Uluslararası Çatışmalar – Ortadoğu’dan Ege’ye Gelişmeler ve Gerilimler

Netanyahu o ülkeyi ziyaret etmişti! UCM savunma istedi

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze”de işlenen savaş suçları nedeniyle hakkında uluslararası yakalama emri bulunan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu”yu bir süre önce gerçekleştirdiği Budapeşte ziyareti sırasında tutuklamayan Macaristan”dan savunma talep etti. Lahey merkezli uluslararası mahkeme tarafından konuya ilişkin olarak yayınlanan açıklamada, 3 Nisan”da Macaristan”a giden İsrail Başbakanı Netanyahu”nun bu ülkede bulunduğunun teyit edildiği ve aynı gün mahkeme tarafından Macaristan”a Roma Statüsü”nün 92. maddesi uyarınca Netanyahu”nun tutuklanması talebinin iletildiği kaydedildi. Açıklamada, mahkemenin iş birliği talebine uymamak ve mahkemenin görevini yerine getirmesini engellemekle suçlanan Macaristan aleyhinde Roma Statüsü”nün 87. maddesinin 7. fıkrası çerçevesinde işlem başlatılması kanaatinde olunduğu duyuruldu. UCM, Macaristan hükümetine, savunmasını sunması için 23 Mayıs 2025 tarihine kadar süre verdi. İsrail Başbakanı Netanyahu, UCM”nin hakkındaki uluslararası yakalama kararına rağmen Macaristan Başbakanı Viktor Orban”ın davetiyle nisan ayı başında bu ülkeye dört günlük bir ziyaret gerçekleştirmişti. 8 Ekim 2023″ten bu yana büyük kısmını kadın ve çocukların oluşturduğu on binlerce sivilin hayatını kaybettiği Gazze”de sivil halkın aç bırakılması, zulüm ve insanlık dışı eylemler dahil birçok savaş suçunun ortak faillerinden biri olmakla suçlanan Netanyahu, Budapeşte”de askeri törenle karşılanmıştı. Macaristan Başbakanı Orban, 3 Nisan”da Netanyahu ile görüşmesinden hemen önce UCM”nin siyasallaştığını ileri sürmüş ve ülkesinin Uluslararası Ceza Mahkemesinden çekilmek istediğini duyurmuştu.

Source:


Savunma sanayi için iş birliği! Türkiye ile güçlerini birleştirme kararı aldılar!

Anlaşma, Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün ile El Salvador Savunma Bakanı Rene Francis Merino Monroy tarafından teati yoluyla imza altına alındı.”REKABET GÜCÜNÜ BİR KEZ DAHA ORTAYA KOYDU”SSB”den yapılan açıklamada, “Bu adım, yerli ve milli imkânlarla geliştirilen yüksek teknoloji çözümlerimizin küresel ölçekteki güvenilirliğini ve rekabet gücünü bir kez daha ortaya koydu” denildi.”KÜRESEL GÜÇ BİRİKİMİNE KATKI SAĞLAMAYA DEVAM EDİYORUZ”Türkiye”nin savunma sanayiindeki mühendislik kapasitesini ve stratejik vizyonunu dost ve müttefik ülkelerle paylaşarak, barış ve istikrarı önceleyen yapıcı iş birliklerini kararlılıkla sürdürdüğü ifade edilen açıklamada, “Milli teknolojilerle küresel güç birikimine katkı sağlamaya devam ediyoruz” denildi.Türkiye ile El Salvador arasında savunma sanayii alanındaki ilişkileri güçlendirmek, bilgi ve teknoloji paylaşımını artırmak ve ortak projelere zemin hazırlamak amacıyla Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşması imzalandı.Anlaşma, Başkanımız @halukgorgun ile El Salvador Savunma Bakanı… pic.twitter.com/r19xlumkm8— SSB (@SavunmaSanayii) April 16, 2025

Source: Muhammet Binici


Ege ve Akdeniz’deki deniz yetki alanları için Atina ve Ankara eşzamanlı harita yayımladı: Mavi Vatan vurgusu

Doğu Akdeniz ve Ege’deki deniz yetki alanları konusunda uzun zamandır ihtilaf (anlaşmazlık) yaşayan Yunanistan ve Türkiye’de eşzamanlı olarak iki harita yayımlandı. Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Yunanistan tarafından AB mevzuatı gereği ilan edilen “Deniz Mekansal Planlaması”nda (DMP) belirtilen alanların bir kısmının, Ege Denizi’nde ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin deniz yetki alanlarını ihlal ettiği belirtildi. Türkiye’nin haritasında resmi bir deniz yetki alanı belirtilmese de Türkiye ile Yunanistan’ın ortay hat uyarınca deniz sınırı çizildi. Yunanistan’dan, Doğu Akdeniz ve Ege başta olmak üzere deniz yetki alanlarında uzun süredir Ankara ile devam eden tartışmaların ortasında yeni bir planlama hamlesi geldi. Dün kamuoyuna duyurulan ve “Ulusal Deniz Mekânsal Planlama Stratejisi” (?????) olarak adlandırılan girişimle birlikte, ülkenin tüm deniz sahaları kapsamlı bir haritalama ve kullanım planlamasıyla açıkladı. Avrupa Birliği’nin 2014/89 sayılı direktifine uygun olarak hazırlandığı belirtilen haritada Meis adası MEB (Münhasır Ekonomik Bölge) sınırları içerisinde yer aldı. Belgede Yunanistan’ın kıta sahanlığı ve MEB sınırlarına ilişkin vurgular dikkat çekti. Planın uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) uyarınca hazırlandığı öne sürülerek, İtalya ve Mısır ile yapılan anlaşmaların dâhil edildiği görüldü. ‘HUKUKİ SONUÇ DOĞURMAYACAK’Dışişleri Bakanlığı, Atina’dan yayımlanan haritaya ilişkin açıklama yayımladı. Açıklamada Yunanistan tarafından AB mevzuatı gereği ilan edilen “Deniz Mekansal Planlaması”nda (DMP) belirtilen alanların bir kısmının, Ege Denizi’nde ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin deniz yetki alanlarını ihlal ettiği vurgulanarak, “Yunanistan’ın tek yanlı tasarruflarının ve iddialarının ülkemiz açısından hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağını bir kez daha vurguluyoruz. Ege ve Akdeniz gibi kapalı ya da yarı kapalı denizlerde tek taraflı tasarruflardan kaçınılması gerektiğini, uluslararası deniz hukukunun söz konusu denizlerde kıyıdaş devletler arasında çevre konuları dahil iş birliğini teşvik ettiğini, bu bağlamda ülkemizin Ege Denizi’nde Yunanistan’la iş birliğine her zaman hazır olduğunu hatırlatıyoruz. Söz konusu tasarruflar ve oldubitti teşebbüsleri ülkemiz açısından dün olduğu gibi bugün ve yarın da hiçbir hukuki sonuç doğurmayacaktır. Türkiye, Yunanistanla ilişkilerinde her iki tarafın da sürdürmek istediği ruhu yansıtan 7 Aralık 2023 tarihli Dostane İlişkiler ve İyi Komşuluk Hakkında Atina Bildirgesi çerçevesinde sorunların uluslararası hukuk, hakkaniyet ve iyi komşuluk temelinde çözümü için samimi ve kapsamlı bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğine dair tutumunu muhafaza etmektedir. Ülkemizin hazırladığı Deniz Mekansal Planlaması da UNESCO ile Birleşmiş Milletler’in ilgili birimlerine iletilmektedir” denildi. RESMİ DENİZ YETKİ ALANI SINIRI OLUŞTURULMADIYunanistan’ın Doğu Akdeniz ve Ege’deki hak iddialarını kurumsal belgelerle destekleme sürecinin bir parçası olarak görülen planla eş zamanlı bir şekilde ise Ankara’da Deniz Mekansal Planlama çalışmaları yürütülmeye devam ediyor. Türkiye’nin çevre denizlerindeki hak ve menfaatlerini korumak; denizlerdeki faaliyetlerinin çevresel etkilerini daha iyi değerlendirmek amacıyla yıllar önce başlatılan Deniz Mekansal Planlama (DMP) çalışmaları son aşamaya geldi. Ankara Üniversitesi Deniz Hukuku Ulusal Araştırma Merkezi (DEHUKAM), Türkiye’nin çevre denizlerinden azami yararlanmasını hedefleyen Deniz Mekansal Planlamasına (DMP) ilişkin ilk akademik çalışmayı önceki gün yayımladı. Haritada, Ankara’nın DMPsi kapsamında çevre denizlerinde karasularının da ötesine geçerek ekonomik, bilimsel ve askeri faaliyetler için planlamalar yapıldı ve bu faaliyetler için belirli alanlar tespit edildi. Çalışmaların, Avrupa Birliği’nin (AB) konuya ilişkin müktesebatıyla uyum kapsamında yürütüldüğü açıklandı. Haritada Yunanistan ile Türkiye’nin sınırı da çizilirken buna karşın haritanın ‘resmi bir deniz yetki alanı’ sınırı oluşturmadığı vurgulandı.‘ORTAY HAT SINIR ALINDI’Çalışmaya ilişkin Cumhuriyet’e değerlendirmede bulunan Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve DEHUKAM baş araştırmacısı Prof. Dr. Yücel Acer, DMP’nin denizlerde yürütülen turizm, enerji, araştırma ve savunma faaliyetleri de dahil olmak üzere tüm faaliyetlerin daha etkin yürütülmesini ve deniz çevresinin de korumasını amaçladığını belirterek, “Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke. Karadeniz’de komşu ülkelerle MEB sınırlarımız belli. Türkiye, Doğu Akdeniz’de 2020 yılında Birleşmiş Milletler’e kendi kıta sahanlığının ne olduğuna ilişkin bir harita gönderdi. Ege’de Yunanistan ve Türkiye’nin üzerinde anlaştığı herhangi bir deniz sınırı yok ama Türkiye burada iki ana karanın ortay hattını esas alan bölgenin kara suları dışında geriye kalan bölgenin sınır olması fikrinde. Bu harita, açık deniz alanlarında ne tür faaliyetler yürütülebileceğini gösteriyor. Avrupa Birliği ve başka kurumlarda Ege ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye neredeyse hiç kıta sahanlığı ve MEB bırakmayacak şekilde, adalarla Türk karasının eşit uzaklık çizgisini esas alan haritalar yayımlanıyor. Oysa iki ülke de herhangi bir sınırda anlaşmış değil. Türkiye’nin talep ettiği deniz alanı aslında Ege Denizi’nin ortasından geçen, iki ana karadan geçen ortay hattın sınır olması yönünde. Türkiye’ye hiçbir alan bırakmayacak yaklaşımlar Türkiye’nin görüşlerini zayıflatmaya, sıkıştırmaya çalışan eylemler” dedi. ‘TÜRKİYE NEZDİNDE BAĞLAYICI DEĞİL’DEHUKAM Müdürü Dr. Mustafa Başkara ise, “Biz DEHUKAM olarak haritayı ilgili bakanlıklarla eşgüdüm içerisinde çalıştık. Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında ifade edilen harita çalışması da bizim çalışmamızla paralel bir düzlemdeki haritadır. Buna yönelik resmi girişimler Dışişleri Bakanlığımız aracılığıyla BM nezdinde yapılacaktır. Yunanistan, AB direktifleri çerçevesinde bu haritayı yayımladığını ifade ediyor. Türkiye’nin denizlerdeki egemenlik hak ve yetkilerini tamamen ihlal eden bir çalışma ortaya koyduğunu görüyoruz. Bu çalışma Türkiye nezdinde herhangi bir bağlayıcılık doğurmadığı gibi uluslararası hukuka uygun da değildir. Bizim çalışmamızda Ege Denizi’nde Yunanistan ve Türkiye arasında ana karalar arası ortay hat çalışması Türkiye’nin de on yıllardır savunduğu şekilde, uluslararası hukuk temelinde literatüre ve yargı kararlarına uygun bir şekilde yapılmıştır” ifadelerini kullandı. ‘YUNANİSTAN DENİZ YETKİ ALANI İLAN ETTİ ANLAMINA GELMEZ’DMP haritasının herhangi bir şekilde deniz yetki alanı belirtmediğini anımsatan Başkara, “Yunanistan böyle bir harita yayımladı diye deniz yetki alanı ilan etti anlamına gelmemektedir. Türkiye açısından da bizim yaptığımız çalışma akademik bilimsel temelli, denizlerdeki faaliyetlerin ortaya koyulduğu bir çalışmadır. Mavi vatanı somutlaştırma, derinlemesine inceleme ve bu alanlardaki faaliyetleri sürdürülebilir kılma öncelikleriyle sektörler arası eşgüdümün denizlere bir yansımasıdır. Ege Denizi’nde iki ülke arasındaki ortay hat çizgisi bu çalışmanın dış sınırını oluşturdu” değerlendirmesinde bulundu.AVRUPA BİRLİĞİ DE ÖYLE GÖSTERDİGeçen yılın Kasım ayında Avrupa Komisyonu, Yunanistan’ın deniz yetki alanlarını gösteren bir harita yayımlayarak Meis (Kastellorizo) Adası da dahil olmak üzere tüm adaların tam Yunanistan adına yasal yetkiye sahip olduğunu açıklamıştı. Buna karşılık Türkiye Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yayımlayarak, “Ege ve Kıbrıs’taki haklarımızı korumak için gerekli tüm önlemleri alacağız” ifadelerini kullandı.MEB’İN DEKLARE EDİLMESİ GEREKKıta sahanlığı kıyı ülkeleri için ilan edilmeksizin doğal bir hakken, MEB’in ise uygun biçimde ilan edilmesi ve BM’ye deklare edilmesi gerekir. Kıta sahanlığı deniz üzerinde ve altındaki cansız kaynakların haklarına ilişkin haklar sağlarken MEB tüm Kıta sahanlığı haklarına ek olarak kıyı devletine Kıta sahanlığı bölgesinde bulunan canlı doğal kaynakların araştırılması, işletimi, korunması gibi yönetimi konusunda ekonomik kazanç kazanım oluşturacak egemen haklar sağlamaktadır.

Source: Doğa Öztürk


Türkiye ile İsrail çatışacak mı sahada neler oluyor

Bugün Suriye’nin istikrarının önündeki en büyük engel İsrail’in saldırılarıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Suriye’nin istikrara kavuşmasına kim engel olursa açık söylüyorum karşısında Suriye hükümeti ile birlikte bizi de bulacaktır” uyarısının adresi İsrail.İsrail bölgede güçlü bir ülke olsun istemiyor. Suriye’yi Lübnan’a çevirmek için sürekli olarak havadan vuruyor, karadan ise Golan Tepeleri’nde hâkim olduğu toprakları genişletmeye çalışıyor. Karadan genişlemeyi durdurdular.SURİYE HAVA SAHASIİsrail ayrıca Suriye’nin hava sahasını da kontrol etmek istiyor. 7 Ekim’den sonra güvenlik konseptini değiştirdiklerini söylüyorlar. “Biz kimseye güvenmiyoruz, güvenlik istiyoruz” görüşü hâkim. Peki, İsrail’e kim güveniyor? Hele Gazze’deki katliamlarından sonra.İsrail’in hedefi Suriye’yi parçalamak. Bunun önünde en büyük engel olarak Türkiye’yi görüyorlar.DÖRDE BÖLME PLANIİsrail’de Suriye ile ilgili iki görüş çarpışıyor:1-Tek bir Suriye Devleti olsun, Hafız Esad döneminde olduğu gibi Suriye Devleti ile güvenlik anlaşması yapalım.2-Suriye Devleti dörde bölünsün. Batıda Nusayri devleti, güneyde Dürzi, kuzeyde Kürt, ortada ise Arap devleti. Bu yeni bir plan değil. 1969 yılında Yönelimler dergisinde haritalarını yayımladılar. Ama hem Suriye’nin hem Türkiye’nin bunu kabul etmesi mümkün değil. 6 Mart’ta Tartus ve Lazkiye’de Nusayrileri ayaklandırmaya çalıştılar. 1 Mart’ta Dürzileri kışkırttılar. Peki başarabildiler mi?DAVUD KORİDORUİsrail’de plan çok. Komplo teorilerine inanmam. Ama bu komplo teorisi değil, Netanyahu hükümetinin resmi stratejisine dönüştü.İsrail’de, tahrif edilmiş olan Tevrat’tan referanslarla devlet politikası oluşturan bir zihniyet var. Dini temelli strateji demek mümkün. “Teo strateji” diyelim de entelektüel bir havaya bürünsün. Onların liderliğini Netanyahu yapıyor. Gazze’de yaptıkları katliamları da dini referanslarla izah etmeye kalkıştılar. Filistinlileri “Amelekler” olarak ilan ettiler.Tevrat’tan alınan referanslarla 21. yüzyılın jeopolitiği oluşturulur mu diye sorulabilir, ama maalesef bu İsrail’in resmi politikası haline gelmiş durumda. Milattan Önce 3000 yılında Davud Peygamber’in yolunun Kamışlı’ya kadar uzandığını iddia ediyorlar.Netanyahu şimdi de tüm politikasını ‘Davud Koridoru’ kurma üzerine inşa ediyor. Bu Kudüs’ten başlayıp sınırlarımızın içine kadar giren bir hattın İsrail’in kontrolüne girmesi anlamına geliyor. İsrail böylece Türkiye ve İran başta olmak üzere doğudaki güçlü devletlere karşı arasına bir güvenlik hattı oluşturmayı hedefliyor. Tel Aviv’in savunmasını Kamışlı’dan başlatmayı planlıyor. Bunun için Suriye’nin güneyinde Dürzileri, kuzeyde PKK-YPG’yi kışkırtıyor. İsrail için hedef olan “Davud Koridoru” bizim için milli güvenlik sorunu oluşturuyor.ERDOĞAN’IN UYARISICumhurbaşkanı Erdoğan, “Terör koridoruyla Suriye’nin parçalanmasına nasıl müsaade etmediysek, başka koridorlarla bu ülkenin bölünmesine de aynı şekilde izin vermeyiz” dedi.Bu sözün İbranicesi şu; İsrail, nasıl ki ABD’nin PKK’ya terör devleti kurdurma planlarını parçalayıp çöpe attıysak, senin ‘Davud Koridoru’ kurmana da izin vermeyiz. Çünkü bizim adımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Nokta.Türkiye, kışkırtmalara prim vermedi ama İsrail’e gereken uyarılar yapıldı. Türkiye ile İsrail istihbarat servisleri görüşmelere başladı. İlk toplantı Bakü’de yapıldı. Temel konu iki ülke arasında çatışmasızlık mekanizmalarının oluşturulması ve ihlallerin durması. Biz, Suriye’de Rus savaş uçağının düşürülmesinden sonra iki ülke arasında “çatışmasızlık mekanizmasını” kurduk ve çok verimli bir şekilde kullandık. CIA aparatı olan FETÖ, Türkiye ile Rusya’yı savaşa sokmak için tuzak kurmuştu ama iki ülke bu tuzağa düşmedi. Tam tersine ilişkilerimiz daha da güçlendi.MASADA KONUŞULANLARGörüşmeler sırasında İsrail heyeti diplomatik ve saygılı bir dil kullanmış. “7 Ekim’den sonra güvenlik konseptimiz değişti. Bölgede kimseye güvenmiyoruz” bakış açısını yansıtmışlar.Türkiye ise onlara, “Bu tür saldırıların İsrail’in güvenliğini sağlamayacağı, sonuçta bu saldırıların yeni Şam hükümeti üzerinde baskıyı artıracağı, olası bir savaşa milis güçlerin karışabileceği ve bu durumda İsrail’in daha da zora girebileceği” uyarısında bulunmuş.Havada uçuşan haberlere itibar etmemek gerekiyor. Sahada İsrail – Türkiye arasında bir çatışma yaşanmamış. “Palmira’da vurulan bir üstte Türk mühendisler öldü” şeklindeki haberler ise gerçeği yansıtmıyor.BİBİ MAKUL OLGerçek olan şu; İsrail bölgede Türkiye gibi güçlü bir ülkenin olmasını istemiyor. Ama buna karar verecek olan İsrail değil. Trump ne dedi; “Suriye’nin anahtarı Türkiye’nin elinde”.Başkan Trump’ın, Netanyahu’ya dediği gibi “Bibi makul ol”…Bak karşında Erdoğan var. Başkasına benzemez.

Source: Abdulkadir Selvi̇


Sır görüşmenin perde arkası: Çözüm Davud’un yolunda değil, makul olmakta

ABD Başkanı Trump’ın Zelenski’ye karşı tavrının ardından, en dikkat çeken diyaloglardan biri de Netanyahu’ya Suriye’yle ilgili olarak Türkiye hakkındaki söyledikleriydi. Kısaca hatırlayacak olursak:- Netanyahu: “Türkiye ile iyi ilişkilerimiz vardı ama aramız kötüleşti. Suriye’nin Türkiye de dahil kimse tarafından İsrail’e saldırı için bir üs olarak kullanılmasını istemiyoruz.- Trump: “Erdoğan iki bin yıldır kimsenin yapamayacağı bir şeyi yaptı. (Netanyahu’ya dönerek) Onunla yaşayacağınız herhangi bir sorunu ben çözebilirim, ancak makul olmanız şartıyla.”ABD Başkanı bu sözleri söyledi, ardından da kısa bir süre içinde Erdoğan-Trump görüşmesinin gerçekleşeceği ortaya çıktı. Ancak daha o görüşme gerçekleşmeden Türkiye- İsrail hattı hareketlendi. Ankara’da yaptığım görüşmelerden yola çıkarak bu hattın hareketlenme nedenlerini şöyle özetleyebiliriz:NETANYAHU BEYAZ SARAY’DAN İSTEDİĞİNİ ALAMADI- Netanyahu Beyaz Saray’dan Suriye sahasında Türkiye ile ilgili istediğini alamadı.- Trump kameraların önünde Netanyahu’ya “Makul ol” diyerek açıkça uyarıda bulundu.- ABD Başkanı bir anlamda “Beni Türkiye ile karşı karşıya getirme” mesajını vermiş oldu.- Etkili olan bu mesajdı. Ardından iki ülke heyetlerini oluşturdu. Azerbaycan’da üst düzey güvenlik yetkilileri masaya oturdu.TÜRKİYE’DEN İSRAİL’E ‘MİLİS GÜÇ’ UYARISIGörüşmelerin ana gündemi çatışmasızlık mekanizmaları ve ihlallerin durdurulması. İlk görüşmede gerginliğin yaşanmadığını, İsrail’in diplomatik ve saygılı bir dil kullandığını belirtelim. Ayrıca bugüne kadar sahada Türkiye ve İsrail’in tehlikeli bir noktaya yani deyim yerindeyse kafa kafaya gelmediğini de ekleyelim. Ancak Ankara görüşmelerde net bir biçimde kırmızı çizgilerini anlattı, uyarıda bulundu:- “Türkiye bazı İsrail’li yöneticilerin gündeminde bulunan (ilerleyen satırlarda ayrıntılı bir şekilde değineceğiz) Suriye’nin bölünme senaryosuna kapıyı kapattığını bir kez daha ortaya koydu. Toprak bütünlüğü ve tek bir Suriye Devleti’nden geri adım söz konusu değil.- Gelelim İsrail’in Suriye’de düzenlediği saldırılara… Ankara bu tür saldırıların Şam’daki yeni hükümet üzerinde baskı oluşturacağına dikkati çekerek, olası bir karışıklık ya da çatışma durumunda milis güçlerin devreye girebileceğini hatırlattı.- Kısaca söylemek gerekirse mesaj netti; “İsrail’in bu tür saldırıları İsrail’in güvenliğini sağlamaz. Aksine milis güçlerin karışmasıyla güvenlik daha da zora girer.”Bu mesajlar görüşmede net bir biçimde verilirken, Antalya Diplomasi Forumu’nda da Cumhurbaşkanı Erdoğan uyarısını “Soğukkanlılığımızı, sabrımızı, meseleleri diyalog yoluyla çözme tavrımızı kimse yanlış anlamamalı” sözleriyle dile getirmişti.İSRAİL’İN BÖLGEDEKİ YALNIZLIĞI VE GÜVEN KORKUSU7 Ekim’den sonra güvenlik konseptinin değiştiğini, bölgede kimseye güvenmediği mesajını veren İsrail’in geldiği bu noktada sorumlu şüphesiz kendisi. Filistin’de özellikle Gazze’de yaptığı katliamlara ek olarak bölgede adeta yayılmacı bir politika ile toprak genişletmek için arayışına girdi. Güvenlik gerekçesiyle;- Suriye hava sahasını kontrol etmek istemesi kabul edilebilir bir durum değil.- Suriye’de kurulan yeni hükümete güvenmemeleri de aynı şekilde geçersiz. Türkiye bu bakış açısını da kabul etmedi, etmeyecek.- Hedefleri Golan tepelerinin de ötesine geçmekti ancak son gelişmeler ışığında karadaki operasyon girişimlerini durdular.MAKUL YOL…İsrail hükümeti, sivilleri katlettiği yetmiyormuş gibi şimdi de kendi güvenliği için yayılmacı politika izliyor ve artık bunu bir kenara bırakarak, komşularını tehdit etmekten hatta komşu topraklarında yayılmacı bir politika izlemekten vazgeçmesi gerekiyor. Makul olmanın yolu da buradan geçiyor. ‘Davud Koridoru’ oluşturma hayali ile makul olmak arasında adeta bir uçurum bulunuyor. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan Bakanlar Kurulu Toplantısı sonrasında “Suriye’nin kalıcı huzura ve istikrara kavuşmasına kim engel olursa, açık söylüyorum, karşısında Suriye hükümetiyle birlikte bizi de bulacaktır. Terör koridoruyla Suriye’nin parçalanmasına nasıl müsaade etmediysek başka koridorlarla bu ülkenin bölünmesine de aynı şekilde izin vermeyiz” diyerek ortaya koymuştu.İSRAİL’İN İÇİNDEKİ FARKLI GÖRÜŞLERKameraların karşısında Trump’ın yanında oturan Netanyahu görülse de, İsrail yönetiminde de farklı farklı sesler var.- Bir grup 21. Yüzyıl’da yaşadığını adeta unutarak; Tevrat’tan aldıklarını iddia ettikleri referansla jeopolitik uygulama derdinde. Amaçları ‘Davud Koridoru’nu oluşturmak.- Bir grup Suriye’nin bölünmesini istiyor. Ankara’nın kırmızı çizgisi olduğunu unutmamaları gerekiyor.- Bir grup ise tek ve bütün bir Suriye Devleti’nden yana. Bir süre geçtikten sonra ise akıllarında, baba Hafız Esad döneminde imzalanan güvenlik yani “Suriye-İsrail Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması”na benzer bir anlaşmanın imzalanması var.ANKARA’NIN DURUŞU NETİsrail içinde farklı görüşler olsa da Ankara’nın duruşu net. Tüm dünyaya duyurduğu gibi tek ve birleşik bir Suriye. Suriye’nin güvenliği ve istikrarı doğrudan Türkiye’yi ve Suriye’nin diğer komşu ülkelerini etkiliyor. Bu nedenle Suriye’nin komşu ülkelerinden oluşturulan mekanizmadan da taviz verilmeyecek.- Suriye’nin orta ve aşağı bölgelerinde hareketlenen DEAŞ ile mücadele için komşu ülkelerle oluşturulan mekanizma hayata geçirilecek.- Suriye’nin istikrarı ve güvenliği komşu ülkeleri de doğrudan ilgilendirecek.- Öte yandan ülkeler arasında ikili işbirlikleri çerçevesinde Türkiye-Suriye özelinde askeri ikili anlaşmaların da gündeme gelmesi jeopolitiğin ve bölgenin zaten realitesi.BARIŞA GİDEN YOLDA MUTLAKA OLMALISohbeti, esprileri, anılarıyla, barışa giden yollarda gösterdiği büyük çabasıyla siyasetin en dikkat çeken aktörlerinden biri… Çok eskiden tanışırız, çok sayıda yayın yaptık kendisiyle. İçtenliğini ve insanlığını, hele hele sohbetini bilenler bilir Sırrı Süreyya Önder’in. Kendisine çok geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum ve bir an önce de sağlığına kavuşmasını… Şifa bulsun ve barışa giden yolda güler yüzüyle yürüsün yeniden…

Source: Hande Firat


İsrail ordusunda isyan büyüyor! Savaşmak istemeyen askerler Tel Aviv’i korkuttu 

Gazze’de savaşın sona ermesini talep eden yüzlerce İsrailli yedek askerin protestoları, İsrail ordusunu sarsmaya başladı. Haaretz gazetesinde yayınlanan haberde, İsrail ordu komutanlarının “ yedek askerlerin göreve olan güvensizliğinin, operasyonel planlara zarar verebileceğine ” inandığı belirtildi. #r-1109230# Savaşın devam etmesine karşı dilekçe imzalayan yedek asker sayısının çokluğunun İsrail ordusunu endişelendirdiğine işaret edildi. İsrail ordusu yedek askerlere olan bağımlılığını azaltmak amacıyla Gazze’ye düzenli birlikler göndermeye başladı. Haberde, İsrail ordusunun artık Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in, protesto mektubunu imzalamaları üzerine yedek hava kuvvetleri personelini görevden uzaklaştırma kararının beklenenin tam tersi bir etki yaptığının farkına vardığı kaydedildi. KARAR SİYASİ KADEMEDEN GELEN BASKI SONRASI ALINDI! Ordu kaynakları, yedek askerlerin terhis kararının doğrudan olmasa bile siyasi kademeden gelen baskı sonucu alındığını itiraf etti ve yedek asker krizinin kamuoyuna yansıtıldığından çok daha büyük bir hâl aldığı belirtildi. İsrail’de esir yakınlarının Gazze’de savaşı sona erdirmek için birçok şehirde yaptığı gösteriler devam ediyor. 1.000″E YAKIN ASKER BİLDİRİ YAYINLADI İsrail Hava Kuvvetlerinden bir kısmı emekli, 1.000’e yakın pilot ve yedek asker, Gazze’ye yönelik saldırıların sonlandırılması için bir bildiri yayımlamıştı. Hava kuvvetlerindeki pilot ve yedek askerlerin çağrısına, donanma, zırhlı birlikler, askerî istihbarat, askerî doktorlar, Mossad, akademisyenler ve emekli Dışişleri Bakanlığı mensuplarından da destek gelmişti. Eski Başbakan Ehud Barak ile aralarında eski ordu komutanlarının da yer aldığı 1.525 asker de esirlerin derhâl evlerine dönebilmeleri için Gazze’ye saldırıların durdurulması çağrılarına destek veren bir bildiriye imza atmıştı. BÜYÜK KATLİAM HAZIRLIĞI Öte yandan İsrail ordusu, Gazze Şeridi’ne geniş çaplı saldırılara “henüz başlamadığını” ileri sürdü. Ordudan yapılan yazılı açıklamada “Hamas’ı yenmeyi hedefleyen” büyük çaplı saldırıya ilişkin hazırlıkların “devam ettiği” belirtildi. Söz konusu saldırılara ne zaman başlanacağına ise Tel Aviv yönetiminin karar vereceği kaydedildi.

Source: Sevda Altunbaş


Soykırımcı İsrail Filistinlilerin sığındığı çadırları bombaladı: Çok sayıda şehit var

İsrail ordusunun Gazze Şeridi”nde yerinden edilen Filistinlilerin sığındığı çadırlara düzenlediği saldırıda aralarında çocukların da bulunduğu 10 kişi şehit oldu.Görgü tanıklarından aktarılan bilgilere göre, İsrail ordusu, Gazze”nin güneyindeki Han Yunus kentinde yerinden edilen Filistinlilerin çadırlarını bombaladı.Saldırıda, aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu 10 Filistinli yanarak şehit oldu.Ölen ve yaralananların Han Yunus kentindeki Nasır Hastanesi”ne kaldırıldığı belirtildi.İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nde 19 Ocak”ta yürürlüğe giren ateşkesin ardından 18 Mart sabahı şiddetli saldırılarına yeniden başladı.İsrail ordusunun saldırıları yeniden başlatmasından itibaren çoğunluğu yaşlı, kadın ve çocuk olmak üzere 1652 Filistinli şehit oldu, 4 bin 391 kişi yaralandı.İsrail”in Gazze Şeridi”ne 7 Ekim 2023″ten bu yana düzenlediği saldırılarda ise şehit olan Filistinlilerin sayısı 51 bin 25″e yaralıların sayısı 116 bin 432″ye yükseldi.04.31 İsrail ordusunun Gazze Şeridi”nin farklı bölgelerine düzenlediği saldırılarda en az 18 kişinin daha hayatını kaybettiği, çok sayıda kişinin yaralandığı bildirildi.03.34 Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA), İsrail”in ateşkesi bozarak saldırılarına yeniden başlaması sonrasında Gazze Şeridi”nde 500 bin Filistinlinin yerinden edildiğini açıkladı.03.09 Hamas”ın askeri kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları, son 24 saatte İsrail ordusuna ait 3 Merkava tankının füzelerle hedef alındığını açıkladı.02.48 İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze”de ateşkes ve esir takası anlaşması ile İsrailli esirlerin durumu hakkında güvenlik istişarelerinde bulundu.02.09 İsrail ordusunun Gazze Şeridi”nde yerinden edilen Filistinlilerin sığındığı çadırlara düzenlediği saldırıda aralarında çocukların da bulunduğu 10 kişi şehit oldu.01.12 Uluslararası Ceza Mahkemesi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hakkındaki yakalama emrini uygulamayan Macaristan”dan savunma talep etti.01.03 Microsoft”un 50. yıl dönümü partisinde şirketin İsrail”e sağladığı hizmetlere tepki göstermesinin ardından işten ayrılan Vaniya Agrawal, şirketin 7 Ekim 2023″ten önce de İsrail”in Gazze”deki soykırımında rol oynadığını belirterek, söz konusu duruma yönelik çalışan direnişinin büyüdüğünü aktardı.İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nde 19 Ocak”ta yürürlüğe giren ateşkesin ardından 18 Mart sabahı şiddetli saldırılarına yeniden başladı.İsrail ordusunun saldırıları yeniden başlatmasından itibaren çoğunluğu yaşlı, kadın ve çocuk olmak üzere 1652 Filistinli hayatını kaybetti, 4 bin 391 kişi yaralandı.İsrail”in Gazze Şeridi”ne 7 Ekim 2023″ten bu yana düzenlediği saldırılarda ise yaşamını yitiren Filistinlilerin sayısı 51 bin 25″e yaralıların sayısı 116 bin 432″ye yükseldi.

Source: Www.star.com.tr


Dünya bizi ölüme terk etti

SABAH, büyük bir insanlık dramının yaşandığı Gazze”nin ateş hattındaki bölgelerinden en sıcak bilgileri almaya devam ediyor. Siyonist İsrail”in sistematik soykırım gerçekleştirdiği kentlerden biri olan Han Yunus şehrinde doktor olan Salah Rantisi, son gelişmelerini SABAH okuyucuları için anlattı. Rantisi, “40 gündür en ağır tecrit koşulları altında yaşıyoruz. İsrail bizi dünyadan soyutladı. En ufak bir insani malzeme bölgeye giremiyor. Elimizde sarsılmaz inancımızdan başka bir şey yok. Dünyanın gözü önünde ölüyoruz. Gazze”deki 40 poliklinikten sadece 10 tanesi ayakta. Oralarda da ilaç yok. Hiçbir tıbbi malzeme yok. Açlık had safhada. İsrail nereye gitsek orayı bombalıyor. Her şeye rağmen direnmeye devam ediyoruz. Vatanımızda kalacağız. Hiçbir şeyimiz kalmadı. Dünya bizi ölüme terk etti” dedi. SESSİZLİKTEN GÜÇ ALIYORLAR Gazze”de yaşananların kelimelerle ifade edilmeyecek kadar ağır olduğunu kaydeden Rantisi, “Hastaneye gitmesi gereken insanlar gidemiyorlar. Acı içerisinde can veriyorlar. Materyal kıtlığı var. İsrail birlikleri bölgeyi kırmızı alarm ilan etti. Giriş çıkış kesinlikle yasak. İzole edilmiş durumdayız. Garip olan insanlığın geri kalanının bu vahşeti seyrediyor olması. İsrail dünyanın sessizliğinden güç alıyor. Sağlık hizmetleri verilemiyor. Bizim bulunduğumuz bölge de iki gün önce bombalandı. Yerimizi terk ettik. Muhtemelen burayı da bombalayacaklar” ifadelerini kullandı. MÜCADELEYE DEVAM EDİYORUZ Yiyecek içecek sıkıntısı yaşandığını belirten Rantisi, “Bölgeye temel gıdanın girişi de yasak. Düşünebiliyor musun buradaki bütün insanlar açlıkla sınanıyor. Küçücük bebekler en temel insani ihtiyaçlardan yoksun. Yeni doğmuş bebeklerin acı dolu çığlıklarını duyuyoruz. Her zorluğa ve imkânsızlığa rağmen mücadeleye devam ediyoruz. Hastalara şifa olmaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu. “ŞEHİT OLMAKLA YAŞAMAK ARASINDA FARK YOK” Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Dr. İbrahim Uygun, iki aydan fazla kaldığı Gazze”de yaşadıklarını, edindiği tecrübeleri ve tanıklıklarını Anadolu Ajansı”na anlattı. Gazze”de bir süre görev yapan Türk doktor Uygun, buradaki insanlar için yaşamak ile şehit olmak arasında hiçbir fark olmadığını belirterek işgalci güç İsrail”in, bu insanları yenemeyeceğini bildiğini kaydetti. YENİ DOĞAN BEBEKLER ÖLEBİLİR Gazze Şeridi”nin her yerinden ayrı bir felaket haberi geliyor: ❱ 850″den fazlası çocuk 4 bin 700 kişinin uzuvları ampute edildi. ❱ Sınır Tanımayan Doktorlar “Gazze, yardım ekipleri için toplu mezara dönüştü” açıklamasını yaptı. ❱ BM, “Gazze Şeridi”ne giren stoklar tükendi” mesajını yayınladı. ❱ Gazze”deki tek genetik laboratuvarı saldırıda hizmet dışı kaldı. ❱ İsrail”in 2 Mart”tan bu yana insani yardımlara izin vermemesinden dolayı Gazze”de yeni doğan bebeklerin hayatı mama ve ilaç gibi yokluklar nedeniyle tehlikede. CUMHURBAŞKANLIĞI ORKESTRASI”NDAN DESTEK Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası duayen şef Rengim Gökmen yönetiminde dünyadaki çocuk ölümlerine ağıt niteliğinde yazılan eserleri sanatseverlerle buluşturacak. Ankara Bilim Üniversitesi Prof. Dr. Yavuz Demir”in librettosunu yazdığı, orkestra şefi Hasan Niyazi Tura”nın bestelediği Sesler ve Küller: Karanlığın Orta Yerinde Küçücük Bir Kalpten Yükselen Ağıt, 18 Nisan”da CSO Ada Ankara Ziraat Bankası Ana Salon”da prömiyeri yapacak.

Source: Harun Sekmen


Yunanistan 12 mil haritasını sunuyor, Ankara ise izliyor

Yunanistan, 27 Nisan’da 12 mil karasuları ve Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) dediği “maksimum deniz yetki haritasını” Avrupa Komisyonu’na sunacak. Yunan Dışişleri Bakanı Giorgos Gerapetritis, bunun “jeopolitik değil, teknik yükümlülük” olduğunu savunsa da harita Komisyonu’nun resmi sitesinde yayınlanınca diplomatik referans haline gelecek.

BURALAR ‘BENİM’ DİYOR

Deniz Alan Planlaması, çevre, ulaşım, enerji ve balıkçılık gibi sektörlerde denizlerin sürdürülebilir kullanımını öngören teknik bir belge olarak tanımlanıyor. Ancak Yunanistan bu belgeyi, MEB sınırları ve 12 mil karasuları gibi tartışmalı alanlarda “maksimum iddiaları” içerecek şekilde hazırlıyor. Böylece harita, fiili bir durum yaratmasa da pozisyon belgesi haline geliyor.

MISIR VE İTALYA’YI KATTI

6 Ağustos 2020’de Mısır’la, 9 Haziran 2020’de İtalya’yla imzalanan MEB anlaşmalarının da yeni haritada işaretleneceği belirtiliyor. 1977 tarihli Yunanistan-İtalya kıta sahanlığı anlaşması da belgede tam şekliyle yer alacak. AB mahkemeleri ise Yunanistan’ın geçmişte bu belgeyi geç sunma gerekçelerini kabul etmemişti.

BİZE YÜZDE 9 KALIYOR

Yunanistan 1936’da Lozan Antlaşması’nın tanıdığı hakla karasularını 3’ten 6 mile çıkardı. Ancak 12 mil, Ege’nin yüzde 71’ini Yunan karasuları haline getiriyor. Türkiye’ye kalan alan yüzde 9’a düşüyor, gemiler Bozcaada’dan dahi açılamaz hale geliyor. 152 ada ve adacığın silahlandırılması da bu yayılmayı tamamlayan bir unsur haline geldi.

YUNANİSTAN’IN SON HAMLELERİ

1- Iniochos 2025 Tatbikatına 12 ülke çağrıldı. Türkiye yoktu.

2- Yunan komutan Aydın ve Muğla açıklarında ada denetledi.

3- Yunanistan, İsrail ve Fransa’dan savunma füzesi satın aldı.

4- Yunan Genelkurmay Başkanı, Türkiye’yi tehdit etti.

5- Güney Kıbrıs, Türkiye’nin kıta sahanlığını da kapsayan Doğu Akdeniz’deki 5. Parsel’de petrol arama çalışmaları sürdürüyor.

İlk kriz Kardak kayalıkları: Türk komandolar adaya çıktı

1996’da Yunanistan’ın Kardak’a bayrak dikmesi iki ülkeyi savaşın eşiğine getirdi.

Türkiye’nin Yunanistan’ın girişimine ‘iyi komşuluk’ vurgusuyla yanıt verdi. Oysa 1995’te TBMM, Ege’de karasularının 12 mile çıkarılmasını “casus belli” yani “savaş sebebi” ilan etti. 1996’da Kardak krizinde savaşın eşiğine gelindi. Yunanistan’ın Ege’de aidiyeti tartışmalı Kardak kayalıklarına bayrak dikmesi üzerine Türkiye bölgeye SAT komandoları gönderdi.

Yunan helikopteri düştü, iki asker öldü. Türk ve Yunan savaş gemileri karşı karşıya geldi. NATO ve ABD araya girerek krizi yatıştırdı. Bu olay, 12 mil konusundaki Türkiye’nin hassasiyetinin fiili göstergesiydi. 2004’te Yunanistan, Ege’de yayımladığı resmi denizcilik haritalarında 12 mil sınırını göstermeye başladı. Türk donanmasının uyarısıyla ise geri çekildi.

12 MİL OLURSA NELER OLUR?

Yunanistan karasularını 6 mil yerine 12 mile çıkarırsa:

– Ege’nin yüzde 71’i Yunan karasuyu olur

– Uluslararası sular yüzde 19’dan yüzde 9’a düşer

– Türkiye’nin Ege’den açık denize çıkışı neredeyse kapanır.

– Bozcaada, Gökçeada dahil kıyıdan çıkan Türk gemileri Yunan iznine tabi olur.

Türkiye: Hukuki sonuç doğurmaz

Dışişleri Bakanlığı, Yunanistan kıta sahanlığını 12 mile çıkarma girişimiyle ilgili açıklama yaptı. Ege ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin deniz yetki alanlarını ihlal edildiğini belirten bakanlık, “Yunanistan’ın tek yanlı tasarruflarının ve iddialarının ülkemiz açısından hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağını bir kez daha vurguluyoruz” denildi. Açıklamada, “Türkiye, sorunların uluslararası hukuk, hakkaniyet ve iyi komşuluk temelinde çözümü için samimi ve kapsamlı bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğine dair tutumunu muhafaza etmektedir” denildi.

Ege’yi, Akdeniz’i böyle parsellediler

Yunanistan, Ege Denizi’nde Lozan Anlaşması’na aykırı olarak kara sularını 12 mile çıkaran haritanın oluşturulması için kararname çıkardı. Çevre ve Enerji Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’nın ‘iş birliğini’ öngören kararname dün yayınlandı. Haritanın ilk şekli de paylaşıldı. Yunanistan’ın, Ege ve Akdeniz’i parsellere ayırılıp kendi iç denizi haline getirdiği görüldü.

Yunan yetkililer, harita için “ülkenin tüm deniz bölgelerinde insan faaliyetlerin, çevrenin korunması zorunlu” dedi.

SEBEP DOĞALGAZ REZERVİ

Oysa çalışmanın altından doğalgaz ve enerji kaynakları çıktı. Haritanın oluşturulmasındaki amaç, “Ülkenin enerji kaynaklarının ve özellikle potansiyel doğal gaz yataklarının ve açık deniz rüzgar parklarının işletilmesi” olarak nitelendi. “Haritada, Yunanistan kıyılarına bitişik veya karşılıklı kıyıları olan komşu devletlerle sınırlandırma anlaşmaları imzalanana kadar, Yunanistan kıta sahanlığının dış sınırını belirleyen orta hat gösterilmektedir” denildi.

Source: Yaşar Anter


Harita savaşları! Ankara ve Atina’dan karşılıklı Ege hamleleri 

Ege’de sular yine ısındı. Yunanistan’ın Ege’de yeni bir oldubitti peşinde koşmasına Türkiye anında cevap verdi. Türkiye’nin çevre denizlerindeki hak ve menfaatlerini korumak maksadıyla yapılan çalışmalarda ilk Deniz Mekânsal Planlaması (DMP) haritası önceki gün yayımlandı. Haritada, Türkiye’nin DMP dâhilinde çevre denizlerinde kara sularının da ötesine geçerek ekonomik, bilimsel ve askeri faaliyetler için planlamalar yapıldığı ve bu faaliyetler için belirli alanlar belirlendi.

EGE”DE KARA SULARINI 12 MİLE ÇIKARMA HEDEFİ!

Bu gelişme üzerine Yunanistan dün Dışişleri Bakanı Yorgos Yerapetritis ile Çevre ve Enerji Bakanı Stavros Papastavru’nun imzasını taşıyan DMP açıkladı. Yunanistan kıta sahanlığının potansiyel en dış sınırlarının ilk defa bir AB metnine girdiğine işaret edilen açıklamada, Yunanistan’ın Ege Denizi’nde kara sularını 12 deniz miline çıkarma hedefine de değinildi.

DILİŞLERİ”NDEN TEPKİ

Yunan tarafının bu girişiminden sonra Dışişleri Bakanlığı Atina’ya tepki gösterdi. Açıklamada, Yunanistan tarafından yayımlanan DMP için “Yunanistan’ın tek yanlı tasarrufl arının ve iddialarının ülkemiz açısından hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağını bir kere daha vurguluyoruz” ifadesi kullanıldı. Açıklamada “” ifadesine yer verildi

Source: Sevda Altunbaş


Türkiye ile görüşmeyi İsrail istedi: Nasıl bir yol izleyelim?

Türkiye ile İsrail arasında Azerbaycan”da gerçekleşen temasın İsrail”in girişimiyle hayata geçtiği bildirildi. Suriye konusunda İsrail ile iki zıt yaklaşıma sahip olduklarını belirten kaynaklar, görüşme sürecinin “normalleşme” adımı değil, “çatışmasızlık mekanizması” olduğunu vurguladı.Türkiye ile İsrail arasında Azerbaycan”da gerçekleşen temas, bölgede atılacak adımlar için yeni bir sürecin başlayabileceğine işaret. Kaynaklar, İsrail”in talebiyle başlayan görüşme sürecinin, Türkiye tarafından “normalleşme” adımı olarak değil, “çatışmasızlık mekanizması” çerçevesinde bir temas olarak değerlendirildi. Kaynaklara göre, görüşme Türkiye”nin girişimiyle değil, İsrail”in Suriye”de artan faaliyetleri kapsamında, “Nasıl bir yol izleyelim?” sorusuyla başlattığı diplomatik bir teklifin ardından gündeme geldi. Türkiye tarafı, “Bu bizim başlattığımız bir süreç değil. Zaten görüşme olacaksa, üçüncü bir ülkede olması gerekiyordu. En uygun yer de Azerbaycan”dı. Hem İsrail”le hem bizimle iyi ilişkileri var” ifadelerini kullandı.SINIRLI DİYALOGTürkiye”nin resmi tutumu net. Yeni Şafak”ın haberine göre, Kaynaklar, söz konusu temas için “Bu bir normalleşme görüşmesi değil” derken bölgede sahadaki gerçeklikler nedeniyle sınırlı da olsa diyalog kanallarının açılması gerektiğine dikkat çekiliyor. Ayrıca kaynaklar, İsrail”in bölgedeki yayılmacı ve şiddeti her geçen gün arttıran faaliyetleri devam ederken normalleşmeden bahsetmenin mümkün olmadığını belirtti.TÜRKİYE”NİN SAHADA İZİ ARTACAKTürkiye”nin önümüzdeki dönemde Suriye”deki faaliyetlerini artıracağı vurgulandı. Kaynaklar, “Böyle bir çalışma hızına gerçekten ihtiyaç vardı. Çünkü bizim de faaliyetlerimiz artacak” açıklamasında bulundu. Türkiye”nin T4 ve Palmyra gibi bölgelerde hareket kabiliyeti bulunduğu, keşif için sahaya inmek zorunda olmadığı; uydu ve istihbarat kaynaklarıyla yeterli donanıma sahip olduğu bildirildi.SURİYE KONUSUNDA İKİ FARKLI VİZYONGörüşmelerin arka planında Suriye”nin geleceği üzerine iki zıt yaklaşımın mücadele ettiği belirtiliyor. Türkiye, “toprak bütünlüğünü sağlamış, istikrarlı ve güçlü bir Suriye” hedefini desteklediğini açıklarken, İsrail”in ise “küçük küçük devletçiklere ayrılmış, istikrarsız ve zayıf Suriye”yi tercih ettiği ifade ediliyor. Kaynaklar “İsrail”in hedefi Kürtler, Dürziler, Hıristiyanlar gibi etnik ve dini grupların ayrı ayrı yönetildiği, birbirinden kopuk bölgeler. Böylece tehdit oluşturamayacak kadar parçalanmış bir yapı istiyorlar” değerlendirmesi yaparken, Türkiye”nin bunu engellemek için hem sahada hem diplomaside kararlı tutum sergileyeceği vurgulandı.ŞAM”IN ÖNCELİĞİ TANINMAKSuriye”de kurulan yeni hükümetin uluslararası düzeyde meşruiyet arayışında olduğu, ancak İsrail”e karşı koyabilecek siyasi ve askeri kapasiteden yoksun olduğu ifade edildi. “Bu hükümetin birinci önceliği tanınmak. Ama şu an İsrail”e söz söyleyecek ne gücü ne koordinasyon yeteneği var” diyen kaynaklar, bölgede Türkiye”nin daha belirleyici olacağına işaret etti.İsrail”le görüşme sonrası asılsız söylemlere noktayı koydu

Source: Www.star.com.tr


İsrail”den uykuda katliam! Çok sayıda şehit var

İsrail”in Gazze Şeridi”ni hedef alan son saldırılarında bilanço ağırlaştı. Yerel yetkililerden edinilen bilgilere göre, Han Yunus şehrinin batısındaki El-Mevasi bölgesinde yerinden edilmiş sivillerin barındığı çadırları hedef alan saldırıda 5 kişinin daha hayatını kaybettiği doğrulandı. Beyt Lahya şehrindeki bir çadırı hedef alan başka bir saldırıda aynı aileden en az 6 kişinin vefat ettiği açıklandı. Cibaliye şehrindeki bir çadıra yönelik hava saldırısında da çoğu çocuk en az 7 kişinin yaşamını yitirdiği kaydedildi. Saldırılarda çok sayıda kişinin yaralandığı aktarıldı.

Source: Erkan Talu