‘Girişim’ bitiyor; bundan sonra ya ‘kadife eldiven’ ya ‘demir yumruk’
Yaşananlara “süreç” ya da “açılım” gibi isimler vermeye kalkılsa da yapılan çalışmalar aslında bir girişimdi. Bana göre imkânsız ama küçük de olsa umut besleyenler için PKK terör örgütünün silah bırakması ve kendisini lağvetmesi ile PKK’nın siyasi kolu DEM’e Türkiye partisi olmasına dair bir girişimdi.Cumhurbaşkanı Erdoğan hafta sonu Diyarbakır’da girişimin neyi amaçladığını çok net anlattı: “Son dönemde gerçekleşen çalışmaların tek bir amacı vardır; terör örgütünün kendini feshetmesi, silahların kayıtsız şartsız teslim edilmesi. Örgütün siyaset üzerindeki vesayetinin tamamen kaldırılması, bölücü örgütün baskısı dolayısıyla bir Türkiye partisi olma vasfını kazanamayan siyasi yapıya bu yönde kendini geliştirme fırsatı verilmesi, bölgemizde artan çatışmalar karşısında iç cephemizin güçlendirilmesi…Ezcümle, yarım asırlık bölücü terör parantezinin kapatılması, tüm boyutları ve unsurlarıyla ebediyen tarihe gömülmesidir. Altını çizerek ifade etmek istiyorum ki bu, sadece ve sadece, büyük ve güçlü Türkiye hedefinin önündeki en son engellerden birinin devreden çıkartılmasıdır. Bu, Kürt kardeşlerimizle ilgili bir konu da değildir. Sadece terör örgütünün tasfiye edilmesiyle sınırlı bir husustur.”Girişimin amacı daha net nasıl anlatılıyor bilmiyorum.17 KEZ “BARIŞ” İFADESİ GEÇEN TERÖR BİLDİRGESİBuna karşın PKK/DEM’li Sırrı Süreyya Önder ve Ahmet Türk gibi isimler mutedil açıklamalar yapsa da dağdaki PKK’lı teröristlerin açıklamaları ile PKK/DEM’den çıkan aykırı sesler daha yüksek çıkıyor. Bebek katili Öcalan çağrı yapsa da terör örgütünün silah bırakmayacağı biliniyor. Hele PKK/PYD silah bırakma bir yana; ABD’den sonra Fransa, Almanya, İngiltere, İran, Rusya ve soykırımcı İsrail’den destek alarak Suriye’de işgal ettiği alanlarda “statü” elde etmenin derdinde.Devlet Bahçeli’nin başlattığı “girişimin” içinde yoktu ama PKK/HDP’li Demirtaş ile yapılan görüme sonrası yaptığı yazılı açıklamanın satır aralarına bu hava sinmişti. “Terör” kelimesi bir kez bile geçmeyen açıklama içinde “çatışma” ifadesiyle aklı sıra bildik devlete silah bırakma çağrısında bulunuyor. 17 kez “barış” kelimesini kullanarak da sanki bir savaş varmış havası yaratıyor. Demirtaş, Öcalan’ın çağrı yapması için gerekli hukuki ve siyasi zeminin hükümet ve TBMM tarafından hazırlanmasını içeren kendi aklınca bir süreç yürütmeye çalışıyor. Bununla birlikte kendisinin de ne kadar etkisiz olduğunu “Çağrıyı yapacak olan da olası bir çağrının muhatabı da biz değiliz. Siyasetçiler olarak bizim rolümüz ve misyonumuz, barış zeminini güçlendirmek, tarafları barış için cesaretlendirmek, teşvik etmek ve barışı kolaylaştırmaktır” diyerek aklı sıra topu PKK terör örgütünü devletle muhatap kılmaya çalışıyor. Lafa bakar mısınız; “Tarafları barış için cesaretlendirmek…”Demirtaş hâlâ girişimi anlamamış; ortada “taraf” değil yok edilecek terör örgütü var.Hedef ise “barış” değil “terörsüz Türkiye”.Belli ki aklı 2015’te kalmış ama “girişimin” nereye varacağını öngörüyor, PKK terör örgütünün silahı bırakmayacağını, PKK/DEM’in terör örgütü çizgisinden ayrılmayacağını biliyor ve kendisi de PKK’ya sırtını dayayarak kitleler üzerinde siyasetçilik oynamaya devam edeceğini gösteriyor. Çünkü tek sermayesi bu; terör örgütünü arkasına alarak siyasetçilik oynamak. BEBEK KATİLİ İKİNCİ GÖRÜŞMEDE ÇAĞRI YAPMALI Devlet Bahçeli’nin “Ne Edirne ne Kandil” diyerek görüşmenin bebek katilinin yapması beklenen çağrı ile sınırlı tutulmasında ne kadar haklı olduğu bir kez daha görüldü.Girişimi başlatan Bahçeli artık sona yaklaşıldığını da TBMM’de dün yaptığı grup konuşmasında şu sözlerle açıkladı: “DEM heyetiyle İmralı arasında yapılacak ikinci görüşmenin hitamında PKK’nın örgütsel varlığının bittiği, terörle bir sonuç alınamadığı, bu kanlı sayfanın birçok bedel ödenerek kapandığı hiçbir şart ileri sürmeksizin açıklanmalıdır. Kesin ve tavizsiz beklentimiz budur.PKK’lı teröristler ya silahlarını gömmeli ya silahlarıyla birlikte teslim olmalı veya kaçınılmaz sonlarıyla karşılaşmalıdır.Altını kalın bir şekilde çizerek ifade ediyorum ki terörle pazarlık olmaz, müzakere yapılmaz, yalnızca ve yalnızca mücadele edilir. Suriye’nin kuzeydoğusunda PKK/YPG bölücü terör örgütü mensupları Suriye hükümetinin çağrısına kulak vermelidir.Silahlar bırakılmalı, terör yöntemiyle sonuç alınamayacağı görülmelidir. Aksi halde terör örgütü mücavir topraklarımızın neresinde ürüyorsa, bataklık nerede bulunuyorsa, terörün kaynağına hücum ederek, özellikle Fırat’ın doğusunu meşru müdafaa ilkeleri gereğince darmadağın etmesi Türkiye Cumhuriyeti’nin bir devlet onurudur.Batı’dan kaçanların doğuya sığınmaları diye bir şey olmamalıdır. Fırat’ın iki yakası da terörden arındırılmalıdır. ABD, Fransa ve diğer bazı ülkelerin suyu bulandırma, terör örgütünü arkalama ve DEAŞ bahanesiyle teröristlere kol kanat germe teşebbüslerinin geçerliliği ve inandırıcılığı yoktur.Fırat Nehri, kardeşliğin nehridir.Diyeceğim odur ki Fırat’ın doğusu terörden ya kurtulmalı ya da kurtarılmalıdır.PKK/YPG Suriye’den çıkmalı ve örgütsel hüviyeti sonlanmalıdır.Hiç kimse meraklanmasın… Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı varken biri ikiye çıkaracak, Türkiye Cumhuriyeti’ni 1923 kuruluş felsefesinden ayıracak, üniter milli devleti ortadan kaldıracak hiçbir hain ve hasmane kalkışmaya müsaade edilmez, edilemez, edilmeyecektir.” İKİ OLASILIK Bundan sonra ne olur?Birinci ama zayıf olasılık; PKK/DEM heyeti İmralı’ya gider, bebek katili Öcalan terör örgütüne “Silah bırakın örgütü tasfiye edin” açıklamasını yapar, PKK ve Suriye kolu PKK/PYD dahil tüm unsurları silah bırakır ve PKK/DEM PKK terör örgütü ile arasına kesin mesafe koyar.İkinci ve güçlü olasılık; PKK’lı bebek katili Öcalan şartlar ileri sürer ve çağrı yapmaz, yapsa da PKK/KCK-PYD/YPG silah bırakmaz, PKK/DEM de terör örgütünün yolundan gitmeye devam eder. İşte o zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bahsettiği devletin “kadife eldiven içindeki demir yumruğu” devreye girer.
Source: Nedim Şener