Başkomutandan CHP’ye yapılan uyarı!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başkomutan olduğunu CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e, “Başkomutan olarak sana sesleniyorum. Ayaklarını denk al. Denk almazsan denk getirmesini de biz biliriz” sözleriyle hatırlattı. Anayasamızın 117. maddesini okuyoruz: “Başkomutanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin manevi varlığından ayrılamaz ve Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur. Milli güvenliğin sağlanmasından ve Silahlı Kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne karşı, Cumhurbaşkanı sorumludur. Cumhurbaşkanınca atanan Genelkurmay Başkanı; Silahlı Kuvvetlerin komutanı olup, savaşta Başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanlığı namına yerine getirir.”
Cumhurbaşkanı’na, Başkomutan olduğunu hatırlatan konunun temelinde Tuzla Piyade Okulu’nda Atatürk fotoğrafı takmayan subaya tepki gösterdikleri için ihraç edilen teğmenler, Harp Okulu diploma ve sancak devir töreninden sonra subay andını okuyan, kılıçlarını çatan teğmenlerden beşinin, bunlara engel olmadıkları gerekçesiyle üç amirin ihraç edilmesi var.
BAŞKOMUTAN AÇIKLAMA YAPMASAYDI
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) yetkilileri, Tuzla Piyade Okulu’nda teğmenlerin ihraç edilmesini de, kılıç çatan teğmenler konusunu da “Disiplinsizliğe” bağladı. İhraçların subay andıyla, kılıç çatmayla ilgisinin olmadığını belirtiyor. Bakanlık yetkilileri, Disiplinin silahlı kuvvetlerimiz için önemini vurguluyorlar. Disiplinin en güzel tanımı, İç Hizmet Kanunu’nda yer alıyor. Okuyalım: “Madde 13 – Disiplin: Kanunlara, nizamlara ve amirlere mutlak bir itaat ve astının ve üstünün hukukuna riayet demektir.”
Teğmenler, onların üç komutanı ve şimdide Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nda anlamlı bir duruş sergileyen Korgeneral Tevfik Algan’a bu süreçte yapılanlar disiplinin tanımındaki “… ve astının ve üstünün hukukuna riayet” ile çelişmiyor mu? Vicdanları kanatmıyor mu? Başkomutan tarafından “ihsası rey” kapsamında açıklama yapılmamış olsa YDK kararı böyle mi olurdu?
GÜÇLÜ VE MİLLİ ORDU
1995 yılından bu yana Harp Okulu’nda okunan, 2023 yılına kadar yönetmelikte de yer aldığı için resmî törenlerde de okunan, tamamı Anayasa’da yer alan metinlerden oluşturulmuş, “subay andı” için koparılan fırtına, başarılı subayların ihracıyla sonuçlandı. Koparılan fırtına en başta TSK’ya, T.C. Devletine ve dolayısıyla Türk milletine zarar vermiyor mu? Bu durumu çok önemli ve kritik görevlerde bulunan emekli Tuğgeneral Rafet Kılıç’a sordum. Şunları söyledi:
“Dünyanın en güzel ancak yaşama bedeli de çok ağır coğrafyasında, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak yaşamaya devam edebilmesinin bana göre ilk şartı, güçlü ve milli bir orduya sahip olmaktır. Milli ordu, milletin tamamından çıkan ve milletin tamamına hiçbir fark gözetmeden hizmet edecek, tehditlere karşı gözünü kırpmadan canını da ortaya koyarak vatanını koruyabilecek ordudur. Anayasamız, milli güvenliğin sağlanmasından ve Silahlı Kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından TBMM’ye karşı, Cumhurbaşkanını sorumlu kılıyor. Başkomutanlığı temsil etme görevini de TBMM manevi varlığından ayırmayarak Cumhurbaşkanına veriyor.”
BUNLARI DA HATIRLAYALIM
Temsil ettiği, Başkomutanlık görevini hatırlatan Cumhurbaşkanına, Silahlı Kuvvetleri yurt savunmasına hazırlama sorumluluğu kapsamında, özellikle 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimi sonrasında seri kararnamelerle Silahlı Kuvvetlerin harbe hazırlık seviyesinde neler yaşandığını emekli Tuğgeneral Rafet Kılıç şu başlıklarla hatırlatıyor:
– Askeri sağlık sistemi ortadan kaldırıldı.
– Askeri yargı sistemi ortadan kaldırıldı.
– Savaşta kendisi namına Başkomutanlık yapacak, Genelkurmay Başkanlığı’nın sorumlulukları, yetkileri zayıflatıldı, sembolik bir hale getirildi.
– Emir komuta yapısı karmaşık, belirsiz hale getirildi.
– MSB, Bakanlık Merkez Teşkilatı yapısından, Askeri Karargâh Teşkilatı haline getirildi.
– Askeri eğitim/öğretim sistemi tamamen değiştirildi, Milli Savunma Üniversitesi Rektörlüğü ihdas edildi.
– Askeri liseler kapatıldı.
– Personel temininde objektif kriterlerden uzaklaşıldı.
– Sivil paşalık sistemi ihdas edildi.
– Yüksek Askerî Şûra’nın yapısı tamamen değiştirildi, askeri üyelerin etkisi zayıflatılırken siyasal bir yapıya dönüştürüldü.
ATEŞ ÇEMBERİ İÇİNDE
– Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı unsurlarının asker vasfı ortadan kaldırıldı, TSK ile olan ilişkisi, müşterek eğitim bile yapamayacak şekilde sonlandırıldı.
– Disiplinini ve mutlak itaate dayalı emir komuta yapısını bozan, kademe atlayarak terfi ve atama uygulamaları yaygınlaştırıldı.
– Türkiye Afet Müdahale Planı’nda güncelleme yapıldı, TSK doğal afetlere müdahalede asli kurum olmaktan çıkarıldı.
Ancak bir kısmını sıraladığımız yapısal değişikliklerin yanında, TSK’nın kullanılmasına, TSK personelinin özlük haklarına ilişkin konularda da çok önemli sorunlar devam ediyor. Hatta birçoğunda sorunların gittikçe büyüdüğü ve TSK’nın etkinliğini zayıflattığı da askerler tarafından sıkça vurgulanıyor. Zaman zaman emekli subayların, astsubayların eylemlerine de tanık olunuyor.
İç ve dış gelişmeler kapsamında ateş çemberi içerisinden geçtiğimiz, güçlü ve milli bir orduya her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde, Cumhurbaşkanı’nın “Teğmenler” konusunu daha fazla kamuoyunda tartışılmaktan çıkararak, güçlü ve milli ordunun asıl sorunlarını çözecek tedbirler alınması “Başkomutanlık sorumluluğu” değil mi?
Source: Saygı Öztürk
Teröristbaşı Öcalan’ın çağrısı ve Türkiye’ye yönelen emperyal tehdit
İmralı’daki teröristbaşı Abdullah Öcalan uzun süredir beklenen çağrısını önceki gün yaptı ve PKK terör örgütünün kongresini toplayarak kendisini lağvetmesini istedi.
Buna Kandil’deki teröristler olumlu yanıt verdiler.
Böylece 1984 yılında, Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla başlayan ve aradan geçen 41 yıl boyunca, asker, polis ve korucularla, aralarında öğretmenlerin de bulunduğu on binlerce kamu görevlisini şehit eden, devletten yana duruş sergileyen masum sivilleri katleden, hatta kundaktaki bebekleri bile kurşuna dizen kanlı terör örgütünün tarihe mal olması yolunda önemli bir adım atıldı.
Bu elbette ki sevindirici bir gelişme…
Ancak dünya ölçeğinde terör örgütlerinin dağılma ve sona erme süreçlerini inceleyenler bilirler ki, bu acımasız örgütler bir şeyler almadan kendilerini asla feshetmezler.
Gerçi iktidar önde gelenleri “Hiçbir pazarlık yapılmadığını ve bir şey verilmeyeceğini” açıklıyor olsalar da, nelerin verildiğini zaman içerisinde göreceğiz…
Gözden kaçırılmaması gereken çok önemli diğer husus ise; Öcalan’ın çağrısının Suriye’nin kuzey doğusundaki yapılanmayı kapsamadığının açıklanmış olması.
Bu coğrafyada ABD’nin öncülüğünde uzun süredir kurulmakta olan ve bizim “Garnizon Devletçik” adıyla tanımladığımız YPG/SDG’nin lideri “Mazlum Kobani” kod isimli Ferhad Abdi Şahin “Öcalan’ın çağrısı PKK’ya, bize değil” dedi.
Böylece kendilerini hem PKK’dan farklı bir çizgiye konumlandırmış hem de tıpkı Kuzey Irak’takine benzer “otonom” bir yapıya doğru ilerlediklerini duyurmuş oldu.
“Kobani” ne derse desin, “Garnizon Devletçik” oluşumunda PKK/PYD’nin varlığı neredeyse havada uçan kuşların bile malumu olan bir gerçek…
Bu köşenin okurları yakından bilirler.
Tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ ile yaptığımız söyleşilerde söz konusu devletçiğin, Suriye topraklarında giderek büyüyen İsrail’in gelecekteki güvenliği için kurgulandığını ve Türkiye’ye beka tehdidi oluşturduğunu belirtmiştik.
Görünen o ki; İsrail ve ruh ikizi ABD, Beşar Esad’ın devrilmesinden sonra da bu devletçikten desteklerini çekmiş değiller.
Eğer bu yapı onların arka çıkmasıyla silah bırakmaz, ya da Suriye Ordusu’na katılmaz, sulak ve petrol zengini topraklarda “otonom” konumunu sürdürürse, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi gibi “meşruiyet” de kazanmış olur.
Kaldı ki ABD devşirmesi Ahmet El Şara’nın, bu oldu bitti karşısında “gıkı” bile çıkamaz!..
Türkiye’yi yönetenlerin bu emperyal tehdit karşısında yapmaları gereken ise; ülkedeki kutuplaşma, gerilim, baskı ve antidemokratik uygulamaları sona erdirerek iç cepheyi yeniden kucaklaştırmak ve bir-bütün hale getirmek olmalıdır.
Yaparlar mı? Bekleyip göreceğiz…
Source: Uğur Dündar
Bunlar olacak mı?
Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın PKK’ya fesih çağrısıyla başlayan tartışma sürerken, sürecin nasıl işleyeceğine dair önemli ayrıntılara SÖZCÜ ulaştı. PKK, Mart ayında olağanüstü kongre yapacak ve kendini feshedecek. Türk vatandaşı olan teröristler için örtülü af taslağı üzerinde çalışılıyor, buna Öcalan ve cezaevlerindeki terör suçlularının da dahil olacağı öğrenildi. Yabancı uyruklular ülkelerine dönecek. Suriye uyruklular SDG bünyesine katılacak. Öcalan’ın yaptığı çağrının devlet arşivinde yer alması için kayıt altına alındığı bildirildi. PKK’nın bu çağrıya ikna olması için Öcalan tarafından kaleme alınan el yazısı mektup da Kandil’deki KCK Başkanlık Konseyine ulaştırıldı.
İLK ADIM KONGRE
PKK, tüm merkez komitesinde yer alan sözde delegelerini toplayarak Mart ayı içerisinde olağanüstü kongre yapacak. Üst düzey örgüt elebaşlarının katılımıyla gerçekleştirilecek olan kongrede PKK; misyonunu tamamladığı ve günümüz koşullarında silahın bir hak arama mücadesinde yöntem olarak kullanılmasının anlamsızlaştığı için silahlara bundan önceki dönemlerde olduğu gibi taktiksel değil, stratejik olarak veda edilmesi gerektiği yönünde karar alacak. Bu kararla öncelikle PKK’nın silahlı kanadı HPG (Hêzen Parastina Gel-Halk Savunma Gücü) silah bırakacak.
47 YIL SONRA
Ardından da 27 Kasım 1978’de Lice’de kuruluşunu ilan edip günümüze kadar en acımasız terör saldırılarını gerçekleştiren PKK, kendini feshetme kararı alacak. Örgütün Irak’ın kuzeyindeki barınma alanları ile Kandil Dağı’ndaki barınma alanlarında hali hazırda 3000-3500 silahlı terörist bulunuyor.
SURİYELİLER SDG’YE
Bu teröristlerin 3’te 1’inin Suriye uyruklu oldukları ve bunların ülkelerine dönüp Suriye’nin kuzeyini kontrol eden PYD-YPG’li teröristlerin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SGD) bünyesine katılacakları üzerinde mutabık olunduğu öğrenildi. Yeni Suriye yönetimi ülkesinde yabancı savaşçı istemediği için PKK’lı teröristlerden sadece Suriye uyrukluların Suriye ordusunda veya SGD içinde yer alabilecekleri bildirildi. Sayıları 700 civarında olan Irak ve İran uyruklu teröristlerin de Irak’ın kuzeyindeki Bölgesel Kürt Yönetimi’nde yerleşik sivil yaşama dahil olacağı, isteyenlerin Peşmerge gücüne de katılabileceklerine dair Neçirvan Barzani ile de görüşmeler yapıldığı kaydedildi.
YBŞ DE FESHEDECEK
Musul kentine bağlı Sincar kasabasında ve Şengal Dağı’nda Yezidilerin bulunduğu bu bölgelerde YBŞ (Şengal Direniş Birlikleri) de kendini feshedecek. IŞİD’le mücadele bahanesiyle Kandil’den bu bölgeye giden yaklaşık 500 terörist IŞİD’in bu bölgeden püskürtülmesinden sonra alanı terk etmemiş ve burada özerklik ilan etmişti. YBŞ bünyesindeki Irak ve İran uyruklu teröristlerin de silah bırakıp yerleşik sivil yaşama geçecekleri üzerinde anlaşma sağlandığı bildirildi. İran’da halen idam cezası uygulandığı için PKK’nın silahlı kolu HPG, Sincar’daki YBŞ ve İran’a karşı kurulan PJAK’ın silahlı kolu HRK (Hezen Rojhilatê Kürdistan-Doğu Kürdistan Gücü) bünyesinde halen yaklaşık 600 civarında silahlı teröristin bulunduğu ve bunların da İran’a dönemedikleri için Irak’ta sivil yaşama geçeceği belirtildi.
YASAL DÜZENLEME
PKK’nın fesih kararından sonra Suriye, Irak ve Avrupa kanadında faaliyet yürüten Türkiye uyruklu olanlar için de yasal düzenleme yapılmasına dair bir taslak hazırlığı yapıldığı bildirildi. Buna göre, TCK’nın 302/1 maddesi ile 314/2. Maddeleriyle ilgili bazı yasal değişikliklerle PKK bünyesindeki Türk vatandaşı teröristlerle ilgili “Umut hakkı”, “İnfaz düzenlemesi” yapılacağı ve bundan sadece dağdaki silahlı teröristler değil, Abdullah Öcalan, Şemdin Sakık gibi isimlerin de içinde yer aldığı terör suçundan hükümlü bulunanların da yararlanabilmelerinin önünü açan yasal düzenlemelerin yapılacağı öğrenildi.
Şehit annesi Pakize Akbaba, PKK ile çatışmada ölen oğlu Namık Ayhan’ın İstanbul’daki mezarı başında gözyaşı döküyor. (Fotoğraf: Dilara ŞENKAYA/REUTERS)
4 ay önceki tokalaşmayla başlayan açılımda soru çok cevap yok!
1 – KK kendini gerçekten feshedecek mi? Öcalan ev hapsine mi çıkacak?
2 – Türkiye, toplam sayıları 4 bin 500 olduğu bilinen PKK’lılara af mı ilan edecek?
3 – Cezaevindeki diğer terör suçluları da bu kapsama alınıp af mı edilecekler?
4 – Suriye’dekiler SDG’ye mi katılacak? Mazlum Abdi artık muhatap mı sayılacak?
5 – Örgütün sözde lider kadrosu Norveç, İsveç gibi ülkelere mi yerleşecek?
6 – PKK fesh edilince DEM Erdoğan’a yeniden seçilme desteği verecek mi?
BÖLGEDE 85 TERÖRİST VAR
Öcalan’ın çağrısından sonra gözler Türkiye içindeki teröristlere çevrildi. Halen sayıları 85 civarında oldukları değerlendirilen bölgedeki bu teröristlerin de silah bırakıp PKK’nın olağanüstü kongresi için Irak’ın kuzeyine geçiş yapacağı bildirildi.
DEM PARTİ’NİN DESTEĞİ
PKK’nın silah bırakmasıyla Erdoğan’a yeniden Cumhurbaşkanlığı adaylığı yolunun açılabilmesi için Anayasa değişikliğine DEM Partinin de şartlı ve koşullu destek vereceği öğrenildi. Buna göre, DEM Partili belediyelere haklarında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı olmadan salt dava ve soruşturmalar nedeniyle kayyum atamalarının durdurulması, cezaevindeki tutuklular ile silah bırakan Türkiye uyruklu PKK’lı teröristler için yasal düzenlemelerin acil hayata geçirilmesi için ön şart olacağı bildirildi.
Source: Özgür Cebe
Avrupa Birliği: Yeni bir lidere ihtiyaç var
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, ABD Başkanı Donald Trump ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında geçen sert tartışmanın ardından X hesabı üzerinden açıklama yaptı. Kallas, Ukrayna nın yanında olduklarını belirterek Ukrayna Avrupa dır! dedi. Kallas, Avrupa Birliği nin Ukrayna ya yönelik desteğini artıracağını ifade ederek Desteğimizi artıracağız ve böylelikle saldırgan tarafa karşı koyabilecekler. dedi. Trump ın Zelenskiy e yönelik tavrının ardından liderlik konusunda çağrıda bulunan Kallas Bugün açıkça belli olmuştur ki özgür dünya yeni bir lidere ihtiyaç duyuyor. Bu zorluğu göğüslemek biz Avrupalılara düşecek. dedi. VON DER LEYEN VE COSTA DAN ORTAK MESAJ AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Antonio Costa da sosyal medya hesaplarından ortak mesaj paylaştı. Von der Leyen ve Costa, mesajlarında Saygınlığınız Ukrayna halkının cesaretini onurlandırıyor. Güçlü, cesur ve korkusuz olun. Başkan Zelenskiy asla yalnız değilsiniz. Adil ve kalıcı bir barış için sizinle çalışmaya devam edeceğiz. değerlendirmesinde bulundu. AVRUPALI BİRÇOK LİDERLERDEN ZELENSKİY E DESTEK Avrupalı birçok lider, Beyaz Saray da ABD Başkanı Donald Trump ile tartışan Ukrayna Devlet Başkanı Volodomir Zelenskiy ye desteğini bildirdi. Zelenskiy ile Trump ın Oval Ofis te yaşadığı tartışmanın ardından Avrupalı liderler açıklamalar yaptı. Polonya Başbakanı Donald Tusk, X hesabından yaptığı paylaşımda Zelenkiy yi etiketleyerek dayanışma mesajı verdi. Tusk, Sevgili Zelenskiy, Ukraynalı dostlar yalnız değilsiniz. mesajını paylaştı. İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, X paylaşımında, Ukrayna, İspanya seninle. ifadesini kulandı. Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nauseda sosyal medya paylaşımında, Ukrayna, asla yalnız yürümeyeceksin. ifadesiyle Zelenskiy e desteğini gösterdi. Norveç Başbakanı Jonas Gahr Store paylaşımında, Adil ve kalıcı bir barış için verdikleri haklı mücadelede Ukrayna nın yanındayız. ifadesini kullandı. Portekiz Başbakanı Luis Montenegro X hesabından desteğini, Ukrayna her zaman Portekiz e güvenebilir. sözleriyle gösterirken, Letonya Başbakanı Evika Silina da yaptığı sosyal medya paylaşımında ülkesinin Ukrayna nın yanında olduğunu vurguladı. UKRAYNA ALMANYA YA GÜVENEBİLİR Almanya Başbakanı Olaf Scholz da yaptığı yazılı açıklamada Ukrayna nın Almanya ve Avrupa ya güvenebileceğini belirtti. Scholz açıklamada, Hiç kimse barışı Ukrayna vatandaşlarından daha fazla isteyemez. Bu nedenle kalıcı ve adil bir barışa giden yolu bulmak için birlikte çalışıyoruz. Ukrayna Almanya ya ve Avrupa ya güvenebilir. ifadelerini kullandı. Almanya da seçimi kazanan Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Friedrich Merz de Zelenskiy yi etiketleyerek yaptığı paylaşımda, Sevgili Volodimir iyi ve zor zamanlarda Ukrayna nın yanındayız. Bu korkunç savaşta saldırgan ile kurbanı asla birbirine karıştırmamalıyız. değerlendirmesinde bulundu. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, X hesabından yaptığı paylaşımda, şunları kaydetti: Ukrayna yalnız değildir. Almanya, Avrupalı müttefiklerimizle birlikte Ukrayna nın yanında ve Rus saldırganlığına karşı durmaktadır. Ukrayna Almanya nın, Avrupa nın ve ötesinin sarsılmaz desteğine güvenebilir. Onların demokrasiyi savunmaları, barış ve güvenlik arayışları bizim de desteğimizdir. Almanya Sağlık Bakanı Karl Lauterbach ise X ten yaptığı paylaşımda, Bu tarihi ve eşi benzeri görülmemiş bir durumdur. Kazanan tek başına (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin dir. Avrupa nın birliği ve gücü her geçen gün daha önemli hale geliyor. değerlendirmesinde bulundu. TRUMP VE VANCE İN DAVRANIŞINDAN UTANÇ DUYUYORUM Bir önceki Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, X paylaşımında Zelenskiy ye desteğini belirtti. Borrell, Trump ve (ABD Başkan Yardımcısı JD) Vance utanç verici bir gösteri sergilediler. Bu davranışlarından utanç duyuyorum. ABD daha iyisini hak ediyor. değerlendirmesinde bulundu. İrlanda Başbakan Yardımcısı, Dışişleri ve Savunma Bakanı Simon Harris de Ukrayna ve İrlanda bayrakları bulunan X paylaşımında, şunları dile getirdi: Rusya nın yasa dışı işgali sonucu ortaya çıkan bu savaşın sorumlusu Ukrayna değildir. Ukrayna nın yanındayız. Belçika Başbakanı Bart De Wever de, X hesabından yaptığı paylaşımda, Ukrayna ve halkının, sebepsiz Rus saldırganlığına karşı kendisini savunmak için verdikleri tarihi mücadelenin arkasındayız. Onların mücadelesi bizim mücadelemizdir. Birlikte güçlüyüz. değerlendirmesinde bulundu. Belçika Dışişleri Bakanı Maxime Prevot ise şu ifadelere yer verdi: Ukrayna bize güvenebilir. Üç yıldır özgürlüğü için bu kadar çok mücadele eden bir ülkenin her zaman yanınızda olacağız. Ukrayna nın egemenliği ve toprak bütünlüğü ihlal edildi. Adil, kapsamlı ve kalıcı bir barış için Belçika ve AB nin tarihin doğru tarafında yer alacak Hollanda Başbakanı Dick Schoof X hesabından yaptığı paylaşımda Ukrayna ya desteklerinin süreceğini kaydederek, Kalıcı bir barış ve Rusya tarafından başlatılan saldırganlığın sona ermesini istiyoruz. Ukrayna için, tüm halkı için ve Avrupa için. ifadelerini kullandı. Hollanda Dışişleri Bakanı Caspar Veldkamp X paylaşımında Ukraynalı mevkidaşı Andrii Sybiha ile gelişmeleri ele almak üzere telefonda görüştüğünü vurgulayarak, görüşmede Ukrayna ya tam desteklerini yinelediğini belirtti. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot X hesabından yaptığı açıklamada, Bir saldırgan var: Putin in Rusya sı. Bir saldırıya uğrayan var: Ukrayna halkı. Bunun karşısında ve ortak güvenliğimiz için bir zaruret var: şimdi Avrupa. Söz devri kapandı, icraata geçelim. değerlendirmesinde bulundu. İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, X hesabından, İsveç Ukrayna nın yanında. Sadece özgürlüğünüz için değil, aynı zamanda tüm Avrupa nın özgürlüğü için de savaşıyorsunuz. Büyük Ukrayna. ifadelerini kullandı.
Source: Habertürk
İmralı çağrısının en kritik süreci
Bu süreçte kimlere sorumluluk düşüyor.Hemen altını çiziyorum:-Bu noktada iktidara olduğu kadar muhalefete de büyük bir sorumluluk düşüyor. Özellikle de CHP’ye. Demokratik bir sabır gerekiyor.Detaylarıyla anlatayım:Bu çağrı üçlü bir mekanizmayla geldi.Cumhur İttifakı’nın devleti görevlendirmesiyle başladı.Sonra MHP Lideri Bahçeli’nin çağrısı…Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın desteği. Nihayet üçüncü aktör DEM Parti’nin devreye girmesi.Ve Öcalan’ın çağrısı:“PKK ve bütün gruplar silah bıraksın. PKK kongresini toplayarak kendisini feshetsin.”Öcalan’ın çağrısındaki “bütün gruplar” ifadesi bana göre “uzantıları” anlamına geliyor.Yani PYD/YPG…Bu sürecin kritik noktası şöyle ortaya çıkıyor:-PKK içinde bu çağrıya direnmeyi düşünenler olabilir.-Bazı şartlar ileri sürerek süreci zehirlemek isteyenler olabilir.İşte bu aşamada Türkiye’de siyaset çok önemli bir sınav verecek.Açıkça yazıyorum.Muhalefet süreci zehirlemek isteyenlere cesaret verecek bir çizgiye düşmemelidir.En azından kongre toplanıp karar açıklanana kadar siyasi polemikler yerine; sabır gösterilmelidir.Sonuçta bu süreç terörsüz Türkiye içindir.Eğer iç siyasette “oyun bozanlara” fırsat verecek bir çatlak oluşursa yine zararı bize olacak.Çok iyi biliyoruz ki…Terörsüz Türkiye, dünyada ve bölgesindeki gücünü ve etkisini daha büyük bir hızla artıracaktır. Teröristbaşı çağrısının bir paragrafında şöyle diyor:“Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı (Türk- Kürt kardeşliğini) parçalamayı esas gaye edinmiştir.”Bunu söyleyen, yıllarca o kapitalist modernitenin Türkiye’yi “parçalama gayesine” alet olmuş bir terör örgütünün elebaşıdır. Bundan büyük itiraf olabilir mi?Evet çağrı hiçbir tartışmaya, şüpheye fırsat vermeyecek şekilde yapıldı.O nedenle demokratik sabır gerekiyor. Dahası TBMM bu demokratik sabra bir zemin oluşturabilir. ÖCALAN PKK’NIN VARLIK GEREKÇESİNİ KALDIRIYORİmralı bu çağrısında PKK’nın fesih gerekçelerini anlatırken çok önemli bir vurgu yapıyor:“Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.”İşte bu cümle toplanacak kongreye doğrudan “varlık nedenin ortadan kalktı” demektir.GEREKİRSE YENİ HAREKÂTLAR OLABİLİRBiliyorsunuz..Son dönemde başta Suriye olmak üzere Ortadoğu haritası üzerinde karanlık planlar yapılıyor.Netanyahu’nun Suriye’ye asker sokup saldırması açık bir örnektir.Suriye ve Irak’ta bir “terör koridoru” hayali vardır.İşte bütün bunlara karşı Türkiye’nin “terörsüz Türkiye” ve “bölgesel kardeşlik projesi” öne çıkıyor. Öcalan’ın yaptığı “silah bırakma ve fesih çağrısı” önem kazanıyor. Hatta birleşiyor.Şimdi bir başka soruya geçebiliriz.Suriye’nin kuzeyindeki YPG/PKK/PYD/ SDG yapılanması bu çağrı karşısında ne yapacaktır?Öcalan’ın “PKK ve uzantıları” vurgusunun YPG ve PYD’yi kapsadığını hatırlatmıştım.YPG’den gelen ilk bilgi “Öcalan’ın çağrısı bizi bağlamıyor” çizgisinde.Ancak dün AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik çok açık şekilde şöyle dedi:“Bu çağrı bizim açımızdan PKK’nın bütün uzantılarını kapsamaktadır. PKK, YPG, SDG, PYD dahildir.”Çelik’in söylediklerinden anlıyorum ki;“Suriye ve Irak’ta terör örgütlerine karşı, o bölgedeki siviller Türkiye’nin garantisi altındadır.”Bu da o bölgede terörle mücadelenin büyük bir kararlılıkla süreceği anlamına geliyor.Yani silah bırakmazlarsa Suriye’nin yeni yönetimiyle anlaşarak yeni harekâtlar yapılabilir.Bütün bunları toparlarsak;Öcalan’ın çağrısı tarihsel açıdan bir dizi değişime neden olacaktır.En önemlisi PKK’nın kurucusunun 40 yıl sonra terör örgütünün feshini istemesi ve bunun gerekçesini de tarihsel açıdan “bir savrulmayla” açıklamış olmasıdır.Karşı çıkanlar olursa tabandan ayrılıp marjinalleşecektir.Bu noktada Ömer Çelik’in şu sözlerini hatırlatmak gerekiyor:-İsimlerimiz farklı ama soyadımız Türkiye Cumhuriyeti’dir.-Sayın Cumhurbaşkanımızın her fırsatta söylediği gibi; tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet değişmez ilkemizdir.Çelik’in bu sözlerini;İmralı’dan gelen çağrıdaki şu sözlerle birlikte düşünürsek, hiçbir pazarlık olmadığı net olarak ortaya çıkmaktadır:“Ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır”Bu örtüşmelere bakarak muhalefetin “pazarlık var” türünden yakıştırmaları hatalı olur. Evet arkadaşlar;Çok katmanlı bir sürecin başındayız.İmralı’dan gelen çağrıyla önemli bir adım atıldı.Elbette hiç kolay olmayacak.Yeter ki;Demokratik sabır içinde bu süreci ucuz siyasi polemiklere kurban etmeyelim.Yeter ki süreci şeffaf bir şekilde götürelim.Gelecek nesillere kanlı değil, barış ve refah dolu bir gelecek sunalım.Daha çok soru var.Devam edeceğim…
Source: Fatih Çeki̇rge
Öcalan’ın çağrısı ve barışa şans tanıma ihtiyacı
Bu jestle başlayan hareketlilikte, işlerin PKK lideri Abdullah Öcalan’ın önceki gün örgüte kendisini feshetmesi çağrısında bulunduğu bir noktaya kadar evrileceğini o an kimse tahmin edebilir miydi?*Kuşkusuz, dünyanın en tehlikeli ve kanlı terör örgütlerinden birinin kurucu liderinin, artık terörden vazgeçilmesi gerektiğini söyleyip örgüte kendisini tasfiye etmesi çağrısında bulunmasının anlamını, önemini vurgulamaya gerek olmamalıdır.En acımasız şiddet yöntemlerine başvurmaktan çekinmemiş, on binlerce insanın ölümüne, yaralanıp sakatlanmasına, toplumda büyük acıların yaşanmasına yol açmış, Türkiye’nin kaynaklarını tüketmiş bir örgütten söz ediyoruz.PKK’nın ilk terör eylemi olan 1984 yılındaki Eruh baskınını başlangıç olarak alırsak, Öcalan, geçen 40 yılı aşkın sürenin azımsanmayacak bir kesitinde Türkiye’nin terör tehdidi altında yaşamasının baş sorumlusudur.Önceki günkü çağrısı ile birlikte başlayacak süreç gerçekten terörün tümüyle bitmesiyle sonuçlanacaksa, bu gelişme tarihsel bir kırılma olarak kayda geçecektir.Öcalan, açıklamasında yaptığı özeleştiride, teröre başvurmasının gerekliliği konusunda kendine göre bir dizi gerekçe ileri sürüyor. Bu gerekçeleri anlatırken, kullandığı yöntemin neden olduğu büyük maliyetin insani boyutu ile ilgili herhangi bir ifadenin yer almaması, yaptığı çağrının temel bir eksikliği olarak görülebilir.Ancak böyle de olsa, gelinen noktada meseleye yine de olumlu yönünden bakmak durumundayız. Barışa şans tanımak, her zaman en başta gelen önceliğimiz olmalıdır.*Öcalan’ın çağrısıyla, PKK terörü ve aynı zamanda bununla bağlantılı olarak Kürt sorunu açısından çok önemli bir eşik geride bırakılmış bulunuyor. Bu noktada klasik bir ifade kalıbını tekrarlayalım: Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır…Karşımızdaki birinci soru, Öcalan’ın bu çıkışının yöneldiği muhatapları nezdinde ne ölçüde karşılık bulacağını konu alıyor. Burada Öcalan açısından dört hedef grup söz konusudur.Birinci sırada, Kuzey Irak’ta üslenip silahlı mücadele seçeneğine sarılan ve PKK içinde kuvvetli bir iktidar merkezi olarak yerleşmiş olan Kandil’deki askeri kadrolar geliyor. Öcalan’ın çağrısı, Kandil’in 35 yıla yakın süredir alışmış olduğu düzenin altüst olması anlamını taşıyacaktır. Galiba denklemin en kritik sorularından biri Kandil’in vereceği yanıttır.*İkinci aktör, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan örgütlerdir; yani siyasi kanatta PYD ve askeri kanatta ise YPG…YPG, aynı zamanda ABD’nin DEAŞ’a karşı örgütlediği ve himaye ettiği Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) ana omurgasını oluşturuyor. SDG’nin komutanı Mazlum Abdi, geçmişte Türkiye’deki birçok terör eylemini organize ettiği için İçişleri Bakanlığı’nın arananlar listesindeki isimlerden biridir.Ertuğrul Özkök’ün geçenlerde “10 Haber”de kaleme aldığı bir yazıda, yakın bir zamanda ‘çok üst düzey bir devlet yetkilisi’nin yaşanan süreç çerçevesinde İmralı’da Öcalan’la yaptığı baş başa görüşmenin içeriği aktarılmaktaydı.Buna göre Öcalan, bu görüşmede karşısındaki devlet yetkilisine Suriye’deki kesimi ikna edebileceğini belirttikten sonra Mazlum Abdi konusunda “Benim oğlum gibidir” diyerek, kendisinden olumlu yanıt beklediğini hissettirmiştir.YPG’nin alacağı tavır şu bakımdan da önemlidir. Esad rejimin çökmesi sonrasında Suriye’ye nasıl bir siyasi düzen getirileceği, kısmen bu ülkedeki YPG sorununa nasıl bir çözüm bulunacağı sorusuyla da yakından ilgilidir. YPG, Şam’daki yeni merkezi otoritenin kendisini lağvetmesi yolundaki kuvvetli talebiyle karşı karşıyadır.Bu yönüyle Öcalan’ın PKK’ya yaptığı “silahları bırakın” çağrısı, aynı zamanda Suriye’ye dönük potansiyel sonuçlar taşıyor. Türkiye’de yaşanan Öcalan merkezli hareketlilik ile Suriye’deki siyasi çözüm meselesinin iç içe geçtiğini teslim etmeliyiz.*Üçüncü aktör, Avrupa’daki muhtelif ülkelere dağılmış olan PKK kadrolarıdır. Avrupa kanadı, özellikle örgütün finansman kaynakları bakımından önem taşıyor.Ve nihayet Türkiye’de Öcalan’ın mesajını önemseyen Kürt kesimler geliyor. DEM Partisi, Öcalan’ın mesajının aktarılmasında oynadığı rolle zemin kazanarak, Türkiye cephesinde çözümün kilit aktörü olduğunu tescil ettirmiş bulunuyor.Önümüzdeki günlerde, haftalarda Öcalan’ın yaptığı çağrının bu kesimlerde nasıl karşılanacağı, bundan sonraki aşamada sürecin seyrini okumak bakımından belirleyici olacaktır. Bütün bu denklem içindeki en sıkıntılı faktörü Kandil’in oluşturduğunu söylemek hata olmaz.Alınacak sonuç, Öcalan’ın söz konusu kesimler üzerindeki etki gücünü sınamak bakımından da bir mihenk taşı işlevi görecektir.Çağrının özellikle Kandil cephesinde olumlu karşılık bulmaması halinde, bu durumun PKK içinde bir ayrışmaya, bölünmeye yol açması kaçınılmazdır. Öcalan’dan kopmuş ve küçülmüş bir PKK’nın kendisini marjinalize etmesi ihtimal dahilindedir.Her halükârda, önümüzdeki dönemde Öcalan’ın çekim merkezi içindeki Kürt hareketlerinin bünyelerinde bir takım dalgalanmaların yaşanması şaşırtıcı olmayacaktır.*Şimdi Öcalan’ın yaptığı konuşmaya gelelim. Bu konuşmada en kuvvetli vurgulardan birinin demokrasi teması olması dikkat çekicidir. İfadelerinden, geldiği noktada kendisinin “ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümlere” uzak durduğu anlaşılıyor.Öcalan, çıkış yolu olarak “Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür” diye konuşuyor.Burada “her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik siyasal yapılanmalar”la neyi kastettiği hususunda bir açıklık yoktur. Böyle olmakla birlikte, “sistem arayışları için demokrasi dışı bir yol olmadığını vurguluyor” Öcalan. “Demokratik uzlaşma”yı “temel yöntem” olarak gösteriyor.*Bu arada, İmralı heyetinde yer alan DEM Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in önceki gün çağrının okunmasından sonra yaptığı bir açıklamaya dikkat çekelim. Önder, Öcalan’ın kendileri İmralı’dan ayrılırken “belirttiği bir notu” da paylaşmak istemiştir. Öcalan’ın bu notunda çağrı metninde yer almayan bir ifadenin altı özellikle çizilmelidir.Önder’in okuduğu bu notta Öcalan, “Şüphesiz pratikte silahların bırakılması, PKK’nın kendisini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir” diyor.Bu ifade, Öcalan’ın PKK’nın feshi karşılığında “siyaset ve hukuki boyutun tanınması” gibi bir beklenti taşıdığını gösteriyor. Bu beklenti de net olmayıp genel bir şekilde ifade edilmiştir.*Açıklık gereken bütün bu sorulara karşılık, yine de girilen süreç, terörün sona ermesine kapıyı aralaması bakımından olumlu bir yönelişi gösteriyor. Ancak Kürt meselesine dönük gelişmeler yaşanırken, özellikle DEM Parti’nin yönetimindeki belediyelere dönük kayyum uygulamalarının akıbeti de merak konusudur.Keza, PKK’nın kendisini feshi halinde silahlı kadroların tasfiyesi, bunların terör sisteminden çıkartılmaları ve yeni bir hayata dahil edilmeleri gibi başlıklarda birçok formülün bulunmasını gerekli kılacaktır.Tabii, bu gelişmeler yaşanırken gündemde belirmekte olan bir soru daha var. Kürt meselesi ekseninde bir takım olumlu gelişmelerin sağlanması halinde, Türkiye genelinde bir demokratikleşme, örneğin ifade özgürlüğü ve son zamanlarda gözlenen seri tutuklamalar gibi alanlarda bir yumuşama ihtiyacı da ortaya çıkmayacak mıdır?
Source: Sedat Ergi̇n
Bırakılan silahlar kayıt altına alınacak
Dün itibarıyla “terörsüz Türkiye” için önemli bir adım atıldı. Abdullah Öcalan’ın bir süredir çalışılan açıklamasının kamuoyuyla paylaşılmasıyla birlikte gözler terör örgütünün bileşenlerine döndü. Bu köşenin okurları devletin sürece yaklaşımını ve bundan sonraki olası gelişmeleri dünkü yazımızda detaylı bir şekilde okuma imkânı bulmuştu. Bu satırlar yazıldığı sırada ise Öcalan’ın açıklamasının üzerinden yaklaşık 24 saat geçmiş oldu. Belli açılardan tablo netleşirken, belli açılardan ise hâlâ ihtimaller üzerinden giden bir hikâye söz konusu. Son 24 saatte yaşananlar üzerinden Ankara’nın bakış açısını şöyle aktarabiliriz:- Abdullah Öcalan’ın fotoğrafıyla birlikte paylaşılan açıklamasında hedef PKK ve KCK, PYD, YPG ve Avrupa yapılanması idi.- Bu terör örgütü oluşumlarının açıklamaya vereceği yanıtlar bekleniyor.- Her türlü ihtimal değerlendirilirken, silah bırakmayanla mücadelenin süreceğinin altı çiziliyor.- Yeni dönem terör örgütü için “Silahı bırak, onurlu yaşa” çıkışı olarak ifade ediliyor.KONGRE VE FESİH- Daha önce de terörün bitirilmesi için iyi niyetli girişimler olmuştu. Ancak FETÖ, Suriye’deki gelişmeler gibi nedenlerle bu girişimlerden sonuç alınamamıştı.- Bu kez daha önceki süreçlerin tekrarlanmaması için bazı yeni mekanizmalar devreye alınacak.- Bunların başında da silahların bırakılması süreci olacak.- Öcalan’ın çağrısına terör örgütü olumlu yanıt verirse, kongreyi toplayıp kendini lağvetmesi gerekecek.- Ancak bu lağvetmenin sözde kalmaması için silahlara yönelik bir mekanizma devreye alınacak. Bu silahlar kayıt altına alınacak, menşei, seri numarası gibi özellikleri işlenecek. Böylece gerçek anlamda bir lağvetme süreci uygulanabilecek.- Hem Irak hem de Suriye’de silahların bırakılması ve kayıt altına alınmasını kontrol edecek ayrı ayrı yapılar kurulacak. Bu yapılarda Türk ve yerel yetkililer birlikte görev alacak.- Devlet gerekli gördüğü demokratikleşme adımlarını da ancak bu lağvetme süreci başarıyla tamamlanırsa gündemine alacak.GÜNDEMDE AF YOKGelelim bu süreçle ilgili ortaya atılan iddialara ve bu iddialara yönelik Ankara’nın bakış açısına:- Çağrının ardından terör örgütünün bu süreci suiistimal edebileceğine ilişkin uyarılar yapılıyor. Burada şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Devlet tüm riskleri bilerek, son kez, bölgenin istikrarı için önemli bir girişimde bulundu. Bu girişimin tüm ihtimalleri de değerlendirmeye alındı.- Sürecin kolay olmayacağı biliniyor. Ancak bölgedeki gelişmeler, konjonktür değerlendirilerek böyle bir adım atılması gerekiyordu ve atıldı.- Hem Kandil’in hem Irak kanadının hem de Suriye kanadının çağrıya dürüstçe evet demeyebileceğini belirten kaynaklar “itaat ettik” mesajı verip ardından zamana yayarak provokasyonlarla sürecin baltanabileceği ihtimalini de dikkate alıyor.- Böyle bir durumda hem Irak hem de Suriye’de terörle mücadele tavizsiz devam ettirilecek.- Devletin gündeminde hiçbir koşulda af yok.- “Af yok” cümlesini biraz açmak gerekirse, KCK yapılanmasındaki yönetici kadro hiçbir koşulda Türkiye’ye gelemeyecek.- Yönetici kadro için birinci seçenek üçüncü ülkelerde yaşamaları. Burada daha önce örgütle ilişkisi olmayan ülkeler öne çıkıyor.- İkinci seçenek ise Irak ve Suriye’nin kabul etmesi durumunda o ülkelerde kalmaları.- Türk vatandaşları olan örgüt üyelerinin ise silahlı eyleme girmemeleri koşulu ve ispatıyla topluma kazandırılması planlanıyor.YPG İÇİN EN İYİ SEÇENEK SURİYE’YE ENTEGRE OLMAK- Suriye’deki YPG yapılanmasının önünde iki seçenek bulunuyor.- Birinci seçenek Suriye devletiyle uzlaşarak, Suriye’deki yeni devlet yapılanmasına dahil olmak.- İkincisi ise terör eylemlerine devam etmek. Ancak YPG böyle bir seçeneği tercih ederse, kendisi için hayli zorlu bir süreç başlayacak.- Çünkü YPG’nin kontrol ettiği alanlarda Arap nüfus yoğunluğu fazla.- Yeni Suriye Ordusu, Suriye Milli Ordusu ve bu iki güce Türkiye Cumhuriyeti’nin terörü kaynağında kurutma politikası çerçevesinde vereceği destek de hesaplanırsa ABD’ye rağmen YPG’nin başarılı olması beklenmiyor.- Ankara YPG için en iyi seçeneğin müzakereler sonucunda Suriye Devleti’nin bir parçası haline gelmek olduğunu düşünüyor.- Sözün özü Ankara’da tüm seçenekler hesaplanıyor ve her seçeneğe göre ayrı bir yol hikâyesi oluşturuluyor.
Source: Hande Firat
ABD’den Ukrayna’ya ilk darbe geldi: Yatırımlar durduruldu
ABD Dışişleri Bakanlığına bağlı Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) kaynakları, Beyaz Saray”ın Ukrayna enerji şebekesinin restorasyonuna verdiği desteğin sonlandırıldığını duyurdu.
New York merkezli NBC kanalının, iki USAID yetkilisine dayandırdığı habere göre, ABD, Rus ordusunun saldırılarından etkilenen Ukrayna enerji şebekesinin yeniden yapılandırılması için ayırdığı 100 milyonlarca dolarlık yatırımı durdurdu.
USAID”in adı açıklanmayan bir yetkilisi, yaptığı açıklamada, “Bu durum, yönetimin (ABD”nin) ateşkes konusunda müzakere etme yeteneğini önemli ölçüde zayıflatıyor ve Rusya”ya, Ukrayna”yı veya geçmiş yatırımlarımızı umursamadığımız mesajını veriyor.” ifadelerini kullandı.
Rusya”nın Ukrayna”da askeri ve ekonomik olmak üzere, iki yönlü savaş verdiğini kaydeden yetkili, “Ekonomiyi ezmeye çalışıyorlar ama USAID, enerji şebekesini güçlendirmek de dahil olmak üzere, ekonominin dayanıklı olmasına yardımcı olmada merkezi bir rol oynadı. Ukrayna hükümetine makroekonomik bir krizden kaçınmak için büyük miktarda destek sağladık.” değerlendirmesinde bulundu.
İki yetkili, USAID”in Ukrayna”dan çekilmesinin, kışın ortasında Rus füzelerinin saldırılarına maruz kalan ülkenin enerji şebekesini savunmasız bırakacağı konusunda uyarıda bulundu.
ABD”nin yurt dışı faaliyetlerine büyük oranda son verdiği USAID, Ukrayna Enerji Güvenliği Projesi”ni sonlandırmanın yanı sıra Ukrayna”daki varlığını da önemli ölçüde azaltıyor.
Trump yönetiminin USAID hakkında aldığı son kararlardan önce Ukrayna”da, 64 ABD”li federal çalışan ve müteahhit, bu kurum için görev yapıyordu.
Source:
Gazze”ye saldırılar yeniden başlarsa İsrail”e “ateş yağdıracağız” tehdidi
Husilerin lideri Abdulmelik el-Husi, Ramazan dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Filistin halkına ve Hamas”ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları başta olmak üzere Filistinli direniş gruplarındaki mücahit kardeşlerimize destek olma yönündeki duruşumuzun ve dini, insani ve ahlaki bağlılığımızın kararlılığını vurguluyoruz.” ifadelerini kullandı.İsrail”in Gazze Şeridi”nde varılan ateşkesten kaçmaya ve ateşkesin ikinci aşamasına geçmek için oyalama yoluna gittiğine dikkati çeken Husi, “Gazze”ye savaşın geri dönmesi durumunda düşman rejimin (İsrail) tüm bölgelerine ve özellikle Tel Aviv olarak isimlendirilen işgal altındaki Yafa”ya ateş yağdıracağız.” dedi.Husi, İsrail”e karşı “çeşitli yollardan askeri müdahaleye geri döneceği” tehdidinde bulundu.Yemen”deki İran destekli Husiler, Kasım 2023″ten itibaren “Gazze ile dayanışma” kapsamında, İsrail içindeki hedeflerin yanı sıra Kızıldeniz”de İsrail”e bağlı kargo gemilerini de füzeler ve insansız hava araçlarıyla hedef almaya başlamıştı.
Source: Www.star.com.tr
Zelenskiy-Trump tartışmasının ardından Ukrayna’dan dikkat çeken Erdoğan paylaşımı
ABD Başkanı Donald Trump ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Washington’daki görüşmeleri sırasında beklenmedik bir tartışma yaşadı. Beyaz Saray”daki görüşme, nadir mineral anlaşması kapsamında gerçekleşirken, iki lider arasında canlı yayında gerilim yükseldi.
Zelenskiy’nin “yalnız olduğumuz” yönündeki sözlerine Trump, “Yalnız değildiniz. Aptal başkanımız (Biden) aracılığıyla size 350 milyar dolar verdik. Size askeri teçhizat verdik. Eğer askeri teçhizatımız olmasaydı, bu savaş 2 hafta içinde biterdi” diyerek tepki gösterdi.
Bu sözler üzerine ortam gerilirken, beklenen ortak basın toplantısı iptal edildi ve taraflar herhangi bir anlaşma imzalamadı. Zelenskiy’nin Beyaz Saray’dan ayrılarak Washington’daki programlarını iptal ettiği bildirildi.
Bu gelişmelerin ardından Ukrayna’nın Ankara Büyükelçiliği, sosyal medyada dikkat çeken bir paylaşım yaptı. Büyükelçilik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Zelenskiy’in bir arada olduğu bir fotoğrafı yayımladı.
Fotoğrafta, Erdoğan’ın Zelenskiy’in üzerinde tuttuğu şemsiye detayı dikkat çekti. Paylaşımda herhangi bir açıklamaya yer verilmemesine rağmen, bu hareket Ukrayna’nın Washington’daki kriz sonrası Türkiye ile olan ilişkilerine vurgu yaptığı şeklinde yorumlandı.
Sosyal medyada birçok Türk kullanıcı, Ukrayna’nın bu hamlesini olumlu karşılayarak destek mesajları paylaştı. Erdoğan’ın geçmişte Ukrayna ile diplomatik ilişkileri güçlendiren adımlar attığı bilinirken, bu paylaşımın Türkiye ve Ukrayna ilişkilerine dair yeni bir mesaj olup olmadığı merak konusu oldu.
Trump, Zelenskiy”i Beyaz Saray”da azarladı!Dünya
“Gergin” görüşme sonrası Zelenskiy”den Trump”a “teşekkür”Dünya
Source: Dünya Gazetesi
ABD”den İsrail”e yaklaşık 3 milyar dolarlık yeni silah satışına onay
ABD Savunma Bakanlığına bağlı Savunma Güvenlik ve İşbirliği Ajansı (DSCA) tarafından yapılan açıklamada, ABD Dışişleri Bakanlığının İsrail”e yeni silah satışlarına onay verdiğini duyurdu. Üç ayrı silah satış onayı için Kongre”ye resmi bildirim yapılırken Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Kongre”de, silah satışlarını önleyecek bir adım beklenmiyor. DSCA”nın ilk açıklamasına göre, ABD İsrail”e çok sayıda D9 buldozerle ilgili ekipmanların satışına onay verirken bu satışın 295 milyon dolar civarında olduğu belirtildi. Diğer açıklamada İsrail”e toplam değeri 2 milyar doları geçen çok sayıda ve çeşitte bomba ve ilgili parçaların satışına da onay verildiği kaydedildi. Ajanstan yapılan son açıklamada ise İsrail”e toplam değeri 675 milyon doları bulan mühimmat, güdüm kitleri ve mühimmat desteği ve ilgili teçhizatın satışına onay verildiği ifade edildi. ABD”den İsrail”e yaklaşık 3 milyar dolarlık yeni silah satış onayı, Donald Trump yönetiminin bu ay içinde verdiği ikinci satış paketi olarak kayıtlara geçti. Trump yönetimi, birkaç hafta önce de İsrail”e toplam değeri 7,4 milyar doları bulan silah satışına onay vermişti.
Source: Internet Haber
Son dakika! Terör örgütü PKK”dan yeni karar: Abdullah Öcalan”ın çağrısına katılıyoruz, ateşkes ilan ediyoruz!
Son dakika haberi… Terör örgütü PKK ateşkes ilan etti. Teröristbaşı Abdullah Öcalan”ın mesajları sonrası PKK Yürütme Konseyi yeni bir açıklama yaptı. PKK Yürütme Komitesi, Abdullah Öcalan”ın çağrısına katıldıklarını ve çağrının gereklerine uyacaklarını belirtti. “ATEŞKES İLAN EDİYORUZ” PKK Yürütme Komitesi”den yapılan açıklamada “Biz PKK olarak söz konusu çağrının içeriğine olduğu gibi katılıyoruz ve kendi cephemizden çağrının gereklerine uyacağımızı ve uygulayacağımızı belirtiyoruz. Bugünden geçerli olmak üzere ateşkes ilan ediyoruz” denildi. Öte yandan; Terör örgütü PKK yaptığı açıklamada, örgütü feshe yönelik kongreyi de toplamak için hazır olduklarını belirtti. İŞTE ABDULLAH ÖCALAN”IN BİLDİRİSİ Teröristbaşı Öcalan, tüm gruplara silah bırakma çağrısında bulunmuş, “PKK kendini feshetmeli” mesajını vermişti. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı PKK; tarihin en yoğun şiddet yüzyılı olan 20. asrı, iki dünya savaşı, reel-sosyalizm ve dünya genelinde yaşanan soğuk savaş ortamları, Kürt realitesinin inkarı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zeminde doğmuştur. Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır. 1990″larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK”nın anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır. Kürt-Türk ilişkileri; 1000 yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir. Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir. Etkilenen güçler, sınıf temelleriyle birlikte buna hizmeti esas bellemişlerdir. Cumhuriyetin tek tipçi yorumlarıyla birlikte bu süreç hızlanmıştır. Günümüzde çok kırılgan hâl alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir. Demokratik toplum ihtiyacı kaçınılmazdır. Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olan PKK”nın; güç ve taban bulması, demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasından kaynaklanmıştır. Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır. Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür. Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir. “SİLAH BIRAKMA ÇAĞRISINDA BULUNUYORUM” Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır. Sayın Devlet Bahçeli”nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum. “PKK KENDİNİ FESHETMELİDİR” Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir. Ortak yaşama inanan ve çağrıma kulak veren tüm kesimlere selamlarımı iletirim.
Source: Sabah
ABD”nin tarifelerine Kanada”dan rest! Trudeau”dan sert misilleme mesajı
Kanada Başbakanı Justin Trudeau, ABD”nin 4 Mart”ta başlayacağını belirttiği tarifelere karşı “son derece güçlü” yanıt vereceklerini söyledi.
Trudeau, ABD Başkanı Donald Trump”ın Kanada ve Meksika”ya yönelik tarifelerin planlandığı gibi yürürlüğe gireceğine ilişkin açıklaması hakkında konuştu.
Hükümetin 4 Mart ve sonrasında Kanada”ya herhangi bir tarife uygulanmamasını sağlamaya odaklandığını aktaran Trudeau, tarifelerin her iki ülkenin de endişe duyduğu fentanil sorunuyla bağlantılı olduğunu belirtti.
Trudeau, bu sorunun kaynağının Kanada olmadığını ve önlem amacıyla önemli adımlar attıklarını vurgulayarak “Eğer Kanada”ya karşı haksız tarifeler getirilirse, derhal ve son derece güçlü bir karşılık vereceğiz.” dedi.
ABD Başkanı Trump, Meksika ve Kanada”dan ABD”ye uyuşturucu akışının devam ettiğini belirterek, bu ülkelere uygulanacak tarifelerin 4 Mart”ta planlandığı gibi yürürlüğe gireceğini açıklamıştı.
KANADA”NIN UYUŞTURUCU İLE MÜCADELESİ
Kanada hükümeti, uyuşturucu akışıyla mücadele amacıyla “Fentanil Çarı” atamak için yeni taahhütlerde bulunmuş, kartelleri terörist olarak listeleyeceklerini, sınırda 7/24 gözetim sağlayacaklarını, organize suç, fentanil ve kara para aklama ile mücadele etmek için “Kanada-ABD Ortak Hareket Gücünü” başlatacaklarını duyurmuştu.
Kanada, ABD”nin tarifelerine karşı sınırdan uyuşturucu girişini engelleme taahhüdü kapsamında emekli komiser Kevin Brosseau”yu “Fentanil Çarı” olarak atamıştı.
Source:
Terör örgütü PKK ateşkes ilan ettiğini duyurdu
SON DAKİKA HABERLERİ için ayrıca HABERTURK.COM uygulamasını, #sabitlink#https://apps.apple.com/tr/app/haberturk/id341081552?l=tr#App Store# #sabitlink#https://play.google.com/store/apps/details?id=cbg.android.haberturk#Google Play
Source: Habertürk
Ergün Yıldırım yazdı… Çağrı metni: Türkiye”de terörün sonu
Türkiye tarihi bir adımı attı. 40 yıldır devam terör örgütü PKK, lideri Öcalan tarafından yapılan çağrıyla kendisini feshetmesini ilan etti. Sadece Türkiye kamuoyu değil, bütün dünya buna ilişkin olumlu tekiler verdi. Türkiye”de ortaya çıkan Irak, Suriye ve Avrupa”da etkinlik oluşturan bir yapının feshedilmesinden bahsediyoruz. Türkiye”ye binlerce can kaybettiren, ailelerin ocağına ateş düşüren, Türkler ve Kürtler arasında kin tohumları eken bir örgüt. Şimdi bunun liderliğini yapan şunu söylüyor: “Kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir”.Çağrı metninde önce tek parti rejiminin tekçi kültür ve kimlik politikalarının eleştirisi yapılıyor. Resmi ideolojinin tek parti dönemindeki dışlayıcı ve baskıcı pratikleri bunlar. Bu şartların etkisiyle isyan olarak doğduklarına işaret ediliyor.Metnin ikinci önemli kısmı PKK”nın kendisine yönelik eleştirilerini oluşturuyor. Soğuk savaş döneminin sosyalist yapısından etkilendiği ifade ediliyor. PKK, komünizmden etkilenerek ortaya çıktı. Baas tarzı sosyalizmi savundu. Kürtçülük ve sosyalizm kırmasından oluşan bir ideoloji ile hareket etti. Öcalan, artık bunların tarihi önemini kaybettiğini söylüyor. Yeni bir dünya ve yeni bir tarihe geçildiğine işaret ediyor. Bu yeni dünya ve tarihte PKK”ya yer yok. Sürdürülebilir bir ideoloji de değil.Öcalan, sonuçta PKK”nın öteden beri peşinde olduğu taleplerden de vazgeçtiğini şu ifadelerle dile getiriyor: “Ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır”. Türkiye”nin siyasal birliği açısından bunlar çok önemli vurgulardır.Bunun yerine talep edilen şeyler çağrı metninin alt okumalarında anlayabiliyoruz. Kimliğin kabulü, demokratik siyaset ve hukuk devleti ile katılımın sağlanması. Aslında demokrasi ve hukuk devleti çerçevesinde bireysel kimlik haklarının kabul edilmesi… Kolektif temelde tanınma talebinden vazgeçiliyor.Ayrıca metinde ifade edilen “bin yıllık Türkler ve Kürtler kardeşliği” de (Ki Bahçeli de bunu vurgulamıştı) önem taşıyor. Anadolu coğrafyasında İslamlaşmanın tarihi bin yıldır. Bizi burada tutan siyasal bilinçaltı bu bin yıllık İslam ruhudur. Ne kadar sekülerleşme olursa olsun her zaman millet birliğimizi sağlayacak temel bilinç budur.Çağrı mektubuna PKK uyacak mı? Herkesin sorduğu soru bu. Haklı bir soru. Ancak bu soru hiç bir zaman gelinen aşamayı küçültmez. Sonuçta PKK terör örgütünü kuran, 40 yıldır liderliğini yapan ve önemli bir sosyolojik etkiye de sahip olan kişi bu açıklamaları yapıyor. Savaşa son vermeyi ilan ediyor, kolektif taleplerden vazgeçiyor. Demokrasi ve hukuk devleti içerisinde kalmaya çağrıda bulunuyor.Kamuoyunda devlet terör lideri ile pazarlık yapar mı gibi yaklaşımlar arzı endam ediyor. Aşırı milliyetçiler ve etnikçiler, adeta terörün devam etmesini istiyorlar. PKK”nın lağvedilmesinden dolayı üzülüyorlar!Türkiye, bu çağrı ile beraber yeni bir tarihi döneme geçiyor. Annelerin gözyaşlarını dindirmeye son veriyor, evlere ateş düşmesine son veriyor. İnsani açıdan en önemli taraf da budur. Terörsüz Türkiye ağlamayan anneler demektir!Ortadoğu”da İsrail artık tamamen kontrolden çıkan bir devlete dönüştü. Netanyahu ve Trump, yeni bir Ortadoğu projesini uygulamaya koyuyorlar. Bölgede Kürtler üzerinde de ciddi hesapları var. Siyonizm, Ortadoğu etnik grupları ve azınlık yapılarını kendisine müttefik yapmak istiyor. Kürtlerle ilgili bunu açıkça deklare ettiler. Türkiye, Bahçeli ile başlattığı süreç ile bu teşebbüse karşı büyük bir duvar oluşturdu. Kürtlerin en fazla yaşadığı ülke olarak İsrail”in teşebbüsünü bloke ediyorlar.Terörsüz Türkiye, demokratik Türkiye ve Türklerle Kürtlerin kardeş olduğu Türkiye tarihi hayırlı olsun!
Source: Ergün Yildirim
Cüneyd Altıparmak yazdı: Zor olan savaş değil, barışı tesis etmektir
İmralı”dan gelen açıklamalar ülkemiz açısından yeni bir döneme işaret ediyor. Adalet Bakanlığı yeni paketin detaylarını vermeye başladı. 28 Şubat”ın 28. yılındayız, “başörtüsü meselesi tam anlamıyla çözülmedi” dersem, şaşırır mısınız? Bu üç gelişmenin de ortak noktası anayasa. Kısaca ve önemli yerlerine değinerek bugün bu konular üzerinde durmak istiyorum.İMRALI NE DEDİ!Evvela neresinden bakarsak bakalım bu büyük bir kazanımdır. Pek tabi bu çağrının terörün tüm unsurlarına dönük olduğu kesin ancak her kesimin aynı cevabı vereceği muallak. Bunu zaman gösterecek. Ancak yapılan çağırının Türkiye ve bölgedeki diğer ülkelerdeki sadece PKK irtibatlı silahlı yapılara değil bunların tüm unsurlarına dönük olduğunu görmek gerekiyor. PKK, “paradigması iflas etti” deniyor ve “bağımsızlık”, “federasyon”, “idari özerklik” veya “kültüralist” (yani ırk da dahil olmak üzere diğer kültürel öğelere göre yapılan siyasi tasnif) yaklaşımlarının rafa kalkması gerektiği belirtiliyor. Bu, bulunduğunuz ülkede “siyasi” mücadele yürütün ve “temel hak ve özgürlükler” odaklı analiz yaparak süreci devam ettirin demek.SİYASİ KAZANIM SORUNU…Normal bir ülkede böyle bir çağrıdan sonra bu işin mimarı olanlar sadece ve sadece tebrik edilir. “Ama”, “fakat” vb. ifadeler ile üstü kapalı biçimde eleştirilmez veya “örgüt üstüne düşeni yaptı, şimdi sıra hükümette” biçiminde sözlerle süreci anlamadığını bu kadar açık etmez! Burada kazanan Cumhur İttifakından, Erdoğan”dan ve Bahçeli”den önce, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Milletidir. Herkesin sorumlu davranması gerekir!BAKAN AÇIKLADI: YENİ PAKET YOLDA!Günlerdir konuşuyoruz. Yeni düzenlemeler geliyor. Dün Ahmet Hakan”a konuşan Adalet Bakanı Tunç, konuyu çok güzel izah etti. Şunu net biçimde anladım, “cezasızlık algısını kaldıracak” düzenlemeler ile eşitlik ilkesi bağlamında hakkı zayi olan “hükümlülere kısmi af” gündemde. Sayın Bakanın konuşmasından anladığım şu, saha iyi taranmış, tüm kesimlerle konuşulmuş. Getirilen yeni suçlar ve idari yaptırımlar bunun en güzel örneği…DÜN ÖĞRENDİKLERİMİZKonuşmanın satır aralarından yeni duyduklarımız şunlardı:*Trafik kazasından sonra olay yerini terk etmek diye bir suç düzenleniyor.*ATM”lerden “yüzü kapalı” para çekme yasaklanıyor, böylece dolandırıcılık faillerine ulaşmak kolay olacak.*Tutuklama konusunda hakimlere kişinin sabıkası çoksa yani “suç makinesi” ise takdir hakkı tanınacak.*Dolandırıcılığı önlemek için bir telefonda en fazla üç hat kullanılabilecek.*Bilişim suçları için ihtisas mahkemeleri kurulacak.*Trafikte makas, drift atma, alkollü araç kullanmaya astronomik para cezaları geliyor.*Araçla ısrarlı takip etme, sıkıştırmanın cezası ağırlaşıyor, suç olarak düzenlenme ihtimali var…28 ŞUBAT”I BİTİREN GENELGE”Talimatlar hukuku” olarak ifade edebileceğimiz bu dönemin tüm mevzuatı genelge veya daha alt düzeydeki belgelere, komutanların “rahatsızlığı” şeklinde ifade edilen “sözlü emirlere” dayanıyordu. Sayın Erdoğan bir genelge ile 2010″da tüm bu tür yasakları ortadan kaldırdı. Ama başörtüsü konusunda “şuandaki iklim” kimseyi yanıltmasın.AYM KARARI BÜYÜK SORUN!Anayasa”nın 10 ve 42. maddelerine dair kanun TBMM”de 411 gibi rekor bir oyla kabul edilmişti. Ardından CHP bu kanunun, (yani 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası”nın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun) 1″inci ve 2″nci maddelerinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi”ne başvurmuştu… AYM “Meclis ilk dört maddenin ruhuna aykırı yasa yapamaz”, “bu anayasa değişikliği laiklik ilkesine aykırıdır” şeklinde karar verdi 2008 yılında. CHP”nin açtığı davayla iptal edilen başörtüsü düzenlemesi bize 28 Şubat”ın bitmeyen kötü mirası. Sorunu yasal zeminden, anayasal düzleme taşıyan bu hamlenin doğurduğu sorun halen tam anlamıyla giderilmiş değil.TEK İHTİYACIMIZ, İYİ BİR ANAYASATürkiye”de terör, darbe, yasaklar ve ceza adaleti konusundaki sorunları çözmenin tek bir yolu var. Tüm kesimlerin ittifakıyla oluşacak bir anayasa. Muhalefetin bunu gündemleştirmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı adayı belirlemekten de önemli olan ihtiyaç, bu çağa ve 100. yıl vizyonuna uygun yeni bir anayasa… İktidarla savaşmaktan daha zoru, toplumsal barışa katkı sunacak yeni anayasa gündemini oluşturmak. Tüm anayasal taleplerini gündeme getirebilecek bu evrede, muhalefetin kolaya kaçması ilginç! Sonra “muhalefet sorunu” var dediğimizde lütfen kimse kızmasın!
Source: Cüneyd Altıparmak
Son dakika… Terör örgütü PKK ateşkes ilan etti
Teröristbaşı Abdullah Öcalan”ın, PKK”nın kendini feshetmesi ve tüm grupların silahları bırakması yönündeki açıklamasından sonra, terör örgütü PKK”nın sözde Yürütme Komitesi, teröristbaşı Öcalan’ın çağrısına katıldıklarını ve gereklerini yerine getireceklerini belirtti.
Terör örgütü PKK”nın sözde Yürütme Komitesi, yaptığı açıklamada, bugünden itibaren geçerli olmak üzere ateşkes ilan ettiklerini belirtti.
Terör örgütü PKK”nın sözde Yürütme Komitesi, silah bırakmanın hayata geçmesi için Öcalan”ın öncülüğünde gerçekleşebileceğini kaydetti.
Source: Haber Merkezi
Ukrayna en büyük destekçisiyle kavga etti: Şimdi ne olacak?
Beyaz Saray”da Ukrayna – Rusya savaşına bir çözüm bulmak ve Ukrayna”nın değerli madenlerinin önemli bir kısmını ABD”ye taahhüt eden anlaşmayı imzalaması için yüz yüze buluşan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ve ABD Başkanı Donald Trump, basının önünde tartıştı. Zelenski, imzayı atmadan Oval Ofis”ten ayrıldı, ABD ise şimdiden yardımlarını kesmeye başladı.
ABD, 3 yıldır süregelen savaş boyunca Ukrayna”nın en büyük destekçi oldu. Ukrayna”ya gönderdiği topçu sistemleri, silahlar, zırhlı araçlar ve savaşta ikonik hale gelen kısa menzilli füze sistemi HIMARS sayesinde Rusya”nın ardı arkası kesilmeyen saldırılarına dayandı.
Ancak, Başkan Trump ile yaşanan tartışmadan sonra bu yardımların devamının gelmesi olası görünmüyor. Trump, tartışma esnasında “kartlar senin elinde değil. Bizimle birlikteyken kartlar senin elinde, bizimle birlikte değilsen, kartlar elinde değil” sözleriyle Zelenski”yi uyarmıştı. Zelenski ise “biz kart oynamıyoruz” cevabını vermişti.
Peki, Trump”ın Zelenski”ye sağladığı kartlar neler? Ukrayna, ABD yardımları olmadan Rusya”nın saldırılarına dayanabilir mi? ABD masadan kalkarsa, kim arabulucu olacak?
YENİ ARABULUCU KİM OLABİLİR?
Bu tartışmayla birlikte ABD”nin barış görüşmelerinde arabulucu olarak rol oynamaktan çekilmesi de söz konusu. Tartışmadan sonra sosyal medya hesabından Trump, “Ukrayna, savaşmaya devam etmek istiyor. Barış istediğinde tekrar görüşebiliriz” açıklamasını yaptı.
ABD”nin arabuluculuk rolünden çekilmesi halinde olası arabulucular arasında Türkiye ve Suudi Arabistan dikkat çekiyor.
Türkiye, Beyaz Saray”daki görüşmelerden hemen önce Zelenski”yi, sonra da Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov”u ağırlamış ve nihai bir barışa olan bağlılıklarını ifade etmişti.
Zelenski ve Trump”ın Beyaz Saray”da canlı yayında yaşanan tartışmasının ardından Ukrayna Ankara Büyükelçiliği, Zelenski”nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile fotoğrafını paylaştı.
Ancak Türkiye”nin, Ukrayna”nın NATO üyeliğini desteklemesi ve Ukrayna”ya silah ve zırhlı araç sağlaması, Rusya”nın Türkiye”yi arabulucu olarak istememesine yol açabilir.
Diğer yandan Suudi Arabistan, Riyad”da ABD ve Rusya”nın buluştuğu ilk görüşmenin ev sahipliğini yapmıştı. Savaş boyunca insani yardımlarda bulunan ve herhangi bir askeri destek vermeyi reddeden Riyad, yeni arabulucu olarak rol oynayabilir
UKRAYNA TOPAL KALACAK
ABD hükümetinin Ukraine Oversight sitesine göre Ukrayna 182.75 milyar doları Ukrayna”ya askeri, lojistik, altyapı ve sağlık harcamaları için gönderdi.
Bu rakamın 140 milyar doları Ukrayna”ya ulaştırıldı, ancak 83 milyar doları bu yıl boyunca ulaştırılmak üzere ayrılmıştı.
163 milyar dolar Ukrayna”nın savaş kapasitesini muhafaza etmek için ayrılırken, 10.55 milyar dolar da insani yardımlar için hazırlanmıştı.
Bu yardımların önemli bir kısmı 2022-2024″te devam etmekte olan Biden hükümeti tarafından onaylandı. Biden döneminde taahhüdü verilen Ukrayna fonları ise Trump döneminde sağlanmaya devam etti. Ukrayna”ya olan yardımlar, 2025 yılında en yüksek seviyeye ulaştı.
Diğer yandan AB, savaşın başladığı 3 yıl boyunca Ukrayna”ya 145 milyar dolar yardımda bulundu. Bu yardımların yüzde 65″i hibe iken, yüzde 35″i borç olarak verildi.
2025 yılında ise Ukrayna”nın yeniden inşası için 50 milyar dolar ayrıldı. 2027 yılında aynı ise yeniden inşa için ayrılan fon 54 milyara ulaştı.
Ukrayna, ABD”nin desteğini kaybetmesi halinde aldığı toplam yardımların yarısından fazlasını sağlayan destekçisini kaybetmiş olacak.
Bu zamana kadar yardım göndermekte ABD”ye göre daha çekimser kalan AB, her ne kadar yardımları arttırma taahhüdünü yinelese de İngiltere, Almanya ve Fransa”daki siyasi karşılıklar ve özellikle bu ülkelerde bütçe belirlemenin zor bir hale gelmesi, Ukrayna”nın dünyanın en güçlü ikinci ordusu Rusya”ya karşı yanlız kalması anlamına gelebilir.
RUSYA GÜÇ TOPLUYOR
Diğer yandan savaş boyunca yaptırımlar ve uluslararası yalnızlaşma ile yüzleşen Rusya ve Rus pazarı, Trump”ın Rusya yanlısı kabul edilen açıklamalarından sonra yükselişe geçti.
Rusya, ABD ve AB yaptırımları sebebiyle en karlı ihracatları olan gıda ve enerji ürünlerinde büyük gerileme kaydetmişti. Ancak Rusya, savaş ekonomisine geçerek gerilmeyi durdurmayı başarabilmişti.
Şimdi ise üç yıldır değer kaybeden ruble yıllar sonra ilk kez yaklaşık yüzde 3,5 yükselişe geçti. Rusya olan yaptırımların kaldırılması için çaba gösteren Trump, Rusya savaş ekonomisini de desteklemiş oldu.
Ancak Rusya, Sovyetler Birliği”nden kalma mühimmat ve silahlarıyla birlikte modern silahlarını savaş alanında beraber kullanarak zaten Ukrayna”ya karşı büyük bir ekipman sıkıntısı yaşamıyordu.
Savaşın başlarında son derece yetersiz kalan Rus lojistik ağı, savaşın uzamasıyla birlikte toparlandı. Rus birlikleri silah ve araçlarla donatıldı ve siper hatları mayınlarla güçlendirildi. Şimdi Rusya, güvenli hatlardan yeterli mühimmatla Ukrayna sınırlarına başarılı taarruzlar düzenleyebilmekte.
Buna nazaran yardımlarla uluslararası yardımlar sayesinde güç toplayan Ukrayna ise, yardımların kesilmesi ile zor bir durumda kalıyor.
Her ne kadar Ukrayna İHA üretiminde büyük bir ilerleme kaydetmiş olsa da, vurulan enerji üretim santralleri sebebiyle Ukrayna askeri sanayisi büyük bir darbe aldı. Ukrayna, Rusya”yla yardım olmadan savaşmaya devam edebilecek sanayi altyapısına sahip değil.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Beyaz Saray”da dünyayı şaşırtan kavgadan sonra AB ülkeleri, Ukrayna”ya olan desteklerini yineledi. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Zelenski”ye “güçlü olması” çağrısında bulunurken, seçimi kaybeden Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, Almanya”nın Ukrayna”ya destek vermeye devam edeceğini belirtti.
Avrupa, Ukrayna”daki savaşı varoluşsal bir tehdit olarak görüyor. Avrupalı liderler, Ukrayna”nın düşmesi ve Rusya kontrolüne geçmesinin tüm Avrupa”nın Rus tehdidi altında olacağı anlamına geldiğini belirtti.
Ukrayna, AB”nin Rusya”ya karşı güvenliği için bir tehdit olarak kabul ediliyor. Bu sebeple AB”nin, Ukrayna”ya olan yardımları arttırması bekleniyor. Ancak siyasi karışıklarla ve Rus yanlısı aşırı sağın yükselişiyle çalkalanan AB”nin Ukrayna”ya olan yardımı, geç kalabilir.
Source: Tunca Ertör