“Kültürel Vitrin – Kahtalı Mıçe ve Tarihi Güzellikler”

Kahtalı Mıçe (Mustafa Aslan)

Yıl 1984, yıllık iznim nedeniyle doğduğum kent Malatya’dayım. Öğrencilik yıllarımdan sınıf arkadaşım Kadın Doğum Uzmanı Dr. Abdurrahman Pütürgeli, o dönem Malatya Doğum Evi Baş Hekimi. Orada olduğumu öğrenmiş hemen beni aradı. “Buraya geliyorsun, gardaşına haber vermiyorsun” diye sitem etti. “Yarın akşam dostlarla Tüccarlar Kulübü’nde yemek yiyeceğiz seni de bekliyorum, biraz da erken gel eskilerden laflarız” dedi. Bizim gibi doğduğu yerden uzakta yaşayanlar için “memlekete gitmek” çocukluğuna dönmek gibidir. Anne baba evidir, saflıktır, coşkudur. Hemşehriniz de sizin nerdeyse en yakınınızdır. O yüzden de dünyanın en güzel tatil beldelerini de verseniz, memleketinizle mukayese kabul etmez. Haliyle ben de davete koşa koşa hatta arkadaşımın dediği gibi erkenden gittim ve oradaki tüm dostlarla hoşbeş ettik.

Arkadaşım durup dururken, “Gardaş sana bir kaset dinleteceğim” dedi. Benim musikiye olan düşkünlüğümü bilir. Kaseti koydu, Allah”ım davudi bir ses, kendine özgü lehçesiyle inanılmaz güzellikte türküler okuyor. Bir an o denli duygulandım ki gözlerim doldu. Kim bu dedim? “Adıyamanlı bir hemşehrimiz.” dediler. “Gardaş kaseti bana ver” dedim ve aldım. Tatil bitti, İstanbul’a döndüm ve fakültede çalışmaya başladım.

Daha önce de bahsettiğim gibi hemşehricilik önemlidir. Adıyamanlı hemşehriler de sağlıkla ilgili sorunları için sık sık bana gelirlerdi. Bir tanesi “hocam memlekete dönüyorum bir süre sonra geleceğim bir emriniz var mı” diye sorduğunda “ Mıçe’nin kasetini getir” dedim. Bu kaset isteğim kısa sürede Adıyaman’da kulaktan kulağa yayılmış hatta Çapa’ya geleceklere “Mesut Hoca’ya gidecekseniz Mıçe’nin kasetiyle gidin, Mesut hoca mutlu olur” diye de iletilmiş. Sonrasında her gelen mutlaka Mıçe’nin kasetiyle geliyordu. Uzun süre kendisiyle yüz yüze gelmedik.

O yıllarda Malatyaspor (şimdiki adı süper lig) 1. Lige çıkmıştı. Ben de yönetim kurulu üyesiydim. Beşiktaş maçı nedeniyle Malatya’daydım. Maç henüz başlamamış ben de biraz erken şeref tribününe gelmiştim. Yanımda bir arkadaşımla konuşurken cam bölmenin arkasında birisi davudi bir sesle bağırıyordu. Dönüp baktım beni işaret ederek gel, dedi. Gittim buyur hemşehrim ne istiyorsun deyince “Hocam, ben Kahta’lı Mıçe’yim” dedi. “Allah cezanı kaldırsın şimdiye kadar neredeydin?” dediğimde o dönem Kürtçe türkü okuduğu için 11 ay hapis yatmış ve yeni çıkmış olduğunu söyledi. Yani yıllar sonra ilk kez Malatya maçında tanıştık.

Genellikle Malatya ve ilçelerindeki festivaller, aynı zamanda İstanbul’daki özel gecelerde de mutlaka sahne alırdı. Zaman zaman da Çapa’ya kliniğe gelirdi. O geldiğinde hoca olan arkadaşlarımın çoğu da odama akın ederlerdi. Mıçe, doğal, yöreye özgü konuşmasıyla pozitif elektriği olan bir hemşehrimizdi.

Vefat ettiğinde klinikten hoca arkadaşlarım bile bana baş sağlığı telefonu açtılar.

Mıçe, hem kişiliği ile hem de sanatı ile gönüllere taht kurmuştu. Büyük bir vatanseverdi. Sanatını eğilmeden bükülmeden yıllarca devam ettirdi. O gerçekten Türk Halk Müziği’nde bir çınardı. Özüyle söylemek gerekirse “ O Doğu Anadolu’nun sesiydi.”

Antalya’da hastanede yatarken sık sık konuşurduk. Sonra bir gün televizyon izlerken, alt yazı geçti “Kahtalı Mıçe vefat etti”.

Mekanın cennet olsun Mıçe, ışıklarda uyu. Ailene ve sanat alemine başsağlığı diliyorum. Seni unutmayacağız.

Vefat etmeden 15 gün önce telefonla uzun uzun ülke sorunları konuştuğumuz da üzüntülerini belirtirken,

CEMRE BU SENE NE TOPRAĞA NE HAVAYA NE SUYA DEĞİL SİYASİLERİN VİCDANLARINA DÜŞSÜN.

KAHTALI MIÇE

Source: Mesut Parlak


Tarihi yapılar beyaza büründü: Ortaya muhteşem görüntüler çıktı

İstanbul”da Perşembe akşam saatlerinden itibaren etkisini artıran kar yağışı kent genelinde seyirlik görüntüler oluşturdu.

Kar İstanbul”un simgesi haline gelen Taksim”deki Cumhuriyet Anıtı, Atatürk Kültür Merkezi, Beyoğlu İstiklal caddesi, Dolmabahçe Sarayı”nın tarihi kapısı, Kız Kulesi, Sultanahmet Camii, Ayasofya Camii ve Galata Köprüsü”nün de aralarında bulunduğu tarih yapıları beyaza bürüdü.

Sultanahmet Camii önüne gelen turistler kar topu oynayarak hatıra fotoğrafı çektirdi.

KAR YAĞARKEN BALIK TUTTULAR

Galata Köprüsü”nde ise bazı vatandaşların kar manzarası eşliğinde balık tuttuğu görüldü.

Avcılar”dan gelen bir vatandaş, “Çok güzel burası. Uzun zamandan beri yağmamıştı, güzel oldu. Avcılar”dan saat 24.00 gibi geldim. Uzun zamandır kar yağmıyordu işten sonra geliyoruz keyifli oluyor” dedi.

Tarihi Beyazıt Yangın Kulesi”nden kar yağışını simgeleyen kırmızı ışık yandığı görüldü.

KAR TOPU OYNADILAR

İstanbul’da uyarıları dikkate alan vatandaşlar araçlarıyla trafiğe çıkmazken gece boyunca yollar boş kaldı. Gece saatlerinde dışarı çıkanlar kar topu oynamanın keyfini çıkardı.

Gece yeniden etkisini artıran kar yağışı ışıklandırılan 15 Temmuz Şehitler Köprüsü, Dolmabahçe Sarayı önü, Taksim Meydanı, Ayasofya Camii, Eminönü Camii ve Üsküdar Kız Kulesi gibi tarihi yapılarda seyirlik manzaralar oluşturdu.

Source:


Vucic berberini Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın korumasına benzetti

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, berberini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ın koruma müdürü Muhsin Köse ye benzetti. resim#1225487# Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Koruma Müdürü Muhsin Köse Vucic, Berberim, özel bir vaka. Kendisi mesleğinin zirvesinde bir profesyonel fakat Erdoğan ın korumalarınınkine benzeyen bıyıklarıyla tanınıyor. Bıyıkları tıpkı Erdoğan ın koruma müdürünün bıyıklarına benziyor. Bitirmeden önce her defasında jileti, usturayı boynumun etrafında gezdirirken ‘Bana güveniyor musun? diye soruyor. Tabii ki güveniyorum, bana arkadaşlarımdan birinin korumasını hatırlatıyorsun, sana nasıl güvenmem? dedi.

Source: Habertürk


Devlet Tiyatroları atıklardan tasarlanan kostümleri sanatla buluşturdu

ATO Congresium”daki ArtAnkara 11. Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı, 150″den fazla galeriyi bir araya getirmesinin yanı sıra bu yıl DT”nin “Atık Malzemeden Kostüm Yapımı Atölyesi Sergisi” ile “Repliklerden Sahneye DT Kadın Kostüm Sanatçıları Sergisi”ne de ev sahipliği yapıyor.

Farklı dönemlerden oyunlara ait kostümler ile bu kostümlerin tasarım süreçleri ve sanatçıların yaratıcılığına ışık tutan Repliklerden Sahneye DT Kadın Kostüm Sanatçıları Sergisi, geçmişten günümüze tiyatro sahnesinin önemli bir parçası olan kostüm tasarımcılarının çalışmalarını görünür kılmayı hedefliyor.

Sergide, yıllarca usta oyuncuların sahnede giydiği kostümleri tasarlayan isimlerin çalışmaları yer alıyor. Aralarında sanatçı Ayten Gökçer”in kostümlerini hazırlayan Hale Eren”in de bulunduğu birçok deneyimli tasarımcının eserleri, tiyatro sahnesinin arkasındaki emeği gözler önüne seriyor.

Atıkların sanatla buluşmasını sağlayan, bireylerin farkındalığını artırmayı ve yaratıcılıklarını ortaya çıkarmalarına imkan tanımayı hedefleyen Atık Malzemeden Kostüm Yapımı Atölyesi Sergisi ise bu kez profesyonel tasarımcılarla değil, öğrenciler, ev kadınları ve farklı mesleklerden kişilerle hayata geçirildi.

“18 kadın kostüm tasarımcısının tasarımlarını depolardan çıkardık”

Sergilerin küratörlüğünü üstlenen Devlet Tiyatroları Sanat Teknik Müdürü ve Baş Dekoratör Hakan Dündar, AA muhabirine sergiye ilişkin bilgi verdi.

Dündar, Repliklerden Sahneye DT Kadın Kostüm Sanatçıları Sergisi için Devlet Tiyatrosu”nun kuruluş tarihinden bugüne kadar kurumda çalışan 18 kadın kostüm tasarımcısının tasarımlarını depolardan çıkardıklarını, bazılarının ise replikalarını yaptıklarını ve her tasarımcının bir tasarımıyla sergiye katılmış olduğunu söyledi.

Atık Malzemeden Kostüm Yapımı Atölyesi Sergisi”nin ise yürüttükleri atölye çalışmasının sonucunda ortaya çıktığını anlatan Dündar, şunları kaydetti:

“İstanbul”da yapılan Devlet Tiyatroları Kadın Oyun Yazarları Festivali kapsamında yaptığımız bir workshop vardı. O workshopta çıkan bu tasarımlar, öğrencilerle yaptığımız bir çalışmaydı. Devlet Tiyatrosunun Adana, Antalya, Trabzon festivallerinde atölye çalışmalarını sürdürdük ve atölye çalışmalarından bir seçki yapıp sergiyi oluşturduk.”

Plastik tabak, bulaşık süngeri, çatal, kaşık kullanıldı

Dündar, amaçlarının geri dönüşümü ve atık malzemeleri değerlendirmek olduğunu belirterek, “Atıkları, yaşama kazandırmak istiyoruz. Kostümlerin hepsinin bir iç konstrüksiyonu var ve hepsi şu an manken üzerinden çıkarılıp giyilebilecek durumda. Bu kostümleri giymek istersek, giyilebilir bir yapısı var, ona göre planlandı.” diye konuştu.

Kostümlerin plastik tabak, çatal, kaşık, bulaşık süngeri ve otel terliği gibi gündelik hayatta kullanılan malzemelerle tasarlandığını aktaran Dündar, DT oyunlarındaki dekor ve kostümleri, geri dönüşüm çalışmaları kapsamında başka tasarımlarda da kullandıklarını, Brecht oyununda yer alan bir kostümün, tasarımcının yorumuyla Çehov kostümüne dönüştürülebildiğini söyledi.

23 Şubat”a kadar sürecek serginin başka bir amacının da insanların yaratıcılıklarını fark etmelerine ve ortaya çıkarmalarına katkı sağlamak olduğunu vurgulayan Dündar, bu çalışmaların başkalarına ilham vermesinden mutluluk duyacaklarını kaydetti.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Binlerce fotoğraf arasından seçildi!

İspanyol fotoğrafçı Alvaro Herrero, Fransız Polinezyası nda çektiği kambur balina ve yavrusunun yer aldığı fotoğrafıyla ‘Yılın Sualtı Fotoğrafçısı’ ödülünü kazandı. Dünyanın dört bir yanından 6 bin 750’den fazla başvurunun yapıldığı yarışmada birinciliği elde eden Herrero’nun fotoğrafı, organizatörler tarafından ‘anne sevgisini, okyanuslarımızın güzelliğini ve kırılganlığını anlatan etkileyici bir kare’ olarak tanımlandı. Yarışma jürisi üyelerinden Peter Rowlands, Bu narin ama güçlü çalışma, bir anne ve yavrusunun bağını en etkileyici şekilde yansıtıyor. Dünyamız birçok zorlukla karşı karşıya, ancak kambur balinaların sayısındaki artış, koruma çabalarının olumlu sonuçlar verebileceğinin kanıtı ifadelerini kullandı. İNGİLTERE’NİN EN İYİ SUALTI FOTOĞRAFÇISI: DAVİD ALPERT Yarışmada İngiltere’nin En İyi Sualtı Fotoğrafçısı unvanı ise ‘Meraklı Fok’ adlı fotoğrafıyla David Alpert’e verildi. Lundy Adası’nda çekilen fotoğrafın, İngiltere sularının bulanık ve cansız olduğu yönündeki yanlış algıları değiştirdiğini belirten Alpert, İngiliz fokları inanılmaz derecede meraklı. Dünyanın farklı yerlerinde birçok türe dalış yaptım, ancak bu tür kadar etkileşim kurabilen başka bir hayvana rastlamadım dedi. 1965 TEN BU YANA DÜZENLENİYOR 1965 yılından bu yana düzenlenen ‘Yılın Sualtı Fotoğrafçısı Yarışması’, okyanuslar, göller, nehirler ve hatta yüzme havuzları altında çekilen en iyi kareleri ödüllendiriyor. Yarışmada geniş açı, makro, davranış ve batık fotoğrafçılığı gibi 13 farklı kategori bulunuyor.

Source: Habertürk