Uluslararası İlişkiler Gündemi – Krizler, Diplomasi ve Stratejik Adımlar

Edwards çıkarması

Ara transfer döneminde önemli takviyeler yapmak isteyen Beşiktaş”ta rota belirlendi: Portekiz. Sporting Lizbon”da kadro dışı bırakılan 26 yaşındaki kanat oyuncusu Marcus Edwards için harekete geçen siyah-beyazlılar kesenin ağzını açmaya hazırlanıyor. Tekniği ve şutları ile dikkat çeken başarılı futbolcu için şartlar zorlanacak. İlk olarak oyuncuyu sezon sonuna kadar kiralamak isteyen Beşiktaş yönetimi, Edwards”ı kaçırmamak için satın alma opsiyonu da koyacak. 10 MİLYONUN ÜZERİNDE İngiliz futbolcu için Premier Lig”den bazı takımlardan da teklifler alan Edwards”ın geleceği önümüzdeki günlerde netlik kazanacak. Avrupa”da transfer dönemi 3 şubatta sona ereceği için teklifini yapıp beklemeye geçen Serdal Adalı yönetimi, bu tarihten sonra mutlu sona ulaşmanın planlarını yapıyor. Portekiz”den ayrılmaya hazırlanan Edwards için Sporting”in bonservis bedeli 10 milyon Euro”nun üzerinde…

Source: Fotomaç


BM”de basın toplantısı düzenlediler: Gazze”de gördüklerimizin eşi benzeri yok

Amerikalı doktorlar, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres”le görüşmelerinin ardından BM”deki gazetecilere açıklamalarda bulundu.Chicago”da acil doktoru olan Filistin asıllı Dr. Thaer Ahmad, Ocak 2024″te Nasır Hastanesi”nde görev yaptığını anlattı.Ahmad, sağlık çalışanlarının öldürülmesinin “normalleştirildiğini” belirterek, “Bu sadece Gazze için değil, tüm dünya için bir problem teşkil edecek.” uyarısında bulundu.Beyaz doktor önlüğü giymenin bile Gazze”de kimseyi ölümden koruyamadığına işaret eden Ahmad, Gazze”de sadece sağlık sisteminin değil, sağlık çalışanlarının da hedef alındığını ve öldürüldüğünü ifade etti.Ahmad, İsrail”in alıkoyduğu Filistinli doktor Ebu Safiyye”nin her şeyini kaybettiğini, kendi elleriyle çocuğunu gömdüğünü ancak buna rağmen görevini bırakmadığını, acilen serbest bırakılması gerektiğini vurguladı.- “ULUSLARARASI İNSANCIL HUKUK VE İNSAN HAKLARI, GAZZE”NİN KIYILARINDA İŞLEVSİZ HALE GELİYOR”Gazze”de tankların ya da askeri birliklerin bulunmamasının daha fazla insanın ölmeyeceği anlamına gelmediğine işaret eden Ahmad, gerekli tıbbi malzemeler sağlanmaması halinde çok sayıda kişinin öleceği uyarısını yaptı.Ahmad, ateşkes süreci çerçevesinde tıbbi tahliyeler için bir mekanizmanın inşa edilmesinin planladığını ancak bu sürecin gerçekleşmediğini ifade etti.Katliamın nasıl sürdüğüne ilişkin değerlendirmesini aktaran Ahmad, “On yıllardır Filistinlilere insan muamelesi yapılmıyor. Çocuklarımız da çocuk olarak görülmüyor. Bu yüzden Gazze ve Batı Şeria”da gördüğümüz korkunç şeylere tanık olmaya devam ediyoruz.” diye konuştu.Ahmad, “Uluslararası insancıl hukuk ve insan hakları, Gazze”nin kıyılarında işlevsiz hale geliyor.” değerlendirmesinde bulundu.- “GAZZE”DE GÖRDÜKLERİMİN EŞİ BENZERİ YOK”Stanford Üniversite Hastanesi”nde acil doktoru olarak görev yapan Dr. Ayesha Khan ise “Dünyada belki de 30″dan fazla bölgede görev yaptım. Gazze”de gördüklerimin eşi benzeri yok.” dedi.Hastaneye gelen hastaları hiç unutamayacağını aktaran Khan, kendisi için en vurucu hususun ise çocukların durumu olduğunu dile getirdi.Khan, 5-6 yaşlarında çocukların silahla yaralanma ve patlayıcı sonucu meydana gelen yaralanmalarla hastaneye geldiğini kaydetti.Gazze”ye bomba düşmese bile çocukların açlıktan ölebileceği uyarısında bulunan Khan, güvenlik kısıtlımalarının çocukların tahliyesini zorlaştırdığını, çoğunun birlikte tahliye edeceği ebeveyninin bulunmadığını söyledi.- “ACİLEN 2500 ÇOCUĞUN TAHLİYE EDİLMESİ GEREKİYOR”Khan, “Acilen 2500 çocuğun tahliye edilmesi gerekiyor. Yoksa birkaç hafta içinde ölecekler, onların tahliyesini yüretecek bir sistem de yok.” dedi.Tahliye edilenlerin dönme imkanının olup olmadığının da belli olmadığına işaret eden Khan, “Sağlık sisteminde kaos yaratmak ölümleri yüzde 30 artırır. Karışıklık, belirsizlik ve kaos yaratarak yüzde 30 daha etkili bir ölüm makinası yaratmış olursunuz.” şeklinde konuştu.Khan, merkezi bir sistem oluşturulması ve İsrail ordusuna bağlı Filistin Topraklarındaki Hükümet Aktivitelerini Koordinasyon Birimi”nin (COGAT) yazılı olarak Gazze”ye girebilecek tıbbi malzemeleri belirlemesi gerektiğini dile getirdi.Dünyanın her yerinde çatışma bölgesinde görev yapan doktorların “kahraman” ilan edildiğini, ancak Gazze için bu durumun geçerli olmadığını, kendilerinin ABD”de de olmak üzere çok sayıda kısıtlamayla karşılaştığını söyledi.Khan, kendisinden sonra Gazze”ye giden doktor heyetlerinin yüzde 50″sinin alıkoyulduğunu bildirdi.-“HER 20 SAĞLIK ÇALIŞANINDAN 1″İ ÖLDÜRÜLDÜ”Travma ve kritik bakım cerrahı Dr. Feroze Sidhwa ise “Hayatımda hiç Gazze gibi bir yer görmedim. Yapılanlar çok dramatik.” dedi.Hastane sisteminin doğrudan hedef alındığını, her bir hastaneneye saldırı düzenlendiğini ifade eden Sidhwa, Avrupa Hastanesi”nde görev yaptığı dönemde 250 hasta bulunduğunu, bunların yarısının küçük çocuklar olduğunu ifade etti.Sidhwa, çok büyük ihtiyaçlar karşısında kapasitenin çok düşük olduğunu, bu nedenle tıbbi tahliyelerin öneminin altını çizdiklerini söyledi.Gazze”de her 20 sağlık çalışanından 1″inin öldürüldüğünü ifade eden Sidhwa, “Sadece hastaneler değil, aynı zamanda beşeri sermaye ve insan kaynakları da yok ediliyor.” diye konuştu.Sidhwa, öldürülen doktorların Gazze”nin en deneyimli doktorları arasında yer aldığını anımsatarak, öldürülmeyenlerin de ya kaçmak zorunda bırakıldığını ya da İsrail hapishanelerine atıldığını dile getirdi.- “HİÇBİR ÇOCUĞUN KAFASINDA MERMİ OLMAMALI”Acil doktoru Dr. Mahmooda “”Mimi”” Syed de Guterres”in Filistinli doktor Ebu Safiyye”nin durumu ve tıbbi tahliyelerin kolaylaştırılmasına odaklanacağı sözü verdiğini aktardı.Guterres”in Gazze”yi “çocuk mezarı” olarak tanımladığını hatırlatan Syed, “Biz de tam olarak buna tanık olduk. Durum çok korkunç.” değerlendirmesinde bulundu.Syed, kafasından silahla vurulan çocukları neredeyse hiçbir gerekli tıbbi malzeme olmadan tedavi etmeye çalıştığını belirterek, “Hiçbir çocuğun kafasında mermi olmamalı.” vurgusunu yaptı.COGAD”ın hiçbir gerekçe sunmadan tıbbı malzemelerin girişini engellediğini ifade eden Syed, kendisinin bir çocuğun hayatını yanında gizli olarak soktuğu gırtlak muayenesinde kullanılan aletle kurtardığını anlattı.Syed, COGAD”ın hiçbir şeyi yazıya da dökmediğini belirterek, “Biraz sorumluluk kavramının oturtulması ve COGAD”ın neden bir çocuğa gerekli tıbbi müdahale yapılacak malzemeyi engellediğini açıklaması lazım.” diye konuştu.02:54 İsrail askerlerinin işgal altındaki Batı Şeria”da bazı belde ve köylere düzenlediği baskınlarda 2 Filistinli hayatını kaybetti, 64 kişi yaralandı.01:42 Gazze”de 7 Ekim 2023″ün ardından farklı bölge ve hastanelerde görev yapan Amerikalı doktorlar, çok sayıda ihtilaf bölgesinde görev yaptıklarının, ancak benzer bir yıkımı başka bir yerde görmediklerinin altını çizdi.00:53 ABD Başkanı Donald Trump, daha önceki açıklamalarını yineleyerek, Mısır ve Ürdün”ün Filistinlileri kabul etmesi gerektiğini söyledi.00:47 İsrail ile Hamas arasında Gazze Şeridi”nde ateşkes ve esir değişimi anlaşmasının ilk aşamasının üçüncü turu kapsamında Fetih Hareketinin askeri kanadı Aksa Şehitleri Tugayı”nın üst düzey komutanlarından Zekeriya ez-Zubeydi”yi (49) serbest bırakıldı.

Source: Www.star.com.tr


500 bin Gazzeli döndü

Ateşkesin ardından Filistinlilerin evlerine dönüşü sürüyor. İsrail”in saldırıları nedeniyle 2 milyona yakın Gazzeli evlerini terk etmek zorunda kalmıştı. Şimdiye kadar 500 bin Filistinli evine döndü. Öte yandan İsrail”in 15 ayı aşkın süren saldırılarının ardından ateşkese varılan Gazze Şeridi”nde, son 24 saatte 42″si enkaz altından çıkarılan 43 Filistinlinin naaşı hastanelere nakledildi. İsrail”in Gazze”deki saldırılarında ölen Filistinlilerin sayısı 47 bin 460″a yükseldi. ANKARA”DAN SERT TEPKİ İsrail, BM Yakın Doğu”daki Filistin Mültecilerine Yardım ve Bayındırlık Ajansı”nın (UNRWA) Filistin faaliyetlerini yasakladı. Dışişleri Bakanlığı”ndan “İsrail”in kararı, uluslararası hukukun açık bir ihlalidir. İsrail”in, Filistinlileri kendi topraklarından zorla göç ettirmeyi amaçlayan işgal ve ilhak politikalarının yeni bir aşamasını teşkil eden bu adımı kınıyoruz” tepkisi gösterildi.

Source: Ankara


Rubio: Grönland”ı satın alma konusunda kararlıyız

Sirius XM de yayınlanan The Megyn Kelly Show a konuşan Rubio, Başkan Trump ın gündemden düşmeyen Grönland ve Panama Kanalı nı ABD himayesi altına almaya işaret eden açıklamalarını değerlendirdi. AA nın haberine göre; Trump ın Ada yı satın alma konusunda kararlı olduğunu ve bunun için gerekirse asker kullanabileceği senaryoyu da göz ardı etmediğini ifade eden Rubio, Bu bir şaka değil. Grönland ın ABD topraklarına katılması ulusal çıkarlarımızla ilgili bir konu ve bir an önce çözüme ulaşması gerekiyor. dedi. Rubio, Kuzey Kutbu nun yakın zamanda nakliye yolları için önem arz eden bir konuma ulaşacağını söyleyerek, Çin in bu bölgedeki varlığını artırma riskine karşı ABD nin harekete geçmesi gerektiğini kaydetti. PANAMA KANALI NDA HERHANGİ BİR YABANCI GÜCÜN KONTROLÜ ELİNDE TUTMASINA İZİN VEREMEYİZ Çin in Panama Kanalı üzerindeki etkisinin ABD nin ulusal çıkarları için risk teşkil ettiğini savunan Rubio, Çinli şirketlerin, kanalın hem giriş hem de çıkış noktalarını kontrol edebilecek konumlarda bulunduğunu söyledi. Bakan Rubio, Çin, Panama Kanalı ndaki trafiği engellemek istediği takdirde, bunu kolayca yapabilir. Bu bizim ulusal çıkarlarımıza tamamen aykırı bir durum. ifadesini kullandı. Yapım aşamasında parasını ödedikleri ve inşasında önemli rol oynadıkları Panama Kanalı nın ABD ye karşı koz olarak kullanılması ihtimalinin ülkenin ulusal güvenliği açısından risk olduğunu belirten Rubio, Gerçek şu ki, Panama Kanalı nda herhangi bir yabancı gücün, özellikle de Çin in bu tür bir potansiyel kontrolü elinde tutmasına izin veremeyiz. dedi. Rubio ayrıca, Panama Kanalı nı kullanan Amerikan gemilerinin bazı durumlarda diğer ülkelerin ödediğinden daha yüksek miktarlarda ücret ödediğinden bahsederek, bu durumun ulusal çıkarlarla ters düştüğünü aktardı. TRUMP IN GRÖNLAND VE PANAMA KANALI NA YÖNELİK İLGİSİ Trump, 23 Aralık 2024 te Truth Social hesabından yaptığı paylaşımda, Grönland ın ABD nin kontrolünde bulunması gerektiğine ilişkin söylemini yineleyerek, Ada nın mülkiyeti ve kontrolüne sahip olmanın mutlak zorunluluk olduğunu savunmuştu. 20 Ocak taki yemin töreniyle göreve gelmesinden bu yana Ada ya yönelik ilgisini zaman zaman gündeme getiren Trump, Grönland da yaşayan yaklaşık 57 bin vatandaşın hepsinin ABD ye katılmaya istekli olduğunu iddia etmişti. Trump, sık sık gündeme getirdiği Panama Kanalı nı geri alma konusunda da, Çin Panama Kanalı nı işletiyor. Biz onu Çin e vermedik, Panama ya vermiştik ve geri alıyoruz. ifadelerini kullanmıştı. *Haberin fotoğrafı Associated Press tarafından servis edilmiştir.

Source: Habertürk


Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ilk kez ulusa seslendi: Bildiriyi ilan edeceğiz

Suriye Geçiş Dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, geçiş döneminin Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından ilk kez ulusa sesleniş konuşması yaptı.Suriye halkını selamlayarak konuşmasına başlayan Şara, “Suriye”nin, on yıllar boyunca üzerimize çökmüş olan zalim bir rejimin prangalarından kurtuluşunun üzerinden 54 gün geçti. Dünyanın en baskıcı yönetim biçimlerinden biri sona erdi. Suriye, önce Allah”ın lütfuyla, sonra içeride ve dışarıda mücadele eden herkesin sayesinde özgürleşti.” değerlendirmesinde bulundu.Suriyelilerle birlikte ülke tarihinde yeni bir sayfa açtıklarını kaydeden Şara, “Dün, siyasi sürecin ilerlemesini sağlamak için hukuk uzmanlarıyla yapılan kapsamlı istişarelerin ardından ülkenin sorumluluğunu devraldım. Bugün size bir hükümdar olarak değil, yaralı vatanımıza hizmet eden biri olarak sesleniyorum. Tüm gücüm ve irademle Suriye”nin birliğini ve kalkınmasını sağlamak için çalışacağım.” diye konuştu.Şara, Suriye”nin çeşitliliğini yansıtan kapsamlı bir geçiş hükümeti oluşturmak için çalışacaklarını bildirerek, “Bu bir geçiş dönemi; ülke içinde ve dışındaki tüm Suriyelilerin geleceklerini özgürce, onurlu şekilde, dışlama veya ötekileştirme olmadan inşa edecekleri siyasi sürecin bir parçasıdır. Kadını, erkeği ve gençleriyle Suriye”nin çeşitliliğini yansıtan kapsamlı bir geçiş hükümeti oluşturmak için çalışacağız. Bu hükümet özgür ve adil seçimler aşamasına ulaşana kadar, yeni Suriye”nin kurumlarını inşa etme görevini üstlenecek.” ifadelerini kullandı.Suriye Geçiş Dönemi Cumhurbaşkanı Şara, dün meclisin feshedilmesi kararı sonrası atılacak adımlara ilişkin şunları kaydetti:”Geçiş sürecinde yasama yetkisini üstlenecek bir geçici meclis oluşturmak için hazırlık komitesi kuracağımı duyuruyorum. Önümüzdeki günlerde Ulusal Diyalog Konferansı”nın hazırlık komitesi açıklanacak. Bu konferans, gelecek siyasi programımız üzerine doğrudan tartışmalar ve istişareler için bir platform olacaktır. Bu adımlar tamamlandıktan sonra, geçiş döneminin hukuki temelini oluşturacak anayasal bildiriyi ilan edeceğiz.”Suriye”nin önceliklerini sıralayan Şara, toplumsal barışın sağlanması, Suriye halkına karşı suç işleyenlerin adalete teslim edilmesi, toprak bütünlüğünün korunması, şeffaf ve adil devlet kurumlarının inşa edilmesi, güçlü bir ekonomi oluşturulması ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi gibi hedeflerin ön planda olacağını vurguladı.Şara, yurt içinde veya dışında Suriye halkına yönelik suç işleyenlerin yargılanacağını söyledi.Suriye”nin güçlü bir bölgesel ve uluslararası aktör haline gelmesi için çalışacaklarını dile getiren Şara, sağlam bir ekonomi inşa edilmesinin hedeflendiğini sözlerine ekledi.Başkan Erdoğan devreye girdi! Gazze”deki esir takasına Türkiye damgasıTürkiye”den Suriye”ye ilk askeri ziyaret! MSB kaynakları: Önümüzdeki dönemde devam edecekCumhurbaşkanlığı resmen ilan edildi

Source: Www.star.com.tr


Trump”tan “Suriye” sorusuna dikkat çeken cevap

ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray”da düzenlediği imza töreninin ardından basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını cevapladı.Trump, “İsrail medyasında ABD”nin Suriye”deki askerlerini çekeceğine ilişkin haberler çıkıyor, bu konuda karar verdiniz mi?” şeklindeki soruya, “Bunu kimin söylediğini bilmiyorum ama Suriye konusunda bir karar vereceğiz. Biz Suriye”ye müdahil değiliz. Suriye kendi derdinde. Orada zaten yeterince karışıklık var. Bizim oraya karışmamıza gerek yok.” cevabını verdi.ABD Başkanı Donald Trump, daha önceki açıklamalarını yineleyerek, Mısır ve Ürdün”ün Filistinlileri kabul etmesi gerektiğini söyledi.Trump, “Mısır ve Ürdün”ün Gazzelileri ülkelerine almayacakları” yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine, “Bunu yapacaklar, bunu yapacaklar. Onlar için çok şey yaptık, onlar da bunu yapacak.” dedi.Trump, konuyla ilgili daha önceki açıklamalarında, Gazze”de ciddi bir yıkımın olduğunu, Filistinlilerin Mısır ve Ürdün”e yerleştirilebileceği önerisini yapmıştı.Türkiye sınırından Rus askerleri çekilebilirİki ülkeyi ziyareti sonrası Ankara”da basın toplantısı düzenledi: Türkiye”den öğrenecek çok şey varKanada, Trump”a resti çekti: “Güçlü cevap” verilecek

Source: Www.star.com.tr


Grönland”dan vazgeçmiyorlar! Kızdıracak çıkış: Şaka değil

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Başkan Donald Trump”ın Grönland”ı satın alma konusunda “şaka yapmadığını” ve Ada”yı ABD topraklarına katmanın ülkenin ulusal çıkarlarıyla örtüştüğünü belirtti.Sirius XM”de yayınlanan The Megyn Kelly Show”a konuşan Rubio, Başkan Trump”ın gündemden düşmeyen Grönland ve Panama Kanalı”nı ABD himayesi altına almaya işaret eden açıklamalarını değerlendirdi.Trump”ın Ada”yı satın alma konusunda kararlı olduğunu ve bunun için gerekirse asker kullanabileceği senaryoyu da göz ardı etmediğini ifade eden Rubio, “Bu bir şaka değil. Grönland”ın ABD topraklarına katılması ulusal çıkarlarımızla ilgili bir konu ve bir an önce çözüme ulaşması gerekiyor.” dedi.Rubio, Kuzey Kutbu”nun yakın zamanda nakliye yolları için önem arz eden bir konuma ulaşacağını söyleyerek, “Çin”in bu bölgedeki varlığını artırma” riskine karşı ABD”nin harekete geçmesi gerektiğini kaydetti.- “PANAMA KANALI”NDA HERHANGİ BİR YABANCI GÜCÜN KONTROLÜ ELİNDE TUTMASINA İZİN VEREMEYİZ”Çin”in Panama Kanalı üzerindeki etkisinin ABD”nin ulusal çıkarları için “risk” teşkil ettiğini savunan Rubio, Çinli şirketlerin, kanalın hem giriş hem de çıkış noktalarını kontrol edebilecek konumlarda bulunduğunu söyledi.Bakan Rubio, “Çin, Panama Kanalı”ndaki trafiği engellemek istediği takdirde, bunu kolayca yapabilir. Bu bizim ulusal çıkarlarımıza tamamen aykırı bir durum.” ifadesini kullandı.Yapım aşamasında parasını ödedikleri ve inşasında önemli rol oynadıkları Panama Kanalı”nın ABD”ye karşı “koz” olarak kullanılması ihtimalinin ülkenin ulusal güvenliği açısından “risk” olduğunu belirten Rubio, “Gerçek şu ki, Panama Kanalı”nda herhangi bir yabancı gücün, özellikle de Çin”in bu tür bir potansiyel kontrolü elinde tutmasına izin veremeyiz.” dedi.Rubio ayrıca, Panama Kanalı”nı kullanan Amerikan gemilerinin bazı durumlarda diğer ülkelerin ödediğinden daha yüksek miktarlarda ücret ödediğinden bahsederek, bu durumun ulusal çıkarlarla ters düştüğünü aktardı.- TRUMP”IN GRÖNLAND VE PANAMA KANALI”NA YÖNELİK İLGİSİTrump, 23 Aralık 2024″te Truth Social hesabından yaptığı paylaşımda, Grönland”ın ABD”nin kontrolünde bulunması gerektiğine ilişkin söylemini yineleyerek, Ada”nın mülkiyeti ve kontrolüne sahip olmanın “mutlak zorunluluk” olduğunu savunmuştu.20 Ocak”taki yemin töreniyle göreve gelmesinden bu yana Ada”ya yönelik ilgisini zaman zaman gündeme getiren Trump, Grönland”da yaşayan yaklaşık 57 bin vatandaşın hepsinin ABD”ye katılmaya istekli olduğunu iddia etmişti.Trump, sık sık gündeme getirdiği “Panama Kanalı”nı geri alma” konusunda da, “Çin Panama Kanalı”nı işletiyor. Biz onu Çin”e vermedik, Panama”ya vermiştik ve geri alıyoruz.” ifadelerini kullanmıştı.Danimarka Krallığı çatısı altında bulunan Faroe Adaları ile iki otonom bölgeden biri olan Grönland, bağlı bulunduğu Danimarka”ya 2 bin 900 kilometre uzaklıkta yer alıyor.AB”den Danimarka”ya tam destekAnket sonuçları açıklandı: Yüzde 85″i katılmak istemiyorDanimarka”dan bölgedeki varlığını güçlendirecek adım! 2 milyar dolar harcayacak

Source: Www.star.com.tr


Kritik komutan Zekeriya Zubeydi serbest kaldı

İsrail ile Hamas arasında Gazze Şeridi”nde ateşkes ve esir değişimi anlaşmasının ilk aşamasının üçüncü turu kapsamında Fetih Hareketinin askeri kanadı Aksa Şehitleri Tugayı”nın üst düzey komutanlarından Zekeriya ez-Zubeydi”yi (49) serbest bırakıldı.Hamas”ın askeri kanadı Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde”nin yaptığı açıklamaya göre, Zekeriya Zubeydi”nin de aralarında bulunduğu 110 Filistinli esir, Gazze Şeridi”ndeki İsrailli kadın asker esirlerden Agam Berger, ikinci tur sonrası krize neden olan Arbel Yehud, 80 yaşındaki sivil esir Gadi Moses ve 5 Tayland vatandaşı esire karşılık serbest bırakıldı.- CENİN MÜLTECİ KAMPI”NDA DOĞDUFetih Hareketinin Devrim Konseyi”nin eski bir üyesi olarak bilinen Zubeydi, Tel Aviv”in “Demir Duvar” olarak adlandırdığı ve 21 Ocak”tan bu yana İsrail ordusunun saldırılarına maruz kalan Batı Şeria”nın kuzeyindeki Cenin Mülteci Kampı”nda dünyaya geldi.İsrail”in Batı Şeria”daki işgaline direnen isimlerin başında gelen Zubeydi, hayatının uzun yıllarını İsrail hapishanesinde geçirdi.Ayrıca Filistin raporlarına göre Zubeydi”nin evi İsrail tarafından üç kez yıkıldı. – GİLBOA HAPİSHANESİ”NDEN KAÇTIKTAN SONRA TEKRAR YAKALANMIŞTIZubeydi, 6 Eylül 2021″de, Filistinli 5 mahkumla birlikte İsrail”in yüksek güvenlikli Gilboa Hapishanesi”nden tünel kazarak kaçtıktan sonra tekrar yakalanmıştı.İsrail tarafından 2019 yılında tutuklandığında hakkında herhangi bir hüküm verilmeyen Zubeydi, hapishaneden kaçtığı için 5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.İsrail, 2007 yılında yapılan bir anlaşma gereği silahlarını Filistin Yönetimi”ne teslim eden Zubeydi için af kararı verdi.- ⁠İSRAİL, ZUBEYDİ”NİN AİLESİNDEN ÇOK SAYIDA KİŞİYİ ÖLDÜRDÜCenin Mülteci Kampı”nda doğan ve 7 kardeşi olan Zubeydi”nin annesi Samira ile erkek kardeşi Taha, 2002 yılında İsrail güçleri tarafından öldürüldü.Zubeydi”nin Davut ismindeki oğlu ise 15 Mayıs”ta Cenin”de İsrail askerleriyle girdiği silahlı çatışmada aldığı yaralar sonucu Hayfa”daki Rambam Hastanesi”nde hayatını kaybetti.Zubeydi”nin bir diğer oğlu Muhammed de İsrail”in Eylül 2024″te Batı Şeria”nın kuzeyindeki Tubas kentine düzenlediği hava saldırısında hayatını kaybetti.- ⁠GÖZALTILAR VE TUTUKLAMALARHenüz 13 yaşındayken İsrail askerlerine taş atarken yaralanan Zubeydi, ilk kez 15 yaşında gözaltına alındı ve 6 ay hapse mahkum edildi. Zubeydi, İsrail güçlerine yanıcı madde attığı iddiasıyla 4,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.Mescid-i Aksa İntifadası”nın (2000-2005) patlak vermesiyle birlikte Zubeydi, 2001″de Aksa Şehitleri Tugayları”nın askeri komutanı oldu.Filistinli silahlı gruplara liderlik eden Zubeydi, İsrail medyasında “Cenin”in gerçek lideri” şeklinde nitelendiriliyordu.Zubeydi daha sonra Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas liderliğindeki ve hareketin Merkez Komite”den sonra gelen en önemli kurumu olarak bilinen Fetih Hareketi Devrim Konseyi”nin üyeliğine seçildi.Filistinli lidere birkaç kez suikast girişiminde bulunan İsrail ordusu, 2004 yılında Zubeydi”nin içinde bulunduğu gerekçesiyle bir aracı hedef aldı. Saldırıda aralarında 14 yaşında bir çocuğun da bulunduğu 5 Filistinli öldürüldü. İsrail özel kuvvetleri, 2005 yılında Zubeydi”nin içinde bulunduğu bir evin yakınında pusu kurdu. Bundan bir yıl sonra 2006″da ise İsrail güçlerinin Zubeydi”yi gözaltına alma girişimi başarısızlıkla sonuçlandı.- HAYATI BOYUNCA İSRAİL TARAFINDAN BASKI GÖRDÜEski Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat”ın ölümü, Filistin silahlı direnişi için bir kırılma noktası olmuş; yerine gelen Mahmud Abbas Aksa Şehitleri Tugayı”nın dağıtıldığını ve İsrail ile siyasi bir yol çizilmeye başladıklarını ilan etmişti.İsrail 15 Temmuz 2007″de, Filistin yönetimi ile yapılan anlaşmaya dayanarak Zubeydi”nin de aralarında bulunduğu Aksa Şehitleri Tugayı üyeleri için af ilan etmiş, bu kişiler de silahlarını Filistin yönetimine teslim etmişti.Aradan 4 yıl geçtikten sonra, 29 Aralık 2011″de İsrail, Zubeydi”nin affının herhangi bir şartını ihlal etmediğini teyit etmesine rağmen bu affın iptal edildiğini duyurmuştu.Zubeydi, 27 Ocak 2019″da İsrail güçleri tarafından tekrar tutuklanana kadar Batı Şeria”nın merkezindeki Filistin liderliğinin karargahı olan Ramallah”ta kalmıştı.BM”de basın toplantısı düzenlediler: Gazze”de gördüklerimizin eşi benzeri yokABD”ye göre Gazze”nin yeniden imarı 10 ila 15 yıl sürebilirKassam Tugayları lideri şehit oldu

Source: Www.star.com.tr


Mourinho”dan maç sonu taraftara çağrı: Gurur duyun

UEFA Avrupa Ligi”nin 8. haftasında Fenerbahçe, Danimarka ekibi Midtjylland ile sahadan 2-2 beraberlikle ayrıldı. Cezası nedeniyle karşılaşmayı tribünden takip eden Portekizli hoca, “Bildiğiniz gibi maçta bu harika kural nedeniyle cezalıydım. Eğer bir Avrupa maçında devre arasında takım sahaya geç çıkarsa bir sonraki maçta teknik direktör cezalı oluyor. Buraya gelerek taraftarlarımıza mesaj vermek istedim. Çünkü oyuncularım bunu hak ediyorlar. Bugün turu atladık ve bizim için en önemlisi buydu ama turu atlamasaydık bile ben oyuncularımla gurur duyardım. “”Herkes harika savaştı” Taraftarlarımız da gurur duysun, çünkü çok zor şartlarda buraya geldik. İsmail ve Mert Hakan uzun süredir oynamıyorlardı. İsmail sağ bek, Mert Hakan da 75 dakika inanılmaz efor sarf etti. Szymanski sol bek oynadı. Bugün herkes harika savaştı. Kulübe de zaten elimizde üç oyuncu vardı. Dolayısıyla oyuncularımla çok büyük bir gurur duyuyorum. Taraftarların da bu şekilde gurur duyması gerektiğini ve bu saygıyı pazar günkü maçta oyunculara göstermeleri gerektiğini düşünüyorum. “Çektiğimiz kura zordu” Çok gururluyum çünkü çok-çok zor şartlarda oynadık ki daha zoru olamazdı. En başından beri bizim için her şey zordu. Yeni format zordu. Çektiğimiz kura zordu. Son dakikada Ferdi gittikten sonra onun yerine birini listeye yazamadık. Aynı zamanda son anda gelen transferlerimizi listeye ekleyemedik. Listeye yazdığımız oyuncular sakattı. Yazmadığımız oyuncular fitti. Cezalı oyuncular vardı. Mert Müldür’ün evinde yaşamış olduğu bir kaza sebebiyle sakatlığı vardı. Amrabat ve Osayi sarı kart cezalısıydı. “Oyuncularım saygıyı hak ediyor” Dolayısıyla buraya 13 oyuncu ile geldik. Buraya gelenlerin hepsi harika iş çıkarttı. Onlarla çok gurur duyuyorum. Belirtmiş olduğum gibi taraftarlarımızın da gurur duyması gerekiyor. Önümüzdeki turdaki rakibimizin Bodo/Glimt ya da Anderlecht olacağı bilgisini aldım. Keyfini çıkaralım. Dinlenelim. İstanbul’da kalan oyuncuların da buradaki oyuncuların mücadelesinden gurur duyması gerektiğini ve örnek alması gerektiğini düşünüyorum. Pazar günü zorlu bir maç oynayacağız. Bu maçı da kazanmamız gerekiyor. Oyuncularım o saygıyı taraftarlardan görmeyi hak ediyorlar. Bunu göstermenin yolu da bir sonraki maçta onlara gösterecekleri saygı ile olacaktır” dedi.

Source: Internet Haber


PKK, Fırat”ın doğusunda köşeye sıkıştı! Bir darbe de ABD”den

Suriye Milli Ordusu”nun başarılı operasyonları ile Fırat”ın doğusunda köşeye sıkışan PKK/YPG”ye bir darbe de ABD”den geldi. Trump”ın göreve gelmesiyle ABD”nin Suriye politikası değişti. ABD, Deyrizor ve Haseke”den sonra Rakka”daki üssünü de boşaltmaya başladı. Yerel kaynakların aktardığı bilgiye göre Fırat Köprüsü yakınındaki ABD üssünün tahliye edildiği bildirildi.Aktarılan haberde iki helikopterin üsse inerek askerleri tahliye ettiği belirtildi.Trump”tan “Suriye” sorusuna dikkat çeken cevapCumhurbaşkanı seçilmesinin ardından bir ilk: Bildiriyi ilan edeceğizTürkiye”den Suriye”ye ilk askeri ziyaret! MSB kaynakları: Önümüzdeki dönemde devam edecek

Source: Www.star.com.tr


Selahaddin E. Çakırgil yazdı: Doğu Türkistan ne kadar yakınımızda veya uzağımızda?

Gençlik yıllarımızda, Osman Yüksel Serdengeçti”nin Ankara-Samanpazarı”nda Denizciler Caddesi”ndeki bir zemin katında bulunan çalışma odasında ziyaretine gider, “Nerde benim Altay- Ural dağlarım, /Akşam olur-sabah olur, ağlarım” gibi, kafiyeli şiirimsi söz dizeleri dinlerdik.Osman Yüksel ağabey daha sonra, 1965″de Antalya”dan AP m.vekili seçilmişti. Ancak, Meclis”te beklediği atmosferi yakalayamamıştı ve bu yüzden Meclis”te bulunuşunun verimli geçmediğimden mustarip idi.. (Bir gün Meclis”te hafif bir soğuk algınlığı ve titreme durumu geçirdiği için, Meclis revirinde istirahat etmesi sağlanmıştı. Meclis”te olan Alpaslan Türkeş de kendisini ziyarete gidip, “Ne o Osman, neyin var?” diye sorduğunda, titreyerek, “Kendime dönüyorum Başbuğum..” dediğini naklederdi; -Ülkücülerin “Türk, titre ve kendine dön!” sloganını telmihen..-)Orada ve daha sonra İstanbul”da, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan gibi coğrafyalardan gelenlerle konuşmaya- anlaşmaya çalışırdık; Anadolu lehçesinden çok farklı olsa bile, birkaç kez oturup sohbet edince, konuştuğumuz konuların muhtevasından dolayı daha kolay anlaşabiliyorduk. Onlara, “Türk illeri komünizmin pençesinden, Rusya esaretinden ne zaman kurtulacak?” diye sorduğumuzda; karşılığında da, “Siz Amerikan esaretinden ne zaman kurtulacaksınız?” diye cevabını aldığımızda bir tuhaf olur ve yadırgardık; çünkü, biz kendimizi, “Soğuk Savaş”ın iki kutbundan birisi olan ve bizim neslimize “Hür Dünya lideri” diye öğretilen Amerikan Kutbu”nda bilirdik.. Özellikle de Sovyet Rusya ve Çin gibi komünist rejimlerin hâkim olduğu coğrafyalardaki esir Müslüman halkların da “Hür Dünya liderliği” altında kurtulacağı hayalleri aktarılırdı, körpe dimağlarımıza.. O “Hür Dünya Liderliği” iddiasının sadece kendi dünyaları ve değerler için olduğunu bize anlatan kimse, pek olmazdı.İkinci Dünya Savaşı”nda “Müttefik Orduları Başkomutanı” olan ve 1952″den beri de Amerikan Başkanlığı”na seçilen (ve Amerika”da kısaca IKE / Ayk diye anılan) D. Eisenhover”in 1959 Aralık-1959″un ilk haftasında Türkiye”yi ziyaret edişi sırasında, Ankara”da Kızılay”da, bulvarın iki tarafına dizilen, bütün okulların on binlerce öğrencilerinin ellerine tutuşturulan “Amerikan bayrakları”nı sallayarak ve bize öğretilen, “We love you IKE! /Seni seviyoruz, Ayk!” cümlesini yüksek sesle bağırttırılışımızı da bu arada belirteyim..Ve o sırada bütün o -sözde- Hür Dünya”nın Müslüman coğrafyalarının kalbi mesabesinde olan Filistin”e, İsrail isimli bir “zehirli hançer” sapladığından da pek haberimiz olmazdı.. Çünkü o konulardan haber verenimiz neredeyse yok gibiydi..İşte o merhalelerden sonra.. İstanbul”daki öğrencilik yıllarımda, 1970″lerden sonra, İsa Yusuf Alptekin”le aşinalığımız ve onun sohbetlerinden bir şeyler öğrenme çabalarımız başlamıştı..İsa Yusuf Alptekin ağabey, 1925″lerden itibaren Çin”de kaymakamlık ve sonra Çin Meclisi”nde parlamenterlik gibi resmî vazifeler ve 1946- 49 arasında Doğu Türkistan”da kurulan ilk eyalet hükûmetinde de, Başbakanlık muadili olan Genel Sekreterlik vazifesini üstlenmişti.. O ilk mesaj olarak, “Gök bayraktan al bayrağa selâm” diye başlayan ilk mesajımızı gönderdik, ama, Türkiye”den bir karşılık alamadık” derdi, ağlayarak.. 1949″da ise merkezi Çin Hükûmeti sert tedbirler almaya başlayınca.. “Türkistan”dan ayrılmak zorunda kaldığını ve Türkiye”de sığındığını” anlatırdı.İsa Yusuf Alptekin ile irtibatımız uzuuun yıllar devam etti.. Doğu Türkistan üzerine yaptığımız uzuuun bir sohbeti röportajı, – o zamanlar günlük yazmakta olduğum- Millî Gazete”de kendi sütunumdan ayrı olarak, 3 gün boyunca yayınlamıştım, 1976″larda..12 Eylül 1980 Askeri Darbesi sonrasında yurt dışına çıkmak zorunda kaldığımdan, İsa Yusuf Alptekin ağabeyle de irtibatım kesilmişti ve onun 1995″de vefat ettiğini sonradan öğrenmiştim; Allah rahmet eyleye.. Doğu Türkistan onun İslami hassasiyetiyle, beyin sancılarından ve kalp atışlarından her an yansırdı.. Sadece Doğu Türkistan değil, esaret altındaki bütün Müslüman coğrafyalarının kurtuluş ümidini bir sevda halinde bize yansıtırdı.Bunları niçin mi anlatıyorum?20 Ocak akşamı, Eyüpsultan”da Bahariye Mevlevîhanesi”nde “Doğu Türkistan”da Kültür ve Edebiyat” konulu bir toplantı vardı. Eyüpsultan Kaymakamı Arslan Yurt Bey”in de katıldığı toplantıda, Doğu Türkistan”dan, İstanbul”da okuyan kız-erkek bazı kardeşlerimiz de vardı.Toplantıda o konuyu Uygur Müslümanlarının yazar ve şairlerinden, uzun yıllardır Amerika”da yaşamakta olan Tâhir H. İzgil kardeşimiz anlatacaktı. Tâhir Bey”in Uygur Türkçesini anlamak çok kolay olmadığından, konuşmasını, tahsilini İstanbul”da sürdürmekte olan Doğu Türkistanlı bir kardeşimiz Anadolu lehçesine tercüme ediyordu..Sadece şu anlaşılabiliyordu ki, tabiatıyla özellikle Sovyet Rusya”nın çökmesi sonrasında, Çin”deki komünist uygulamada da bir gevşeme olmuştu, özellikle edebiyat alanında..Ancak, 1,5 saati aşkın bir süre boyunca anlatılanlardan, Doğu Türkistan dışındakilerin kulağında veya zihninde kalacak fazla bir şey yoktu.. Bu, belki, komünist ideolojinin toplumu kendi hedeflerine göre yönlendirmek dikkatinin de bir sonucuydu.. Halbuki, lehçe farklılıkları olsa bile, üzerinde biraz çalışılsa, Orta Asya Müslümanlarının büyük ekseriyetinin ortak dili olan Türkçe”nin özellikle inanç heyecanı taşıyan şiirlerinden yansımalar bekliyordum, şahsen..Ki, o coğrafyalardaki Müslüman halkların, hatta okuma-yazması yetersiz olan kesimlerinin arasında bile, mescitlerde ve mescit dışı sohbetlerde, sıradan cemaat insanlarının dudaklarında mırıldanılarak tekrarlanan bir çok beyitler ve mısralar vardır.. Meselâ, 850 yıl öncelerde yaşamış olan bir Ahmed Yesevî”nin beyitleri.. Hatta, aynı dönemde yaşamış olan Yunus Emre”nin nefesleri bile.. Hakeza, daha sonralarda gelen Fuzuli”nin aynı inançla yoğrulmuş şiirleri de..Ki, Özbekistan”ın Fergana vadisindeki bir mescidin avlusunda okuma-yazması bile olmayan bir yaşlı Müslümanın, Ahmed Yesevî hakkında bir şiiri okurken,”Baksa, Kâbe göringen (Baktığında Kâbe”yi görürdü) ,Bassa, yerler turulgan, (Yürüse, yer sarsılırdı),Ledün ilmin birilgen, (Manevi ilimlerin bilirdi) ,Hocam Ahmed Yesevî”mısralarını ağlayarak okuyuşundaki ruh halidir; çok zayıf kalmış Müslüman halkları bile bir değerler sistemine bağlayan.. ,Aynı şahıstan, “Beni bende demen, bende değilem, /Bir ben var bende, benden içerû..” diye okuduğu mısraların Yunus Emre”ye ait olduğunu bile bilmeden okuması, asıl gönül bağının nasıl bağlandığını gösteriyordu..Çünkü, bizde de son 100-150 yılın içinden yüzlerce şair ve edebiyatçı yetişmiştir, ama, halkımızın yüreğine dokunan, zihninde yer tutan isimler sayılıdır.Mahtumkulu Firaki ve Abay Kumanbayev gibi arif- şairlerin Türkmence ve Kazakça lehçeleriyle yazılmış “nefes”leri ve lehçe farklılıklarına rağmen, hemen hemen bütün Orta Asya halkları tarafından tekrarlanan nice hikmetli beyitleri, 200 yılı aşkın zamandır, o mekân olarak yakınımızdaki bu uzak Müslüman toplumları birbirlerine bağlamaktadır.Gönül ister ki, o dünyanın asıl o zenginleriyle aşina olalım.. Şiir ve edebiyat alanında asıl teşvik edilmesi ve tanıtılması gerekenler bunlardır..

Source: Selahaddin E. Çakirgi̇l


Filiz Katman yazdı: Derin darbe

Büyük Güç Mücadelesi” yeni fazına geçmiş bulunuyor: Siber Uzay.Herkes Amerika Birleşik Devletleri ve Çin Halk Cumhuriyeti arasında yeni bir “Soğuk Savaş” başlar hatta Tayvan meselesi veya Güney Çin Denizi üzerindeki hakimiyet kurma odaklı bir sıcak çatışmanın 3. Dünya Savaşı tetikleyicisi olur minvalinde yazılar kaleme alırken kimse bunun “siber uzay” düzleminde olacağını beklemiyordu.Hele ki resimdeki gibi kıpkırmızı bir tabloyu yani 47. Başkan olarak göreve geldiği törende “Çin Seddi” gibi arkasında duran teknoloji devlerinin piyasa değerindeki düşüşü hiç kimse tahmin etmiyordu: Dile kolay, 1 trilyon dolardan fazla.Mevzu bahis gelişmelerin müsebbibi ise DeepSeek, yani yapay zeka, yani teknolojinin ilk oluşturan başta olmak üzere herkesi tir tir titreten, 21. yüzyılın belirleyici kavramı.Tabii o meşhur tabiri kullanmadan olmaz: zamanlama manidar.DeepSeek duyurusunun Amerikan teknoloji bilançoları dönemine denk getirilmesi.Ne önemi var diye soruyor tabii insan.Bilanço döneminde yöneticilerin hisse senedini etkileyecek açıklamalar yapamamaları düşündürüyor; çünkü Çin saldırısına karşı tamamen savunmasız olduklarının altı çiziliyor.Çin burada da beklenmeyen bir “gol” atıyor, hem de ne “gol”.Aslında yakın dönemde Çin”in attığı ilk “gol” değil.Son 1 ayda Çin”in yaptıklarına şöyle bir göz atalım: 6. nesil savaş uçağının ilk uçuşunu yapması, 1 trilyon dolar dış ticaret fazlası vermesi, 100 milyon derece sıcaklığa ulaşarak yapay güneşinin füzyon rekoru kırması, ilk insansı robot eğitim üssünün Şanghay”da açılması, 2024″te toplamda 3.348 gigavat (GW) seviyesi geçilerek rekor düzeyde güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesi kurulması…Çin öyle böyle gelmiyor ve 47. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald J. Trump”ın Amerika”nın teknoloji devlerini bir araya getirerek kurmayı hedeflediği o “büyük” yatırımın süksesini her anlamda daha küçük, daha başka, daha sıra dışı bir girişimle yerle bir etmesi hiç olmasa bile algıyı değiştiriyor.Soğuk Savaş”taki rekabeti “uzay”a çıkarttığı bir “Sputnik anı” olup olmadığını tarih gösterecek ama 21. yüzyılın Soğuk Savaşı siber uzayda çoktan başladı.

Source: Filiz Katman


Türkiye ve Rusya arasında önemli zirve

Bakanlığın X sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, Yılmaz”ın, Putin”in Suriye Özel Temsilcisi Lavrentiev ile Dışişleri Bakanlığında görüştüğü belirtildi.Paylaşımda, görüşmede Suriye”deki son gelişmelerin ele alındığı aktarıldı.

Source: Www.star.com.tr


Soykırımcı İsrail, ateşkese rağmen saldırdı

İsrail ordusu, Beyrut ile Tel Aviv arasında 27 Kasım 2024″te varılan ateşkesi ihlal etmeye devam ediyor.Ordudan yapılan yazılı açıklamada, gece Bekaa Vadisi”nde çok sayıda noktaya hava saldırısı düzenlendiği belirtildi.Hedef alınan noktaların “Hizbullah”a ait” olduğu aktarılan açıklamada, vurulan yerler arasında Lübnan-Suriye sınırında “silah sokmak için kullanıldığı” ileri sürülen altyapı noktalarının da yer aldığı kaydedildi.Saldırılarda can kaybı olup olmadığına ilişkin Lübnan makamlarından henüz bir açıklama yapılmadı.Lübnan ile İsrail arasında 27 Kasım 2024″te ateşkese varılmıştı. Bu ateşkes kapsamında İsrail ordusunun 60 gün içinde Lübnan”ın güneyinde işgal ettiği noktalardan çekilmesi gerekiyordu. Ancak İsrail, Lübnan ordusunun ülkenin güneyine “tam olarak yerleşmediğini” ileri sürerek işgal süresini 18 Şubat”a kadar uzatmıştı.Lübnan Sağlık Bakanlığının açıklamasına göre, İsrail ordusunun 26 Ocak”tan bu yana düzenlediği saldırılarda 26 kişi hayatını kaybetti, 206 kişi yaralandı.

Source: Www.star.com.tr


Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz”ın tercihi “Özgür ülkede ilk namaz” karesi oldu

Yılmaz, Anadolu Ajansı (AA) muhabirleri ve foto muhabirlerinin 2024 yılı boyunca yurt içinde ve dışında çektiği, Roketsan, Lifebox ve Sony katkılarıyla hazırlanan “Yılın Kareleri” oylamasında “Haber”, “Doğal Yaşam ve Çevre”, “Spor”, “Günlük Hayat” ile bu yıla özel eklenen “Özgür Suriye” kategorilerindeki fotoğrafları inceledi.

“Özgür Suriye” kategorisinde Yılmaz, Emin Sansar”ın Suriye”de Baas rejimi ve Esed ailesi iktidarının devrilmesinin ardından Şam”daki Emevi Camisi”nde ilk cuma namazı esnasında çektiği “Özgür ülkede ilk namaz” fotoğrafı ile Emevi Camisi”nin duvarında yer alan Hafız Esed”in adının halk tarafından söküldüğü anları yansıtan “İsmi silinirken” karesini oyladı.

“Haber”de İzmir”de yapılan Türk Silahlı Kuvvetlerinin en büyük tatbikatlarından Efes-2024 Tatbikatı”nda, Mehmet Emin Mengüarslan tarafından çekilen “Mavi vatan savunması” fotoğrafını seçen Yılmaz, aynı kategoride Ali Jadallah”ın İsrail ordusunun Gazze Şeridi”nin orta kesimindeki Deyr el-Belah kentinde Abu Aişa ailesine ait eve düzenlediği saldırının ardından yaşananları aktardığı “Evi terk ederken” karesine oy verdi.

Yılmaz, “Doğal Yaşam ve Çevre”de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının öncülüğünde Arktik Okyanusu”nda 4. Ulusal Arktik Bilimsel Araştırma Seferi kapsamında Türk bilim insanlarının buzullar üzerinde yaptığı incelemeleri gösteren Şebnem Coşkun”un “Buzun üstünde, suyun altında” fotoğrafı ile İzmir”in Bayraklı ilçesi sahilinde sudaki yosunlaşma ve kirliliğin su altından görüntülendiği Lokman İlhan”ın “Derin tehdit” karesini tercih etti.

“Günlük Hayat”ta Hakan Nural”ın Tuz Gölü”nde karelediği “Suda yürüyenler” fotoğrafını oylayan Yılmaz, İstanbul”da yarım ay, Büyük Çamlıca Camisi ve Galata Kulesi”nin birlikte görüntülendiği, İsa Terli”nin “7 tepe, 5 minare, 1 kule” karesini de seçti.

Yılmaz, “Spor”da ise milli futbolcu Arda Güler”in kaydettiği gol sonrası kendisiyle özdeşleşen gol sevinci hareketini sergileyen Gökhan Balcı”nın “Şükür” fotoğrafını beğendi.

“Sahada hakikatleri yansıtan tüm habercileri yürekten tebrik ediyorum”

Bir halk devriminin yaşanmasıyla Suriye”nin özgürleştiğini ve insanlara büyük maliyetler ödeten 61 yıllık baskıcı rejimin ortadan kalktığını hatırlatan Yılmaz, “Dolayısıyla geçen yıla damgasını vuran hadise bence bu. Bir taraftan birçok acıyı gördük, yaşanan acıları, ölümleri, katliamları ama bir taraftan da umudu besleyen bir hadise oldu bu. Ne kadar şartlar olumsuz olursa olsun bir değişim imkanının, daha iyiye gidiş imkanının olduğunu göstermiş oldu. İnsanların gözünden de bu umudu görebiliyorsunuz hakikaten burada. Dolayısıyla bana göre en önemli meselelerden biri bu. Sizin de bunu fotoğraflayıp taşımanız son derece kıymetli.” ifadelerini kullandı.

Yılmaz, Gazze”de de aynı tabloların yaşanmasını arzuladıklarını dile getirerek, Gazze”de ateşkes sağlanmasının memnuniyet verici, bunun kalıcı hale gelmesi ve siyasi çözümle özgür Filistin”in oluşmasının en önemli meselelerden biri olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, şöyle konuştu:

“Bu noktada da TRT”yi, Anadolu Ajansını ve kahraman şekilde sahada hakikatleri yansıtan tüm habercileri yürekten tebrik ediyorum. Bir hakikati görmezseniz değiştiremezsiniz. Maalesef bugünkü dünyada işlenen birçok zulüm, yaşatılan acı dezenformasyonla gizleniyor, üstü örtülüyor. İnsanlığın bu konularda farkındalık oluşturmaması için her türlü gayret sarf ediliyor. İşte bunu kıran, insanlığa bu hakikatleri taşıyanlar, büyük iş yapmış oluyorlar insanlık adına. O anlamda emeği geçen herkesi tebrik ediyoruz. Bunu yaparken şehit olanlar, hayatını kaybedenler var. Allah”tan rahmet diliyoruz hepsine. Özellikle Anadolu Ajansının, TRT”nin Gazze”deki hakikatleri hem ülkemize hem dünyaya yansıtmasının çok kıymetli olduğunu bir kez daha işaret etmek istiyorum. İnşallah Gazze”de de Suriye”deki gibi daha olumlu bir atmosferi görürüz.”

Suriye”deki değişim sürecinin henüz yeni başladığını, daha güvenli, istikrarlı ortamın oluştuğunu hep birlikte görmek istediklerini belirten Yılmaz, bunun sadece Suriye halkı için değil, tüm bölge için daha istikrarlı, güvenli ve müreffeh gelecek anlamı taşıdığını vurguladı.

Cevdet Yılmaz, Türkiye”de misafir edilen Suriyelileri hatırlatarak, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Sayın Cumhurbaşkanımız birtakım popülist, dışlayıcı söylemlere rağmen siyasi kariyerini de riske ederek yeri geldiğinde bu insani değerleri korudu. Şimdi bunun ne kadar doğru olduğunu hep birlikte görüyoruz. İnşallah Suriye”deki şartların daha da iyileşmesiyle hem yeni kurumsal yapısıyla, güvenliğiyle hem de yeni ekonomik ortamıyla çok daha farklı Suriye”nin oluştuğunu göreceğiz. Ülkemizde misafir ettiğimiz Suriyeliler de gönüllü, onurlu olarak ülkelerine geri dönme imkanına kavuşmuş olacaklar.

Bu konuda da önümüzdeki dönemde elbette gelişmeler bekliyoruz ama buna tüm uluslararası toplumun, dost, kardeş ülkelerin destek olması gerekiyor. Büyük yıkım var tabii. O yıkımın tamir edilmesi, altyapısıyla, kurumlarıyla ekonomik ortamın, şartlarının oluşturulması çok önemli. Burada uluslararası yaptırımlar var maalesef hala devam eden. Eski zalim rejime dönük yaptırımlardı ama şimdi o zulmün kurbanı olan insanlara da bu yaptırımlar devam ediyor. Bunların da bir an önce kalkmasını diliyoruz. Birtakım adımlar atıldı ama daha köklü adımların atılmasını da bekliyoruz. İnşallah Suriye”deki bu gelişmeler, hem ülkemizin güvenliğine hem de kalkınma sürecine daha güçlü perspektif oluşturacak. Türkiye, tarihin doğru tarafında durdu. Bundan sonra da inşallah aynı ilkelerle, aynı bakış açısıyla devam edeceğiz.”

“Küresel düzeyde sorumluluk alınması gerekiyor”

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, fotoğrafların da ortaya koyduğu gibi iklim ve çevre konularının hem bütün dünya hem de tek tek ülkeler için giderek daha önemli hale geldiğini belirterek, “Burada mutlaka küresel düzeyde bir sorumluluk alınması gerekiyor. Maalesef bu sorumluluğun yerine getirilmediğini görüyoruz birçok ülkede. Özellikle uzun süre çevreyi tahrip eden ve böylece gelişen ülkelerin burada daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. Elbette hepimizin çaba sarf etmesi lazım ama dünyayı bu hale getirenlerin daha büyük sorumluluk üstlenmesi de adaletin gereği diye düşünüyorum. Maalesef bunu yeterince görmüyoruz.” şeklinde konuştu.

Türkiye”nin kalkınma anlayışını bütüncül çerçevede planladıklarına, kalkınmanın sadece ekonomik büyümeden ibaret olmadığına dikkati çeken Yılmaz, kalkınmanın yanı sıra sosyal adaletin sağlanması ve gelecek nesillere daha iyi dünyanın miras bırakılması gerektiğini kaydetti.

Yılmaz, çevreyi korumanın aslında nesiller arası adaleti sağlamak anlamına geldiğinin altını çizerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Biz güçlü şekilde bu bütüncül kalkınma anlayışımızla, insani kalkınma anlayışımızla yolumuza devam edeceğiz. Temenni ediyoruz ki dünyada da böyle bir anlayış daha fazla hakim olsun. Özellikle imkanı daha fazla olan ülkelerin, gelişmekte olan ülkelere hem teknoloji transferiyle hem finansal desteklerle çevre konularında daha hassas davranmalarını bekliyoruz. Bir yandan da bazı fotoğraflar gördük. Yerel yönetimler de çok önemli. Sadece merkezi idare değil, yerel yönetimler de çevre konusunda çok daha duyarlı davranmak durumundalar. Kaynaklarını lüzumsuz birtakım alanlara sarf etme yerine çevre gibi sosyal boyut gibi temel altyapılar gibi konuları daha fazla önceliklendirerek tahsis etmelerinin de ne kadar önemli olduğunu bu fotoğraflardan görüyoruz. Dünyada birçok fotoğraftan şunu görüyoruz. Maalesef adaletli dünyada yaşamıyoruz.”

Hem siyasi hem de gelir dağılımı anlamında dünyanın bir tarafında büyük kaynaklar tüketen toplumların bulunduğunu anlatan Yılmaz, diğer yanda yoksullukla karşı karşıya olan, son derece zor koşullarda yaşayan insanların olduğunu dile getirdi.

Bu insanlık mücadelesinin yapılması gerektiğine işaret eden Yılmaz, “Sayın Cumhurbaşkanımızın “Dünya beşten büyüktür” çağrısı bir tarafıyla sadece Birleşmiş Milletler”in reformu gibi algılanıyor ama esasında daha kapsamlı şekilde algılanmak durumunda. Dünya daha adil hale gelmeli. Bunun da mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu bir kader, kaçınılmaz durum değil. Aslında bir mücadeleyle, doğru politikalarla ve bu doğru politikalara inanan insanların, grupların, ülkelerin ittifakıyla farklı dünyayı şekillendirmek de mümkün.” şeklinde konuştu.

Cevdet Yılmaz, bölgede ve dünyada görülen olumsuz tabloların yılgınlığa yol açmaması gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:

“Umudumuzu, ümidimizi hiçbir zaman yitirmemeliyiz. Çaba sarf etmeye devam etmeliyiz. Bizi yılgınlığa düşürmek isteyen birtakım güç odakları, medya organları olabilir. Ne yaparsak yapalım bu şartların değişmeyeceğine dair bizde imaj oluşturmaya çalışıyor olabilirler ama bu tuzağa düşmemeliyiz. Gerçekleri elbette görmeliyiz ama bu gerçekleri dönüştürme gücümüz olduğunu da her zaman yüreğimizde hissetmeliyiz diye inanıyorum. İnşallah Türkiye olarak Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu insani değerleri ve bu değerler etrafında oluşan birlikteliği vurgulamaya devam edeceğiz. Bu çabamızı sürdüreceğiz. Sizleri de tebrik ediyoruz. Dünyanın bu halini en objektif, tarafsız şekilde yansıtma çabanızdan dolayı güçlülerden değil, haklılardan yana bir bakış açısıyla hakkı, hakikati hem ülkemize hem dünyaya ulaştırma çabanızdan dolayı tebrik ediyoruz.”

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Trump”tan BRICS”e dolar uyarısı: BRICS para birimine yüzde 100 tarife

ABD Başkanı Donald Trump politikalarına yönelik belirsizlik küresel piyasaları tedirgin etmeye devam ediyor. Özellikle gümrük tarifeleri nedeniyle enflasyonun yükselmesi ihtimali tüm dünyada belirsizliği neden oluyor. Altın fiyatları, ABD”nin Grönland adasını satın alması ve gümrük tarifelerinin olası etkileri konuşulurken Trump”tan gerginliği artıracak açıklamalarını tekrar etti. YÜZDE 100 TARİFE TEHDİDİ ABD Başkanı Donald Trump, Truth Social sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla BRICS ülkelerinin BRICS para birimi oluşturarak doların yerini alacak bir adım atması halinde bu ülkelere “yüzde 100” tarife uygulanacağına ilişkin açıklamalarını yineledi. BRICS ülkelerinden yeni bir BRICS para birimi oluşturmayacakları ya da ABD dolarının yerini alabilecek başka bir para birimini desteklemeyeceklerine dair taahhüt isteyeceğini belirten Trump, “aksi takdirde bu ülkelere yüzde 100 gümrük tarifesi uygulayacağını” ve bu ülkelerin ABD”ye ihracat yapamayacaklarını açıkladı. DOLARDAN UZAKLAŞMAYA ÇALIŞIYORLAR Trump, BRICS ülkelerinin “dolardan uzaklaşmaya çalıştığını” ve “ABD”nin buna seyirci kalmayacağını” savunarak, bu ülkelerin kendilerine başka bir “enayi ulus” bulabileceklerini ifade etti. BRICS”in uluslararası ticarette veya başka herhangi bir yerde ABD dolarının yerini alma şansı olmadığını savunan Trump, “bunu deneyen herhangi bir ülke tarifelere merhaba ve ABD”ye elveda demelidir” şeklinde konuştu. BRICS DÜNYA EKONOMİSİNDE ÖNEMLİ BİR YERE SAHİP Başlangıçta Güney Afrika”yı içermeyen “BRIC” kısaltması, 2001″de İngiliz ekonomist Jim O”Neill tarafından Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin”in büyüme potansiyelini vurgulayan bir makalede kullanılarak literatüre girmişti. Birliğin kuruluşu ise Rusya”nın girişimleriyle ABD ve Batılı ülkelerin küresel hakimiyetini dengeleyecek gayriresmi bir platform olarak 2009″a dayanıyor. Güney Afrika”nın da bir yıl sonra davet edilmesiyle birlik, bugünkü BRICS adını aldı. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika”nın kurucuları arasında yer aldığı BRICS, Mısır, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri”nin de üyelikleriyle genişledi. 2024″te yeni ülkelerin ve bu yıl Endonezya”nın da katılmasıyla toplam üye sayısı 10″a yükselen BRICS, dünya ekonomisinde de önemli bir yere sahip bulunuyor. Rusya Dışişleri Bakanlığının Aralık 2024″te yaptığı yazılı açıklamada, Belarus, Bolivya, Küba, Kazakistan, Malezya, Tayland, Uganda ve Özbekistan”ın da BRICS”e 2025 itibarıyla “ortak devlet” statüsünde katıldığı bildirilmişti.

Source:


AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Uygur”un tercihi “Halk, bayrak, özgürlük” oldu

Uygur, AA muhabirleri ve foto muhabirlerinin yurt içinde ve dışında çektiği, “Roketsan, Lifebox ve Sony”nin katkılarıyla hazırlanan “Haber”, “Doğal Yaşam ve Çevre”, “Spor”, “Günlük Hayat” ile bu yıla özel eklenen “Özgür Suriye” kategorilerindeki fotoğrafları inceledi.

Belgin Uygur, “Özgür Suriye” kategorisinde Emin Sansar”ın “Halk, bayrak, özgürlük”, “Doğal Yaşam ve Çevre” kategorisinde Samır Jordamovıc”in “Umut var”, “Haber” kategorisinde ise Ali Atmaca”nın “Her yer Filistin”, Barış Seçkin”in “Dış işleri” ve Ashraf Amra”nın “Masumiyet” adlı karelerini oyladı.

“Günlük Hayat” kategorisinde İsa Terli”nin “7 tepe, 5 minare, 1 kule”, Bestami Bodruk”un “Kar eğlencesi” ile Osmancan Gürdoğan”ın “Madenciler” başlıklı karelerini oylayan Uygur, “Spor” kategorisinde ise Samır Jordamovıc”in “Gece atlayışı” adlı karesini tercih etti.

Oylama sonrasında AA muhabirine değerlendirmede bulunan Uygur, farklı kategorilerde dünya gündemi ile insanlık gündemi ve vicdanına ilişkin birçok vurucu fotoğraf karesinin yer aldığını ifade etti.

Gazze meselesinin vicdanları derinden yaralayarak kanatan bir soykırıma dönüşmesine yıllardır bütün dünyanın tanıklık ettiğini anımsatan Uygur, “Hakeza, yine Suriye”de kendi halkına karşı en şiddetli zulmü uygulayan bir rejimin Sednaya Hapishanesi ile birlikte aslında oradaki halkın nasıl bir vicdansızlığa, hukuksuzluğa ve zulme de bütün dünya şahitlik etti. Umuyoruz ki, artık dünyanın hiçbir yerinde bir daha insanların vicdanını kanatan bu tür görüntülere şahitlik etmeyiz.” ifadelerini kullandı.

“Haber” kategorisinde oyladığı “Dış işleri” adlı fotoğrafa değinen Belgin Uygur, şunları kaydetti:

“Sayın Cumhurbaşkanımızın G7 Zirvesi”ndeki toplantısı esnasında ortaya çıkan bu görüntü hepimizin gurur tablosu. Aslında bir zamanların özlenen Türkiye tablosu. Bizim de teşkilatlarımızla, vatandaşımızla bir araya geldiğimizde sık sık dile getirdiğimiz bir konu. Gazze”deki soykırım ve Suriye”deki büyük zulüm ve Sayın Cumhurbaşkanımızın Yemen”den, Arakan”dan başlamak üzere dünyanın neresinde olursa olsun, Filistin, Gazze ve Suriye başta olmak üzere o zulme karşı dimdik duruşu ve “Dünya 5″ten büyüktür”, “Daha adil bir dünya mümkündür” ve Davos”taki bebek katillerine karşı “One minute” çıkışı bizim için çok değerli, özlediğimiz güçlü bir Türkiye tablosu.

Bu fotoğrafın tam tersine bir zamanların Türkiye”sinde hepimiz şahitlik ettik. Hafızalarda taze olan ve gözümüzün önüne gelen işte o fotoğraf karesinden, böyle bir fotoğraf karesine… Dünya siyasetine ve uluslararası siyasete yön veren güçlü ve büyük bir Türkiye dış politikası. Bizim gurur kaynağımız, zulme uğrayan bütün coğrafyaların duasında ve ümmetin umudu olan bir lider ve Türkiye, elhamdülillah.”

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Gazze”deki ekolojik kırımda gelecek nesillerin yaşam alanları tahrip oldu

Anadolu Ajansının (AA) “İsrail’in Gazze’ye Soykırım Saldırısı” başlıklı dosyasının dördüncü haberinde İsrail saldırılarının çevre üzerindeki yıkıcı etkileri, tarım alanlarının tahrip edilmesi ve gelecek nesillerin yaşam alanlarının sistematik imhası ele alındı.

Boston Üniversitesinden çevre uzmanı Dr. Amira Aker, Cape Town Üniversitesinden Profesör Leslie London ve Dartmouth Koleji Geisel Tıp Fakültesi Epidemiyoloji Bölümü”nden Dr. Ahlam Abuawad, İsrail”in Gazze”de su kaynaklarını, tarım alanlarını ve yerleşim yerlerini hedef alan saldırılarının ekolojik kırımın boyutunu AA muhabirine değerlendirdi.

Gazze halkının ekonomik açıdan tarımsal faaliyetlere çok bağlı olduğunu ve Gazze”deki tarım arazilerinin yüzde 70″inin yok edildiğini anlatan uzmanlar, beyaz fosfor kullanımının gelecekteki tarımsal faaliyetleri imkansız hale getirdiğine işaret etti.

Ekolojik yıkımın boyutları

Boston Üniversitesinden Dr. Aker, Gazze”deki çevresel tahribatın “ekolojik kırım” tanımına uyduğunu belirtti.

Aker, “Ekolojik kırım, çevreye ciddi, yaygın veya uzun vadeli zarar verme olasılığının yüksek olduğunu bilerek işlenen hukuka aykırı veya kasıtlı eylemler olarak tanımlanıyor. Gazze”de şu anda çevrenin çeşitli unsurlarının çok büyük ölçekte tahrip edildiğini görüyoruz. Bu, silahlı çatışmalardaki olağan çevresel hasardan farklı.” dedi.

Su altyapısının ve kuyuların yok edildiğini, ağaçların söküldüğünü anlatan Aker, “Beyaz fosfor kullanımı nedeniyle gelecekteki her türlü tarımsal faaliyet imkansız hale gelecek çünkü toprak katmanları hem bombalar hem de beyaz fosfor nedeniyle tahrip edildi.” ifadesini kullandı.

Hava kirliliği ve iklim değişikliği tehdidi

Aker, binaların yıkılmasının sadece atık sorunu yaratmadığını, aynı zamanda hava kirliliğine de yol açtığını vurgulayarak, “Gazze”de şu anda var olan tüm bu toz ve kir, sadece bina malzemelerinden değil aynı zamanda silahların kendisinden de kaynaklanıyor.” dedi.

İlk üç ayda gerçekleştirilen tahribatın 26 ülkenin yıllık toplam karbondioksit emisyonunu aştığını belirten Aker, “Silahlara gelmeden önce, sadece Gazze üzerindeki uçuşlar bile karbondioksit emisyonunda aşırı artışlara yol açıyor.” diye konuştu.

Gelecek nesillerin tehdit altındaki yaşamı

Aker, 2020 öncesindeki tahminlerde de Gazze”nin su havzalarındaki hasar nedeniyle yaşanamaz hale geleceğinin öngörüldüğünü dile getirerek, “Su olmadan, ishal vakaları ve çeşitli bulaşıcı hastalıklarda üstel artış yaşandı. Bu, çocukları ömür boyu etkileyecek.” değerlendirmesinde bulundu.

Evlerin yüzde 80″inin yıkıldığına dikkati çeken Aker, “Çocuklar ve hamile kadınlar şimdi çeşitli çevresel kirleticilere, partiküler maddelere, asbest gibi yapı malzemelerine ve silahların içerdiği kimyasallara maruz kalacak. BM, sadece enkazın temizlenmesinin 20 yıl süreceğini ve 1,5 milyar dolar gerektireceğini tahmin ediyor.” dedi.

Aker, çevre tahribatının giderilmesi konusunda İsrail”in sorumlu olduğunu vurgulayarak, “İşgalci güç olarak İsrail uluslararası hukuk gereği işgal ettikleri bölgedeki insanlardan sorumlu ve temizliği yapması gerekiyor. Uluslararası toplum da başlangıçta bunu önleyemediği için sorumlu.” diye konuştu.

Çevre felaketinin giderilmesi için acil ihtiyaçlar

Profesör London da Gazze”deki çevresel yıkımın giderilmesi için öncelikli ihtiyaçların su ve kanalizasyon hizmetlerinin restorasyonu olduğunu belirtti.

Enkaz temizliğinin öncelikli olduğuna dikkati çeken London, “New York”taki İkiz Kulelerin enkazını temizleyen işçilerin karşılaştığı zorluğu düşünün ve bunu Gazze”de 100 katına çıkarın. Binaların yüzde 60″ından fazlası yıkıldı. Enkaz/toz kalıntılarının büyük bir kısmı toksik materyal olarak değerlendirilmeli.” ifadelerini kullandı.

London, “Kanalizasyon sistemi için gerekli pompaların çalıştırılması, hasar gören tuz giderme tesislerinin onarımı için elektrik erişimi şart. Gazze”deki yer altı suları zaten çok tuzluydu ve şu anda su tabakasının ne kadar kirlendiğini bilmiyoruz.” dedi.

Gazze”de tehlikeli atıkların tahliyesi için yeterli alan bulunup bulunmadığının belirsiz olduğunu vurgulayan London, “Özellikle kadın sağlığı, hamilelik ve doğmamış çocuklar üzerindeki etkilerden endişeliyim. Bombardıman ve ablukanın sonucu olarak ölenlerin sayısı, hastalık sebebiyle ölenlerin sayısı karşısında buz dağının sadece görünen ucu kalabilir.” değerlendirmesinde bulundu.

“Önce işgal ve abluka son bulmalı”

Dr. Abuawad da Gazze”deki çevresel tahribat ve bozulmanın onarılmasının on yıllar alacağını ve bunun gelecek nesilleri etkileyeceğini belirterek, “Uluslararası Adalet Divanı, İsrail işgalini yasa dışı ilan edip derhal sonlandırılmasını talep etmesine rağmen bu yönde hiçbir adım atılmadı. Bu durum Gazze”de onarım ve yeniden inşa sürecini engelliyor. Bu nedenle ilk adım, saldırıların, yasa dışı işgalin ve ablukanın sona ermesi olmalı.” dedi.

Gelecek aylarda halk sağlığı açısından temiz gıda, su ve ilaca erişimin kritik önem taşıdığını vurgulayan Abuawad, şunları kaydetti:

“Topraklarını onarmak ve yeniden inşa etmeyi Gazze halkından daha iyi bilen yok. Yapılması gerekenleri daha iyi anlamak için çevresel hasar değerlendirilmeli, onarılabilecek altyapı önceliklendirilmeli ve ardından yeni altyapı inşa edilmeli. Bulaşıcı hastalıkların azaltılması ve daha fazla çevresel hasarın önlenmesi için katı atıkların bertarafı, geri dönüşüm ve kanalizasyon sistemlerinin onarımı kritik önem taşıyor.”

Abuawad, Gazze”nin uluslararası toplumun insani yardım ve desteğine acil ihtiyacının olduğunu söyleyerek “Kompost ve daha az tuzlu su kullanımı gibi çeşitli yöntemlerle toprak rejenerasyonu, tarım arazilerinin restorasyonu, yerel bitki türlerinin yeniden dikilmesi, orman ve kıyı ekosistemlerinin restorasyonu, uzun vadeli çevresel iyileşme için kritik önem taşıyor. Kısaca söylemek gerekirse yapılacak çok şey var.” ifadelerini kullandı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Türkiye”nin Birleşik Krallık”a ihracatı 12,7 milyar dolara ulaştı

Türkiye ile Birleşik Krallık, ticaret hacmini artırmak, yatırımları teşvik etmek ve işbirliğini daha da güçlendirmek adına adımlar atmaya devam ediyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen yıl Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı (COP29) Dünya Liderleri İklim Zirvesi için gittiği Azerbaycan”da, İngiltere Başbakanı Keir Starmer”i kabul etmişti.

Türkiye-İngiltere ikili ilişkilerinin, bölgesel ve küresel meselelerin ele alındığı kabulde Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmek, ticaret hacmini artırmak için gayretlerin süreceğini ifade etmişti.

Öte yandan, Türkiye ile İngiltere arasında, Birleşik Krallık”ın Avrupa Birliği”nden (AB) ayrılma sürecini tanımlayan Brexit sonrası dönemde, ticaret akışının ve tedarik zincirlerinin korunması amacıyla 2021″de yürürlüğe giren serbest ticaret anlaşmasındaki (STA) “gözden geçirme” hükmü kapsamında, mevcut STA”nın ilave alanları içerecek şekilde genişletilmesi için 2022″de çalışmalara başlanmıştı.

Bu doğrultuda genişletilecek yeni STA”nın, yatırımlar ve ilave tarım tavizlerini içermesi, Türkiye ve İngiltere iş insanları için daha güçlü hukuki zemin hazırlaması bekleniyor.

AA muhabirinin Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerinden derlediği bilgilere göre, Türkiye”nin Birleşik Krallık”a ihracatı, 2024 yılında 2023 yılına göre yüzde 11 artarak 12,7 milyar dolara çıktı.

Birleşik Krallık, bu dönemde Türkiye”nin en fazla ihracat yaptığı 3. ülke olarak kayıtlara geçti.

En fazla ihracat otomotiv endüstrisinden

Birleşik Krallık”a en fazla ihracatı, 4,2 milyar dolarla otomotiv endüstrisi gerçekleştirdi.

Bu sektörü, 1,7 milyar dolarla elektrik ve elektronik, 1,5 milyar dolarla hazır giyim ve konfeksiyon, 890,5 milyon dolarla kimyevi maddeler ve mamulleri, 631,8 milyon dolarla çelik sektörleri izledi.

2024 yılında Birleşik Krallık”a ihracatını değer bazında en fazla 876,1 milyon dolarla otomotiv endüstrisi artırdı.

Otomotiv endüstrisini, 184,3 milyon dolarla çelik, 57,5 milyon dolarla mobilya kağıt ve orman ürünleri, 48,2 milyon dolarla kuru meyve ve mamulleri, yaklaşık 33 milyon dolarla makine ve aksamları sektörleri takip etti.

Ülkeye, mobilya kağıt ve orman ürünleri 443,7 milyon dolarlık, kuru meyve ve mamulleri 199,4 milyon dolarlık, makine ve aksamları 323,6 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi.

Birleşik Kırallık”a en fazla ihracat İstanbul”dan yapıldı

İl bazında bakıldığında, Birleşik Krallık”a, İstanbul”dan 4,7 milyar dolarlık, Kocaeli”nden 2,6 milyar dolarlık, Bursa”dan 814,2 milyon dolarlık, İzmir”den 735,4 milyon dolarlık, Manisa”dan 681,1 milyon dolarlık dış satım yapıldı.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-Birleşik Krallık İş Konseyi Başkanı Osman Okyay, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede Birleşik Krallık”a ihracattaki ivmenin Türkiye’nin üretim kapasitesini ve küresel tedarik zincirlerindeki konumunu güçlendirdiğini gösterirken, aynı zamanda ticaret ortaklıklarının derinleştiğine işaret ettiğini belirtti.

Brexit sonrası dönemde ticaret rotalarını yeniden şekillendiren Birleşik Krallık ile Türkiye arasındaki STA modernizasyonunun bu stratejik ilişkinin yalnızca ticari boyutunu değil aynı zamanda düzenleyici uyum ve inovasyon odaklı iş birliğini de dönüştürme potansiyeli taşıdığını ifade eden Okyay, STA’nın yenilenmesiyle sağlanacak kazanımların özellikle hizmet ticareti gibi karmaşık alanlarda iki ülkenin ekonomik bağlarını güçlendirecek bir zemin yaratabileceğini aktardı.

Okyay, STA modernizasyonunun yalnızca gümrük tarifelerini değil, aynı zamanda dijital ticaret protokolleri, sürdürülebilirlik standartları ve veri koruma düzenlemeleri gibi yeni nesil ticaret dinamiklerini de kapsayacak şekilde genişletilmesinin beklendiğini dile getirdi.

Bu süreçte, ticaretin “arka plandaki engellerini” azaltmaya yönelik çalışmaların yalnızca ekonomik bağları güçlendirmekle kalmayacağını söyleyen Okyay, aynı zamanda tarafların küresel piyasalardaki dayanıklılığını da artıracağını dile getirdi.

Okyay, savunma sanayii işbirliğinin bu stratejik ortaklığın güçlü bir örneği olduğunu kaydederek, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Türkiye’nin yerli savunma projelerinde geliştirdiği yenilikçi teknolojiler ve İngiltere’nin ileri düzey mühendislik kapasitesi, iki ülkenin savunma alanındaki iş birliklerini ileriye taşıyan unsurlardır. Bu ortaklık, yeni nesil savunma sistemleri geliştirme ve teknolojik yetenekleri paylaşma açısından büyük bir sinerji yaratıyor. Özellikle uluslararası projelerde edinilen ortak deneyimler, iki ülkenin hem bölgesel hem de küresel güvenlik mimarisine katkı sağlama kapasitesini artırıyor.”

“STA modernizasyonu önemli bir adım olacak”

Birleşik Krallık’ın finans, hizmetler ve yaratıcı endüstriler gibi çeşitlendirilmiş ekonomisinin ticaret ilişkilerinin uzun vadeli istikrarını destekleyen bir diğer güçlü unsur olduğunu vurgulayan Okyay, şunları kaydetti.

“Artan enflasyon ve tedarik zinciri kırılganlıkları, ekonomideki büyüme hızını baskılamaktadır. Türkiye’nin üretim kabiliyeti ile İngiltere’nin yenilikçi sektörlerdeki uzmanlığının birleşimi, bu büyüme dinamiklerine katkı sunabilecek stratejik bir sinerji oluşturuyor. STA modernizasyonu, yalnızca ticaret hacmini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda iki ülkenin uluslararası platformlarda daha güçlü bir iş birliği yapmasına zemin hazırlayacak. Türkiye ve Birleşik Krallık, bu stratejik iş birliği sayesinde yalnızca kendi çıkarlarını değil, Avrupa, Orta Doğu ve Asya’daki ekonomik ve politik istikrarı da destekleme kapasitesine sahip. STA modernizasyonu, iki ülkenin geleceğe dönük vizyonunu ortak bir çerçevede buluşturma yolunda önemli bir adım niteliğindedir.”

TİM verilerine göre, Birleşik Krallık”a 2024 yılında sektörlerin gerçekleştirdiği ihracat miktarları (bin dolar) ve geçen yılın aynı dönemine göre değişim oranları şöyle:

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Hakan Fidan”ın Irak ziyareti nasıl okunmalı?

AA Akademi Müdür Yardımcısı Dr. Bilgay Duman, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Irak ziyareti ve bu ziyaretin önemini AA Analiz için kaleme aldı.

Orta Doğu’nun ana gündemini Suriye ve Filistin meselesi oluştururken, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 26 Ocak tarihinde Irak’a günübirlik ama etkili bir ziyaret gerçekleştirdi. Bakan Fidan bu ziyaretinde, Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Irak Savunma Bakanı Sabit Abbasi, Irak Parlamento Başkanı Mahmud Meşhedani, Irak Ulusal Güvenlik Müsteşarı Kasım Araci, Irak Türkmen Cephesi Başkanı Hasan Turan ve beraberindeki heyetle bir araya geldi. Fuad Hüseyin ile birlikte ortak basın toplantısı düzenleyen Bakan Fidan’ın konuşmasının temelini PKK ve DEAŞ başta olmak üzere terörle mücadele, ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi ve bölgesel konularda yakın işbirliği ve dayanışma vurgusunun oluşturduğu görüldü. Yapılan açıklamalarda, Irak ve Suriye yönetimleri arasında yakın ilişki tesisi için Türkiye’nin üzerine düşen her adımı atmaya hazır olduğunu ifade edilmesi de ayrıca önemliydi.

Irak ziyaretinin kodları

Her ne kadar Türkiye ve Irak arasında rutin denebilecek karşılıklı ziyaretler gerçekleştirilse de Bakan Fidan’ın Irak ziyaretinin zamanlaması dikkatle seçilmiş gibi görünüyor. Bu ziyaretin, terör örgütü PKK’nın Duhok’ta Irak Hudut Kuvvetleri Komutanlığına yönelik yaptığı saldırıda 2 sınır muhafızının hayatını kaybetmesinin ardından yapılması, Türkiye’nin Irak’ın egemenliğine verdiği önemin ve teröre karşı işbirliğinin bir göstergesi. Ayrıca söz konusu ziyaret, dış politikadaki özel gündeme rağmen, Irak’la yürütülen olumlu sürecin devamına yönelik istekliliğe dair de bir mesaj niteliğinde. Nitekim iki ülke arasında Ağustos 2023’ten bu yana süreklilik arz eden bir diplomasi trafiği yürütülüyor. Bakan düzeyindeki karşılıklı ziyaretlerin yanı sıra, üçlü ve beşli Türkiye-Irak Yüksek Düzeyli Güvenlik Mekanizması toplantıları yapılıyor. Son toplantı, 15 Ağustos 2024’te Ankara’da yapıldı. Bir sonraki toplantının yakın zamanda Bağdat’ta gerçekleştirilmesi bekleniyor. Hatta terör örgütü PKK’nın Irak sınır muhafızlarına yaptığı saldırı ve PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG’nin sözde lideri Mazlum Abdi’nin Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Başkanı Mesut Barzani ziyaretinin ardından söz konusu toplantının kısa sürede yapılması önem kazanıyor. Nitekim terörle mücadelede Irak’ta önemli bir alan kazanılması ve Irak’ın geldiği aşamada PKK’nın yasaklı örgüt ilan edilmesi önemli bir gelişmeydi.

Bununla birlikte, Türkiye’nin Irak iç politikasındaki dengeyi de gözettiği görülüyor. Zira Bakan Fidan’ın ziyarette, görevinden azledilen Irak Parlamento Başkanı Muhammed Halbusi’nin yerine İran destekli Şii milis grupların ön planda tuttuğu bir isim olan ve yeni Parlamento Başkanı olarak seçilen Mahmud Meşhedani’yle de görüşmesi, Türkiye’nin Irak’taki her gelişmeyi takip ettiği ve tüm dengeleri dikkate aldığını gösterir nitelikte. Bu anlamıyla Türkiye’nin Irak’la ilişkilerde bir boşluk bırakmak istemediğini söylemek mümkün. Daha da ötesinde, Türkiye’nin bölgesel bir sinerji ortaya çıkarmak istediği, farklı alanlarda işbirliği oluşturarak, bütüncül istikrarlı bir düzen oluşturmaya gayret ettiği görülüyor.

Suriye-Irak ilişkilerinde Türkiye faktörü

Suriye’deki rejim değişikliği ile birlikte yeni sürecin en önemli destekçisi Türkiye oldu. Bu destek, başta komşu ülkeler olmak üzere Suriye’deki yeni yönetimin meşru bir ilişki ağı oluşturulması ve tanınması, Suriye’nin istikrarı açısından birincil derecede önemlidir. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başta olmak üzere Batı dünyasının yeni yönetime olumlu yaklaşımı bu süreçte önemli bir adım oldu. Bununla birlikte, yeni Suriye’nin bölgesel denklem içerisinde de karşılık bulması Orta Doğu’daki dengeler için de oldukça önemli. Nitekim Türkiye, Suriye’deki yeni yönetim ve Irak arasında arabuluculuk rolü üstlenirken, bunu çoklu bir anlayış birliğine çevirme arayışı içerisinde. Bu yüzden ortak tehdit ve çıkar tanımlamaları yapılarak, ortaklıklar üzerinden bir paylaşım sağlanmaya çalışılıyor. Zira Suriye ve Irak arasında henüz tam bir güven oluşmadı. Irak’ın geçmişte Suriye”nin devrik lideri Beşşar Esad’ı desteklemesi, İran’a yakın bazı Iraklı Şii milis grupların Suriye’deki savaşa katılması, mevcut durumda Suriye’deki yeni yönetimi üstlenen HTŞ ve Iraklı muhatapları arasında güven oluşması noktasında zorluklara neden oluyor. Nitekim Bakan Fidan’ın Irak ziyareti ile eşzamanlı olarak Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın’ın da Suriye’de olması oldukça dikkat çekici.

Bunlara ek olarak, Suriye’deki DEAŞ’lıların varlığı da Irak açısından bir endişe kaynağı. Suriye’deki Hol Kampında yaklaşık 11 bin DEAŞ’lı aile var ve bunun yüzde 40’ından fazlası Iraklı. Türkiye’nin de Irak ve Suriye diyaloğundaki önceliklerinden biri bu meseleye çözüm bulunması. Bakan Fidan’ın Irak ziyaretindeki DEAŞ vurgusunun da asıl sebebi bu. 2025 Irak için seçim yılı bu sebeple önlerinde kritik bir süreç var. Daha önceki seçim tecrübelerinde de görüldüğü gibi siyasi çekişmeler ülke içerisinde güvenlik açısından istikrarsızlıklar ortaya çıkarabiliyor. Önceki yıllara göre nispeten bir istikrar yakalayan Irak, seçim sürecine girerken yeni bir istikrarsızlıkla karşılaşmak istemiyor. Bu noktada Suriye tarafından gelebilecek olası bir tehdit, Irak için yeni problemlere yol açabilir. Bu nedenle, Irak’ın Türkiye’den Suriye konusunda garantiler beklediği de biliniyor. Türkiye ise bu konuda elini taşın altına koydu.

Bu sadece Irak ve Suriye için değil, Türkiye’nin terörle mücadelesi için de kritik bir süreç. Bu noktada Irak’la Türkiye arasında son iki yıldır “stratejik ortaklık” boyutuna gelen ilişkilerde özellikle terör örgütü PKK’ya karşı geliştirilen işbirliğinin genişletilmesi gerekiyor. Zira Irak’ta terör örgütü PKK’ya karşı önemli bir alan ve başarı kazanılsa da Suriye’deki terör kaynağının kurutulamaması, Irak’taki yapının sürekli beslenmesine neden oluyor. Suriye’nin kuzeyinde güvenli bir alana sahip olmasının yanı sıra yeni yönetime verdiği destek sayesinde sağladığı güven de Türkiye’nin elini rahatlatır nitelikte. Ancak bu gelişmeler terörle bütüncül mücadele açısından yeterli değil. Nitekim Bakan Fidan’ın Irak ziyaretinde, özellikle terörle mücadele ve Suriye ile ilişkilerin gündeme gelmesi, Türkiye’nin farkındalığının bir göstergesidir. Türkiye bu farkındalıktan hareketle özellikle güvenlik ve ekonomik alanlarda bölgesel ortaklıkları, işbirliklerini ve entegrasyonu arttıracak gibi görünüyor. Tüm bölgenin bunu bir fırsata çevirmesi Orta Doğu’nun geleceği için yeni bir umut olabilir.

[Dr. Bilgay Duman, AA Akademi Müdür Yardımcısıdır.]

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Güney Kore”den Kuzey Kore”ye kınama

Yonhap”ın haberine göre, Güney Kore Birleşme Bakanlığından, Kuzey Kore lideri Kim”in nükleer silah tesisine yaptığı ziyarete ilişkin açıklama yapıldı.Açıklamada, Kim”in, Kuzey Kore”nin nükleer silah kapasitesini geliştirme taahhüdü “şiddetle” kınandı.Bakanlığın Sözcü Yardımcısı Kim In-ae, basın toplantısında, “Güney Kore ve ABD”nin yanı sıra uluslararası toplum, Kuzey Kore”nin nükleer silahlardan tamamen arındırılması hedefi konusunda kararlı ve uyumlu bir duruş sergilemiştir.” dedi.Sözcü, Kuzey Kore”yi, nükleer silah geliştirmeyi durdurmaya ve Seul”ün nükleer silahsızlanma görüşmeleri teklifini kabul etmeye çağırdı.Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, 29 Ocak”ta nükleer silah tesisini ziyaret ederek, ülke güvenliği, çıkarları ve gelişimi için nükleer silah kapasitesini güçlendirmenin “elzem” olduğunu söylemişti.Kim, burada, nükleer silahları geliştirme taahhüdünde bulunmuştu.

Source: Www.star.com.tr


İşgalci İsrail, Lübnan”da bir kez daha ateşkesi ihlal etti

Lübnan resmi ajansı NNA”nın haberine göre, İsrail ordusunun, dün güneydeki Nebatiye ilinin Mercayun, Bint Cubeyl ve Hasbaya beldelerinde yoğunlaşan 15 ihlali tespit edildi.İsrail”in silahlı insansız hava araçlarıyla saldırılar yaptığı, ev ve binaları bombalayarak yıktığı, bölgede ateş açtığı ve bir tavuk çiftliğini yaktığı bildirildi.Mercayun ilçesine bağlı Tallusa bölgesinde İsrail”in bombalı saldırısında 2 Lübnanlının hafif şekilde yaralandığı belirtildi.- AVN, ORDU VE İSTİHBARAT YETKİLİLERİYLE GÖRÜŞTÜÖte yandan Lübnan Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Lübnan ordusunun güneydeki komutanı Hasan Avde ve Askeri İstihbarat Başkanı Toni Kahveci ile bir araya gelerek güneydeki gelişmeleri görüştü.Lübnan ile İsrail arasında 27 Kasım 2024″te ateşkese varılmıştı. Bu ateşkes kapsamında İsrail ordusunun 60 gün içinde Lübnan”ın güneyinde işgal ettiği noktalardan çekilmesi gerekiyordu. Ancak İsrail, Lübnan ordusunun ülkenin güneyine “tam olarak yerleşmediğini” ileri sürerek işgal süresini 18 Şubat”a kadar uzatmıştı.Lübnan Sağlık Bakanlığının açıklamasına göre, İsrail ordusunun 26 Ocak”tan bu yana düzenlediği saldırılarda 26 kişi hayatını kaybetti, 206 kişi yaralandı.

Source: Www.star.com.tr


Meksika”dan Google”a itiraz

CNN in haberine göre, başkent Meksiko daki Ulusal Saray da günlük basın toplantısında konuşan Sheinbaum, Trump ın talimatına uyarak isim değişikliği kararı alan Google a mektup göndererek itiraz ettiklerini dile getirdi. Sheinbaum, mektupta, bir ülkenin denizdeki bölgenin ismini değiştirmek istemesi halinde, kıyısına 12 deniz mili mesafesindeki bölgelerde bunu yapabileceğini belirttiklerini aktararak, Bu, kalan bölgelere yani Meksika Körfezi ne uygulanamaz. Google a bunu detaylı bir şekilde anlattık. dedi. Meksika Körfezi nde egemen olduklarını söyleyen Sheinbaum, Meksika ya bakarsak nerede kesinlikle egemeniz? Kıyı şeridine 12 deniz mili mesafedeki alanda. Bu, dünyadaki tüm ülkeler için geçerlidir. ifadesini kullandı. Sheinbaum, Meksika Körfezi nin kıyı şeridine mesafesinin bu şartı sağladığını dile getirerek, bu bölgede egemen olduklarını söyledi. Trump ın sözlerine karşılık 9 Ocak ta dile getirdiği Kuzey Amerika ya Meksika Amerika sı diyelim önerisini yineleyen Sheinbaum, haritada bu ismi görmeyi talep ettiklerini kaydetti. 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi nde (UNCLOS), ülkelerin, sözleşmeye göre belirlenen esas hattan itibaren 12 deniz milini aşmayacak şekilde kara sularının genişliğini belirleme hakkına sahip olduğu belirtiliyor. Sheinbaum, Trump ın Meksika Körfezi nin ismini değiştirme kararının bu sözleşmeye uymadığını savunuyor. AMERİKA KÖRFEZİ TARTIŞMALARI Trump, 20 Ocak ta Beyaz Saray da imzaladığı kararname ile Meksika Körfezi nin adının yeni adıyla Amerika Körfezi olarak değiştirilmesi emrini vermişti. Söz konusu kararnamede, Başkan Trump, hükümete sağduyu getiriyor ve Amerikan medeniyetinin temellerini yeniliyor. ifadesi paylaşılmıştı. Google Haritalar dan yapılan açıklamada Resmi devlet kaynaklarında güncellenen isim değişikliklerini uygulama konusunda uzun süredir devam eden bir uygulamamız var. ifadesi kullanılmış, Trump ın talimatına uyularak Meksika Körfezi nin isminin Amerika Körfezi , Alaska daki Denali Dağı nın isminin ise McKinley olarak değiştirileceği duyurulmuştu. Açıklamada, ABD deki kullanıcıların Amerika Körfezi ismini, diğer ülkelerdeki haritalar uygulaması kullanıcılarının ise her iki ismi de göreceği belirtilmişti.

Source: Habertürk