Hatıran yeter…
Sahi olanı sevenin üzerinde hüznün sadeliği vardır. Dallı budaklı değildir hüzün, gürültüsüz bir hal, vitrinde değildir ama insan olanın ” bunun aynısından bende de var” dediği aşikar bir benzerlik duygusu.. Hüzün hep eskidir yeni tanışsanız da başka ruhlara, başka evlere uğraya uğraya çarpa çarpa size gelir. Buyurgan olsa da nezaketlidir hüzün, önce şaşırtır, sonra ağlatır, sonra bir odanıza yerleşir, sizi kendine alıştırır, ve en sonunda o sizin değil siz onun misafiri olursunuz. Hüzün, kaybettiklerinizi değil kayboluşunuzu hatırlattığı için sahidir. Acının refakatçisidir zehrini alır, sizi o coşkun o dev gibi feryattan mezun eder, tekrar gerektiren bir dersten geçirmiştir sizi, sonra aynı acıdan mezun olmuş hüzünlüler topluluğuna karışır gidersiniz. Arabesk, halkın kendi hüznüne göre açtığı müzikli bir kitap. Önce söyleyeni sonra söylediği sevilir. Sahidir.. Siz sevmeseniz de en sevdiklerinizin sevdiği olabilir, siz duymak istemeseniz de bu aşinalığı inkar edemezsiniz. Sosyolojik gevişler yamayıp, bilgiçler mezesi haline getirilen, gureba tınısı olarak tanımladıkça hazzını pazarlayan, elit adlı ayrıkların stres topu olan bu zevzek tartışma halkın umurunda değil. Arabeskin maruz kaldığı linç ve kibir kültürel ırkçılığın ta kendisidir. Müziğin teni, ait olduğu toprak ezilmişlikle bir garabet tartışmaya ittirilse de sancısı bezmişlik, hüsrana uğrayan hayaller cart curt vs değildir sebebi hüzündür kardeşim. En tize çıkan acının eteklerini bile konservatif katmanlara ayırmak bölmek işiniz! Meseleyi bir beğeni ve tercih sebebi olarak görmeme ısrarı, nihayetinde loş aydınların YouTube gevişi olarak sündürdüğü bayık ezberlerden ibaret. Algıda keçicilik, toplumun beğenileriyle inatlaşan basitlerin durumunu özetliyor aslında. Ferdi Tayfur”un vefatının ardından icrasına bestesine berbat demek ancak çıktığı yumurtanın çatlağı bir eski sürüm ekran kartına yakışırdı. Bu toprakların liderini kendinizce sevmiyorsunuz diye seçmenine nasıl hakaret edip aşağılıyorsanız, bu toprakların sevdiği sesleri de ideolojik nefretinize kurban edip öyle aşağılıyorsunuz. Bale babeti gibi davranıp kimliğinde hamamcı terliği olduğunu saklayan sünepelik ,dikkat edin saklamanın sünepelik olduğunu söylüyorum, mensubu olduğunuz zihniyetin prangası. Siz de sefilliği takıştırmaya öyle talipsiniz.
Source: Esra Elönü
İbrahim Güneş yazdı: Millet görüyor
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, kürsüden esip gürlüyor. Yaşanan ekonomik sıkıntılar sebebiyle Erdoğan”ın salonlarda konuştuğunu, milletin içine inemeyeceğini söylüyordu.Ancak Regaip Kandili vesilesiyle Sultanahmet”te Erdoğan”ın milletle kucaklaştığı anlar bir kez daha gösterdi ki, milletimiz dünyanın ve Türkiye”nin içinden geçtiği durumun farkında…Millet, Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın bir yandan ülkenin güvenliği ve istikbali için mücadele ederken, diğer yandan ekonomik toparlanma için geceli gündüzlü çalıştığını görüyor.Tüm bu mücadele kolay olmuyor elbette, sadece size şöyle küçük bir örnek vereyim. Aynı anda 31 savaş gemisi inşa ediyoruz. Üstelik üstüne koyduğumuz silahlar da büyük oranda yerli ve milli olacak. Muhalefetin yerden yere vurduğu altyapı yatırımlarının ne büyük ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Geçtiğimiz yıl otoyollardan 1 milyar 80 milyon araç geçişi oldu. Kamu-özel sektör iş birliği ile inşa edilen yolları kullananların sayısı 510 milyon araç oldu.Peki, bunları niye anlatıyorum?Muhalefet sürekli olarak istismar siyaseti ile yol yürümeye çalışıyor. Asgari ücretten sonra, memur ve emekli maaşları üstünden hükümeti vurmaya çalışıyorlar.Sanki Erdoğan bu durumu bilmiyormuş gibi davranıyorlar. Oysa Erdoğan defalarca “Serzenişlerinizi duyuyorum” dedi. Ama öncelik refah payını artırmak enflasyonu düşürmek mesajı verdi.Aralık Ayı enflasyon rakamı yüzde 1,03 geldi. Yıllık enflasyon beğenelim ya da beğenmeyelim 2023″ün 20 puan altında… Yani Ekonomi kurmayları doğru yolda ilerlediğini gösteriyor.İnanmak istemeyen sosyal medyadan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek”in paylaştığı resmi verilere bakabilir.Neyse konuyu daha fazla uzatmadan şunu söyleyeceğim.Özel, Erdoğan”ın milletin içine çıkacak hali olmadığını iddia ediyor ama Erdoğan çoktan milletin kalbinde kendisine müstesna bir yer edinmiş gibi görünüyor.Sözü Erdoğan”ın Darülaceze ziyaretinden yansıyan bir diyalogla bitirelim. 93 Yaşındaki Suzan Tosun”un “Kimsem yok ki” diye serzenişte bulunmasına Erdoğan, “Biz varız biz” diye cevap vermişti. O anları Suzan Tosun; “Çok duygulandım öyle söyleyince, halktan, halktan geldi. Hiç onur kibir yapmadı. Halkla geldi. Halkla yaşıyor” diye anlattı. Unutmayın Suzan Tosun 93 yaşında ve neler gördü neler kim bilir…ARABESKİN PRENSİNE VEDAFerdi Tayfur”un 79 yaşında vefat ettiği haberi milyonlarca yürekte ince bir sızı bıraktı. Her ölüm erken elbette ama “Her canlı ölümü tadacaktır” ayeti de kesin.Mesele gök kubbede hoş bir seda bırakmak; dualarla anılmak.Cenaze merasimini izlerken ben de çocukluğuma gittim elbette, Zira benim gibi yaşı 50 olanların gönül dünyasında Orhan Gencebay, Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur gibi isimlerin derin izleri vardı. O zamanın aşkları, sevdaları da bir başkaydı. Mahalledeki abilerimiz arasında küçük atışmalar olurdu. Kimin daha iyi olduğu tartışmaları yapılırdı. Bizler yürek yakan o şarkılarla büyüdük. Kasetlerimiz çok dinlemekten teyplere sarar, kopardı.Biz çıkarır bantla yapıştırır tekrar dinlerdik.Net söyleyeyim ben abimden dolayı Orhan”cıydım. Yengem ise Ferdi”ciydi. Bir de tabii Müslüm Baba vardı ki, Gülhane yıkılırdı… Sultanahmet”te büyümenin avantajıyla ilk gittiğimiz konserler Gülhane Konserleri olmuştu. Şarkıların kuvvetli manası vardı. Bugünkü gibi kafiye olsun diye yazılmazdı.Bilmiyorum yaşlandığımız için mi ama bana göre o zamanın sevinçleri, hüzünleri, heyecanları bir başkaydı.Biraz magandaca gelecek biliyorum ama arabaya bir kaset takılır. Anfilerle güçlendirilmiş ses sistemiyle biraz da yüksek sesli bir müzikle sevilen kızın kapısından geçilir. Bir umut şarkıyı duyup camdan görünmesi ya da kapının önüne çıkması beklenirdi. Zira o şarkının onun için çaldığını bilirdi. O birkaç saniyelik göz göze gelmelerde dünyalar sevenlerin olurdu. Müziğin sesini duyup da cama çıkmadıysa kalp sızıyla evin yolu tutulurdu.Yeşilçam filmleri gibiydik, biraz arabesktik ama gerçektik.Şimdiki gibi “görüntülü görüşelim, her dakika ulaşalım, konuşalım. Dip dipe diz dize olalım” gibi imkanlar yoktu elbette.Ele ele tutuşmanın bile kalp ritmini arttırdığı zamanlardı…Neyse sözü çok uzatmayayım.Dediğim gibi ömür dediğin akıp gidiyor.Mesele geride kul hakkı yemeden,Dua edecek insanlar biriktirmekle ilgili…Ferdi Tayfur için milyonlarca dua edildi. Cenazesinde izdiham yaşandı. Biz de bir Fatiha okuduk elbet…Allah rahmet eylesin, Cennetiyle şereflendirin inşallah…KARDEŞLİK KAZANACAKDEM Heyeti İmralı görüşmesinin ardından Meclis”te bilgilendirme turuna çıktı. MHP Lideri Bahçeli görüşmesinden sonra Pazartesi Günü de AK Parti”yi ziyaret edecekler. Heyette yer alan Ahmet Türk”ün, “Sayın Bahçeli”nin tutumunu görünce insan şok oluyor, samimi olduğunu da insan fark ediyor. Bizim tek derdimiz bin yıllık Türk-Kürt kardeşliğinin yeniden inşasıdır. 50 milyon Kürt yüzünü Türkiye”ye döndü” ifadesi umut vericiydi. Ancak bu süreçte muhalefet “Terörsüz Türkiye” sürecini sabote etmeye, kışkırtmaya çalışan bir telaş içinde… Sürekli olarak geçmiş dönemdeki “Çözüm Süreci”ne atıf yapılıyor. Oysa bugünün o günle ilgisi dahi yok.Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın Samsun”dan verdiği mesaj durumu net olarak ortaya koyuyor.”Kardeşlik kazanacak””Teröristler için çember daralıyor. Ya silahları gömecekler ya silahlarıyla gömülecekler””Terör örgütüne suni teneffüs çabaları nafile””Emperyalizm tasını tarağını toplayıp gidecek. Herkes hesabını bunu göre yapsın”Bunlar Erdoğan”ın konuşmasından bazı satır başlarıydı.Meseleyi bize de soruyorlar zaman zaman; benim cevabım net.MHP Lideri Bahçeli”nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın abdestinden şüphe eder hale geldiysek o zaman dükkanı kapatıp gidelim.Erdoğan”ın bir sözüyle yazıyı bitirelim.”Şehitlerimizi incitecek bir adımı asla atmayız. Onların vasiyetini yerine getirmek için mücadele ediyoruz” diyor…Ve bunu 40 yıllık terör belasını Türkiye”den süpürüp atan lider olarak söylüyor.Takdir milletin elbette…
Source: İbrahim Güneş
Omizu bir rüya proje
Her şeyden önce bir deniz memleketi.Böyle olunca deniz mahsulleri restoranları da çok sayıda.Kent merkezinde, özellikle de Kordon”da sıra sıra restoranların büyük çoğunluğu balık ve türevleri üzerinden servis veriyorlar.Yanı sıra tatil beldelerinde de aynı yaklaşım geçerli.Bahse konu mekânlar, nedense birbirlerinin karbon kopyası gibi.Tabiatın getirdiği imkânlarla taze deniz ürünleri, Ege otları ve rakıya çerçevelenmiş bir menü anlayışı hâkim.Çok az restoran rutini zorluyor.Bu tutum, hani sürprize kapalı bir İzmir standardı olarak iyi karşılanabilirse de esasında yaratıcılığı önemsemeyen bir tembel mutfağı.Bahse konu monoton çemberi kırmaya çalışanlar da var, hiç şüphesiz…Bu çerçevede Urla’da uluslararası seviyedeki fine dining restoranları hep biliyor ve takdir ediyoruz.Zaten Michelin, İncili ve Gault gibi kurumsal rehberler onlara haklarını teslim ediyor…Öte yandan, konumuz olmasa da esnaf lokantası kültürümüz bizleri hep mutlu ediyor.Tencere yemekleri, köfteciler, pideciler derken, tüm Ege kasabaları, her biri kendi içinde, lezzetleri itibariyle fenomen mekanlar barındırıyor.Ancak, işaret etmek istediğimiz bu yerler değil.Sorun, dünya mutfağının örneklerinin sunulduğu restoran sayımızın çok sınırlı oluşu.Vazgeçtik Arjantin restoranları, Anadolu”nun öz mutfağı olan Ermeni, Süryani restoranlarına bile sahip değiliz.Oysa söz konusu mutfaklar komşumuz Atina”da bile onlarca örneğiyle temsil ediliyor.Ancak her şeye rağmen “cesur yürek” gastronomik mekânlarımız da hiç yok değil.Bunlardan biri de “Omizu” adlı Japon restoranı.Omizu, Kordon’da adeta meydan okurcasına, komşu balık restoranlarına silkinme ve dünya mutfağına yönelmeleri çağrısı yapıyor.Omizu’nun işleticisi İzmir”de çok popüler bir insan olan İbrahim Görücüoğlu…“Grande” lakaplı İbrahim Bey 24 yıl İtalya”da yaşamış.Restorancılığın yanı sıra eğlence sektörünün de duayenlerinden.Ahmet şefle birlikte bu özel mekânı açtıklarında, modern Asya mutfağını İzmir”e kazandırmayı hedeflemişler.Neticede ortaya Japon mutfağını da aşan şaşırtıcı bir zenginlik oluşmuş.Bu arada Omizu “saf su” demekmiş.Bizler kentimize toz kondurmak istemeyiz.Her yönüyle eksiksiz ve özel olması için çaba sarf ederiz.Tahrip ettiklerimizi geri kazanmanın bilincine vardık.Eskiden olduğu gibi metropol bir kentin evrensel nüanslarına sahip olmamızın farkındalığı çok önemli.Pek tabii bahse konu kaliteler hayatın her alanıyla ilgili.İzmirliler öncelikli olarak “huzur” beldesi olmayı ister.Koşuşturan, yoran bir kent hayalimiz, Tanrı korusun yoktur, hiç olmadı.Ama çok kültürlü geçmişimize uyumlu bir çekim merkezi haline gelmeyi arzu ederiz.Bunun bir yolu da mevzu restoranlarımız olunca, bu renkliliği sağlayacak girişimcilerin risk almasından geçiyor.Bu anlamıyla “Grande İbo” gibilerini kutluyoruz.Diğer Uzak Doğu restoranlarını da anmadan geçmeyelim.Sushico, Hai Hai, Red Dragon… Böylesi özel yerleri yaşatmanın, imkânı olanlarımızın vecibesi olduğunu hatırlatırız.
Source: Sıtkı Şükürer
MasterChef”ten elenen Beyza aldığı kararı takipçileriyle paylaştı: Heyecanlıyım
MasterChef Türkiye 2024 aylar süren mücadelenin ardından finale günler kaldı. Onlarca yemeğin ardından Onur, Eda, Semih ve Kerem son dörde kalmayı başardı.Yarışmanın en iddialı isimlerinden biri olan Beyza da 30 Aralık’ta Kerem’e karışı 1 puanla mağlup olarak yarışmaya veda etmişti.Yarışmanın ardından sosyal medya hesabını aktif kullanan Beyza, takipçilerinin sorularını yanıtladı. Sevilen isim aldığı kararı ise açıkladı.MasterChef yarışmasının hayatına ne kattığına yönelik de konuşan Beyza, “Ben aslında ailem için geldim ama hayatım tamamen değişti. Çok güzel şeyler öğrendim. Artık Türkiye”de yaşayacak MasterChef ile yemek olsun, hayat tecrübesi olsun, çok güzel arkadaşlıklar edindim. Güzel insanlar ile tanıştım. Hiç aklımda yokken artık Türkiye”de yaşamaya karar verdim. Heyecanlıyım bir yandan” dedi.Beyza Aydın hakkında Masterchef Beyza 2001″de Fransa”da dünyaya geldi. Tam adı Beyza Aydın”dır. Aslen Konyalıdır. Şimdilerde 23 yaşındadır. Babası da aşçıdır. Ailesi 40 yıl önce Fransa”ya yerleşen Beyza Aydın çocukluk ve sonrası dönemini orada geçirdi.Lise döneminde aşçılık bölümüne gitmek istedi ama kayıt yaptıramadı. Liseden sonra Sigorta Bölümünden mezun oldu. Aşçılık konusunda eğitimi yoktur, babasından öğrenmiştir. Fransa”da ikamet eden Beyza Aydın pastacılık yapmaktadır.Beyza Aydın, Fransa”da düzenlenen Masterchef”e katılmak istedi ancak başörtülü olduğundan dolayı yarışmaya kabul edilmedi. Bundan dolayı Türkiye”ye gelerek Masterchef Türkiye”ye başvuruda bulundu. Beyza Aydın Masterchef 2024″e katıldı. İlk tura, avokado püresi ile tatlı-acı soslu çıtır karides yaparak katılan Masterchef Beyza jüri üyesi Somer Sivrioğlu”ndan evet, Danilo Zanna”dan evet ve Mehmet Yalçınkaya”dan evet oyu aldı. 2. turda da 3″lü düelloda başarı elde eden Masterchef Beyza son tura geçti. Kendi grubundan birinci çıkan Masterchef Beyza ana kadroya dahil olan 16. yarışmacı oldu. Ceket giyen Beyza Huri Aydın, yarışmaya 5. olarak veda etti.
Source: Internet Haber
Z Frekansı”nda haftanın konuğu Mavi Solman!
Güncel müziğin tınısını takip eden, genç müzisyenlerin platformu Z Frekansı, bu hafta yeni dönem Türkçe müziğin en çok dinlenen ve kendi tarzını yaratan seslerinden Mavi Solman ı konuk etti. resim#1210084# Müziğe çok küçük yaşlarda ilgi duymaya başlayan Mavi, ilk şarkılarını 11 yaşında yazmaya başlıyor. Lise eğitimi için “Buca Işılay Saygın Güzel Sanatlar Lisesi”nin yetenek sınavına giriyor ve sınavda 11. olarak okula girmeye hak kazanıyor. Okula bir yıl devam ettikten sonra ürettiği müzik tarzına odaklanabilmek için açık öğretim lisesine geçiyor. 16 yaşında Rap/Trap/Rock türlerini ustalıkla harmanlayan ve listeleri alt üst eden bir girişle profesyonel müzik yolculuğuna başlıyor. Mavi nin müziği sadece ve sadece kendi iç sesinin üretimi. Bir şarkı üzerinde çalışırken yanında hiçkimseyi istemiyor. Müzik tarzında, üretim sürecinde kafasında acabalar yok. Ne isterse onu yapıyor ve Mavi ye göre bu dinleyici kitlesinin oluşmasındaki en önemli faktör de bu. Sadece kendisi olması. Mavi, toplamda 600 milyondan fazla dinlenme ve 3 milyondan fazla izleyiciye ulaşmayı başaran 20 yaşında tecrübeli bir genç. İşini ciddiye aldığı çok açık. Mavi ile ilgili bence en önemli şeytan tüyü şu: Müziğinin türü size hitap etmese bile Mavi nin performansını dinlemekten kendinizi alıkoyamıyorsunuz. Bir şekilde sizi içine çekiyor. Çok zor, taklit edilmesi çok güç bir sesi ve tarzı var. Kendi alanında oyunun kurallarını biraz kendisi koyabilir gibi bir durum var hatta. Mavi; Hip Hop, R&B, Pop ve Rock gibi farklı türlerde çalışmalar yapıyor. Son albümü Monsieur de bunun kanıtı. Hatta albümün çıkış şarkısı olan Kandıramazsın biraz 2000 ler pop müziği havasında. Mavi nin müziğe olan bağlılığı ve kendine açmayı başardığı alan, her genç sanatçı için umut dolu bir yolun varlığının kanıtı…
Source: Habertürk
Doğu Akdeniz”deki lagünler göçmen kuşlara mola noktası oluyor
Göçmen kuşlar, Türkiye üzerinden kışı geçirecekleri Afrika”ya yolculukları sırasında Hatay ve Adana”daki sulak alanlarda dinleniyor.
Adana”daki Yumurtalık, Tuzla, Akyatan ve Ağyatan lagünleri göçmen kuşların her yıl gelip konakladığı alanlar arasında yer alıyor.
Hatay”daki Subaşı, Mileyha Sulak Alanı ve Reyhanlı Barajı da on binlerce kuşa her göç döneminde mola noktası oluyor.
“Kuş göç rotalarının kesiştiği yer Doğu Akdeniz sahillerindedir”
Doğa Koruma ve Milli Parklar 7. Bölge Müdürü Faruk Atmaca, AA muhabirine, Türkiye”nin önemli 3 kuş göç rotasında olduğunu söyledi.
Önemli bir konumda bulunan Türkiye”de her yıl 400″ün üzerinde göçmen kuş türünün misafir edildiğini anlatan Atmaca, şöyle konuştu:
“Avrupa”nın doğusundan İstanbul üzerinden Akdeniz”in doğusuna doğru uzanan önemli bir kuş göç yolu vardır. Bunun yanında Kafkasya”dan gelip Artvin Borçka üzerinden giren, Hatay”ın Belen ilçesinden Süveyş Kanalı üzerinden Afrika”ya bağlanan bir diğer kuş göç yolumuz var. Bir de İstanbul üzerinden gelip, Akdeniz sahillerimizden Afrika”ya uzanan kuş göç yolu bulunuyor. Dikkat ederseniz tüm kuş göç rotalarının kesiştiği yer Doğu Akdeniz sahillerindedir. Göçmen kuşlar, bölge müdürlüğümüz sorumluluk alanlarındaki sulak alanlarda konaklama, beslenme ve üreme yapmaktadır. En stratejik, en önemli kuş göç rotaları Türkiye üzerinden geçmektedir. Türkiye, göçmen kuşlar için stratejik ve kritik öneme sahiptir.”
Atmaca, Türkiye”nin sulak alanlarında her yıl çok sayıda su kuşunun ağırlandığını dile getirdi.
Göç rotasında önemli bir mola noktası olan Adana”da kuşların sorunsuz şekilde dinlenebilmesi için çalışmalar yaptıklarını anlatan Atmaca, “Kuşların beslenme ve üreme alanlarındaki arazi işgalleri konusunda gerekli tedbirler alınmakta. Hem idari yaptırım uygulanmakta hem de av koruma ekiplerimiz kaçak avla mücadele konusunda büyük bir gayret göstermektedir. Bu konuda hiç duraksamaya meydan vermeden yılın 365 günü ekiplerimiz sahada koruma görevlerini yerine getirmektedirler.” diye konuştu.
Atmaca, ekiplerinin, Toros Dağları”nda kışın sert geçtiği, yoğun kar yağışının olduğu dönemlerde yaban hayvanlarının beslenmesine yönelik çalışmalar da yaptıklarını söyledi.
Bu çalışmalardan kuşların da nasibini aldığını belirten Atmaca, yazın da ağır geçen sıcaklara karşı oluşturdukları su yalaklarıyla hayvanların su ihtiyaçlarını karşılamasına yardımcı olduklarını dile getirdi.
Atmaca, kuşların doğal yaşam alanlarının korunması, çevre bilincinin arttırılması ve kuş gözlemciliğinin teşvik edilmesi amacıyla “Dünya Kuş Günü”nün 5 Ocak”ta kutlandığını sözlerine ekledi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
UNESCO Listesi”ndeki Mahmutbey Camisi”nin yanındaki hamamda kurtarma kazısı yapılıyor
Ben, cami hamamı olarak isimlendirilmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Caminin kitabesinden anlaşılacağı üzere 1366 yılında net olarak yapıldığı bilinirken hamamında aşağı yukarı 14. yüzyıllarında camiyle eşdeğer olduğunu akla getiriyor. Devamında diğer yapılara da baktığımızda burasının beylik dönemine ilişkin olarak bir hanedan mensubiyeti kazanmış olduğunu, böylece sonraki aşamalarda da yapılacak olan araştırmalarda daha da somut olarak netlik kazanacaktır. Kastamonu denildiği zaman Türk yerleşiminin ilk Hüsamettin Çoban ile birlikte ikta olarak bu toprakların verilmesiyle birlikte merkez edinmiş olduğu biliniyor. Kasaba köyünün de yine tarihte Çobanoğulları dönemi ama net olarak Candaroğulları döneminde artık yerleşim olarak burasının kullanıldığını kaynaklardan öğrenmekteyiz. 14. yüzyıl ile 17. yüzyıl arasında hatta Kasaba köyünde nüfusun 25 bin kadar olduğunu söyleyebiliyoruz. Dolayısıyla bu kadar ciddi bir birikimi, yer altındaki tarihi mirası barındırmış olduğunu düşündüğümüz, buna inandığımız yerleşim yerinde sonraki evrelerde yapılacak olan kazı çalışmalarıyla elbette bu dokunun rengi hiç şüphesiz değişecektir.
Source:
Türkiye”nin ilk “Devlet Sanatçısı”: Ahmet Adnan Saygun
İzmir Milli Kütüphanesinin kurucularından, matematik öğretmeni Mahmut Celalettin Bey ve Zeynep Seniha Hanım”ın çocuğu olarak 7 Eylül 1907″de dünyaya gelen Saygun, 1912″de eğitim hayatına başladığı İzmir”deki Hadika-i Subyan İlkokulunda müzik derslerindeki yeteneğiyle dikkat çekti.
İzmir İttihat ve Terakki Lisesine 1918″de başlayan Saygun, daha sonra müzik öğretmeni İsmail Zühtü Kuşçuoğlu”nun kurduğu dört sesli koroya katıldı.
Öğretmeninin önerisi üzerine, 13 yaşındayken ünlü piyano öğretmeni Rossati”den piyano dersleri almaya başlayan Saygun, 1922″de Macar Tevfik Bey ile çalışmalara başladı ve 1923″te Hüseyin Sadettin Arel”den iki ay armoni dersi aldı.
Saygun, 1925″te “Musiki Lugati” eserini Fransız La Grande Encyclopedie”den müzikle ilgili makaleleri çevirerek meydana getirmesinin ardından 1926″da İzmir Lisesinde müzik öğretmeni olarak göreve başladı.
Maarif Vekaleti”nin açtığı sınavı kazanarak 1928″de Paris”e burslu gönderilen usta sanatçı, ünlü müzik okulu Schola Cantorum”da Vincent D”Idy, Eugene Borrel, Souberbielle, Amedee Gastoue gibi isimlerden ders aldı.
Ahmet Adnan Saygun, 1931″de Türkiye”ye döndükten sonra Musiki Muallim Mektebi”ne, 1936″da ise İstanbul Belediye Konservatuvarına kontrpuan ve teori öğretmeni olarak atandı.
İlk Türk operası “Özsoy”u kaleme aldı
Saygun, 1934″te yöneten Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasını (CSO) yönetirken Atatürk”ün talebiyle, Türkiye”yi ziyaret edecek İran Şahı”na özel ilk Türk operası olan “Op. 9 Özsoy”u bir ay gibi kısa bir zamanda yazdı. Aynı yıl, yine Atatürk”ün talebiyle “Taşbebek” operasını besteledi.
“Yunus Emre Oratoryosu”nu 1942″de tamamlayan Saygun, 25 Mayıs 1946″da Ankara”da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde bu eseri seslendirildi ve büyük başarı kazandı.
En önemli yapıtı olarak kabul edilen eser, Cumhuriyet dönemi Türk müziğinin en çok seslendirilen eserlerinden oldu ve sonrasında Paris”te ve New York”ta ünlü orkestra şefi Leopold Stokowski yönetiminde seslendirildi.
Bu eserle, çocukluğunda İzmir Kemeraltı Çarşısı”nın Dervişler Caddesi”nde Mevlevi dervişlerden duyduğu ezgileri Avrupa ve ABD”ye, Birleşmiş Milletler”e ve eserin sonradan çevrileceği 5 ayrı dile taşıyan sanatçı, 1946″da Ankara Devlet Konservatuarı kompozisyon ve modal müzik öğretmenliğine atandı.
Saygun, 1948″de İnönü Armağanı, 1949″da Fransa Milli Eğitim Bakanlığınca Akademik Nişan, 1950″de Akademi Madalyası, 1951″de İtalya Hükümetince 1. Nişan ve Uluslararası Müzik Sosyetesi”nden Sibelius Bestecilik madalyasına layık görüldü.
İlk “Devlet Sanatçısı”
Sanatçı, 1971″de yürürlüğe giren Devlet Sanatçılığı Kanunu çerçevesinde ilk “devlet sanatçısı” ünvanını aldı ve 1981″de Atatürk Sanat Armağanı, 1985″te de “Sanatçı Profesör” ünvanlarına layık görüldü.
Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey, Hasan Ferit Alnar ve Necil Kazım Akses ile “Türk Beşleri” arasında yer alan Saygun, “Kerem”, “Köroğlu”, “Gilgameş” başta olmak üzere üç opera, “Atatürk”e ve Anadolu”ya Destan” adlı koral eserler, 5 senfoni, çeşitli konçertolar, orkestra, koro, oda müziği eserleri, vokal ve enstrümantal parçalar, kitaplar, araştırmalar ve makaleler yazarak sayısız türkü derlemesi yaptı.
Ahmet Adnan Saygun, 6 Ocak 1991″de pankreas kanseri nedeniyle hayatını kaybetti.
“Türk Halk Musikisinde Pentatonizm”, “Gençliğe Şarkılar: Halkevi ve Mektepler için”, “Rize, Artvin, Kars Havalisi Türkü, Saz ve Oyunlar Hakkında Bazı Malumat”, “Halk Türküleri: Yedi Karadeniz Türküsü ve bir Horon”, “Lise Müzik Kitabı I-II-III”, “Musiki Temel Bilgisi I-II-III-IV” ve “Mod öncesi Ezgilerin Sınıflandırılması” eserlerini kaleme almasının yanı sıra, “Divertimento”, “Suit”, “Ağıtlar”, “Manastır Türküsü”, “Taşbebek”, “Dağlardan Ovalardan”, “Anadolu”dan”, “Töresel Musiki”, “Küçük Şeyler”, “Ayin Raksı”, “Atatürk”e ve Anadolu”ya Destan”, “Dört Arp İçin Üç Türkü” ve “Kumru Efsanesi” gibi eserlere de imza attı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Ferdi Tayfur”un mezarına ziyaretçi akını
Arabesk müziğin efsane ismi Ferdi Tayfur 2 Ocak”ta Antalya”da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Tayfur”un ölümü, sanat camiasını ve sevenlerini yasa boğdu. Usta sanatçının cenazesi, dün Atatürk Kültür Merkezi”nde düzenlenen anma töreninin ardından Sarıyer”de Yeniköy Mezarlığı”na defnedildi. MEZARLIĞA ZİYARETÇİ AKINI Hayranları Ferdi Tayfur”un kabrine akın etti. Sabah saatlerinden itibaren mezarlığa gelen kalabalık sanatçıya duydukları sevgiyi dile getirdi. Duygu dolu anlar yaşayan sevenleri dua ederek Tayfur”un mezarına çiçekler bıraktı. “YÜREĞİMİZDEN BİR PARÇA KOPTU” Ferdi Tayfur”un Almanya”dan kabri başına gelen hayranı Kenan Güngör, “Öncelikle tüm Türkiye”mizin tüm ülkemizin başı sağ olsun. Böyle bir değerin yaşadığı dönemde yaşamak bizim için onurdur. Takriben ben 55 yaşındayım. Çocukluğumdan beri Ferdi babamızın şarkılarıyla, türküleriyle yaşadık. Gerektiğinde sevdamızı anlattı, gerektiğimizde bizim hüzünlerimizi gerektiğinde bizim yaşamış olduğumuz bu fakir hayatı bize sevdirdi, anlattı. Sözün özü yüreğimizden bir parça koptu gitti. Bunu sözde değil hakikaten özde söyleyen bir kardeşinizim. Gurbette yaşıyorum. Gurbette olup da Ferdi”yi dinlememek gibi bir lüksümüz yok. Sözün özü, vatanımızın, milletimizin başı sağ olsun diyorum.” ifadelerini kullandı. “ALMANYA”DA GIYABINDA CENAZE NAMAZI KILDIK” Sanatçının cenaze namazına gelemediğini söyleyen Güngör, “Gıyaben cenaze namazını arkadaşlarımızla birlikte biz başka yerde eda ettik. Yani dinimizde gıyaben de orada olmasında namaz kılma vesilesi olduğundan dolayı biz Almanya”da kendi aramızda böyle cemaat olarak namaz kıldık. Ama keşke buraya nasip olsaydı. Ben yine de madem yola çıktım, geri dönmedim, geldim. Bir de bugün kabini ziyaret ettim. Rabbim inşallah yeni yılda bize daha acılar yaşatmasın diyorum. Her şeyden önce birbirimizi sevmiş olalım inşallah.” diye konuştu. “FERDİ TAYFUR”LA BÜYÜDÜM” Usta sanatçının başka bir hayranı Burak Tosun ise, “Ferdi Tayfur”un cenazesine katıldım. Binlerce insan vardı kalabalıktı. Sevenler de vardı tabii. Biz zaten Ferdi Tayfur”u her zaman seviyorduk. Şarkılarını, arabesklerini çok severdik. Ben onunla büyüdüm. Ferdi Tayfur”un cenazesine geldiğimden beri hani mezarına uğruyorum, seviyorum. Şarkılar iyi, güzeldi.” dedi.
Source: Haberler
“Rewind/Roma” sergisinin kitabı CerModern”de tanıtıldı
Alarm-Art grubundan sanatçılar Hakan Esmer, Serdar Leblebici, Özgür Eryılmaz ve Semih Kaplan”ın, Roma”yı sanatsal bir arayışla yeniden keşfettiği çalışmalarını bir araya getiren sergide, Vatikan müzeleri, Borghese Galerisi ve Sistina Şapeli gibi ikonik duraklar yer alıyor.
Sergide, sanatçıların İtalya”ya yaptığı sanatsal seyahatin fotoğrafları Türkiye”nin Roma Büyükelçisi Ömer Gücük”ün imzasını taşıyor.
Bu çerçevede, sergi kapsamında hazırlanan kitabın tanıtımı CerModern”de yapıldı.
Kitaba ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulunan serginin küratörü Erkan Doğanay, projenin tarihine not düşmesi açısından kitabı çok önemli gördüklerini, derlenen kitapla serginin kalıcılığını sağlamayı amaçladıklarını belirtti.
Doğanay, “Biz Roma izlenimlerini bu kitapla belgeledik ve burada sergilenen eserlerle birlikte görsel kurgusu tamamlandı, kitap da bu açıdan sergiyi ve Roma”yı anlatacak bir esere dönüştü.” ifadelerini kullandı.
Kitap tanıtımına gelen ziyaretçilerden sanat tarihçisi Merve Korkmaz da sergiyi birden fazla kez gezdiğini, Ankara”da bu tarz sergilerin olmasını değerli bulduğunu ve kitabı okumak için heyecanlandığını dile getirdi.
Sanatseverler “Rewind / Roma” sergisini 12 Ocak”a kadar ziyaret edebilecek.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source: