“Toplumsal Sorunlar Gündemi – Erişim, Adalet ve Kamu Bilinci”

Roblox ve Discord açıklaması! Bakan Uraloğlu tek şartı söyledi

16 yaş altına sosyal medya kısıtlaması hakkında konuşan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Discord ve Roblox”un gerekli düzenlemeleri yapmaları halinde yeniden açılabileceğini söyledi.CNN Türk canlı yayınında konuşan, şu an bir görüşme trafiğinin yürütüldüğünü ifade eden Bakan Uraloğlu, doğru yere gelinmesi durumunda söz konusu platformların tekrar erişime açılabileceğini söyledi.Bakan Uraloğlu”nun konuya ilişkin açıklamaları şöyle:”(Discord ve Roblox) Onlar tam sosyal medya platformu değil. Bir çocuğun oynaması gereken faydalı oyunları engelleyelim değil ama daha çok sosyal medya kullanımı noktasında olacak. Yani orada bir kere çocuklar bir hesap açamayacaklar. Mesela bazı ülkelerde anne baba izni isteniyor, biz onu çok düşünmüyoruz. 16 yaşın altındaki çocuklarımız sosyal medyaya girmesin istiyoruz. Oyun platformunun Türkiye”de temsilcisi yoktu, bizim onlara mahkeme kararlarıyla yaptığımız yaptırım sonucu bizle iletişime geçtiler. Eğer bir platformda faydalı içerikler de varsa zararlarını çıkarsınlar faydalılarıyla biz devam edebiliriz diye düşünüyoruz. Bir görüşme trafiği yürütülüyor eğer o anlamda doğru yere gelirsek onların tekrar hukuki süreç sonucunda açılması söz konusu olabilecek.”TÜRKİYE GEREKLİ ADIMLARI ATMAYA BAŞLADI””Gerekli sorumlulukları yükleme noktasında da yine bazı çalışmalar yürütüyoruz. Şöyle söyleniyor kuruldukları ülkenin kanunları ya da şirket kuralları gereği ve bizim bazı taleplerimiz “biz bunu karşılayamayız” şeklinde yaklaşımları oluyor. Avrupa”da olsun Amerika”da olsun bu platformlara karşı cezalar var ve mahkeme süreçleri başlatılmış mahkeme süreçleri var. Onun için hani Türkiye de bu anlamda üzerine düşeni yapma noktasında gerekli adımları atmaya başladı. Doğru şekilde hem onların vergilendirilmesi hem de Türkiye”de uymaları gereken kurallar noktasında bir kısım çalışmalarımızın olduğunu da söyleyebilirim.”16 YAŞ ALTINA SOSYAL MEDYA YASAĞI GELECEK Mİ?Bakan Uraloğlu, 16 yaş altına sosyal medya düzenlemesine ilişkin şu ifadeleri kullandı: En riskli ve en ihtimam göstermemiz gereken grup çocuklar. Sadece çocuklar gençler değil toplumumuz için de çok sık kullanılıyor. Dünyada bu konuda çok fazla uygulama var. Çocuklarımızın gerçekten kendi kararlarını objektif olarak karar verebilecekleri bir yaşa gelmeleridir konu. Dünyada 13 ve 16 olarak tartışılıyor bu yaş. Biz de 16 yaşın altındaki çocuklarımız girmesin istiyoruz sosyal medyaya. 2025 yılı içinde bir düzenleme yapma için çalışmamız var. Şu an oyun platformlarını da katacağız. Çocuğun oynaması gereken faydalı oyunları engelleme noktasında değil tabi. Sosyal medyada çocuklar hesap açamayacak. Bazı ülkelerde anne baba onayı ile açılıyor bu hesaplar. Biz bunu istemiyoruz. 16 yaş altı sosyal medyaya girmesin istiyoruz.Komşuda proje bitme aşamasındaTürkiye hava sahasından her 14 saniyede bir uçak geçti! Bakan Uraloğlu: Yatırımlara devam edeceğiz20 Şubat”ta başlıyor

Source: Www.star.com.tr


Selahaddin E. Çakırgil yazdı: Doğu Türkistan ne kadar yakınımızda veya uzağımızda?

Gençlik yıllarımızda, Osman Yüksel Serdengeçti”nin Ankara-Samanpazarı”nda Denizciler Caddesi”ndeki bir zemin katında bulunan çalışma odasında ziyaretine gider, “Nerde benim Altay- Ural dağlarım, /Akşam olur-sabah olur, ağlarım” gibi, kafiyeli şiirimsi söz dizeleri dinlerdik.Osman Yüksel ağabey daha sonra, 1965″de Antalya”dan AP m.vekili seçilmişti. Ancak, Meclis”te beklediği atmosferi yakalayamamıştı ve bu yüzden Meclis”te bulunuşunun verimli geçmediğimden mustarip idi.. (Bir gün Meclis”te hafif bir soğuk algınlığı ve titreme durumu geçirdiği için, Meclis revirinde istirahat etmesi sağlanmıştı. Meclis”te olan Alpaslan Türkeş de kendisini ziyarete gidip, “Ne o Osman, neyin var?” diye sorduğunda, titreyerek, “Kendime dönüyorum Başbuğum..” dediğini naklederdi; -Ülkücülerin “Türk, titre ve kendine dön!” sloganını telmihen..-)Orada ve daha sonra İstanbul”da, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan gibi coğrafyalardan gelenlerle konuşmaya- anlaşmaya çalışırdık; Anadolu lehçesinden çok farklı olsa bile, birkaç kez oturup sohbet edince, konuştuğumuz konuların muhtevasından dolayı daha kolay anlaşabiliyorduk. Onlara, “Türk illeri komünizmin pençesinden, Rusya esaretinden ne zaman kurtulacak?” diye sorduğumuzda; karşılığında da, “Siz Amerikan esaretinden ne zaman kurtulacaksınız?” diye cevabını aldığımızda bir tuhaf olur ve yadırgardık; çünkü, biz kendimizi, “Soğuk Savaş”ın iki kutbundan birisi olan ve bizim neslimize “Hür Dünya lideri” diye öğretilen Amerikan Kutbu”nda bilirdik.. Özellikle de Sovyet Rusya ve Çin gibi komünist rejimlerin hâkim olduğu coğrafyalardaki esir Müslüman halkların da “Hür Dünya liderliği” altında kurtulacağı hayalleri aktarılırdı, körpe dimağlarımıza.. O “Hür Dünya Liderliği” iddiasının sadece kendi dünyaları ve değerler için olduğunu bize anlatan kimse, pek olmazdı.İkinci Dünya Savaşı”nda “Müttefik Orduları Başkomutanı” olan ve 1952″den beri de Amerikan Başkanlığı”na seçilen (ve Amerika”da kısaca IKE / Ayk diye anılan) D. Eisenhover”in 1959 Aralık-1959″un ilk haftasında Türkiye”yi ziyaret edişi sırasında, Ankara”da Kızılay”da, bulvarın iki tarafına dizilen, bütün okulların on binlerce öğrencilerinin ellerine tutuşturulan “Amerikan bayrakları”nı sallayarak ve bize öğretilen, “We love you IKE! /Seni seviyoruz, Ayk!” cümlesini yüksek sesle bağırttırılışımızı da bu arada belirteyim..Ve o sırada bütün o -sözde- Hür Dünya”nın Müslüman coğrafyalarının kalbi mesabesinde olan Filistin”e, İsrail isimli bir “zehirli hançer” sapladığından da pek haberimiz olmazdı.. Çünkü o konulardan haber verenimiz neredeyse yok gibiydi..İşte o merhalelerden sonra.. İstanbul”daki öğrencilik yıllarımda, 1970″lerden sonra, İsa Yusuf Alptekin”le aşinalığımız ve onun sohbetlerinden bir şeyler öğrenme çabalarımız başlamıştı..İsa Yusuf Alptekin ağabey, 1925″lerden itibaren Çin”de kaymakamlık ve sonra Çin Meclisi”nde parlamenterlik gibi resmî vazifeler ve 1946- 49 arasında Doğu Türkistan”da kurulan ilk eyalet hükûmetinde de, Başbakanlık muadili olan Genel Sekreterlik vazifesini üstlenmişti.. O ilk mesaj olarak, “Gök bayraktan al bayrağa selâm” diye başlayan ilk mesajımızı gönderdik, ama, Türkiye”den bir karşılık alamadık” derdi, ağlayarak.. 1949″da ise merkezi Çin Hükûmeti sert tedbirler almaya başlayınca.. “Türkistan”dan ayrılmak zorunda kaldığını ve Türkiye”de sığındığını” anlatırdı.İsa Yusuf Alptekin ile irtibatımız uzuuun yıllar devam etti.. Doğu Türkistan üzerine yaptığımız uzuuun bir sohbeti röportajı, – o zamanlar günlük yazmakta olduğum- Millî Gazete”de kendi sütunumdan ayrı olarak, 3 gün boyunca yayınlamıştım, 1976″larda..12 Eylül 1980 Askeri Darbesi sonrasında yurt dışına çıkmak zorunda kaldığımdan, İsa Yusuf Alptekin ağabeyle de irtibatım kesilmişti ve onun 1995″de vefat ettiğini sonradan öğrenmiştim; Allah rahmet eyleye.. Doğu Türkistan onun İslami hassasiyetiyle, beyin sancılarından ve kalp atışlarından her an yansırdı.. Sadece Doğu Türkistan değil, esaret altındaki bütün Müslüman coğrafyalarının kurtuluş ümidini bir sevda halinde bize yansıtırdı.Bunları niçin mi anlatıyorum?20 Ocak akşamı, Eyüpsultan”da Bahariye Mevlevîhanesi”nde “Doğu Türkistan”da Kültür ve Edebiyat” konulu bir toplantı vardı. Eyüpsultan Kaymakamı Arslan Yurt Bey”in de katıldığı toplantıda, Doğu Türkistan”dan, İstanbul”da okuyan kız-erkek bazı kardeşlerimiz de vardı.Toplantıda o konuyu Uygur Müslümanlarının yazar ve şairlerinden, uzun yıllardır Amerika”da yaşamakta olan Tâhir H. İzgil kardeşimiz anlatacaktı. Tâhir Bey”in Uygur Türkçesini anlamak çok kolay olmadığından, konuşmasını, tahsilini İstanbul”da sürdürmekte olan Doğu Türkistanlı bir kardeşimiz Anadolu lehçesine tercüme ediyordu..Sadece şu anlaşılabiliyordu ki, tabiatıyla özellikle Sovyet Rusya”nın çökmesi sonrasında, Çin”deki komünist uygulamada da bir gevşeme olmuştu, özellikle edebiyat alanında..Ancak, 1,5 saati aşkın bir süre boyunca anlatılanlardan, Doğu Türkistan dışındakilerin kulağında veya zihninde kalacak fazla bir şey yoktu.. Bu, belki, komünist ideolojinin toplumu kendi hedeflerine göre yönlendirmek dikkatinin de bir sonucuydu.. Halbuki, lehçe farklılıkları olsa bile, üzerinde biraz çalışılsa, Orta Asya Müslümanlarının büyük ekseriyetinin ortak dili olan Türkçe”nin özellikle inanç heyecanı taşıyan şiirlerinden yansımalar bekliyordum, şahsen..Ki, o coğrafyalardaki Müslüman halkların, hatta okuma-yazması yetersiz olan kesimlerinin arasında bile, mescitlerde ve mescit dışı sohbetlerde, sıradan cemaat insanlarının dudaklarında mırıldanılarak tekrarlanan bir çok beyitler ve mısralar vardır.. Meselâ, 850 yıl öncelerde yaşamış olan bir Ahmed Yesevî”nin beyitleri.. Hatta, aynı dönemde yaşamış olan Yunus Emre”nin nefesleri bile.. Hakeza, daha sonralarda gelen Fuzuli”nin aynı inançla yoğrulmuş şiirleri de..Ki, Özbekistan”ın Fergana vadisindeki bir mescidin avlusunda okuma-yazması bile olmayan bir yaşlı Müslümanın, Ahmed Yesevî hakkında bir şiiri okurken,”Baksa, Kâbe göringen (Baktığında Kâbe”yi görürdü) ,Bassa, yerler turulgan, (Yürüse, yer sarsılırdı),Ledün ilmin birilgen, (Manevi ilimlerin bilirdi) ,Hocam Ahmed Yesevî”mısralarını ağlayarak okuyuşundaki ruh halidir; çok zayıf kalmış Müslüman halkları bile bir değerler sistemine bağlayan.. ,Aynı şahıstan, “Beni bende demen, bende değilem, /Bir ben var bende, benden içerû..” diye okuduğu mısraların Yunus Emre”ye ait olduğunu bile bilmeden okuması, asıl gönül bağının nasıl bağlandığını gösteriyordu..Çünkü, bizde de son 100-150 yılın içinden yüzlerce şair ve edebiyatçı yetişmiştir, ama, halkımızın yüreğine dokunan, zihninde yer tutan isimler sayılıdır.Mahtumkulu Firaki ve Abay Kumanbayev gibi arif- şairlerin Türkmence ve Kazakça lehçeleriyle yazılmış “nefes”leri ve lehçe farklılıklarına rağmen, hemen hemen bütün Orta Asya halkları tarafından tekrarlanan nice hikmetli beyitleri, 200 yılı aşkın zamandır, o mekân olarak yakınımızdaki bu uzak Müslüman toplumları birbirlerine bağlamaktadır.Gönül ister ki, o dünyanın asıl o zenginleriyle aşina olalım.. Şiir ve edebiyat alanında asıl teşvik edilmesi ve tanıtılması gerekenler bunlardır..

Source: Selahaddin E. Çakirgi̇l


Yakup Köse yazdı: Tedavi süreci başladı

Batıcı Gezi Ayaklanması için “Dünyanın en barışçı eylemi” diyorlar. 8 kişinin öldüğü 10 bine yakın insanın yaralandığı, günlerce yağma talanın yapıldığı ayaklanma için “Dünyanın en barışçı eylemi” derlerken yüzleri kızarmıyor, sesleri titremiyor.Teğmenlerin yemin töreninde bir grup teğmen, komutanlarından defalarca izin istemelerine karşılık izin verilmemesine rağmen kılıçlarını çekip korsan yemin ettiler. Ortaya çıkan manzara, darbelerden mustarip halkta eski karanlık günleri hatırlattı. Milli Savunma Bakanlığı tarafından kılıç çeken teğmenler hakkında idari soruşturma başlatıldı. Komutanlarını dinlemeyip disiplinsiz tavır sergileyen teğmenlere sahip çıkarlarken, sanki bu ülkede “Genç subaylar rahatsız” darbeye davetiye manşeti hiç atılmamış, sanki hiç askeri darbe yapılmamış gibi “Ordudan attırmayız” kampanyalarını düzenlediler; Yüzleri kızarmadan…İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu davasında mahkemenin atadığı bilirkişiyi hedef tahtasına oturttular. Bilirkişiyle yaptıkları telefon konuşmasını gizlice kaydedip televizyon kanallarında yayınladılar. “Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması” ve “Bilirkişiyi Etkilemeye Teşebbüs” suçlarından haklarından soruşturma başlatılıp gözaltına alındıklarında ise başladılar feverana: “Biz gazetecilik yaptık!” Kanunları bile bile suç işleyip “Biz gazetecilik yaptık” derlerken yüzleri kızarmıyor, sesleri titremiyor.Bunlar için her yol mubah. Yakıp yıkacaklar, hedef gösterecekler, tahrik edecekler, öldürecekler, yağma talan edecekler, aşağılayıp sövecekler, kanunları çiğneyecekler ama bunlara kimse ses de etmeyecek müdahale de! “Kanun var nizam var, yapmayın” denildiğinde de çirkeflik yapıp “Baskı var, özgürlük istiyoruz” diye yaygara yapıyorlar.Kendilerine müdahale edilince de toplum “kutuplaşıyor”muş! Toplumun “kutuplaş”maması için bunlara müdahale etmemeli, söz söylememeliymişiz!Kendilerini Atatürkçü/Kemalist/Laik/Solcu gibi seküler kimliklerle tanımlayanların “Ülke bizim, istediğimizi yaparız” şımarıklığının artmasında bizlerin sessiz kalışımızın da tesiri var. Şımarıklık düzelmeyecek bir psikolojik sorun değil, iyi bir tedaviyle terbiye edilebilecek bir davranış bozukluğu. Tedavi süreci başladı…

Source: Yakup Köse


AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Uygur”un tercihi “Halk, bayrak, özgürlük” oldu

Uygur, AA muhabirleri ve foto muhabirlerinin yurt içinde ve dışında çektiği, “Roketsan, Lifebox ve Sony”nin katkılarıyla hazırlanan “Haber”, “Doğal Yaşam ve Çevre”, “Spor”, “Günlük Hayat” ile bu yıla özel eklenen “Özgür Suriye” kategorilerindeki fotoğrafları inceledi.

Belgin Uygur, “Özgür Suriye” kategorisinde Emin Sansar”ın “Halk, bayrak, özgürlük”, “Doğal Yaşam ve Çevre” kategorisinde Samır Jordamovıc”in “Umut var”, “Haber” kategorisinde ise Ali Atmaca”nın “Her yer Filistin”, Barış Seçkin”in “Dış işleri” ve Ashraf Amra”nın “Masumiyet” adlı karelerini oyladı.

“Günlük Hayat” kategorisinde İsa Terli”nin “7 tepe, 5 minare, 1 kule”, Bestami Bodruk”un “Kar eğlencesi” ile Osmancan Gürdoğan”ın “Madenciler” başlıklı karelerini oylayan Uygur, “Spor” kategorisinde ise Samır Jordamovıc”in “Gece atlayışı” adlı karesini tercih etti.

Oylama sonrasında AA muhabirine değerlendirmede bulunan Uygur, farklı kategorilerde dünya gündemi ile insanlık gündemi ve vicdanına ilişkin birçok vurucu fotoğraf karesinin yer aldığını ifade etti.

Gazze meselesinin vicdanları derinden yaralayarak kanatan bir soykırıma dönüşmesine yıllardır bütün dünyanın tanıklık ettiğini anımsatan Uygur, “Hakeza, yine Suriye”de kendi halkına karşı en şiddetli zulmü uygulayan bir rejimin Sednaya Hapishanesi ile birlikte aslında oradaki halkın nasıl bir vicdansızlığa, hukuksuzluğa ve zulme de bütün dünya şahitlik etti. Umuyoruz ki, artık dünyanın hiçbir yerinde bir daha insanların vicdanını kanatan bu tür görüntülere şahitlik etmeyiz.” ifadelerini kullandı.

“Haber” kategorisinde oyladığı “Dış işleri” adlı fotoğrafa değinen Belgin Uygur, şunları kaydetti:

“Sayın Cumhurbaşkanımızın G7 Zirvesi”ndeki toplantısı esnasında ortaya çıkan bu görüntü hepimizin gurur tablosu. Aslında bir zamanların özlenen Türkiye tablosu. Bizim de teşkilatlarımızla, vatandaşımızla bir araya geldiğimizde sık sık dile getirdiğimiz bir konu. Gazze”deki soykırım ve Suriye”deki büyük zulüm ve Sayın Cumhurbaşkanımızın Yemen”den, Arakan”dan başlamak üzere dünyanın neresinde olursa olsun, Filistin, Gazze ve Suriye başta olmak üzere o zulme karşı dimdik duruşu ve “Dünya 5″ten büyüktür”, “Daha adil bir dünya mümkündür” ve Davos”taki bebek katillerine karşı “One minute” çıkışı bizim için çok değerli, özlediğimiz güçlü bir Türkiye tablosu.

Bu fotoğrafın tam tersine bir zamanların Türkiye”sinde hepimiz şahitlik ettik. Hafızalarda taze olan ve gözümüzün önüne gelen işte o fotoğraf karesinden, böyle bir fotoğraf karesine… Dünya siyasetine ve uluslararası siyasete yön veren güçlü ve büyük bir Türkiye dış politikası. Bizim gurur kaynağımız, zulme uğrayan bütün coğrafyaların duasında ve ümmetin umudu olan bir lider ve Türkiye, elhamdülillah.”

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Kamu malına zarar verenlere tepki gösterdi: Bu vicdansızlığı kabul etmiyoruz

Büyükkılıç, sosyal medya hesabından, “Kamu malı hepimize emanet” başlığıyla paylaşımda bulundu.Tramvaya binen bazı kişilerin yolculuk esnasında ulaşım aracına zarar vermesine tepki gösteren Büyükkılıç, “Tramvaylarımızdaki tutamakları kesen, imdat çekici ile araç içine saldıran, halkın ortak malına zarar veren bu vicdansızlığı kabul etmiyor, bu üzücü görüntüleri sizlerle paylaşıyoruz, bu araçlar hepimizin.” paylaşımında bulundu.Başkan Büyükkılıç”ın, zarar verilen anlara ilişkin paylaştığı görüntülerde, tramvayda yolculuk yapan bazı kişilerin tutamakları kesmesi, tutamaklara tutunarak sallanması, imdat çekici ile aracın farklı noktalarına zarar vermesi, bir kişinin tramvay içindeki cama kafa atıp kırması ve tramvay koltuk kılıflarının kesilmesi yer alıyor.Ayrıca, Büyükşehir Belediyesine bağlı Ulaşım AŞ yetkililerinin zarar verilen tutamakları ve koltukları yenileriyle değiştirdiği anlar da paylaşıldı.

Source: Www.star.com.tr


İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ifadesi sonra açıklama yapıyor

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında yürütülen iki ayrı soruşturma kapsamında verdiği ifade sonrası açıklama yaptı.
İmamoğlu, “Korkunun neden kaynaklandığını biliyoruz.” dedi.

İmamoğlu”nun konuşmasında satır başları:
* Bizleri farklı bir şekilde yorumlamaya çalışanlar var.
* Silivri kapatıp eğitim üstü mü yaparız ona hep birlikte karar veririz. O günler yakın.

* Bu millet hazır. Ben iki tane konuda burada ifade verdim. Bir tanesi bir panelde Cem Aydın”ın evinde polislerle alınarak ifadeye getiriliyor. Cem Aydın burada adliyenin önünde. Korkusu olur mu bu insanların? Gider ifadesini veriri. Neymiş korkutacaklar?
* Herkese eşit bir adalet sistemini, yargının bağımsızlığınu bu ülkeye biz getireceğiz dedim. Biz bunu söylüyoruz. Bizi ailesini tehdit etmekle suçluyorlar. Savcılığa ifadeye getiriyorlar.
* Ben bu memlekette bu 16 milyonluk şehirde bir çocuğumuzun bile eşit olmadığında biz yastığa başımızı koyamayız diyerek yola çıkmış bir ahlakın temsilcileriyiz.

* Bir Allah”ın kulunun evladını bile ayırmayacağımızı sadece ben değil, Mansur Başkanımızı hepimiz diyoruz.
İmamoğlu, Mansur Yavaş”a teşekkür etti ve ona da söz verdi.
Yavaş “İktidar değiştikten sonra demokrasinin başlangıcı olarak Silivri”yi kapatalım” dedi ve “Yeni bir hayata özgür günlere hep birlikte yol açalım.” ifadelerini kullandı.
(Ayrıntılar geliyor)

Source: Dünya Gazetesi