nin yeni yönetimi, güneydeki Süveyda vilayetine Dürzi cemaatine mensup olan Muhsina al-Mahithawi’yi vali olarak atadı. Böylelikle memleketinde göreve başlayan al-Mahithawi, Suriye’nin de ilk kadın valisi olarak tarihe geçti ve geçiş hükümeti altında görev alan üçüncü kadın yetkili oldu. Dürzi toplumundan olan al-Mahithawi, 1970’te Süveyda’nın Libene köyünde doğdu. Şam Üniversitesi mezunu ve daha önce de Suveyda’da büyük bir bankanın yönetiminde görev almıştı. Geçtiğimiz günlerde Suriye Merkez Bankası başkanlığına Meysa Sabrin atandı. Kadın İşleri Ofisi Başkanlığına ise Ayşe el-Dibs getirildi.

Source: Internet Haber


Suriye tarihinin ilk kadın valisi Süveyda”ya atandı

Suriye”de Beşar Esad rejiminin devrilmesinin ardından kurulan yeni yönetim, dikkat çeken bir atamaya imza attı. İLK KADIN VALİ Mohsena al-Maithawi, halkın talebi üzerine Süveyda kentine vali olarak atandı. Böylelikle Al-Maithawi, Suriye”nin ilk kadın valisi olarak tarihe geçti. MOHSENA AL-MAİTHAWİ KİMDİR? 1970 yılında Süveyda”nın Libene köyünde dünyaya gelen Al-Maithawi, Şam Üniversitesi”nde Ticaret ve Ekonomi Fakültesi”ni bitirdi. Dürzi toplumundan olan Mohsena al-Maithawi, 1990″lı yıllarda Süveyda kentine bağlı Dera ilçesinin yönetiminde çalıştı ve Hazine bölümü başkanlığı da dahil birçok görevde yer aldı. Ancak Al-Maithawi, yönetimdeki yolsuzluklar nedeniyle 2023 Mart”ta istifa etti. YENİ SURİYE”DE KADINLAR YÖNETİMDE Esad”ın devrildiği 8 Aralık tarihinden bu yana Suriye”de kurulan yeni yönetimde kadınlar da söz sahibi oluyor. Geçtiğimiz günlerde Suriye Merkez Bankası Başkanlığı”na Meysa Sabrin, Suriye Kadın İşleri Ofisi Başkanlığı”na da Ayşe el-Dibs getirilmişti.

Source: Haberler


Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Regaip Kandili”ni kutladı

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Regaip Kandili”ni kutladı.Yılmaz, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, üç ayların müjdecisi olan Regaip Kandili”ne erişmenin huzurunu yaşadıklarını belirtti. Üç ayların müjdecisi olan Regaip Kandili”ne erişmenin huzurunu yaşıyoruz. Bu mübarek gecenin, ülkemiz, İslam âlemi ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah”tan niyaz ediyorum.Regaip Kandili”nin; Filistin başta olmak üzere, dünyanın dört bir yanında… pic.twitter.com/GXOIvJav3T— Cevdet Yılmaz (@_cevdetyilmaz) January 2, 2025Yılmaz, şunları kaydetti:”Bu mübarek gecenin, ülkemiz, İslam alemi ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah”tan niyaz ediyorum. Regaip Kandili”nin, Filistin başta olmak üzere, dünyanın dört bir yanında zorluklarla mücadele eden kardeşlerimiz için özgürlüğün, huzurun ve sükunun habercisi olmasını dilerim. Regaip Kandilimiz mübarek olsun.

Source: Www.star.com.tr


DEM Parti”nin Bahçeli ziyaretiyle ilgili konuşan Hüseyin Yayman şubat ayını işaret etti

Hüseyin Yayman, Meclis”te düzenlediği basın toplantısında, Komisyonun dijital gündemle ilgili yoğun bir mesai içerisinde olduğunu dile getirdi. Komisyonun 2025 yılında gerçekleştireceği çalışmalara ilişkin bilgi veren Yayman, AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler ile görüştüklerini belirterek, “İnşallah 2025 yılı gündemimizde “dijital telif yasası”nın bir an önce çıkması var. Artık emek hırsızlığı, bizleri sözün bittiği yere getirdi.” ifadelerini kullandı. Bir taraftan “5N 1K” kuralıyla çalışan gazetecilerin olduğunu anlatan Yayman, diğer tarafta ise bu gazetecilerin emekleri üzerinden etkileşim almaya çalışan, “emek hırsızlığı yapan, copy paste gazeteciliği ile aslında kendisine gazeteci bile denmeyen” insanların yaptığı bir faaliyetin bulunduğunu belirtti. Yayman, etkileşim almak için her türlü absürtlüğü yapan anlayışa asla katılmadıklarını, dijital telif gündemini olmazsa olmaz bir unsur olarak gördüklerini söyledi. Sosyal medya kullanımında yaş sınırına ilişkin tartışmalara dikkati çeken Yayman, şöyle konuştu: “Tavrımız net, bu konuda siyasetçiler karar vermeyecek, bilim insanları, psikiyatristler, uzmanlar karar verecek ama sosyal medyanın yıkıcı etkisinin bu kadar öne çıkmasını doğru bulmuyoruz. Bir taraftan kumar, oyun siteleri, diğer taraftan etkileşim almak uğruna yapılan absürt içerikler ailemizin temeline dinamit koymakta, gençlerimizin geleceğini çalmakta. Biz bunu asla kabul etmiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızla, AK Parti Grubumuzla beraber Komisyonumuz ortak bir çalışma içerisinde. Değerlendirmelerimiz devam ediyor. Sosyal medyaya giriş yaşıyla ilgili bir düzenleme yapacağız. Muhakkak aileyi, çocuğu korumak istiyoruz. Bununla ilgili de 13 yaşsa 13 yaş,16 yaşsa 16 yaş. Ailelerimizden bize yapılan başvuruda, öğretmenlerimizle yaptığımız değerlendirmelerde daha çok 13 yaşın öne çıktığını görüyoruz. Bu noktada buna siyaset kurumu değil uzmanlar karar verecek.” Hüseyin Yayman, Komisyon olarak 2025 yılında dijital platformların temsilcilerini dinlemeye devam edeceklerini bildirerek, ilk olarak Netflix”in dinleneceğini kaydetti. Yayman, Komisyona, Aile ve Sosyal Hizmetler ile Milli Eğitim bakanlarının da geleceğini ifade etti. Suriye”deki gelişmelere dikkati çeken Yayman, Suriye”de asla bir “Teröristana” ya da “Davut Koridoru”na müsaade edilmeyeceğini belirtti. Yayman, Suriye”de, milli iradenin tecelli etmesini önemli bulduğunu vurgulayarak, kapsayıcı bir yönetim modelinin Suriye için çok önemli olduğunun altını çizdi. “DEM Parti üzerine düşen tarihi sorumluluğu yerine getirmeli” Yayman, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli”nin 22 Ekim”de partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı çağrı ve sonrasında yaşanan gelişmeleri de değerlendirdi. Suriye”de yaşanan gelişmelerin Devlet Bahçeli”nin nasıl bir kehanetle konuştuğunun ispatı olduğuna işaret eden Yayman, gelişmeleri olumlu gördüğünü vurguladı. Yayman, Türkiye”nin terörden çok acılar çektiğini anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şehit analarının ağlamaması, Türkiye”nin bu terör belasından kurtulması için Sayın Bahçeli”nin çağrısı tarihsel önemdedir, ezberleri bozmuştur, duvarları yıkmıştır. Bir anlamda turnusol, samimiyet testidir. Çok değerlidir. 1990″lı yıllarda Türkiye terör belası ile boğuşurken bir TV kanalında rahmetli Alparslan Türkeş”in, HEP milletvekili Leyla Zana”ya “Kızım bir sorunun olursa beni ara, her zaman arayabilirsin.” şeklinde ifadesi vardır. Aslında dünden bugüne Bahçeli”nin tavrı çok nettir. Ahmet Türk ile söyledikleri tarihe geçer niteliktedir. Önümüzdeki günlerde güzel gelişmeler olacaktır. Burada artık söz sırası DEM”dedir. DEM Parti üzerine düşen tarihi sorumluluğu yerine getirmelidir. PKK terör örgütünün silah bırakması ve Türkiye”de eylemlere artık son vermesi noktasında daha cesaret verici tavır içinde olmalıdır. Bugün tarihte ilk defa DEM Parti, Devlet Bahçeli”yi ziyaret etmektedir. Bu, milletimizin görmek istediği bir harekettir, tavırdır.” Hüseyin Yayman, bir gazetecinin, “Öcalan”dan gelen mesajda, “adres Meclis” vurgusu vardı. Silah bırakma çağrısı gelmedi. Onun zamana yayılması mı söz konusu?” sorusu üzerine, Bahçeli”nin başlattığı sürecin nasıl bir devlet aklının ortada olduğunu gösterdiğini söyledi. Yayman, sözlerini şöyle tamamladı: “O gün Devlet Bahçeli”ye kızanlar, itiraz edenler, Meclis kürsüsünden ip atanlar, Suriye”de yaşanan gelişmelerden sonra herhalde bu çağrısının ne kadar tarihsel bir öneme sahip olduğunu hep beraber anlamışlardır. Sayın Bahçeli çağrısını yapmıştır, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bu konuda düşüncelerini dile getirmiştir. Terörist başı Abdullah Öcalan bir açıklama yapmıştır. Şimdi sıra DEM Parti”dedir. DEM Parti”nin bu tarihsel sorumluluğunu yerine getirmesi gerekmektedir. Şubat ayı içerisinde artık Türkiye”de silahların bırakılacağı bir iklimin, silah tesliminin ve PKK terör örgütünün Türkiye”de artık eylem yapmayacağının gündeme geleceğini, önemli bir provokasyon olmazsa her şey yolunda ilerlerse şubat ayı içerisinde çok önemli gelişmelerin olacağını görüyorum. Türkiye tarihini gerçekten olumlu yönde değiştirecek, Türkiye”nin ileri hamleler yapmasını sağlayacak bir takım gelişmelerin olacağını görüyorum.”

Source: Internet Haber


‘Deprem’ temalı yarışmada dünya birincisi

Sinop’ta bulunan Boyabat Gençlik Merkezi ve Boyabat Akademi Spor Kulübü Uluslararası Karikatür Yarışması düzenledi. Habertürk muhabiri Mustafa Şekeroğlu”nun haberine göre, yarışma “18 yaş üstü yetişkinlere ve 18 yaş altı bütün dünya gençlerine açıktır” denilerek son katılım 20 Kasım 2024 günü verildi. Düzenlenecek yarışmanın konusu ise “Deprem” temalı olduğu açıklandı. ORTAOKUL ÖĞRENCİSİ DÜNYA BİRİNCİSİ Düzenlenen bu yarışma yoğun ilgi gördü. Yapılan başvuruların ardından, dün gece sonuçlar açıklandı. ‘Deprem’ konulu Uluslararası Karikatür yarışmasını 14 yaşındaki ortaokul öğrencisi Fatmanur Atıcı kazandı. Atıcı, 698 eserin içinde en iyi ‘Deprem’ karikatürünü çizerek yarışmada ‘Dünya birincisi’ oldu. DEPREMİ YAŞAYAYAN ÇOCUKLARDAN BİRİYDİ Viranşehir Anıt Şehit Atiye Türk Ortaokulu 8. sınıf öğrencisi olan Fatmanur Atıcı, resim öğretmeni Nurdan Aydoğan’ın desteğiyle yarışmaya hazırlandı. Atıcı’nın yarattığı eser, sanatın gücünü kullanarak depremin etkilerine ve toplumsal duyarlılığa dikkat çekerken, jüriden tam not aldı. Dünya birincisi olan Atıcı, 6 Şubat 2023 günü yaşanan ve 11 ili etkileyen o acı günde depreme yakalanan çocuklardan biriydi.

Source: Habertürk


Özel, en düşük emekli maaşı için rakam verdi: Hükümet bunu düşünüyor

Emekli maaş zammı için gözler yarın Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) trafından açıklanacak 2024″ün son enflasyon rakamlarına çevrilmişken bir yandan da “En düşük emekli maaşı zammı ne kadar olacak?” sorusuna yanıt aranıyor. Milyonlarca vatandaş 2025 emekli maaş zammına kilitlenmişken, CHP lideri Özgür Özel, “Hükümet bunu düşünüyor” diyerek rakam verdi: Hazırlanıyorlar!Şehzadeler Belediyesince yaptırılan Spil Çocuk Evi”nin açılışına katılan Özel, baba ocağı Manisa”da olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Asgari ücret artış oranını eleştiren Özel, ülke nüfusunun yüzde 57″sinin asgari ücretli olduğunu belirterek, “Erdoğan öyle bir asgari ücret verdi ki, tarihte ilk kez asgari ücretlilerin cebine para koymadı, yılbaşında cebinden para aldı. Bir yıl boyunca bir kuruş zam görmeyen asgari ücret geçen sene verildiğinde 5 çeyrek altın alıyordu. AK Parti gelmeden önce o çok eleştirilen ve hep en kötüsü diye gösterilen Ecevit”in koalisyon hükümetinde 7 çeyrek altın satın alabiliyordu. Bugün verilen asgari ücret bugünkü altın fiyatıyla 4,5 çeyrek altın alıyor.” diye konuştu.Özel, hükümetin en düşük emekli maaşını 14 bin lira yapmayı düşündüğünü söyleyerek, şöyle devam etti:”Sonra da emekliye “bu fiyatlarla, 14 bin maaşla temmuz ayına kadar geçin” demeye hazırlanıyorlar. Buradan hem asgari ücretliler hem emekliler adına hem hakkını vermedikleri üzüm, buğday, darı, pamuk, zeytin üreticisinin isyanını dile getirerek hem de çiftçinin, emeklinin, emekçinin parasını harcayacağı bu Manisa esnafının durumunu da düşünerek Sayın Erdoğan”a bir kez daha sesleniyorum. Ne bu emekli maaşıyla, ne bu asgari ücretle ne de ürünlere verdiğiniz bu fiyatlarla geçim oluyor. 2025 yılında geçim yoksa seçim var diyoruz.”

Source: Haberler


Ayasofya Cami önündeki görüntü vatandaşı isyan ettirdi: Yazıklar olsun

Hayır niyetine Ayasofya Cami önünde dağıtılan simitleri gören vatandaş, o anları kayda alarak “Böyle bir israf yok. Yazıklar olsun” notuyla sosyal medyadan paylaştı. “ISIRIP ISIRIP ATMIŞLAR” Cami önüne konulan kolilerin hepsinin dolu olduğunu ve içlerindeki simitlerin bayatlamış olduğunu ifade eden vatandaş, “Bu kadar simit ne olacak? Kolilerin hepsi dolu ve bayatlamış durumda… Isırıp ısırıp atmışlar. Bir ne ara böyle bir toplum olduk? Bunun bir açıklaması yok. Böyle bir şey olamaz” diyerek duruma tepki gösterdi.

Source: Haberler