İçtenlik
Kişinin kendisiyle ve çevresiyle barışıklığı yaşam gücünün önde gelen öğesidir. Bireysel ve toplumsal sorunların ağırlığı altında sağlığını korumak güçlüğü zamanımızın gündeminde ön sıralarda yer almaktadır. Ekonomik, siyasal, öbür aile ve kişisel sorunlar yaşam yükünü yoğunlaştırmaktadır. Çağın evrensel sorunları da savaş başta olmak üzere açlık, hastalık ve yayılmacılıkla egemenlik kurma saplantıları değişik biçimlerde yıkımını sürdürmektedir.
Yaşamımızda önemli bir yeri olan gerçekçi davranışın bir türü olan “İçtenlik” sözcüğü, Arapça kökenli “Samimiyet” sözcüğünün özdilimizdeki karşılığıdır. Toplum yaşantısında tutum ve davranış özelliklerinde aranan yaklaşım sıcaklığı için gereken niteliği belirler. Kişisel ilişkilerin sağlıklı ve güvenilir olması için temel koşuldur. Yapaylık, gösteri, aldatma ve avutma amaçlı davranışları dışlayan, yakınlıkları kapsayan ve “gönülden” sözüyle nitelenen bir özverili ilişkidir.Özellikle siyasal alanda seçmenleri kendilerine çekmek ve bağlamak için izlenen yapaylıkların tersine içten gelerek, yürek sıcaklığıyla arkadaşlığın, dostluğun, kardeşliğin, yurttaşlığın mayasıdır.
Çıkar için, bir karşılık bekleyerek ya da geçici olarak gösterilen sözde yakınlıklar bir kişilik ve insanlık kanıtı olan gerçekçi ve içtenlikli tutum ve davranışların karşıtıdır. Günümüzde “Milliyetçiyim.-Özgürlükçüyüm.-Yurtseverim.-“diyen herkese inanmak ne kadar yanlış ise “Atatürkçüyüm” diyen herkesi ciddiye almak ne kadar yanılgı ise; “Hukuktan, adaletten yanayım,yolsuzluğa,kötülüğe,bağnazlığa karşıyım” diyen kimilerine inanıp güvenmek de o kadar yanlıştır.
Anayasa ve kimi yasalarda bulunan görev andlarını içenlerin andlarına bağlı kalmadıkları gözetilirse içtenlikli olmanın, nitelikli kişilik gereği olduğunda duraksanamaz. And ne kadar bağlayıcı ise sözler de o kadar gerçekçi olmalıdır. Birbirlerine çok ağır sözler söyleyen kimi siyasetçilerin şimdi birbirlerine dayanarak ancak ayakta durabilecekleri durumu, tam bir ibret tablosudur.Yalanı-dolanı ustalık saymak tam bir aymazlıktır.
Siyasette kabadayılık sökmüyor. Dış siyasette belki olanaklar ve savaş güçleri yönünden üstün olanların diklenmesi, direnmesi, bastırması bir süre geçerli olabiliyor ama özellikle iç siyasette böyle bir tutum yarar sağlamıyor.
Teknolojinin özel yaşamı tehdit ettiğ bir süreçteyiz. Güvenli olmayan bilgisayar ortamı, ulusal yapılar için tehlikeler taşımaktadır.Çevremizde savaş kıyımları sürerken ülkemizde içbarışı her zaman sağlıklı tutmak zorundayız.Yaşamı kanatmaktan ve karartmaktan kaçınalım.Boş sözleri, inanç sömürüsünü, siyasal abartıları ve aldatmaları kınayalım.
Source: Yekta Güngör Özden
İsrail ordusunda “Gazze” depremi! 170 bin asker başvurdu
Yedioth Ahronoth gazetesinin haberine göre, İsrail Savunma Bakanlığının bir buçuk ay önce askerlerin psikoterapi alması için başlattığı programa başvuruların sayısı 170 bine ulaştı.Haberde, Gazze Şeridi”ndeki saldırılara katılan pek çok yedek askerin psikolojik tedavi almak için arayışta olduğu ve terapi alabileceği psikolog bulmakta güçlük çektiği bildirildi.Bakanlığın askerlerin normal hayata dönüşünü kolaylaştırmak için başlatılan psikolojik destek programına yönelik yoğun talebi karşılamakta güçlük çektiği de aktarıldı.İsrail Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada ise geçen hafta 150 terapistin bakanlık bünyesindeki programa dahil edildiği belirtilirken, askerlerden gelen yoğun talebi karşılamak için uzaktan ve grup tedavileri başlatılması üzerine çalışma yapıldığı kaydedildi.İlk kez görüntülendiAracını Filistin”e destek veren göstericilerin üzerine sürdüSoykırımcı İsrail aylarca gizlediği yerleri açıkladı
Source: Www.star.com.tr
TMV, Belçika”ya göçün 60. yılı geride kalırken çok dillilik ve kültürel zenginliğin önemini vurguladı
Brüksel”deki TOBB ofisinde düzenlenen sempozyuma, Türkiye”nin Brüksel Büyükelçisi Bekir Uysal, dil terapistleri İsmigül Assenov ve Melanie Delaunay, Klinik Psikolog Neslihan Akyol, Çok dillilik uzmanı Laura Schenus, Liege Üniversitesi Dil Terapisi Bölüm Başkanı Prof. Comblain Annick ve Brüksel Çok Dillilik Konseyi Başkanı Prof. Dr. Philippe Van Parijs katıldı.
TMV Belçika Temsilcisi Büşra Doğan, açılış konuşmasında, TMV”nin Belçika”da Türk çocuklara hem eğitim aldıkları diller ve okuldaki branş derslerinde hem de ana dillerinin gelişimi konusunda destek sağladığını anlattı.
“Kurduğumuz güçlü ekiple yarının öğretmenlerini, avukatlarını belki de bizlerin yerini alacak temsilcilerini sağlam adımlarla geleceğe hazırlıyoruz” diyen Doğan, Türk çocukların kimliklerinden uzaklaşmadan yaşadıkları topluma faydalı bireyler olmaları anlayışını derslere ve etkinliklere de yansıttıklarını belirtti.
TMV Mütevelli Heyeti Üyesi ve eski Brüksel Büyükelçisi Doç. Dr. Hasan Ulusoy da TMV”nin 55 ülkede faaliyet gösterdiğini anımsatarak, “Avrupa özeline baktığımızda temel belirleyicilerinden biri göçmen topluluklardan olarak Türklerin mevcudiyeti. TMV, Belçika Türk toplumunun gençleri ve ülkenin bir anlamda geleceği olan çocuklarımızın, Türk vatandaşlarımızın ana dil eğitimine katkı sağlamak için çalışmalarda bulunuyor.” diye konuştu.
Göçmen toplulukların tam olarak entegre olmaları için çok dilliliğin önemli olduğuna dikkati çeken Ulusoy, hem ana dil hem de yaşanılan ülkede konuşulan dillere hakim olunması gerektiğinin altını çizdi.
Ulusoy, ana dile hakim olunduğu takdirde başka dillerin öğrenilmesi sürecinin de kolaylaşacağına dikkati çekerek, sempozyumdan çıkacak fikirlerin Belçika”daki uygulamalara yol gösterici nitelikte olmasını umduğunu dile getirdi.
“Türkler, Belçika toplumunu zenginleştirdi” vurgusu
Türkiye”nin Brüksel Büyükelçisi Uysal da sempozyumda Türk vatandaşlarının Belçika”ya gelişinin “60. yıl dönümünün” çok dillilik odaklı bir yaklaşımla ele alınacağını söyledi.
Uysal, iş gücü göçünün yalnızca ekonomik bir hareketlilik değil, aynı zamanda toplumsal dönüşüm sürecinin kendine özgü deviniminin başlangıcı anlamına geldiğini ifade ederek, şu görüşleri paylaştı:
“1960”lardan itibaren Türkiye”den Belçika”ya gelen vatandaşlarımız sadece kendi yaşam koşullarını iyileştirmekle kalmamış, Belçika toplumunu sosyal, kültürel ve ekonomik manada zenginleştirmişlerdir. Sanattan siyasete başarılı bireylerin varlığı bunun en güzel kanıtıdır. İki toplumun iç içe geçmesiyle ortaya çıkan çok dillilik ve kültürel çeşitlilik iki ülke için de önemlidir.”
Uzmanlar, ana dilin önemine işaret etti
Psikolog Akyol ise ana dil temelleri atılmamış bireylerin başka dilleri nasıl öğreneceğine dair bilgiye de sahip olamayacağını vurgularken, Delaunay da Brüksel”de 104 dilin konuşulduğunu, göçmen ailelerin çocuklarında konuşma problemlerinin öğrenilmesi istenen dile yeterince maruz kalmamaktan kaynaklandığı mesajlarını verdi.
Assenov ise göçmen ailelerin çocuklarına ana dil yerine toplum dilini öğretmeye çalıştığını ancak bu yaklaşımın doğru olmadığını ifade ederek, ülkede konuşulan dilin zaman içerisinde öğrenileceğinin, ancak çocuğun aileden ana dilinin temelini alması gerektiğinin altını çizdi.
Schenus da dil öğreniminde “his filtresi” engeline değinerek, çocuklarda dille ilgili olumlu hisler uyandırılması için çalışmalar yapılması gerektiğine işaret ederken, Prof. Dr. Annick ise bir çocuğun birden fazla dili aynı anda öğrenebileceğini ve dillerin birbirini tamamladığını aktardı.
Annick, Belçika”da ana dilin önemine uygun müfredatların uygulanmadığını belirterek, “Dil bilimciler için hiyerarşi yoktur. Tüm diller eşittir.” dedi.
Prof. Dr. Van Parijs de Belçika”nın kendi içerisinde iki resmi dili olduğunu anımsatarak, bu dillerden birine hakim olanların diğerine yeterince hakim olmaması sorununa değindi.
Van Parijs, “çok dillilik haftası” etkinliği önerisinde bulunarak, ana dilin öneminin vurgulanması gerektiğini, ancak çocuklara ana dilini öğretmede ilk sorumluluğun ebeveynlere ait olduğunu kaydetti.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source: