“Sağlık ve Wellness Gündemi – Ünlü Hastanede, Kivi ve Sucuk Üzerine Bilgiler”

Türk sinemasının “Afrodit”i Banu Alkan hastaneye kaldırıldı

Afrodit” lakabıyla anılan sinema oyuncusu Banu Alkan hastaneye kaldırıldı. İki gün hastanede tedavi gören oyuncunun durumunun iyi olduğu bildirildi. Sosyal medyada yer alan ve Alkan”ın beyin kanaması nedeniyle rahatsızlandığına dair çıkan haberler, sanatçının dostları tarafından yalanlandı. Sebep: İnatçı yüksek tansiyon
Sosyal medya hesabından Alkan”ın sağlık durumu hakkında bilgi paylaşan magazin yazarı Onur Akay yaptığı açıklamada şunları kaydetti: “Banu Alkan’ın hastaneye kaldırıldığı doğru. Beyin kanaması iddiaları sosyal medyada yer aldı ancak bu durum gerçeği yansıtmıyor. Banu abla ile dün telefonda konuştum. Şu an çok şükür sağlık durumu çok iyi ama iki gün hastanede tedavi gördü. Yüksek tansiyon ve yüksek şekerden dolayı fenalaştı. İnatçı olan tansiyonu doktorlar da kontrol altına almakta zorlandı. Aynı zamanda şeker hastası olduğu için yüksek şeker de olunca, büyük bir tehlike atlattı. Doktorlar uçağa binmesini yasakladı.”

Source: Dünya Gazetesi


Kivi kabuğu yenir mi?

Eğer kiviye karşı alerji yoksa ve mide sorunları bulunmuyorsa, kivi kabuğu yenmesi sağlık açısından faydalıdır. Ancak, kabuğun tüylü yapısı ve asidik özellikleri nedeniyle, bu kısmı yemek bazı kişiler için rahatsız edici olabilir. Ayrıca, kivi kabuğu tüketmeden önce iyice yıkamak ve organik kivi tercih etmek, kimyasal kalıntılardan korunmak açısından önemlidir. KİVİ KABUĞU YENİR Mİ? Kivi, iç kısmı yenen ve kabuğu atılan tropikal bir meyve olarak bilinse de, kivi kabuğu aslında oldukça besleyici ve sağlıklıdır. Kivi, içerdiği yüksek C vitamini, potasyum ve lif ile bilinen bir meyvedir, ancak kabuğu da bu besin öğeleri bakımından oldukça zengindir. Kivi kabuğunun tam anlamıyla sağlıklı bir şekilde tüketilmesi, meyvenin sunduğu faydaları artırabilir. Ancak, kivi kabuğu konusunda karar vermeden önce, bununla ilgili bazı faktörleri göz önünde bulundurmak önemlidir. Öncelikle, kivi kabuğu lif açısından oldukça zengindir. Lif, sindirim sistemine büyük fayda sağlar, bağırsak hareketlerini düzenler ve kabızlık gibi sorunları önleyebilir. Kivi kabuğunda bulunan bu lif, mideyi daha uzun süre tok tutarak, diyet yapanlar için faydalıdır. Aynı zamanda lifli gıdalar, kalp sağlığını destekleyebilir, kötü kolesterol seviyelerini düşürebilir ve genel olarak vücut sağlığını iyileştirebilir. Kivi kabuğunun lif içeriği, meyvenin etli kısmından çok daha yüksektir, bu da onu mükemmel bir ek besin kaynağı yapar. Bunun yanı sıra, kivi kabuğu yüksek miktarda antioksidan içerir. Antioksidanlar, serbest radikalleri nötralize ederek hücresel hasarı engellemeye yardımcı olur, böylece erken yaşlanma belirtilerini ve bazı kronik hastalıkların riskini azaltır. Kivi kabuğunda bulunan flavonoidler ve polifenoller, bu antioksidanların başlıca kaynaklarıdır ve vücudu oksidatif stresten korur. Ayrıca kivi kabuğu, bağışıklık sistemini güçlendiren C vitamini açısından oldukça zengindir. C vitamini, vücutta kollajen üretimini artırarak cilt sağlığını iyileştirir ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Kivi kabuğunun bir diğer avantajı, bu kısmın, meyvenin etli kısmına göre çok daha az şeker içermesidir. Şeker alımını sınırlamaya çalışanlar için bu, kivi kabuğunu daha cazip bir seçenek haline getirir. Ancak kivi kabuğu biraz daha acımsı ve toprak tadına sahip olabilir, bu yüzden kabuğun tadını pek sevmedikleri için bazı kişiler bu kısmı tüketmekte isteksiz olabilir. Kabuğun dış yüzeyinde bulunan tüycükler, ilk başta biraz rahatsız edici olabilir. Ancak bu tüyler tamamen yenilebilir ve sağlığa zararlı değildir. Tüylü kısmı temizlemek için kivi kabuğunu bir fırça ile iyice yıkamak, bu rahatsızlığı ortadan kaldırabilir. Kivi kabuğunun içeriği sadece besinlerle sınırlı değildir, aynı zamanda bazı bitkisel bileşikler de içerir. Örneğin, kabuğunda bulunan lutein ve zeaksantin gibi karotenoidler, göz sağlığını destekler ve gözleri zararlı ışınlardan korur. Bu bileşiklerin, yaşa bağlı görme kaybı riskini azaltabileceği düşünülmektedir. Kivi kabuğunda bulunan saponinler, antienflamatuar özelliklere sahiptir ve vücuttaki iltihaplanmayı azaltabilir. Bu, romatizma gibi iltihaplı hastalıklar için faydalı olabilir. Kivi kabuğunun sağlığa olan faydaları, sadece besin öğeleriyle sınırlı değildir; aynı zamanda çevreye de katkı sağlar. Kivi, büyüme sürecinde birçok pestisit ve kimyasal madde kullanılarak yetiştirilebilen bir meyve olabilir. Bu nedenle, kivi kabuğunun tüketilmesi, bu kimyasal maddelerin bir kısmını da vücuda almak anlamına gelebilir. Eğer organik kivi tercih edilirse, bu endişe büyük ölçüde ortadan kalkar. Kivi kabuğunun doğrudan tüketimi, dış yüzeydeki pestisit kalıntılarından arındırılmış olması koşuluyla, aslında meyvenin çok daha fazla faydalı niteliği bünyesinde barındırır. KİVİ KABUĞU YEMEK ZARARLI MI? Kivi, besleyici değeri yüksek ve sağlıklı bir meyve olarak bilinir. C vitamini, lif, potasyum ve antioksidanlar açısından oldukça zengindir. Ancak, çoğu kişi kivi kabuğunu atmayı tercih eder, çünkü kabuğu tüylü ve yenmesi rahatsız edici olabilir. Yine de, kivi kabuğunun yenmesi aslında sağlık açısından oldukça faydalıdır ve tamamen zararsızdır. Aksine, kivi kabuğu, meyvenin etli kısmından daha fazla lif içerir ve sindirim sağlığını desteklemeye yardımcı olabilir. Kivi kabuğu aynı zamanda yüksek antioksidan kapasitesine sahip olup, vücuttaki serbest radikalleri nötralize ederek hücrelerin zarar görmesini engeller. Ayrıca, kabuk kısmı, C vitamini ve E vitamini gibi besin öğeleri açısından da zengindir. Bununla birlikte, kivi kabuğunun yenmesi bazı kişiler için rahatsızlık verebilir. Kivi kabuğu tüylü ve sert bir yapıya sahip olduğu için, tüketimi bazı insanlar için zor olabilir. Tüylü yapısı, ağızda hoş olmayan bir his yaratabilir. Kabuğundaki asidik bileşikler bazı hassas mideye sahip kişilerde mide rahatsızlıklarına yol açabilir, mide asidi yüksek olan veya gastrit gibi mide problemleri yaşayan kişilerin kivi kabuğu tüketiminden kaçınmaları tavsiye edilebilir. Alerjik reaksiyon riski de göz önünde bulundurulmalıdır. Kivi, bazı kişilerde alerjik reaksiyonlara yol açabilir ve bu reaksiyonlar cilt döküntüleri, kaşıntı, şişlik veya solunum problemleri şeklinde kendini gösterebilir. Kiviye alerjisi olan kişilerin, kabuğunu da içeren tüm kivi meyvesinden kaçınmaları gerekmektedir. Yeşil olanlar, pestisit kalıntıları taşıyabilir. Bu nedenle, organik olmayan kivi kabuklarının yenmesi, bazı kimyasal maddelere maruz kalmayı artırabilir. Kivi kabuğunun güvenli bir şekilde yenmesi için, meyve iyice yıkanmalı ve organik olanlar tercih edilmelidir.

Source: Habertürk


Yanan Grand Kartal Otel”in ortağı Ceyda Hacıbekirlioğlu”ndan tepki çeken sözler

Bolu”da 78 kişinin ölümü ile sonuçlanan Grand Kartal Otel yangınında ihmaller zinciri araştırılıyor. Faciadan sağ kurtulanlar otelde duman dedektörlerinin çalışmadığını, yangın alarmı duymadıklarını belirtirken tartışmalara konu olan yangın merdivenlerinin ise otelin içinde olduğu ortaya çıkmıştı.
Ceyda Hacıbekirlioğlu”ndan tepki çeken paylaşım
Hayatını kaybedenler son yolculuğa uğurlanırken, Grand Kartal Otel”in ortaklarından Ceyda Hacıbekirlioğlu”nun yaptığı paylaşım büyük tepki çekti.

Hacıbekirlioğlu, sosyal medya hesabından yangın gecesinde ailesi ile birlikte otelde olduklarını ve camı kırarak kurtulduklarını açıkladı. “Çıktığımda ellerim kan ve cam içindeydi. Bizim de kaybettiğimiz arkadaşlarımız var. Acımız çok büyük” diyen Hacıbekirlioğlu hassasiyet ve anlayış beklediğini belirtti. Bu sözleri tepki çeken Ceyda Hacıbekirlioğlu, paylaşımın ardından hesabını kapattı.
“Herkesten hassasiyet bekliyoruz”
Hacıbekirlioğlu tepki çeken paylaşımında şu ifadeleri kullanmıştı:
“Otel sahipleri olarak biz de oradaydık. Çocuklarımızla birlikte bunu yaşadık. Ben camı kırarak çatıya çıktım ve çocuklarımı bu şekilde çıkardım. Çıktığımda ellerim kan ve cam içindeydi. Ablamlar kızlarını dumanların arasından çıkardılar. Annem de çatıya çıkarak kurtuldu. Bizim de kaybettiğimiz arkadaşlarımız var. Acımız çok büyük. Herkesten hassasiyet bekliyoruz. Başımız sağ olsun…
Tabiki tahtadan değil bu yangın merdiveni!

Son olarak; yangın merdiveni var. 2 adet var. Tabiki tahtadan değil bu yangın merdiveni! Fakat yangın ve dumanlar koridordan geldiği için odanın kapısını açamadık! Kapının altından duman geliyordu, koridora koşmak ne mümkün! Bizi ailecek bilen herkes bir cana zarar gelmesin diye her şeyi yapacağımızı bilir.
Hassasiyetiniz için teşekkür ederiz
Arkadaşlarımdan kurtulanlar da var. Aynı katta kaldığım kaybettiğim arkadaşım da var. Bu acı olayı birlikte yaşadığımız, etkilenen çocuklarımız da var. Hassasiyetiniz için teşekkür ederiz. Başımız sağ olsun.”

Source: Dünya Gazetesi


Küflenmiş sucuk yenir mi?

Dış ortamla doğrudan temas ettiğinde veya uygun sıcaklıkta muhafaza edilmediğinde, üzerindeki yüzeyde küf oluşumu başlayabilir. Sucuk yapımında kullanılan etin, tuz ve baharatlarla karıştırılması ve havalandırılması gereklidir. Bu, fermente sürecin düzgün işleyebilmesi için önemlidir. Sucuk nemli bir ortamda saklandığında, yaz aylarında sıcaklık yükseldiğinde, bu koşullar mikropların hızla çoğalmasına neden olabilir. Küfler, sucuk yüzeyine yerleşerek büyür ve yayılabilir, bunun sonucunda gıda bozulur ve sağlıksız hale gelir. Sucuk, kuru ve serin bir ortamda saklanmalıdır; bu sayede içerisindeki su buharı yoğuşmaz ve küf oluşumu engellenir. Yetersiz saklama koşulları ve uzun süreli muhafaza, sucukta küf oluşumunun başlıca nedenlerindendir. KÜFLENMİŞ SUCUK YENİR Mİ? Küflenmiş sucuk yemek, sağlığınız açısından ciddi riskler taşıyabilir. Sucuk, etin fermente edilmesiyle yapılan, geleneksel Türk mutfağının vazgeçilmez ürünlerinden biridir. Taze tüketilmesi gereken bir gıda olup doğru şekilde saklanmazsa, üzerinde çeşitli mikroorganizmalar ve küfler üreyebilir. Küf, gıdaların yüzeyinde yeşil, mavi, beyaz veya siyah renklerde görünebilir ve gıdanın bozulduğunu gösterir. Küflerin bazı türleri, mikotoksin adı verilen zararlı maddeler üretebilir. Bu mikotoksinler, insanlar için son derece tehlikeli olabilir ve sağlık sorunlarına yol açabilir. Sucuk, kuru ve serin bir ortamda saklanmalıdır. Aksi takdirde, nemli ve sıcak bir ortamda küfün gelişmesi daha olasıdır. Yaz aylarında, sıcaklık ve nem oranlarının yüksek olduğu ortamlarda sucuk hızla bozulabilir. Küflenmiş sucuk, dışarıdan bakıldığında yenebilir gibi görünebilir, ancak bu durumda içerdiği mikroorganizmalar ve toksinler, gıda zehirlenmesine, mide-bağırsak rahatsızlıklarına, hatta ciddi enfeksiyonlara neden olabilir. Küf, yiyeceklerin sadece yüzeyinde bulunmakla kalmaz, aynı zamanda derinlere de yayılabilir, bu da onu temizlemeyi ve güvenle tüketmeyi imkansız hale getirebilir. Küfler, gıda maddelerinde yaygın olarak bulunabilir ve bazı türleri zararsızken, çoğu gıda için küflerin gelişmesi, gıda güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturur. Özellikle sucuk gibi et ürünlerinde, küfler sadece görünür kısmıyla sınırlı kalmaz. İçeride de bu küflerin etkileri olabilir ve bunlar mikotoksin üretmeye başlayabilir. Mikotoksinler, vücudun savunma mekanizmalarını zayıflatarak, bağışıklık sistemini etkileyebilir ve gıda zehirlenmesi gibi daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Küflerin vücutta alerjik reaksiyonlara neden olabileceği de bilinmektedir. Alerjik astım, deri döküntüleri, gözlerde kaşıntı ve şişlik gibi reaksiyonlar, küflerin vücutta yarattığı potansiyel etkilerden sadece birkaçıdır. Bunun dışında, sucuk ve benzeri fermente et ürünlerinde küf oluşumu, hijyenik olmayan koşullarda yapılan saklama işlemlerinden de kaynaklanabilir. Sucukların doğru şekilde depolanması, üretim sırasında kullanılan malzemelerin taze ve kaliteli olması, üretim sürecinin hijyenik koşullarda gerçekleştirilmesi son derece önemlidir. Aksi halde, bu tür et ürünleri kısa sürede bozulur ve küflenme riski artar. Yine de bazı insanlar, sucuktaki küfleri temizleyip tüketmeye çalışabilir. Yine de bu, yeterli bir çözüm değildir. Çünkü küf, sadece yüzeyde görünür olsa da, iç kısımlara da sızabilir ve mikotoksinler bu iç kısımlarda da bulunabilir. Küflenen sucukları yemek, sadece mide-bağırsak sorunlarına yol açmakla kalmaz, daha ciddi sağlık sorunları yaratabilir. Bu nedenle, bozulmuş ve küflü gıdaların tüketilmesinden kesinlikle kaçınılmalıdır. Eğer sucuk üzerinde küf oluştuysa, en güvenli seçenek, o gıdayı tamamen atmak ve taze bir alternatif almak olacaktır. Sağlıklı bir yaşam için, gıda güvenliğine özen göstermek, her zaman taze ve doğru saklanmış gıdalar tüketmek büyük değer taşır. KÜFLENMİŞ SUCUK YEMEK ZARARLI MI? Sucuk, doğal kurutma sürecine tabi tutulur ve bu süreçte yeterli hava sirkülasyonu sağlanmalıdır. Hava almayan kapalı alanlarda veya çok nemli bölgelerde saklandığında, dış yüzeyde küf oluşumu kaçınılmaz olabilir. Sucuğun dış yüzeyini temiz tutmak, hijyenik koşullarda saklamak da oldukça önemlidir. Ayrıca, sucuk yüzeyinin fazla suyla temas etmemesi için dikkat edilmelidir, çünkü fazla nem, küflerin büyümesi için elverişli bir ortam yaratır. Küflenmiş sucuk yemek son derece zararlıdır. Sucuk, etin baharatlarla karıştırılıp fermente edilerek yapılan bir gıda ürünü olmakla birlikte, doğru koşullarda saklanmadığında üzerinde küf oluşabilir. Küf, özellikle nemli ortamlarda hızla gelişir ve sucuk üzerinde yeşil, beyaz veya mavi renklerde görülebilir. Bu durum, gıdanın bozulduğunu ve sağlık için tehlikeli hale geldiğini gösterir. Küf, zararlı mikroorganizmaların üremesine yol açabilir ve bazı türleri mikotoksin adı verilen toksik maddeler üretir. Mikotoksinler, insan sağlığına ciddi zararlar verebilir ve gıda zehirlenmesine, alerjik reaksiyonlara ve çeşitli mide-bağırsak sorunlarına yol açabilir. Sucuk, kuru ve serin bir ortamda saklanmalıdır. Eğer nemli ve sıcak bir ortamda bekletilirse, içerdiği et ve baharatlar nedeniyle kolayca bozulur ve üzerinde küf oluşumu başlar. Bu durum, sadece yüzeydeki küfleri değil, aynı zamanda etin derinliklerine kadar yayılan zararlı mikroorganizmaları da barındırabilir. Küflerin bu tür toksinler üretmesi nedeniyle, sucuk gibi et ürünlerinin küflenmesi, sadece görsel olarak değil, içeriksel olarak da tehlikelidir. Küflerin insan vücudunda alerjik reaksiyonlara neden olabileceği, hatta uzun süreli maruziyetin ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği bilinmektedir. Küflü gıdaların temizlenmesi yeterli olmaz çünkü mikroorganizmalar sadece yüzeyde değil, gıdanın içinde de var olabilir. Küfleri temizleyip tüketmeye çalışmak, sağlığınızı riske atmak anlamına gelir. Bu nedenle, küflü sucuk gibi bozulmuş gıdalar kesinlikle tüketilmemelidir. Bozulmuş yiyeceklerin yerine taze ve sağlıklı alternatifler tercih edilmelidir. Sağlık açısından en güvenli yol, küflü yiyecekleri atmak ve doğru koşullarda saklanmış taze gıdalar kullanmaktır.

Source: Habertürk