Yunanistan”da yanardağ patlamasına karşı “kırmızı kod” ile acil durum ilan edildi
Ege Denizi”nde son 6 günde meydana gelen 400″den fazla deprem bölgede büyük paniğe neden oldu. Yunanistan”da, Ege adalarında son günlerde artan sismik hareketlilik nedeniyle Başbakan Kiryakos Miçotakis liderliğinde pazar gecesi olağan üstü toplantı gerçekleştirildi. BÜYÜK DEPREME KARŞI ÖNLEMLER MASAYA YATIRILDI Başbakan Miçotakis liderliğinde hükümet yetkilileri ve uzmanların katılımıyla yapılan toplantıda, bölgedeki sismik hareketlilik ve olası büyük depreme karşı alınabilecek önlemler masaya yatırıldı.İklim Krizi ve Sivil Koruma Bakanı Vasilis Kikilyas, toplantı sonrası gazetecilere yaptığı açıklamada, şu ana dek konuyla ilgili alınan kararların tedbir niteliğinde olduğunu belirterek, vatandaşlardan kararlara ve koyulan yasaklara riayet etmesini istedi. OKULLARDA EĞİTİME ARA VERİLDİ Ege”deki Amargos Adası Belediyesi de 3 Şubat Pazartesi günü adadaki kreşler ile ilk ve orta dereceli okullarda eğitime bir gün ara verildiğini açıkladı. Adada tüm kültürel etkinlikler iptal edilerek, bölge sakinlerinden kapalı alanlarda toplanmaktan kaçınması istendi.Yunan basınında yer alan haberlere göre, okullarda eğitime bir gün ara verilmesi, belediye etkinliklerinin iptali gibi tedbirlerin alındığı Santorini”ye de önlem amacıyla arama kurtarma ekibi, arama kurtarma köpeği ve insansız hava araçları sevk edildi. YANARDAĞ PATLAMASINA KARŞI ACİL DURUM İLAN EDİLDİ Adada arama kurtarma ekipleri için çadırlar kuruldu. Öte yandan, olası deprem anında yapılara zarar vermemesi için havuzlar boşaltıldı. Öte yandan kritik zirvede Santorini Adası”nda olası bir yanardağ patlamasına karşı “kırmızı kod” ile acil durum ilan edildi. “DENİZDEN UZAK DURUN” UYARISI Deprem Planlama ve Koruma Örgütü”ne (OASP göre meydana gelebilecek en büyük depremin 5.5 Richter”i aşması beklenmiyor. Ayrıca tsunami riskinin düşük olduğu vurgulandı ancak vatandaşların denize yakın durmaktan kaçınmaları tavsiye edildi. Deprem Planlama ve Koruma Örgütü, Santorini”de okulların kapatılmasını ve kapalı alanlarda kitlesel toplantıların önlenmesini önerdi ve bugün okulların kapalı kalacağı açıklandı. Öte yandan, vatandaşların daha şiddetli sarsıntıların yaşanması durumunda güvenlikleri açısından Ammoudi limanları ve Fira Eski Limanı”na giriş ve çıkışlardan kaçınmaları tavsiye edildi. Özellikle Santorini, Amorgos ve Ios adalarında, doktor ve kurtarıcıların yanı sıra ambulanslardan oluşan Özel Afet Tıbbı Dairesi ekibi takviye edildi. DUYULAN YOĞUN UĞULTU KORKUTUYOR Anafi Belediye Başkanı Iakovos Rousos, sarsıntıların ardından şu açıklamayı yaptı: “Sakiniz. Biz küçük bir ada”yız, birbirimizi tanıyoruz, hepimiz bir aradayız. Gün içinde birçok kez sarsılıyoruz, her geçen gün daha da şiddetleniyoruz, ama en zoru depremden önceki o yüksek uğultu, dün gece yoğun bir şekilde duyduğumuz bir şey.” 1956 yılında Amorgos fayı büyük bir deprem yarattığında, adadaki hasarın asgari düzeyde olduğunu söyleyen Rousos, Atina Ulusal Gözlemevi”nden bir ekibin Anafi ve Amorgos”a giderek adalara yeni sismograflar yerleştireceğini söyledi. Belediye başkanı, “Bizimki Anafi helikopter pistine yerleştirilecek” diye ekledi.Selanik Aristoteles Üniversitesi Sismoloji Profesörü ve Santorini Yanardağı Çalışma ve İzleme Enstitüsü (IMPIS) yönetim kurulu başkanı Costas Papazachos “önleyici tedbirlerin alındığını” vurguladı ve “Panik yapmaya gerek yok. Ancak özellikle kalabalıklaşma konusunda tedbirlere ve talimatlara çok dikkatli uyulması gerekiyor” diye konuştu.
Source: Erdem Aksoy
Suriye”de yıllarca devrik rejim hapishanelerinde tutulan Şagri: Burada kalmak, ölümü beklemekten farksızdı
Suriye”de on binlerce kişi, 2011″de iç savaşın patlak vermesinden rejimin devrildiği 8 Aralık 2024 tarihine kadar rejim güçleri tarafından kaçırıldı ve götürüldükleri cezaevlerinde sistematik şekilde öldürüldü.
Otoritesini pekiştirebilmek için korku ve şiddet yollarıyla halkı bastıran rejimin çöküşüyle açığa çıkan kanıtlar ve mağdur ifadeleri, bu hapishanelerdeki insanlık dışı muameleyi gözler önüne serdi.
Esed rejiminin mağdurlarından Abdulrahman Ali el Şagri, kendisinden zorla alınan “itiraf” sonucu yıllarca tutulduğu cezaevlerinde maruz kaldığı işkencenin boyutlarını AA muhabiriyle paylaştı.
“Tutuklanmam tamamen keyfi bir olaydı”
Başkent Şam”da ikamet eden ve aslen Tartus kentinin Banyas ilçesinden olan Şagri, devrik rejim güçleri tarafından 12 Ocak 2014″te henüz lise öğrencisiyken kardeşi Abdullah ile tutuklandığını aktardı.
Rejimin Güvenlik Biriminden olduklarını söyleyen yetkililerin “soru sorma” bahanesiyle gecenin bir yarısı evine geldiğini dile getiren Şagri, kapıyı açtığı gibi rejim yetkililerinin kardeşiyle kendisine yere yatmaları için bağırdığını ve gözlerini bağladığını ifade etti.
Şagri, “Tutuklanmam tamamen keyfi bir olaydı. Nedensiz yere kardeşim Abdullah”la beni alıp götürdüler. Bize bir şey olmayacağını, sadece birkaç soru soracaklarını söylediler.” diye konuştu.
Alıkonulmalarının ardından kardeşi Abdullah”ın “yargılanmak” üzere farklı bir birime götürüldüğünü aktaran Şagri, kardeşinin ifadesinin ardından Sednaya Hapishanesi”ne sevk edildiğini ve orada öldüğünü kaydetti.
Şagri, 2013 yılında alıkonulan en büyük kardeşi Hudhayfa”nın da işkence sonucu hayatını kaybettiğini, Sednaya”da tutulan bir diğer erkek kardeşi Ubade”nin de 2015″te öldüğünü anlattı.
İşkence yoluyla zorla alınan ve gerçeği yansıtmayan “itiraflar”
Şagri, gözaltına alındıktan sonra ilk olarak 40. Şube”ye götürüldüğünü, burada yaklaşık 1 saat tutulduktan sonra başkentin güneyindeki el-Hatib Şubesi”ne sevk edildiğini belirtti.
Günler süren işkenceler sonrası kendisinden “silah taşıdığına” dair zorla ve gerçek dışı bir itiraf alındığını vurgulayan Şagri, şöyle devam etti:
“Bana yöneltilen suçlamaları kabul etmemi söylediler, ama ben hiçbir şey yapmamıştım. O sırada lise bitirme sınavlarına hazırlanan bir öğrenciydim. Onlar, “Silah taşıdığını itiraf etmelisin” diyerek bana baskı yapmayı sürdürdüler. 45 gün boyunca işkenceye maruz kaldım. Silahlı olduğumu ve gösterilere katıldığımı kabul etmem için zorlandım.”
Şagri, gösterilerde “orduya ateş açmak ve terör eylemlerinde bulunmakla” da itham edildiğine değindi.
Tekrar aynı işkencelere maruz kalmak istemediği için kendisine yöneltilen asılsız suçlamaları kabul etmek durumunda kaldığını aktaran Şagri, “İnsanlar korkudan yapmadıkları şeyleri itiraf ediyorlardı, çünkü itiraf etmezlerse her gün işkence görüp en sonunda öldürüleceklerini biliyorlardı.” şeklinde konuştu.
İşkencelerin dozu kademeli olarak artıyordu
Cezaevinde maruz kaldığı işkenceden, açlıktan ve temel ihtiyaçlardan mahrum bırakıldığı anlardan bahseden Şagri, “Bu hapishanelerde kalmak, ölümü beklemekten farksızdı.” ifadelerini kullandı.
Şagri, burada alıkonulanların çoğunun isimlerindense hapishane yetkililerince kendilerine verilen numaralarla anıldığının, bu yöntemle de tutsakların yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik olarak da sindirilmesinin hedeflendiğinin altını çizdi.
Hapishanedeki koşulların oldukça zorlu olduğuna değinen Şagri, onlarca kişiyle aynı anda oldukça küçük hücrelerde kalmaya zorlandığını, hareket alanlarının kısıtlı olduğunu ve tuvalet ihtiyaçlarını gidermek için kendilerine çok kısa zaman tanındığını söyledi.
Şagri, “Sabah 2″den 5″e kadar uyumaya izin verilirdi. Gözlerimizi duvardan ayırmamız yasaktı. Gardiyanı görmek, yemekle alakalı konuşmak hatta yanındaki kişiyle konuşmak dahi yasaktı.” dedi.
Su ve gıda gibi temel ihtiyaçlardan genellikle mahrum bırakıldıklarına, temin edilenin de yeterli olmadığına işaret eden Şagri, “Öğlen 1 ve gece yarısı olmak üzere günde sadece 2 kez yemek verilirdi. Bize verilen bu az miktardaki yemeği 70-80 kişi paylaşmak zorundaydık.” diye konuştu.
Şagri, hem kendi tecrübelerinden hem de hücrede beraber kaldığı arkadaşlarından duyduklarından yola çıkarak, rejim güçlerinin, işkence uygularken farklı yöntemlere başvurduğunu söyledi.
İşkencenin dozunun kademeli olarak arttığını aktaran Şagri, “İlk gün korkutma, ikinci gün dövme, üçüncü gün asılma, dördüncü gün elektrik verme. Sorguyu yapanlar genellikle sırayla işkence yapıyordu ve her birinin farklı bir yöntemde uzmanlığı vardı. O kadar işkencenin sonunda insan dayanamayacak hale geliyordu.” şeklinde konuştu.
Şagri, “İşkenceler genellikle akşam ezanından sonra başlıyor ve gece yarısına kadar sürüyordu. Sonra akşam yemeği vakti geliyordu. Ya yemeğe götürülüyordun ya da götürülmüyordun. Bu tamamen onların insafına kalmıştı.” ifadelerini kullandı.
“Hapisten onurlu ve başımız dik bir şekilde çıktık”
Rejimin devrilmesiyle özgürlüğüne kavuştuğu anları anlatan Şagri, Kasım 2024 sonunda Esed güçlerine karşı başlatılan saldırıların rejim karşıtı grupların lehine seyretmesi sonucu hapishanedeki rejim askerleri ve yetkililerin kaçtığını belirtti.
Şagri, bir sabah hapishaneye giren grupların kendilerine özgür olduklarını ve eve gidebileceklerini söylediğini ifade ederek, “O gün bizim için bir rüyanın gerçekleştiği gündü. Allah”a şükür, herkes hapishaneden çıktı ve ailesine kavuştu.” dedi.
Hapishanede yitip giden yılları karşısında üzüntüsünü saklayamayan Şagri, devrik rejimin, “kendisine bir gençlik borçlu olduğunu” vurguladı.
Şagri, “Biz hiçbir suç işlemedik. Hiç kimsenin hakkını yemedik. Ne kargaşa zamanında ne de başka bir dönemde kimseye zarar vermedik. Allah”a şükür, hapisten onurlu ve başımız dik bir şekilde çıktık.” diye konuştu.
Serbest bırakıldıktan sonra şahit olduğu yıkım karşısında gözlerine inanamadığını dile getiren Şagri, “Rejim her yeri mahvetmiş. Tek bir sokak, tek bir ev bile zarar görmeden kalmamıştı. Ama inşallah bu ülke bir gün toparlanır, işler düzelir ve hayatımıza yeniden devam edebiliriz.” şeklinde konuştu.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source: