Yüzde 30’luk kararsızlar kitlesi nelere bakıyor nelere bakmıyor
Diploma goygoyları.- İdeolojik yaklaşımlar.- Otoriterlik kaygıları.- Suriye’de olup bitenler.- Yargıyla ilgili tartışmalar.- CHP içi meseleler.- Sosyal medyanın kısır gündemleri.- Yavaş’ın taktik ve stratejileri.- ABD ile Avrupa kavgası.BAKTIKLARI- Ekonomi.- Enflasyon.- Hayat pahalılığı.- Emekli maaşları.- Kiralar.- Para pul işleri.- Geçim sorunları.SANDALYE DEĞİL KOLTUKEKREM İmamoğlu şöyle dedi:*“Suriye’de masayı kuran devlet olmamız gerekirken… Kurulan masalarda sandalye ayrılmayan duruma gelmiş durumdayız.”* İmamoğlu’nun böyle dediğinin, ertesi günü şöyle bir fotoğraf çıktı ortaya:* Dışişleri Bakanı Fidan, Milli Savunma Bakanı Güler ve MİT Başkanı Kalın, Suriye’de Ahmed Şara’yla birlikte.*Tamam, fotoğrafta masa yok.Ama koltuk var.Yani sandalye ayrılmayan duruma gelmemişiz, koltuk ayrılan duruma gelmişiz.SAHRAP SOSYAL’IN TATLILARI BENİ HER AN ÇILDIRTABİLİRBENİM tatlı doktrinimde şu iki madde önemlidir:- BİR: Güllaç pek matah bir tatlı değildir. Hele bir de güllaca başka unsurlar katılırsa hiç çekilmez.- İKİ: Tatlıda meyve pek kabul edilemez. Hele bir de baklavaya meyve karıştırılırsa hiç çekilmez.*Hürriyet’in büyük bir beğeniyle takip ettiğim yemek yazarı Sahrap Soysal’ın bugünkü köşesinin başlığı:“İftara hangi tatlıyı yapsak.”*Sahrap Soysal’ın anlattığı iki tatlı:- BİR: Salepli, muhallebili güllaç.- İKİ: Elmalı baklava.Bu iki tatlının ikisi de benim tatlı doktrinimi yerle bir etmek için çırpınıyor.* İlahi Sahrap Hanım! Siz beni çıldırtmak mı istiyorsunuz?BU FİLMİ İZLEMEDEN KÖYDE ORGANİK TARIMA BAŞLAMAYIN “İŞİ gücü bırakıp köye yerleşeceğim, organik tarım yapacağım” diyenlerin sayısı hayli arttı.Hatta bazen benim bile aklıma gelmiyor değil.*Fakat gelin görün ki dün akşam bir film izledim.Ve köyden de organik tarımdan da buz gibi soğudum.*“AS BEASTS” adlı bu filmde…İspanya’da bir köye yerleşip organik tarıma başlayan entelektüel ve şehirli bir Fransız çiftin başına gelenler anlatılıyor.Filmde köyün acımasızlığı, sert bir gerçeklikle suratlara çarpılıyor.Filmde köylünün anlayışsız çıkarcılığı, en yalın biçimde ortaya konuluyor.*“İşi gücü bırakıp köye yerleşeceğim, organik tarım yapacağım” diyenler.Harekete geçmeden önce bu filmi mutlaka izleyin.ŞİNASİ YURTSEVER’İN VEFATISİVAS mizahının fedailerindendi.“Düğün Dernek” serisinin en esaslı isimlerindendi.“İşler Güçler” ekibinin en sevilesi karakteriydi.Baklavacıların en tatlısıydı.“Hilmi bunu beğendi” repliğiyle gönüllere taht kurmuştu.En son “İnci Taneleri”nde şöyle bir görünmüştü.* 51 yaşında kaybettik bu koca yürekli sanatçıyı. “Her ölüm erken ölümdür ama bu gerçekten çok erken oldu” klişesine girmek istemiyorum ama bir insan bu kadar erken ölmemeli. Allah rahmet eylesin.ÇOK İLGİNÇ ŞEYLER- Türkiye’de hep şu iki ülkenin ajanları yakalanıyor: İsrail ve İran. En azından ben ilginç buluyorum.*- İşte günün en ilginç gelişmesi: Bu zamana kadar Atatürk’e benzeyen çok adam çıktı ama hiçbiri Serdar Görel kadar benzemiyor. Diğerlerinin aksine Atatürk’e benzemesini paraya çevirmeyen Serdar Bey, tesisatçılık yapıyormuş.* – Yıl olmuş 2025. Davutoğlu’nun Emevi Camii’nde namaz kılıp kılmayacağını merak edenler var. Çok ilginç çok.*- Biz “Trump ile Musk’ın arası mutlaka açılır” diye kehanette bulunurken… İkilinin arası gün geçtikçe daha da kuvvetleniyor. İkisi resmen birbirinde eriyor gibi. Valla ilginç, billa ilginç.EN SEVDİĞİM ON KOKU BİR: Kahve kokusu.İKİ: Kitap kokusu.ÜÇ: Taze pişmiş ekmek kokusu.DÖRT: Portakal çiçeği kokusu.BEŞ: Deniz kokusu.ALTI: Yeni biçilmiş çimen kokusu.YEDİ: Yeni temizlenmiş ev kokusu.SEKİZ: Haşlanmış mısır kokusu.DOKUZ: Yağmurda ıslak toprak kokusu.ON: Sobada yanan odun kokusu.
Source: Ahmet Hakan
Kalabalık ramazan sofralarında daha az yemek için neler yapılmalı?
Oruç süresince uzun saatler boyu aç kalan vücutta bazı biyolojik değişiklikler meydana gelir. Açlık süresince, mide boşaldıkça ‘ghrelin’ adı verilen iştah hormonu yükselir ve beyne yiyecek arama sinyali gönderir. Bunun yanı sıra kan şekeri seviyesinin düşmesi de bireyin karbonhidrat ağırlıklı gıdalara yönelmesine neden olabilir. Uzun süren açlığın ardından hızlı ve fazla yemek yendiğinde pankreas ani insülin salgılamaya başlar ve bu da kısa süre sonra ani bir halsizlik hissine neden olabilir. Bu yüzden yemek yerken biyolojik tepkilerimizi göz önünde bulundurarak hareket etmek oldukça önemlidir.Kalabalık sofrada daha az yemek yemek için öncelikle yemek hızımızı kontrol altına almalıyız. Beynin tokluk hissini algılaması yaklaşık 15-20 dakika sürdüğünden hızlı yediğimizde bu sürede gereğinden fazla yeriz. Bu nedenle yavaş yemek, lokmaları iyice çiğnemek ve küçük porsiyonlar halinde beslenmek mideyi daha erken doyurma açısından oldukça etkili bir yöntemdir.Kalabalık sofralarda en büyük hatalardan biri, iftar anında büyük porsiyonlarla yemeye başlamaktır. Özellikle ağır ve yağlı yemeklerle orucu açmak midenin aniden yüklenmesine ve sindirim sisteminin zorlanmasına neden olabilir. Bunun yerine, orucu birkaç hurma ve suyla açıp ardından çorba gibi hafif ve sıvı besinler yemek daha sağlıklıdır. Çorba mideyi hazırlarken aynı zamanda bir dolgunluk hissi oluşturur ve gereksiz yeme isteğinizi azaltabilir.Her yemeği tatmayınAna yemeklere geçtiğimizde porsiyonları sınırlandırmak büyük önem taşır. Büyük tabaklar yerine daha küçük tabaklar kullanarak göz doygunluğunu sağlamak, daha az yemek yemeye yardımcı olur. Tabağa her yemekten azar azar almak yerine sadece birkaç çeşidi seçip yiyin, böylece yemek israfını önlerken gereğinden fazla yemek yemeyi de engelleyebilirsiniz. Ayrıca yemekleri tek bir büyük tabakta karışık şekilde değil, ayrı ayrı porsiyonlar halinde almak ne kadar yediğimizi daha iyi görmemizi sağlar ve bilinçli bir şekilde yememize yardımcı olur.Kalabalık sofralarda çeşitlilik fazla olduğundan her yemeği tatma isteği oluşabilir. Ancak burada kendimize belirli sınırlar koymalıyız. Yağlı ve ağır yemeklerden kaçınıp daha hafif, lif ve protein açısından zengin yemekleri tercih etmek mideyi daha az yorarken tokluk hissini daha uzun süre koruyacaktır. Örneğin, kızartmalar yerine fırınlanmış veya haşlanmış sebzeler, beyaz ekmek yerine tam tahıllı ekmek, şerbetli tatlılar yerine sütlü veya meyveli tatlılar tercih edilebilir.Kalabalık sofralarda misafirperverlik gereği ikram edilen yemekleri geri çevirmek zorlayıcı gelebilir. Ancak fazla yememek için ikramları nazik ama kararlı bir şekilde reddetmek mümkündür. Ayrıca yemek yerken sohbeti arttırarak yemek yeme hızını yavaşlatmak, dikkat dağıtarak daha az yemek yenmesini sağlayabilir.Oruç sonrası vücut kan şekerini dengelemeye çalışırken şerbetli ve ağır tatlılar yemek sindirimi zorlaştırabilir ve kan şekerinde ani yükselmelere yol açabilir. Bu nedenle tatlıyı iftar sonrası en az bir saat bekleyerek yemek daha sağlıklı olacaktır. Sütlü ve meyveli tatlılar, şerbetli tatlılara kıyasla daha hafif ve sindirimi kolaydır.İftar sonrası hemen dinlenmek yerine 15-20 dakikalık hafif bir yürüyüş yapmak sindirimi desteklerken uzun süre oturmanın yol açabileceği hazımsızlık ve mide rahatsızlıklarını önleyebilir. Ayrıca yeterli miktarda su içmek, vücudun gün boyu kaybettiği sıvıyı yerine koymasına yardımcı olur ve yemek sonrası tokluk hissini uzatır.Bu basit ama etkili yöntemleri uygulayarak hem mideyi yormadan hem de ramazanın ruhuna uygun şekilde ölçülü ve sağlıklı bir beslenme düzeni oluşturmak mümkündür. Böylece bayram geldiğinde sindirim sorunlarıyla uğraşmak yerine, oruç ibadetinin bedensel ve ruhsal olumlu etkilerinden tam anlamıyla yararlanabiliriz.
Source: Ayça Kaya
Balık avı sezonu 15 Nisan”da sona eriyor
Bu sezon hamsinin uzun süreli olmadığını ancak yine de av verecek şekilde olduğunu kaydeden Mutlu, “Bana göre 2024-2025 sezonu güzel, bazılarına göre ise kötü geçti. En sevindirici yanı denizde çeşitliliğin bol oluşu ve boy oranında her hangi bir sıkıntı yaşanmaması. Palamut ile başladık, palamut gayet iyiydi. Hamsi çok uzun süreli olmazsa da yine de av verecek şekilde oldu. Mazot 50 TL, ÖTV”siz alınıyor ama bir şey değişmiyor. Makineler güçlü, gemiler güçlü dolayısıyla masraflar fazla oluyor. Örneğin geçen yıl 30-40 bin TL maaş alanlar bugün 50 bin TL alıyor. Sezon belki güzel geçti ama masraflarda ona göre gerçekten arttı. Genel olarak değerlendirecek olursak buna da şükürler olsun bu sezon bereketli geçti diyebiliriz” dedi. NİSAN 15 BANA GÖRE FAZLAKendi görüşüne göre av yasağının 15 Nisan”da başlamasının kendi fazla olduğunu belirten Mutlu, “Hamsi pelajik balık çoğunluk teşkil eden bir ürün. Bugüne kadar bir buçuk, iki ay gibi bir süreyle avlanabilen bir üründü. Hamside risk görmüyorduk. 1988-1989″larda azalma gibi oldu. Hep Aşırı avcılık söyleniyor. Aşırı avcılık varsa bakanlık düzenleyecek. Kanunlar, yönetmenlikler var. Tarım Bakanlığı”na tüm yetkileri verdiler Tarım Bakanlığı incelesin gerekli olanı yapsınlar. Bir arkadaşımız normalde sezonun bitmesi gerekir derken, başka bir arkadaşımız kendi ekonomik durumuna göre hayır sürsün diyor. Bu tartışmayı biz balıkçılar yapmayacağız. Bu tartışmayı kanunla yetki verilmiş Bakanlıklar var altı yedi Bakanlığa bağlıyız. Örneğin balıkçı barınağıyla ilgili bir sorun yaşıyoruz Çevre Bakanlığı duruma el koyuyor. Biz nereye bağlıyız? Böyle bir şey yok. Balıkta da aynı. Madem stoklarda aşırı avlanma var buna devletin müdahale etmesi lazım. Bizi birbirimize düşürmenin hiçbir anlamı yok. Bana göre mantıklı olarak düşünüldüğünde, arkadaşlarımız ne düşünür bilemiyorum ama sonuçta bu insanları temsil ediyorum. Nisan 15 bana göre fazla. Daha şimdiden hamsi tekneleri paydos etti. Bundan sonraki yıllarda hamsicilik mi olacak, sezon Nisan 15″ine kadar gidecek. Tarım Bakanlığına yetki verilmiş dur derse durdurur, devam et derse devam eder. Eğer avcılık varsa devam ettirir eğer avcılık yoksa devam etme der. Yani Nisan 15″ine kadar kural koymanın eğer trolcülere zararı varsa trolcüleri baz al. Gırgırcılara zararı varsa onları baz al” diye konuştu.
Source: Www.star.com.tr
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu balıkçılarla sahurda bir araya geldi
Bakan Uraloğlu ve İstanbul Valisi Davut Gül, Rumeli Feneri Su Ürünleri Kooperatifi Balık Satış Yeri ve Balık Lokali”nde balıkçılarla sahur yaptı.
Buluşmada balıkçıların görüş ve taleplerini dinleyen Uraloğlu, kendisine iletilen sorun ve isteklere ilişkin not aldığını ve gerekenin yapılması için çalışacağını söyledi.
Uraloğlu, balıkçılarla buluşmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, denizlerin tuzlu sularında, rüzgarın ve dalgaların amansız mücadelesine göğüs gererek, ekmeğini kazanan balıkçıların, sadece bir mesleği icra etmekle kalmayıp aynı zamanda bir kültürü de yaşattığını belirtti.
Bakan Uraloğlu, balıkçılığın sadece bir geçim kaynağı değil, bir tutku ve sevda olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
“Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili oluşu, doğal göllerimiz, sayıları her geçen gün artan baraj ve göletlerimiz balıkçılık ve su ürünleri sektörümüz için önemli bir potansiyel oluşturuyor. Bu potansiyelin verimli şekilde kullanılması ancak modern balık avlama gemileri ve bu gemilerin emniyetle bağlandığı barınaklar ile buralarda görev yapan kalifiye personelin yetişmesiyle mümkündür. Bugün ülkemiz gemi siciline kayıtlı 46 bin 358 adet ticari gemi ve su aracı bulunmaktadır.
Bunlardan 21 bin 917 adeti yani yaklaşık yüzde 47″si balıkçılık faaliyeti göstermektedir. 150 groston ve üzeri balıkçılık faaliyetleri gösteren gemi ve su aracı sayımız 2017 yılında 279 iken bu sayı 2024 yılında 445″e çıkarak yüzde 59 artmıştır. Bu tekneler uluslararası sularda çalışabilecek kapasitededir. Ülkemizde, 361 açık deniz balıkçı gemisi kaptanı, 910 balıkçı gemisi kaptanı ve 12 bin 382 balıkçı gemisi güverte tayfası bulunmaktadır. Güçlü bir balıkçı gemisi personeli altyapısına sahibiz.”
“Tayfa ve kaptanların uzmanlık belgelerini 5 yılda bir yenileme zorunluluğunu kaldırdık”
Bakan Uraloğlu, mevzuatta yaptıkları değişiklikle balıkçı gemilerinde çalışacak tayfa ve kaptanların uzmanlık belgelerini 5 yılda bir yenileme zorunluluğunu kaldırdıklarını ve gemi güvenlik uzmanlık belgelerinden muaf tuttuklarını belirtti.
Yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Uraloğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tüm güverte sınıfı gemi insanlarına talepleri halinde yeterliliklerine geri dönme hakları saklı kalmak üzere balıkçı sınıfı güverte tayfası yeterliliği ve süresiz denizde emniyet belgeleri düzenledik. Aynı zamanda sağlık raporu almalarına da kolaylık getirerek “sürücü olur” raporu düzenlemeye yetkili sağlık kuruluşlarından sağlık raporu alabilmelerine imkan tanıdık. Bu belgelerin diğer gemi insanlarında olduğu gibi iki yıl değil beş yıl süresince geçerli olmasını sağladık.”
Uraloğlu, yaptıkları düzenlemeler ile balıkçılar için çok önemli kolaylıklar sağladıklarına işaret ederek, bazı yeni düzenlemeler hakkında da balıkçılara bilgi verdi.
“Gemiadamları ve Kılavuz Kaptanlar Eğitim Ve Sınav Yönergesi”nde bu ay içinde bazı düzenlemelere gittiklerini dile getiren Uraloğlu, şu ifadelere yer verdi:
“Bildiğiniz üzere uluslararası denizde emniyet sertifikalarının beş yılda bir yenilenmesi için deniz hizmet şartı aramaktayız. Ancak bugüne kadar sertifikaların yenilenmesi için gerekli deniz hizmetinin Emniyet Yönetimi Sistemi bulunan gemilerde gerçekleşmesi zorunluydu. Kabotaj seferi yapan gemilerin çoğunda ise bu sistem bulunmamaktadır. Bu da kabotaj sefer sahasında hizmet veren tüm balıkçı gemilerinde, yük gemilerinde ve ticari yatlarda yapılan deniz hizmetlerini sertifika yenileme için kapsam dışında bırakmaktaydı. Her ne kadar balıkçı gemilerinde çalışan gemi insanları için balıkçı sınıfı yeterlilik belirlesek ve bu yeterlilikler için sertifika yenileme zorunluluğunu kaldırmış olsak da, mevcut gemici, usta gemici, güverte lostromosu hatta sınırlı vardiya zabitleri dahi yeterliliklerini balıkçı sınıfı yeterliliklere çevirmeden bu haktan faydalanamıyordu.”
“Yapacağımız düzenleme ile kabotaj sefer bölgesinde sınırlandırılmak kaydıyla tüm yeterliliklerde bulunan gemi insanlarımız ticari gemilerdeki hizmetleriyle denizde emniyet sertifikalarını kursa gitmeden veya sınava girmeden yenileyebilecekler.” diyen, Uraloğlu şöyle devam etti:
“Mevcut yeterliliklerini değişmek zorunda kalmadan balıkçı gemilerinde de çalışmaya devam edebilecekler. Örneğin kabotaj ve liman seferinde bulunan acente botlarında, ticari yatlarda, yük gemilerinde çalışan gemi insanları yeterlilik değişimine gerek kalmadan balıkçı gemilerinde de çalışabilecekler. Bu sayede balıkçı gemilerinde istihdam edilecek gemi insanı kaynağının da artacağını öngörüyoruz.”
“Balıkçı gemilerinin de Marmara Denizi”nde avlanma yapılabilecek alanları bu yıl içinde artırmış olduk”
Uraloğlu, “Denizcilik Genel Müdürlüğümüzce yapılan çalışma ile Marmara Denizi”nde bekleyen gemilerin, Ambarlı 2, 3 ve 4 nolu demirleme sahalarına, ihtiyaç halinde ise Yalova 1 ve 2 nolu demirleme sahalarına yönlendirilmesi ve bu sahalarda uygun alan varken, gemilerin Marmara Denizi”nde drifte yönlendirilmemesini talimatlandırdık. Böylece balıkçı gemilerinin de Marmara Denizi”nde avlanma yapılabilecek alanları bu yıl içinde arttırmış olduk.” bilgisini verdi.
Bakan Uraloğlu, verilen desteklere de dikkati çekerek, “ÖTV”siz yakıt işlemlerinin başladığı 1 Ocak 2004 tarihinden bugüne kadar tüm gemilere verilen 7 milyon 82 bin 905 ton yakıt desteğinin yaklaşık dörtte biri olan 1 milyon 756 bin tonunu balıkçı gemilerine verdik. Yine ÖTV”siz yakıt işlemlerinin başladığı tarihten bugüne kadar tüm gemilere verilen 15 milyar 453 milyon lira desteğin ise 4 milyar 134 milyon lirası balıkçı gemilerine yapıldı.” dedi.
“Balıkçı barınakları sayısını 400″e yükselttik”
Uraloğlu, “2002 yılında 302 tane balıkçı barınağı vardı, hepsini onardık ve çağa uygun hale getirdik. Deniz dibi taramalarını yaptık. Bunların yanında ülkemizin dört bir yanında yeni balıkçı barınağı inşa ettik. Balıkçı gemilerimizin hem av sezonu boyunca hem de diğer zamanlarda emniyetle sığındıkları ve gemilerini bağladıkları balıkçı barınakları sayısını 400″e yükselttik.” bilgisini paylaştı.
Tarlaağzı Balıkçı Barınağı, Çakıl Balıkçı Barınağı, Çayeli Balıkçı Barınağı, Faroz Balıkçı Barınağı ve Giresun Balıkçı Barınağı gibi 9 balıkçı barınağının yapım ve onarımına devam ettiklerini söyleyen Uraloğlu, “Bu yıl içerisinde de Sürmene Yeniay Barınma Yeri ve Alanya Balıkçı Barınağı Batı Rıhtımı İnşaatlarıyla, Dörtyol, Işıklı Konacık, Samandağ Çevlik ve Abana balıkçı barınaklarının onarım ihalelerini gerçekleştirmeyi ve yapımlarına başlamayı planlıyoruz. Rumeli Feneri ile ilgili Strateji ve Bütçe Başkanlığımızla görüşüp, yatırım alarak hedefimiz bu yıl içinde tamiratına ve onarımına başlamak.” şeklinde konuştu.
“2003”ten itibaren izlediğimiz akılcı politikalarla, 37 olan tersane sayımız 85″e yükselttik”
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, “2003”ten itibaren izlediğimiz akılcı politikalarla, 37 olan tersane sayımız 85″e yükselttik. Ülkemiz balık avlama gemilerinin inşasında ve bakım onarımlarında teknolojik alt yapısı ve sahip olduğu tecrübe ile küresel çapta önemli bir konumdadır. Bugün kendi ihtiyacı ölçüsünde inşa ettiği gemilerin yanı sıra bu gemilerin ihracatında da adından bahsettirmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
“Bugün Türkiye, dünya balıkçılığında en önde yer alan Norveç, İzlanda, İrlanda ve İngiltere gibi ülkelere balık avlama ve canlı balık taşıma gemileri ihraç etmektedir. Tersanelerimizde her geçen gün bir yenisini denize indiriyoruz. Bu bizim için gurur verici.” diyen Uraloğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Son 4 yıllık zaman zarfında, tam boyu 12 metre ve üzerinde olan 186 balık avlama gemisinin inşası tamamlanmış olup 43″ünün ise inşasına devam edilmektedir. Bunun yanında, ülkemiz tesislerinde geçtiğimiz yıl 2 bin 352 balık avlama gemisine de bakım onarım işlemi uygulanmıştır. Ülkemiz tersaneleri sahip olduğu tecrübe, kapasite ve teknoloji sayesinde dünyanın ilk hibrit balıkçı gemisi ile 83,72 metre boyunda olan dünyanın en büyük canlı balık taşıma gemisini inşa etmişlerdir.
Ayrıca bugün ülkemizde tam boyu 108 metre olan balık işleme fabrika gemisi, 90 metrenin üzerinde balıkçı yardımcı gemileri ve 80 metre üzerinde balık avlama gemilerinin inşaları da yapılmaktadır. Bu gemiler, Kuzey Atlantik dahil olmak üzere kutup bölgelerinde balıkçılık operasyonları yürütebilecek, zorlu hava şartlarına uyum gösterebilecek şekilde inşa edilmektedir. Bunun yanında ülkemiz tersanelerinde, açık denizlerde faaliyet gösterebilecek yenilikçi dizayn kriterlerine uygun 78 metre boyunda açık deniz balık çiftliği dubası inşası da ihracat kalemlerimize eklenmek üzere devam etmektedir.”
Uraloğlu, “Özetle yeter ki siz dünyaya açılmak isteyin, biz sonuna kadar yanınızdayız. Sizlerin yolunu açmak, işlerinizi kolaylaştırmak için ne gerekiyorsa yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.” dedi.
Bakan Uraloğlu”na etkinlik kapsamında balıkçılar tarafından kemençe hediye edildi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
TESK Başkanı: “Denetimlerin etkili olması için üretim kontrolü şart”
Tüketicilerin alışveriş yaparken satın alacakları ürünlerin sağlığa zararlı olup olmadığını kontrol etmesinin büyük önemi olduğunu ifade eden Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu Genel Başkanı Bendevi Palandöken, tüketicilerin korunması için ürünler raflara gelmeden önce, üretim sürecinden itibaren etkili olan bir denetim mekanizmasının kurulması gerektiğine dikkat çekti.
“Tüketici ve esnaf karşı karşıya”
Palandöken, “Tarladan soframıza gelinceye kadar yapılacak denetimlerin gerçekten amacına uygun olabilmesi için üretim merkezlerinden başlanması lazım. Örneğin, ürünler piyasaya arz edildikten sonra raftaki ürünün kontrol edilmesi, o ürün tükendikten sonra ancak yapılması gereken denetimlerin de bir işe yaramadığını gösteriyor. Dolayısıyla hem tüketicinin bu konudaki rahatsızlığı hem de esnafın vatandaşla karşı karşıya gelmesine neden oluyor. Tarlada, bu ürünlerin katkı koruyucu şekildeki zirai ilaçlardan arındırılmış olduğu yani üretim künyesinin olması gerekliliği ve üretim sonrasında rafa ve tezgaha konulacak ürünlerin fabrikadaki ana üretim merkezlerinde kontrol edilmesi gereklidir” diye konuştu.
“Kontroller üretim merkezlerinde yapılmalı”
İHA”da yer alan habere göre Denetimlerin amacına hizmet edebilmesi için tüketici kontrollerinin de çok önemli olduğunu söyleyen Palandöken, “Örneğin, et mi, et mamulleri mi? Tabii ki kaynağında yapılmalı. Hazırlanmış ve rafa konulmuş buzdolabında saklanmış ancak vatandaşın aldıktan sonra tahlil edilmesi gereken ürünler sağlıklı bir şekilde insanların tüketebileceği ürünler olmaktan öteye gitmemelidir. Halbuki üretim merkezlerinde bu kontroller yapıldığında insanlar daha sağlıklı yiyeceklere ulaşmış olacaklar. Tabii ki dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, üretim merkezlerinde veya alışveriş yapılan yerlerdeki tüketici duyarlılığıdır. Ürünlerin sağlığa zararlı olup olmadığının kontrol edilmesi lazım, yoksa denetimlerin amacına uygun olmaz ve insanların daha sağlıklı beslenmelerini sağlayamaz” diye konuştu.
“Vatandaşın sağlıklı gıdaya erişimi nasıl kolaylaşacak?”
Alışveriş yaparken vatandaşlarında ürünleri iyi incelemesi gerektiğinin altını çizen Palandöken, “Bu açıdan vatandaşların güvenilir noktalardan alışveriş yapması ve otokontrol yapması, belki de denetim sürecine katkıda bulunarak daha sağlıklı ürünler tüketmelerine imkan tanıyacaktır. Bilindiği üzere, her gün yapılan denetimler sonucunda tükettiğimiz ürünlerin ne kadar karmaşık katkı maddeleriyle üretildiği biliniyor ve bu durum insanları mağdur ediyor veya tereddütle yaklaşmalarına neden oluyor. Soruyorlar, bu üründe bir sorun var mı diye; halbuki, bu ürünün başında bu kontroller yapılmış olsaydı, hem vatandaşların sağlıklı gıdalara erişimi kolaylaşacak hem de insanların en önemli ihtiyaçları olan temel gıda maddelerinde veya kullanılan temizlik malzemelerindeki kimyasal içeriklerin gerçekten ürün üzerinde yazıldığı gibi olmadığını merdiven altı üretimlerinin tespiti mümkün olabilecekti. Bu nedenle, akşam karanlığında araçların arkasında veya bilmediğiniz yerlerde ucuz fiyatlı ürünler almak istiyorsanız, sağlığınızın riske girebileceğini şimdiden göz önünde bulundurmanız gerek” ifadelerini kullandı.
Source: Dünya Gazetesi