“Uluslararası İlişkiler Gündemi – Sıcak Gelişmeler ve Stratejik Analizler”

BBP Genel Başkanı Destici”den DEM Parti açıklaması

Eskişehir in Sivrihisar ilçesindeki Ulu Cami de Regaip Kandili dolayısıyla düzenlenen programa katılan Destici, gazetecilere yaptığı açıklamada, Türk ve İslam aleminin kandilini kutladı. Destici, parti olarak kuruldukları günden itibaren terörle mücadelenin, tüm unsurlarına karşı yapılmasını ve terörle, teröristle müzakere olmayacağını, aksine mücadele edilerek terörün kökünün kazınacağını ilke edindiklerini söyledi. Partilerinin bugün de aynı noktada olduğunu belirten Destici, DEM Parti nin İmralı ziyaretine ilişkin, Bu süreç başladığında, denildi ki hiçbir pazarlık, müzakere yapılmayacak ve İmralı ya bir heyet gidecek. Oradan direkt PKK ya, silahları bırakın çağrısı yapılacak ve bu çağrı gerçekleşecek. Şimdi gidildi, gelindi. Bakıyoruz, DEM Parti tarafından 7 maddelik bir açıklama yapıldı ve daha terörist başının, İmralı canisinin neler istediği de açıklanmadı. ifadelerini kullandı. BİZ KENDİ GÖBEĞİMİZİ KENDİMİZ KESERİZ Destici, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Türk milletinin kabul etmeyeceği bir garantör ülke talebinin kulaklarına geldiğini aktararak, şöyle konuştu: Şimdi garantör ülke demek ne demektir? Bu meseleyi uluslararası alana taşımak demektir. Bu meseleyi uluslararası boyuta büründürmek demektir. Bu asla bizim ya da Türk milletinin kabul edebileceği bir şey değildir. Ben bunu duyduğumda kanım dondu. İnşallah böyle bir şey yoktur ve dolayısıyla da böyle bir şey asla kabul edilemez. Biz kendi göbeğimizi kendimiz keseriz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Türk milletinin herkese söyleyecek sözü de vardır, terör başta olmak üzere her meselesini halledecek gücü de vardır. AA nın haberine göre; Suriye nin kuzeyindeki terör yapılanmasının Türkiye için en yakın ve en ciddi tehdit olduğunu ifade eden Destici, DEM Parti heyetiyle yapılacak görüşmelerin terör örgütüne yönelik harekatları geciktirmemesi gerektiğini dile getirdi. Destici, Türkiye den olduğu gibi Suriye ve Irak tan da teröristlerin çıkarılması gerektiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti: Bugünkü görüşmeden de anlıyoruz ki İmralı canisinin mesajı ya da talepleri muhataplarına ya da diğer siyasi partilere iletilecek. Fakat sadece Cumhur İttifakı partilerinin bu işe olumlu yaklaşması yetmez, bütün siyasi partilerin bir mutabakat halinde bu işe evet demesinin de beklendiği söyleniyor. O da yetmez bütün sivil toplum örgütleri, sendikaların da bu işe evet demesi gerekiyormuş. Ondan sonra da tabii ki Anayasa da birtakım değişiklikler konuşuluyor ama bunlar henüz net olarak açıklanmadı. Bunlar bizim kulağımıza gelen şeyler. Biz ilkesel olarak bu adımlar her ne kadar iyi niyetli olarak atılmış olsa da karşımızdaki muhataplarımızın kararlarını kendilerinin vermediğini, dolayısıyla da kukla olduklarını, başta ABD olmak üzere emperyalist küresel güçler tarafından kurdurulduğunu ve 40 yıldır onların destekleriyle ayakta durduğunu biliyoruz. Bugün Amerika arkasından çekilse Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve kahraman Türk ordusunun karşısında 3 gün dahi dayanamaz. Onun için aklı verenin ya da kurduranın evet demeden silah bırakmayacaklarını düşünüyoruz. Müzakere konusunda şehit aileleri ve gazilerle aynı düşüncede olduklarını dile getiren Destici, şöyle devam etti: Yıllardır o bölgede terörle mücadelede, bulunduğu coğrafyada bu mücadeleyi vermiş, pek çok kayıp vermiş aileler, korucular, korucu aileleri, bölge halkı var. Devletinin, ülkesinin ve milletinin yanında durmuş halk var. Onlar ne düşünüyor? Onların iradesi çok önemli. Bizim Ankara dan vereceğimiz kararlar, bazen kuşatıcı olmayabilir, vatandaşın görüşünü yansıtmayabilir. Onun için halkımız ne istiyorsa onu yapmamız lazım. Benim gördüğüm halkımız terörle mücadele istiyor. Müzakere istemiyor. Devlet, Türkiye içerisinde terörün belini nasıl kırmışsa üstelik bunu Cumhur İttifakı, AK Parti iktidarı yaptı. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yapıldı. Onun için biz, Müzakere değil mücadele diyoruz. Destici, DEM Parti heyetinin kendileriyle görüşmeye gelmeden önce PKK bir terör örgütüdür. Derhal silahlarını bırakması lazım ve devlete teslim olması lazım. demesi gerektiğinin altını çizerek, Bu görüşmeleri yapan heyet, bu açıklamayı yapsın. PKK silahlı bir terör örgütüdür ve silahını bırakıp devlete teslim olsun desin. Biz ondan sonra görüşürüz. Biz herkesin fikrine saygılıyız. Herkes fikrini söyleyebilir. Kırmızı çizgimiz terör ve şiddettir. Elinde silah olanlarla, henüz silahı bırakmamış olanlarla konuşmayız da görüşmeyiz de müzakere de etmeyiz. diye konuştu.

Source: Habertürk


İşgalci İsrail”e bir misilleme daha! Görüntüleri ortaya çıktı

Filistin”de sivillere yönelik katliamlarını sürdüren İsrail”e Yemen”den bir misilleme daha geldi. İsrail ordusundan yapılan açıklamada, Yemen”den fırlatılan bir füze nedeniyle ülkenin birçok kesiminde sirenlerin çaldığı ve milyonlarca kişiye sığınaklara girme talimatı verildiği bildirildi. İsrail hava sahasına girdikten sonra engellenen füzenin enkazının, Modiin şehri yakınlarına düştüğünün değerlendirildiği aktarıldı. İlk belirlemelere göre saldırı nedeniyle herhangi bir can kaybı ya da yaralanma meydana gelmediği belirtildi. İsrail basını ise, ülke genelinde 20 kişinin sığınaklara kaçarken yaşanan panik anları sırasında hafif şekilde yaralandığını duyurdu. Saldırıyı, Yemen”deki İran destekli Husilerin üstlenmesi bekleniyor.

Source: Www.star.com.tr


Kardeş ülkeden Suriye”ye destek! Türkiye üzerinden gidiyor

Azerbaycan devleti tarafından Suriye”ye gönderilen insani yardım malzemeleri, AFAD koordinasyonunda ülkemiz üzerinden transit geçiş yaparak Çobanbey”e ulaştırılacak. Yardım tırları, Kilis”teki Çobanbey Sınır Kapısı”ndan geçtikten sonra AFAD Lojistik Depoları”na teslim edilecek. Depolarda yapılan hazırlıkların ardından malzemeler, Suriye”deki yardıma muhtaç ailelere dağıtılacak. Yardım tırlarından birinin sürücüsü İlhan Bayram, Azerbaycan halkının dayanışmasını vurguladı: “10 araçla Azerbaycan”dan yola çıktık. Sağ olsun Azerbaycanlı kardeşlerimiz, Suriye”deki Müslüman kardeşlerimizi düşünerek bu yardımı organize etti. AFAD ekipleri ve Sarp Gümrük yetkilileri burada bizi karşıladı. Yaklaşık 36 saattir yoldayız.” Bir diğer sürücü Mahmut Kıraç ise, bu anlamlı yardımı ulaştırmanın mutluluğunu paylaştı: “Üç gündür yoldayız. Azerbaycan devleti tarafından gönderilen yardım malzemelerini Suriye”deki ihtiyaç sahiplerine ulaştıracağız. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.” Bakan Fidan”dan yeni Suriye yönetimine “hazırız” mesajı: Bir an önce ülkeyi terk etmelerini istiyoruzBazı Kur”an ayetleri yanlış yorumlanıyordu! Suriye”de eğitim öğretim müfredatı değiştiriliyorTürkiye”nin etkisini kabul ettiler

Source: Www.star.com.tr


Ukrayna Savaşı: 2025″te savaşın sonu nasıl gelebilir?

Getty Images Rusya lideri Vladimir Putin, 19 Aralık ta düzenlediği yıl sonu basın toplantısında Durumun çarpıcı şekilde değiştiğini söylemeliyim. Cephe hattının tamamında hareket var. Her gün demişti. Ukrayna nın doğusunda Moskova nın savaş makinesi, Donbas ın açık ovalarında kilometre kilometre ilerliyor, kent ve kasabaların etrafını sarıyor. Bazı siviller, savaş ulaşmadan kaçıyor. Bazılarıysa, taşıyabilecekleri eşyalarını toplayıp, otobüs ve trenlerle daha batıya gitmeden önce etraflarında top mermilerinin patlamasını bekliyor. Kiev in güçlü komşusuna karşı giriştiği, kamuoyundo çok fazla yer eden etkileyici asimetrik saldırılarına kaşın, Rusya Şubat 2022 de topyekûn işgale başlamasından bu yana en hızlı oranda toprak kazanıyor. Reuters Ukrayna nın son dönemde elde ettiği bazı başarılara karşın, Kiev savaşı kaybediyor gibi görünüyor. İşgalin üçüncü yılın sonuna yaklaştığı bu günlerde şu ana dek bir milyon kişinin ölümü ve yaralanmasına yol açtığı tahmin edilirken, Ukrayna savaşı kaybediyor gibi görünüyor. Bu arada, uzakta, Washington da ise pek de Ukrayna ya ya da liderine duyduğu sevgiyle tanınmayan, ne yapacağı tahmin edilemeyen Donald Trump, Beyaz Saray ı devralmak üzere. Bir dönüm noktasına gelmiş gibiyiz. Peki, 2025 gerçekten bu yıkıcı Arupa savaşının nihayet sona erdiği yıl olabilir mi? Savaş biterse, nihai sonuç neye benzeyecek? Müzakere lafları bir illüzyon Trump ın iktidara geldiği ilk 24 saat içinde savaşı sona erdirme vaadi, tipik bir cafcaflı böbürlenme. Ancak savaş ve Amerika nın maliyetli müdahalesinden bıkmış birinden geliyor. Trump geçtiğimiz günlerde Cephede, ortalıkta yatan genç ölü asker sayısı sarsıcı. Olanlar bir çılgınlık demişti. Fakat Carnegie Uluslararası Barış Vakfı ndan Michael Kofman a göre görev başına gelecek Amerikan öynetimi iki farklı sorunla karşı karşıya kalacak. Birincisi, durumu istikrara kavuşturmak için çok fazla zaman kalmamış bir durumda, çok negatif bir düzlemde ilerleyen bir savaşı miras alacaklar. İkincisiyse savaşı net bir başarı teorisi olmadan miras alacaklar. Donald Trump, son günlerdeki söyleşilerinde savaşa nasıl yaklaşmayı düşündüğüne dair bazı ipuçları verdi. Time dergisine, Biden yönetiminin Kasım ayında aldığı Kiev e Rusya içlerindeki hedeflere uzun menzilli Amerikan füzeleri atma izni verilmesi kararına şiddetle karşı çıktığını söyledi. Savaşı sadece tırmandırıyoruz ve daha da kötüleştiriyoruz dedi. 8 Aralık ta NBC News in Ukrayna nın daha az yardıma hazırlanıp hazırlanmaması gerektiği sorusuna Muhtemelen, büyük olasılıkla tabii yanıtını verdi. Reuters Donald Trump, göreve geldikten sonraki 24 saat içinde Ukrayna savaşını sona erdirme vaadinde bulundu. Ancak, birçok kişi gibi Amerika nın yeni liderinin Ukrayna yı terk edip, gideceğinden korkanlara, bir güvence kırıntısı da verdi. Trump Benim fikrime göre terk ederseniz, bir anlaşmaya ulaşamazsınız dedi. Gerçek şu ki, Trump ın niyetleri hiç de net değil. Ve şimdilik Ukraynalı yetkililer baskı ya da Trump ın gelişinin barış görüşmelerinin derhal başlaması anlamına geldiği çıkarımlarını reddediyorlar. Ukrayna lideri Zelenski nin danışmanlarından Mihaylo Podolyak Çok fazla müzakare lafı var ama bir illüzyon diyor. Rusya bu savaş için yeterince yüksek bir bedel ödetilene dek, herhangi bir müzakere süreci söz konusu olamaz. Zelenskiy nin akıllı stratejisi Kiev in müzakere ihtimalini reddetmesine karşın, Rus güçleri doğudaki önlenemez ilerleyişlerini sürdürürken, Ukrayna lideri Zelenskiy nin kendisini Trump ın iş yapabileceği bir lider gibi konumlandırma kaygısı duyduğu net. Ukrayna lideri, Trump ın seçim zaferini vakit kaybetmeden kutladı ve kısa süre içinde üst düzey yetkililerini Trump ın ekibiyle görüşmeye yolladı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron un sayesinde, Notre Dame Katedrali nin yeniden açılış törenine katıldığında Trump ile görüşme fırsatı da buldu. ABD Dışilişkiler Konseyi nden eski Ukrayna Dışişleri Bakanı Dimitro Kuleba Şu an gördüğümüz, Cumhurbaşkanı Zelenskiy nin çok akıllıca bir stratejisi diyor. Kuleba, Zelenkiy nin Başkan Trump ile temas kurma konusunda yapıcılık ve hazır olma sinyalleri veriyor diyor. Kremlin in benzer jestlerde bulunduğuna dair pek açık işaret yokken, Kiev yönetimi net bir şekilde öne geçmek istiyor. Düşünce kuruluşu Chatham House daki Ukrayna Forumu nun başındaki Orisia Lutseviç Trump, ne yapacağını tam olarak açıklamadığından, Ukraynalılar Trump a kendisininmiş gibi sunabileceği bazı fikirler vermeye çalışıyor diyor. O egoyla nasıl birlikte çalışabileceklerin biliyorlar. Zafer Planı: Savaşın muhtemel sonları ABD deki seçimlerden önce bile, Zelenskiy nin ülkesinin Trump gibi al- ver doğalı ve Avrupa güvenliğinin masraflarını ödemekte isteksiz biri için çekiciliğini artırma yolları aradığına dair işaretler vardı. Zelenskiy, Ekim de açıkladığı Zafer Planı nın bir parçası olarak, Rusya ile savaştan sonra, Avrupa daki ABD güçlerinin yerini, savaş tecrübeli Ukrayna birliklerinin alabileceğini söylemişti. Ayrıca, Ukrayna nın uranyum, grafit ve lityum gibi doğal kaynaklarını çıkarmak için ortak yatırım önerisinde bulunmuştu. Zelenskiy, böylesine stratejik kaynakların ya Rusya yı ya da Ukrayna ve demokratik dünyayı güçlendireceğini söylemişti. Reuters Ukrayna lideri Zelenskiy, Rusya yla savaş sona erdikten sonra, Ukrayna birliklerinin Avrupa da konuşlu ABD askerlerinin yerini alabileceğini söylemişti. Ancak Ukrayna liderinin Zafer Planı nın diğer unsurları, NATO üyeliği ve kapsamlı bir nükleer olmayan stratejik caydırıcılık paketi, Kiev in müttefiklerinde pek sıcak bir karşılık bulmadı. Özellikle NATO üyeliği, Rusya nın topyekûn işgalinin öncesinden beri bir anlaşmazlık konusu. Kiev için, Ukrayna ya boyun eğdirmeye kararlı Rus düşmanı karşısında, ülkenin gelecekte var olmasını garanti altına almanın tek yolu bu. Ancak Ukrayna nın NATO üyeliği de dahil, tam Avrupa-Atlantik entegrasyonuna varacak geri dönülmez yolda olduğu söylenmesine karşın, ABD ve Almanya böyle bir daveti çıkarmakta şimdilik isteksizken ittifak bölünmüş bir halde. Ukrayna lideri Zelenskiy, Ukrayna nın uluslararası alanda tanınmış sınırları içinde tüm ülkeye bir davet yapılması halinde, başta sadece Kiev in denetimi altındaki topraklarda geçerli olmasını kabul etmeye istekli olduğunu belirtti. Zelenskiy, Kasım da Sky News e konuşurken, bunun savaş haline son verebileceğini ve Ukrayna nın nihai sınırlarını belirleyecek diplomatik sürecin önünü açacağını söylemişti. Ancak Zelenskiy, henüz böyle bir davetin gelmediğini de ekledi. Kiev in sallantılı pozisyonu Peki NATO üyeliği olmazsa, ne olacak? Trump öncülüğündeki barış görüşmeleri ihtimali yakınlaşır ve Ukrayna cephede toprak kaybederken, uluslararası tartışmanın odak noktası Kiev in sallantılı pozisyonunu düzeltmek. Cumhurbaşkanı Zelenskiy nin danışmanı Andriy Yermak 12 Aralık ta Ukrayna kamu televizyonuna Güçlü hukuki ve fiili garantiler almak kritik önemde dedi. Yermak, Ukrayna nın yakın geçmişinin acı hatıralarla dolu olduğunu belirtti. Ukraynalı yetkili Maalesef deneyimlerimize göre, daha önce aldığımız bütün garantiler güvenlikle sonuçlanmadı dedi. Gözlemciler, NATO kurucu anlaşmasının 5. maddesi gibi bir kollektif savunma konseptine benzer bir mekanizma olmadan, bir başka Rus saldırısını önleyecek herhangi bir şey bulunmamasından korkuyor. Orisia Mütseviç Zelenskiy, sadece bir ateşkes anlaşmasıyla olmayacağını biliyor. Ateşkes üzerine bir şeyler daha olmalı. Sadece bir ateşkes kabul etmek ve Ukrayna nın nasıl korunacağına dair bir yanıt almamak Zelenskiy için intihar olur diyor. Avrupa siyaset forumlarındaki uzmanlar, Avrupa nın bu ağır sorumluluğu nasıl omuzlayabileceğine dair yöntemleri inceliyor. Reuters Donetsk bölgesindeki Ukraynalı askerler. Bu fikirler arasında ilk olarak Macron un geçen Şubat ta gündeme getirdiği barış gücü konuşlandırılması ya da sekiz Kuzey ve Baltık ülkesi ile Hollanda dan asker toplayacak, ingiltere nin öncülüğündeki bir keşif gücünün kullanılması var. Ancak Kofman şüpheli. ABD nin bir garantör olarak katılmadığı güvenlik garantileri ortasında dev bir delik bulunan bir simit gibi olur diyor. Bu görüş Kiev de de destek görüyor. Podolyak Başka ne alternatif olabilir? Bugün başka bir seçenek yok diyor. Ukrayna nın Sovyetler Birliği sonrası sınırlarıyla ilgili 1994 Budapeşte Momeradrumu ya da Donbas Savaşını sona erdirmeyi amaçlayan 2014-2015 Minsk anlaşmaları gibi kağıt parçalarının askeri caydırıcılık bulunmadan kıymeti olmayacağını söylüyor. Rusya saldırıyı başlatır başlatmaz, karşılık olarak önemli sayıda saldırı olacağını anlamalı diyor. İngiltere, Biden ve Batı nın rolü Ukrayna nın uzun vadeli geleceği konusunda bir anlaşma olmadan, müttefikleri ülkenin savunmasını güçlendirmek için ellerinden geleni yapıyor. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte geçtiğimiz günlerde, kısmen Rusya nın koordineli füze ve SİHA saldırılarına maruz kalan Ukrayna nın enerji altyapısını korumak için, ek hava savunma sistemleri tedariki de dahil her şeye bakıldığını söyledi. Ukrayna asker sayısı anlamında da büyük sıkıntılar çekmeye başlarken, İngiltere Savunma Bakanı John Healey hükümetin Ukrayna ya eğitim için İngiliz askerleri yollayabileceğini belirtti. Biden yönetimi de görevi bırakmadan önce Ukrayna ya mümkün olduğunca çok Kongre onaylı askeri yardım göndermeye kararlı gibi görünüyor. Ancak her şeyi göndermeye zaman yetmeyebileceği belirtiliyor. 21 Aralık ta Trump ın Ukrayna ya askeri yardım vermeye devam edebileceği söylenmişti. Ancak NATO üyelerinin savunma harcamalarını büyük ölçüde artırmalarını talep edeceği vurgulanmıştı. Kiev in müttefikleri şu ana dek inatçı bir şekilde dayanıklı olan Rusya nın savaş ekonomisine darbe vurmak için Moskova ya yönelik ambargoları da sıkılaştırdı. Adının açıklanmasını istemeyen ABD Kongresi nden bir kaynak Ambargoların Rus ekonomisini tamiri imkansız bir şekilde bozmaması nedeniyle bir öfke var diyor. Ancak son göstergeler Kremlin için giderek daha kötü bir tablo çiziyor. Faiz oranları % 23 te, enflasyon % 9 da seyrederken, rublenin değer kaybı ve büyümenin bu yıl büyük oranda yavaşlayacağı beklentisi, Rus ekonomisi üzerindeki yük büyüyor. Putin ise etkilenmemiş görünüyor. Rus lider yıl sonu basın toplantısında Ambargoların etkisi oluyor ama çok önemli değil dedi. Rusya nın cephedeki büyük kayıpları, Batılı yetkililer Moskova nın her gün ortalama ölü ve yaralı 1500 asker kaybettiğini tahmin ediyor, henüz savaşın maliyetini Putin i müzakere masasına yönlendirmeye yetmedi.

Source: Habertürk


Mustafa Sabri Beşer yazdı: Şam mı rüya, Paris mi yalan?

Bir zamanlar her şey batıya bakıyordu.Sabah Paris, öğle Londra, akşam New York.Kruvasanla başlayan gün, Thames manzarasında devam ediyordu birileri için.Şatafatlı bir akşam yemeğiyle ışıklı caddelerde son buluyordu laiklerin ve sekülerlerin yaşam biçimleri.Modernlik, bir düş gibi parlıyordu onlar için.Bu söylemler sadece birer hayalden ibaret olsa da ülkemizin o dönem sosyo-politik yapısını anlamak bu reflekslerden geçiyordu.Ama zaman geçti.Köprülerin altından çok sular aktı.Hayaller yön değiştirdi.Sabah Ayasofya, öğle Emevî Camii, akşam Mescid-i Aksa oldu artık.Modernliğin yerini maneviyat aldı.Batının ütopyası, doğunun hakikatiyle yer değiştirdi.Geçtiğimiz Çarşamba, Galata Köprüsü”nde toplandık.Milyonlar toplandı.Gazze”yle dayanışma ruhunu arşa ısmarladık.Kimisi heyecanını ve duygularını kontrol edemiyor; mücahit bir edayla terör çetesi İsrail”e yürüyordu.Kimi aşka gelmiş; İstanbul diyordu, Şam-ı Şerif diye haykırıyordu, Kudüs ah Kudüs diye gözlerini yere düşürüyordu.Herkesin dilinde aynı söz:”Sabah Ayasofya, öğle Emevî, akşam Mescid-i Aksa!”Heyecan doruktaydı.Sözler coşkuyla yankılandı.Bir hayalin filizlendiği anlardan biriydi o gün.Ayasofya bir hayaldi.Gerçek oldu.Şam-ı Şerif ve Emevî Camii bir hayaldi.Gerçek oldu.Bu hayallerin belki de başlangıç noktası, Ayasofya”nın ibadete açıldığı o dönüm noktasıydı.Bir zamanlar bunun sadece sembolik bir adım olduğunu, siyasi bir hamle olarak değerlendirildiğini söyleyenlerin şimdi ne düşündüğünü merak etmemek elde değil.O günlerde, “Bu adımın hiçbir anlamı yok,” diyenler, bugün Ayasofya”nın minarelerinden yükselen ezanın yankısını duyduklarında ne hissediyorlar acaba?Çünkü Ayasofya, sadece bir mabedin yeniden açılması değil; aynı zamanda bu topraklardaki manevi hafızanın yeniden diriltilmesiydi.Ayasofya bir iman galebesiydi.Bazı şehirler ve mabetler vardır ki onlara dair her hatırlayış bir insana, bir medeniyetin özüne dokunuştur.Şimdi sırada Kudüs var, Mescid-i Aksa var.Hayal etmek, inanmanın yarısıdır.Ama hayal, emek ister.İnanç ister.Sabır ister.Peki, sadece hayal etmek yetiyor mu?O hayalin gereğini yapabiliyor muyuz?Mescid-i Aksa”yı düşleyerek sabah namazına kalkabiliyor muyuz?Sözlerimiz, dualarımız kadar güçlü mü?Nureddin Zengî stratejik bir plan yaptı.Kudüs”ün fethi için Kahire, Şam, Musul ve Halep”in alınması gerektiğini anladı ve adım attı.Bu şehirler, inanç zayıflığı nedeniyle Haçlıların etkisindeydi.Tıpkı şimdilerde İstanbul gibi, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Antalya, Kahire, İskenderiye, Hayfa gibi…Zengî, doğrudan Kudüs”e yürümek yerine bu bölgeleri fethetmeye odaklandı.İkinci tespiti, toplumun Kudüs bilincinden yoksun oluşuydu.Halkın eğitilmesi ve Kudüs”ün öneminin anlatılması için âlimlere, öğretmenlere, medrese hocalarına, kurs hocalarına görev verdi.Eğitim seferberliği başlattı ve pek çok medrese inşa ettirdi.12 yıl boyunca âlimler, öğretmenler, hocalar Kudüs”ü anlattı.Bu bilinçle birleşen toplum, Kudüs aşkıyla yanmaya başladı.Ve Selahaddin Eyyubi, 12 günde Kudüs”ü Haçlılardan kurtardı.Zengî”nin davası, hayali ve stratejisi, zaferin temeliydi.Her dava bir hayalle başlar.Hayaller gerçeğe dönüşür.Ama yalnızca adım atanlar, o gerçeği yaşar.Mescid-i Aksa için sıradayız.Ama sorumluluğumuz, sadece dileklerde kalmamalı.Geçmiş, bize hayal kurmayı öğretti.Gelecek, o hayalleri taşımamızı bekliyor.Kendi köklerimize dönüyoruz.Ama bu dönüş sadece bir başlangıç.Yürekten inanmak ve azimle çalışmak gerek.Hayallerin ardında bir toplum var artık.Sabah, öğle, akşam…Namazları kılacağız.

Source: Mustafa Sabri̇ Beşer


Filiz Katman yazdı: Deniz yetki alanı

Türkiye, Suriye ile iş birliği içinde deniz sınırlarını kendi lehine yeniden tanımlamayı hedefliyor”The SunSuriye ile başlatılan sürecin belki de mihenk taşı olan konuya geldi sıra: Deniz yetki alanı.Hatırlayalım, Libya ile deniz yetki alanının belirlenmesi anlaşması sonrasında Doğu Akdeniz”de tüm paradigma değişmişti.İşte şimdi buna bir de Suriye eklenecek.Yunanistan daha şimdiden başladı yakınmalara.Bir de yürürlüğe girsin işte o zaman seyredin gümbürtüyü.”Akdeniz”e açılan önemli bir kapı”, böyle tanımlıyor Suriye”yi Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız Abdulkadir Uraloğlu: “Limanlarının neredeyse hiç gelişmediğini biliyoruz. Oralara muhtemelen belli yatırımların yapılması noktasında tespitlerimiz ve gayretlerimiz olacak. Tabii, bir Deniz Yetki Anlaşması, muhtemelen, hani yapalım diye Doğu Akdeniz”deki çıkarlarımızın korunması ve Mavi Vatan konusunda günü geldiğinde orada ilgili kurumlarımız vaziyet alacaktır. Ticaret noktasında esasında Şam”ın Suriye”nin bir tarihi var. Onu yeniden canlandırma adına biz de elimizden geleni yapacağız.”Türkiye”nin Afrika ile geliştirdiği ilişkileri de resme dahil edince işin rengi daha da anlaşılır oluyor.”Böyle bir anlaşma hem Suriye”nin hem Türkiye”nin etkinlik ve yetkinliğini artıracak” diyen Uraloğlu, “Oradaki petrol ve hidrokarbon arama noktasında, uluslararası hukuku da dikkate alarak, her türlü yetkiyi iki ülke olarak paylaşmış oluruz ya da genişletmiş oluruz” diyerek “büyük oyunu” ortaya koyuyor.Tarihi paylaşıl mücadelesinde bu süreçlerin uluslararası hukukun işletilmesiyle hem Türkiye”nin hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”nin dediğimiz denkleme hem de Suriye”nin ifadesini ekliyoruz artık.Ve Doğu Akdeniz”de yapılmaya çalışılan “oldu bitti” haklı ve hakkaniyete dayalı bir direnişle nihayet hak yerini buluyor diyoruz.Afrika”da son dönemde meydana gelen gelişmelerle “emperyalist temizlik”, bölgesel çatışmaların diplomasi yoluyla çözülmesi ve derinleşen ilişkiler “Batı” tarafından “Türk Yayı” “Türk Hilali” denilerek “kaygıyla izlenirken haklının hakkını almasından ortaya çıkacak zenginleşme bölge ülkelerine refah olarak döneceğinden sevinçle karşılanıyor.

Source: Filiz Katman


Afganistan ve Pakistan sınır güçleri arasında çatışma yaşandı

Kabil merkezli TOLO News”a göre, Pakistan güçleri, saat 01.30 sularında Afganistan”ın Host vilayetinde, Pakistan sınırında bulunan Ali Şer ilçesine roket saldırısı düzenledi.

Afgan güçlerinin karşılık vermesiyle çıkan çatışma 05.00 sularına kadar sürdü.

Çatışma nedeniyle çok sayıda aile evlerini terk etmek zorunda kalırken, ölü ve yaralılara ilişkin detay paylaşılmadı.

Pakistan”a ait savaş uçakları 24 Aralık”ta, iki ülke sınırına yakın bir noktada yer alan, Afganistan”ın Paktika vilayetine bağlı bazı bölgelere “Pakistan Talibanına (TTP) ait kampları hedef aldığını” belirterek hava saldırıları düzenlemişti.

Afganistan yönetimi ise, bu saldırılarda sivillerin hedef alındığını, çoğu çocuk ve kadın olmak üzere en az 46 kişinin yaşamını yitirdiğini duyurmuştu.

Söz konusu saldırılara misilleme olarak, Afganistan güçleri 28 Aralık”ta Pakistan topraklarını hedef almış, 19 Pakistan askerini öldürdüklerini duyurmuştu.

Pakistan”ın terör sorunu

Pakistan”ın Afganistan”a sınır olan Hayber Pahtunhva ve Belucistan gibi eyaletlerinde son yıllarda terör saldırılarında ciddi artış oldu.

Her iki eyalette de Peştun ve Beluc etnik gruplarının haklarını savunduklarını ileri süren silahlı gruplar, Pakistan güvenlik güçlerine ve sivillere yönelik saldırılarda bulunuyor.

İslamabad, ağırlıklı olarak Hayber Pahtunhva eyaletinde saldırılar düzenleyen TTP”nin Afganistan”da mevzilendiğini ve saldırılarını buradan organize ettiğini savunurken Afganistan yönetimi bu iddiaları reddediyor.

Pakistan ordusu, daha önce de Afganistan”ın Host, Paktiya ve Kunar vilayetlerine TTP üslerini hedef aldığını belirterek saldırılar düzenlemiş, bu saldırılar iki ülke yönetimi arasında gerilime yol açmıştı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Almanya ve Fransa”dan Şam”a ziyaret

Alman Haber Ajansının (DPA) haberine göre, Baerbock daha önce duyurulmayan ziyareti kapsamında Esed rejiminin devrilmesinden yaklaşık 1 ay sonra Suriye”ye geldi.Şam”a ulaştığı ifade edilen Barrot”un da Lübnan”dan Suriye”ye geçtiği kaydedildi.Barrot, Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri ile Lübnan ve Orta Doğu”daki genel durum, siyasi gelişmeler ve Lübnan ile Fransa arasındaki ikili ilişkileri değerlendirmişti.

Source: Www.star.com.tr


İşgalci İsrail”den Halep”e hava saldırısı

Yerel kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Sefire bölgesinde hava savunma üssü ve 404 nolu depo, İsrail güçlerince hava saldırısıyla hedef alındı.İlk belirlemelere göre, düzenlenen yaklaşık on hava saldırısında bölgede ölen ve yaralananlar olduğu bildirildi.İsrail ordusu askerleri hava araçlarıyla indirme operasyonu yaparken, bölgedeki silahlı unsurlarla aralarında çatışmalar yaşanıyor.Sefire bölgesinde, devrik Beşşar Esed rejiminden kalma savunma sanayi tesisleri ile askeri araştırma merkezi bulunuyor.- İSRAİL”İN SURİYE”YE SALDIRILARI VE İŞGALİSuriye”de 27 Kasım”da şiddetlenen çatışmaların ardından 8 Aralık”ta 61 yıllık Baas rejiminin çökmesiyle eş zamanlı olarak İsrail ordusunun ülkeye saldırıları arttı.Rejim ordusundan kalan askeri altyapı ve imkanları imha etmeye başlayan İsrail ordusu, Suriye toprağı Golan Tepeleri”ndeki işgalini genişletti.Golan Tepeleri civarındaki tampon bölgeye giren İsrail ordusu, işgali daha ileriye taşıyarak başkent Şam”ın 25 kilometre yakınlarına kadar sokuldu.İsrail, Suriye”ye ait Golan Tepeleri”ni 1967″den bu yana işgal altında tutuyor. İsrail ile Suriye arasında 1974″te imzalanan Kuvvetlerin Çekilmesi Anlaşması ile tampon bölge ve silahtan arındırılmış bölgenin sınırları belirlenmişti.

Source: Www.star.com.tr


Trump göreve başlamadan Biden”a “İran”ı vuralım” planı sunuldu

Beyaz Saray, ABD”nin yeni Başkanı Donald Trump”ın 20 Ocak”taki yemin töreni öncesinde Joe Biden”a İran”ın nükleer tesislerine yönelik potansiyel bir saldırının planlarını sundu. Planların İran”ın nükleer anlaşma görüşmelerinden hemen önce ortaya çıkması dikkat çekerken Biden”ın durumun aciliyeti konusunda kararsız olduğu ifade edildi. BIDEN NİHAİ BİR KARAR ALMADI CNN Türk”te yer alan habere göre sunumla ilgili birkaç hafta önce gizli bir brifing yapıldı. Yetkililerden biri yaptığı açıklamada, toplantının yeni bir istihbarata dayanmadığını ve Biden”ın nihai bir karar almadığını öne sürdü. Öte yandan bir başka kaynak, Biden”ın yeni bir başkan göreve başlamadan birkaç hafta önce böylesine dramatik bir askeri saldırıyı haklı çıkarıp çıkarmayacağı sorusuna odaklandığını belirtti.Kaynaklar Sullivan da dahil olmak üzere Biden”ın danışmanlarından bazılarının, İran”ın hava savunma ve füze yeteneklerinin zayıflatılmasının yanı sıra İran”ın bölgesel vekillerinin önemli ölçüde zayıflatılmasının, başarılı bir saldırı olasılığını artıracağına ve İran”ın misilleme yapma riskini ve bölgesel gerilimi azaltacağına inandığını öne sürdü. BEYAZ SARAY YORUM YAPMAYI REDDETTİ Bir ABD yetkilisi, Sullivan”ın Biden”a bu konuda bir tavsiyede bulunmadığını, sadece senaryo planlaması yaptığını söyledi. Beyaz Saray ise konuyla ilgili yorum yapmayı reddetti. Axious ise “Bir kaynağa göre ilginç olan, Biden”ın aciliyet sorusuna yoğunlaştığını ve İran”ın birkaç hafta içinde dramatik bir askeri saldırıyı haklı çıkaracak adımlar atıp atmadığını sorgulaması” notu düştü. ZAMANLAMA DİKKAT ÇEKİCİ Plan tam da İran”ın Ocak”ta Avrupa ülkeleri arasında nükleer program görüşmelerinin hemen öncesinde geldi. İran”ın yarı resmi haber ajansı ISNA Çarşamba günü yaptığı açıklamada, İran ve üç Avrupa ülkesi arasındaki bir sonraki tur görüşmelerin 13 Ocak”ta Cenevre”de yapılacağını bildirdi.İran, Kasım 2024″te İngiltere, Fransa ve Almanya ile tartışmalı nükleer programı hakkında bir dizi görüşme gerçekleştirdi. ABD seçimlerinden bu yana ilk olan bu görüşmeler, Tahran”ın İran”ı BM nükleer gözlemcisi ile kötü işbirliği yapmakla suçlayan Avrupa destekli kararına tepkisinin ardından gerçekleşti. Tahran, karara, IAEA gözlemcisine zenginleştirme tesislerine daha fazla uranyum zenginleştirme santrifüjü kurmayı planladığını açıklayarak tepki gösterdi.

Source: Erdem Aksoy


ABD onay veri: Japonya”ya 3,64 milyar dolarlık uçaksavar füzesi satışı

Pentagon”a bağlı Savunma Güvenlik ve İşbirliği Ajansı (DSCA) tarafından yapılan açıklamada ABD Dışişleri Bakanlığı”nın Japonya”ya 3,64 milyar dolar değerinde uçaksavar füzeleri ve askeri ekipman satışı için onay verdiği bildirildi. Bu kapsamda, Japonya”ya toplam değeri 3,64 milyar doları bulan “AIM-120D-3” ve “AIM-120C-8” Gelişmiş Orta Menzilli Havadan Havaya Füze ve buna bağlı askeri ekipmanlar gönderilecek. Japonya tehditlere karşı savunmasını artıracak Açıklamada, satış onayına ilişkin bilginin Kongre”ye iletildiği ve bu satışın Japonya”nın mevcut ve olası tehditlere karşı savunma kapasitesini artıracağı belirtildi.

Source: Dünya Gazetesi


Almanya ve Fransa Dışişleri bakanları Şam”da

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ve Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, Suriye nin başkenti Şam a geldi. Alman Haber Ajansının (DPA) haberine göre, Baerbock daha önce duyurulmayan ziyareti kapsamında Esed rejiminin devrilmesinden yaklaşık 1 ay sonra Suriye ye geldi. Şam a ulaştığı ifade edilen Barrot un da Lübnan dan Suriye ye geçtiği kaydedildi. Barrot, Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri ile Lübnan ve Orta Doğu daki genel durum, siyasi gelişmeler ve Lübnan ile Fransa arasındaki ikili ilişkileri değerlendirmişti. *Haberin görseli AP tarafından servis edilmiştir. Temsilidir.

Source: Habertürk


Türkiye lehine politikalarla sanayicilerin “Trump”tan pozitif etkilenmesi bekleniyor

İş Yatırım Menkul Değerler Müdür Yardımcısı​​​​​​​ Şant Manukyan, AA muhabirine, Trump”ın başkanlık seçimini kazanmasının sanayi sektörüne olası etkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Trump”ın hangi alanlarda gümrük tarifesi uygulayacağının bu anlamda önemli olduğunu dile getiren Manukyan, Çin ve Avrupa ekseninde iki senaryonun da öne çıktığını söyledi.

Manukyan, yapılan çalışmaların, Trump”ın Avrupa”ya doğrudan gümrük tarifesi uygulaması durumunda, bölgenin büyümesinin yüzde 1 düşebileceğini ifade etti.

Kıta”nın büyüme oranının halihazırda yüzde 1 seviyesinde olduğuna işaret eden Manukyan, şunları kaydetti:

“Bu büyümenin düşmesi bizim ihracat kalemlerimizi negatif etkileyebilir. Öte yandan Çin”e yönelik, bu ülkeyi sıkıştıracak ve ülkenin önünü kesecek gümrük uygulanırsa, ki açıklamalar daha çok bunu gösteriyor, Türkiye”nin önü açılabilir. Çünkü bu durumda alternatif üretim pazarı Avrupa olacak. Üreten bir ekonomi olduğumuz için Türkiye günün sonunda pozitif etkilenecek. Bazı kalemlerde Çin pazarının yerini alabiliriz.”

“Dış ticarete olumlu yansıyabilir”

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç da Trump”ın seçimi kazanmasıyla ABD”nin gelecekteki mali, parasal ve ticaret politikalarının şekillendiğine ve bunun küresel çapta da yansımaları olacağına dikkati çekti.

Yüksek tarifeler ve korumacılık önlemleriyle uluslararası pazarlarda rekabetin zorlaşacağını ve küresel büyümenin ivme kaybedeceğini belirten Ardıç, Trump”ın, başta Çin ve AB olmak üzere, birçok ülkeyle ticari ilişkilerine yönelik sert tutumunun küresel ticarette değişimlere yol açabileceğini söyledi.

Ardıç, ABD”nin, özellikle yüksek teknoloji, tıbbi ve yenilenebilir enerji gibi ürünlerde Çin”e karşı rekabetini tekrar kazanmak ve daha üst üretime geçmek için gümrükler ve diğer görünmez engelleri kullanarak, Çin”i baskı altına almaya çalışacağını dile getirdi.

Gelişmekte olan ülkelerden yine tedarik yapılacağını vurgulayan Ardıç, şu değerlendirmede bulundu:

“Trump”ın politikaları, faizleri düşürüp harcama ve yatırımları artıracağı için Türkiye gibi gelişen ekonomilerin dış ticaretine olumlu yansıyabilir. ABD”nin Çin”den ithalatını daha fazla sınırlaması, Türkiye için tedarikçi ülke konumu açısından fırsatlar da barındırmaktadır. Öte yandan, ABD”nin bu politikasına diğer ülkelerin de karşılık vermesi ve BRICS blokunun birlikte hareket etmesi halinde küresel ticaretin daralma ihtimali de bulunuyor. Çünkü, korumacı politikalar tüm ülkelere yayıldığı ölçüde, küresel ticaret sekteye uğrayıp, tedarik zinciri bozulabilir. Ancak bunun çok büyük yapısal kırılmalara neden olacağını düşünmüyorum. Küresel ticaretin ve uluslararası ilişkilerin yeniden şekillendiği bu dönemde, Trump”ın politikalarının uzun vadeli etkilerinin nasıl olacağı hala belirsizdir. Ancak izlediği ekonomi modeli, dünya çapında ekonomik ve siyasi dinamiklerin yeniden değerlendirilmesine neden olacaktır.”

“Trump”ın politikalarını pozitif görüyoruz”

TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanvekili Şahin Tin de Trump ve kabinesinin barış, sanayi üretimi ve ticareti önceliklendirdiğini söyledi.

Tin, “Trump”ın dünya ve ekonomi üzerindeki politikalarını Türkiye ve sanayiciler için pozitif görüyoruz. Üretim yapılması ve ticaretin dönmesi Türkiye ekonomisi ve iş dünyası için oldukça mühim. Ancak daha da önemlisi, Suriye, Lübnan, Filistin ve Gazze savaşını bitirip şehirlerin yeniden inşa edilmesi, insanlığın yeniden vücut bulmasıyla masum insanların ölmemesidir.” dedi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Fransa için bölgede yolun sonu! Çok sayıda ülke askerlerin çekilmesini istedi

Fransa”nın Batı Afrika”daki askeri varlığı, sömürge tarihine dayanıyor.Aralarında Nijer, Çad ve Gabon gibi birçok Afrika ülkesi 1960″lı yıllarda bağımsızlığına kavuşarak Fransız vesayetinden kurtulsa da, Paris hükümeti, bu ülkelerdeki askeri varlığını çeşitli işbirlikleri aracılığıyla yakın zamana kadar sürdürdü.Fransa”nın Afrika kıtasında 1970″de 20 bin askeri bulunurken, bu sayı 2022″de 6 bine geriledi.Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron”un göreve geldiği 2017 yılından bu yana ise Paris hükümeti ve Afrika ülkeleri arasında farklı krizler yaşandı ve Fransa”nın kıtadaki askeri varlığında azalmaya gidildi.Mali, 2022″de Fransa ile savunma alanındaki işbirliği anlaşmalarını feshetti. Fransa ise Mali”nin tek taraflı fesih kararını “gayri meşru” olarak nitelendirse de, Ağustos 2022″ye kadar bu ülkedeki askerlerini çekti.Burkina Faso, yaklaşık 1 yıl sonra, Ocak 2023″te, Fransa ile arasındaki askeri işbirliğini feshederek Fransız askerlerinin ülkesinden gitmesini talep etti. 400 Fransız askeri, Şubat 2023″te bu ülkeyi terk etti.Mali”de Fransa”nın izleri siliniyor! Tek tek değiştirildiFransa”nın askeri gücünü çektiği diğer ülke de Nijer oldu. Nijer, Ağustos 2023″te Paris ile askeri işbirliğini sonlandırırken, Fransa, bu ülkedeki yaklaşık 1500 askerini aynı yılın Aralık ayına kadar çekti.Bunun yanı sıra Fransa, Cibuti dışında birçok Afrika kıtasındaki askeri varlığında değişikliğe gitmeyi planlıyor.Çad hükümeti, 28 Kasım”da Fransa ile imzalanan savunma sanayisi ve güvenlik alanındaki işbirliğini iptal etme kararını duyurdu. Çad makamları, ülkede bulunan 1000 Fransız askerinin çekilme sürecinin 31 Ocak 2025″e kadar tamamlanmasını isterken, Fransız savaş uçakları ve birlikleri Aralık ayında ülkeyi terk etmeye başladı.Çad Cumhurbaşkanı Muhammed İdris Debi İtno, yılbaşında, Fransız askeri birliklerinin 31 Ocak”a kadar ülkeden tamamen çekileceğini açıkladı.Son olarak Senegal Cumhurbaşkanı Bassirou Diomaye Faye, yılbaşı dolayısıyla yayımladığı mesajda, bağımsız bir ülkede yabancı birliklerin olmaması gerektiğini ifade ederek, “2025”te ülkede bütün yabancı askeri varlıkların sonlandırılması için doktrin hazırlama talimatı verdiğini” açıkladı.Ayrıca Fildişi Sahili Cumhurbaşkanı Alassane Ouattara da yeni yıl konuşmasında ülkedeki Fransız askeri üssünün bu ay içinde Fildişi Sahili”ne teslim edileceğini duyurdu.Fransa”da muhalefetin önde gelen isimlerinden aşırı solcu Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) lideri Jean-Luc Melenchon ülkesinin Afrika ülkelerindeki askeri varlıklarını sonlandırmasına ilişkin yaptığı X paylaşımında, Fransa”nın sömürgeci tarihinden uzaklaşarak, Afrika halkları ile başka bir ilişki geliştirme zamanının geldiğini vurguladı.Fransa”dan Afrika üzerinden Türkiye hazımsızlığı! Macron”un niyeti belli olduÖte yandan Fransa, 1500 asker bulundurduğu Cibuti”de varlığını sürdürmeyi planlıyor. Macron, 20 Aralık”ta ziyarette bulunduğu Cibuti”deki Fransız askeri üssünde, bu üssün, ülkesinin çeşitli misyonları için yeniden “bir projeksiyon noktası” olarak tanımlanmasını istediğini belirtti.- “BU HER DEFASINDA FRANSA TARAFINDAN YENİLGİ OLARAK ALGILANIYOR”Fransa ve Afrika ülkeleri arasındaki ilişkiler konusunda uzman gazeteci ve Paris”teki Uluslararası ve Stratejik İlişkilerin İzlenmesi ve İncelenmesi Enstitüsü (IVERIS) Müdürü Varenne”in kaleme aldığı “Emmanuel Sahel”de: Bir yenilginin güzergahı” başlıklı kitap Mayıs 2024″te çıktı.Varenne, Macron”un cumhurbaşkanlığı döneminde, Fransa”nın farklı Afrika ülkelerinden askeri gücünü çekmesinin arkasındaki nedenleri AA muhabirine anlattı.Fransa”nın Afrika”daki askeri varlığını, bu kıtayla olan “tarihi bağlarına” dayandıran Varenne, bölgedeki ülkelerin egemenlik isteği nedeniyle artık bu askeri varlığa gerek kalmadığını kaydetti.Afrika”nın hasta adamı zor durumda! Boşluğu Türkiye dolduracakVarenne, Fransa”nın Afrika ülkelerini terk ediş şeklinin bazı sorun ve zorluklar getirdiğini vurgulayarak, “Bu her defasında Fransa tarafından yenilgi olarak algılanıyor.” dedi.Afrika”da Sahel bölgesinde Fransız askerinin görev yaptığı Barkhane Operasyonu”nun 2022″de sona erdiğini hatırlatan Varenne, bazı Afrika ülkelerinde gerçekleşen darbelerin ardından, Fransa”nın bu ülkelerden gitmek zorunda kaldığına dikkati çekti.Varenne, Paris hükümetinin, Afrika ülkelerinden çekilmesiyle ilgili, “Bu topraklara emniyeti getiremediği için gitmek zorunda kaldı. Dünyada hiçbir zaman, herhangi büyük bir ordu asimetrik savaşları kazanmadı.” yorumunu yaptı.- FRANSA”NIN UZUN VADEDE AFRİKA”DA ELİNDE CİBUTİ”DEKİ ASKERİ ÜSSÜ KALACAKVarenne, Fransa”nın Doğu Afrika ülkelerinden Cibuti”de 1500″den fazla asker ile varlığını sürdürdüğünü kaydederek, Gabon”da 2023″teki askeri darbenin ardından ise Fransa”nın bu ülkede yaklaşık 100 asker bırakacağının tahmin edildiğini ifade etti.Senagal”de çok az sayıda Fransız askeri kaldığını söyleyen Varenne, Senegal Cumhurbaşkanı Faye”nin kısa bir süre önce ülkesindeki Fransız askeri üslerinin kapatılmasını istediğini hatırlattı.Varenne, “Mali, Burkina (Faso), Nijer ve Çad”da Fransa”nın varlığı vardı ve bu 4 ülke, Fransızların gitmesini istedi. (Fransa”nın) Dolayısıyla, uzun vadede esasen yalnızca Cibuti”deki askeri üssü kalacak.” ifadelerini kullandı.”Askeri yenilgi ve siyasi mağlubiyet” olarak nitelendirdiği Barkhane Operasyonu”nun yürütüldüğü ülkelere emniyetin getirilmediğini vurgulayan Varenne, Fransız yetkililerinin, Sahel bölgesinde emniyeti sağlayacak bir strateji geliştiremediğinin altını çizdi.- “MACRON ULUSLARARASI İLİŞKİLERİ, ÜLKEYİ YÖNETTİĞİ GİBİ YÖNETİYOR”Varenne, Macron”un görev süresince Fransa-Afrika ülkeleri arasındaki ilişkilerle ilgili, şunları kaydetti:”Emmanuel Macron”un uluslararası ilişkileri, şu anda ülkeyi yönettiği gibi yöneten bir cumhurbaşkanı olduğuna inanıyorum. Yani, oldukça otoriter bir cumhurbaşkanı. Tek başına karar veren, zor bir durumun karşısında, durumun zorluğunu ölçmemiş, bu dosyayı iyi bilenleri etrafına toplamamış, otoriter adımlar atan ve Afrikalı mevkidaşlarıyla da otoriter adımlar atan bir cumhurbaşkanı.”Mevcut bağlamda güney yarım küre ülkelerinde, egemenlik ve ikili ilişkilerde saygı konusuna çok ehemmiyet verildiğini kaydeden Varenne, “Bunun çok etkisi oldu; Çad ile bir kez daha bunu gördük.” dedi.Varenne, Çad”ın beklenmedik bir kararla Fransa ile arasındaki işbirliği anlaşmasını iptal ettiğini kaydetti.Dünyanın herhangi bir ülkesinde, özellikle Afrika ve Orta Doğu ülkelerinde artık otoriterliğin işlemediğini vurgulayan Varenne, Fransız diplomasisinin kendisini her zaman “vazgeçilmez bir ülke” olarak gördüğünü ancak bu durumun son yıllarda değiştiğini kaydetti.- “FRANSA”NIN ESKİDEN HEGEMONYASI VARDI”Varenne, “Günümüzde yaşananlar, Fransa”nın bahçesinde yemek yemeğe gelen Rusların veya Çinlilerin suçu değil, günümüzde artık, devletler, ortaklarını seçebiliyor ve dolayısıyla teklifleri değerlendiriyor.” diyerek, Afrika ülkelerinin ilgilerini çeken tekliflere yöneldiğini kaydetti.”Değişen şu ki, Fransa”nın eskiden hegemonyası vardı, (Afrikalı) ortakların seçeneği yoktu. Ülkelerindeki hava durumunu veya saatin ne olduğunu öğrenmek için Fransa Dışişleri Bakanlığına sormaları gerekiyordu.” ifadelerini kullanan Varenne, bugün durumun değiştiğini ve Fransız diplomasisinin buna uyum sağlamak için geciktiğini kaydetti.

Source: Www.star.com.tr


İsrail”in Gazze”de evlere düzenlediği hava saldırılarında en az 11 kişi hayatını kaybetti

Yerel kaynaklardan alınan bilgiye göre İsrail savaş uçakları, Gazze Şeridi”nin orta kesiminde yer alan Deyr el-Belah kentinde bir evi bombaladı. Filistinli “Selman” ailesine ait eve düzenlenen saldırıda 4 kişi öldü, 2 kişi yaralandı.

İsrail ordusunun Gazze Şeridi”nin orta kesiminde yer alan Zevayide beldesinde de “Şalat” ailesine ait evi insansız hava araçlarıyla (İHA) hedef alması sonucu biri gazeteci olmak üzere 3 kişi yaşamını yitirdi, çok sayıda kişi yaralandı.

Gazze”nin Nusayrat Mülteci Kampı”nda İHA”ların bir evi bombaladığı saldırıda da 2 Filistinli öldü, çok sayıda kişi yaralandı. Gece geç saatlerde Nusayrat Mülteci Kampı”nda “Mişmiş” ailesinin evine düzenlenen hava saldırısında da bir kadın hayatını kaybetti.

Görgü tanıkları, İsrail askerlerinin, Nusayrat Mülteci Kampı”nın doğu bölgesini topçu atışlarıyla hedef aldığını belirtti. Kuzeydeki Gazze kentinde İsrail savaş uçaklarının bir evi bombalaması sonucu bir kişi yaşamını yitirdi, saldırıda yaralananlar oldu.

İsrail”in 7 Ekim”den bu yana Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 818″i çocuk, 12 bin 287″si kadın olmak üzere 45 bin 581 Filistinli öldü, 108 bin 438 kişi yaralandı.

Enkaz altında hala binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Suçsuz şekilde Suriye”deki zindanlarda 17 yıl geçirdiğini belirten Filistinli yaşadıklarını AA”ya anlattı

Batı Şeria”nın kuzeyindeki Cenin kentine bağlı Yamun beldesinde yaşayan ailesinin yanına dönen Ferihat (75), yakınları ve belde halkı tarafından coşkuyla karşılandı.

Ferihat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tutuklanma sürecini, hapishanedeki acı dolu hatıralarını ve hiç beklemediği serbest kalışını anlattı.

Aynı zamanda Ürdün vatandaşlığı da bulunan Ferihat, Ürdün ile Şam arasında şoförlük yaptığını belirtti.

Ferihat, “Aleyhimde suçlama yöneltildi, bunları yapmadığımı ifade ettim, savunmam için bir avukat görevlendirilmeden askeri mahkemelere çıkarıldım. Hiçbir suç da işlememiştim, tutuklanacağımı düşünmüyordum.” dedi.

“O günleri unutmak istiyorum”

Ferihat, Şam”daki ünlü “Filistin Şubesi” olarak isimlendirilen hapishanede 9 ay tutulduğunu, 72 gün boyunca sorgulandığını, sorgu döneminin “en kötü ve ağır” süre olduğunu söyledi.

“Sorgulama sürecini tarif edemiyorum, o günleri unutmak istiyorum.” diyen Ferihat, şöyle devam etti:

“Üzerimden kıyafetlerimin tamamı çıkarıldı, kablolarla dövüldüm ve işlemediğim bir suçu işlemişim gibi itirafa zorlandım. Birkaç gün sonra hapishanenin bodrum katına götürüldüm.

Burada ellerimden demir kelepçelerle asıldım ve art arda elektrik verildi. Ertesi güne kadar havada asılı kaldım. Daha sonra 30 santimetrekarelik bir döşeme üzerinde ayakta durmaya zorlandım, en ufak hareketimiz bile engellenmişti.”

Üç gün boyunca ayakta bekletildikten sonra tek kişilik hücreye odaya nakledildiğini aktaran Filistinli, burada bilincini kaybettiğini ifade etti.

İsimler değil rakamlar var

Ferihat, hapishanede ismiyle seslenilmediğini, kaldığı hücre numarası olan “31” sayısıyla kendisine seslenildiğini belirtti.

Birkaç gün boyunca tek lokma yemek yemediğini, daha sonra kendisine bir yumurta verildiğini aktaran Ferihat, bu yumurtayı onu hayatta tutan “can simidi olarak” niteledi.

Ferihat, “Sorgulama seanslarında işkence, darp ve askıya asılma gibi eziyetlere maruz kaldım.” dedi.

Filistinli Ferihat, hapishanede yaşadığı bir hatırasını ise şöyle anlattı:

“Bir gün hücrelere su akmaya başladı. Su o kadar yükseldi ki göğsümüze kadar ulaştı. Neredeyse boğulacaktık, yardım için çığlık atmaya başladık. Kendi kendime bunun son anım olduğunu, bizi böyle öldürmeye niyet ettiklerini düşündüm.

Sonra kapılar açıldı ve bizi üst kata çıkardılar. 3 gün sonra yeniden hücrelere döndük. Odalar küflüydü ve her yer rutubet kokuyordu. Uyuz hastalığına yakalanmış ve bitlenmiştik, zor günlerdi.”

Aradan geçen 9 ay sonra ne olduğunu bilmediği bazı evrakların üzerine parmak basmaya zorlandığını söyleyen Ferihat, 6 gün sonra askeri soruşturma için nakledildiğini, oradan da Sednaya hapishanesine gönderildiğini ve 6 ay burada hapis yattığını aktardı.

Ferihat, “Hiçbir gerekçe gösterilmeden ve savunma hakkı verilmeden 22 yıldan uzun süre hapis cezasına çarptırıldım, hapishanelerde suçsuz yere 17 yıl tutuklu kaldım.” diye konuştu.

Hem Sednaya hem Şam kırsalındaki Adra hapishanelerinde tutulduğunu kaydeden Ferihat, “Unutulması yıllar alacak çok acı hatıralarım var. Uzun tutukluluk süresince çok sayıda tutuklunun ölümüne tanık oldum. Kimisi işkenceden kimisi de hastalıktan hayatını kaybetti.” ifadelerini kullandı.

“Yeniden doğdum”

Ferihat, Suriye”deki gelişmelere ilişkin bazı haberlerin hapishaneye ulaştığını, özgürlüklerine kavuşacakları günün yaklaştığını düşündüklerini söyledi.

Her geçen gün umutlarının arttığını fakat bunun “endişe ve kaygıyla karışık bir umut” olduğunu belirten Ferihat, o ana dair şu ifadeleri kullandı:

“Hapishanenin kapılarının açıldığı gün sanki kıyamet günüydü. Herkes tekbir getiriyor, kurtulmak için koşturuyordu.Hapishane kapıları açıldıktan sonra 35 kilometre koşmuşum. Bunu nasıl yapabildim bilmiyorum.

Tanıdığım Suriyelilerle karşılaştım, onlara durumunu anlatıp Ürdün sınırına kadar rehberlik etmelerini istedim. Yaşanılan sahne olağanüstüydü. Suriyeli kardeşler beni kutladılar, tebrik ettiler, beni evlerine götürdüler ve şafak vakti de Ürdün sınırına ulaştım.”

Ferihat, sadece özlediği ailesine nasıl döneceğini düşündüğünü ifade ederek, “Yeniden doğmuş gibi hissediyordum. Bir gün memleketime, aileme yeniden dönmeyi beklemiyordum aslına bakarsanız hapishaneden sağ çıkacağımı düşünmüyordum.” ifadelerini kullandı.

17 yıllık tutukluluğu boyunca ailesiyle sadece bir kez görüşebildiğini aktaran Ferihat, “Hapishanede geçen iki yıl sonunda aileme nerede olduğumu söylememe izin verildi, bir kez ziyaret ettiler. O ziyarette bir daha gelmemelerini istedim. Benim başıma gelenlerin onlardan birinin de başına gelmesinden endişe ettim.” diyerek sözlerini tamamladı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Fransa hükümetinden Suriye mesajı

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından Suriye”nin başkenti Şam”a ilk ziyaretini gerçekleştirdi.Ulusal basına göre, Lübnan”daki temaslarının ardından Suriye”ye giden Barrot, Şam”daki Fransız Büyükelçiliğinde yaptığı konuşmada, “egemen, istikrarlı ve barışçıl Suriye” görme umudunu taşıdıklarını dile getirdi.Bakan Barrot, bu umudun “gerçek ancak kırılgan” olduğunu sözlerine ekledi.Alman mevkidaşı Annalena Baerbock ile gerçekleştirdiği Şam ziyaretine ilişkin sosyal medya hesabı X”ten yaptığı paylaşımda ise Barrot, “Fransa ve Almanya”nın tüm çeşitliliğiyle beraber Suriye halkının yanında durduğunu” belirtti.Barrot, Almanya ile birlikte “Suriye halkına hizmet edecek barışçıl ve çaba gerektiren geçişi teşvik etmek” istediklerini vurguladı.Bakan Barrot ve beraberindeki Fransız heyeti, Suriye”deki geçici yönetimle üst düzey temaslarından önce çöken Esed rejiminin işkence merkezlerinden biri olarak bilinen Şam”daki Sednaya Hapishanesi”ni ziyaret etti.Suriye”de 61 yıllık Baas iktidarı, 8 Aralık”ta çökmüş ve geçici hükümet kurulmuştu.

Source: Www.star.com.tr


Türkiye”nin Rusya dış ticaretindeki payı artıyor

Ukrayna”daki askeri operasyonunun başlamasının ardından Türkiye”nin Rusya dış ticaretindeki payı hızlı bir yükseliş kaydetti. Rusya Federal Gümrük Servisi (FCS), Ocak-Ekim 2024 dönemine ait ticaret verilerini paylaştı. TÜRKİYE İLK 3″TE Rusya”nın 2024 yılının ilk 10 ticaret ortağı arasında Çin, yüzde 33,8 ile açık ara birinci olurken, Hindistan yüzde 8,8 ile ikinci, Türkiye ise yüzde 8,3 ile üçüncü sırada yer aldı. Belarus ve Kazakistan sırasıyla yüzde 7,1 ve yüzde 4 payla ilk beşi tamamladı. Listenin devamında Güney Kore, Almanya, Ermenistan, İtalya ve Özbekistan yer aldı. FCS”ye göre, bu dönemde Rusya”nın toplam ticaret hacmi 584 milyar dolara ulaştı. TÜRKİYE İLE TİCARET HACMİ 48 MİLYAR DOLAR Çin”in bu toplam içindeki payı yaklaşık 197 milyar dolar olurken, Hindistan 51 milyar dolar ve Türkiye 48 milyar dolar ticaret hacmi gerçekleştirdi.FCS verileri, 2023 yılına kıyasla Türkiye”nin Hindistan”ı yakalayarak üçüncü sıraya yükseldiğini gösteriyor. Ancak 2021″de durum oldukça farklıydı. O dönem Rusya”nın en büyük ticaret ortakları arasında Çin birinci, Almanya ikinci sıradayken, Türkiye altıncı, Hindistan ise ilk 10″a bile girememişti. ENERJİ İHRACATI TİCARETİN TEMELİNİ OLUŞTURDU Rusya Ekonomik Kalkınma Bakanlığı”na göre, 2024 yılında Rusya”nın dost ülkelerle ticareti toplam ticaret hacminin yüzde 80″ini aştı. Bu oran, 2021″de yüzde 50″nin altında kalmıştı. Enerji ihracatı, Hindistan ve Türkiye ile ticaretin temelini oluştururken, bu ülkelerden yapılan ithalat düşük seviyelerde kaldı. RUSYA DIŞ TİCARET ÖDEMELERİNDE ZORLUK YAŞADI ABD ve AB”nin uyguladığı yaptırımlar, dış ticaret ödemelerinde zorluklara yol açtı. Özellikle lojistik süreçlerin karmaşıklaşması ve artan maliyetler, şirketler için önemli bir risk haline geldi. Rusya Merkez Bankası, 28 Aralık tarihli raporunda bu yaptırımların ticaret üzerindeki etkisine dikkat çekerek yeni önlemlere ihtiyaç duyulduğunu belirtti.

Source: Haberler


Türkiye barıştırmıştı… İki ülke işbirliği için bir araya geldi

Somali Savunma Bakanı Abdulkadir Mohamed Nur, sosyal medya platformu X”ten yaptığı paylaşımda, Etiyopya Savunma Bakanı Aisha Mohamed ile başkent Mogadişu”da bir araya geldiğini belirtti.Nur ve Mohamed”in görüşmede, iki ülke arasındaki savunma işbirliği ve bölgesel güvenlik konularını ele aldığı bildirildi.Bölgedeki güvenlik durumunu ve iki ülke arasındaki savunma işbirliğinin geliştirilmesinin önemini değerlendirdiklerini vurgulayan Mohamed Nur, “İki ülke arasındaki işbirliği, Doğu Afrika bölgesinde barış ve refah için elverişli bir ortam sağlayacaktır.” ifadelerini kullandı.- ANKARA SÜRECİSomali”den 1991″de tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Somaliland ile Etiyopya arasında 1 Ocak 2024″te imzalanan mutabakat zaptı bölgesel tansiyonu artırmıştı.Etiyopya”nın Somaliland”i bağımsız ülke olarak tanıması, Somaliland”in de Etiyopya”ya denize erişim imkanı sağlamaya hazırlanması Somali yönetiminin büyük tepkisine ve krize neden olmuştu.Arap Birliği, Afrika Birliği, Kenya ve Cibuti”nin krizi aşma girişimleri sonuçsuz kalmıştı.Türkiye”nin tarafları, Ankara süreci kapsamında bir araya getirmesiyle tansiyon azalmış, son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın ev sahipliğinde 11 Aralık 2024″te Ankara”da buluşan liderler, sorunun çözümü için mutabakata varmıştı.Anlaşmaya göre Somali”nin toprak bütünlüğü teyit edilirken, Etiyopya”nın denize erişim talepleri, her iki tarafın kazançlı çıkacağı bir işbirliği sürecine dönüştürüldü.Taraflar, Türkiye”nin kolaylaştırıcılığında Şubat 2025 sonuna kadar teknik müzakerelere başlamayı ve 4 ay içinde görüşmeleri sonuçlandırmayı hedefliyor.Türkiye”nin arabuluculuğunda 12 Aralık 2024″te imzalanan Ankara Bildirisi, son dönemde gerilen Afrika Boynuzu komşuları arasındaki ilişkilerde bir dönüm noktası oldu.

Source: Www.star.com.tr


Almanya ve Fransa”dan AB adına Şam ziyareti

Kallas, X hesabından Barrot ve Baerbock”un Şam ziyaretiyle ilgili paylaşım yaptı.- TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ, KAPSAYICI HÜKÜMET, AZINLIKLARIN KORUNMASI MESAJIBarrot ve Baerbock”un kendisi adına AB”yi temsilen orada bulunduklarını belirten Kallas, “Suriye”nin yeni liderliğine mesajımız, bölgesel aktörlerle mutabık kalınan ilkelere saygı gösterilmesi, tüm sivillerin ve azınlıkların korunmasının sağlanması son derece önemlidir.” ifadelerini kullandı.Sabah saatlerinde Barrot ve Baerbock”un, Suriye”de yeni yönetimle görüşmek için Şam”ı ziyaret ettiği duyurulmuştu.Kallas, Şam”da Baas rejiminin devrilmesinin ardından 14 Aralık”ta Ürdün”de, Türkiye dahil bölge ülkeleriyle bir araya gelmiş, ortak basın toplantısında Suriye”nin toprak bütünlüğünün desteklenmesi, azınlıkların korunması ve kapsayıcı bir hükümet kurulması gerekliliği üzerinde anlaşıldığı bildirilmişti.

Source: Www.star.com.tr


Alman ve Fransız bakanlardan Şam çıkarması

61 yıllık Baas rejiminin devrilmesinin ardından Suriye”de yeni bir dönem başlarken ülke geçiş hükümetinin lideri Ahmed Eş-Şara öncülüğündeki yeniden yapılanma sürecine girdi. 2 BAKAN BAŞKENT ŞAM”A GİTTİ Tüm dünya Suriye”deki gelişmeleri yakından takip ederken bu kapsamda Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot,Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ile birlikte başkent Şam”a gitti. AB”DEN AÇIKLAMA VAR Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, 2 bakanın Şam ziyaretiyle açıklamalarda bulundu. Barrot ve Baerbock”un kendisi adına AB”yi temsilen orada bulunduklarını belirten Kallas, “Suriye”nin yeni liderliğine mesajımız, bölgesel aktörlerle mutabık kalınan ilkelere saygı gösterilmesi, tüm sivillerin ve azınlıkların korunmasının sağlanması son derece önemlidir” ifadelerini kullandı. ÇELİK YELEKLER DİKKAT ÇEKTİ Şam”a ulaşan Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ve heyetinin çelik yelek giymesi dikkatlerden kaçmazken Şam”a da askeri uçakla geldikleri görüldü. ZİYARET ÖNCESİ DİKKAT ÇEKEN MESAJ Öte yandan Şam”a yapacağı ziyaret öncesinde konuşan Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock, Suriye”deki geçici hükümet yetkililerinin Almanya ve AB ile ilişkilerini yeniden başlatması için koşullar ileri sürmüştü. Suriye”nin Almanya ve AB ile arasında yeni bir siyasi başlangıcın mümkün olduğunu söylemişti. Barro ve Baerbock, Esad”ın devrilmesinden bu yana Suriye”yi ziyaret eden ilk AB dışişleri bakanları oldu.

Source: Erdem Aksoy


Cezayir”in “sömürgecilikle” suçladığı Fransa”dan “ortak çıkarlarımız var” cevabı

Fransa Dışişleri Bakanlığından iki ülke arasındaki ilişkilere ilişkin yapılan yazılı açıklamada, Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun’un eski Fransız sömürgesi olan ülkesinin bağımsızlık sürecinde işlenen suçların kabul edilmesini istediği ve Fransa’yı sömürgeci tutumunu sürdürmekle suçladığı konuşmasına ilişkin yorum yapmaktan kaçınıldı.

“Cezayir Cumhurbaşkanı”nın sözleri kendisine aittir” ifadelerine yer verilen açıklamada, iki ülkenin “sıkı insani bağlarla ve ortak çıkarlarla” bağlı olduğu belirtildi.

Ortak çıkarların yanı sıra Cezayir ile bölgesel güvenlik konularında da “ortak endişelerin” paylaşıldığı kaydedilen açıklamada, Fransa’nın bu ülke ile farklı sektörlerde ilişkileri geliştirmek istediği ve diyaloğun “elzem” olduğu vurgulandı.

Tebbun, 30 Aralık 2024″te yaptığı konuşmada Fransa’yı sömürgeci tutumunu sürdürmekle suçlamış ve sert dille eleştirmişti.

15 Aralık 2024″te Cezayir, Fransız istihbaratını “ülkede istikrarın sarsılması için eski terör yapılanmalarını yeniden aktif hale getirmeye çalışmakla” suçlamış ve Fransa’nın Cezayir Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığına çağrılmıştı.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, Cezayir”in ülkesine yönelttiği “istikrarsızlaştırma” suçlamalarını “asılsız ve fantezi” olarak nitelemişti.

Fransa ile Cezayir arasında ilişkiler son yıllarda gergin seyrediyor

Fransa’nın egemenlik tartışmalarının olduğu Fas”ın Batı Sahra bölgesine, Fas lehine bir özerklik planına destek verdiğini duyurması bölgede bağımsızlık yanlılarını destekleyen Cezayir ile ilişkileri germişti. Cezayir, Temmuz 2024″te Fransa’nın Batı Sahra adımına tepki olarak Paris”teki büyükelçisini geri çekmişti.

İki ülke arasında Batı Sahra dışında çözüm bekleyen tarihi sorunlar da bulunuyor.

Bu sorunlar arasında, Fransız yetkililerin yıllardır vermeyi reddettiği Cezayir arşivi ve Paris”teki İnsan Müzesi”nde bulunan halk devrimi liderlerinin kafataslarının iadesi, Fransa”nın 1960 ile 1966 yılları arasında Cezayir Çölü”nde yaptığı nükleer denemelerin kurbanları için tazminat ödenmesi ve Bağımsızlık Savaşı (1954-1962) sırasında kaybolan 2 bin 200 kişinin akıbetinin açıklığa kavuşturulması yer alıyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev: 2024″te TDT üyesi ülkelerin karşılıklı ticaret hacmi 45 milyar doları aştı

Tokayev, Kazakistan’ın “Ana Tili” gazetesine verdiği röportajda ülkesinin TDT üyesi ülkeler, Rusya, Çin ve ABD ile yürüttüğü dış politikaya ilişkin açıklamalarda bulundu.

Kazakistan”ın TDT’nin kuruluşunda yer aldığını hatırlatan Tokayev, “Türk Devletleri Teşkilatına dahil olan ülkeler, komşularımız ve önemli jeopolitik ortaklarımızdır.” görüşünü paylaştı.

Tokayev, geçen yıl dönem başkanlığını üstlendikleri TDT’de siyasi, ticari ve ekonomik, ulaştırma ve lojistik, kültürel ve insani alanlarda işbirliğinin yoğunlaştırıldığını belirterek, “80’den fazla somut proje hayata geçirildi. Astana’da 5. Dünya Göçebe Oyunları düzenlendi. Eğitim ve akademik kurumlar arasında yakın bağlar kuruldu. 2021’de Türk dünyasının manevi başkenti ilan edilen kadim Türkistan ise halklarımızın birbirine yakınlaşmasında özel bir rol oynuyor.” değerlendirmesinde bulundu.

“Enerji, sanayi, tarım ve dijitalleşme alanlarında işbirliğini artırmayı hedefliyoruz”

Son 10 yılda TDT üyeleri arasında ticari bağların önemli ölçüde güçlendiğine dikkati çeken Tokayev, “2024’te TDT üyesi ülkelerin karşılıklı ticaret hacmi 45 milyar doları aştı. Ülkelerimiz, Trans Hazar Uluslararası Taşımacılık Koridoru”nun (Orta Koridor) hayata geçirilmesinde önemli rol oynuyor. Enerji, sanayi, tarım ve dijitalleşme alanlarında işbirliğini artırmayı hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Tokayev, TDT’deki dönem başkanlıklarının “Türk Devri” sloganıyla gerçekleştirildiğine işaret ederek, “Kazakistan, Türk dünyasının yakınlaşmasına katkıda bulunacak tüm yaratıcı girişimleri desteklemektedir. Ülkemiz, tüm Türk halkları arasındaki bağların derinleştirilmesine ve ortak zengin tarihi ve kültürel mirasımızın tanıtılmasına devam edecektir.” görüşünü paylaştı.

Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ülkesinin Orta Asya’nın en büyük ekonomisi olarak önemini çok iyi anladığını dile getirerek, “Dolayısıyla Rusya, ticari, ekonomi ve yatırım işbirliğini geliştirmek için en aktif şekilde Kazakistan ile çalışıyor. Aksi olamaz çünkü ülkelerimiz dünyanın en uzun ortak kara sınırına sahip.” ifadelerini kullandı.

Tokayev, Kazakistan’ın Çin için stratejik ülke olduğuna dikkati çekerek, “Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, geçen sene Kazakistan’a yaptığı resmi ziyarette Çin’in ülkemize asla zarar vermeyeceğini, egemenlik ve bağımsızlığını tam olarak destekleyeceğini vurguladı. Bu, son derece önemli bir açıklamadır.” değerlendirmesinde bulundu.

ABD’nin yeni seçilmiş devlet başkanı Donald Trump ile de görüştüğünü anlatan Tokayev, “ABD’nin önemli bir stratejik ortağı olarak Kazakistan’a karşı olumlu bir tutuma sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Yüksek düzeyde siyasi çalışma bağlantılarını sürdürme konusunda mutabık kaldık.” bilgisini paylaştı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Bakan Bolat: Suriye ile ilişkileri geliştireceğiz

Ticaret Bakanı Ömer Bolat, 2024 Yılı Dış Ticaret Rakamlarının Açıklanması Programı”nda konuştu.Bakan Bolat”ın açıklamalarından satır başları şöyle:Cari işlemlerde dengelenme oldu.İhracatçılarımızın finans sorununu çözmeye çalışıyoruz.İhracat destek mevzuatı güncellendi. İhracatçılarımıza hem koordinasyon hem mali destek veriyoruz.Suriye ile ilişkileri geliştireceğiz.İsrail”in vahşi soykırımları karşısında, İsrail ile ticareti 2 Mayıs 2024 tarihi itibarıyla ihracat ve ithalat işlemleri olarak tamamen durdurduk.

Source: Www.star.com.tr


İsrail”in saldırılarını yoğunlaştırdığı kuzeydeki Gazze kentinde sokaklar kan ve cenazelerle dolu

İsrail, Gazze Şeridi”nin kuzeyini yaklaşık üç aydır yoğun hava ve topçu bombardımanıyla yıkmaya, halkı zorla yerinden etmeye devam ediyor.

Bu saldırılarla birlikte özellikle İsrail ordusunun kuşatmayı sıkılaştırması, insani ve tıbbi yardım girişini engellemesi nedeniyle birçok aile yeniden yollara düşerek Gazze kentine göç etmeye zorlandı.

Gıda ve su sıkıntısının had safhaya ulaştığı, herhangi bir tıbbi hizmetin verilemediği ve hastanenin bulunmadığı kuzey bölgelerindeki durum her geçen gün daha da zorlaşıyor.

Zorlu koşullar ve dondurucu soğuk altında Gazze kentine göç eden Filistinliler, İsrail”in son günlerde kenti yoğun bombardıman altına aldığını, patlama sesleri duymadan tek bir saat bile geçirmediklerini ifade ediyor.

Kent sakinleri, yeni bir kara saldırısından endişe ettiklerini ve dışarı çıkamadıklarını dile getiriyor.

Sürekli yer değiştirmek durumunda kalan çocuklar da saldırıların ardı arkasının kesilmediği Gazze kentinde devamlı duydukları patlama sesleri nedeniyle büyük korku ve psikolojik sıkıntılar yaşıyor.

Sağlık sistemi çöktü

Gazze”deki hükümetin Medya Ofisi, dün, İsrail”in Gazze Şeridi”ne son 24 saatte düzenlediği 34 hava saldırısında 71 Filistinlinin öldüğünü, onlarca kişinin yaralandığını duyurdu.

Ancak saldırıların bu denli büyük olmasına karşın Gazze Şeridi”nin kuzeyinde İsrail”in devam eden kuşatması ve hareket eden her şeyi hedef alması nedeniyle ambulans ve sivil savunma hizmetleri verilemiyor. Filistinliler yaralılarını kendi imkanlarıyla taşımaya çalışıyor.

“Patlama sesi duymadığımız tek bir saat yok”

Gazze kentinin En-Nasr Mahallesi”nde yaşayan 3 çocuk babası Filistinli Hasan el-Esmer, AA muhabirine, İsrail”in son günlerde kente ardı arkası kesilmeyen saldırılar düzenlediğini söyledi.

Esmer, “Bombardımanın şiddetinin daha da artmasından endişeliyiz. Patlama sesi duymadığımız tek bir saat yok. Her saldırıda ölenler ve yaralananlar oluyor.” dedi.

İsrail”in Kuzey Gazze vilayetine yaptığı gibi Gazze kentine de yeni bir kara saldırısı başlatmasından endişe ettiklerini ve evlerinden dışarı çıkamadıklarını dile getiren Esmer, şöyle konuştu:

“Çok hayati bir durum olmadıkça dışarı çıkamıyoruz. Önceleri çocukların kapı önünde oynamasına izin veriyordum, saldırılar çok yoğunlaştı, ne yazık ki artık buna da müsaade edemiyoruz. Korkumuz ölümden değil. Ben veya ailemden biri yaralanırsa sağlık hizmeti alabileceğimiz bir yer yok.”

“Her yerde kan ve şehit cenazeleri var”

Filistinli Muhammed ez-Zeyyan da artan bombardımanların, İsrail”in kentin çeşitli noktalarına kara harekatı başlatma ihtimalini akıllara getirdiğini söyledi.

Zeyyan, Gazze”deki durumun trajik olduğunu ifade ederek, “Her yerde kan ve şehit cenazeleri var. Dondurucu soğuktan kendini koruyacak bir yer bulamayan on binlerce sığınmacı sokaklarda yatıyor.” diye konuştu.

Kent sakinleri kara saldırısından endişeli

Gazze kentine yönelik kara saldırısından endişe ettiklerini dile getiren Zeyyan, bunun yeni bir insani bir felakete daha yol açacağını vurguladı.

Zeyyan uluslararası topluma İsrail”in Gazze Şeridi”ne yönelik soykırımını durdurmak için acilen harekete geçmeye çağırdı.

İsrail saldırısında kentte bir günde 40 kişi öldü, 120 kişi yaralandı

Gazze kenti, yaklaşık 3 aydır Kuzey Gazze”yi havadan ve karadan hedef alan İsrail saldırıları nedeniyle on binlerce Filistinlinin göç ettiği yeni bir sığınak oldu.

Yoğun kalabalık nedeniyle kente yönelik herhangi bir saldırı ağır insani kayıplara yol açıyor.

Gazze”deki Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal, İsrail”in kente yönelik saldırılarının dozunu artırdığını, bu nedenle çok sayıda kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

Sadece dün bir gün içinde kentte 40 kişinin öldüğünü, 120 kişinin yaralandığını belirten Basal, “Bu delilik, herhangi bir kanun gözetmeyen İsrail ordusunun vahşiliğini yansıtıyor.” ifadesini kullandı.

İsrail”den “yoğun bombardıman” tehdidi

İsrail savaş uçakları dün Gazze kentinde Filistinli sivillerin yoğunlukta olduğu noktalara ve evlere çok sayıda saldırı düzenledi, bombardımanlarda onlarca kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi de yaralandı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz ise önceki gün yaptığı açıklamada, “Hamas”ı Gazze”de uzun süreden beri görülmemiş güçlü saldırılarla vuracakları” tehdidinde bulundu.

Gazze Şeridi”nde tutulan İsrailli esirlere işaret eden Katz, “Hamas, İsrail”in uzun vadeli tavizler verme isteğine rağmen kaçırılan İsraillileri yakın zamanda serbest kalmasına izin vermez ve saldırılarına devam ederse, Gazze”de uzun süredir görülmemiş güçlü saldırılarla karşılaşacak.” ifadesini kullandı.

Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail yönetimi, Gazze”de işgali sürdürmeyi ve bunu kalıcı hale getirmeyi amaçlıyor.

Bu kapsamda Netanyahu, İsrail ile Hamas arasında olası bir esir takası ve ateşkes mutabakatı için Gazze Şeridi”nin kuzeyi ile güneyini ayıran Netzarim Koridoru ve Mısır-Gazze sınırındaki Philadelphi Koridoru”ndaki işgalin devam etmesi şartını ileri sürüyor.

Netanyahu, İsrail ve uluslararası kamuoyunda siyasi nedenlerle ve kendi çıkarları gereği Hamas ile esir takası anlaşması yapmamakla suçlanıyor.

İsrail muhalefeti ve esir yakınları da Netanyahu ve hükümetini, ateşkes ve esir takası müzakerelerinde mevcut tekliflere yeni maddeler ekleyerek anlaşmaya yanaşmamakla itham ediyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source: