Noel haritasının hedefi Türkiye
Batı ülkeleri, Türkiye’ye ve ulusçuluğa yönelen Arap ülkelerine karşı sürekli Kürtleri kullandılar.
1918-1938 yılları arasında, Anadolu’da 12 Kürt ayaklanması baş gösterir.
İstiklal Savaşı sırasında, dış kaynaklı ve din motifli 60 gerici ayaklanma olur.
İstanbul’un işgal dönemidir.
İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Sir A. Calthorpe, 1919’da Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a gizli bir rapor gönderir:
“Binbaşı Noel, Kürt şefleriyle görüş birliğine varırsa, bundan büyük faydalar sağlayacağını söylüyor…
Kürtler henüz Mustafa Kemal’e karşı ayaklanmadılar ama Noel bunu başaracağından emin.”
Kimdir bu Noel?..
Adı, Edward William Charles Noel’dir.
1886’da doğmuş bir İngiliz istihbarat subayıdır.
İstihbarat görevine, Hindistan’da başlar ve daha sonra İran’a gönderilir.
İran’da, bölgedeki etnik yapı üzerine çalışır.
Kürtçe öğrenir.
1918’de, Bağdat’a görevlendirilir.
Kısa bir süre sonra İstanbul’a çağrılır.
Yeni görevi, İngiliz desteğinde bir Kürdistan devletinin kurulmasıdır.
Kürtleri, Mustafa Kemal Paşa’ya karşı ayaklandırmak için çalışır.
Kilit noktalara, Nakşi Kürtleri yerleştirecek kadar bilgi sahibidir.
4 Eylül 1919’da, Mustafa Kemal Paşa Sivas Kongresi’ni toplayacaktır.
İngiliz Ajanı Noel, Elâzığ Valisi Ali Galip’le birlikte Kongre’yi basma girişiminde bulunur.
Amaç, İngiltere’nin isteği doğrultusunda Millî Mücadele’nin önlenmesidir.
Ancak, başarısız olur ve Türkiye’den kaçar.
Mustafa Kemal Paşa, 1919’da Sivas Kongresi’nde yaptığı konuşmada şunları söyler:
“İngilizlerin amacının, Kürtlere Kürdistan kurma sözü vererek onları aleyhimize ve bize karşı suikast düzenlemeye yöneltmek olduğu anlaşılmış, karşı önlemler alınmıştır.”
Binbaşı Noel, oldukça etkilidir.
1919 ortasında, Londra’ya bir rapor yazar.
Raporda, çizdiği meşhur Kürdistan haritası vardır.
Kürdistan haritasında; Hatay dahil olmak üzere, Kahramanmaraş, Sivas, Erzincan, Erzurum, Kars ve güneyi “Büyük Kürdistan” olarak yer alır.
Binbaşı Noel’in haritası, o denli meşhurdur ki…
10 Ağustos 1920’de, Türklerin idam fermanı Sevr Antlaşması haritasıyla örtüşür.
Noel’in haritası, o denli ünlüdür ki…
Kuzey Irak’ta Barzani yönetiminin haritası budur.
PKK terör örgütünün sözde Kürdistan haritasının tıpkısı.
Noel’in haritası, o denli ünlüdür ki…
ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi haritası, Noel’in haritasıyla uyumludur.
Gel zaman git zaman…
Katolik dininin ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa, Irak’ı ziyaret eder.
8 Mart 2021’de, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) bölgesine, Erbil’e gider.
Barzani Yönetimi, Papa’nın ziyareti şerefine hatıra pulu bastırır.
Tesadüfe bakın ki…
Bu meşhur pulda, ünlü Noel’in haritası vardır.
Sonunda, Papa bile Noel haritasından nasibini alır.
Noel, haritasının gerçekleştiğini göremeden 1974’te ölür.
Ölümünden 51 yıl sonra, 2025’te çizdiği haritanın iki halkası tamamlanır.
Kuzey Irak ve Kuzeydoğu Suriye…
İşte, bu nedenle “Terörsüz Türkiye” açılımında, PKK’nın silah bırakma süreci Suriye’deki PYD/YPG’yi kapsamaz.
Gerçi, PYD/YPG istese de silah bırakamaz, dağılamaz…
Çünkü, ABD ve İsrail istemez.
Noel’in haritasını, kutsal bir emanet olarak görenler…
“100 yıldır devlet hakkımız engellendi” derler.
Sevr’in çöpe atılışını kabullenmezler.
Atatürk’ün Cumhuriyeti’ni hazmedemeyenler ise…
“Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923’te açılan bir parantez olduğunu” söylerler.
Sevr’i hayal edenlerle, Cumhuriyet’i kabullenmeyenlerin hedefi bir noktada kesişir…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yok olması…
PKK terör örgütünün silah bırakma çağrısında, İmralı’daki terörist başının önemli notu neydi?
“PKK’nın kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.”
ABD Merkezi İstihbarat Örgütü (CIA) Orta Doğu Direktörü Graham Fuller, 1990’da ne söylemişti?
“Kemalizm bitti…
Bu nedenle, kendisine entelektüel güven duyan Türkiye, İslam’ın günlük yaşamdaki yerini almasını yeniden düşünmelidir.”
Hem PKK’nın hem de Fuller’in ortak hedefi nedir?
Anayasa’nın değiştirilmesi…
Atatürk’ün, anayasa dışına itilmesi ve federal yapının önünün açılması.
Sonrası kolay…
Noel’in haritasının Türkiye ayağı…
İşte, Noel’in 106 yıl önce başımıza açtığı bela budur…
Sırada İran ve Türkiye…
Source: Naim Babüroğlu
Cenazeye Antalyalılar hâkimdi… Üç mekânda neler oldu
Edip Akbayram dostumuzun bu sözü iki gündür haberlerde ‘damga’ oldu. Yazı böyle başlasın istedim. Cenaze törenini önceki gün yazacaktık, ama tören yaklaşık 6 saat sürdüğü için bugüne bıraktık. 11.00’de İBB Cemal Reşit Rey Konser salonundaki törende ailesi ve sevenlerinin yanı sıra Ekrem İmamoğlu, Zülfü Livaneli ve sanat dünyasından çok sayıda isim vardı. Törende ilk olarak Nebil Özgentürk tarafından hazırlanan Edip Akbayram’ın hafızalara kazınmış şarkıları, türküleri ve marşlarının sözleriyle bağlantılı belgeseli gösterildi. Livaneli, “Akbayram, adı gibi edip bir insan altını çizdi ve namuslu yaşayanların belki de en başındaydı. Hayatında hiçbir lekesi olmadı” dedi. Törende eşi Ayten Hanım, oğlu Ozan, kızı Türkü ve torunu Lavin de vardı.En önemlisi de onun Antalya’daki dostlarının cenazeyi düzenlemesiydi; Ramazan Aslan, Abdullah Keleş, Kadir Dursun, Bülent Ecevit, Salih Uçar, Dursun Gündoğdu’nun eşi Nezaket Gündoğdu aksaklıkları anında giderdiler. Avanos’taki yakınları da gelmişlerdi. Belediye Başkanı Mustafa Kenan Sarıtaş’ın da çelengini gördük. Her üç mekânda, Karacaahmet Mezarlığı da dahil olmak üzere bağış yapılmış yüzlerce çelenk vardı. CHP’li grup başkanvekilleri, İBB’den üst yöneticiler ve ilçe belediye başkanlarından gelenler ile Sol Parti ve bazı sol gruplar da dikkat çekti. Cenazeden sonra Akbayram ailesinin Moda’daki evinin yakınındaki kafeteryada konuklar ve komşuları ağırlandı.Bir siyasetçi, Teşvikiye Camisi’ndeki tören için “Bu son yıllarda sol grupların ağırlıklı katıldığı cenaze töreni, Edip Akbayram’ın cenazesi oldu” dedi. Kendisini sevenler de üç mekânda hazır bulundular.Kendilerini ya da isimlerini gördüğümüz isimleri de aktarmak istiyoruz:Fazıl Say, Zülfü Livaneli, Volkan Konak, Hüseyin Turan, Onur Akın, Nilüfer, Müjdat Gezen, Selami Şahin, Zuhal Olcay, Suavi, Kubat, Erol Evgin, Mazlum Çimen, Engin Evin, Ferhat Tunç, Nur Sürer, Gülben Ergen, Rutkay Aziz, Ferhat Göçer, Hülya Süer, Şanar Yurdatapan, Melike Demirağ, Cahit Berkay, Sümer Ezgü, Ahmet Selçuk İlkan, Berhan Şimşek, Menderes Samancılar, Halil Ergün, Nezih Berktaş, Bülent Fortan, Dr. Gürbüz Çapan, Onuncu Köy Derneği, Fermani Altun, Most Prodüksiyon, Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu, Mansur Yavaş, Muharrem İnce, Doğu-Şule Perinçek, Filiz Otyam, Derya Şensoy, YÖN Radyo, Bakan Mehmet Ersoy, Deniz Gezmiş Vakfı ve ailesi, Orhan Keçeli ve çocukları, Milletvekilleri Gülizar Biçer Karaca, Sezgin Tanrıkulu, Aylin Nazlıaka.Bu arada gözler Orhan Gencebay ve Arif Sağ’ı aradı. Mahsun Kırmızıgül mazeret bildirdi. GÜNÜN SÖZÜ “1877-1878 Osmanlı’nın Ruslarla yaptığı 93 harbinde Bulgar komitacıların köy-köy dolaşarak Türkleri katledip bağımsızlıklarını ilan ettiği gündür. Dışişleri Bakanlığımız iki gün evvel Bulgarların Osmanlı’dan kurtuluş ve kuruluş günü (3 Mart 1878) münasebetiyle kutlama yapmış. Türklerden daha (!) iyi komşu, başka hangi ülkede bulunuyor.” Rehan GÜNDOĞMUŞÇOCUKLARIMIZA OKUTALIMSINAVLARDA başarılı olan öğrenciler zeki oldukları için değil düzenli ders çalıştıkları için kazanıyorlar ve bu çocuklar da çok severek ders çalışmıyorlar. Çalışmak zorunda oldukları için ders çalışıyorlar. Ders çalışmak istek değil zorunluluktur. Ders çalışmak için ilham gelmesini beklemeyin. Zorla da olsa oturun masanın başına çalışın ve gireceğiniz o sınavı kazanın. Unutma! Sınavı zeki olan değil çalışan, emek veren kazanır.KAFA KARIŞTIRMA “PTT şubeleri kapanıyor, vatandaş sorun yaşıyor”, “Mesut Özdil, Almanya’dan dışlandı, Türk milliyetçisi oldu.” “İstanbul Sözleşmesine dava açan Özbudun, düştüğü hali kendi takdir etmeli”, “Kürdistan’ı kurmak istiyorsak, Kürtleri kışkırtmak en kolay iş, Türkleri uyutacak birilerini bulmaktır.” (CIA Casusu Ruzi Nazar!), Güney Azerbaycan, Tebriz’de 150 bin Türkün haykırışı: Ne mutlu Türk’üm diyene..Cazim Gürbüz: “65 yaşından sonra İslam’ı terk ettim.” Alim değilse ariftir. Kuşkusuz önümüzdeki günler sürprizlerle doludur. Millet koltuğu çekip alır!ATATÜRK’Ü ZİYARET ETMEDİ, PAPA’NIN ELİNİ ÖPTÜ AHH O FETÖ NELER YAPTIYAKIN tarih boyunca Türk milletinin başı ne zaman derde girse, altından dinci ve bölücü terör örgütleri çıkar. Bunların müşterek hedefi Türkler ve Türk Cumhuriyetleridir. Örnek mi?“Fethullah Gülen, Papa’yı ziyaret etmiş ve elini öpmüştür. Ama bir kez bile Atatürk’ü ziyaret etmemiştir. ‘Dinler arası Diyalog’ tuzağıyla İslam’a çok kötülük etmiştir.” “Sur’da bir delik açtık, mukaddes mi mukaddes” diyen kimdir!NURİ KİLLİGİL PAŞAYI ANIYORUZ2 Mart 1949 tarihinde sonsuzluğa göç ederek aramızdan ayrılan Bakü Fatihi ve Modern Türk savunma sanayisinin kurucusu olan Nuri Killigil Paşa’yı uçmağa varışının 76. yıl dönümünde saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz.Ne olduysa Atatürk’ün ölümünün ardından 2. Dünya Savaşı süreciyle başlayan 8 Nisan 1923’te yayımlamış olan Dokuz İlke’den (umde) ve Kemalizm’den (Cumhuriyet Devrimleri) kopuşun tedricen ülkeyi, milleti getirdiği yer. Bir okurumuzun yazısıyla hatırlatalım dedik.Nuri Killigil 1940’larda İstanbul Sütlüce’de kurduğu Türkiye’nin ilk özel savunma şirketi fabrikasında top, havan, uçaksavar mermi ve tapalarının yanı sıra uçak bombaları imal etmişti. Yerli harp sanayisinin gelişmesine ve Türk Ordusu’nun ateş gücünün artırılmasına katkı sağlayan ilk özel girişimdi.2 Mart 1949 tarihinde fabrikada sabotaj olduğu düşünülen büyük bir patlama meydana gelir. Aralarında Nuri Killigil’in de bulunduğu 27 kişi bu patlamada hayatını kaybeder.Olayın ilk oturumunda Başbakan Şemsettin Günaltay, milletvekillerini bilgilendirdi. Ancak tutanaklar üzerinde gizlilik kararı olduğundan Killigil ve 27 kişinin ölümüne sebep olan patlamadaki sır perdesi aralanamadı.Killigil ve 27 Türk evladını saygıyla anıyoruz.
Source: Yalçın Bayer
Osmanlı”nın “Aslanlı Paşası” Cezayirli Hasan Paşa dünyada bir ilki başardı: ABD”yi vergiye bağladı!
Osmanlı Devleti tarihinde birçok güçlü ve önemli paşalar bulunuyor. Kazandığı savaşlar, fethettiği yerler ile yönetiminde bulunan halkların asırlar boyunca huzur içinde yaşamasını sağlayan Osmanlı Devleti”nin kahraman paşalarından biri de Cezayirli Hasan Paşa. İşte Yeniçerilikten Sadrazamlığa uzanan hikayesiyle Cezayirli Hasan Paşa… DENİZ TUTKUNUYDU -1710″lu yıllarda Dünyaya geldi. Ailesi ve nereli olduğu hakkında pek bir bilgi bulunmuyor. Çocukluğunun Trakya bölgesinde geçtiği bilinmektedir. -Gençlik ve çocukluk dönemlerinde denizcilik tutkusu kanına işlemişti. -Hayali, bir asker, daha doğrusu bir gemi kaptanı olmaktı. Bir savaş gemisi kaptanı… BELGRAD KUŞATMASINA KATILDI 1738 yılında yeniçeri ocağına girip Belgrad kuşatmasına katıldı ve henüz toy olmasına rağmen büyük başarılara imza attı. Hedeflediği gibi orduya girmişti ama denizlerden uzak kalmış, karada savaşıyordu. KADERİNİ DEĞİŞTİREN OLAY Kaderini değiştiren olay ise, kazandığı para ile aldığı bir gemiyi kullanarak İstanbul”dan, Cezayir”e yola çıkma kararıydı. Yolculuk sırasında gemisi Akdeniz açıklarında bir İspanyol savaş gemisinin saldırısına uğradı. Bu çarpışmadan galip çıkan Hasan Paşa oldu. CEZAYİR LİMANINA İKİ GEMİ İLE YANAŞTI Tek gemi ile İstanbul”dan yola çıkan Hasan Paşa, iki gemi ile Cezayir limanına yanaşmıştı. Bu başarısından ötürü kendisine “Cezayir Dayısı” ünvanı verildi ve Tilemsen sancağının başına getirildi. BİR YENİÇERİ İKEN KAPTAN OLDU İstanbul”dan sıradan bir yeniçeri olarak yola çıkan Hasan Paşa, Cezayir”e ayak bastığında en çok saygı duyulan gemi kaptanlarından biri olmuştu. YAVRU ASLANI EVCİLLEŞTİRDİ Kuzey Afrika”da bulunduğu dönemde yavru bir erkek aslanı kendisine alıştırdı ve beslemeye başladı. Aslan büyüdükçe aralarında ki bağ iyice güçlendi ve Hasan Paşanın lakabı “Aslanlı Paşa” oldu. HER YERE ONUNLA GİDİYORDU Gittiği her yere zincir tasmasından tuttuğu aslanıyla beraber gidiyor ve ele geçirdiği gemilere aslanıyla beraber çıkıyordu. Aslanlı Paşa efsanesi kısa zamanda Avrupa”nın tümünde korku ile anılmaya başlandı. Avrupalı ressamların çalışmalarına konu oldu. İSTANBUL”A ÇAĞIRILDI Cezayir”de geçirdiği başarılarla dolu 20 yılın ardından 1761 yılında İstanbul”a geri çağrıldı ve kısa zaman içinde Devlet yönetiminde önemli kademelere getirildi. 1770 yılında Osmanlı Donanmasındaki tüm gemilerin Ruslar tarafından Çeşme”de yakılması ve Limni adasının kuşatılması üzerine, 3000 askeri ile yola çıkarak kalenin yönetimini eline aldı ve Rusları bölgeden defetti. KAPTAN-I DERYA OLDU Bu başarısının ardından kendisine “Gazi” ünvanı verildi ve “Kaptan-ı Derya” rütbesi ile ödüllendirilerek Osmanlı Donanmasının başına getirildi. Fakat ortada bir donanma yoktu. Hasan Paşa yakılan donanmanın yerine üç yıl içerisinde modern bir donanma hazırlattı. Üstelik gemilerin yapımının büyük bir bölümünü kendi cebinden karşıladı. AMERİKAN GEMİLERİNİ ELE GEÇİRDİ Donanmanın başına geçtikten sonra sayısız isyan bastırdı ve denizlerde savaşmaya devam etti. Cezayirli Hasan Paşa bu dönemde Akdeniz açıklarında arka arkaya pek çok Amerikan gemisi ele geçirdi. VERGİ ÖDEMEYİ KABUL EDEN TEK AMERİKAN BELGESİ O dönemde yeni bir ülke olan Amerika Birleşik Devletleri”nin donanması Osmanlı İmparatorluğu ile boy ölçüşecek durumda değildi. Amerika bu yüzden denizlerde Osmanlı hakimiyetine boyun eğdi ve “Trablusgarp Antlaşması” yapıldı. Osmanlıca yazılan ve 22 maddeden oluşan anlaşmayla Amerika yıllık 12 bin altını Osmanlı Devleti”ne vermeyi kabul etti. Bu anlaşma Amerika tarihinde yabancı dilde yapılan tek anlaşma olduğu gibi, yabancı bir devlete vergi ödemeyi kabul eden tek Amerikan belgesidir. SADRAZAM İKEN HAYATINI KAYBETTİ 77 yaşındayken Padişah III.Selim tarafından sadrazam olarak atandıysa da bir kaç ay sonra hayatını kaybetti. Osmanlı Denizciliğini geliştiren, günümüzdeki Deniz Harp Akademisinin temellerini atan, okulları kuran, kendi cebinden tershaneler, kışlalar ve camiiler yaptıran Cezayirli Gazi Hasan Paşa arkasında hiçbir evlat ve servet bırakmadı. Günümüzde de ismi yaşatılarak bir Türk savaş gemisine adı verilmiş, Çeşme Kalesi”nin önüne ve Kasımpaşa semtine aslanı da unutulmayarak heykelleri dikilmiştir. AVRUPA”DA HALA ANILAN OSMANLI KAHRAMANI Balaban Hasan, Osmanlı Ordusunda yer alan sayısız yeniçeriden biriydi. İRİ VE GÜÇLÜ OLDUĞU İÇİN LAKABI “BALABAN” OLDU Yaşıtlarından çok daha iri ve güçlü olması nedeniyle büyükleri ona, yırtıcı bir kuş olan “Balaban” lakabını vermişlerdi. Diğer yeniçerilerden ayrılan en büyük özelliği ise, pek çok Avrupa dilini rahatlıkla konuşabilmesi idi. DÜŞMAN ŞEHİRLERE KOLAYLIKLA GİRİYORDU Bu nedenle Balaban Hasan, Osmanlı Ordusunda istihbarat subayı olarak görev yapmakta, Viyana, Berlin ve Roma gibi pek çok düşman şehrine kolaylıkla girip çıkabilmekteydi. Bu sayede düşman ülkelerin askeri durumları hakkında Osmanlı Devletine önemli bilgiler sağlıyordu. ACELEYLE İSTANBUL”A GELDİ Gördükleri ve bildikleri doğrultusunda, Avrupa”nın ve Viyana kalesinin zayıfladığını, derhal Viyana üzerine bir sefer düzenlenmesi gerektiğini, eğer hemen bir sefer düzenlenirse Viyana Kalesi”nin kolaylıkla düşebileceğini bildirmek için aceleyle İstanbul”a gelmişti. Kanuni Sultan Süleyman döneminde kuşatılan ve alınamayan Viyana”ya ikinci bir sefer düşüncesinde olan Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, bu düşüncesini Padişah IV.Mehmed”e bildirmekten çekinmekteydi. MERZİFONLU PAŞA”NIN HUZURUNA ÇIKTI Balaban Hasan İstanbul”a gelir gelmez, Avrupa”daki vaziyeti anlatması için Merzifonlu Kara Mustafa Paşa”nın önüne çıkarılır. Tüm bunları Sadrazama büyük bir heyecanla söylesede, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa sefer hazırlığını henüz Padişaha iletmediği için Balaban Hasan”ın söylediklerini dikkate almaz ve onu Viyana”ya yeni bir göreve göndermek ister. İstanbul”a dönerken Viyana”ya bir sonraki gidişinde Osmanlı Ordusuyla surlara dayanıp kaleyi almak hayaliyle gelen Balaban Hasan, Kara Mustafa Paşa”nın bu umursamaz tavrına sinirlenir ve Paşaya derhal sefere çıkılmasını, on binlerce Osmanlı askerinin gönlünde yatan zaferi mundar ettiğini, hala beklendiği için I.Viyana kuşatmasında şehid olan Osmanlı askerlerinin kemiklerinin sızladığını hiddetli bir şekilde söyler. KELLESİNİN VURULMASINI İSTER Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, bir yeniçerinin kendisiyle böyle konuşmasını hazmedemez ve derhal Balaban Hasan”ın kellesinin vurulmasını emreder. Konuşma esnasında odada bulunan yeniçeri ağası ve diğer yeniçeriler, Balaban Hasan”ı cellatlara götürürken serbest bırakır ve kaçmasına izin verirler. PEK ÇOK SAVAŞA DAHİL OLUR İstanbul”da kaçak konumuna gelen Balaban Hasan, Osmanlı”nın Avrupa”da bulunan sınır kalelerine giderek kendini farklı bir isimle yeniçeri olarak tanıtır ve buralarda pek çok savaşa dahil olur. En sonunda gün gelir ve Balaban Hasan”ın beklediği II.Viyana Kuşatması başlar. Ordudan kovulmasına rağmen içindeki Osmanlı aşkı ile bu sefere de gizlice katılır. Bu savaşta girdiği bir muharebede ciddi bir şekilde yaralanan Balaban Hasan, savaş meydanından bulduğu bir at ile oradan uzaklaşır. BİLİNCİ KAPALI MOENO KÖYÜ”NE GELİR Bilinci kapalı bir şekilde at üzerinde ilerler ve kaderi onu İtalya”nın Moeno Köyü”ne getirir. Köylüler buldukları bu yaralı genci iyileştirirler. İtalyanca”da konuşabilen Balaban Hasan, köy halkı ile çok iyi anlaşır. Zamanla o Moeno köyünü, Moeno Köyü”de onu benimser. Köylüler tarafından ona yeni bir isim bile verilmiştir: El-Turco İlerleyen zamanla Balaban Hasan bu köyden bir kızla evlenir ve burada yaşamaya başlar. ALMAN DEREBEYLERİ RAHATSIZ EDİNCE… Her şey yolunda giderken bir gün köye, Alman derebeylerinin askerleri gelir ve köylünün elinde ne var ne yoksa vergi adı altında her şeyi alırlar. Hiç karşılık vermeden tüm halkın her şeyi teslim etmesine anlam veremeyen Balaban Hasan, köylüyü ayaklandırır. Onlara bir sonraki vergi gününe kadar, Yeniçeri ocağında öğrendiği savaş tekniklerini öğretir. Daha sonra tekrar vergi toplamaya gelen askerler karşılarında, Balaban Hasan komutasında silahlanmış köylüleri görünce şaşırırlar ve geri çekilirler. ÖLENE KADAR BURADA YAŞADI Moeno Köyü”ne barış ve bolluk getiren bu Osmanlı askeri, ölene kadar bu köyde huzurlu bir şekilde yaşar. Balaban Hasan bu köyün tarihinde o kadar büyük bir önem taşımaktadır ki köy o günden bugüne “La Turqie” olarak anılmaktadır. Köy meydanlarında ise Balaban Hasan”ın heykelleri ve Türk bayrakları bulunmaktadır. Tüm bu olayların üzerinden 336 yıl geçmesine rağmen bu köyde bulunan insanlar, Balaban Hasan”ın soyundan geldiklerini ve Türk olduklarını iddia etmektedirler. Her yıl Ağustos ayında bu köyde Türk yemekleri pişirilmekte, gençleri bıyık bırakmakta ve köylü halkın tamamı Osmanlı kıyafetleri giyerek her yeri Türk bayraklarıyla donatmaktadırlar.
Source: Sabah
Polonya vatandaşlığıyla ödüllendirildi
Jesse Eisenberg, Polonya vatandaşlığına kabul edildi. A Real Pain filminde II. Dünya Savaşı sırasında Yahudi nüfusunun hikâyesini anlatan 41 yaşındaki ABD li oyuncu, senarist ve yönetmen, Polonya Devlet Başkanı Andrzej Duda tarafından vatandaşlık ödülüne lâyık görüldü. Eisenberg in senaryosunu yazdığı, yönettiği ve başrolünde yer aldığı film, bu yıl Oscar Ödülleri nde Kieran Culkin e En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü kazandırdı. Filmin hikâyesi, Jesse Eisenberg nin büyük teyzesinden esinlenerek, Yahudi soykırımından kurtulan büyükannelerini onurlandırmak için Polonya ya seyahat eden iki Amerikalı kuzenin etrafında dönüyor. Kieran Culkin, filmdeki performansıyla En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar ını kazandı Vatandaşlık töreninde konuşan Jesse Eisenberg; Bu filmi Polonya da çekerken, sokaklarda yürüyordum ve ülkeye biraz daha alışmaya başlıyordum. Aklıma çok açık bir şey geldi. Ailemin New York ta yaşadığımızdan çok daha uzun süre burada yaşadığı… Elbette hikâye çok trajik bir şekilde sona erdi dedi. Tarihin bu trajedisine ek olarak, ailemin Polonya yla artık hiçbir bağ hissetmemesi de bir trajediydi. Bu beni üzdü ve mümkün olduğunca yeniden bağ kurmaya çalışmak istedim diyen Jesse Eisenberg; Bu gece, bu tören ve bu muhteşem onurlandırmanın, benim ve ailemin bu güzel ülkeye yeniden bağlanmasının ilk adımı olmasını umuyorum ifadesini kullandı. Devlet Başkanı Andrzej Duda da; Okyanus ötesinden insanların, köklerini kabul etmelerinden, atalarının Polonya Cumhuriyeti nden geldiğini anlamalarından ve ülkemizle bir bağ kurmaya çalışmalarından büyük mutluluk duyuyorum dedi.
Source: Habertürk