“Kravatlı teröristler dönemine girdik”

“Kravatlı teröristler dönemine girdik”

Suriye lideri Ahmet Şara ile SDG komutanı Mazlum Abdi anlaşma imzaladı. Artık PYD meşruiyet mi kazandı, sığınmacılar dönecek mi? Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hasan Ünal’a sordum

Prof. Dr. Hasan Ünal

Bu bir federasyon anlaşması

– 8 maddelik anlaşma PKK/PYD için meşruiyet anlamına mı geliyor?

Çok belirgin iki taraftan birisi olarak bu anlaşmaya imza atıyor. Bir tarafta Suriye devleti, bir tarafta da SDG var. Anlaşmanın belli maddelerinde bu zaten ifade de ediliyor. Mesela 6. Madde’de diyor ki, “Suriye devletinin Esad rejiminin kalıntıları ve ülkenin güvenliğiyle birliğini tehdit eden tüm unsurlara karşı mücadelesine destek sağlanması.” Yani zaten anlaşmayı imzalayan taraflardan biri Suriye devleti. Öbürü de SDG’nin iskeletini oluşturan PKK/YPG. Bu bir federasyon anlaşması!

Hani Arap Cumhuriyeti’ydi

– Peki Türkiye bundan sonra ne diyeceğiz Suriye’deki örgüte?

Kravatlı Teröristler dönemine girdik. Ahmet eş Şara ilk kravat takılıp, “Artık terörist değil” denilen, piyasaya sürülen kişiydi. Mazlum Abdi de muhtemelen kravat takacak artık. Arkasından Öcalan’a kravat taktırılacak. Bunlar Terörist değil denilecek ama öyle kolaylıkla kabul edilebilecek bir durum da değil. Esas mesele şu: Suriye’de HTŞ’nin yönetimi ele geçirmesinden sonraki haftalarda Cumhurbaşkanı ve Türk hükümeti Suriye’nin aslında üniter yapısının aslında ne kadar önemli olduğunu anlamaya başladıklarını ifade ettiler. Herkesin kendisini içinde bulacağı bir anayasa lafının doğru olmadığını ifade eden tweet’ler attılar. Hakan Fidan, Ocak ayında Suriye’nin adının “Suriye Arap Cumhuriyeti” olacağını söyledi. Bu da aslında Suriye’nin bir milli devlet üniter yapıda tutulacağı anlamına geliyordu. Bu anlaşmayı okuduğumuzda “Kürt toplumunun Suriye devletinin asli bir unsuru olarak tanınması ve vatandaşlık ile anayasal haklarının güvence altına alınması” diyor. Eğer böyleyse o zaman Suriye’deki diğer toplumların da anayasal haklarının güvence altına alınması söz konusu olacak. Mesela Dürzi’ler zaten şu anda İsrail’in askeri kontrolü altında bunu talep ediyorlar. Diyorlar ki “Suriye ya bir federasyon olacak yoksa biz İsrail’e bağlanırız.” Böyle bir anayasanın da ulus devlet, üniter yapıda olmayacağı açık.

Öcalan’ın sözü PKK’ya imiş

– Bundan sonra Türkiye açısından nasıl gelişmeler yaşanır?

Benim görüşüm; Öcalan’ın açıklamasında PKK vardı ve diğer hiçbir grup yoktu. PYD, YPG, SDG, KCK yoktu. Öcalan’ın açıklaması üzerine inşa edilen bir politika var anlaşılan ve adım adım ortaya çıkıyor. Onun içine PYD bu şekliyle girmiş oluyor. Bizim anlaşmaları yazma ve okuma tekniğinde kullanılan ‘yapıcı belirsizlik’ diye bir kavram vardır. Öyle bir anlaşma metni yazarsınız ki, o metinde siz baktığınızda ‘İsteklerimizin hepsi karşılanmış’ dersiniz. Aslında öyle değildir. Karşı taraf baktığında onların istekleri de karşılanmıştır. Tam böyle bir şey. Mesela burada, ateşkesin sağlanması, devlet kurumlarının entegrasyonu, bölünmenin reddedilmesi gibi ifadeler var. Ama öbür taraftan bu anlaşmaya göre öyle bir anayasa geliyor ki adı konulmuş ya da konulmamış bir federasyon çıkacak. Federasyonların tümünün dağıldığı ya da dağılmakta olduğu, hele etnik, dini kökenli federasyonların ayakta kalmasının imkansız olduğu bir dünyada ve Ortadoğu coğrafyasında, herkesin karıştığı bir Suriye’de federasyonun cici bici bir şekilde devam edeceğini beklemek aşırı iyimserliktir.

Suriye karabasanı başlıyor

– Suriyeliler ülkelerine geri döner mi?

Bir tarafta Suriye hükümeti diğer tarafta SDG var. Böyle bir anlaşma metnine “Mültecilerin güvenli dönüşü”yle ilgili bir madde neden konulur?

Benim aklıma şu geliyor. Belki de Afrin ve Türkiye’nin kontrolündeki diğer topraklara Türkiye’ye geldiği için orada barınamayan, PKK-PYD’lilerin, SDG’lilerin gelmesinden bahsediyor. Çünkü normalde Suriyelilerin geri dönüşü ve garantileriyle ilgili konu Suriye devletinin tek taraflı bir konusu. Bunu Türkiye eğer sizin dediğiniz gibi yorumlayıp, “Kardeşim artık Suriye’nin toprak bütünlüğü büyük ölçüde sağlandı. O zaman ben sizinle hemen bir geri dönüş anlaşması imzalayıp, Suriyelileri göndereceğim” der mi Türkiye? Ama benim şu ana kadar gördüğüm Türkiye, “isteyenler gider” diyor. Bu şartlarda bu maddenin buraya konulması bana sanki Türkiye’nin kontrol ettiği topraklara bu insanların geri dönüşlerinden bahsediyor. Bir sonraki aşamada herkes Türkiye’ye “Suriye’den çekil” çağrısı yapar. Çünkü Suriye’deki tek yabancı güç Türkiye haline gelir. Aslında kelimenin tam anlamıyla Suriye karabasanı yeni başlıyor.

Source: İpek Özbey