Kim korkar ETİAS’tan
Ama durun, hemen heyecanlanmayın. Çünkü bu sistem bizim için yani Türk vatandaşları için aslında pek bir şey değiştirmiyor. Zaten Schengen vizesi almak zorundayız. ETIAS, daha çok Avrupa’ya vizesiz giden ülkeler için bir kontrol mekanizması.Avrupa Birliği Hukuku Uzmanı Avukat Barış Kaşka’ya sordum…“Bu sistem sayesinde AB vatandaşı ve AB’de oturum izni olmayanların biyometrik verileri toplanarak kaydedileceği ve bu sistem sayesinde Schengen bölgesinde kalışları ve ayrılışları daha kolay izleneceği için başta düzensiz göç, kimlik bilgi dolandırıcılığı ile mücadele ve küresel terörizm ile daha etkin mücadele edileceği düşünülüyor. Türkiye dahil değil, herkesin içi rahat olsun” dedi.Sistem bizim için yani Türk vatandaşları için aslında pek bir şey değiştirmiyor.Schengen vizesi almak zaten başlı başına bir dert. Banka hesap dökümleri, maaş bordroları, otel rezervasyonları derken, her şeyimizi ortaya döküyoruz.Avukat Barış Kaşka’nın dediği gibi “Türk vatandaşları bu sistemden muaftır…”Nokta… Bir karar aldım siyaset futbol konuşmak yok SON zamanlarda şunu fark ettim. Kalabalık bir masadasınız, konu bir şekilde siyasete ya da futbola geliyor. Herkes bir anda ya bir siyasetçi ya bir kulüp başkanı ya da teknik direktör oluveriyor. Herkesin bir fikri var… Üstelik bu fikirler, kimsenin fikrini değiştirmeyecek kadar da keskin.Bağırış çağırış, herkes kendi doğru bildiğini savunuyor. Tartışma mı? Hayır, o çoktan bitmiş. Bu bir fikir savaşına dönüyor.Peki, ne oldu bize? Neden hayatımızın her anını siyasetle ya da futbolla doldurduk?Birisi bir fikir söylese, hemen bir “fanatik” damgası yiyor. Diğeri bir takımı övse, sanki öbür takımı yerin dibine batırmış gibi algılanıyor. Kalabalık masalar ne zaman bu kadar yorucu hale geldi?Oysa konuşacak başka şeyler de var, değil mi?Mesela şehirdeki trafik sorununu nasıl çözeriz?Ya da çocuklarımızın nasıl daha iyi bir eğitim alabileceğini?Belki de gelecekte bizi bekleyen çevre sorunlarını konuşmalıyız.Ama hayır…Biz hâlâ, “Bu teknik direktör istifa etmeli” ya da “Bu parti memleketi böyle yönetemez” diye bağırıp çağırıyoruz.Belki de asıl sorun şu… Futbol ve siyaset bizim hayattan kaçış alanımız olmuş durumda. Kendi hayatımızdaki dertleri unutmak için topa da siyasete de sarılıyoruz. Ama farkında olmadan, bu kaçış alanları artık bizi daha çok geriyor.Ben bir karar aldım. Kalabalık ortamlarda; bundan böyle siyaset de futbol da konuşmayacağım. En büyük ödül halkıngözündeki o sevgidir ÖDÜLLER, hepimizi motive eder. Takdir edilmek, alkışlanmak, emeğinin karşılığını görmek… Bu, elbette herkesin hoşuna gider. Ancak ödül almamış olsa da halkın gözünde zirvede olan insanlar vardır. Benim için bu insanlar, ödüllerle değil, hayatları ve yaptıklarıyla kalıcı bir iz bırakırlar.Demi Moore da işte bu isimlerden biri. 90’lı yıllara damga vuran “Ghost” filmiyle hafızalarımıza kazındı. Onun zarafeti, oyunculuğu ve duruşu hepimizi etkiledi. Ama kariyerinde onlarca filme ve milyonların sevgisine rağmen bir şey eksikti. Ödül… Ta ki “The Substance” (Cevher) filmine kadar.Cannes’da 13 dakika boyunca ayakta alkışlanan bu filmle Moore, sonunda Altın Küre’de ödüle layık görüldü. Üstelik 45 yıllık kariyerinde ilk kez. Ödül konuşmasında, “Hiç beklemiyordum. Çok şaşkınım. Bu işi çok uzun süredir yapıyorum, 45 yıldan fazla. Hayatımda ilk kez bir oyuncu olarak ödül kazandım” dedi.Ama gerçek şu ki Demi Moore gibi isimler, ödül alsalar da almasalar da bizim gözümüzde hep zirvede. Çünkü onların başarısı, sadece aldıkları ödüllerle değil, bize yaşattıkları duygularla ölçülür.Sonuçta ödüller gelir geçer, ama iz bırakmak başka bir şeydir. Ve belki de en büyük ödül, halkın gözündeki o sevgidir. Demek ki KarşıyakaPınar’sız olmuyormuş BAZEN bir takım, bir oyuncu ya da bir figür, öylesine hayati bir rol oynar ki, onlarsız başarı sadece hayal olur. Karşıyaka Basketbol Takımı’nın son dönemdeki performansı, bunun en güzel örneklerinden biri. Pınar Karşıyaka için sadece bir sponsordan öte, kimliği haline gelmiş bir güç, bir simge.Her ne kadar spor, takım oyunu olsa da belirli isimler ve figürler, o takımın ruhunu yansıtır. Pınar Karşıyaka, basketbol tarihinde olduğu gibi bugünkü başarısının da omurgasında Pınar’ın desteğini ve bağlılığını taşıyordu. Bu iş bir sponsorluk değil, bir birliktelik, bir aidiyet meselesiydi. Pınar, Karşıyaka basketbolunun simgesi olmayı hak etti.Bazen, sponsorlar sadece para değil, takımın karakterine de katkı sağlar. Demek ki Karşıyaka basketbolu Pınar’sız olmuyormuş.
Source: Deniz Si̇pahi̇
Evlerde gündelikçi koalisyonu başladı
Son dönemde beyaz yakalıların en büyük sorunlarından biri evlere günlük temizliğe gelen kadınlar oldu. Pandeminin ardından yabancı çalışan sayısının azalmasıyla birlikte mevcut çalışanlara artan talep günlük temizlik ücretlerini de katladı. Öyle ki sosyal medyada komedyenlerin skeçlerine dahi konu olan günlük temizlikçiler hemen her ay ücretlerine zam yaparken çalışma koşullarına da yeni kriterler eklemeye başladı. ÜCRET HER AY ARTIYOR Örneğin İstanbul”da Haziran 2023″te 1.200-1.500 TL arasında değişen tam gün temizlik ücretleri, eylülde 1.800 TL, ekimde 2.000 TL, aralıkta 2.200 TL, yılbaşından sonra da 2.500 TL”ye kadar yükseldi. Yol parası ve kahvaltının yanı sıra mesaiyi de 6 saate kadar düşüren gündelik temizlikçiler tüm taleplerin kabul edilmesine rağmen yine de söz verilen gün gelmemeye başladı. Bu tür sorunlar son dönemde artınca yeni formül arayışları da hızlandı. Gündelik temizlikçi arayanlar ortak istihdam modeli geliştirdi. MAAŞ-YOL-SİGORTA Yeni modelde sistem şöyle işliyor: Arkadaş grubu ya da aynı apartmanda yaşayan 3 aile günlük temizlik yapan bir kişiyle anlaşıyor. Maaş, sigorta ve yol masrafları için ücret belirleniyor. Örneğin maaş, sigorta ve yol dahil toplam 45 bin TL. Bu rakam üç aile arasında 15″er bin TL olarak paylaşılıyor. Günlük temizlik için anlaşılan kadın ise haftada iki yarım gün olmak üzere üç evin temizliğini yapıyor. Bir gün de izin kullanıyor. KAZAN-KAZAN FORMÜLÜ Bu yolla hem temizlikçi arayanlar tanıdıkları kişiyle çalışmış oluyor hem de sigorta ve maaş sistemi olduğu için her ay zammın önüne geçiliyor. Temizlik yapanın da sigortası yatırıldığı ve düzenli gelir sahibi olduğu için farklı yerlere gitmiyor. Yani hem temizliğe gelen kadın hem de hizmeti alan için kazan-kazan formülü hayata geçirilmiş oluyor. Bu sistem kayıt dışı çalışmayı da önlemiş oluyor. FİYAT WHATSAPP GRUPLARINDA BELİRLENİYOR Günlük temizliğe gelen kadınların her ay fiyat artırmasında bir diğer etken de kendi aralarında kurdukları WhatsApp grupları. Bu gruplarla birbirlerine iş paslayan kadınlar aldıkları ücretler hakkında da yazışıyorlar. Biri eğer gittiği evden aldığı ücreti artırıyorsa diğer kadın da, “O 1.800 TL yaptıysa ben 2.000 TL yaparım” mantığıyla ücretini artırıyor. Hızla artan fiyat karşısında bazı kişiler temizlik hizmeti almayı bırakırken bazıları da robot süpürge gibi ürünlerle çözüm bulmaya çalışıyor. REGÜLASYON YAPILMASI GEREKİYOR Armut.com Kurucu Ortağı Başak Taşpınar Değim, yaptıkları lokal bir araştırmada günlük temizlik ücretlerinin İstanbul”da geçen yıl haziran ayında ortalama 1.200 TL olduğunu belirterek, “Bu ücret aralıkta 1.800 TL”ye çıktı. Özellikle yabancı çalışan izinlerinin sınırlandırılması, mevcut çalışan sayısının azalması ancak talebin artması günlük temizliğe giden kadınların da ücretlerini artırdı” dedi. Günlük temizliğe gelen kadınların çalışma koşullarıyla ilgili düzenleme yapılması gerektiğini belirten Değim, “Gelen kişilerin güvenlik sorgulamaları yapılmıyor. Sigortaları yok, olası bir kaza durumunda ev sahibi sorumlu. Bu gibi sorunlar için yasal bir düzenleme gerekiyor” diye konuştu. Mevcut yasalara göre, ev temizliğine gelen hizmet verenlerin günlük sigortalarının, hizmet alan kişiler tarafından kendi e-Devlet hesapları üzerinden yapılması gerektiğine dikkat çeken Değim, “Geçmişte bu sürece aracılık edebilmek için çeşitli görüşmeler gerçekleştirdik. Ancak KVKK ve benzeri nedenlerle bu yetkiyi alamadık. Armut olarak, hizmet verenler ve hizmet alanlar için süreçleri kolaylaştıracak çözümler sunmayı isteriz” ifadelerini kullandı.
Source: Betül Alakent
‘Sokağa çıkmaya korkuyoruz’
Ankara”nın Haymana ilçesinde yaşanan olayda, Mahmut Hilmi Doğan Ortaokulu 8. sınıf öğrencisi Hayrettin Güngör (13), okuldan yurda döndüğü sırada boş arazide bulunan başıboş köpeklerin saldırısına uğradı ve yoğun bakımda tedaviye alındı. SABAH, köpek saldırısı sonrası olayın yaşandığı mahalleye giderek vatandaşları dinledi. Özellikle okul önünde toplanan veliler, köpek saldırılarından çocuklarını korumak için her gün onlarla birlikte okula gidip geldiklerini anlatarak yetkililere seslendi. “KÖPEK SORUNUNU ÇÖZÜN” Seyran Mahallesi”nde köpek sorunu olduğunu anlatan Yaşar Kaplan, “İki gün önce çocuğuma da köpekler saldırdı. Köpeklerin altından çocuğu zorla aldık. Mahallede yaşayanların can güvenliği yok. Yetkililere seslenmek istiyorum, köpek sorununa bir çözüm bulun” dedi. OKULA VELİLER BIRAKIYOR Yaşanan köpek saldırısı sonrası çocuğunu okula yalnız gönderemediğini anlatan Kadir Altıntaş ise, “Köpek saldırısı, okul yolunda oldu. Benim çocuğum da her gün o yolu kullanıyor. Yaşanan olay sonrası kızımı nasıl bırakıp gideyim, korkuyoruz. Okul saatlerinde de kendimiz bırakıp kendimiz alıyoruz” ifadelerini kullandı. KAÇARAK KURTULDU Saldırıya uğrayan çocuklardan birinin ağabeyi olan Mithat Koç “O gün 3 çocuk okuldan beraber dönüyorlarmış. Yaklaşık 10 köpek saldırmış. Kardeşim ve yanındaki arkadaşı kaçmış ama maalesef Hayrettin kaçamamış” dedi. SOKAK KÖPEKLERİ DEHŞETİ YAŞATTI KÜTAHYA-Eskişehir kara yolu yakınındaki bir fabrikaya annesi Nuray Karaman (64) ile iş başvurusu yapmak için yaya olarak giden Gözde Karaman”a (24), bölgedeki sahipsiz köpek sürüsü saldırdı. 7 köpeğin saldırısından yaralı kurtulan anne ve kızı, Kütahya Şehir Hastanesi”ne kaldırıldı. Belediye ekipleri de yaşanan bu olaydan sonra, bölgedeki köpekleri toplayarak barınağa götürdü.
Source: Kerim Cengi̇l
Engelli emekliliğinde yeni dönem
AK Parti Milletvekillerinin imzasıyla kasım ayında TBMM’ye sunulan 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Kanunun engellilerin emekliliği ile ilgili maddeleri şubat ayından başlayarak yürürlüğe girecek. SORULARINIZ İÇİN: akivanc@haberturk.com Kanun, sigorta girişi 2008 öncesi olan ve en az yüzde 40 engeli bulunan SSK’lıların emeklilik koşullarını değiştiriyor. Bugüne kadar yürürlükte olan kanuna göre, 2008 öncesi çalışmaya başlayan SSK’lılar vergi indirimine esas engellilik derecesine göre aranan prim günü ve sigortalılık süresini doldurmaları halinde yaşa bakılmaksızın emekli olabiliyorlardı. Vergi indirimi için sağlık raporu alınırken her bir hastalık için belirlenen engellilik oranları toplanarak, o kişinin engellilik derecesi belirleniyor. Rapora itirazlar Maliye Bakanlığı Sağlık Kurulu’nca karara bağlanıyor. Vergi indirimi için engelli raporu almak nispeten kolay. 2008 öncesi sigorta girişi olan SSK’lılar, bu raporlara dayanarak yaşa bakılmaksızın emekli olabiliyorlar idi. Kanunun yürürlüğe gireceği şubat ayından sonra engelli vergi indirimi raporu ile emeklilik uygulaması sona erecek. Sigorta girişi 2008 öncesi olan SSK’lılar, 2008 sonrasında çalışmaya başlayanlar gibi bundan böyle Sosyal Güvenlik Kurumu sağlık kurullarından rapor alacaklar. İtirazlara ise SGK Merkez Sağlık Kurulu bakacak. ENGELLİ EMEKLİLİĞİ ZORLAŞACAK SGK sağlık kurulu raporlarında tüm hastalıklara ait engellilik oranları toplanmıyor. Sadece kişinin çalışma gücünü en fazla etkileyen hastalığın oranı dikkate alınıyor. Maliye Bakanlığının kabul ettiği raporlarda üç hastalığının engellilik oranı 30’ar puandan 90 puan olan kişiye yüzde 90 oranında engelli raporu düzenleniyor. Buna karşılık aynı kişi için düzenlenen SGK’nın raporunda çalışma gücünde kayıp oranı yüzde 30’da kalacağından bu kişi engelli emeklilik hakkından yararlanamayacak. YENİ KOŞULLAR NE OLACAK? İlk defa sigortalı çalışmaya 2008 yılından önce başlayan SSK’lılardan SGK sağlık kurullarınca verilen raporlarda çalışma gücü kayıp oranı yüzde 60 ve üzerinde olanlar 15 yıl sigortalılık süresi ve 3600 prim günü varsa yaşa bakılmaksızın emekli olmaya devam edecekler. Çalışma gücü kayıp oranı yüzde 50 – 59 arasında olanlar 16 yıl sigortalılık süresi ve 3800 prim gününü, çalışma gücü kayıp oranı yüzde 40 – 49 arasında olanlar ise 18 yıl sigortalılık süresi ve 4100 prim gününü tamamlamaları halinde emekli olabilecekler. VERGİ İNDİRİMİYLE EMEKLİ OLANLAR HAK KAYBINA UĞRAMAYACAK Daha önce vergi indirimi raporu alarak emekli olanların kazanılmış hakları korunacak. Süresiz engelli raporu bulunanlar, haklarında herhangi bir ihbâr, şikâyet ya da savcılık soruşturması bulunmadıkça kontrol muayenesine tabi tutulmayacaklar ve emekli aylığını almaya devam edecekler. Halen emekli aylığı almakta olan ancak raporu süreli olanlar, süre dolduğunda kontrol muayenesine tabi tutulacaklar. Bu şekilde kontrol muayenesine tabi tutulanların muayeneleri SGK sağlık kurullarınca yapılacak. Ancak, vergi indirimi raporu aldıkları mevzuata tabi olacaklar. Başka bir ifadeyle bu kişilerin sağlık raporları düzenlenirken tüm hastalıklarına ait engellilik oranlarının toplamına bakılacak. Engellilik oranı yüzde 40 ve üzerinde ise emekli aylıklarını almaya devam edecekler. ESKİ ENGELLİ RAPORLARI İLE EMEKLİ OLUNAMAYACAK Halen engelli raporuna dayanarak vergi indiriminden yararlanmakta olan ve prim günü ile sigortalılık süresinin dolmasını bekleyenler emekli olmak için başvurduklarında SGK sağlık kurullarından rapor almak zorunda olacaklar. Önceki vergi indirimi raporu ile emekli olamayacaklar. SGK sağlık kurullarından aldıkları raporlardaki çalışma gücü kaybı oranına göre emekli olacaklar veya olamayacaklar.
Source: Habertürk
İmamoğlu protestocuya “sesin çok detone” dedi, Fatih Portakal çok sert çıktı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, temel atma töreni için gittiği Adalar”da bir grup tarafından protesto edildi. Büyükada Çınar Meydanı’nda gerçekleşen törende İmamoğlu’nun kürsüye çıktığı sırada ‘Adabüs’leri Ada’da istemeyen bir grup İmamoğlu”nu protesto etti. İMAMOĞLU”NDAN PROTESTOCU VATANDAŞA: “SESİN ÇOK DETONE” O sırada kürsü konuşmasını kesen bir vatandaşa İmamoğlu”nun “Abi sesin çok detone vallahi, çok detone.” dediği duyulurken; o anlar gündem yarattı. FATİH PORTAKAL”DAN İMAMOĞLU”NA SERT TEPKİ İBB Başkanı İmamoğlu”nun “Sesin çok detone” diyerek protestocu vatandaşa verdiği yanıta, gazeteci Fatih Portakal”dan çok sert yanıt geldi. “BU MUDUR EKREM BEY? AYNISI MI OLACAKSINIZ?” İmamoğlu”nun vatandaşla dalga geçtiğini iddia eden Portakal, “Bu mudur eleştiri kültürü Ekrem Bey? Aynısı mı olacaksanız? Aynısı olacaksanız o zaman biz neyin değişimini istiyoruz ya?” diye sordu. Portakal”ın Sözcü TV yanlı yayınında İmamoğlu”na yönelik tepkisi öyle oldu: “AL İŞTE ADAMIN SESİYLE DALGA GEÇİYOR” “Adalar”da yaşayan insanlar bu yeni minibüsü istemiyor. Azmanbüs deniyor buna. Oranın dokusuna da uygun eğil. Randevu isteniyor, randevu doğru dürüst verilmiyor. Konuşmak istiyorlar, konuşulmuyor da. “Ben yaptım oldu” anlayışı. Ya hani siz bu iktidardan şikayetçiydiniz. Al işte adamın sesiyle dalga geçiyor. Bu mudur eleştiri kültürü Ekrem Bey? Size soruyorum. Sizin de sesiniz çatallaştığı zaman güzel de çıkmıyor. İnsanların sesiyle dalga geçerek mi olacak? Adamların sesine bir kulak ver ya bir şey istiyorlar. Bu iktidar kulak vermediği için eleştiriyoruz zaten. Aynısı mı olacaksanız? Aynısı olacaksanız o zaman biz neyin değişimini istiyoruz ya? O zaman da başkaları ezilecek. Önemli olan insanları dinleyebilmek. Onu yapabiliyor musunuz? O insan orada bağırdığında onun sesinin tonuyla dalga geçmeden ona cevap verebiliyor musunuz? İşte yönetici bence odur diye düşünürüm.”
Source: Internet Haber
Mustafa Sabri Beşer yazdı: Siz de bizim Lebetleştiremediklerimizden misiniz?
Bugün bir kavimden bahsedeceğim…Hiç duymadığınız, ama yanı başımızda sessizce büyüyen bir kavimden…Lebetler.Evet, doğru duydunuz.Bu isimle ilk kez karşılaşıyorsunuz.Ama onlar, aramıza salınmış; kökleri, insanlık tarihinin derinliklerine kadar uzanıyor. Zaman zaman zayıflıyorlar, zaman zaman ise güçlerini katlayarak geri dönüyorlar.Ve en kuvvetli dönemlerinden birini yaşıyoruz.Şeytani süper güçler, şahsiyetlerini paraya satan sanatçılar, güya özgürlükçü ama aslında ahlakın temeline dinamit koyanlar, bazı bilim insanları… Hepsi, Lebetlerin ellerinden tutuyor, yollarına ışık tutuyor.Niyetleri açık: İnsanlığı Lebetleştirerek kutsal yapımız “aileyi” yok etmek. Ve bunun için her türlü argümanı, her türlü araç ve yöntemi kullanmaktan çekinmiyorlar.Perde arkasındaki amaçları: İnsanları köksüz, kimliksiz, aidiyetsiz bir boşluğa sürüklemek.Evet, LGBT”lilerden, hareketinden, lobilerden bahsediyorum…Ama onlar benim için Lebet.Bu ismi verdim; çünkü zihnimde onların bir laneti temsil ettiğini düşünüyorum.Yeni yayımlanan kitabım “7 Renkli Gezegen”de, işte bu kavmi ele aldım.Bir gazeteci, bir yazar ve bir kültür insanı olarak, kalbimin derinliklerinden gelen bir çağrıyla yazmaya başladım bu kitabı.Ortaokul ve lise öğrencilerimizin sessiz çığlıklarını duydum.Kaybolan kimliklerini, kararan dünyalarını izledim.Ve bir soru kafamı kurcaladı: “Neden?”Neden bu kadar yalnızlar?Neden böylesine karanlığa itildiler?Araştırdıkça tablo netleşti.Ve fakat bir o kadar korkutucu hale geldi.Batı”nın büyülü masalları, fantastik romanları, süslü hikâyeleri… Çocuklarımızın zihinlerine sinsice nüfuz ediyor. Harry Potter tarzı eserlerde gizlenmiş mesajlar, kimliksizliğin, yönsüzlüğün ve cinsiyetsizleşmenin tohumlarını ekiyor.Gözümüzün önünde bir nesil, hayal gücüyle beraber aidiyet hissini de kaybediyor.İşte bu gerçekle yüzleşmek, bende bir kıvılcım yaktı.Dedim ki: “Kendi çocuklarımız için kendi romanlarımızı yazalım. Değerlerimizi onlara kendi hikâyelerimizle anlatalım.”Ve böylece “7 Renkli Gezegen” doğdu.Bu kitap, LGBT lobilerinin bozuk mekanizmalarına karşı, onların kullandıkları silahla cevap verme arzusunun bir ürünüdür.Bir panzehir sevdasıdır.Onlar kültür yoluyla yozlaştırmaya çalışıyor; biz ise kültürü, değerlerin yeniden inşası için kullanıyoruzÇünkü kültür ve sanat, Lebetlerin savaş açtığı en güçlü cephedir. Bu meydanda at koşturuyor, her boşluğu dolduruyorlar.Ama artık o kadar rahat olamayacaklar.Çünkü karşılarında artık Fuad ve sadık dostu Yuyo var.”7 Renkli Gezegen”, sıradan bir ortaokul öğrencisi olan Fuad”ın umut dolu, cesaret isteyen serüvenini anlatıyor. Ve ona sadık dostu Yuyo, yani sevimli yarasa yavrusu, yol arkadaşlığı yapıyor.Bu ikili, kötülüğün simgesi olan Kral Siyon”un karşısına çıkıyor.Kral Siyon, sadece fantastik bir düşman değil. O, günümüz dünyasında gençlerimizi kimliksizliğe, cinsiyetsizliğe, aidiyetsizliğe ve umutsuzluğa sürükleyen sistemlerin bir sembolü.Fuad ve Yuyo”nun mücadelesi, sadece kendi kaderlerini değil; bir neslin, hatta bir milletin geleceğini kurtarmak için verilen bir savaş.”7 Renkli Gezegen,” bir direniş çağrısıdır!Bu kitap, yalnızca bir hikâye değil. Ailemize, değerlerimize ve geleceğimize sıkı sıkıya sarılarak, bu karanlığa karşı bir ışık yakma gayretidir.İnsanlık tarihi boyunca aile ve kimlik hiç bu kadar tehdit edilmemişti.Aynı zamanda Lebetleri ailelerine kavuşturmak için de bir mücadeledir derdimiz.Çünkü inanıyoruz ki hiçbir insan, hiçbir birey aileden koparak, sevgiden ve şefkatten uzak bir şekilde sağlıklı bir hayat süremez. Onların ruhlarına işlemiş yalnızlığı, yeniden aile sıcaklığıyla iyileştirmek mümkün.2025 Aile Yılı, hepimiz için büyük bir sorumluluk doğuruyor.Bu yıl, sadece bir sembol değil; aynı zamanda bir seferberlik yılıdır.Her birimiz, Lebetleşen bireyleri aile sıcaklığına kavuşturmak ve kaybolan değerlerimizi yeniden canlandırmak için mücadele etmeliyiz.Bu, yalnızca bir neslin değil; bir milletin yeniden diriliş mücadelesidir.Ve fakat şuna inanıyorum; bu karanlığa karşı, vatanını seven, milletinin istikbalini düşünen, çocuklarının geleceğini küresel çetelerin eline bırakmayan herkes bir ses olabilir.Ben sesimi bu sefer bir kitapla duyurmaya çalıştım.Ve sizden bu sese kulak vermenizi, umut dolu bu maceraya eşlik etmenizi istiyorum.LGBT lobilerinin bulandırdığı zihinleri temizlemek için karşı mahalleden bir taş attım.Gayret bizden, himmet Allah”tan…
Source: Mustafa Sabri̇ Beşer
Bir annenin yürek yakan feryadı!
Ordu’nun Perşembe ilçesinde 7 Ocak Salı günü saat 01.30 sıralarında meydana gelen trafik kazasında, edinilen bilgiye göre, yüksek miktarda alkollü olduğu öğrenilen Seyhan B.’nin kullandığı otomobil, motosikletli kurye ve sporcu olan Yusuf Arda Gündüz (19) yönetimindeki motosiklete çarptı. OTOMOBİL SÜRÜCÜSÜ KAÇTI İHA daki habere göre kazanın ardından otomobil sürücüsü olay yerinden uzaklaştı, ağır yaralanan Gündüz ise ihbar üzerine olay yerine sevk edilen sağlık ekiplerince hastaneye kaldırıldı. OLAY YERİNDE HAYATINI KAYBETTİ Gündüz, burada yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden Gündüz, Perşembe ilçesine bağlı Çandır Mahallesi’nde dün toprağa verildi.Ordu Motorlu ve Motorsuz Kuryeler Derneği, farklı motosikletli grupların da katılımı ile hayatını kaybeden Yusuf Arda Gündüz için konvoy düzenledi. Ordu Büyükşehir Belediyesi önünden hareket eden grup, Ordu Adliyesi’ne ulaşarak, burada basın açıklamasında bulundu. DEĞERSİZ GÖRÜLMEK İSTEMİYORUZ Ordu Motorlu ve Motorsuz Kuryeler Derneği Başkanı Soner Kelsoy, burada yaptığı açıklamada, kuryelerin hizmet sektörü çalışanları olarak daha güvenli şartlarda çalışmayı talep ettiklerini söyledi. Kelsoy, “2 gün önce acı bir kaybımız oldu, Yusuf Arda başarılı bir sporcuydu, hayata dolu dolu bakan bir arkadaşımızdı. Gece saatlerinde alkollü bir sürücünün kazasına maruz kalarak canını kaybetti. Bizler, vatandaşlarımıza hizmet etmeye kendimizi adamış insanlarız. Ancak bu şekilde değersiz görülmek istemiyoruz. Devletimizin gözünde bir meslek statüsü kazanmak ve işimizi daha güvenli ortamlarda yapmak istiyoruz. Yusuf Arda kardeşimizi genç yaşta kaybettik, kendisi aynı zamanda iyi bir sporcuydu. Bu tür kazaların yaşanmamasını, bizlerin trafikte fark edilmesini istiyoruz. Bundan sonra annemizin her zaman yanında olacağız, çünkü o bize emanettir” dedi. TARİFSİZ BİR ACI Adliye önünde gerçekleşen basın açıklamasına, oğlunun ceketi ile katılan Yusuf Arda Gündüz’ün annesi Seyhan Bacaksız, gözyaşları içinde topluma çağrıda bulundu. Bacaksız, “Benim 1 tane evladım vardı, bir sarhoşun oğluma vurup orada terk etmesi vefat etmesi tarifi olmayan bir acı. OĞLUM BANA BİR EMANETTİ Oğlum bana bir emanetti, kendisi yetimdi, babasının yanına emanetini teslim etti. Artık dayanacak gücüm yok. Lütfen yollardaki kuryelere ve motosikletlilere saygılı olun. Benim bir evladım vardı, şimdi yok. Anneleri evlatsız bırakmayın, başka canlar yanmasın. Kafamı çevirdiğimde gözümün önüne evladım geliyor. Annesi ölen yetim, babası ölen öksüz derler ama benim tarifim yok, evladını kaybedene ne denir bilmiyorum. Bu tarifsiz bir acı. Ben ona düğün yaptım, beyaz damatlık giydirdim ve hakikat evine bıraktım” ifadelerine yer verdi. SÜRÜCÜ TUTUKLANDI Öte yandan, kaza sonrası olay yerinden ayrılan ve evinde gözaltına alınan otomobil sürücüsü tutuklandı.
Source: Habertürk
“Böylesi daha iyi oldu”
Habertürk ten Nazif Şahin Karpuz un haberine göre; Merve Dizdar, Nihal Koldaş, Selçuk Borak ve Kerem Arslanoğlu nun başrollerinde yer aldığı İnsanlar Mekanlar Nesneler adlı tiyatro oyunun prömiyeri gerçekleşti. Geceye katılan Devrim Özkan, basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Özkan oyunla ilgili olarak; Muhteşem reji, muhteşem performanslar… İnanılmaz güzel bir oyundu, nefes almadan izledik. Gözyaşlarımı tutamadığım anlar oldu dedi. HERKES KENDİ AYARLARINA BAKIYOR Kısa bir süre önce Galatasaray da forma giyen Uruguaylı futbolcu Lucas Torreira ile yollarını bir kez daha ayıran oyuncu Devrim Özkan, gazetecilerin ayrılıkla ilgili sorularına; Hayat… Evet ilişkimiz bitti bunu doğrulayabilirim şu anda. Herkes kendi ayarlarına bakıyor böylesi daha iyi oldu bizim için sözleriyle yanıt verdi. HER YERDE KADIN SORUNU VAR Ayrıca Serenay Sarıkaya ve menajeri Ayşe Barım hakkında da konuşan Devrim Özkan; Ben yaklaşık bir yıldır çalışıyorum bu şirkette. Herkes gayet düzgün işini yapıyor. Tabii ki ve biliyorsunuz ki her yerde kadın sorunu var. Medya süresince bu olayı takip ediyor olacağız. Herkes için hayırlısı olur umarım diyerek kaçamak cevaplar verdi.
Source: Habertürk
Deniz Işın”dan Ayşe Barım”a sert sözler! “Bizzat işime engel oldu”
Ayşe Barım ve Serenay Sarıkaya hakkındaki iddiaların gündemdeki etkisi sürüyor. ID İletişim ve ünlü isimlerin menajerliğini yapan Ayşe Barım hakkında sektörde tekelleşmeye neden oldukları iddiaları ortaya atılmıştı. Kendisine biat etmeyenleri piyasadan uzaklaştırdığı ve kendi oyuncularının önünü açtığı iddiasını Ayşe Barım”ın şirketi ID İletişim açıklama yaparak yalanlamıştı. “BİZZAT İŞİME ENGEL OLDU” Başta Hazal Kaya ve Bergüzar Korel olmak üzere birçok ünlü isim Serenay Sarıkaya ve Ayşe Barım”a destek olsa da iddiaları doğrulayan isimler de oldu. Oyuncu Deniz Işın, Ayşe Barım”ın kendisinin işini bizzat engellediğini söyleyerek şu ifadeleri kullandı: “Kadın dayanışması istediğiniz kadın yüzünden kaç tane kadın oyuncunun hakkına girildiğini düşündünüz mü hiç? Kendisi bizzat işlerime engel olmaya kalktı, tanıdığım çok yetenekli kadın oyuncuların önünü kesti. Eğer bir mafyalaşma varsa kadın ve insan hakları savunucusu olarak en çok sizin ses çıkarmanız gerek. Kime kimi peşkeş çekti bilemem ama şaşırmam. Sırası geldi diye delirmeyin elbet kokusu çıkacaktı.” FARAH ZEYNEP ABDULLAH”TAN IŞIN”A DESTEK Farah Zeynep Abdullah ise Deniz Işın”ın paylaşımını alıntılayarak şunları söyledi: “Bunlara göz yuman yapımcılara, rüşvet aldığı iddia edilen reklam ajanslarına, vicdanlarını ve karakterlerini bir yana koyup bu düzene gönül vermiş tüm kralcılara bol sevgiler.” AYŞE BARIM İDDİALARA YANIT VERDİ Öte yandan Ayşe Barım, katıldığı bir davette iddialar hakkında “Gerçek dışı iftiraların söz konusu, hukuksal bir sürece gireceğiz. Rekabet Kurulu tarafından başlatılan soruşturmayı anlatamam. Sektördeki bazı şirketlere açıldı, bunlardan birisi de benim şirketim. Cevap ve savunmamızı vereceğiz. Hedef oldum, yapacak bir şey yok. İnşallah bundan sonraki süreci takip edeceğiz” diye konuştu.
Source: Haberler
Taksim”de kadınların laf atma kavgası!
İstanbul Beyoğlu nda olay, saat 08.15 sıralarında Taksim de Hüseyinağa Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre alkollü oldukları iddia edilen iki kadın arasında laf atma yüzünden tartışma çıktı. habericionecikanlar#100#left# ÖNCE KÜFÜR SONRA SALDIRI DHA daki habere göre karşılıklı küfürleşmelerin yaşanması üzerine taraflar birbirlerine saldırdı. AYAĞA KALKIP KAVGAYA DEVAM ETTİ Çevredeki erkekler kavga eden iki kadını birbirinden ayırdı. Kadınlardan biri bu sırada yere düştü. Yeniden ayağa kalkan kadın, diğer kadının önce üstüne yürüdü ardından da küfürler yağdırdı; kısa süre sonra da sokaktan ayrıldı. TARAFLAR ŞİKAYETÇİ OLMADI Yaşananlar hem güvenlik hem de cep telefonu kamerasına yansıdı. Tarafların birbirlerinden şikayetçi olmadığı öğrenildi.
Source: Habertürk
Akdeniz Belediyesi”ne kayyum sonrası DEM”den açıklama
DEM Parti heyetinin İmralı görüşmesi sonrası Meclis”te partilere bilgilendirme ziyaretleri düzenlemesi gündemde sıcaklığını korurken Mersin”de Akdeniz Belediyesi eş başkanları Hoşyar Sarıyıldız ile Nuriye Aslan”ın gözaltına alınması gelişmesi yaşandı. Partiden yaşanan yeni kayyum süreciyle ilgili açıklama geldi. Açıklamada “Her yerde bu kayyımcı anlayışa karşı durmaya, halkımızın iradesini savunmaya devam edeceğiz.” mesajı verilirken soruşturmanın 2024 yılına ait olduğu belirtildi. “İKTİDAR DARBECİ PRATİKLERİNDEN VAZGEÇMİYOR” Sosyal medya hesabından yapılan açıklamada halkın iradesine darbe yapıldığı belirtilerek şunlar kaydedildi: “AKP iktidarı halk iradesine karşı darbeci pratiklerinden vazgeçmiyor. Sabah saatlerinde Mersin Akdeniz Belediyesi Eş Başkanlarımız Hoşyar Sarıyıldız ve Nuriye Aslan ile 4 belediye meclis üyemiz gözaltına alındı. Halkın belediyesi daha önceki örneklerden tanık olduğumuz üzere kolluk marifetiyle ablukaya alındı, belediyeye giriş çıkışlar engellendi. Gözaltı ve kayyım gerekçesi yapılan soruşturmanın 2024 yılına ait olduğu söyleniyor. Bu yöntemlerin tamamını iktidarın yıllardır halk iradesine karşı yürüttüğü darbe pratiklerinden gayet iyi biliyoruz. İçeride ve dışarıda Kürt düşmanlığı yürüten, halk iradesine tahammül edemeyen iktidar ne yaparsa yapsın daha büyük kaybetmeye mahkumdur. Her yerde bu kayyımcı anlayışa karşı durmaya, halkımızın iradesini savunmaya devam edeceğiz.”
Source: Internet Haber
MESAM”dan Ferdi Tayfur açıklaması: Kanuni varislerinden izin almak zorundalar
Ferdi Tayfur”un yıllar önce yayınlanan bir röportajında “MESAM”a bir dilekçe yazacağım ve isteyen herkes benim şarkılarımı izin almadan okuyabilecek.” ifadelerine işaret eden Ergül, sanatçının MESAM”a böyle bir yazılı başvuruda bulunmadığını belirtti.MESAM”ın YouTube kanalından da konuya dair video yayınlayan Ergül, şunları kaydetti:”Her ne kadar Ferdi Tayfur”un böyle bir beyanı bulunsa da MESAM”a bu yönde gelmiş herhangi bir dilekçesi bulunmuyor. Bu nedenle Ferdi Tayfur şarkılarını okumak isteyenler, kanuni varislerinden izin almak zorunda. Aksi takdirde maddi ve manevi tazminat davaları ile karşı karşıya kalır.”Ferdi Tayfur”un cenaze namazında yaşanan tatsızlıklara da değinen Ergül, “Ünlü ve varlıklı insanların cenaze törenlerinde cenaze soytarıları ortaya çıkıyor. Cenazeye her türlü saygısızlığı yapıyorlar. Kişisel çıkar, kameralara görünme ve ünlülerle fotoğraf çektirmek şeklindeki insanlık dışı birtakım davranışları nefretle kınıyorum.” ifadelerini kullandı.Ergül, Tayfur”un kişilik haklarını ve müziğini aşağılayanları da oldukça eleştirerek, sanatçının ailesiyle dayanışma içinde olacaklarını dile getirdi.
Source: Www.star.com.tr
Gazzeliler için “Hepsini öldürün” diyordu, şimdi yanan evi için ağlıyor
ABD”nin Kaliforniya eyaleti, tarihinin gördüğü en yıkıcı yangınla alevler altında. İtfaiye ekipleri alevlerle mücadele ederken, eyalet genelinde olağanüstü hal ilan edildi. Ünlü isimler evlerini terk ederken, 100 bini aşkın bölge sakini için yeni tahliye emirleri verildi. Beş kişinin yaşamını yitirdiği yangınların en az 2 bin evi küle çevirdiği tahmin ediliyor. ÜNLÜ OYUNCUNUN DA EVİ YANDI Oyuncu James Woods da evinin yakınındaki bir tepede yanan alevlerin videosunu paylaşanlar arasındaydı. Woods, X”te yayınlanan kısa klipte “Tahliye olmaya hazırlanıyorum” dedi. GÖZYAŞLARINA BOĞULDU Yaşadıklarını CNN yayınında anlatan Woods gözyaşlarına boğuldu. Woods, “Üzgünüm, ama işte bir gün havuzda yüzüyorsunuz, ertesi gün her şey yok oluyor. Ama o (yeğeni) kumbarasını getirip evimizi yeniden inşa etmemiz için bize verdi” diyerek yardım istedi. GAZZELİLER İÇİN ATTIĞI TWEETLER AKILLARA GELDİ Woords, 7 Ekim”den bu yana İsrail”in Gazze”de gerçekleştirdiği katliamı meşrulaştıran paylaşımlarda bulunuyor. Sosyal medya hesabından Gazzeliler için “Ateşkes yok, taviz yok, affetmek yok. Hepsini öldürün” paylaşımları ise akıllarda tazeliğini koruyor.
Source: Haberler
New York Belediyesi evsizlik ve akıl hastalıklarıyla mücadele için 650 milyon dolar harcayacak
New York Belediye Başkanı Eric Adams, yıllık konuşmasında, yeni finansman planına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Sokaklarda yaşayan, akıl hastalığı olan kişilerin hastaneye yatırılmasının kolaylaştırılmasını öngören bir eyalet yasası için sürdürülen çalışmaları hızlandıracaklarını kaydeden Adams, gelecek 5 yıl içinde evsizlik ve akıl hastalıklarıyla mücadele için 650 milyon dolarlık ek fon ayıracaklarını duyurdu.
Adams, “Son zamanlarda yaşanan ve pek çok New Yorkluyu sarsan” rastgele şiddet olaylarındaki artışa da dikkati çekerek, “Bu yatırım, metrolarımızda yaşayan ve ciddi akıl hastalıklarıyla mücadele eden New Yorklulara yönelik desteği genişletmemizi sağlayacak.” dedi.
Ayrıca Adams, metrolarda devriye gezen polis sayısının artırılacağını aktardı.
Öte yandan, Sağlık ve İnsani Hizmetlerden Sorumlu Belediye Başkan Yardımcısı Anne Williams-Isom, bu fonun büyük bir kısmının kentteki “güvenli sığınak” olarak adlandırılan barınaklarda 900 ek yatağın yanı sıra evsiz çocuklar ve gençler için 100 yeni yatağın sağlanmasına harcanacağını açıkladı.
Yetkililer ayrıca, belediyenin metrolardaki sosyal yardım faaliyetlerini genişleteceğini ve hastaneden taburcu edildikten sonra kalacak yerleri olmayan akıl hastaları için yeni bir psikiyatri merkezi açılacağını da kaydetti.
New York sokaklarında ve metrolarında yaşayan evsiz sayısının, kısmen artan kiralar ve kentteki barınma sistemi nedeniyle 2024’te önemli ölçüde arttığı belirtiliyor.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Minibüs şoförü müşterilerine yasak koydu
Erzurum merkez ve Palandöken ilçesi arasında minibüsüyle yolcu taşımacılığı yapan Rıdvan Yakut, aracında sosyal medya kullanımını yasakladı. habericionecikanlar#100#left# Yolcuların sosyal medyadan video izlemesinin sürücülerin dikkatini dağıttığını söyleyen Yakut, Yanımda oturan yolcu sosyal medyadan video açınca ses ve görüntü dikkatimi çekiyordu. Yüksek sesle müzik dinleyip görüntü izlenmesi araç sürerken konsantrasyonumu bozuyordu. Kazaya sebep verme riski vardı. Ben de aracıma böyle bir yazı asma gereği duydum dedi. Sosyal medya yasağı konusunda yolcuların kendisine destek olduğunu ifade eden Rıdvan Yakut, Kimse itiraz etmedi. Yazı da işime yaradı. Artık sürücü koltuğunun yanına oturanlar sosyal medya kullanmıyor. Araç içerisinde kullananlar da kulaklık takarak müzik dinleyip, görüntü izliyor diye konuştu. Yakut un sosyal medya yasağına destek veren sürücülerden Mehmet Emin Çakıroğlu, Sosyal medya çok güzel ama araç içinde şoför yanına oturup yüksek sesle izlendiğinde konsantrasyonumuz bozuluyor dedi. ÖRNEK OLDU Iğdır Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sait Yıldırım, minibüs şoförü Yakut un uygulamasının önemli ve manidar olduğunu belirtti. Telefonla sosyal medya uygulamasını kullananlar yüzünden zaman zaman yürümekte bile zorlanıldığını ifade eden Yıldırım, şunları söyledi: Erzurum da sosyal medya uygulamasıyla ilgili karşılaştığımız bu uygulama çok önemli ve anlamlı. Son zamanlarda dünyada birçok ülkede TikTok kullanmanın zararları ve hatta yasaklanması söz konusu iken minibüs sürücüsü arkadaşımızın bu uygulaması örnek oldu. Çünkü toplu taşıma araçlarında yolcuların herhangi bir davranış ve ses çıkarması özellikle sürücülerin yanında oturanların yapacağı şey kazaya sebebiyet verebilir. Bu artık bir bağımlılık olarak karımıza çıkıyor. İnsanlarımız yolda yürürken bile telefonla sosyal medya kullandıkları için yürürken bile zorlanıyoruz. Sürücü arkadaşın bu tepkisini normal sembolik ve manidar olarak değerlendirmek gerekiyor.
Source: Habertürk
5,6 milyar lira hesaplara yatırıldı
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, ocak ayına ilişkin 5,6 milyar lira tutarındaki yaşlı ve engelli aylıklarını hesaplara yatırdıklarını bildirdi.Göktaş, yaptığı yazılı açıklamada, engelli ve yaşlılara yönelik kapsayıcı ve düzenli sosyal yardım programları geliştirdiklerini belirtti.Engelli ve yaşlıların toplumsal hayata tam ve etkin katılımlarının yanı sıra bağımsız şekilde yaşayabilmeleri için eğitimden sağlığa, ekonomiden sosyal hayata her alanda onların yanlarında olduklarını ifade eden Göktaş, şunları kaydetti: “Bu doğrultuda ocak ayı için 3,1 milyar lira yaşlı aylığı, 2,5 milyar lira engelli aylığı olmak üzere toplam 5,6 milyar lira tutarındaki yaşlı ve engelli aylıklarını hesaplara yatırdık. Ödemelerin tüm vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.”
Source: Efsa Çağla Yavuz
“Sapla saman birbirine karıştı”
Son dönemde bazı oyuncuların sektörde tekelleşmeye yönelik yapılan haksızlıklara tepki gösteren isimlere Rabia Soytürk de dâhil oldu. İLK KEZ DUYMUŞ GİBİ YAPMAYIN Rabia Soytürk, konuyla ilgili düşüncelerini şu sözlerle dile getirdi: Sapla saman birbirine karıştı karışacak.Özel hayatlarla ilgili iddialar havada uçuşuyor. Kime ne insanların hayatından? Burada önemli olan tek mesele tekelleşme, sektörün belli başlı insanlar tarafından domine edilmesi, kendi oyuncuları dışında neredeyse kimseye makul bir iş bulma şansı bırakmamaları. Sözün özü ortada… Hiç de yeni olmayan hatta yıllardır birçok oyuncuyu, yönetmeni senaristi ve çalışanı mağdur eden bir sorun var. Magazin konuşanları zaten bir kenara atalım da bazı arkadaşlar ilk kez duymuş gibi yapmayı bazı arkadaşlarsa ismi geçenlerin bunu yapmış ve yapıyor olma ihtimalleri yokmuş gibi davranmayı da bırakırlarsa sorun belki gerçekten konuşulabilir. Çok doğru.
Source: Habertürk
Ocak ayı yaşlı ve engelli aylıkları hesaplarda
Göktaş, yaptığı yazılı açıklamada, engelli ve yaşlılara yönelik kapsayıcı ve düzenli sosyal yardım programları geliştirdiklerini belirtti.Engelli ve yaşlıların toplumsal hayata tam ve etkin katılımlarının yanı sıra bağımsız şekilde yaşayabilmeleri için eğitimden sağlığa, ekonomiden sosyal hayata her alanda onların yanlarında olduklarını ifade eden Göktaş, şunları kaydetti:”Bu doğrultuda ocak ayı için 3,1 milyar lira yaşlı aylığı, 2,5 milyar lira engelli aylığı olmak üzere toplam 5,6 milyar lira tutarındaki yaşlı ve engelli aylıklarını hesaplara yatırdık. Ödemelerin tüm vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.”
Source: Www.star.com.tr
BM”den “Suriye”ye yönelik ekonomik yaptırımlar askıya alınmalı” çıkışı
Pinheiro, Suriye”de Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından yaşananlara ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.Suriyeli 7 milyon mültecinin durumunu yakından takip ettiklerini bildiren Pinheiro, “Türkiye”de bu konuda çok cömert davranıldı, her zaman mültecilerin Türkiye”de nasıl karşılandığını övdük. Aynı zamanda Ürdün ve Lübnan”da da. Her zaman mültecilerin sadece ülkeye döndükleri için hapse girmeyeceği garantileriyle güvenli bir geri dönüşün önemli olduğunu söyledik. Mültecilerin ülkeye gelebilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum.” dedi.Pinheiro, Suriyeli mültecilerin ülkelerine döndüğünde barınma gibi büyük bir problemle karşılaşacağını kaydederek, bu insanların evlerinin geçen 13 yılda yağmalandığını, yıkıldığını veya yasadışı el koymalarla karşılaştıklarını hatırlattı.Suriye”deki yeni geçiş yönetiminin barınma sorunuyla yüzleşmesi gerektiğini belirten Pinheiro, ülke içinde yerinden edilmiş milyonlarca Suriyelinin de başka bir sorun teşkil ettiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:”İnsanların daha sonra mülklerine geri dönmeleri gerekecek. Sonra hükümetin bir iade sorunuyla karşı karşıya kalacağına inanmalıyız. Çünkü insanlar evleri yoksa nasıl geri dönecekler? Bence en büyük sorun bu. Temel olarak en çok takdir ettiğim konu; Suriye sınırlarının açılması oldu. Suriye”ye her seyahat ettiğinizde bu kadar çok kontrol noktasından sonra bunun yaşanması inanılmaz bir değişim. Hükümet, Suriye halkının dönüşünü sıcak karşıladığını ilan etti. Eğer ben bir Suriyeli olsaydım, hemen geri dönerdim. Neden böyle bir ülkeye geri dönmeyeyim? Onların geri dönme hakları var. Binlercesinin bu dönüşü yapmaya başlamasından mutluyum.”Özellikle Lübnan”daki Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmeye başladığına işaret eden Pinheiro, bu insanların İsrail”in uçaklarla saldırılarından çok etkilendiğini kaydetti.- “İSRAİL”İN SURİYE”YE YÖNELİK SALDIRILARI DURMALI”İsrail”in Suriye”ye yönelik saldırılarının devam ettiğini kaydeden Pinheiro, “İsrail”in Golan Tepeleri ile ilgili (1974″te İsrail ile Suriye arasında imzalanan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması) 50 yıllık anlaşmayı bozmaya karar vermesi, Suriye topraklarının ele geçirilmesidir. İsrail”in saldırıları durmalı çünkü uluslararası hukukta silaha karşı çıktığınız için önleyici saldırılar yapmanız gerektiğine dair bir şey yok. Lütfen şu anda Suriye”ye yönelik tüm saldırıları durdurun.” ifadelerini kullandı. Suriye”ye yönelik ekonomik yaptırımların devam ettiğini hatırlatan Pinheiro, şunları kaydetti:”(Suriye”ye yönelik) Ekonomik yaptırımların askıya alınması çok önemli. Çünkü bazı BM üyesi ülkeler tarafından tanımlanmış bu ekonomik yaptırımlar, hükümetin veya seçkinlerin egemen sınıfına değil, sıradan insanlara ve Suriye halkına zarar veriyor. Suriye”deki ekonomik durum ve sosyal durum korkunç, çok kötü bir durumda. Geçiş hükümeti, yaptırımların askıya alınmasının önemini her muhatabına iletiyor. Çünkü bu ülkenin yeniden inşasına katkı sağlamıyor. Elbette ülkenin yeniden yapılanması için uluslararası işbirliğinin olması gerekecek.”Uluslararası toplumun geçen yıl BM tarafından Suriye için başlatılan insani yardım kampanyasının sadece yüzde 23″ünü finanse ettiğini kaydeden Pinheiro, insani yardımlar için daha fazla kaynağa ihtiyaç olduğunu vurguladı.Pinheiro, uluslararası topluma, Suriye”deki süreci anlayışla takip etme çağrısında bulundu.
Source: Www.star.com.tr
Macron kendini kandırıyor! Gerçekleri yüzüne vurdular: Stratejik güç değilsin
Afrikalı siyaset bilimcileri, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron”un Afrika”ya ilişkin açıklamalarıyla, Fransa”yı kıta üzerinde hala etkinliği olan stratejik bir güç gibi göstermeye çalıştığını ve gerçeklikten koptuğunu savunuyor.Fransa Cumhurbaşkanı Macron”un “Fransa, Afrika”ya asker göndermeseydi söz konusu ülkeler egemen olamazdı” ve “Afrikalı liderlere askeri varlığımızı yeniden düzenlemeyi biz teklif ettik” şeklindeki ifadelerine kıtadan tepkiler büyüyor.Ülkedeki Fransız askeri üslerini kapatma kararı alan Senegal ve Çad”da hükümet Macron”a sert tepki verirken, Senegalli akademisyenler de Fransa”nın bölgede gerçeklerden koptuğunu belirtiyor.AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Dakar merkezli düşünce kuruluşu WATHI”de siyaset ve güvenlik analisti Babacar Ndiaye, Macron”un, Afrika”daki bazı Fransız üslerinin kapatılması kararının müzakereyle alındığı yönündeki ifadelerinin, Senegal ve Çad için doğru olmadığını belirtti.Ndiaye, özellikle Senegal”in ülkesindeki Fransız askeri üssünü kapatma kararını kendi iradesiyle aldığını, bu nedenle Başbakan Ousmane Sonko”nun Macron”a hemen yanıt verdiğini vurguladı.Macron”un “Fransız ordusu bu bölgede konuşlanmamış olmasaydı, bugün hiçbiri egemen bir devlet olamazdı” şeklindeki açıklamalarına değinen Ndiaye, “2013”de Fransa”nın Mali”deki Serval Operasyonu silahlı grupların ilerleyişini engelledi ancak Fransa”nın askeri eylemlerine geniş bir perspektifle baktığınızda, hem Mali hem de Sahel”deki güvenlik durumu bağlamında tablo hiç de iç açıcı değil.” ifadesini kullandı.Ndiaye, Fransa”nın çeşitli askeri operasyonlar yürüttüğü Nijer, Mali ve Burkina Faso”da 2012-2022 arasında güvenlik sorununun daha da arttığına işaret ederek, sivil toplum kuruluşu Silahlı Çatışmaların Konumlanması ve Olay Veri Projesinin (ACLED) verilerine göre, söz konusu yıllarda bölgede 11 binden fazla sivilin güvenlik sorunu nedeniyle hayatını kaybettiğini bildirdi.- “FRANSA KENDİNİ KITADA HALA ÖNEMLİ BİR AKTÖRMÜŞ GİBİ GÖSTERMEYE ÇALIŞIYOR”Dakar”daki Cheikh Anta Diop Üniversitesinde siyaset bilimci Dr. Mamadou Bodian da Macron”un bazı ülkelerdeki Fransız askeri üslerinin kapatılma kararını ilgili ülkelerle ortak aldıklarını söylemesinin ardında, Fransa”nın kendisini bölgede hala kontrolü olan stratejik bir güç olarak gösterme çabası olduğunu söyledi.Bodian, “Bu ifadeler Fransa”yı, kıtadaki varlığı sorgulanan dış baskılar veya büyüyen eleştirilerle karşı karşıya bir güç olarak değil de Afrika”daki partnerleriyle hala yakın işbirliği içinde çalışan bir aktör olarak göstermeyi hedefliyor. İç kamuoyuna da Fransa”nın uluslararası arenada hala proaktif ve saygılı bir müttefik olduğunu kanıtlama amacı taşıyor.” değerlendirmesinde bulundu.Senegal”de Başbakan Sonko”nun Macron”u yalanlayan açıklamasının da Fransa”nın bölgede gerçeklikten koptuğunun kanıtı olduğunu savunan Bodian, Fransa”nın Afrika”daki askeri varlığının arka planına ilişkin de şunları söyledi:”Fransa”nın kıtadaki mevcut askeri varlığı savunma anlaşmalarıyla meşrulaştırılsa da bunlar gerçek bağlamlarında ele alınmalıdır. Fransa, bölgede sadece masumane bir dayanışma veya cömertlik duygusuyla hareket etmiyor, çoğu zaman kendi stratejik çıkarlarını korumayı hedefliyor. Örneğin, İdris Deby dönemindeki Çad örneği çok açık bir şekilde bu dinamiği gösteriyor. Fransa, Çad”da eski cumhurbaşkanının kararlarına birkaç kez karıştı. Buna da bölgesel istikrarı ve terörle mücadeleyi gerekçe gösterdi. Keza Gabon”daki 1964 darbe girişimi ve Togo”daki 1986 müdahalesi gibi örnekler de Paris”in bu çıkarcı tavrını destekliyor. Fransa”nın 2013″te Mali”deki askeri operasyonu çok önemli olsa bile iddia edildiği gibi ülke egemenliğinin temeli sayılamaz. Gerçek bir egemenlik, devletlerin kendi kendilerini yönetme kapasitelerine, halklarının ihtiyaçlarına ve dış bir güce bağımlı olmadan kendi sorunlarına çözüm üretme becerilerine dayanır.”- “PARİS”İN YENİ AFRİKA POLİTİKASI AFRİKA”NIN ÖNCELİKLERİ ETRAFINDA ŞEKİLLENMELİ”Fransa”nın benimseyeceği yeni Afrika politikasında, kolonyal yaklaşımdan tamamen ayrılması gerektiğini belirten Bodian, “Bu politika, Paris”ten dikte edilen jeopolitik veya ekonomik çıkarlar değil, Afrika devletlerinin öncelikleri etrafında şekillenmeli.” dedi.Bodian, Fransa”nın Batı Afrika ile arasındaki gerilimi, bölgedeki kalıcı üslerinin sayısını azaltarak ve yerel güvenlik güçlerine yönelik tecrübe paylaşımı ile eğitim odaklı göze batmayan işbirlikleriyle düşürebileceğini kaydetti.- MACRON”DAN AFRİKALI LİDERLERE SUÇLAMALARFransa Cumhurbaşkanı Macron, 6 Ocak”ta Paris”te düzenlenen Büyükelçiler Konferansı”nın bir bölümünde Afrika”daki Fransız askerlerinin çekilmesine ilişkin bazı açıklamalarda bulunmuştu.Fransa”nın Afrika”dan “çekilmediğini”, aksine yeni bir düzenle yoluna devam edeceğini belirten Macron, tarihsel bağları ışığında Afrika”ya taşınmayı kendilerinin seçtiğini ve bölgedeki askeri darbelerin sonunda bazılarından ayrılma kararı aldıklarını söylemişti.Macron, Afrika”da 2013″ten bu yana terörle mücadele için çok çalıştıklarını vurgulayarak, “Ancak Afrikalı liderler, bize bu konuda teşekkür etmeyi unuttu. Fransız ordusu bu bölgede konuşlanmamış olmasaydı, bugün hiçbiri egemen bir devlet olamazdı.” açıklamasında bulunmuştu.Fransa”nın bazı Afrika ülkelerinden darbe nedeniyle ayrıldığının, bazı ülkelerde de askeri varlığını yeniden düzenlemeye karar verdiğinin altını çizen Macron, “Afrikalı liderlere varlığımızı yeniden düzenlemeyi teklif ettik. Nezaket icabı da bu açıklamayı onların yapmasına izin verdik ancak bu nezaketimiz, “Afrika”dan kovuldular” yorumlarına neden oldu.” ifadelerini kullanmıştı.- SENEGAL BAŞBAKANI SONKO”DAN SERT YANITSenegal Başbakanı Ousmane Sonko, X hesabından Macron”a cevaben yaptığı yazılı açıklamada, Senegal”deki Fransız üssünün kapatılmasına ilişkin kararın kendileri tarafından alındığını vurgulayarak, “Senegal için bu iddia tamamen yanlış. Konuya ilişkin bugüne kadar hiçbir müzakere yapılmadı ve Senegal aldığı kararla, özgür, bağımsız ve egemen bir ülke olarak kendi iradesini kullandı.” değerlendimmesinde bulunmuştu.Macron”un, “Fransa asker bulundurmasaydı bugün hiçbir Afrika ülkesi bağımsız olamazdı.” açıklamasına da değinen Sonko, Fransa”nın Afrika”da güvenliği ve egemenliği sağlayabilecek meşruiyet ve gücü olmadığını belirtmişti.Sonko, Fransa”nın iddia ettiği gibi bölgede güvenliği sağlamanın aksine, Libya gibi bazı ülkelerin istikrarsızlaştırılmasına sebep olarak Sahel”in güvenliğinde faciaya yol açtığını vurgulamıştı.Macron”un, Afrikalı liderlerin “Fransa”ya teşekkür etmeyi unuttukları” yönündeki açıklamasına da İkinci Dünya Savaşı”ndan bir örnekle yanıt veren Sonko, “İkinci Dünya Savaşı”nda, Fransa saflarında zorla seferber edilen, kötü muamele gören ve nihayetinde ihanete uğrayan Afrikalı askerler olmasaydı, Fransa belki de bugün hala Almanya”nın olurdu.” demişti.Sonko”nun, Fransa saflarında bir ve ikinci dünya savaşlarında zorla savaştırılan Afrika askerlerin siyah beyaz fotoğrafının da yer aldığı paylaşımı kısa sürede yaklaşık 4,7 milyon görüntülenme ve 63 bin beğeni almıştı.- FRANSA, AFRİKA”DAN AYRILIYORFransa”nın yakın müttefiki Fildişi Sahili Cumhurbaşkanı Alassane Ouattara, ülkedeki Fransız üssünün ocak ayında Fildişi Sahili ordusuna devredileceğini duyurmuştu.Daha önce Çad ve Senegal de ülkelerindeki Fransız askerlerinin ayrılmasını talep etmiş ve bu kapsamda Çad”daki Fransız askerlerinin çekilme süreci geçen yıl aralık itibarıyla başlamıştı.Senegal Cumhurbaşkanı Bassirou Diomaye Faye da ülkede bulunan yaklaşık 350 Fransız askerinin, bu yıl içinde ülkesinden ayrılacağını açıklamıştı.Mali, Nijer ve Burkina Faso da yaşanan askeri darbelerin ardından Fransa ile askeri işbirliği anlaşmalarını feshetmiş, ülkelerindeki Fransız askerlerini göndermişti.Son gelişmeler ışığında, sömürge döneminin sona ermesinden bu yana asker bulundurduğu Afrika ülkelerinin yüzde 70″inden fazlasından ayrılmak zorunda kalan Fransa, kıtada sadece Cibuti (1500 asker) ve Gabon”da (350 asker) varlığını sürdürecek.Fransız Bakandan İslamofobik çağrıMacron yine şaşırtmadıFransız sözcü köşeye sıkıştı
Source: Www.star.com.tr
Kargosunu merak eden de yüreği yanan da 112″yi aradı
Olaylara acil müdahalede bulunmak için 7 gün 24 saat esasıyla görev yürüten 112 Acil Çağrı Merkezi çalışanlarını en çok asılsız ihbarlar ve gereksiz aramalar yoruyor. Merkezi, önemli ihbarların yanı sıra “Yüreğim yandı, söndürebilir misiniz?”, “Kuşum öldü.”, “Rüyamda bir markette sıkışan kedi gördüm.”, “PIN kodumu unuttum.”, “Kargom nerede kaldı?”, “Taksi lazım.” gibi gerekçelerle arayanlar da bulunuyor. Mardin, Siirt ve Şırnak”ta 112 Acil Çağrı merkezlerine 2024″te gelen çağrıların yüzde 70″e yakınını gereksiz aramaların oluşturduğu belirlendi. Mardin 112 Acil Çağrı Merkezi Müdürü Hülya Karaboğa, AA muhabirine, emniyet, sağlık, jandarma, itfaiye, orman, AFAD ve sahil güvenlik birimlerine ait acil çağrıların birleştiği merkezde, her türlü acil durumda kişilerin 112″yi aramalarının yeterli olduğunu söyledi. İlgili kurumlar arasında koordinasyonun sağlandığı merkezde ihtiyaç duyulan acil durum ekiplerinin en kısa sürede olay mahallinde olmasını sağlamaya çalıştıklarını dile getiren Karaboğa, “Bu da olaya daha kısa sürede müdahale edilmesine olanak sağlıyor. Sadece arama değil, 112″ye SMS yoluyla da ulaşabilirler. Engelli vatandaşlarımız da cep telefonlarına indirecekleri uygulamayla acil durum ihbarında bulunabilir.” dedi. Merkezde Almanca, İngilizce, Rusça ve Arapça bilen tercümanlar tarafından da turistler için hizmet sunulduğunu ifade eden Karaboğa, hem merkezi tanıtmak hem de asılsız çağrıların azalması için özellikle okullarda, kırsal mahallelerde eğitimler verdiklerini, bu sayede asılsız çağrı oranını azalttıklarını belirtti. Bu sayede asılsız çağrıların yüzde 64″e kadar düşürüldüğüne işaret eden Karaboğa, “2024 yılında yaklaşık 994 bin çağrı geldi. Bu çağrıların yaklaşık 352 bini vakaya döndü. Yani asıllı, vakaya dönen çağrı oranımız yüzde 36 civarında. Lütfen 112″yi acil durumlar dışında aramayalım. 112 hattını gereksiz yere meşgul etmeyelim. Bilmeliyiz ki 112 hattının gereksiz yere meşgul olması, acil durumda olan kişilerin 112″ye ulaşmasına engel olacaktır.” diye konuştu. Karaboğa, 112 Acil Çağrı Merkezi”ni gereksiz yere meşgul ettikleri gerekesiyle 2024″te 111 kişiye yaklaşık 200 bin 950 lira para cezası uygulandığını bildirdi. “Yeni yılımızı kutlamak için arayanlar oluyor” Merkezde görevli personelden Emine Ayday, geçen yıl “PIN kodumu unuttum.”, “Kargom nerede kaldı?”, “Elektrikler ne zaman gelecek?” gibi asılsız çağrılar aldıklarını belirterek, bunlar yüzünden gerçekten yardıma ihtiyaç duyan kişilere ulaşamayabildiklerini ifade etti. İsmail Yavuz Kır da merkeze gelen ilk acil çağrıyı 1,5 saniye içinde cevapladıklarını, 35 saniye içinde olayı ve konumu öğrenip ekipleri yönlendirdiklerini söyledi. Asılsız çağrıların acil yardım bekleyenleri zor duruma düşürdüğünü anlatan Kır, “Bazen asılsız aramalardan dolayı vatandaşımız hatta bekleyebiliyor. Bir kalp krizi ya da yangında her saniye önemli. Nöbetçi eczaneyi sormak, taksi çağırmak, yeni yılımızı kutlamak için arayanlar oluyor.” ifadelerini kullandı. Onur Kalkan da 5 yıldır merkezde görev yaptığını belirterek, “Vatandaşlar bazen acil durumlar dışında da arıyor. “Yüreğim yandı, söndürebilir misiniz?”, “Kuşum öldü.” diyen var. Gece saat 03.30″da rüyasında bir markette kedinin sıkıştığını görüp arayan da var. Bunun gibi asılsız çağrılar alıyoruz.” dedi. Siirt Siirt”te de 112 Acil Çağrı Merkezi”ne gelen çağrıların yüzde 75″i gereksiz arama ve asılsız ihbarlardan oluştu. 150 personelin vardiyalı görev yaptığı, 2024″te yaklaşık 360 bin çağrıya cevap veren merkez, “Uykum geliyor.”, “Nerede yemek yiyebilirim?”, “Telefon hattım açılmamış, hattımı açar mısınız?” ve “Gittiğim doktorun yazdığı ilaçlar bana uygun mu, beni ikna edin.” gibi gereksiz çağrılarla da meşgul edildi. Merkezin müdürü Sami Bozkurt, her çağrının “acil durum” olarak değerlendirildiğini ve hızlı şekilde müdahale için çaba gösterildiğini söyledi. Geçen yıl 360 bin, merkezin kurulduğu 2021″den bu yana da 1 milyon 400 bin çağrıyı karşıladıklarını ifade eden Bozkurt, günde ortalama 1000 çağrıya yanıt verdiklerini fakat bunun sadece yüzde 25″inin vakaya dönüştüğünü belirtti. Bozkurt, bu durumun acil müdahale gerektiren olaylara ulaşmayı engelleyebildiğini, herkesin bu bilinçle hareket etmesi gerektiğini dile getirerek, şöyle dedi: “Acil çağrılar tek numarada birleştikten sonra gelen tüm çağrılar personelimiz tarafından karşılanıyor. Dolayısıyla gelen çağrıları ilgili kuruma aktarıyoruz ve onların iş yükünün önüne geçmiş oluyoruz.” “Nerede yemek yiyebilirim?” diye aramışlar Merkezde görev yapan personelden Zühre Taş da her çağrıyı önemle karşıladıklarını, “”Uykum geliyor”, “Nerede yemek yiyebilirim?” diye arayanlar oldu. Maalesef bu tür çağrılar, asıl önemli çağrıların önüne geçiyor. Onun için lütfen gereksiz şekilde bu acil numara meşgul edilmesin.” diye konuştu. Kadri Öztürk de gereksiz aramaların önüne geçmek için çocuklardan yetişkinlere kadar herkesin bilinçlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Kimi zaman çocukların arayıp şakalaştığını anlatan Öztürk, “Telefon hattım açılmamış, hattımı açar mısınız?” diye arayanların da olduğunu söyledi. Beste Aktaş ise gereksiz aramaların önüne geçmek için vatandaşların 112 Acil Çağrı”nın işlevini daha iyi anlaması gerektiğini dile getirdi. Şırnak Şırnak 112 Acil Çağrı Merkezi Müdürü Erhan Tatar, acil durumlarda tüm birimlere ulaşabilmenin hem zaman hem de koordinasyon açısından çok önemli olduğunu belirtti. Merkez olarak geçen yıl 174 bin 595 çağrı aldıklarını anlatan Tatar, merkezi gereksiz çağrılarla meşgul edenlerin oranının 2022″de yüzde 86, 2023″te yüzde 85, geçen yıl ise yapılan eğitim çalışmaları ve duyuruların da etkisiyle yüzde 69 olduğunu ifade etti. Tatar, vatandaşlardan merkezi gereksiz meşgul etmemelerini istediklerini dile getirerek, aksi takdirde idari para cezası uygulandığını, geçen yıl 13 kişiye uygulanan ceza miktarının toplam 25 bin 740 lira olduğunu kaydetti. Merkezde görev yapan personelden Bendeniz Özdemir, gereksiz çağrılar nedeniyle asli görevlerinin sekteye uğradığını, bunu yapan vatandaşların bilgilerini kayıt altına alınarak idareye rapor ettiklerini belirtti. “Vatandaşlar gereksiz yere meşgul ettiklerinde acil durumla karşılaşan kişi bize ulaşamıyor.” diyen Özdemir, gelen çağrı üzerine ekiplerin bir hayatın kurtulmasına nasıl vesile olduğunu şöyle anlattı: “Bir kadın aradı, ailevi problemleri olduğunu söyledi. O kadar sinirleri bozuktu ki oturduğu adresi bile hatırlamıyor, sürekli ağlıyordu. Sakinleşmesi yönünde telkinde bulundum. Sakinleşince adresini aldım, ekipleri yönlendirdim. Ekipler vardığında intihar etmek üzereymiş ve biz bunu önlemiş olduk. Bu olay beni mesleğime daha çok bağladı. Ne kadar kutsal iş yaptığımızı daha iyi öğrenmiş oldum.” Özdemir, bu tür acil durumların yanı sıra gereksiz çağrılarla da çokça karşılaştıklarını, hamile bir kadının “Maden suyu içtim, acaba bebeğim erir mi?” diye kendilerini aradığını söyledi. Özgür Bahtiyar Avcı da acil ihtiyacı olanlara zamanında ulaşma gayreti gösterirken, gereksiz çağrılarla zaman kaybı yaşamak istemediklerinin altını çizdi.
Source: Internet Haber
Erbakan”dan erken seçim çağrısı
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, “Bir an önce seçim sandığını milletin önüne koymak, yapılacak bir erken seçimle bu haksızlıklardan kurtulmak gereklidir. Milletimizi adil bir paylaşım ve adil bir yönetim için milli görüşün adresi Yeniden Refah Partisi çatısı altında toplanmaya davet ediyoruz dedi. Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan, sosyal medya hesabından memur ve emeklilere yapılan zam oranlarına yönelik açıklama yaptı. Erbakan açıklamasında, “Bilindiği üzere iktidar SGK ve Bağ-Kur emeklileri için en düşük emekli maaşını yüzde 15,75 zam ile 14 bin 469 lira olarak açıkladı. Memur ve memur emeklisinin yüzde 11,54 lük maaş zammına itirazını ve feryadını duymayan iktidar, SGK ve Bağ-Kur emeklilerini de duymadı. Bu açıklama ile vurdumduymaz bir iktidarla karşı karşıya olduğumuz bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bugün ülkemizde açlık sınırı 23 bin 256 lira, yoksulluk sınırı ise 71 bin 48 lira olmuş. Bu gerçeklik karşısında yoksulluk sınırı şöyle dursun açlık sınırı altında kalmış maaşları milletimize reva görenler bir de üstüne hayırlı olsun tebriğinde bulunanlar, milletimizin değil haksız yere zenginleşenlerin iktidarı olmuştur. İktidar, paylaşımda adalet ilkesinden sapmıştır. Tüm bu asil ilkeler yerine haksız zenginleşme, kamu malını israf etme ve önce imtiyazlar anlayışını getirmiştir. Milletimiz kendisine bu sefalet maaşlarını reva gören iktidara gerekli cevabı sandıkta verecek. Bu sebeple bir an önce seçim sandığını milletin önüne koymak, yapılacak bir erken seçimle bu haksızlıklardan kurtulmak gereklidir. 54. Hükümet döneminde bilhassa ezilen dar gelirli milyonlara yapılan yüzde 120 ile yüzde 325 arasındaki maaş zamlarını ve içinde bulunduğumuz 2025 yılında da bu zamları milletimize verebilmenin mümkün olduğunu hatırlatıyoruz. Milletimizi adil bir paylaşım ve adil bir yönetim için milli görüşün adresi Yeniden Refah Partisi çatısı altında toplanmaya davet ediyoruz. Ezilenlerin taleplerine karşı kör sağır ve vurdum duymaz olmuş iktidara ise, artık miadınız doldu, milletimizden koptunuz, haksız şekilde zenginleşenlerin, imtiyazlıların partisi oldunuz, artık gitme vaktiniz geldi diyoruz. Her şeyin bir vakti vardır. İktidar için artık gitmenin vakti gelmiştir. Artık vakit tamamdır. Aziz milletimizin selameti için Millî Görüş ün, adil düzenin ve elbette Yeniden Refah ın vakti gelmiştir ifadelerini kullandı.
Source: Habertürk
Risk taşıyanlar! Umutlar arttı, unutmamaya doğru gidiyoruz
Alzheimer hastalığının bir tür toplumsal pandemi haline gelmesinin ardından hafıza merkezleri olarak anılan kliniklerin sayısı artmaya başladı. Tedavi anlamında hâlâ çok etkin olmasalar da bu merkezlerin hastalara tanı konulması, hastalığın takibi ve nasıl seyir gösterdiği yanında mümkün olan tedavi seçeneklerinin kullanılması için kurulduğu belirtiliyor. Medipol Üniversitesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve Sinirbilim yüksek lisans ve doktora programlarının sorumlusu Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, ismen farklılık gösterse de bu tür merkezlerin Türkiye’de de bulunduğunu söylüyor. Hanoğlu, görev yaptığı merkezin farkının ise Alzheimer ve Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıklar dışında diğer nedenlerle zihinsel yeteneklerinde problem olan hastaları da kabul etmeleri olduğuna dikkat çekiyor. Bu nedenler arasında kalp durması, beynin oksijensiz kalması, trafik kazalarından sonra zihinsel yetenek bozuklukları ile Multıple Skleroz (MS) ve Epilepsi gibi nörolojik kaynaklı bilişsel bozukluklar da bulunuyor. Temel hedefin bilişsel işlev bozukluklarına çoklu yaklaşımda bulunulması olduğu belirtiliyor. Henüz kesin tedavileri olmadığı için Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklarda bilişsel bozuklukların ilerlemesi tam olarak durdurulamıyor. Bu noktada bilişsel rehabilitasyon büyük önem taşıyor. HASTALARI BEKLEYEN AŞAMALAR Nörodejeneratif hastalıklara tanı koymak zor olabiliyor. Bu grupta en sık görülen hastalık Alzheimer olsa da daha nadir görülen alt gruplar da bulunuyor. Artık çok sık rastlamaya başladığımız Alzheimer hastalığında en önemli biyolojik faktör “yaş” olarak görülüyor. Toplum olarak hızla yaşlandığımız gerçeğini unutmamamız gerekiyor. 65 yaş üstü nüfusumuzun yüzde 10’u bulması ise tehlikeye işaret ediyor. Hastalığın 65 yaş üstünde ortaya çıkma sıklığı yüzde 5-8 iken, 85 yaşta yüzde 35’e çıkması ise bu inanılmaz artışın yaratacağı sorunları gösteriyor. Sorunun büyümemesi için bu riskli grubu korumaya almamız ve hazırlıklı olmamız gerektiği belirtiliyor. ÜÇÜNCÜL MERKEZLER Bahsedilen hastalıkların tanıları “üçüncül merkezler” olarak adlandırılan ve sadece bu hastalıklarla uğraşmayı görev edinmiş merkezlerde konuyor. Hem tanı hem de tedaviye yönelik çoklu yaklaşım hasta açısından daha faydalı bulunuyor. Merkeze başvuran hasta ilk aşamada detaylı bir muayeneden geçiriliyor. Sonrasında klasik beyin filmi ve kan tetkikleri hastalıkla ilgili ilk verileri sağlıyor. Bunun ardından ‘nöropsikometrik’ değerlendirme’ adı verilen ve hastanın bilişsel işlevlerini ayrıntılı değerlendiren bir test gerçekleştiriliyor. Bu test kişide bir bozukluk olup olmadığını, varsa bozukluğun paterni ile şiddetini ortaya çıkarıyor. Bu veriler klinik tedavi için kullanılan yöntemlerde önemli yol göstericiler olarak değerlendiriliyor. Olmazsa olmazlar arasında gösterilen “kâğıt kalem testi” ise hastanın durumuna göre birkaç saat sürebiliyor. Testin, farklı şehirlerde veya yurt dışında olan hastalara uzaktan da uygulanabildiği belirtiliyor. Bu test sonucunda kişinin belleğinde bir bozukluk olup olmadığı ve eğer varsa bozukluğun hangi bölgede yer aldığı tespit edilerek şiddetine yönelik bilgi ediniliyor. HASTALIKLARI BİRBİRİNDEN AYIRT ETMEYE YARAYAN YÖNTEM Kişilerin bilişsel yeteneklerini kaybetmesine “demans” deniyor. Bu durum halk arasında “bunama” olarak da adlandırılıyor. Buna yol açan nedenler arasında en önemlisinin Alzheimer hastalığı olduğu belirtiliyor. Bu durum damar tıkanıklıklarından, “frontotemporal demans” veya “Lewy cisimcikli demans” olarak adlandırılan nadir sebeplerden veya Parkinson hastalığından kaynaklanabiliyor. Sorunu iyi ayırt etmek, doğru tedavi yaklaşımını bulmayı sağlıyor. Bu noktada klinik olarak bir zorluk yaşanıyorsa kişiye PET uygulanıyor ve beyinde iyi çalışmayan bölgeler saptanıyor. Bunun için genellikle” FGT Pet” adı verilen beynin şeker kullanımı üzerinden çalışan bir pet tekniğine başvuruluyor. NÖROMODÜLASYON VE BİLİŞSEL REHABİLİTASYON Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, “İnme geçirip konuşması bozulan, bilişsel işlevlerinde bozulma olan, kafa travması geçirmiş, kalbi durmuş, beyni oksijensiz kalmış hastalara uyguladığımız klasik tedavilerde elimiz fazla güçlü değil. Bu nedenle merkezimizde Türkiye’de fazla yapılmayan ‘bilişsel rehabilitasyon’ uygulamalarına çok önem veriyoruz. Bu alanda verdiğimiz yüksek lisans eğitimleri ile bunu yapabilecek nitelikte insan yetiştirmeye çalışıyoruz” diyor İkinci uygulamanın “Nöromodülasyon” olduğu belirtiliyor. Bu aşamada “Non-İnvaziv” adı verilen ve beyne cerrahi müdahale edilmeden başa takılarak bilgi ve tedaviye yardımcı cihazlar kullanılıyor. Hastanın durumuyla ilgili netleşen bilgiler hangi cihazın veya cihazların kullanılması gerektiğini belirliyor. Nöromodülasyon adı verilen bu uygulamalar iyileşmenin sağlanması ve ne kadar zamanda sonuç alınacağı konusunda belirleyici oluyor. Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, “İnme sonrasında gerçekleşen bu uygulamalar ile A sınıfı kanıtlara kadar ilerlemiş durumdayız. Aynı cihazları nörodejeneratif hastalıklar için de kullanıyoruz” diyerek bu cihazların hastalığın ilerleyişinin yavaşlatılması konusunda faydalı olabileceğine ilişkin bazı ön belirtiler olduğunu söylüyor. HASTALIĞIN İLERLEMESİNİ AŞI İLE DURDURMAK MÜMKÜN MÜ? Hanoğlu bu noktada kombinasyon kullanmanın en etkili yöntem gibi göründüğüne dikkat çekerek önemli başka bir konudan da bahsediyor: “Nörodejeneratif hastalıklar için kesin bir tedaviden söz edemesek de son zamanlarda ABD’de başlayan bir aşı tedavisinin hastalığın ilerleme sürecini yüzde 30 kadar yavaşlattığı yönünde sonuçlar var. Ancak bununla ilgili de bazı yan etkiler bulunduğu belirtiliyor. Kısacası henüz yolun başındayız. Bu noktadan devam ederek iyi bir ilerleme sağlamak en büyük umudumuz.” HASTALIĞI ORTADAN KALDIRMA YERİNE GECİKTİRME “Günümüzde Alzheimer tedavisinde elimizde ne var?” sorusunu yönelttiğimiz Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, Alzheimer için kullanılan semptomatik ilaçlarla, hafızada sadece birkaç aylık düzelme sağlayabildiklerini söylüyor. Ancak bu durum hastalığın seyrini değiştirmeye yetmiyor. Buna karşın uygulanan yeni tedavilerin seyri yavaşlatıcı etkisi umut veriyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) son zamanlarda bu tür hastalıklarda kür yerine 5 yıllık yavaşlatma modeli öneriyor. Bu, hastalığa 70 yaşında yakalanılması yerine 75 yaşına kadar geciktirilmesi yani 5 yıllık bir erteleme sağlanması anlamına geliyor. Bu geciktirmenin ileri yaştaki kişiler açısından çok önemli olduğu belirtiliyor. Hedeflerinin, kişinin yaşamını kendi başına sürdüreceği süreyi uzatmak olduğuna dikkat çeken Hanoğlu, “Tüm bu gelişmeler, hastalığı tamamen ortadan kaldırma fikri yerine geciktirme fikrine daha fazla odaklanılmasını sağlıyor. Yine de yeni ilaçların çok önemli olduğu gerçeği unutulmamalı. Günümüzde nöromodülasyon tedavilerinin yararlarına ilişkin FDA onayı alacak kadar güçlü deliller olmasa da umut verici bazı delil ve desteklerimiz de yok değil” diyor. BÜTÜNLÜKLÜ YAKLAŞIMIN YÜZ GÜLDÜREN SONUÇLARI Merkeze başvuran hasta ve hastalık riski taşıdığına inanılan kişilerde nöromodülasyon tedavisi, klasik ilaç tedavisi ve bilişsel rehabilitasyon tedavisi ile beraber beslenme ve günlük yaşam aktivitelerinin yeniden düzenlenmesinin çok iyi sonuç verdiği belirtiliyor. Uzmanlar parçalı tedavi yaklaşımını bütünlüklü yaklaşıma dönüştürmenin hasta açısından kazanımının çok daha fazla olduğuna dikkat çekiyor. Bu noktada bu bileşenlerin tamamının her hastaya uygulanamadığının unutulmaması gerekiyor. AİLE DESTEĞİ EKSİKSE BAŞARI SAĞLANAMIYOR Bütünlüklü tedavi yaklaşımının başarısı çok ciddi bir aile desteğine ihtiyaç gösteriyor. Bu desteğin sağlanması ise her zaman mümkün olmuyor. Bu eksiklik bazen sosyokültürel özelliklerden de kaynaklanabiliyor. Ailelerin yüzde 50’ye yakını gerekli bakım, ilgi ve desteği sağlayabilirken diğer yarısı sağlayamıyor. Bilinçli ve hastalıklarla ilgili farkındalığı yüksek aile üyelerinin hastalarının sonuçlarının daha iyi olduğu belirtiliyor. BATI ÜLKELERİNDE ALZHEİMER İNSİDANSI YAVAŞLADI Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, Batılı toplumlarda son zamanlarda Alzheimer insidansının yavaşladığına dikkat çekiyor. Bu sonucun, hastalığı dikkate alma ve gereklilikleri uygulama konusundaki bilinç düzeyindeki artıştan kaynaklandığı belirtiliyor. Toplumsal düzeyde bilinç artışı, salgın halini alan hastalıklarla bile mücadele edilebileceğini göstermesi açısından çok önemli görülüyor. Sağlıklı yaşamın gerekliliklerinden olan beslenmeye dikkat edilmesi, egzersiz yapılması, kronik hastalıklarla ilgili önlem alınması, stresle mücadelenin başarılması gibi faktörler olumlu sonuçlara neden oluyor. Türkiye’de henüz böyle bir bilinç düzeyinin oluşmadığını söyleyen Hanoğlu, “Merkezimizin ikincil hedefinin bunu başarmaya katkı sağlamak olmasını umuyorum” diyor. HASTAYA BAKIM VEREN PERSONEL DE EĞİTİLMELİ Sorunlar arasında bakımevlerinde kalan, demansı olan, bilişsel bozukluğu ilerleyen yaşlılara hizmet veren personelin eğitim eksikliği de bulunuyor. Yeni projelerinin amacının ilgili personele eğitim vermek olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu bir de çağrı yapıyor:” İş bizimle bitmiyor. Bu sorun sadece buraya gelip bizden hizmet alacak insanlarla da çözülemez. Sorunun çözümü için bunun toplumsal bir proje olarak görülmesi ve her projenin ivedilikle uygulamaya geçirilmesi gerek.” GENÇLERİN RİSKLERİNİ NASIL ÖĞRENECEK? Merkezin amaçlarından biri de ailesinde nörodejeneratif hastalık olan gençlerin hastalık belirtisi göstermeseler bile risk taşıyıp taşımadıklarını öğrenip, taşıyorlarsa önlem almalarını sağlamak. Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, “Alzheimer hastalığı birden ortaya çıkmıyor. Hastalık 10-15 yıllık bir sürecin sonucunda meydana geliyor. Beyinde ortaya çıkan bu bozukluklardan sonra klinik olarak ise Alzheimer demansı ile karşılaşıyoruz. Hastalığın en erken safhası ‘hafif bilişsel bozukluk’ olarak adlandırdığımız dönem. O döneme gelene kadar uzun bir süre var. Bu süre içinde gerekenler yapıldığında vaka oranlarının azaldığı görülüyor” diyor. KAN TESTLERİ İLE KOLAY TANI DÖNEMİ Bu noktada akla “Genç yaştaki kişilerin tanıya ulaşmaları kolay mı?” sorusu geliyor. Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu: “Günümüzde Alzheimer için kesin biyolojik tanıyı belden su alarak koyuyoruz. İkinci bir yöntem olarak ‘Amiloid PET’ ve ‘Tau PET’ adı verilen görüntülemeler var. Türkiye’de bunlardan sadece amiloidin yapılması mümkün. Ancak devletin ödeme kapsamında olmadığı için hastalar bunun maliyetini kendileri karşılamak zorundalar. Tau PET’i ise yapamıyoruz. Buna karşın çok yakında gerçekleşecek olan kan tetkikleriyle Alzheimer tanısını daha kolay koyabileceğimiz bir döneme girmek üzereyiz. Söz konusu kan testleri sayesinde ‘Anne babamda olan yoğun demans nedeniyle ben de risk altında mıyım?’ diyenler bu kan testlerine bazı genetik testlerin de eşlik etmesiyle merak ettikleri soruların yanıtlarını almış olacaklar” diyor. HASTALIĞI TAŞIMAYANLARA AŞI YAPILMALI MI? Yeni çalışmalarla ortaya konan, “Hasta olmamış ama biyolojik olarak hastalığı taşıyan, Alzheimer hastası ama demans ve kognitif bozukluğu olmayan hastaları tedavi edelim’ hedefinin şu an için abartılı göründüğüne dikkat çeken çekiliyor. Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, “Aşılar şu an değilse de hastalığın en hafif safhasında işe yarıyor. (hafif bilişsel bozukluk ya da en erken evre Alzheimer gibi) Buna karşın Avrupa Birliği (AB) bu aşıları reddetti. Bunun iki nedeni bulunuyor. Birincisi hastalık sürecinin uzatılması konusunda yeterince güçlü kanıt bulunmadığının düşünülmesiydi. Yan etkisinin beklenenden fazla olması da bir etken olarak görüldü. İkinci nedenin ekonomik olduğu düşünülüyor. Bu konuda yapılan bir hesaplamada, biyolojik olarak hafif bilişsel bozukluk ve Alzheimer tanısını alacak olan ve Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan tüm hastalara bu tedavinin verilmesi bütçenin ikiye katlanması anlamına geliyordu. Bu nedenle, bu pahalı uygulamanın söz konusu grup açısından şu an için mümkün olamayacağını söyleyebiliriz.” UNUTMAYI UNUTTURMAYA YAKINIZ Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu umut veren gelişmeler ışığında, son zamanlarda “unutmayı unutturacak” boyuta gelmeye başladıklarını söylüyor ve “ İlk ilaçların çıkmaya başlamasının üzerinden 25 yıldan fazla zaman geçti. Katıldığım ilk ilaç çalışmalarında, dünyada neredeyse seferberlik ilan edilmiş ama bir sonuç alınamamıştı. Son dönemde yapılan çalışmalar ise uzun bir aradan sonra umudumuzu yine artırdı. Çünkü artık sadece amiloid üzerinden değil çok farklı mekanizmalar üzerinden de hastalığı yavaşlatma imkânımız oluyor. Nöromodülasyon bu konuda elimizdeki büyük güçlerden biri. Bu güçler sayesinde günümüzde hastalığı yavaşlatma çalışmalarının büyük hız kazandığını söyleyebilirim” diyor. ALZHEİMER HASTALARINDA BESLENMEDE BİREYSELLEŞME Nörodejeneratif hastalıkların tedavisinde üzerinde durulması gereken şeylerden birinin de “bireyselleştirme” olduğu belirtiliyor. Alzheimer hastalığı biyolojik olarak Amiloid ve Tau proteinleri taşımakla ilgili olsa da hem klinik olarak hem de o hastalığa duyulan direnç konusunda herkes aynı özellikleri taşımıyor. Bu nedenle “Kişi daha hastalığa yakalanmadan aşı uygulayalım” talebine itiraz ediliyor. Şu an hastalığı taşıyanların ne kadarının, ömürleri boyunca Alzheimer hastalığına yakalanacağını bilinmiyor ama bu kişilerin hepsinin hasta olmadıkları biliniyor. Bu noktada ilgili merkezlerde hem hastayı tedavi etmek hem de veri toplamak gerekiyor. Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu: “Bireyselleştirme bizim için büyük önem taşıyor. Beslenme konusunda bile özel bir bireyselleştirme şekli kullanıyoruz. Dr. Dale Bredesen’in metabolik olarak insanlarda farklı süreçlerin etkilendiğini düşündüğü bir sistemi var. Beslenme bütünü bu sisteme göre planlanıyor ve bütün Alzheimer hastalarındaki metabolik bozukluğun farklı olduğu esasına dayanıyor. Bu bizim merkezimizde de hastalarımıza uyguladığımız bir sistem. KARMAŞIK MEKANİZMALARIN AYDINLATILMASI Alzheimer hastalarında beyindeki doku harabiyetinin farklı bölgelerde farklı alt tipleri bulunuyor. Bazıları yürütücü işlevlerle bozuluyor, bazıları konuşma bozukluğu ile gerçekleşiyor, görsel algısal bozulmayla meydana gelenler veya erken başlayanlar da oluyor. Bu noktada hepsinin tiplerinin birbirinden farklı oluşu dikkat çekiyor. Bu karmaşık mekanizmaların aydınlatılması halinde kişilere bireysel olarak nasıl müdahale edilmesi gerektiği daha kolay anlaşılıyor. FONKSİYONEL MRI İLE NE HEDEFLENİYOR? Beyin görüntüleme teknikleri anlamına gelen Nörogörüntüleme konusunda son zamanlarda Fonksiyonel MRI çalışmaları yaptıklarını söyleyen Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, burada bireysel olarak hastanın bozulan beyin networklerini saptamanın önümüzdeki günlerde kullanacakları yöntemlerden biri olacağına dikkat çekerek “Hastanın hangi networkü bozuk ise ona uygun nöromodülasyonlar gündeme gelecek gibi görünüyor” diyor. YAŞLILIKTA SOSYAL ÇEVRE KISITLILIĞINA “DUR!” DİYEN PROJELER Zihinsel faaliyeti ve sosyal ilişkiyi sürdürmenin hem bireysel hem de toplumsal olarak önemli ve hastalıkları önleyici olduğu konusuna da dikkat çekiliyor. Bu açıdan özellikle yaşlı bireylere yönelik destekleyici projelerin gerçekleştirilmesi çok yararlı bulunuyor. Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, bu konuda Bağcılar Belediyesi’nin 65 yaş üstü bireyler için gerçekleştirdiği ücretsiz kursları örnek göstererek, belediyenin değişik alanlarda düzenlediği bu kurslar sayesinde bireylerin hem zihinsel hem de sosyal faaliyetlerini sürdürmelerinin faydasına dikkat çekiyor. Aktif çalışma hayatından sonra emekliliğe geçişte sosyal çevrenin kısıtlanmasının yarattığı boşlukların bu gibi organizasyonlarla doldurulması nörodejeneratif hastalıklardan korunmada da yarar sağlayabiliyor. EVDE BAKIM ZOR “Geleneksel yaklaşımımız içinde hasta yakınları, hastalarını bakımevlerine bırakmayı yanlış görüyor ve buna çok gönüllü olmuyor” diyen Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu devam ediyor: “Buna karşın Alzheimer’ı ileri düzeyde olan bir hasta yakını, hastasına çoğunlukla ideal bakım veremiyor. Bu düzeydeki bir hastanın (yakınlarını dahi tanımadığı için) konusunda uzman ve eğitimli personelin görev yaptığı bir merkezde bakım alması hem kendisi hem de yakınları için daha doğru olur düşüncesindeyim. Sayıları artmakla birlikte ülkemizde bu merkezlerin sayıca daha da artması gerektiğini düşünüyorum. Tıbbi bakım ihtiyacı artışına karşılık verecek bu merkezler hastalarımız için büyük önem arz ediyor. Ancak asıl amacımız erken dönemde hastalığın ilerleyiş hızını azaltacak önlemler almak olmalı.”
Source: Habertürk
Bakan Işıkhan: Temel amacımız işsizlikle kararlılıkla mücadele etmektir
Işıkhan, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, son 19 aydır tek hanede seyretmeye devam eden işsizlik oranının, 2024 yılı kasım ayında bir önceki aya göre 0,1 puan, 2023 yılı kasım ayına göre 0,4 puan gerileyerek yüzde 8,6 olarak gerçekleştiğini anımsattı.İstihdam sayısının, 2023 yılının aynı dönemine göre 986 bin kişi artışla 32 milyon 748 bin kişiye yükseldiğini belirten Işıkhan, istihdam oranının ise aynı dönemde 1,2 puan artarak yüzde 49,6 seviyesine yükseldiğini bildirdi.Işıkhan, şunları kaydetti:”Küresel, bölgesel ve yerel şartları değerlendirerek politikalarımızı oluşturduğumuz iş gücünde de 2023 yılının aynı dönemine göre 925 bin kişilik bir artış kaydettik. İş gücüne katılma oranı ise aynı dönemde 1 puan artış göstererek yüzde 54,2″ye ulaştı. Temel amacımız, çalışma hayatımızı yenilikçi politikalarla güçlendirmek, istihdam olanaklarımızı artırmak ve işsizlikle kararlılıkla mücadele etmektir.”
Source: Www.star.com.tr
Discord”da bir çocuğun da bulunduğu görüntülere ilişkin soruşturma tamamlandı
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, şüpheli suça sürüklenen çocuk T.D”nin mesajlaşma platformu Discord”da müstehcen içerikli paylaşımlar ile kurgu video paylaşımı yapılan yayın kanalının yöneticilerinden olduğu anlatıldı. İlgili paylaşım üzerine yapılan araştırma sonucunda video içeriğindeki kız çocuğunun E.N.B. olduğu aktarılan iddianamede, T.D”nin gözaltına alınıp tutuklandığı aktarıldı. İddianamede ifadesine yer verilen mağdur E.N.B, T.D. ve beraberindeki kişiler ile “havalı gözükebilmek” için bu şekilde kendisini mağdur gösteren videolar çektiklerini beyan etti. Şüpheli T.D. de beyanında “901 mozart” isimli hesabın kendisine ait olduğunu, kendisinin arkadaşları ile “Haha” isimli sunucuyu yönettiğini, uygulamaya herkesin her yerden ulaşabileceğini ve kanallarına da isteyen herkesin üye olabileceğini belirtti. Dijital materyallerinde bulunan görüntülere ilişkin de T.D, 1 yıl öncesine kadar faal olarak Telegram grubunda müstehcenlik suçuna konu görüntüleri üyelere sattığını beyan etti. İddianamede, şüpheli T.D”nin “müstehcen yayınların yayınlanmasına aracılık etmek” ve “müstehcen yayınların üretiminde çocukları kullanmak” suçlarından 13 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
Source: Internet Haber
Bakan Işıkhan: İşsizliğin tek hanelerde seyretmesi, öncelikli hedefimizdir
Bakırköy”deki bir otelde düzenlenen DEİK 6. Ticari Diplomasi Ödülleri Töreni”nde konuşan Işıkhan, dış ticarette Türkiye”yi gururlandırarak ödüle hak kazanan iş insanlarını tebrik etti.Işıkhan, yeni yüzyılı inşa etme hedefini konuştukları bir dönemde DEİK tarafından her yıl geleneksel olarak düzenlenen bu tür organizasyonların “marifet iltifata tabidir” anlayışıyla girişimin, gayretin ve emeğin takdir edilmesi bağlamında önemli işleve sahip olduğunu düşündüğünü belirtti.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın güçlü liderliği, kararlı politikaları ve vizyoner yaklaşımıyla içeride ve dışarıda elde ettiği tarihi başarılarla istihdamda da rekorlar kırılmaya devam edildiğini vurgulayan Işıkhan, şöyle devam etti:”Son dönemde istihdam ve iş gücüne katılımdaki yükseliş dalgası, 2024 yılı boyunca ivmesini kaybetmeden sürmüştür. AK Parti hükümetlerinin istikrar ve büyüme odaklı politikaları sayesinde ülkemiz sadece ekonomik verilerde değil, aynı zamanda sosyal adalet ve refah noktasında da önemli kazanımlar elde etmiştir. 2024 yılı kasım ayı itibarıyla bugün açıklanan iş gücümüz, son 1 yılda 925 bin kişilik artış göstererek yüzde 54,2 seviyesine ulaşmıştır. İstihdamımız aynı dönemde 986 bin artış kaydederek 32 milyon 748 bin kişiye yükselmiştir. En önemli göstergelerden biri olan işsizlik oranımız, yüzde 8,6 seviyesinde gerçekleşmiş ve son 19 aydır tek hanelerde seyretmeye devam etmektedir.”- “İŞSİZLİĞİN TEK HANELERDE SEYRETMESİ, ÖNCELİKLİ HEDEFİMİZDİR”Işıkhan, Orta Vadeli Program hedeflerine birebir uyum içerisinde olan bu verilerin Türkiye”nin ekonomik istikrarı için atılan adımların somut yansıması olduğunu da ifade etti.”Türkiye Yüzyılı” vizyonu doğrultusunda her vatandaşın emeğine değer katacak politikaları hayata geçirmekte kararlı olduklarını vurgulayan Işıkhan, “İş gücüne katılımın artması, işsizliğin tek hanelerde seyretmesi, gençlerimizin, kadınların ve dezavantajlı grupların istihdama kazandırılması, bizim öncelikli hedefimizdir. Türkiye artık kabuğunu kırmış, bölgesinde ve dünyada oyun kuran ülke haline gelmiştir. Uluslararası arenada Türkiye büyüdükçe iş dünyamız da büyümekte, ülkemizi yurt dışında en iyi şekilde temsil eden firmalarımızın sayısı arttıkça ülkemizin gücü de artmaktadır.” diye konuştu.Bakan Işıkhan, DEİK gibi özel sektör ve sivil toplum kuruluşları tarafından yürütülen ticari hamlelerin, yatırım, üretim, istihdam kapasitesini sınırların dışına başarıyla taşıdığını dile getirdi.Ticaret Bakanlığı başta olmak üzere ilgili tüm bakanlıklar ve kamu kurumları olarak tüm imkanlarıyla Türkiye”nin gücüne güç katan iş dünyasının her daim yanında olduklarını, olmaya devam edeceklerinin altını çizen Işıkhan, kuruluşundan bu yana Asya”dan Afrika”ya, Amerika”dan Avrupa kıtasına kadar uzanan geniş ticaret ve yatırım ağıyla iş dünyasının uluslararası mecrada simge haline gelmesine katkı sağlayan tüm herkese şükranlarını sundu.
Source: Www.star.com.tr
Dini değerlerimize hakaretler yağdırmıştı… CHP”li başkanın danışmanı için karar
Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi”nde yaklaşık 8 aydır çalışan Samet Alaca”ya ait sosyal medya hesabındaki geçmiş paylaşımlarda, dini değerlere, Peygamber Efendimiz”e ve Cumhurbaşkanı”na yönelik hakaret içerikli ifadeler yer alması büyük tepkilere neden oldu. Bu durum, özellikle sosyal medyada geniş yankı uyandırdı. Vatandaşlar ve farklı siyasi kesimler durumu sert şekilde eleştirirken tepkiler devam ediyor. Zanlı geçmiş yıllara ait paylaşımlarında da dini değerlere hakaret edip, Cumhurbaşkanına suikast çağrısı yapmış. SORUŞTURMA BAŞLATILDITekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığınca konu ile ilgili soruşturma başlatıldı. Soruşturma üzerine gözaltına alınan zanlı bu sabah geniş güvenlik önlemleri altında adliyeye sevk edildi. TUTUKLANDIAlaca, ayrıca geçtiğimiz günlerde gazetecilere yönelik hakaret içerikli mesaj yazmıştı. Zanlı çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
Source: Www.star.com.tr
Şam”daki Emevi Camisi”nde çıkan izdihamda 3 kişi öldü
Şam”daki Emevi Camisi”nde cuma namazı sonrası halkın camiden ayrıldığı sırada izdiham çıktı. İlk belirlemelere göre çıkan izdihamda 3 kişi yaşamını yitirdi, 5 kişi yaralandı. Sosyal medyaya, yaralılara ilk müdahalenin camideki vatandaşlar tarafından yapıldığı görüntüler yansıdı.
Source: Internet Haber
TBMM Başkanı Kurtulmuş: Bu, bir tarihi fırsattır
Kurtulmuş, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolasıyla TBMM Basın Koridoru”ndaki parlamento muhabirlerini ve Parlamento Muhabirleri Derneğini (PMD) ziyaret etti.Gazetecilerin gününü kutlayan Kurtulmuş, daha sonra PMD Başkanı Kemal Aktaş ve dernek yönetimiyle bir araya gelerek burada gazetecilerle sohbet etti.TBMM çatısı altında görev yapan gazetecilerle zaman zaman bir araya gelmeye çalıştığını, gazetecilerin yaşadığı mesleki sorunların çözümü konusunda da gayret sarf ettiklerini dile getiren Kurtulmuş, Meclis Basın Koridoru”nda dostluk ve kardeşlik ortamının ne kadar güzel olduğunu bir kere daha görmekten mutluluk duyduğunu söyledi.İsrail”in insanlık dışı saldırıları altında bulunan Gazze”deki gazetecilerin durumuna da işaret eden Kurtulmuş, şöyle konuştu:”Yaklaşık 200″ün üzerinde gazeteci, İsrail”in ordusunun saldırılarında görevleri başındayken şehit edilmiştir. Ne kadar zor şartlar içerisinde görevlerini sürdürdüklerine bütün dünya şahittir. Gerçekten ellerindeki çok kıt imkanlarla zaman zaman kesilen haberleşme imkanlarına rağmen olan biteni bütün dünyaya aktarmışlar, zulmün belki de bu boyutlarda anlaşılmasına, uluslararası kamuoyunun dikkatinin çekilmesine en büyük katkıyı da orada görev yapan gazeteci arkadaşlarımız sağlamıştır. Şehitlere bir kere daha Allah”tan rahmet diliyorum. Gazze”nin yaşadığı bu büyük dramı, felaketi unutturmamak için bütün dünyadaki özgür gazetecilerin de gayret içerisinde olduğunu memnuniyetle takip ediyorum.”- “ANAYASA, TBMM”NİN MİLLETE KARŞI BİR SORUMLULUĞUDUR”TBMM Başkanı Kurtulmuş, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı.Anayasa çalışmalarına ilişkin yeni görüşme ziyaretlerine ne zaman başlayacağının sorulması üzerine Kurtulmuş, birinci turda yapılanın, nihayetinde bir niyet beyanı da olduğunu söyledi.Anayasa meselesinin hem kendisinin hem de hiçbir bir siyasi partinin tek başına bir meselesi olmadığını vurgulayan Kurtulmuş, “Anayasa meselesi, TBMM”nin millete karşı bir sorumluluğudur. 28. Dönem”in açıldığı ilk günden itibaren söylediğimiz şey şu: Cumhuriyetimizin ikinci asrına yaraşır; gerçekten tam manasıyla sivil, demokrat, kapsayıcı, kuşatıcı, hukukun üstünlüğü prensibini esas alan, güçler ayrımını tam manasıyla tahkim etmiş yeni bir anayasanın yapılmasında büyük bir zaruret vardır. Bu sadece bir siyasi grubun talebi olmanın çok ötesinde, milletin ortak beklentisidir. Ümit ederim ki TBMM, bu sorumluluğunu yerine getirir.” değerlendirmelerinde bulundu.Parlamentoda bulunan siyasi partilerin hepsinin seçim beyannamelerinde ve parti programlarında, “yeni anayasa” ya da “anayasada köklü değişiklik” teklifinin bulunduğuna değinen Kurtulmuş, “Dolayısıyla bu anayasa görüşmelerinin bir şekilde yeniden başlatılması ve sonuç alınması gerekir. Bunun her türlü siyasi mülahazanın üstünde değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Artık yeter. Anayasa defaatle değişmiş olmasına, birçok maddesi üzerinde tadilat yapılmış olmasına rağmen hala 12 Eylül darbesinin, hala 1960 darbesinin o vesayetçi ruhu Anayasanın metninde mündemiçtir. Onun için bir madde bile olsa, sivillerin artık bir araya gelip bir anayasa yapmasının vakti geldiği kanaatindeyim. Eğer iyi niyetle yaklaşılırsa bu görüşmelerden de sonuç alınabileceğini ümit ediyorum.” ifadelerini kullandı.- “TERÖRSÜZ TÜRKİYE”Yİ İNŞA EDECEĞİZ”Kurtulmuş, DEM Parti heyetinin siyasi partilere ziyaretlerinin sorulması üzerine, bu sürece gelinceye kadar Türkiye”nin de içinde bulunduğu bölgede yaşananlara dikkati çekti.Bölgede emperyalizmin uzunca bir süredir böl-parçala-yönet siyaseti yürüttüğünü vurgulayan Kurtulmuş, Türkiye”nin birlik ve beraberlik içerisinde hareket ederek sorunları çözecek iradeyi ortaya koyması gerektiğini söyledi.Kurtulmuş, şunları kaydetti:”Henüz işin çok başındayız. Burada beklediğimiz, hedeflediğimiz şey; tam manasıyla birlik ve kardeşliğin temin edilmesidir. Bunun yolu da terörsüz bir Türkiye”nin inşa edilmesidir. Uzun yıllardır büyük bedeller ödemiş bir milletiz. Eruh baskınından bu yana 40 bini aşkın vatandaşımızı şehit vermişiz. Türkiye”nin bu süreçte trilyonlarca dolar ekonomik kaybı söz konusu olmuş, Türkiye her zaman bir bölünme tehdidi içerisinde bulunmuş. Demokles”in kılıcı gibi bu bölünme tehdidi Türkiye”nin üstünde sallanmış. Bunu artık ortadan kaldırmak Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının tamamına yakınının ortak beklentisidir. Bunun için de öncelikli olarak terör örgütünün tasfiye edilmesi, silahların ilanihaye ortadan kaldırılması ve Türkiye”de demokratik yollar içerisinde farklılıkların yarışmasının temin edilmesi gerekir. Bunun sağlanabilmesi için iyi niyetli bir başlangıç olduğunu görüyorum.””Bunu da bir partinin ya da hükümetin meselesi olmanın ötesine taşımak mecburiyetindeyiz.” diyen Kurtulmuş, “Bu, Türkiye”nin ortak sorumluluğudur. Terörsüz Türkiye”yi inşa edeceğiz. Yol ayrımını geçtik. Emperyalizmin böl-parçala-yönet politikalarına artık Türkiye muhatap olmamalıdır, olmayacaktır. Bunun için de birlik ve kardeşliği temin edecek, bir eli silahta bir eli sandıkta siyasetin bir daha olmayacağı dönemi inşa edecek, terörle hiçbir şekilde Türkiye”nin vakit kaybetmeyeceği, insanını, kaynaklarını kaybetmeyeceği bir sürece gireceğiz. Bunun için samimiyetle başlatılmış olan bir süreç var. Ümit ederim ki bu çok kısa bir süre içerisinde sonuçlanır ve Türk halkı, beklediği sonucu elde etmiş olur.”- “TERÖRÜN BİR DAHA TÜRKİYE İÇİN TEHDİT OLMAYACAĞI BİR DÖNEMİ İNŞA ETMEK MÜMKÜNDÜR”Kurtulmuş, terörün sona erdirilmesi için yürütülen sürecin, “çok fazla konuşulup özellikle siyasi magazin üzerinden köpürtülecek bir süreç olmadığını” vurguladı.Burada aslolanın sonuç alınması, terörün ve silahların tamamıyla susmasının temin edilmesi olduğuna işaret eden Kurtulmuş, Türkiye”nin yanı sıra Suriye”nin ve Irak”ın kuzeyindeki terör faaliyetlerini de sonlandıracak bir sürecini inşa edilmesinin önemine değindi.Herkesin çok sorumlu davranması gerektiğine inandığını bildiren Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:”Yani önceden yüz düşünüp bir konuşacaksak, şimdi bin düşünüp bir konuşacağımız vakte girdik. Hiç kimse buradan “Ben 3-5 oy arttırırım. Şöyle bir siyasi sonuç devşiririm.” kanaati içerisinde hareket etmesin. Bu, bir tarihi fırsattır. Terör örgütünün tamamıyla tasfiye edileceği ve terörün bir daha Türkiye için tehdit olmayacağı bir dönemi inşa etmek mümkündür. Hem iç şartlar hem de uluslararası konjonktür bunu hem zorunlu kılmaktadır hem de mümkün kılan şartları ortaya koymuştur. Bundan istifade etmek siyasi aklın gereğidir, milli menfaatleri korumanın gereğidir diye düşünüyorum.”- “ÖNCELİKLE İMRALI”DAN TERÖRÜN BİTİRİLDİĞİNE DAİR AÇIKLAMANIN GELMESİ…”TBMM Başkanı Kurtulmuş, sürecin ne zaman tamamlanacağıyla ilgili bir soruyu şöyle yanıtladı:”Süre vermek doğru değil ama burada öncelikle İmralı”dan terörün bitirildiğine dair açıklamanın gelmesi… Biz burada bütün unsurların gelecek olan silah bırakma, silahları susturma çağrısına uymasını temenni ederiz. Ama uymayıp, “biz bu terör faaliyetlerine devam edeceğiz” diyenler olursa, onlara karşı da Türk devleti gerekli her türlü tedbirini alma durumundadır. Dolayısıyla ciddi bir süreç, çok büyük sorumluluklar gerektiren bir süreç, aynı zamanda riskleri de barındıran bir süreç. Onun için burada çok spekülasyon yapmadan sonuç alıcı adımları gerçekleştirmek lazım. İyi niyetle başlandı. Şimdiye kadar da bunun şeffaf bir şekilde yürütülmesi önemliydi.İmralı”ya giden heyetin, başta bana ardından diğer siyasi partilere ziyaretler yapmış olması, oradaki izlenimlerini anlatmış olması, partilerden kendi kanaatlerini almış olmasını da ben açıkçası önemli buluyorum. Sonuçta bu süre ne kadar olur, buna bir şey demem ama çok uzatılmaması gerektiğini görüyorum. Siyasi tecrübemiz bunu söylüyor. Bu tür konular, sağdan soldan didikleyenin çok olduğu konulardır. Kimsenin provokasyon yapmasına zemin hazırlamayacak, akıllı bir şekilde, milletin menfaatlerini sağlayacak bir şekilde bunu sonuçlandırmak her şeyden evvel siyaseti de oldukça normalleştirecektir.”- “ANAYASA GÖRÜŞMELERİYLE İMRALI GÖRÜŞMELERİ BİRBİRİNE PARALEL SÜREÇLER DEĞİLDİR”Kurtulmuş, “Anayasa görüşmeleriyle İmralı heyetinin görüşmelerinin ilişkilendirilmesi” yönündeki değerlendirmelere işaret ederek, “Anayasa görüşmeleriyle İmralı görüşmeleri birbirine paralel süreçler değildir. Hiçbir ilgisi yoktur. Biz anayasa görüşmelerine başladığımız zaman dikkat ederseniz İmralı ile ilgili görüşmelerin, tartışmaların hiçbirisi gündemde değildi. İşte Suriye”deki bu yeni gelişmelerin hiçbirisi gündemde değildi. Dolayısıyla Türkiye”nin bir sivil anayasa yapma ihtiyacı ve bununla ilgili görüşmeler, tartışmalar ayrı bir konudur, tamamıyla başka bir alandır, bu konu ise bambaşka bir alandır.” ifadelerini kullandı.Sürecin Meclis odaklı ilerleyip ilerlemeyeceği sorusu üzerine Kurtulmuş, burada mühim olanın sonuç almak olduğunu belirtti.Kurtulmuş, bu konuda çok fazla konuşmadan adımların atılması gerektiğini vurgulayarak, “İmralı”ya giden heyetin, bütün partileri dolaşması ve Meclis”in çatısı altındaki partilerle bu işi yapmasıyla zaten adresin neresi olduğu açık bir şekilde ortaya çıktı. En baştan itibaren görüşmeler yapıldı. Nihayetinde tabii ki bir siyasi karardır. Siyasi kararların verileceği yer, miting meydanları değildir. Siyasi kararlar eğer alınacaksa bunun yeri tabii ki milli iradenin merkezi olan TBMM”dir. Ama yöntemi nasıl olur? Onu bugünden konuşmanın çok erken olduğu kanaatindeyim.” diye konuştu.- “HERKESİN KARAR VERMESİ LAZIM: “BU DÖNEMİ BİTİRECEĞİZ Mİ, BİTİRMEYECEĞİZ Mİ?””Kamuoyunun terör konusundaki hassasiyetinin hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, bu işin psikolojik kısmının çok daha önemli olduğunu belirtti.Türkiye”nin terör nedeniyle ağır bedeller ödediğini, şehitler verdiğini anımsatan Kurtulmuş, terör nedeniyle yürek burkan hikayelere, aile dramlarına şahit olduklarını dile getirdi.Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:”Burada bir sonuç alınacaksa bu alanın da yönetilmesi, yani buradaki kilit belki şu olacak; Kürtlerin onurunu, Türklerin gururunu koruyacak, gözetecek bir sürecin de yürütülmesi gerekir. Yani geçen sefer ki şartlar bambaşkaydı. O süreci provoke eden çok sayıda dış unsur vardı. Maalesef o zaman devletin önemli kurumlarının içerisinde odaklanmış olan birtakım çevreler o sürecin baltalanması için ellerinden geleni yaptılar. Hepimizin bildiği çok kötü günler geçti. Bununla onun hiçbir benzerliği yoktur. Burada doğrudan doğruya önce tabii örgütün silahları bıraktığını ilan etmesi, buna uyulduğunun görülmesiyle birlikte sürecin hızlanacağını düşünüyorum.”Kurtulmuş, bazı siyasilerden bu sürece ilişkin sert açıklamalar yapıldığının hatırlatılması üzerine de “Farazi bir konu hakkında konuşmuyoruz, çok ağır bedeli olan bir geçmişten bahsediyoruz. Milletçe ödediğimiz bir bedelden bahsediyoruz. Büyük acıların yaşandığı bir süreçten bahsediyoruz. Şehitlerimizin olduğu bir dönemden bahsediyoruz. Bir kere şuna herkesin karar vermesi lazım. “Bu dönemi bitireceğiz mi, bitirmeyeceğiz mi?” Farklı siyasi kanaatlerine rağmen ben bütün siyasetçilerden, bütün siyasi partilerden şöyle bir beklenti içerisindeyim. Herkesin bu sürecin gerçekten milletin beklentilerine uygun bir şekilde sonlandırılması için elinde ne varsa bunu ortaya koyması, samimi bir şekilde çaba harcaması ve sonuç alınmasını temin etmektir.”Bazı belediyelere yapılan görevlendirmelere ilişkin soru da yanıtlayan Kurtulmuş, “Bizim yıllardır söylediğimiz bir şey var. Bir eli silahta, bir eli sandıkta siyaset olmaz. Dünyanın hiçbir demokrasisi, sandığın silah yoluyla vesayet altına alınmasına müsaade etmez. Dolayısıyla bu sürecin ilerlemesi, Türkiye”de kayyum ve benzeri tartışmaların tamamını da ortadan kaldıracak bir gelişmeyi sağlayacaktır.” dedi.Kurtulmuş, gazetecilerin yeşil pasaport almasına ilişkin yasal düzenleme taleplerine ilişkin de “Gazeteci arkadaşlarımızın belli bir hizmeti doldurduktan sonra yeşil pasaportla seyahat etmelerinin uygun olabileceği kanaatindeyim.” değerlendirmesinde bulundu.
Source: Www.star.com.tr