Gazze çoktan Trump’ın oldu
“Filistinliler Gazze’yi terk edecek.”-“Kimse geri dönemeyecek.”-“Gazze bizim olacak.”-“Bunu bir gayrimenkul anlaşması gibi düşünün” dedikçe kızıyoruz, canımız sıkılıyor, öfkeleniyoruz.O zaman sakin kafayla bir bakalım.Trump’ın bu hukuk dışı, ahlak dışı, akıl dışı planına bir de şöyle yaklaşanlar var:“Bu Trump Grönland, Kanada, Panama konularında da atıp tutuyor. Bir gün öyle bir gün böyle fütursuzca sallıyor. Gazze de bunlardan farklı değil.”Gazze işi farklı. Neden mi? Anlatayım.Gazze’nin dış dünyayla bağı kara, deniz ve havadan tamamen koparılmış ve dümdüz edilmiş. Elektrik, su, kanalizasyon gibi en basit altyapı sistemleri yok edilmiş.İsrail’in rızası olmadan bir somun ekmek, bir şişe su, tek bir bebek maması dahi içeri sokulmuyor.Trump’a bu cüreti veren ne?-16 aydır yaşanan katliamın izlenmesi.-Bir taraf bomba yollarken diğer tarafın “sert” kınama mesajları yollaması.-Aman Ali Rıza Bey ağzımızın tadı kaçmasın denmesi.Çatırdayan ateşkes bozulunca, ağır bombardıman yeniden başlayınca, yüz binlerce insan yeniden kaçmak zorunda kalınca ne yapılacak? Varsayım falan değil, bunlar yaşanacak.Soru… “Trump bu dediğini yapabilir mi, yapamaz mı” değildir.Soru şudur… “Gazze İsrail ve Trump’ın elinden nasıl kurtarılabilir?”Trump Gazze’yi Miami’ye çevirebilir mi, rezidanslar dikebilir mi, 2 milyon Gazzeliyi sürebilir mi bilemem ama… Asıl mesele Gazze’nin kaderini Amerika ve İsrail’in elinden alıp, tayin edebilecek başka bir güç olup olmadığıdır.Buna bir cevabımız olmadığı sürece Gazze zaten çoktan Trump’ındır.AMERİKA ANAYASAL KRİZDEBu köşede geçen hafta anlattık. Elon Musk ve adamları devletin en mahrem kurumlarında fink atıyor, yasaymış Kongre’ymiş dinlemeden kılıçlarını bir o yana bir bu yana sallıyor. Amerikan devleti içinde büyük bir tufan kopuyor.Trump merhametsiz bir intikam duygusuyla devletin kılcal damarlarına giriyor. Giriyor girmesine ama sistem de kendini savunma içgüdüsüyle Trump’ı da Musk’ı da geri itiyor. Trump’ın kararnameleri de Musk’ın devlet kurumlarını altüst etmesi de birbiri ardına mahkemelere takılıyor.Peki mahkemeleri takan var mı ona bakalım.Trump’ın Başkan Yardımcısı JD Vance “hakimler yürütmeye karışamaz” diyor. Nasıl yani?Ee hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı, denge ve denetleme falan…Ben size söyleyeyim… Bu iş karakolda biter. Amerika freni patlamış kamyon gibi son hızla anayasal krize girmiş durumda.Nasıl deniyordu? İyi olan kazansın.Amerika… Sen mi büyüksün, Trump mı?MESİH DİYECEKSİNİZŞu fotoğrafa bir bakın…Sanki ortam kilise, toplananlar mürit, ortadaki tarikat lideri mübarek…Trump bu yahu. Oval Ofis burası. E peki n’oluyor burada?Trump geçenlerde Beyaz Saray İnanç Ofisi kurdu.Bunlar Hıristiyanlığa karşı ön yargıyla mücadele edecekmiş.Başına da ünlü televanjelist Rahibe Paula White-Cain’i getirdi.Bu rahibe hanım diyor ki… “Trump’a hayır demek, Tanrı’ya hayır demektir.”İşte bu… 350 milyon Amerikalının inancını temsil etmek için devletin en tepesinde kurulan kurumun başına daha liyakatli, daha inançlı birini mi bulacaktınız?Hemen yarından tezi yok bir Başkanlık Kararnamesi daha gelmeli.Bundan böyle Başkan Trump değil, Mesih Başkan Trump diyeceksiniz…YAKIŞIKLI BAŞKANIM SİZİ ÇOK SEVİYORUMAkşam yatıyoruz Musk şunu yaptı…Sabah kalkıyoruz Musk şunu dedi…Yahu bu ülkenin başkanı Trump mı, Musk mı?Bu soru Trump’ı ciddi rahatsız etmeye başladı.Öyle ki TIME dergisi Musk’ı Oval Ofis’teki masanın başına oturtunca Trump buna ayar oldu.Musk olayı hemen kavradı tabi… Tosun Paşa’daki yağlı güreş sahnesinde Şaban’ı yerden yere vuran Suphi’ye apar topar koşup “Yenil ulan yenil kellemiz gidecek” diyen Sıtkı Bey edasıyla bir tweet attı: “Donald Trump’ı heteroseksüel bir erkeğin başka bir erkeği sevebileceği kadar çok seviyorum.”İlahi Musk… Kelleyi kurtarmak için ne hallere düştün. Yalnız bu da kurtaramayabilir seni. Bir dahakine şöyle bir şeyler dene: “Müthiş yakışıklı başkanım, aşkım, bi’tanem sizi çok seviyorum.”BEYAZ SARAY ZİYARET REHBERİİsrail Başbakanı Netanyahu ve Japonya Başbakanı İşiba’nın Trump ile basın toplantılarını takip ettikten sonra devlet başkanları için dev bir hizmet olarak “Beyaz Saray Ziyaret Rehberi” çıkardım.Öncelikle Trump’ı öv, daha çok öv, sonra biraz daha öv…Ne kadar heybetli durduğundan ne büyük bir dost olduğundan, tarihin gördüğü en başarılı başkan olduğundan bahset. Sakın tersleme, dikine gitme, şovunu çalma. Bütün bu adımları harfiyen yerine getirebildiyseniz… Tebrikler, bir Beyaz Saray ziyaretini daha başarıyla tamamladınız demektir.
Source: Yunus Paksoy
‘Halk yönetilirken içgüdülerin kullanımı gerekir’ Sigara neden bırakılamıyor
Hem sağlığını korumak hem de sigaraya ayıracağınız paradan tasarruf etmek ve de en önemlisi sigaranın vücudumuza vereceği (ölümcül hastalıklar dahil) zararları gidermek için harcayacağınız zamanı ve parayı sigarayı bırakmakla kazanırsınız.Diyoruz da raflar ile çeşit çeşit sigaralarla dolu. Alıcıların çoğu gençler; özellikle üniversiteli öğrenciler. Tayyip Bey’in o kadar uyarısına karşın sigara satışlarının artması şaşırtıcı, neden mi?Bir dönem daha geriye gidelim; 1920-30’lu yıllara. Bu yılların başında Edward Bernays, 1928’de ünlü kitabı ‘Propaganda’yı yayımladı. 1928’de iktidara gelen Başkan Hoover, “Tüketim, Amerikan yaşam tarzının motorudur” demişti. Seçildikten sonra da reklamcılara “İnsanlara satın alma arzusu yaratmakla sorumlusunuz” dedi.“Tüketin, tüketin! Her şeyi tüketin!”Bernays elitlerin yanındaydı. Toplumun zeki bir grup tarafından yönetilmesi gerektiğini savunuyordu. Cahil halk sürü gibiydi ve neyi nasıl yapacağı üst akıl tarafından belirlenmeliydi; emirler, elitlerin çıkarları doğrultusunda verilecekti. Halk güdülürken içgüdülerin kullanımı gerekirdi. “Bir ürün veya hizmetle halkın duygusal bağ kurmasını sağlayarak satışları arttırmak.” Bu fikir Amerikan elitlerini büyülemişti. “Halk artık ihtiyaçları için değil, arzularına göre satın almalı. İnançları ihtiyaç kültüründen arzu kültürüne doğru eğitmeliyiz. Amerika’da yeni bir zihniyet şekillendirmeliyiz. İnsanın arzuları, ihtiyaçlarını gölgede bırakmalıdır.”Bunun için kadın dergileri çıkartmaktan tutun da film yıldızlarını reklamlarda kullanmaya, filmlerde ürün yerleştirmeye, mağazalarda düzenlenen moda şovlarında ünlülere istediği cümleleri tekrarlatmaya kadar birçok teknik denendi.Duygular dahil her şey tüketilmeliydi!Batmakta olan sigara sanayisi canlandırılmalıydı. 31 Mart 1929, New York’ta Paskalya geçit töreninde bir grup genç kadın garip bir hazırlık içindeydi. Beklenen işaret verildi ve sigaralarını ağızlarına götürüp gösterişli bir hareketle çakmaklarını çaktılar. Ağız dolusu duman, her birinden göğe yükseldi.Gazeteciler fotoğraf almak için birbirleriyle yarıştı. Bu kadınlar zengin sosyetede adı bilinen New York’un elit ailelerine mensuptular ve sigara onların ‘Özgürlük Meşaleleri’ idi. Bernays feminizmle sigarayı böyle bir araya getirmişti. Olay, ABD’nin her köşesinde ve dünyanın dört bir yanında yankılandı. American Tobacco Company’nin ürünleri The New York Times tarafından övüldü. Manşet şöyleydi: ‘Bir grup genç kız sigarayı özgürlük hareketinin simgesi yaptı.’Sonra ne mi oldu?Kadınlar arasındaki sigara satışları fırladı, o dönemde sigaranın zayıflattığı ve boğazı rahatlattığı söylentileri de yayılmaya başlandı.Ünlü psikanalist Freud’un öğrencisi Abraham Brill, Amerika’daki ilk psikanalistlerden biriydi. Bernays’e sigaraların ‘erkek cinsel gücünün sembolü olduğunu’ söyledi.Elitler ne ister? Uyuyan halklar!(Sigarayı bırakma gününde bu yazıyı yazarken Banu Avar’ın ‘Alaycı Kuş’ (Remzi Kitapevi) kitabından yararlandım.)GÜNÜN SÖZÜ“Kendi geleceğinizi yazmak istiyorsanız, kalemi başkalarının eline vermeyin.” Aleksandr PuşkinBİR VEKİL DE İTİRAZ ETMEZ Mİ ESKİ ve yeni milletvekillerinin trafik cezasından muaf tutulmasına yönelik olan TBMM tasarısı kamuoyunda yarattığı tepki giderek artıyor. Milletvekillerinin trafik cezalarından muaf tutulması kamu vicdanını ciddi olarak yaralıyor. Anayasa’nın 10. maddesinde tanımlanan eşitlik ilkesine de tamamen aykırılık oluşturuyor. Ayrıca, bu yanlış ve adaletsiz uygulamanın hayata geçirilmesi halinde; trafik ihlallerinin önlenmesi amacıyla kanunla yetkilendirilmiş sivil görevliler olarak, –koruma kalkanına bürünmüş milletin vekilleri ayrı tutulmak suretiyle– sadece ve sadece kural ihlali yapan milletin kendisine yazılacak olan trafik cezasına aracılık etmeyi Fahri Trafik Müfettişleri (FTM) Derneği yönetimi olarak doğru bulmuyoruz.Adalet her alanda olduğu gibi trafikte de olmazsa olmaz bir unsurdur. Trafikte adaleti sağlamadan, sade vatandaşlarda ayrımcılık duygusu oluşturarak düzenli bir trafiğin olamayacağını, zira Azrail’in asil–vekil ayrımı yapmadan can aldığını da hatırlatmak isteriz.Halis KAHRAMAN FTM Basın SözcüsüPROF. DR. ERCAN DİYOR Kİ MANSUR Yavaş önseçimden çekilince bu durum, Türkiye için son derece sakıncalı bir ortam yarattı. CHP bana göre ikiye bölündü. Mansur Yavaş cumhurbaşkanı olmak istediğine göre, Türk kamuoyu onun arkasında. Aday olursa seçilebileceğini düşünüyor. Karşı tarafta ise İmamoğlu olacaktır. Böyle bir durumda Mansur Yavaş olasılıkla CHP’den ayrılıp ya başka bir partiden ya da bağımsız olarak aday olma olasılığı çok yüksektir. CHP oyları bölünmesi nedeniyle büyük bir olasılıkla Erdoğan yeniden cumhurbaşkanı olacaktır. Haydi uğurlusu. Prof. Dr. Övgün Ahmet ERCANLÜFER BELGESEL OLDU İSTANBUL’un simge lezzetlerinden lüfer, tarihi ve kültürel yolculuğuyla beyaz perdeye taşınıyor. İBB Medya AŞ tarafından hazırlanan belgesel, lüferin geçmişten günümüze serüvenini azalan popülasyonunun korunmasının önemini ele alıyor. Belgeselin anlatıcılığını Levon Bağış üstlenirken, Serço Ekşiyan Dr. Mert Gökalp, Oktay Kırış, Burçak Kazdal, Kaan Kayhan ve Nurullah Çakır gibi uzman isimler de projeye katkı sunuyor. İstanbul sofralarının baş tacı ‘Lüfer Devri’ belgeseli bu akşam 19.00 Beyoğlu Sineması’nda izleyici ile bulaşacak.KAR KURAKLIĞI KURTARMIYORBARAJLARDAKİ SU SEVİYESİ GEÇEN YIL YÜZDE 72 İKEN BUGÜN YÜZDE 57 CİVARINDAİSTANBUL’da kuraklık ‘korkutucu’ bir seviyede iken ocak ve şubatta aralıklı düşen yağmurla son kar yağışları durumu ‘durdurmaya’ başladı. Geçen yıl barajlardaki su seviyesi yüzde 72’ler seviyesinde iken dünkü yağışlar yüzde 57’yi buldu. Buna karşın su seviyesinin durumu gene de parlak değil. Yağışların geçen yılki seviyesine gelmesi için kar yağışının daha güçlü yağması bekleniyor.Etiler, Levent ve Sarıyer bölgelerinde eski kar yağışlarının güçlü olmadığını söyleyebiliriz. Geçmiş yıllarda 20-30 santimlik çok kar seviyesi görmüştük. Yağışların düşük olmasının nedeninin bölgede yeni gökdelenlerin yapılması ve asfalt oranının artması olarak gösteriliyor. Dün Silivri’de 20 santim kar yağarken, Etiler ve Levent’te kar yüksekliği 5 santim civarındaydı.Rahmetli mimar Aydın Boysan, Levent’te ev aldığında eşinin “Oralara kurt iniyormuş, nasıl oturacağız?” diye itiraz ettiğini hatırlarız..Su toplama havzalarını plan değişiklikleri ile imara açılan bölgeleri ‘beton şehir’ haline getiren geçmiş ve yeni dönem belediye başkanlarının İstanbul’un kuraklığında hiç sorumlulukları yok mudur? Hatta buna ‘suç’ demek gerekmiyor mu?
Source: Yalçın Bayer
Modern Firavunlar
İnsanoğlunun ne denli bir canavar olduğuna bakın ki Allahü Teala’nın kendisine bakir olarak sunduğu dünyayı, habis ruhu ve kirli elleriyle madden ve manen tahrip ederek yaşanamaz hale getirdi.Kendilerini Tanrı Yehova’nın yegâne vekili gören ve diğer tüm insanları köle-hizmetçi bilen Yahudi zihniyeti (Siyonizm), sahip oldukları güçlerle (para, iktidar, medya, sinema vb.) tüm insanlığın başına bela oldu ve bu bela oluşu şiddetini artırarak kıyamete değin sürdürecek.Herkes cibilliyetinin gereğini yapar. Siyonizm’in varlık sebebi de malum, dünya üzerinde Yahudi hâkimiyetidir. Kimi ahmak Hıristiyanlar, dinlerini ve düşmanları olan Yahudi doktrinini unutarak, Yahudi’yle ve onun aldatıcı söylemleriyle dost olup İslamiyet’e ve Müslümanlara karşı savaş başlattılar.Bu kirli ve pespaye oyunun başını dün İngilizler çekiyordu, bugün ise Amerikalılar çekiyor. Bu cümleden olarak kimi ABD’liler (100 milyona yakın) Yahudilerle ortak bir din bile geliştirdiler (Evanjelizm). Bu sapık dinle sözde Tanrıyı kıyamete zorlayacaklar! Zorlanabilen, ne menem bir tanrı ise!.. (Şu sapık inanca bakar mısınız?)Bunun için de günümüz modern Firavunları olan ABD Başkanı Trump ile İsrail Başbakanı Netanyahu el ele vererek habis ruhlarında gizledikleri kirli emellerini ayyuka çıkararak bütün bir insanlıkla alay etmektedirler.Bunlardan sarı faresi olanı, kulağını sıyıran kurşunla kurtulmayı, sözde inandığı Tanrı tarafından ABD’nin kurtuluşu için gönderilen kurtarıcı olduğunu iddia ederek dünyayı parsellemeye kalkıyor. Dağdan gelmiş Firavun olarak bağdaki Filistinlileri, özyurtlarından tehcire zorluyor; o yerin işgalcisi ve soykırımcı Netanyahu’dan da Filistin topraklarını ABD’ye vermesini istiyor.Üçkâğıtçı bir emlakçı tavrıyla dünyanın belli başlı stratejik beldelerini parselleyerek, kendisine ait olduğunu iddia ediyor.İnsan kasabı Netanyahu’yu mahkûm eden uluslararası mahkemenin kararını tanımadığı gibi ilgili mahkemeye yaptırım uygulama küstahlığını gösteriyor.Aynı insan müsveddesi Netanyahu’nun sandalyesini elleriyle tutarak, canavarla ruh ikizi olduğunu tüm dünyaya ilan etti. Böylece, Gazze’de şehit edilen tüm masumların kanında elleri olduğunu da ifşa etmiş oldu.Firavun faresi olan Netanyahu da arkasına aldığı ABD gücüyle daha da canavarlaşacağını tüm dünyaya haykırıyor.Heyhat ki heyhat!Bütün bir Arap ve İslam alemi ise haksızlık karşısında susan şeytanları çatlatırcasına susuyor.Bütün bu suskunlar belli ki dutu değil zokayı yutmuşlar. Elleri mahkûm, onlar da aynı lanetli alamete binip kıyamete doğru sürünerek gidecekler.Dünyanın geldiği noktayı görüyor musunuz: Dün Firavun’un önünden ölüme atlayanlar, bugün Firavun kesilip masum insan yığınlarını ölümün kucağına atıyorlar.Hem de ölümlerden ölüm beğendirerek.
Source: Fuat Bol
DEM’den ‘uzlaşı’ tepkisi
Partisinin grup toplantısında konuşan Hatimoğulları şunları söyledi: “Kent Uzlaşısı farklı dilde, inançta insanların bulunduğu yerlerde birlikte yaşam talebidir. Kent Uzlaşısı, birlikte yaşamın formülüdür. Ama bu operasyonda Cumhuriyet Başsavcılığı gerekçe olarak kent uzlaşısını göstermiş. İnanmıyorum ki dünyanın hiçbir yerinde uzlaşıya böyle bir operasyon yapılsın; uzlaşı nasıl bir suç olabilir? Bir yandan barış diyeceksiniz bir yandan Kent Uzlaşısını, Cumhuriyet Başsavcısı’nın resmi gözaltı gerekçesi olarak kayıtlara geçireceksiniz, yok öyle bir dünya. Devlet Bahçeli, ‘Kürt Türksüz, Türk Kürtsüz olmaz’ demişti. Peki şimdi ne değişti? Ey iktidar, sen diyalogdan dönmek için bahane mi arıyorsun?”ÖNDER’DEN İMRALI’DA GÖRÜŞME MESAJLARIİMRALI Heyeti’nden DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, adada yaptıkları iki görüşmeden aldıkları mesajları yorumlarken, “İlk hedefin çatışma halini sona erdirmek olacağını düşünüyorum” dedi. Terör örgütlerinin Öcalan’ın çağrısına uymamaları riskine de gönderme yapan Önder, “Tecrit yalnızca bir hapishane uygulaması değildir. Öcalan’ın çağrısının karşılık bulması da en az tecrit kadar önemlidir” görüşünü dile getirdi. Kuzey Irak’ta bölgesel yönetime yapacakları ziyaretten önce terör örgütü PKK’ya yakın yayın organına konuşan Önder şunları söyledi: ‘İMRALI HAPİSHANESİ LAĞVEDİLMELİ’“Öcalan’ın çağrısını bizler de sizin gibi heyecanla bekliyoruz. Şimdi doğrudan Cumhur İttifakı liderlerince çağrılar yapıldığına göre artık tecrit sistemi anlamsızlaşmıştır. Dolayısıyla İmralı hapishane sisteminin lağvedilmesi gerekir. Bu kadar çetrefilli bir meselenin tek bir çağrıyla sonuçlanacağı düşünülebilir mi?”
Source: Hurriyet.com.tr
Eleştirilere yanıt veren Elon Musk”tan “ABD iflas edebilir” uyarısı
Musk, Oval Ofis”te DOGE”nin faaliyetlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. DOGE”nin amacının demokrasiyi yeniden tesis etmek olduğunu belirten Musk, halktan hükümete doğru iyi bir geri bidirim hareketinin olmaması ve bürokrasinin egemenliğinin olması halinde demokrasinin anlamının kalmayacağını söyledi. Musk, “Eğer insanlar oy kullanamıyor ve iradelerinin Başkan, Senato ve Temsilciler Meclisi gibi seçilmiş temsilcileri tarafından belirlenmesini sağlayamıyorlarsa, o zaman demokraside değil, bürokraside yaşıyoruz demektir.” dedi. Bürokrasinin halka karşı sorumlu olması gerektiğini savunan Musk, bütçe açığının ele alınması gerektiğini ifade etti. Musk, bütçe açığı konusunda bir şey yapılmaması halinde ülkenin “iflas edeceğini” dile getirdi. Sadece ulusal borcun faiz ödemelerinin Savunma Bakanlığının bütçesini aştığına işaret eden Musk, “Savunmaya çok para harcıyoruz. Ancak bu böyle devam ederse, ülkeyi iflas ettireceğiz.” dedi. Musk, “Federal harcamaları azaltmak bizim için isteğe bağlı değil, zorunluluk.” değerlendirmesinde bulundu. DOGE”nin bazı bulgularına da değinen Musk, bürokraside görünüşte birkaç yüz bin dolar maaş alan ancak bulunduğu pozisyondayken bir şekilde on milyonlarca dolarlık servet biriktirmeyi başaran epeyce insan olmasının kendilerine tuhaf geldiğini anlattı. ABD Hazinesi”nde temel kontrollere ihtiyaç olduğunu belirten Musk, ödemelerin bir kategorizasyona sahip olmaması nedeniyle bakanlıkların denetimden geçemediğini kaydetti. Musk, “Para kötü harcanırsa, vergi mükelleflerinin paraları mantıklı bir onay yoluyla harcanmazsa, o zaman bu doğru değildir. Vergilerin insanlar için önemli olan şeylere akıllıca harcanması gerekir. Bu sadece sağduyudur, zalimce veya radikal değildir.” dedi. Ayrıca Musk, Sosyal Güvenlik ödemesi alan bazı kişilerin ise 150 yaşında olduğunu iddia etti. Hükümetin “düşmanca bir şekilde ele geçirilmesini organize ettiğini” ve bunu şeffaf olmayan bir şekilde yaptığı yönündeki eleştirilerin sorulması üzerine ise Musk, “İnsanlar büyük bir hükümet reformu için oy kullandı ve bunu elde edecek.” dedi.
Source: Internet Haber
Çok şükür içimizi ısıttı kraliçeler
Canı sıkılan şarkı çıkarıyordu müdahale ettiler. Vallahi bize umut oldular.Sezen Aksu ve Göksel albümlerini tamamlamış ve dinleyicilerle buluşturmak için gün sayıyormuş. Sezen haberini Kelebek’te Mehmet Üstündağ’dan okudum.Günün hatta son zamanların en tatlı haberlerinden birini almış gibi sevindim.Herkes kimlerden bahsettiğimi zaten anlayacaktır, resmen bataklığa doğru gidiyordu sektör.Böyle önemli isimlerin şarkı çıkarması gerçekten bir hayat öpücüğü oluyor. Ben zaten hep derdim ki kendileri dinliyor, çevreleri dinliyor oh ne şanslılar. Peki ya bizler?Hatta Sezen Aksu bir saygı hamlesi ile Ferdi Tayfur’un bir şarkısına da yer vermiş albümde.Göksel de zaten hakkını vere vere kaydetmiştir tüm şarkılarını eminim. Bize artık beklemekten başka yol görünmüyor.Çirkin şeyler konuşuluyorTimur Turanbayburt… Ferdi Tayfur’un oğlu. Ona böbreğini veren oğlu. O kadar çirkin şeyler konuşuluyor ki son günlerde. Çok yazık ve bir o kadar da ayıp oluyor. İddiaya göre oğlu Ferdi Tayfur’a sosyal medyasından hakaret etmiş, Ferdi Tayfur da onu vasiyetinden men etmiş.Timur Bey bunların hepsini yalanladı. Diyelim ki o hakaretleri de etti Timur Bey. Diyelim ki iddialar doğru…Eğer söylendiği gibiyse ve vasiyetinde yer vermediyse olmamış bu hareket Ferdi Baba.Ne olursa olsun bırakmak lazımdı ona da bir şeyler.Böbreğini vermiş çünkü oğlun sana. Tekrar belirteyim bunların hepsi iddia. Belki de birileri ortalığı karıştırıyor Ferdi Baba’nın arkasından. Ben onun böyle anılmasını, bilinmesini istemiyorum o yüzden açıklasınlar da olanı biteni şu sağda solda konuşan tipler bir sussa artık.‘Piyasa’ karışacak!Az kaldı yakında bir Münevver tanıyacağız. Onu çok sahiplenip, evimize her hafta misafir edeceğiz.Çok az kaldı yakında Kenan’ı tanıyacağız. Ona kızacağız ama çocuklukta yaşadıklarını görünce, aramızdaki birçok insanla aynı ruh durumunda olduğunu göreceğiz.Bir Ahsen girecek hayatımıza.Neler çektirmiş ve çektirdiği kadar da çekmiş. Belki fazlasını.Onun mücadelesini heyecanla izleyeceğiz.Kanal D’nin yeni dizisi “Piyasa”dan bahsediyorum.İlayda Alişan, Alp Navruz, Zuhal Olcay, Ayça Bingöl gibi isimler var kadroda. Bursa’nın o nefis Cumalıkızık Köyü var dizide… “Kınalı Kar” dizisinden hatırlarsınız o köyü. Aradan yıllar geçmişti görmeyeli. Her şeyi geçtim hayatımızdan ‘sahneler’ olacak dizide.En çok da Münevver’in yani İlayda Alişan’ın hem türbanlı hali hem de yaşadıkları etkileyecek izleyicileri.Mutsuzsunuz Etraf gergin dolu. İşinde mutsuz. Evinde huzursuz.Özel hayatında dikiş tutturamamış.Hem cinsleri evlenip barklanmış o bakakalmış.Şimdi öncelikle sağı solu yargılamak sizin haddinize değil kendinize gelin!Eleştirin ama dozunuzu aşmayın! Siz otorite değilsiniz saçmalamayın.Etrafa gülücük saçıp kapalı kapılar ardında tırnaklarınızı yemeyin! Neyse ki su gerçekten zamanla yolunu buluyor. Bazen geç oluyor ama buluyor!Sağlığın kampanyası olmazHaberleri gördünüz mü? Mide kampanyası ameliyatlarıyla doluymuş her yer. Mide botoksu bilmem kaç lira. Tüp mide de büyük indirim bilmem şu kadar lira.Sağlığın indirimi mi olur, ne kampanyası. Ne sizler böyle numaralara kanın ne de bu kampanyaları yapanlar insanları kandırsın!Bakın bu yüzden hayatını kaybedenler var, bu yüzden geri dönüşü olmayacak hasarlarla yaşayanlar var. Fiyata göre karar verilmez böyle şeylere. “Bu iş sağlık kandırmaca olmaz” demeyin görüyorsunuz etraf ‘vicdansız’ dolu. O yüzden güvenmediğiniz yerlere gitmeyin bu devirde!
Source: Orkun Ün
Safiye ile Faik“hugbuddy” mi?
Biz eski kuşaklar her ilişkiye bir isim bulmak zorundaydık. Mesela uzun yıllardır birlikteler ve evlenmiyorlar mı? “Evlilik dışı ilişki yaşıyorlar” demezdik. “Hayat arkadaşı” derdik onlara. Orhan Gencebay ile Sevim Emre gibi.Safiye Soyman ile Faik Öztürk de bu kontenjandan. Aralarında resmi nikâh yok. Ama herkes onlara “evli” çift muamelesi yapıyor. Bir yandan bağımsızlar, bir yandan da her yere beraber gidiyorlar. Kavga edip barışıyorlar falan, insanın gözüne sevimli de geliyor bu “genç-flörtöz” halleri.Peki, “hayat arkadaşı” gibi geçen yüzyıldan kalma değil de bugünkü terimlerle teraziye koysak ne isim verirdik Safiye ile Faik’in ilişkisine? Öyle ya “platonik”ten tutun çeşit çeşit ilişki tanımlaması var.Safiye Faik aşkı ilk bakışta “situationship”i andırıyor. Nedir situationship? Belirsiz, gelecekten hiç bahsedilmeyen ilişki türü. Yani duruma göre sevgili, duruma göre free. Ama tam oturmuyor Safiye ile Faik’de. Çünkü burada “erkek tarafı” nikâha hevesli ama “kız tarafı” baba travması nedeniyle evlenmek istemiyor.O zaman belki de “hugbuddy” (sarılma arkadaşı) Safiye ile Faik. Yani gündüzleri normal arkadaşmış gibi takılan ama geceleri kaşık pozisyonu alıp birlikte uyuyan çiftler…Cinselliğin değil, şefkatin ön planda olduğu ilişkiler bunlar.Evet, Safiye ile Faik ilk bakışta “hugbuddy”yi de andırıyorlar ama çok yakın zamanda bir kriz yaşadılar. Başka bir ilişki türünü de içeriyor bu kriz. Gelin, birlikte bakalım…Seni ben yarattım, şu küçük dağları da…Katıldığı bir programda Faik Öztürk’ün eski bir sözünün hatırlatılması üzerine esti gürledi Safiye Soyman:“Onu kim meşhur etti? Ben meşhur ettim. Ben olmasam o biter. Onu ben yarattım. Ben varsam Faik var…”Gören görmeyen de Safiye gazino patronu, Faik de Gönül Yazar’ın gençliği diyecek… Nasıl bir patron ağzı, nasıl bir üstten bakış. Bu haliyle de “Joe Sendromu”nu anımsatıyor ilişkileri. Yani her iki tarafın da meşhur olduğu ama taraflardan birinin ağır basıp, diğerini eziklediği ilişki. Taylor Swift ile Joe Alwyn çifti gibi. Safiye’nin kullandığı bu dil, Joe Sendromu’nun anayasası gibi.Neyse ki Faik son anda ustaca ‘u dönüşü’ yapmayı bildi:“Safiye Hanım sayesinde şöhret oldum, tanındım ama bunun şımarıklığını hiç yaşamadım. Yolda kim görse boynuma sarılıyor. Ben halktan bir insanım. 25 yılda hiçbir zaman Safiye Hanım’ın boynunu öne düşürecek saygısızlığım ve sevgisizliğim olmadı…”Ha burada artık “Joe” falan değil, doğrudan “Stockholm Sendromu” devreye giriyor. Yani kişinin, kendisini esir alan kişiye karşı sempati ve aşk beslemeye başlaması…Batılı anlamda bakarsak “Seni ben yarattım” diyen kişiye “Evet, sen yarattın” diye cevap vermek, tam bir “celladına âşık olma” durumu aslında.Ama Batılıların şapa oturduğu nokta da burası. Onların envai çeşit ilişki isimleri varsa bizim de ilişkinin alt dalları konusunda ‘vokabüler’imiz hayli geniş.Safiye ile Faik’in ilişkisi hugbuddy’ye de giriyor, situationship’e de, Stockholm Sendromuna da. Fakat biz genel bir isim koyup geçmiyoruz işte.Onun da derecelerine göre ayrı ayrı sıfatları var bu topraklarda.O sıfatlar ki “hanımköylü”den başlar, “kılıbık”a kadar çıkar.Sonuç mu? Östrojen hep haklıdır, ne kadar erken kabul edersen, o kadar az canın yanar.
Source: Savaş Özbey
Destekliyorum sağlık serbest bölgesi iyi fikir
“Sağlık Serbest Bölgesi” diye bir proje konuşuluyor.Hani şu yıllardır gündeme gelip bir türlü hayata geçirilemeyen projelerden biri.Hatırlayanlar vardır. 2010 yılında dönemin Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, bu projeyi masaya koymuştu. Yasa çıkarıldı, yönetmelikler hazırlandı ama istenilen sonuçlar alınamadı.Şimdi, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi’nde Uzm. Dr. Atilla Ayral ve ekibi bu projeyi yeniden gündeme taşıdı. Ama bu sefer iş biraz daha farklı. “Hadi yapalım” demiyorlar. Önce İzmir sağlık sektörü ne düşünüyor, onu anlamaya çalışıyorlar. Çünkü her şeyden önce şu soruya net bir cevap lazım.Gerçekten böyle bir şeye ihtiyaç var mı?Bakın, bu işin bir benzeri 2023 yılında İstanbul’da yapılmıştı. Dr. Cemal Yılmaz, 518 kişiyle anket yaptı. Katılımcıların yüzde 59’u “Evet, ihtiyaç var” dedi. Ama 37.7’si tereddütlüydü.Dr. Ayral ise İzmir için özel bir modelden bahsediyor. “Her yere aynı projeyi uygulamayın” diyor.Haklı mı? Evet, çünkü İzmir başka bir şehir. Kendine has bir ruhu var. Belki büyük bir serbest bölge yerine, küçük ölçekli kümelenmeler daha mantıklı olabilir. Böylece hem yatırım riski azalır, hem de iş daha pratik hale gelir.Ama burada asıl soru şu: Kamu bu işin neresinde olacak?Dubai yaptıysa nasıl yaptı? Devlet vardı.Çin yaptıysa nasıl yaptı? Devlet vardı.Güney Kore yaptıysa? Evet, yine devlet vardı.Hindistan yaptı mı? Yaptı. Ama devlet geri planda kalınca proje çöktü.Yani bu işler öyle, “Hadi yapalım” demekle olmuyor. Planlama, kamu desteği, özel sektörle sıkı işbirliği lazım.Bir de işin etik tarafı var. Dr. Ayral da zaten bu riskleri masaya yatırıyor.Dr. Ayral’ın yanı sıra Prof. Dr. Hüseyin Can, Doç. Dr. Esra Meltem Koç ve Dr. Cemal Yılmaz da projenin içinde…Atilla Ayral diyor ki:“Şayet sektör böyle bir projeye ihtiyaç var derse o zaman İzmir SASEB modelini geliştirmek için kolları sıvayacağız.Geleneksel patojen odaklı yaklaşım yerine tedavi hizmetlerinin bütüncül bir yaklaşımla yapılması, tamamlayıcı tıp seçeneklerinin bulunması, güçlü deneysel laboratuvarlar ve Ar-Ge merkezlerinin kurulması, kanser, organ nakli, robotik cerrahi ve kök hücre nakli gibi ileri teknolojili tedavilerin sunulması da sorular arasında yer alacak.”Nisan, mayıs gibi bu çalışmanın raporu açıklanacak.O zamana kadar şunu soralım:İzmir bu projeyle sağlık turizminde bir yıldız olabilir mi?Şurası kesin…Eğer doğru yapılırsa, İzmir bu işten karlı çıkar. Bir kemanın susturulduğu yerde BAZI sessizlikler vardır, insanın içine işleyen. Laçin Akyol’un kemanından yükselen melodiler gibi… Oysa o daha 18’indeydi. Hayatının baharında, İsviçre’den taşıdığı müzik dolu umutlarıyla geleceğe yürüyordu. Mersin’in bir yolunda, Laçin’in hayalleri de durdu. O keman artık çalmıyor.Laçin bir istisna değil. Türkiye’nin yollarında nice genç, nice yetenek, nice umut, bir daha asla geri dönemeyecek şekilde yitip gitti. Hep aynı hikâye; bir anlık dikkatsizlik, hız tutkusu, ihmaller zinciri… Her defasında aynı acı cümleler dökülüyor dudaklardan; “Bir daha olmasın.” Ama oluyor. Ve biz yine o tanıdık sessizliğe gömülüyoruz.Laçin’in organları başka bedenlerde yaşamaya devam edecek. Belki bir başka gencin gözlerinde onun ışığı göreceğiz, belki bir başkasının kalbi onun ritmiyle atacak. Ama o kemanın tınısı, o sahnede yükselmesi gereken melodiler… Artık yok.Şimdi bize sorulması gereken tek bir soru kalıyor. Bu sessizlikten bir ders çıkaracak mıyız? Yoksa, yine sadece üzülüp, unutup, sıradaki haberi beklemekle mi yetineceğiz?Her kayıp bir melodiyi susturuyor. Ve biz, her susturulan melodide biraz daha eksiliyoruz. Bu kadar gerginlik yeter SABAH bir bakıyorsunuz, ülkede bambaşka bir gündem var. Akşam saatlerinde ise her şey ters yüz olmuş, yeni bir tartışmanın tam ortasındayız. Siyasetin dili keskinleşmiş, her köşe başında farklı bir gerilim. “Nereye koşuyoruz?” diye sormadan edemiyor insan.Siyasette zaten bir süredir tansiyon yüksek. Liderler konuşuyor, kitleler geriliyor. Ama sadece meclis kürsüsünden taşmıyor bu dil. Sokakta, evde, sosyal medyada… Herkes birbiriyle kavga eder hale geldi.Spor? Eskiden insanların bir nebze nefes aldığı, kafa dağıttığı bir alandı. Ama şimdi; hakem kararları, taraftar kavgaları, yöneticilerin açıklamaları… Spor müsabakaları bile artık birer psikolojik savaş alanına döndü.Peki, insanlar bu atmosferde nereye tutunacak?Hayatın yükü zaten ağır. İnsanlar nefes almak için spora, sanata, kültüre yöneliyor. Ama orada da aynı tansiyon, aynı gerginlik. Türkiye bir gerginlik sarmalına girdi ve kimse bu düğümü çözmek için adım atmıyor.Peki çözüm?Toplumun tansiyonunu düşürmek, yine liderlerin, siyasetin elinde. Daha fazla kavga değil, daha fazla empati. Bu ülkenin gerçek gündemi artık tartışmaların, kavgaların gölgesinde kaybolmamalı.Türkiye’nin gündemi siyaset değil, ekonomi, eğitim olmalı. Sosyal medya detoksundayım ARADA sosyal medya detoksu yapıyorum; o kadar iyi geliyor ki… Yine öyle bir dönemdeyim.Siz de yapın; inanın hiçbir şey kaybetmezsiniz.Çünkü aslında farkında olmadan kazandığınız şey çok daha büyük.Sosyal medya bize sürekli, “bir şeyleri kaçırıyorsun” duygusunu pompalıyor. Ama inanın, ekrana bakmadığınızda kaçırdığınız hiçbir şey yok. Çünkü o tweet’ler, o Instagram hikâyeleri… Hepsi saniyelik. Geçici. Oysa, gözünüzü o ekrandan kaldırdığınızda fark ediyorsunuz ki hayat, ekranın dışında akıyor. Ben detoks dönemlerimde şunu fark ediyorum. İnsanlar sürekli birbirini dinlemek yerine cevap vermek için bekliyor. Oysa biraz sessizlik, biraz mesafe, biraz kendi düşüncelerini dinlemek…İşte asıl ihtiyaç duyduğumuz bu.
Source: Deniz Si̇pahi̇
Hamas”tan ateşkes açıklaması: Anlaşmaya bağlıyız ancak…
Hamas”tan yapılan açıklamada, “ABD Başkanı Donald Trump”ın, yeniden inşa bahanesiyle Filistin halkının Gazze”den sürülmesiyle ilgili açıklamaları” reddedildi.Açıklamada, Trump”ın söylemleri, “Filistin davasını tasfiye etmek ve Filistinlilerin sabit ulusal haklarını inkar etmek amacıyla yapılan ırkçı ve etnik temizlik çağrısı” olarak nitelendirildi.”Halkımızı Gazze”den yerinden etme planı başarıya ulaşmayacak.” ifadesi kullanılan açıklamada, Filistin halkının sürgün edilmesine yönelik planların birlik olan Filistin, Arap ve İslam dünyasının tutumuyla karşılaşacağı aktarıldı.Açıklamada, “Gazze”deki yüce halkımız bombardıman ve saldırganlığa karşı kararlı bir şekilde durmuştur ve kendi topraklarında sabit kalacaktır. Yerinden edilmeye ve göçe zorlanmaya yönelik tüm planlar başarısız olacaktır.” ifadelerine yer verildi.Gazze halkının yerinden edilme söylemlerine ilişkin, “İşgalci İsrail, saldırılar ve katliamlarla başaramadığını, tasfiye ve yerinden etme planlarıyla da başaramayacak.” değerlendirmesinde bulunuldu.Hamas”ın İsrail ile yapılan ateşkes anlaşmasına bağlı olduğu vurgulanan açıklamada, “Sorumluluklarını yerine getirmeyen işgalci İsrail”dir, herhangi bir karmaşadan ve gecikmeden İsrail sorumludur.” ifadesi kullanıldı.ABD Başkanı Trump, Ürdün Kralı Abdullah ile görüşmesinde “Gazze”yi devralacaklarını ve buranın ABD”nin yetkisinde olacağını” ifade etmiş, Abdullah ise başta Mısır ve Suudi Arabistan olmak üzere Arap ülkelerinin bir araya gelerek sürece ilişkin görüşmeler yapacaklarını ve bu görüşmelerin sonucunun beklenmesi gerektiğini söylemişti.Hamas”ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde de 10 Şubat”ta yaptığı açıklamada, 15 Şubat”ta gerçekleştirilmesi beklenen esir takasının İsrail”in ateşkes anlaşmasındaki taahhütlerini yerine getirmediği gerekçesiyle askıya alındığını bildirmişti.Hamas”ın yaptığı açıklamada da askıya alma kararının esir takasından 5 gün önce duyurulduğu, böylece arabulucu ülkelere İsrail”e ateşkes maddelerine bağlı kalmasını sağlayacak baskıyı kurma fırsatı verildiği belirtilmişti.Netanyahu ise “Eğer Hamas esirlerimizi cumartesi öğleye kadar serbest bırakmazsa, ateşkes sona erecek ve İsrail şiddetli saldırılarına yeniden başlayacak ve Hamas sonunda yenilene kadar devam edecek.” ifadelerini kullanmıştı.07.14 Yurtdışı Filistinliler Halk Kongresi, 14 Şubat Cuma gününün Filistin davasını tasfiye etmeyi ve Gazze Şeridi”ni ele geçirmeyi amaçlayan “Amerikan-Siyonist planına karşı küresel öfke günü” olması çağrısında bulundu.06.16 Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi, Filistinlileri yerinden etmeden Gazze Şeridi”nin yeniden inşasına yönelik Arap-Mısır-Filistin planı olduğunu söyledi.04.58 Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Filistin”de barış çağrısında bulunarak saldırıların son bulmasını istedi.04.49 ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, ABD olarak “Hamas”ın bir daha Gazze”yi asla yönetmemesi gerektiğini” düşündüklerini belirtti.04.19 Mısır”ın Kuzey Sina Valisi Halid Mucavir, Türkiye”nin Gazze Şeridi”ne yardım etme ve Filistin davasına destek olma konusunda oynadığı önemli rolden övgüyle söz etti.03.21 İsrail ordusu tarafından alıkonulan Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Kemal Advan Hastanesi Müdürü Dr. Hüsam Ebu Safiyye”nin sağlık durumunun iyi olduğu bildirildi.02.33 Gazze Şeridi”nde esir tutulan bir İsraillinin kardeşi olan Dany Elgart, ABD Başkanı Donald Trump”ın Hamas”ı değil, ateşkes ve esir değişimi anlaşmasını ihlal eden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu”yu “kıyametle” tehdit etmesi gerektiğini belirtti.01.38 Hamas, İsrail ile yapılan Gazze”de ateşkes ve esir takası anlaşmasına bağlı olduklarını ancak Tel Aviv yönetiminin sorumluluklarını yerine getirmediğini ve her türlü gecikmeden İsrail”in sorumlu olduğunu duyurdu.00.53 Filistin hükümeti, Gazze Şeridi”nde barınaklar kurmaya, bölgeye ilaç göndermeye ve İsrail”in 15 aydan fazla süren saldırılarının yol açtığı zararı değerlendirmek üzere yüzlerce mühendis görevlendirmeye başladığını duyurdu.00.30 Birleşmiş Milletler (BM) raportörleri, ABD Başkanı Donald Trump”ın Filistinlileri yerinden etme ve Gazze Şeridi”ni “devralma” planını kınayarak, bu önerinin uluslararası düzenin temel kurallarını yıkacağı konusunda uyarıda bulundu.00.04 İsrail ordusu, Gazze Şeridi”ndeki ateşkesi ihlal ederek güneydeki Han Yunus kentinde Filistinlilere ait bazı evlere ve arazilere doğru ateş açtı.00.00 Ürdün Kralı 2. Abdullah, ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesine dair yaptığı değerlendirmede, “Ürdün”ün, Gazze ve Batı Şeria”daki Filistinlilerin yerlerinden edilmesine karşı kararlı tutumunu yineledim.” ifadesini kullandı.
Source: Www.star.com.tr
Sibel Eraslan yazdı… TRUMP: “Örtbas edilemez çirkinlik”
Gazze”nin işgalinin 2. yılındayız. Onurlarından, ülkelerinden, şahsiyetlerinden taviz vermeyen Gazzeliler, sadece İsrail”e değil tüm dünyaya karşı insanlık savaşını vermeye devam ediyorlar. Geçen hafta bu destansı mücahedenin kurduğu yeni kavramsallaşmaların arasından “mahcubiyet””i anlatmaya çalışmıştık. Mahcubiyet, Gazzelilerin maruz kaldığı hukuksuzluk karşısında insanlık aleminin derinden duyduğu vicdani bir titreme olarak, dünyada kalbi ve ruhu olanları ayağa kaldırmıştı. Yeni bir cephe kurulmuştu, mazlum Gazze”nin yanında ve zalim İsrail”in karşısında: İnsanlık Cephesi…ABD Başkanı Trump”ın seçilir seçilmez gözlerini Gazze topraklarına dikip; burada yapılacak yeni oteller zincirinden bahsetmesi, işgali bizlerden sonra kayda geçirecekler veya anımsayacaklar için yeni bir kavramı daha ele almamızı gerektirdi: “”Örtbas edilemez çirkinlik”İnsanlık tarihinde güzellik ve çirkinlik tartışması, insanla akran, kadim bir tartışmadır. Lakin, hukuk felsefesinin özellikle iki büyük dünya savaşının ardından sonra temellendirmeye çalıştığı güzellik; iyilik ve adaletin yakınına yönelmiş, bunun tam aksi şekilde çirkinlik ise, kötülük ve adaletsizlik tarafında kendini tamamlama yoluna gitmiştir.İslam felsefesinde de “hasene” kelimesi her türlü iyilik ve güzelliği ifade ederken, “seyyie” kelimesi bütün kötülük ve çirkinlikleri kapsar. Dikkat ederseniz, güzellik iyilikle, kötülükse çirkinlikle birlikte kavramsallaşıyor bizde…Günümüzde yaygın güzellik/çirkinlik dilemması ise daha çok bedensel imajlar, modüler benzeşimler, moda trendleri üzerinden konuşulmaktadır. Ruhunu inkar eden ve kalbinin yerini kaybetmiş günümüz insanı, ne yazık ki küresel ve medyatik bu ağır baskıların altında adeta şapşala dönmüştür. Oysa tedavüle sokulan günümüz güzellik algısı çoğu kez seçkinciliğe, amir olmaya, ölümcül imkansızlıklara işaret eder. Yine tedavüle sokulan çirkinlikse, ne yazık ki pek çok kez ırkçılığın, ayrımcılığın kökeni olmaktadır.Biz bu şapşallığın, siyaset alanındaki karşılığı olarak ABD Başkanı Trump”ı ve saçma sapan salvolarını zikredebiliriz örnek olarak. Güç ve gövde gösterisini temel politika zanneden, vahşeti, yağmayı, ülke çalmayı, fütursuzca kendi hakkı zanneden bir çirkinlik abidesi. Üstelik bunu örtbas etmek için hiçbir sofistike sebebin ardına da sığınmıyor.Trump”ın Gazze aleyhine söylediği cümle, pervasız bir kötülüktür.Ve her kötülük gibi, çirkindir!Yerle bir edilmiş, hastaneleri, camileri, kiliseleri, yetimhaneleri arasında, bebek, ihtiyar, kadın, engelli demeden imha edilen Gazzeliler, bugün insani onurun, özgürlüğe düşkünlüğün, bağımsızlığa ve varoluşa olan inançlarını yitirmemenin yeryüzündeki son temsilcileridir… İnsanlık, Gazzelilerin yanındadır.Dolayısıyla asıl meydan okuma; Trump”ın değil, şeref sahibi Gazzelilerindir. Çirkinlik güzelliğe, kötülük iyiliğe asla galip gelemez. Çünkü asli olan iyilik ve güzelliktir. Dolayısıyla Gazze halkı tarihe “galip” olarak geçerken, İsrail ve ABD yöneticileri “çirkin” olarak geçeceklerdir.
Source: Sibel Eraslan
Mustafa Sabri Beşer yazdı: Acun Ilıcalı, mutlu musun?
Birisi “inanç değerlerine” meydan okur, diğeri bel altı ve kaba ifadelerle güya “mizah” yapar, bir başkası “Allah ile istihza etmeyi” meziyet sanır, öteki ise “Bi ağzını diktir de git abi!” gibi tuhaf şarkılarla popülarite avındadır.Hepsini ortak bir paydada birleştiren şey ise, genç dimağları kendi bayağı içerikleriyle oyalayıp toplumsal değerlerimizi hiçe saymalarıdır.Bu kervanın yol göstereni de Acun Ilıcalı…Milyonlar, reyting hırsı adına, “çatışma, dedikodu, cinsel gönderme, küfürlü espri” gibi unsurlarla bezenmiş yapımların peşine taktırılıyor!Ve sormak zorunda hissediyorum: Acun Ilıcalı, Turabi, Aleyna Tilki, Hasan Can Kaya gibi şahısları kitlelerin huzuruna çıkarmakla mutlu musun?En azından temel seviyede “inançlı” olduğunu beyan ettiğin bilinirken, bu isimlerin topluluk önünde sergilediği hâller karşısında vicdanın sızlıyor mu? Ahirette bu veballe karşılaşacağını düşünüyor musun?İbn Haldun”a atfedilen “Coğrafya kaderdir” sözü dilimize pelesenk olmuşsa da göz ardı ettiğimiz asıl husus, bir toplumun ruhunu temelde biçimlendiren unsurun “sosyoloji” olduğudur.Zira bir toplumun kültürü, inanç sistemi, ahlaki kaideleri… bunların hepsi sosyolojik etmenlerdir.Tarihte topluca helake uğramış kavimler incelendiğinde, benzer bir noktaya varılır: Ahlak kuralları devre dışı kalır, doğruluk ve hakikat değersizleşir, sapkınlık “normal” kabul edilir. Ve “helak” gelip kapıyı çalar.”Bir toplum kendisini değiştirmedikçe, o toplumu değiştirmeyiz.””Eğer bir toplum, kötülükte ısrar ederek kendini ıslah etmezse, Biz onların yerine bir başka topluluk getiririz.” gibi ilahi beyanlar, net bir uyarı taşır!Bu uyarı, toplumsal sosyolojide iyileşme gerçekleşmezse sonucun mutlak olduğunun habercisidir.Öyleyse bir milletin sonunu getirebilecek en büyük tahrip gücü, onun kendi bozulmuş sosyolojik yapısından neşet eder.Parlak ışıklar, reyting sevdası, “eğlence” perdesi altında faziletleri ayaklar altına alma alışkanlığı… Bunlar, bir ulusun istikbalini tehdit etmeye ziyadesiyle kâfi gelir.Ve “Kültür Endüstrisi” sahne alır; içi boş figürleri ve sansasyon yüklü programları birer paket hâlinde geniş kitlelere pazarlayarak toplumun hafızasını şekillendirir. Müzik, televizyon, YouTube, çevrimiçi platformlar…Ahlaki endişe mi? O artık “reyting kazandırmıyor” diye bir kenara atılmıştır!Anomi zirveye varır; küfür, cinsiyetçi hakaretler ve kaba dil, “eğlencenin” olağan bir parçası gibi sunulur.Sosyologların “Ahlaki Panik” teorisi şu anki vaziyetimize işaret eder: Bir kesim “Bu gidiş nereye varacak?” diye feveran ederken, başkaları “Bırakın canım, bu özgürlüğün gereği!” diyerek belirsiz bir rüzgâra kendini kaptırır.Bu ayrışma da toplumu ortadan ikiye böler.Bauman”ın “Akışkan Modernlik” zamanını yaşıyoruz!Ve bu şahıslar toplumun belleğine “Eğlence insanları” diye kazınıyorlar ama gerçekte, toplumun sosyolojik dokusuna darbe vuran figürler olarak işlev görüyorlar.Tarihte bahsi geçen helak olmuş kavimlerin de ekonomisi canlı, eğlencesi bol, keyfi yerindeydi. Ama sonları hep felaket oldu.Çünkü toplumsal ahlak ve inanç bitmişti.Allah”la alay etme cüretinin bile “normal” addedildiği toplumlarda, hiçbir kudret “Bir dakika, nereye gidiyoruz?” diyemedi.Günümüzde de bizi aynı tehlike bekliyor! Yarın hangi yüzle “Bu hâle nasıl düştük?” diye hayıflanacağız?Bir toplum kendi değerlerine, ahlakına sahip çıkmaz, yozlaşmaya direnmezse, coğrafyası ne denli münbit olursa olsun, akıbeti helaktir.Tarih, ahlaksızlığı meşrulaştıran toplulukların hazin sonlarıyla doludur. Eğer aynı güzergâhta ilerlemekte kararlıysak, buyurun devam edelim.Ve fakat: “Bir toplum kendini değiştirmedikçe, Allah da onu değiştirmez!” bilelim.Yerimize bambaşka bir topluluk getirilir; “Acun Ilıcalı, mutlu musun?” sorusunun da cevabının da bir hükmü kalmaz; tarih bizden geriye sadece ibret sahneleri bırakır.
Source: Mustafa Sabri̇ Beşer
Eylem Tok ve oğlunun iadesi sonrası baba Özer Aci: “Havaalanında karşılayacağım”
ABD’de mahkeme, Timur Cihantimur ve Eylem Tok”un iadesine karar vermesinin ardından Oğuz Murat Aci”nin babasından ilk açıklama geldi.
Özer Aci, “Kelepçeli gelmeyin dedim kelepçeyi tercih ettiler. Şimdi tıpış tıpış gelecekler. Havaalanında karşılayacağım” dedi.
Timur Cihantimur, İstanbul”da ehliyetsiz kullandığı araçla Oğuz Murat Aci”nin ölümüne neden olmuştu.
“Yüreğimize su serpildi”
Oğuz Murat Aci”nin acılı babası Özer Aci anne ve oğlunun Türkiye”ye iade kararının yüreklerine su serptiğini ifade etti:
“Davama inanmıştım. Bu inancımın sonucu mücadele ettim, çaba gösterdim, uyumadım, uykusuz kaldım. Davam için ne gerekiyorsa yaptım. Bu hala başlangıç.
Ben sürekli Eylem Tok eli kelepçeli gelme dedim ama o eli kelepçeli gelmeyi tercih etti. Paşa gönlü bilir. Onlar zannetti ki kaçarım ABD”ye param var, izimi kaybettiririm. Vicdanı içeriden kemiriyor ve kemirmeye devam ediyor. Pırıl pırıl çocuk yetiştiriyor, şimdi tıpış tıpış Türk adaletine teslim edecek.
Beni köyde oturan, yalnız, gariban zamanla unutacak biri sandılar. Tam 1 yıl oldu. Ne oldu? Adalet Bakanlığı aradı, Türkiye’ye iade edileceklerini söyledi.
Önümüzde 1-2 ay daha var. Dört gözle bekliyor olacağım, havalimanında karşılayacağım. Yüreğimize su serpildi. Hani insan düşer, yorulur bir enerjiye ihtiyacı olur ya, işte bu benim enerjim. Tam yere düşerken kalktım ayağa, mücadeleye dimdik devam ediyorum. Sizler, devletimiz, siyasiler ve Adalet Bakanımız sayesinde mücadeleye devam ediyorum. Yalnız değilim, rüzgar önümden değil arkamdan esti. Onların yaptığı yanına kâr kalmadı, kalmayacak.
” 1 yıl geçmesine rağmen aynı noktadayız”
Özer Aci, örnek bir karar beklediklerini kaydederek, açıklamalarına şöyle devam etti:
İnşallah Türk Adaleti örnek bir karar verir. Böyle insanlar vurup kaza yapıp kaçmazlar, kaçamazlar. Ben bu yaşta evlat kaybetmeyi hayal etmedim ama onlar da 17 yaşındaki çocuk 1 sene ABD gibi yerde hapiste kalacak diye hayal etmediler. İlahi adalet budur.
Sen birine vurup öldürürsün ama o insanın da annesi, babası, evladı var. Annelik içgüdüsü yaparsın ama arabaya bindirip çocuğunu bizim çocuklarımıza da annelik yapsaydın ne olurdu? Ne kaybederdin? Bana göre diri diri kendi çocuğunu öldürdü. Bu olaya gelince yüreğimize su serpildi ama yaramız iyileşti mi? Hayır. Bu kolay bir şey değil. 1 yıl geçmesine rağmen aynı noktadayız, aynı durumdayız. Hak yerini, adalet yerini bulana kadar değişen bir şey olmayacak. Çalışacağım, çabalayacağım bunların yüreğime su serpilinceye kadar en yüksek cezaları almaları için uğraşacağım.”
“Her suçlu annesi tarafından kaçırılıyor mu?”
Özer Aci, Timur Cihantimur ve Eylem Tok”un sekiz aydır hapiste olduklarını da hatırlattı:
“Yalnız değilim acımı acısı yapan binlerce yürek var. Eylem Tok”u da katil çocuğunu da hep böyle basın aracılığıyla gördük. Bir insan böyle bir kötülüğü evladına nasıl yapar? Bu nasıl bir anne ki hem benim evladıma hem kendi evladına kötülük yapıyor? Gördüğüm zaman bunu kendisine soracağım. Böyle mi annelik oluyor? Her suçlu annesi tarafından kaçırılıyor mu? Bu mu gerekiyor? Neden kaçtı bunu kendisine sormam lazım? Burada Eylem Tok”un akrabaları yok mu? Eşinden ayrılmış doktor bozuntusu aramıyor beni ama aileden de kimse aramıyor.”
Bizim buna ihtiyacımız yok ama devlet devletten özür diliyor. Ne oldu paraları vardı? Milyon dolarlar harcayıp oradan oraya kaçtılar. Ellerine ne geçti sıfır. 8 aydır hapisteler.”
“Hala paradan bahsediyorlar”
Özer Aci, Eylem Tok ve Timur Cihantimur”un iadelerinin iki ay sürebileceğini ifade ederek, sözlerini şöyle noktaladı:
Bakan Bey ile görüştüm 2 ay daha sürecek, 10 aydır ABD gibi yerde hapisteler. Size dünyayı dar edeceğim, Fizan”a da gitseniz arkanızdan geleceğim dedim. Benim pasif sandılar.
Buradan doktor beye de sesleniyorum, beni pasif sanma doktor bey. Benim senin kadar param yok ama acımı acısı sayan binlerce insan var. Ben yüzüne karşı da “Sen yanlış yapmışsın doktor bey” dedim. Bu maddiyatla maneviyatın savaşına döndü. Hala paradan bahsediyorlar. Bakalım parasının gücü nereye yetecek. Bunu zaman gösterecek. İstanbul”u bana verse oğlum geri gelecek mi? Bedel diyorsa şimdi oğluna bedel biçsin ben o parayı vereceğim.”
Source: Dünya Gazetesi
Habur”da “karınca” olmak
Irak T�rkiye hatt�nda �kar�nca” i�i son zamanlarda bir hayli yayg�nla�m��. Eskiden sadece s�n�ra yak�n Silopi ve Cizreliler bu i�i yaparken, halihaz�rda b�t�n b�lgeye yay�lm��. Hatta baz� �ehirlerden bunun i�in hususi otob�sler kald�r�l�yor. Bir kar�nca ayda ortalama 10-15 defa s�n�rdan girip ��k�yor.
Prof. Dr. Mustafa �zt�rk / Mardin Artuklu �niversitesi
Mardin”den Erbil”e hareket eden otob�steki yerimi alm��t�m ve ak�am�n erken saatlerindeki ilk karanl�kta epeyce yol alm��t�k. K�z�ltepe, Nusaybin, Cizre, Silopi ve daha birka� g�zerg�hta rutin yolcu indir bindir i�leminden sonra nihayet Habur G�mr�k Kap�s�na vard�k. Uzun s�ren valiz ve pasaport kontrol�nden sonra bu sefer de Irak taraf�ndaki �brahim Halil Kap�s�nda ayn� i�lemlerden ge�tik. �ki s�n�rdaki �ile dolu kuyruklar, normalde 7 saat olan yolu 11 saate ��karm��t�. Neyse ki g�zel bir sabah�n ilk ���klar�yla Erbil”e vararak �nceden ay�rtt���m otele yerle�tim. Biraz oyalanman�n ard�ndan ilk i�im, kendimi �ehir merkezine atmak oldu.
Orta Do�u”nun y�kselen y�ld�z� Erbil
Tarihi ge�mi�i 6 bin y�l kadar gerilere uzanan ve Irak K�rdistan B�lgesel Y�netiminin ba�kenti olan Erbil, Orta Do�u”nun reva� g�ren ticaret ve al��veri� merkezlerinden biri. B�lgede ya�anabilecek en iyi kentler aras�nda g�sterilen Erbil”in adeta kalbindeki Erbil Kalesi, �ehrin en �ok ilgi g�ren mek�nlar�ndan. UNESCO k�lt�r miras� listesindeki kale, ziyaret�ilerin g�rmeden gitmedi�i, �ehrin simge mek�nlar�ndan biri.
Erbil Kalesinin hemen kar��s�ndaki Kayseri �ar��s�, �ehrin en renkli, en i�lek noktas�. Osmanl�”dan kalan �ar��, 200 y�ll�k bir maziye sahip. �stanbul”daki Kapal� �ar��”y� �a�r��t�ran bu �ar��; geleneksel k�yafetler, kuma�lar, kuruyemi�, �erbet ve hediyelik e�ya gibi t�rl� �r�nlerin sat�ld��� 600″den fazla d�kkan�n yan� s�ra dip dibe s�ral� kuyumcular�n yeg�ne adresi.
Modern ya�am�n b�t�n izlerini yans�tan ���lt�l� al��veri� merkezleri, �ehir heng�mesinin biraz uza��nda etraf� kal�n duvarlarla �r�lm�� siteler i�inde in�� edilmi� milyon dolarl�k malik�neler, geni� ve ferah caddeler, t�k�r t�k�r i�leyen ekonomik ve sosyal ya�am Erbil”in modern y�z�n� d��a vuruyor. Buna mukabil ekonomik darbo�az ve siyasi belirsizlikler sarmal�nda sade ya�amlar s�ren halk y���nlar�n�n varl��� ise tipik bir Orta Do�u �ehrinin rutin paradokslar�n� bar�nd�r�yor.
Politikaya duyars�zla�m�� bir halk
K�rtler, politik geli�melere �ok duyarl� bir halk olarak tarif edilir. Bu genelleme, hangi co�rafyada, hangi aidiyetle ya�arsa ya�as�n K�rtlerin geneli i�in yap�l�r. Bah�eli”nin, �calan”�n mecliste konu�mas�n� sal�k veren konu�mas�n�n yan� s�ra Suriye”de ortaya ��kan son tabloda K�rtlerin durumunun nas�l bir yere evrilece�i konusunda Erbil”de bir heyecan g�rmedim. Toplumun ortalamas�n� yans�tt���n� d���nd���m esnaf, memur, i��i, ��renci ve tan�d���m baz� akademisyenlerle yapt���m g�r��melerden sonra bu kanaat has�l oldu bende. Oysa aksini bekliyordum.
Normal �artlarda, iki ayr� �lkede K�rtlerin gelece�ini do�rudan ilgilendiren son geli�meler kar��s�nda, Erbil soka��n�n y�ksek bir duyarl�l�k g�stermesi, geli�melere kulak kesilmesi, iyi k�t� bir fikir serd etmesi beklenirken ne olmu�tu da insanlar b�yle kap� duvar kesilmi�lerdi? �ok ge�meden anlayacakt�m ki; d�zenli �denmeyen maa�lar ve her ge�en g�n biraz daha zorla�an ekonomik �artlar; yani mutfakta do�ru d�zg�n kaynamayan tencere, b�t�n bunlara neden olmu�tu. Halk�n politik duyarl�l���n� k�relten sebeplerden birisinin de KDP ve KYB aras�ndaki �eki�meler oldu�unu g�zledim.
T�rkiye”ye olan ilgi olduk�a y�ksek. Biz i�lerimizi K�rt�e konu�arak halledebiliyor olsak da T�rkiye”den geldi�imizi anlay�nca �� be� c�mle T�rk�e konu�madan edemeyen insanlarla kar��la�t�m. Her k��eden T�rk�e m�zik seslerini duymak m�mk�n. T�rkiye”yi en az bir kere ziyaret etmi� �ok insan var Erbil sokaklar�nda.
Habur s�n�r kap�s�nda “kar�nca” olmak
D�n�� i�in Erbil otob�s terminaline vard���mda, iki ayr� s�n�r kap�s�nda �ekece�imi tahmin etti�im kuyruk i�kenceleri �imdiden g�z�mde b�y�yordu. Bunda yan�lmayacakt�m da. Neyse ki Irak taraf�nda �ok bekletmediler. Fakat T�rkiye”ye ge�i�te kontroller �ok uzun s�r�yordu. Belirlenen kotadaki e�ya ge�i�lerini �nlemek amac�yla, otob�sler ve yolcular �ok s�k� kontrollerden ge�iriliyordu. �nsanlar, Irak taraf�nda daha ucuz olan telefon, �ay ve sigara gibi �r�nleri getiriyor, bunlar� T�rkiye”de d���k bir karla sat�yorlard�.
Yurtd���ndan e�ya getirip T�rkiye”de sat�yor olmak, ekonomik d�ng�n�n en garip ticar� faaliyetlerinden biri olmal�. Getirilen �r�nlerin pek �o�u asl�nda T�rkiye”de �retiliyor. Yani bir �r�n �nce Irak”a ihra� ediliyor, ard�ndan ayn� �r�n bu sefer kar�ncalar marifetiyle yine �retildi�i �lkeye ithal ediliyor.
Otob�s bagaj�ndan s�rtlad���m bavulumu kontrol cihaz�ndan ge�irdi�imde g�mr�k muhaf�zlar�, “Bavulunda ne var!” diye sordular. Tav�rlar� soru sormaktan �ok tepki i�eriyor gibiydi. Bavulu a��p g�sterdi�imde, bunun kulland���m diz�st� bilgisayar oldu�unu, telefon, �ay ve sigara gibi ba�ka e�yam olmad���n� anlamalar� uzun s�rmedi. Ye�il pasaportlu oldu�umu da g�r�nce ne i� yapt���m� sordular. Akademisyen oldu�umu s�yleyince biraz mahcup bir edayla “Hocam sorun yok, sizin kar�nca olabilece�inizi sand�k.” dediler.
Kar�nca m�? …
Habur G�mr�k Kap�s�nda kar�nca olmak? …
Eskiden ka�ak��, �imdi kar�nca
Asl�nda b�lgede ya�ayan biri olarak kar�ncan�n ne oldu�unu bilmiyor de�ildim. Sadece kar�nca oldu�umun san�lmas� bir an i�in ilgin� geldi. Eskiden ka�ak��l�k olarak an�lan bu ticaretin derin mazisi, Irak ve Suriye”nin bizden kopar�l�p araya s�n�rlar�n �izildi�i bir as�r �ncesine kadar gidiyor. Eski ka�ak��lar�n kat�r, e�ek ve atlarla hatta yaya olarak da�lar� ve may�nl� hudutlar� a�arak yapt�klar� ticaret, �imdi kar�nca ad� alt�nda, �a�a daha m�nasip �artlarda yap�l�yor. �llegal bir ge�im metodu olsa da, hem �imdi hem de ge�mi�te ama�, �� be� lokma ekmek paras� edinmekti. Arada bir fark var ki; eskiden e�ek ve kat�r s�rt�nda ka�ak��l�k yapanlar�n torunlar� o s�n�rlar� art�k pasaportlarla a��yor.
G�mr�k yetkilileri yolculuk yapt���m�z otob�ste ��phe unsuru tespit ettiklerinden olacak, otob�s� x-ray cihaz�na y�nlendirdiler. Bu, fazladan en az �� be� saat daha beklemek anlam�na geliyordu. �aresiz, bekleme b�l�m�ne ge�tik. Hem gelenlerin hem gidenlerin tela�l� kalabal���yla ana baba g�n� gibiydi ortal�k. K���n �etin so�u�u da i�in tuzu biberi oldu. Fakat s�z�ldaman�n bir manas� yoktu. Asl�nda i�ine d��t���m bu s�k�nt�l� durum, s�n�rdan g�n�birlik ge�ip duran kar�ncalar hakk�nda bilgi edinme f�rsat� sunmu�tu.
�zg�venli ko�u�turmalar�ndan ve �evreye vaziyet eden tav�rlar�ndan kimin kar�nca olabilece�ini kestirmek zor de�ildi. Az �tede bir bank�n etraf�nda k�melenmi�, kimi oturan kimi de ayakta bekleyen bir grup gen� dikkatimi �ekti. Yanlar�na sokulup okkal� bir selam verdim. �ncesinde uzaktan g�z g�ze gelerek birbirimizi s�zd���m�z gen�lerden birisi ba�ka bir kelam etmeme f�rsat b�rakmadan selam�m� al�p aya�a kalkt� ve yerini nazik�e bana verdi. Kendili�inden olu�an s�cak bir ortam vard�. Oturur oturmaz patavats�zca muhabbetin ortas�na dalarak “Gen�ler, siz kar�nca m�s�n�z?” dedim. Homurtulu bir g�l��le bir a��zdan “Evet kar�ncay�z abi.” diye cevap verdiler. Bu samimi ortam, hemen her �eyin sorulabilece�ine ve ayn� �ekilde her �eyin cevaplanaca��na i�aret ediyordu.
Kar�ncal���n detaylar�
Bana yerini veren gen�, yurtd���nda �niversite okumu�, diploma denklik sorunu ya�ad��� i�in kar�nca olmu�. �stelik Rus�a ve �ngilizce de biliyordu. Kendisi gibi �niversite okuyup atanamad��� i�in bu i�e girmi� �ok insan varm��. Bu tahsilli kar�nca, yapt�klar� i�in pek yasal olmad���n�, fakat b�lgenin ekonomisi biraz canlans�n diye nisbeten g�z yumuldu�unun fark�ndayd�.
Kar�ncalar, s�n�r� ge�tikten sonra s�n�r�n hemen dibindeki Zaho”da iniyorlar. Sigara, �ay, puro, i�ki gibi T�rkiye”den ucuz olan ne varsa al�p getiriyorlar. Giderken bo� olan valizler, d�n��te doldurulmu� oluyor. Getirilen her �r�n i�in bir kotas� var elbette. Mesela sigarada s�n�r �� karton, �ayda bir kilo. Fazlas�na el konuluyor. Telefon getirilecekse g�mr�k vergisi �demek laz�m. Bu y�zden sefere telefon olmadan ��k�l�yor. Oradan bir telefon al�nacak, kart tak�lacak ve normal telefon gibi g�mr�kten ge�irilecek. Sigara ve telefon b�y�k bir itinayla zulalan�r; ya� tenekesine, tabak aralar�na, mont kap��onuna, ara� stepnesine, valiz astar�na, �ikolata ve kahve kutular�na saklan�r. Tabi, tilki ne kadar hile bilirse kurt da o kadar yol bilir, derler. ��inde tecr�beli memurlar�n zulay� patlatmas� her zaman m�mk�n. Fakat kad�n kar�ncalar daha avantajl�. G�mr�kte bayan g�revli az oldu�undan daha rahat ge�iyorlar.
Kar�nca i�i son zamanlarda bir hayli yayg�nla�m��. Eskiden sadece s�n�ra yak�n Silopi ve Cizreliler bu i�i yaparken, halihaz�rda b�t�n b�lgeye yay�lm��. Hatta baz� �ehirlerden bunun i�in hususi otob�sler kald�r�l�yormu�. Bir kar�ncan�n ayda ortalama 10-15 defa s�n�rdan girip ��kt���n� ��reniyorum bu arada.
Duydu�um en ilgin� �ey “patron kar�nca” oldu. Me�er bu i�te de i��i-patron s�n�f� varm��. Irak”a gidip e�ya alacak paras� olmayanlar, tabir yerindeyse kiralan�yor. Patron olan, b�yle ki�ileri yevmiyeyle tutup e�ya getirtiyormu�. Yeme i�me de patrondan.
“Bu i�i onur duyarak yapm�yoruz”
C�mleler ne�e i�inde a��zlardan bir bir d�k�l�rken ilk kar�nca, ya�ad��� zorluklar� hat�rlay�p h�z�nlendi: Bu i�i onur duyarak yapm�yoruz abi! Bal�k istifi otob�slerde yolculuk yapt�klar�n�, onur k�r�c� muamelelere maruz kald�klar�n�, b�t�n mallar� kapt�r�p zarar etme riskiyle burun buruna olduklar�n�, pasaport s�ralar�nda, binlerce ki�i ve ara�la saatlerce, ba� d�nd�r�c� bir tela�la yaz�n kavurucu s�caklar�na ve k���n zemheri ayazlar�na g���s gerdiklerini uzun uzun anlatt�. Anla��lan o ki, ge�im belas� onlara kar�nca kadar bile de�erin verilmedi�i bu i�i yapt�r�yordu.
Sadece g�mr�k �al��anlar�ndan de�il normal halk taraf�ndan da horland�klar�n� i� ge�irerek belirttikten sonra �akayla kar���k ekliyor kar�ncalardan biri:
Bu uzun kuyruklar�n g�nah ke�isi olarak bizi g�r�yor herkes. Halbuki kar�ncalar, S�leyman Peygamber”in askerleri. Dokunulmas� ve zarar verilmesi en g�nah mahluklard�r kar�ncalar …
Source:
Ajanstan atıldı
Grammy Ödülleri nde eşi Binca Censori nin çıplak bir şekilde kendisine kırmızı halıda eşlik etmesiyle adından söz ettiren Kanye West, bu defa markası Yeezy nin çıkardığı Nazi amblemli tişörtlerle şimşekleri üzerine çekti. E-ticaret platformu, West in gamalı haç işaretli tişörtlerini satıştan kaldırdı. E-ticaret platformu üzerinde artık, West in tişörtlerinin satışını yapan sayfada, Bu mağaza kullanılamıyor mesajı yer alıyor. New York Post a konuşan West in yakın bir arkadaşı, eşi Bianca Censori de dâhil olmak üzere rapçinin yakın çevresindeki herkesin onun bu tişörtü satmasını engellemeye çalıştığını söyledi.Müzik menajeri Daniel McCartney de Nazi çıkışının ardından West i ajansından attığını açıkladı. McCartney Instagram açıklamasında, Hemen geçerli olmak üzere, ne benim ne de ajansım 33 & West in dayanamayacağı zararlı ve nefret dolu sözleri nedeniyle artık West i temsil etmiyorum dedi. BEN BİR NAZİYİM West, önceki gün X platformunda Nazi tişörtleri hakkında, Yıllardır bu tişörtü yapmak istiyordum. Şimdiye kadarki en büyük performans sanatı eserim demişti. West ayrıca, Hitler çok tazeydi. Ben bir Nazi yim. Hitler i seviyorum mesajlarını yayımlamıştı. West, Yahudi karşıtı mesajlarının ardından X hesabını kapattı. Kendisini Nazi olarak adlandıran ve Hitler e olan sevgisini ilan eden rapçi, 2022 de, Davut Yıldızı ile birleştirilmiş bir gamalı haç fotoğrafını yayınladıktan sonra X te engellenmişti. West in X hesabı birkaç ay sonra tekrar açılmıştı. Aynı yıl Gap ve Adidas, rapçi ve onun giyim tasarımcısıyla bağlarını kestiğini açıklamıştı.
Source: Habertürk