Hastalıkla mücadele eden yurttaşlar, psikolojik olarak da etkileniyor: Sedef sadece bir deri hastalığı değil
Hastalığın metabolizma üzerindeki etkilerini Cumhuriyet, Türk Dermatoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Başak Yalçın’a sordu.Yalçın, “Uzun süreli tedavi edilmemiş sedef hastalarında genel metabolik sistem de etkileniyor. Bu kişiler daha kilolu oluyor, yüksek tansiyon ve şeker hastalıklarına meyilleri oluyor. Kalp rahatsızlıkları ve psikolojik hastalıklar da bu kişilerde daha çok görülüyor. Bu duruma metabolik sendrom deniyor. Sedef hastalığı hastanın yaşam süresini ve yaşam kalitesini düşüren bir hastalık” ifadelerini kullandı. GENÇLERİ ETKİLİYOR Sedef hastalığının genç yaş grubunu daha çok etkilediğini belirten Yalçın, “Hastalar genellikle 20 ya da 30’lu yaşlarda bu hastalığa yakalanıyor. Sedef, hastaların hayatlarının en aktif dönemi olan bu yaşlarda bir sosyal çekinmeye sebep oluyor. Okul, iş ve evlilik hayatlarını çok fazla etkiliyor. Bu sosyal çekinmenin yanında yapılan araştırmalarla biliyoruz ki kanda sedef hastalığına sebep olan sitokin adını verdiğimiz yapılar da depresyonu tetikliyor. Kişi görünüşünden rahatsız olmadığını düşünse bile hastalığın oluşumuna neden olan sitokinler farkında olmadan depresyona yol açıyor” dedi. Sedef hastalığında kişiye özel tedavi yaklaşımlarının önemine vurgu yapan Yalçın, “Tedavi uygulanırken pek çok faktöre dikkat etmemiz gerekiyor. Örneğin hastanın yaşı çok önemli. Tutulum miktarı bir başka önemli bir faktör. Bazen el, ayak, saç gibi özel bölgelere farklı tedavi uygulayabiliyoruz. Bunun yanında hastanın sosyal güvencesi de önemli. Her ilacı ödeyebilecek durumu olamayabiliyor hastaların. Her tedavi her hasta için uygun değil” diye konuştu.
Source: Damla Polat
Gözaltına alınan üniversiteli Emir”in avukatı gazetemize konuştu: ‘Ters kelepçeden dolayı ekimozlar oluştu’
İstanbul BüyükşehirBelediyesi’ne (İBB) düzenlenenoperasyon, Türkiye’nin pek çokkentinde geniş çaplı protestolarasahne olurken polisin sertmüdahalesinde çoğu öğrenci ileyüzlerce kişi gözaltına alınaraktutuklandı. 24 Mart’taki katıldığıeylemin ardından evine dönmekiçin tramvaya binen Emir S., polisedirenmemesine karşın gözaltınaalındı. Üniversite öğrencisi olanEmir S’nin Vatan Emniyet’tegeçirdiği dört gün boyunca kötümuameleye maruz kaldığı önesürüldü. Ardından tutuklananEmir, 10 günün ardından serbestbırakıldı. Tahliye edildikten sonrailk sözleri ise “Diğer arkadaşlarımserbest kaldı mı?” oldu.Cumhuriyet, Emir S’nin avukatıGamze Serin Şimşek ile konuştu.Şimşek, “Emir’in ellerindeki terskelepçeden dolayı ekimozlar oluştu.Dosyada suç unsuru bulunmayan birolayda, sadece valiliğin açıklamadığıbir yasak nedeniyle 2911 sayılıkanuna muhalefetten tutuklandı”dedi. Emir, tutuklanmasınınardından Metris Cezaevi’negönderildi. Burada, günlük olarakalması gereken ilaçların kendisinegünlerce verilmediği öne sürüldü.Avukat Şimşek, yaptıklarıbaşvuruların sonuçsuz kaldığını veilaçların sadece milletvekillerininbaskısıyla Emir’e ulaştırılabildiğinivurguladı.Şimşek, Emir’in doktorkontrolü olmadan normalkoğuşa alınamayacağınınsöylendiğini vedoktorun izinde olduğubahanesiyle sevkingerçekleşmediğini önesürdü.Avukat Şimşek,“Nöbetçi sağlıkpersoneli tarafındankontrol ve onayınverilmesi içinEmir’in hastaneyesevk edilmesi talepedilmişse de sevkingerçekleşmesi içinEmir’in ‘bayılması’veya ‘tamamenfenalaşması gerektiği’cevabı verilmiştir”ifadelerini kullandı.Emir S’nin sağlıkdurumunun iyi olduğunuve annesine teslim edildiğinisöyleyen Şimşek, “Emir ilebirlikte gözaltına alınan 300’denfazla kişinin hukuksuzcaözgürlüklerinden mahrumbırakıldığını görüyoruz. Onların dahakları için mücadelemiz devamedecek” dedi.ANNE-BABA DAYANIŞMA AĞI: PAZARTESİ SİLİVRİDEYİZProtestolarda tutuklanançocuklarının serbest bırakılmasınıtalep eden Anne-Baba DayanışmaAğı sosyal medya üzerinden çağrıyaptı. Paylaşımda, “Hafta sonu görüşyapılmıyor. 7 Nisan Pazartesi 11:00’deyine Silivri’de dayanışma masamızda,çocuklarımızın yanındayız.Çocuklarımızın gözü kulağı dışarıda,bizlerde. Onları unutturmamamız,onlar özgür kalıncaya kadarseslerine ses olmamız;dayanışmamızı büyüttüğümüzher an çocuklarımız içinkocaman bir umut”ifadelerine yer verildi.
Source: Ufuk Sepetci
Önce kumpir şimdi tavuk… Neden sürekli zehirleniyoruz
Konya’nın Sarayönü ilçesinde ise mide bulantısı, kusma ve ishal şikâyetiyle hastanelere başvuran 400’e yakın kişi, sağlık ekiplerini alarma geçirdi. İçme suyuna kanalizasyon karıştığı iddia edilmişti ancak yapılan analizlerde suyun güvenli olduğu açıklandı. Kim bilir belki onlar da benzer şekilde bayram günü yedikleri bir “sokak” lezzeti sebebiyle hasta oldular. Peki bu kaçıncı? Ocak ayında 60 yaşındaki Servet Polat, yediği kumpir nedeniyle hayatını kaybetmiş, birkaç yıl önce de Manisa’da 700 asker, yine yediği tavuktan zehirlenmişti. Demem şu ki isimler, şehirler değişiyor ancak yaşananlar pek de değişmiyor. Yediğimiz yemekten hastalanmak ya da ölmek kaderimiz mi peki? Nerede yanlış yapıyoruz?GIDA ZEHİRLENMELERİNİN BAŞLICA SEBEBİ: SALMONELLADünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre her yıl, 155 bini ölümle sonuçlanan yaklaşık 94 milyon salmonella vakası görülmekte ve bunların yüzde 85’i gıda kaynaklı. Gıda zehirlenmesine en sık yol açan bakterilerin başında ise Salmonella var.Gıda Mühendisi Nurten Sırma, bu bakterinin insan ve hayvanların bağırsak sisteminde doğal olarak bulunduğunu ve dışkı yoluyla çevreye yayıldığını belirterek, “En risklisi tavuk, hindi gibi kümes hayvanları olmak üzere her tür çiğ et ve ürünleri ile çiğ yumurta, pastörize edilmemiş süt, uygun ya da yeteri şekilde pişirilmemiş, saklanmamış her tür hayvansal gıda, iyi yıkanmamış sebze ve meyve ya da sudan bulaşabilir. Yalnızca gıda ve sudan da değil kuş, civciv gibi Salmonella riski yüksek hayvanlarla temasta bulunmak da bulaşma yolları arasında yer alır” diyor. Şöyle devam ediyor:SORUMLULUKLAR GÖZARDI EDİLMEMELİ“Mutfaklardaki yetersiz hijyen koşulları (uygun olmayan kıyafet, ellerin yıkanmaması gibi), kontamine olan ekipman kullanımı, (bıçak-kesme tahtası gibi) gıdaların uygun şekilde soğuk zincir ile taşınmaması) saklanmaması (tavuk için 5 ile 65 derece sıcaklık aralığı hayli tehlikeli mesela) ve işlenmemesi (yeterince pişmeden, çiğ servis edilmesi gibi) sonucu bulaşma riski yüksektir. Tüketici açısından bir ürünün gözle bakarak ya da koklayarak bozulup bozulmadığını anlamak ise mümkün değildir. Çünkü bunu saklamak için de bindir çeşit hile mevcuttur. Gıda işi sorumluluk işidir. Ancak kazanç uğruna bazı işletmeler bu sorumluluğu göz ardı etmektedir.”Nurten SırmaİŞTE MALİYETLERİ DÜŞÜRMEK İÇİN YAPILAN BAZI HİLELER“Tavuk dönerin bizim toplum açısından sosyolojik de bir önemi vardır; dar gelirlinin sokakta yiyebileceği ürünlerin başındadır. Alım gücü daralmış vatandaş, kırmızıdan beyaz ete kaymıştır. Fakat bazı işletmeciler, zaten ucuz olan bu ürünün girdi maliyetlerini daha da düşürmek adına birtakım oyunlar içinde. Örneğin hayvan yemi üretiminde de kullanılan hayvanın bağ dokuları, kemikten sıyrılmış eti, derisi gibi kısımları soslanarak, hacmi artırmak için dönerin arasına konulmaktadır. Ki tavuk derisi salmonella açısından en riskli kısımdır. Ek olarak tarihi geçmiş, tüketim ömrü dolmakta olan, nereden geldiği belli olmayan, merdiven altı dediğimiz “ıskarta” ürünleri de sorgulamadan mutfağına sokan çok işletmeci var. Yanı sıra gıda sektöründeki personel değişimi de hayli hızlıdır. Bugün gördüğün, eğitim verdiğin ustayı, garsonu yine ekonomik koşullar sebebiyle yarına bulmak zor. Oysa gıda güvenliği bütünlülük ve süreklilik arz eder. Tüm bunları alt alta koyduğunuzda sorunun kaynağı da çözümü de açık aslında.”BENİM LİTERATÜRÜMDE BU TAAMMÜDEN ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜSUludağ Üniversitesi, Veterinerlik Fakültesi, Besin-Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Tayar ise gıda okur-yazarı olmanın önemine dikkat çekerek, diyor ki: “Gıda okur yazarlığımız olmadığı sürece her işletmenin başına bir jandarma diksen ne fayda! Düğmeyi bir kez baştan yanlış iliklerseniz unutmayın ki sonuna kadar yanlış gider.”Peki ne yapmalı da düğmeyi daha baştan doğru iliklemeli? Yanıtı şu: “Tavuk gibi kanatlı etleri gıda zincirindeki en hassas üründür. Üretimden son kullanıma kadar uygun şekilde, soğuk zincirle taşınması, varışta da aynı şekilde muhafaza edilmesi, uygun şekilde ve hijyenik koşullarda da pişirilmesi gerekmektedir. Mesela Kocaeli’ndeki dönercide çekildiği iddia edilen bir video düştü önüme. O videoda pişmiş ve yarısından fazlası kesilmiş dönerin üstüne, ustası, ‘Aman işler iyi gidiyor biraz daha fazla kazanayım’ kaygısı ile muhtemelen ‘çıkma’ çiğ tavuk ekliyor. Benim literatürümde bu, taammüden öldürmeye teşebbüstür.”Mustafa TayarBUNLARI YAPMAYINÇiğ tavuk ve ondan akan su, başka hiçbir gıdaya temas etmez. Çiğ et kesilen bıçakla başka bir şey kesilmez. Çiğ et doğranan tahta başka işlerde kullanılmaz. Donmuş tavuk, kaynamış su ile ya da derin dondurucudan çıkarıp, dışarı bırakmakla çözülmez. Buzdolabında çözdürülmelidir. Tavuk pişirilmeden yıkanmaz.Bu kurallar, bu işin ABC’sidir. Gıda işi ile uğraşan herkesin bunları bilmesi ve de mevzuat gereği hijyen ve gıda yeterliliği sertifikası alması zorunludur.” ‘MIŞ’ GİBİ YAPANLARA DİKKAT“Ancak normalde prosedür bu olsa da işleyiş aksine, ‘mış’ gibidir! İşletmelerde sertifikalar ‘zorunlu’ olarak duvarda asılıdır. Ama bu saydıklarımı bir davranış haline dönüştüren yok! Sorun, tam da buradadır işte. Para kazanma hırsı ile temel kurallar kulak arkası edilirse bu yaşanan da son olmaz maalesef. Dolayısıyla tüketici ekonomik anlamda zorlansa da ne tükettiğini bilecek, uyanık olacak, otorite standartları belirleyecek, etkin şekilde denetleyecek ve bu denetimi vatandaşın da görmesi, bilmesini sağlayacak, işletmeci de göstermelik değil neyi, nasıl yapması gerektiğini bilecek, kitaba uygun yapacak, dürüst olacak.”
Source: Fulya Soybaş
Kartalkaya”daki yangınında korkunç gerçek! insanlar yerine arabaları kurtarmışlar
Bolu”daki yangında uzman raporu korkunç gerçekleri gözler önüne serdi.Kamera kayıtları ve olay yeri incelemelerine göre, 03.17″de ilk alevler yükseldi.Personel fark etti. Ama hiçbiri insanları uyandırmaya gitmedi.Çalışanlar garaja indi. Kapıyı zorla açıp, pahalı otomobilleri bahçeye çekti. Bu sırada, garajdan giren oksijenle alevler daha da güçlendi. 12 dakika böyle geçti. Oysa bu sürede herkesin kurtarılabileceği belirtildi.78 kişinin öldüğü Grand Kartal Otel yangınının bilirkişi raporunda karbondioksidin üst katlara kadar çıkmasına araçları yangından kurtarmak için zorla açılan otopark kapsının büyük etkisi olduğu ifade edildi.ARABALAR KURTARILIYOR03:17″de yangın çıkıyor, 12 dakika sonra otopark kapısı açılıp otel sahiplerinin arabaları kurtarılıyor. İnsanlar uyandırılmadığı için de ölüyorTurizm tarihimizin en büyük facialarından Bolu Kartalkaya Grand Kartal Hotel yangınının bilirkişi raporunda yeni dehşet verici bulgular yer aldı, görüntülerle de desteklendi.Bu görüntüler, raporda “personelin yardım etmek, yardımcı olmayı denemek yerine kapalı otoparktan araçlarını dışarı çıkarmak için otopark ana giriş kapısını bir araya gelerek zorla açtıkları” ve açılan kapının yangını hızlandırdığı da vurgulanıyor.KAPIYI AÇINCA YANGIN BÜYÜYOR”Araçlarını çıkarabilmek için kapıyı tam açmaları sonucunda dışarıdan soğuk ve iç bölgede yanma gazlarına göre çok daha yoğun olan havanın yangın alanına taşınımına ve oksijen kaynağının sürekliliğine neden olmuştur.”Yine kamera görüntülerine göre, “kesinlikle temel yangın eğitimi almamış” resepsiyon görevlisi lobi katına dolan dumanı tahliye etmek için ana giriş kapısının önüne koltuk çekerek kapıları açık tutuyor ve dışarı çıkıyor.Raporda karbonmonoksit seviyesinin de açılan kapılarla oluşan hava akımı sebebiyle baca görevi gören merdiven boşluklarından binanın üst katlarına hızla yayıldığı” belirtiliyor. Raporda ayrıca 10. kattan sonra merdiven boşluğu bulunmadığı için zehirli duman ve gazların öldürücü sıcaklık düzeyindeki havanın, kat koridorlarına büyük bir hızla dolduğu ve insanların zehirlenmesine ve ölümüne yol açtığı yer aldı. Bu da otel yöneticilerinin yangından önceki ihmalleri ile yangın esnasında personelin hatalarının birleşerek felaketi getirdiği anlamına geliyor.10 DAKİKADA HERKES ÇIKARDIRaporda resepsiyon görevlisinin yangını haber almasından sonra “altın zaman” olarak nitelendirilen 10 dakikayı ne kadar kötü kullandığı da anlaşılıyor. Raporda, minimum standartları sağlayan (yangın uyarı sistemi, ikaz düzeneği ve yangın merdivenleri) bir otelden bile bu kadar sürede herkesin çıkmasının mümkün olduğu belirtiliyor. Ayrıca yangının saat 03.17″de çıktığı, otoparkın kapısının ise zor kullanılarak 03.29″da açıldığı ifade ediliyor. Ancak aradan geçen 12 dakika içinde kimse uyandırılmadan otomobiller kurtarılmaya çalışıldı.
Source: Özgürbayrak
Yaşlandığınıza dair 4 tuhaf işaret
Hepimiz yaşlanıyoruz. Zaman herkes için acımasız. Yaşlandıkça kendinizi dinlemek ve bedeninizde olan değişiklikleri fark edip gerekirse doktorlardan destek almak önemli bir konu. Alt dişlerde kayma Uzmanlara göre yaşlandıkça alt dişlerin kayması, çarpıklaşması ve yer değiştirmesi mümkün. Herkesin dişi yaşlandıkça hareket etmez, ancak hareket ederse, bunun yaygın nedenleri arasında bir dişin kaybedilmesi; dişleri dengesiz hale getirebilen diş eti hastalıkları ve diş gıcırdatma gibi nedenlerle olur. Sesiniz değişebilir UT Southwestern Tıp Merkezi Ses Merkezi Direktörü Dr. Ted Mau, yaşlandıkça ses telleri de yaşlanır, ses tellerini oluşturan kaslar kütle kaybına uğrar ve genellikle ses incelir diyor. Yani yaşlandığınızda sesiniz olduğundan daha zayıf çıkabilir. Yaş erkek ve kadın sesini farklı şekillerde etkileyebilir. Bazı erkekler yaşlandıkça ses perdelerinin yükseldiğini yani inceldiğini fark eder. Yaşlı kadınlardaki ses kısılması ise hormonal değişikliklerden olur. Küçülürsünüz Çoğu insan 40 yaşından itibaren kısalmaya başlar. Ancak araştırmalar, erkeklerin ve kadınların farklı şekilde boy kaybettiğini gösteriyor: 70 yaşına geldiğinde erkekler ortalama 1 cm kaybederken, kadınlar 2 cm kaybeder. 80 den sonra durum biraz daha kötüleşiyor: Aynı araştırma, erkeklerin 2 cm kadınların 3 cm kaybettiğini söylüyor. Cleveland Clinic teki Geriatrik Tıp Merkezi nin bölüm şefi Ardeshir Hashmi, yaşlandıkça küçülmemizin birkaç nedeni olduğunu belirtiyor. Yaşla birlikte omurlarda kemik ve kıkırdak kaybı yaşanır ve boy kısalır. Omurganın etrafındaki karın ve bel kasları zayıflar ve bu da omurganın dik durmasını zorlaştırabilir. Ayak kemerlerinin zamanla düzleşmesi bile boy kaybına katkıda bulunabilir. Hashmi, fiziksel olarak aktif kalarak, merkez bölgenizi güçlendiren ve kemik büyümesini teşvik eden ağırlık kaldırma egzersizleri yaparak ve beslenmenizde yeterli kalsiyum ve D vitamini alarak bu durumu kısmen yavaşlatabileceğinizi söylüyor. Migren azalabilir Kadınların migrene yakalanma olasılığı erkeklere göre 2 ila 3 kat daha fazladır; ayrıca migren nöbetleri daha sık görülür ve daha uzun sürer. Ancak yaşlandıkça bu konuda bazı sevindirici haberler alıyoruz: Migren menopozdan sonra azalabilir. Penn Medicine da nörolog olan Seniha Nur Özüdoğru, çoğu kadının menopozdan sonra migrenden kurtulduğunu belirtiyor. Yaşlandıkça kadınlarda migren sıklığı ve şiddeti azalıyor ve hatta artık migren atakları bile geçirmiyorlar. Dr. Özüdoğru yaş ilerledikçe kadınların baş ağrısı ve buna eşlik eden mide bulantısı olmadan migren yaşayabileceğini söylüyor.
Source: Habertürk
Akılalmaz olay… Martta gömüldü, temmuzda dirildi! Mezardaki kim?
İnanılmaz olay, Kadıköy”de geçtiğimiz yıl mart ayında yaşandı. 17 Şubat 2024″te ekipler yerde yatan bir kişinin çevreye rahatsızlık verdiği yönünde ihbarda bulundu. Olay yerine giden ekipler şahsın sokakta yaşayan 60 yaşındaki Erol T. olduğunu tespit etti. Kolonya içtiğini söyleyen Erol T. ekip otosunda fenalaşınca Göztepe”deki özel bir hastaneye kaldırıldı, yoğun bakımda tedavi gördü. Savcılık, ifadesi alınması için karakola yazı yazdı. Ancak tedavisi bitip sokaklara geri dönen Erol T.”nin mart ayında hayatını kaybettiği kayıtlara geçti. Ağabeyi Erdoğan T., Adli Tıp Kurumu”na giderek kardeşini teşhis etti. Ölüme ilişkin dosyada takipsizlik verildi. HABERLERE BİLE KONU OLDU Sabah Gazetesi”nde yer alan habere göre Erol T.”nin ölüm dosyası kapandı ancak “zehirlenme” dosyasını yürüten Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına temmuz ayında Erol T.”nin ifadesi ulaştı. 25 Mart 2024″te nüfusta “ölü” olarak kayıtlara geçen Erol T.”nin 18 Temmuz 2024 günü Kadıköy Hasanpaşa Polis Merkezi”nde ifade verdiği ortaya çıktı . Sokaklarda yaşadığını, sürekli alkol kullandığını ve olay günü kolonya da içtiğini söyleyen Erol T. ifadesinde, “Kurbağalıdere”de içiyordum. Sonrasını hatırlamıyorum. 1 ay hastanede tedavi gördüm. Olayla ilgili kimseden şikayetçi değilim” dedi. HASTANENİN KANTİNİNDE KALIYORMUŞ Savcılık, kardeşinin ölüm teşhisini yapan Erdoğan T. ile irtibata geçti. İfadesi alınan Erdoğan T., olay zamanı polislerin ilk olarak amcasına ulaştığını, amcasının da kendisini aradığını belirterek kardeşinin öldüğünün söylemesi üzerine Adli Tıp Kurumu”na teşhis için gittiğini aktardı. Erdoğan T., “Genel itibariyle kardeşime benziyordu. Yüzü deforme olmuştu. Doktor, beklemeden kaynaklı değişiklik olabileceğini söyledi. Polisler de kimlik tespitini yaptıklarını belirtince, ben de ölenin kardeşim olduğuna kanaat getirdim” dedi. Cenazeyi memleketleri olan Aksaray”daki aile mezarlığında babalarının yanına defnettiklerini de söyleyen Erdoğan T., “Aradan 2 hafta geçti. Beni bir banka görevlisi aradı. Yanında kardeşim olduğunu ve perişan halde bulunan bir kişinin benimle konuşmak istediğini söyledi. Konuşunca kardeşim, “ben ölmedim” dedi. Göztepe Şehir Hastanesi”nin kantininde kalıyormuş. Tıbbi müdahale için gidince kendisinin ölüm kaydı olduğunu söylemişler. Bu şekilde durumu anlayıp nüfus kaydının düzeltilmesi için dava açtık. Mezar da açıldı. Kardeşim ölü değil. Adli Tıp ve polislerin etkisi ile yanlış beyanda bulundum. Benim bir kastım yoktu” diye konuştu. Soruşturmalar kapsamında 25 Mart 2024 günü yine Kadıköy”de alkol kullanan ve hastaneye kaldırılan kalp hastası evsiz bir vatandaşın alkol zehirlenmesi sonucu öldüğü, bu kişinin Erol T. olarak teşhis edilmesi sonucu karışıklığın yaşandığı belirlendi. Savcılık, Erol T.”nin kimseden şikayetçi olmaması nedeniyle “zehirlenme” dosyasında da takipsizlik kararı verdi. Erol T.”nin isminin hangi kurum tarafından hangi aşamada karıştırıldığı merak konusu oldu.
Source: Çağla Çağlar
33 yaşındaki kadın dini nikahlı eşini bıçakladı
Kirişhane Mahallesi”nde A.Ç. (33) ile dini nikahlı oldukları öğrenilen kocası M.B. (44) arasında henüz belirlenemeyen bir nedenle tartışma çıktı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine A.Ç, M.B”yi bıçakla yaraladı. İhbar üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Sağlık ekiplerince ilk müdahalesi olay yerinde yapılan ve ambulansla kaldırıldığı hastanede tedavi altına alınan M.B”nin sağlık durumunun ağır olduğu öğrenildi. A.Ç. ise polis ekiplerince gözaltına alındı.
Source: Internet Haber