“Türk Müziği Gündemi – Yaşar Kemal ve Ferdi Tayfur’un Hikayeleri”

Yaşar Kemal ve dostları

Yaşar Kemal Vakfı’nın bu yıl beşincisini hazırladığı Yaşar Kemal Takvimi onun bu yönünü öne çıkartıyor. Takvimin 2025 yılı teması “Yaşar Kemal’in Dostları” olarak belirlenmiş. Takvimdeki her güne bir dost fotoğrafı ve usta yazarın onun hakkındaki görüşleri ya da o konuda yazılmış bir yazıdan alıntı eşlik ediyor.Takvimin 1 Ocak tarihli ilk sayfası Güneş Karabuda’nın çektiği Yaşar Kemal fotoğrafıyla ve onun ‘Binbir Çiçekli Bahçe’ kitabından dostluk üzerine yazdığı cümleleriyle başlıyor:“Ben dost canlısı, dünyada dostluktan ve sevgiden başka bir şey tanımak istemeyen birçok insanla dostluk yaptım ve bu insanları epeyce tanıdığımı sanıyorum. Bu dünya, karamsar, savaşsever, zalim, sevgisiz insanlarla doluyken dostsuz, sevgisiz yaşanmayacağını biliyordu bu insanlar.”Takvim için vakıftan yapılan açıklamada “2025 yılı takvimi aynı zamanda Yaşar Kemal dostlarına bir çağrıdır. Dostluk sıcaklığını yaşamış ve yaşatmış olan Yaşar Kemal’in, vakıf arşivimizdeki fotoğraflarından bir anı demeti sunuyoruz” deniliyor.2021 yılından bu yana yasarkemalvakfi.org sitesinde çevrimiçi yayınlanan Yaşar Kemal Takvimi, her yıl farklı bir temadan oluşuyor. 2021 yılında ‘Edebiyatın Gücü’, 2022 yılında ‘Doğa’, 2023 yılında ‘Demokrasi, barış, gençlik ve eğitim’ ve 2024 yılında ‘Gazeteci Yaşar Kemal’ temaları alıntı konuları olarak seçilmişti.Bu yılı Yaşar Kemal ve onun dostlarıyla geçirebileceğiniz gibi pek bilinmeyen fotoğraflar eşliğinde kültür ve edebiyat tarihinde de özel bir yolculuğa çıkabilirsiniz.2025 Yaşar Kemal Takvimi yasarkemalvakfi.org/takvim adresinden indirilebilir.TÜRK edebiyatının ulu çınarı Yaşar Kemal sıcak insan ilişkileri ve sağlam dostluklarıyla da bilinirdi.TAKVİMDEN YAPRAKLAR9 OCAK PERŞEMBE CEVAT ŞAKİR KABAAĞAÇLI“Halikarnas Balıkçısı’na gelinceye kadar edebiyatımızda pek öyle yaşayan doğa yoktu. Balıkçı, kişi olarak gümbür gümbür bir insandı. O, doğanın bir parçası gibiydi… Bizim edebiyatımıza sağlıklı, gördüğümüz, güzel olan doğayı getirdi. Yunmuş arınmış yıldızları, yıkıntıları, ağaçları, yürüyen taşan gökyüzünü, akarsuları, bir uçtan bir uca akan karanlıkları, kuşları, balıkları, toptan denizi getirdi.”17 OCAK CUMA SAİT FAİK“Sait Faik’in hikâyelerini okuyanlar adam öldüremezler. İnsanlara kötülük edemezler. Sömürücü olamazlar, sömürücülerle birlik olamazlar, insanlar nerede aşağılanıyorsa ona karşı koyarlar. Ama gerçekten, yürekten insanca okuyanlar.”18 OCAK CUMARTESİ AŞIK VEYSEL“Veysel için her ses, her söz nereden, kimden gelirse gelsin önemliydi. O her sese her söze candan kulak verir, kendini oluştururdu. Veysel’i tanıyanlar bilirler, sonsuz bir şiir bilgisi vardı. Kendinden önce gelen ustaları derinlemesine bilirdi. Bir Yunus’u, bir Pir Sultan, Karacaoğlan’ı o kadar bilen insan belki çağımızda yoktu.”GENÇ YILDIZLARDAN ‘BARIŞ KONSERİ’KLASİK müzik alanında üstün yetenekli genç sanatçıların eğitimlerini destekleyerek onların dünya sahnelerinde parlamalarına imkân tanıyan Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) Sanat’ın geleneksel yeni yıl konseri 13 Ocak Pazartesi akşamı Zorlu PSM’de gerçekleştirilecek.Şef İbrahim Yazıcı’nın yöneteceği konserde ünlü çellist Pablo Ferrandez ve genç sanatçılar Defne Güngör (keman), İdil Bursa (çello) Tarık Kaan Alkan (piano) sahne alacak.Bu özel konserin dikkat çeken anlarından biri, ÇEV Sanat mezunlarından ve Berklee College of Music’te akademisyen olan Prof. Utar Artun’un konsere özel yazdığı ‘Barışa Çağrı’ adlı eserin ilk defa seslendirilecek olması. Bu prömiyeri de vakfın desteklediği, Hochschule für Musik Hannover’de müzik eğitimine devam eden Şef Kerem Tunçer yönetecek.ÇEV Sanat Başkanı Berrin Yoleri’nin organize ettiği konserin sunuculuğunu ise Ceyda Düvenci yapacak.Genç yıldızlarımızın sahne performanslarının gelişimini görmek ve onlara destek olmak için orada olmak gerek.Yazıyı yazdığım sırada büyük keman sanatçımız Ayla Erduran’ın vefat haberi geldi. Türkiye’nin en önemli keman sanatçılarından Erduran, aralarında Londra Senfoni ve Çek Filarmoni Orkestrası’nın da bulunduğu pek çok önemli orkestrayla konserler vermişti.Pasartesi akşamı konser verecek gençlerin de ilham kaynaklarından biriydi. Müzik tarihinde bir yıldız olarak hep parlayacak.

Source: İhsan Yılmaz


Ergün Yıldırım yazdı: Ferdi Tayfur ve arabeskle İstanbul”da başına gelenler

Sosyologların arabesk ile ilgili güzel çalışmaları var. Meral Özbek, Popüler Kültür ve Orhan Gencebay Arabeski (1991) kitabıyla ilk adımı attı. Sonra Can Kozanoğlu”nun Cilalı İmaj Devri (1992) geldi. Arabesk nerden çıkmıştı? Toplum neden buna yönelmişti? Araplar ile Akdeniz üzerinden ve Mısır filmleri ile etkileşimiz vardı. Ama önemli olan bu dalganın toplumda karşılık bulmasıydı.Arabesk, kısaca 1960 sonrası kentleşme, gecekondulaşma ve dolmuş ile iç içe geçen yeni kültürün yükselen olguları. Köyünden ayrılan, şehirde hasretle yanan, gecekondunun çamurlu sokaklarında yürüyen, dolmuşa tıka-basa iki büklüm haliyle şehrin merkezine giden insanlar… Hasret, acı, fukaralık ile geçen bir hayat. Arabesk buradan yükselen feryat, acı, başkaldırı. “Arabesk kaderciliktir” diye sol aydınlar ne kadar çok suçlamada bulundular! Aslında onların suçlayan dili elitizm ve kibirdi. Köylülerin ter kokularına, başörtülü hallerine, ağzı lahmacun ya da soğan kokan bedenlerine, işçilerin anomali hallerine tahammülleri yoktu.Ferdi Tayfur, gecekonduda dünyaya geliyor. Çamurlu sokaklar, yıkık dökük iki katlı daracık ve suyu musluklarda akmayan evler, şehre giden dolmuşlar içinde yaşamaya başladı. Babasını altı yaşında kaybetti. Kaybetmeden öte babası katledildi. Adana”nın pavyon ve meyhane hayatının kavgaları içinde hayatı son buldu. Ferdi Tayfur, ölen abisinin ismini almış. Aile fakir, babasız, tutunmak için dolmuşlarla gidip geliyorlar şehirle gecekondu arasında. Amansız bir şarkıcı olma mücadelesi. Kurtuluş, mucizeyle mümkün! Şarkıcı olup, bütün bu sefaleti ve acıyı aşmak! Peşinde koşulan budur. Gidilen yer ve kurtuluşun menzili de İstanbul. Kaç defa İstanbul”da yenilir, Adana”ya döner ve yeniden kazanmak için İstanbul kapılarına dayanır. Ne kadar çok insan varız böyle. Taşradan gelip İstanbul kapılarında kurtuluşu bulmak için didiniriz! Yeniliriz, memlekete döneriz. Ama memleketin kasvetinden kurtuluş umudu bizi yeniden İstanbul kapılarına atar. Boşuna mı denmiş, “İstanbul”un taşı toprağı altın” diye. Ferdi Tayfur da o altını arıyor.14-18 yaş arası ergen gençliğimiz kendisini Ferdi Tayfur”un mustarip feryatlarında bulur. Halen şehrin göbeğinde küçük şirin parklar vardır. Mavi boyalı ağaç masalar ve sandalyeler… Tayfur”un şarkıları yankılanır. Filmler, şehrin en ütopik dünyaları. Onlara çarpılıyoruz. Ferdi Tayfur filmleriyle ağlıyoruz. Video salgını bütün erkek kahvelerin dumanlı atmosferini ele geçirmiş. Burada da Ferdi Tayfur filmleri var.Mustarip, feryat eden aşk insanı derinden çarpar. Belki de aşk, kendisini en çok acıda, ıstırapta ve feryatta gösterir. Ferdi Tayfur”un şarkıları da öyleydi. Şehirle köyü beraber yaşayan ergen gençliğim için öyleydi. Hayvanlarımı otlatırken dağların yamaçlarındaki kayaların tepelerine çıkıp “merak etme sen” diye bütün kudretimle içinden çıktığı gibi söylerdim. Kimsenin olmadığı anlarda sesimle patlardım adeta. Başka bir gün havuzumu salıp bahçede suyu beklerken “toprak olurum taş olurum” diye devam ederdim. Hayali aşklar, kavuşulmayan aşklar, mahrem aşklar, saf aşklar… Benim büyüm çok erken zamanlarda bitti. Sanat Müziğini sevmeye başlamıştım zaten. Aşk bilincim de, hayallerim de değişmişti. Ahmet Kaya ve Sezen Aksu taht kurmuşlardı.Toplum da, ergen gençler de, yetişkin gençler de kendisini Ferdi Tayfur”da bulmuştu. Ulaşılmayan aşkların ve mahrem aşkların acısıyla yalnızlığın ıstırabına onun şarkıları eşlik etmişti. Ferdi Tayfur onlarla yükselmişti. İstanbul”da kurtuluşa ermişti! Şöhret, para, villalar, beyaz tenli-hoş kokulu avratlar, gazinolar…Artık ne gecekondu, ne çamurlu sokaklar, ne de dolmuşlar vardı. Kurtuluşa yükseldikçe bunlar da çekildi hayatından tek tek. Geriye 80 dairesi, villaları ve iki milyar parası kalmıştı. Feryadını mal biriktirerek bastırmıştı belki de.

Source: Ergün Yildirim